• Sonuç bulunamadı

İbrahim Aczî kendî'nin Rubâîleri (son 180 rubaî)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İbrahim Aczî kendî'nin Rubâîleri (son 180 rubaî)"

Copied!
125
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

DOĞU DİLLERİ VE EDEBİYATLARI ANABİLİM DALI

FARS DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI

İBRAHİM ACZÎ KENDÎ'NİN RUBÂÎLERİ

(SON 180 RUBÂÎ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. İbrahim KUNT

Hazırlayan AYŞE ACAR

(2)

i

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... ii

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... iii

ÖZET ...iv

SUMMARY ... v

ÖNSÖZ ...vi

GİRİŞ ... 1

I.BÖLÜM ... 3

I.a. İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN HAYATI ... 3

I.b. EDEBİ ŞAHSİYETİ ... 5

I.c. NEŞREDİLEN KİTAPLARI ... 6

I.d. NEŞREDİLMEYEN KİTAPLARI ... 6

I.e. BAZI MAKALELERİ ... 7

I.f. ŞAİRİN ÜSLUBU ... 7

I.g. DEVR-İ ZAMAN ADLI ESERİNİN TANITIMI ... 8

I.h. NÜSHA TAVSİFİ ... 9

II. BÖLÜM ... 10

II. a. İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN FARSÇA RUBÂÎLERİ... 10

DEVR-İ ZAMAN ... 10

KONU FİHRİSTİ ... 113

SONUÇ ... 115

(3)

ii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı AYŞE ACAR

Numarası 144209022001

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Fars Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı

İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN RUBÂÎLERİ (SON 180 RUBÂÎ)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)

iii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı AYŞE ACAR

Numarası 144209022001

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Fars Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. İbrahim KUNT

Tezin Adı

İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN RUBÂÎLERİ (SON 180 RUBÂÎ)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN RUBÂÎLERİ (SON 180 RUBÂÎ) başlıklı bu çalışma 14/06/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(5)

iv T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı AYŞE ACAR

Numarası 144209022001

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Fars Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. İbrahim KUNT

Tezin Adı İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN RUBÂİLERİ (SON 180 RUBÂİ)

ÖZET

1881-1965 yılları arasında Konya’da yaşayan İbrahim Aczî Kendî, Konya’nın XX. yüzyılda yetiştirdiği önemli şair, gazeteci, araştırmacı, yazar, mutasavvıf ve folklorculardandır. Konya’da öğretmenlik yapan İbrahim Aczî Kendî, Arapça ve Farsça öğrenerek kendini geliştirmiş, tasavvuf, edebiyat ve tarihle ilgili kitaplar hazırlamıştır.

İbrahim Aczî Kendî’nin bizzat kendisinin kaleme aldığı, tek nüshası Yusuf Ağa Kütüphanesinde 10465/1 numara ile kayıtlı olan Devr-i Zaman adlı eseri, 360 Farsça rubâî ve bu rubâîlerin Osmanlı Türkçesiyle yazılmış açıklamalarından oluşmaktadır.

Bu çalışmada İbrahim Aczî Kendî’nin hayatı incelenmiş, Devr-i Zaman adlı eserinde bulunan 360 rubâînin son 180 tanesi çalışılmıştır. Her bir rubâînin Farsça ana metinleri bilgisayar ortamına aktarılmış, bazen sadece tercüme, bazen de çeşitli açıklamalar içeren Osmanlı Türkçesiyle yazılan kısımlar ise latin harfleriyle aktarılmıştır.

İbrahim Aczî Kendî, bu çalışmada ele alınan rubâîlerinde, genellikle ilahi aşk, toplumsal ahlâk, zamandan şikâyet, riya ve kibirden uzak durmanın gerekliliği gibi birçok konuya değinmiştir.

(6)

v T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı AYŞE ACAR

Numarası 144209022001

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Fars Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. İbrahim KUNT

Tezin İngilizce Adı RUBAIES OF İBRAHİM ACZÎ KENDÎ (THE LAST 180 RUBAIES)

SUMMARY

İbrahim Aczî Kendî who lived the years between 1881 and 1965 in Konya is an important poet, a journalist, an investigate author, a mystic and a folklorist who raised by Konya in 20th century. İbrahim Aczî Kendi, worked as a tutor in Konya, improved himself by learning Arabian and Persian, prepared books about mysticism, literature and history.

Devr-i zaman, which is written by İbrahim Aczî Kendî by himself and whose only transcript is registered with the number 104657/1 in Yusuf Ağa Library, is made of 360 Persian rubaies and their explanation which is written in Ottoman Turkish.

In this study İbrahim Aczî Kendî’s life and last 180 of 360 Persian rubaies are studied. Each of rubaies’ Persian main texts are transferred to electronic environment.

Parts that sometimes include translation, sometimes also include various types of explanations written Ottoman Turkish are transferred with Latin letters.

İbrahim Aczî Kendî, rubaies that handled in this study, touches on many topics, such as sociel ethics, complaints about today’s youht, hypocrisy and staying away from and arrogance.

(7)

vi ÖNSÖZ

Bu çalışmada İbrahim Aczî Kendî’nin Devr-i Zaman adlı eserindeki son 180 rubâîsi incelenmiştir. Eserin ilk 180 rubaisi, Hafize Vuslat Bilgen tarafından çalışılmıştır.

XX. yüzyılın önemli şahsiyetlerinden olan İbrahim Aczî Kendî yazmış olduğu bu eserinde tasavvufi düşüncelerinden bahsetmiştir.

Bu çalışma bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde İbrahim Aczî Kendî’nin hayatı, edebi kişiliği, üslubu ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir.

İkinci bölümde ise İbrahim Aczî Kendî’nin Devr-i Zaman eserinde bulunan son 180 rubâiîsinin Farsça metni ve bu metnin okunuşu lâtin harfleriyle yazılmış, rubâîlerin Osmanlı Türkçesi ile yazılan açıklama kısımları günümüz harflerine aktarılmıştır. Rubailerin başlangıcında bulunan numaralar, İbrahim Aczî Kendî’nin kendisinin verdiği numaralardır. Çalışmada bu numaralar kullanılmış, sayfa numaraları kullanılmamıştır.

Yapılan bu çalışmada gerekli titizliğin ve dikkatin gösterilmesine rağmen bazı eksiklik ve hatalar görülecektir. Bu konuda yapılan eleştiriler daha iyi çalışmalar ortaya koymamıza yardımcı olacak, azmimizi artıracak, sonraki çalışmalar için bize yol gösterecektir. Ayrıca bu alanda araştırma yapan ilgililer için de bir kaynak niteliği taşıyacağı kanısındayım.

Bu çalışmanın hayatımın en mutlu dönemi olmasını sağlayan, tüm bilgi ve tecrübesiyle, sabrı ve hoşgörüsüyle yardımlarını esirgemeyen danışmanım Doç. Dr. İbrahim KUNT’a ve bölümdeki diğer hocalarıma, kaynaklara ulaşmam konusunda bana destek veren Yrd. Doç. Dr. Hasan Özönder Bey’e ve Cenap Kendi Bey’e, çalışmalarım esnasında yardımını esirgemeyen araştırma görevlisi Mehmet Enes Temiz’e, tezimin her aşamasında manevi desteğini üzerimden hiç eksik etmeyen değerli dostum Dr. Ayşe Biçer Oyma’ya, eşim Ali Şefik Acar’a oğullarım Erdoğan ve Bilgehan’a teşekkürü bir borç biliyorum.

(8)

1 GİRİŞ

Rubainin İran edebiyatından doğduğu yaygın olarak kabul edilen bir görüş olsa da eski Türk şiirinde nazım biriminin dörtlük oluşu dolayısıyla rubainin kaynağının Türk edebiyatı olduğu tezi de gündeme gelmiştir.

T. Kowlaski, Etudes sur la forme de poesie des turcs, I, Cracovie, 1922

Türk Kavimlerinin Nazım Şekilleri Hakkında Araştırmalar adlı eserinde rubainin asıl kaynağının Türk edebiyatı olduğu fikrini ileri sürer. Ancak Fuat Köprülü, Sasanîler devri İran edebiyatı araştırmaları tamamlanmadan belirtilen bu fikrin erkenliğine işaret eder (Uçaş, 2012: 3).

M. Fuad Köprülü’nün Türk şairlerinin XII. yüzyıldan itibaren rubâî veznini kullandıklarını belirtmesi bununla alâkalı olduğu gibi İran’da rubâînin ortaya çıkışında İslâmiyet öncesi Türk şiirinin etkisi büyüktür. Divan edebiyatı şairlerinin çoğu bu nazım şeklini bir millî şiir gibi kabul ettiğinden her biri birkaç rubâî yazmıştır. Hikemî ve felsefî düşüncelerin yer aldığı rubâîleriyle Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî bu nazım bCelâleddîn-içCelâleddîn-imCelâleddîn-inCelâleddîn-in Anadolu’da fCelâleddîn-ikCelâleddîn-ir öncüsü olmuş, Dîvân-ı Kebîr’de yer alan rubâîleri pek çok Türk şairini etkilemiştir (Albayrak,2008:177).

Bir fikri kısa ve özlü söylemek esas olan rubaide, oldukça zengin bir mana ve muhteva örgüsü vardır. Aşk, yalnızlık, talihten şikâyet gibi ferdî; tasavvuf, rintlik, ölüm gibi dinî ve metafizik, adalet zulüm, hiciv gibi toplumsal ya da siyasî, millî, tarihî, felsefî, ahlâkî vb. pek çok konu rubaide dile getirilebilir. Rubaide konu alanı oldukça geniştir fakat dört mısra içinde bir fikri yoğun olarak dile getirmek kolay olmadığı için zor söylenen bir şiirdir. Sadece bir fikri yoğun olarak söylemek de yeterli değildir. Çarpıcı, şaşırtıcı ve şairin dehasına hayran bıraktıracak şekilde söylemek esastır. Bundan dolayı divan şairlerinin birçoğu rubai söylemezken, rubai şairi olarak anılanları da bununla yani kendilerini diğer şairlerden ayıran dehalarıyla övünmüşlerdir.

Cumhuriyet dönemi Konya Aydınları, tıpkı İbrahim Aczî Kendî’de olduğu gibi tahsillerini Osmanlı döneminde tamamlayan, Balkan ve 1. Dünya savaşları facialarını yaşayan ve Milli Mücadele dönemine destek veren ve esas hizmetleri, genç Cumhuriyet’in kuruluşunda ve devamında görülen aydınlardır.

(9)

2

Bu gruba dâhil aydınların bir özelliği de bunların çok yönlü oluşlarıdır. Bunlar bir taraftan esas mesleklerini ifa ederken, şairlik, yazarlık, araştırmacılık ve zaman zaman eğitim işlerini de birlikte yürütmüşlerdir. Bu dönem aydınlarının dikkatimizi çeken bir özelliği de, hemen hemen bunların hepsinin köklü, zengin ve kültürlü ailelere mensup olmalarıdır.

(10)

3 I.BÖLÜM

I.a. İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN HAYATI

İbrahim Aczî Kendî, 1881 yılında Konya’da Piri Mehmet Paşa Mahallesinde şimdiki Sultan Selim Camii karşısında Balıkçı Otel olarak ayakta duran baba evinde doğdu (Kendi, 2018).

Babası Kurşuncuzâde Ethem Efendi’nin oğlu Mahmut Efendi’dir. Annesi Beyşehir Yunuslar Köyü’nden Ali Efendi ile Havva Hanım’ın kızı Emine Hanım’dır. Kardeşi Mehmet Hulusi Efendi, 1889 yılında doğmuş, I. Cihan Harbi’nde şehit olmuştur (Ceylan, 2015:274).

Dedesi, İstanbul’un yerli ailelerinden saray kurşuncubaşısı Ethem Efendi Konya’ya sürgün olarak gelmiş, böylece bu İstanbul’lu aile yüzyıldan beri burada yerleşerek kalmıştır (Küçükbezirci, 1998).

İbrahim Aczî Kendî’nin ‘Aczi’ ismini mahlas olarak kullanmıştır. Asıl adı İbrahim’dir. Soyadı kanunu ile ‘Kendi’ soyadını almıştır.

Kendî, 1895 yılında Konya İdâdisi’ne başladı. Özel hocalardan Arapça, Farsça dersleri aldı. Güzel sanatlara olan merakı sebebiyle de, Avusturyalı Mösyö Şelizenger’den resim dersleri aldı. Atıf Cemali Bey’den Ta’lik, Hattat Mahbup Efendi’den sülüs ve nesih hat dersleri aldı. Konya Darülmüallimin’den diploma aldı (Uz, 2006:504).

1900 yılında girdiği imtihanı kazanarak, İstanbul Mülkiye Mektebi’ne başladı. Mithat Paşa taraftarı olduğu ithamıyla Mülkiye Mektebi’nden Konya’ya sürgün edildi. Bu dönemde Konya’da sürgünde bulunan Ebüzziya Tevfik ve Ziya Gökalp Beylerle görüşmeler yaptı. Babası Mahmut Efendi ve dedesi Kurşuncuzâde Ethem Efendiler de hür düşünceli ve uyanık insanlardı. Dedesi Ethem Efendi de vaktiyle düşünceleri yüzünden Konya’ya sürgün edilmiştir (Küçükbezirci, 2013:149).

Avlonyalı Mehmet Ferit Paşa Konya Valisi olunca İbrahim Aczî Kendî´yi sevdi, onu himaye ederek Hatunsaray Nahiyesi Müdürlüğüne tayin etti. Uzun süre bu vazifede bulundu. Milli Hükümet zamanında Şark´ta Şemdinli Kazası Kaymakamlığına atandı ise de gitmedi, öğretmenlik yaptı. (Büyük Konya Ansiklopedisi Koyunoğlu Müzesi demirbaş no: 3510)

(11)

4

Vali Ferit Paşa tarafından himaye görrnüş, Karaman nüfus müdürlüne tayin edilmiştir. Bu görevi esnasında Karamanoğullarını incelemiş ve kıymetli notlarını Vali Ferit paşa’ya göndermiştir.

Aladağ, Barla, Afşar nahiye müdürlüklerine atanmış fakat istiklâl harbinden biraz evvel muhtemelen İtalyanların Burdur’u işgal ettiği sıralarda bu görevinden kendi arzusu ile istifa etmiş ve Konya’ya yerleşmiştir. O sıralarda Hatunsaray’da ilkokul öğretmenliği yapmış, kendisini şiire ve yazarlığa daha çok vermiştir (Kendi, 1979).

İbrahim Aczî Bey Semiye Hanım ile 1904 yılında evlenmiş, dört kızı üç oğlu olmuştur. İbrahim Aczî ve ailesi, Tarık Kendî, Cenap Kendî, Havfi Kendî oğulları, Prof. Dr. Sezer Kendî, torunudur (Bildirici, 2006).

9 Ağustos 1965 tarihinde 87 yaşında vefat etmiş, vefat tarihine kadar kalecik mahallesi muhtarlığını yürütmüştür. Üçler Mezarlığı’na defnedilmiştir. Kabir taşı kitabesi şöyledir: “Hüvvel-Bâki Adım

İbrahimdi Aczî Kendî lakabım Felek bak neyledi.

Bunu düşün bir ey insan Sizin olmaz bu cihan”

(Küçükbezirci, 2013:149).

Bize Kendî soyadı onun tarikatla ilgili olduğunu hissettiriyor. Aczî de öyle babasının ve kendisinin dergâha yakın ve derin teması vardır. Bu nedenle Mevlevilikle yakından ilişkisi olduğunu düşünülmektedir. Yakın dostları ve eğitim müesseseleri hep bu yönde kendini belirtmektedir. Ömür boyu kaleme aldığı yazıları hep tarikat neşesini taşır. En kuvvetli çizgisi ise Mevlana ve Mevleviliktir. Yaşadığı dönem ve okul zamanları incelendiğinde Mevlevilikle iç içe bir yaşamda olduğu ortadır.

Oğlu Cenap Kendî, babasının tarikatla ilişkisi olduğunu, dergâha, toplantılara ve ders vermeye gittiğini fakat bunun aşikâr olmasından zevk almadığını söylemiştir. Kalenderlikten(nr:259), Mevlana ve Mevlevilik (nr:270, 312) numaralı rubâîlerinde bahsetmektedir.

(12)

5

I.b. EDEBİ ŞAHSİYETİ

Edebiyat ve folklor çalışmalarına 1909 yılında başlayan İbrahim Aczî Kendî elli yıldan beri, Konya çevresini yakından tanımış, âdet ve gelenekleriyle onun içinde yaşamış, gördüklerini duyduklurını not etmiş, böylece dil, edebiyat, tarih ve folklor alanında pek çok eserler hazırlamıştır. Ayrıca Konya’da yetişen halk şairleriyle, gençliğinde tanışmış kendi yetişemediği daha önceki âşıkları onlardan öğrenmiş, bilgiler toplamıştır. Vazife ile bulunduğu Toroslar bölgesinde yıllarca çalışarak Yörüklerin hayatını yakından tanımıştır (Öztelli, 1958:1659).

16 yaşında folklor, tarih, araştırmalarına, şiir çalışmalarına başlar (Küçükbezirci, 1982).

Selçukludan kalma Musalla Mezarlığı’nın mezar taşlarını tespite; tarih, şiir, taşçılık sanatı açılarından önem taşıyan mezar taşlarını “cep defterine” kayıt etmeye 1898 yılında başlar(Küçükbezirci, 1982).

İbrahim Aczî Kendî sadece Musalla’da araştırma yapmakla kalmaz, İnce Minare, Vefa Hatun Mescidi, Ulvi Sultan Mescidi, İplikçi Cami, Üçler mezarlığı, Pisili Kabristanı, Mevlana Dergâhı Mezarlığı gibi tarihi binaların takipçisi olmuştur. (Küçükbezirci, 1982).

Bu arada kendi imkânları ile Arapça ve Farsçayı öğrenmiş devamlı okumuş ve yazmıştır. Yirminci yüz yılın yenilikçi kanadında Milliyetçi Sağ Kanadında yer almış ve fikirlerini o ekolün destekçisi olarak yazılarını Konyada çıkan Babalık, Ekokon, Yeni Meram gazetelerinde yayımlamıştır.

Edebiyata olan merakı ve yetenekleri sayesinde edebi değerleri yüksek yazıları yanında Folklor ve Araştırmacılığı da önemli bir yer tutar. Şiirlerinde Milli Görüş hâkimdir.

Öğretmenlik mesleği dolayısı ile görev yaptığı her vatan toprağında gezdiği köy ve kasabalarda yaşanan örf ve adetleri kültür ve gelenekleri konu alan sosyal içerikli eserlerini kendi el yazısı ile yazıp kitap haline soktuğu Cönklerde yine sulu boya resimlerle görüntülediği bu eserleri ve buna ilaveten özel kitaplığındaki üç yüz elli adet biri birinden değerli kitapları sağlığında Konya Milli Kitaplığına hediye etmiştir.

Bu eserler halen Yusufağa Kitaplığında Yazma Eserler bölümünde ayrı camekânlar içinde muhafaza edilmektedir (Kendi, 2018).

(13)

6

I.c. NEŞREDİLEN KİTAPLARI 1- Âşık Şem’î Konuşuyor (Konya, 1951).

2- Mevlâna ve Ruh-ı Mesnevî (Çeviri ve Açıklama) ( (Konya, 1951).

3- Tercümeler ve Fikirler, Mevlâna ve Ömer Hayyâm’ın eserlerine dair yanlış görüşlerin tenkidi (Konya, 1955 ).

4- Hayal Bahçesi, (Kendî şiirleri) (Konya, 1954)

5- Konya Mezar Folkloru, (Konya mezarlıkları, türbeleri ve ünlü şahsiyetlerin kabirleri)

6- Uyan Ey Türk Hanımı

I.d. NEŞREDİLMEYEN KİTAPLARI

1- Cengiz (Tarihi eser)

2- Ravzatü’l-Uşşak (Arapça’dan çeviri, ictimaî, edebi eser) 3-Hazine-i Eş’ar (Arapça’dan şiir çevirileri)

4- Hâzreti Hüseyin’in Şehadeti 5- Hâzreti Ali’nin Şehadeti 6- Hatıratım ve Hayal Bahçesi 7- Muhit ve Çocuk Ruhu 8- Dünya Güzellikleri 9-Şair Nedim 10- Erenler Meydanı 11- Ömer Hayyâm 12- Âşık Dertli 13- Türk Şair ve Âşıkları 14- Şair Ayaşlı Şakir Bey

15- Folklor Âlemi (Elli yıl önce Konya hayatı) 16- Divan-ı Aczî (Kendî Şiirleri)

(14)

7

I.e. BAZI MAKALELERİ

1- Kendî, Aczî ( Kasım, Aralık 1946, Ekim, Kasım 1947), Cönkler, Şairler Âşıklar, Yeni Konya, 1947 (Dizi yazısı)

2- Kendî, Aczî (1-7 Nisan 1945). Âşık Hikmeti, Folklor Postası. s. 18

3- Kendî, Aczî ( 2 Haziran 1951, 3 Ağustos 1951), Aşk ve Mevlâna Celâleddin Rûmi, Yeni Meram,

4- Kendî, Aczî (23-24 Aralık 1951). Konya Halk Şairleri, Şair Rasih, Yeni Konya,

5- Kendî, Aczî (26-27-29 Aralık 1951). Konya Halk Şairleri, Âşık Kul Ahmet, Yeni Konya

6- Kendî, Aczî (6 Nisan 1953). Konyalı Hasibe Ana, Yeni Konya,

7- Kendî, Aczî (20 Şubat - 6 Nisan 1954). Âşık Dertli Konya’da, Yeni Konya, 8- Kendî, Aczî (12 Ocak - 21 Şubat 1955). Türk Mızrabı: Güzellik, Güzeller ve Âşıklar, Yeni Konya

9- Kendî, Aczî (6 Ocak 1956 ). Mevlânâ ve Divan-ı Kebir, Yeni Konya. 10- Kendî, Aczî (25-27-29-30 Kasım 1958). Tenkit Nedir? Yeni Konya. 11- Kendî, Aczî (3 Kasım 1959). Hazire Kelimesi Üzerine Yeni Konya.

I.f. ŞAİRİN ÜSLUBU

İbrahim Aczî Kendî rubâîlerini, Allah’ın varlığı ve yüceliği, kâinatın sırrı, evrenin yaratılışı, dünyanın faniliği, felekten şikâyet toplumsal ahlâk üzerine oluşturmuştur.

Rubâî şairi, büyük bir ustalık göstererek uzun uzun anlatılabilecek, derin anlamlı, hikmetli, düşündürücü, ders ve öğüt verici, felsefî ve ahlâkî düşünceleri dört mısra içine sığdırmaya çalışır.

Rubâîlerini hikemi tarzda yazmıştır. Metinde İktibas, istifham, mecaz, telmih, tenasüp, teşbih, teşhis, tezat, sanatlarından yararlanılmıştır. Aşağıda örnekleri verilmiştir.

İktibas; (nr:296, 312), istifham; (nr:181, 182), mecaz; (nr:213), telmih; (nr:237,269), tenasüp; (nr:312,340), teşbih; (nr:194, 287), teşhis; (nr:191, 301), tezat, (nr:187, 217)

(15)

8

İbrahim Aczî Kendî, rubâîlerinde oldukça anlaşılır, sade bir dil kullanmıştır. Arapça rubâîlerinde de durum bu şekildedir.

Rubâîlerinde konular birbirini takip etmiştir. Şair bir rubâîsinde konu olarak ilahi aşkı işlemişse o rubâîden sonra gelen birkaç rubâî de bu konuyla alakalıdır. Dolayısıyla rubâîleri yazıp düzenledikten sonra kitabına kaydettiği anlaşılmaktadır.

I.g. DEVR-İ ZAMAN ADLI ESERİNİN TANITIMI

Yusuf Ağa Kütüphanesinde bulunan bu yazma eser 10465/1 arşiv numarasına sahip olup; 115 varaktır. Sırtı bez ciltli, karton kapaklı bir eserdir.

160x100-140x85 mm. ölçülerinde, rika hattı ile yazılmış olup, yazar kendi el yazısı ile yazmıştır. Eser müellif hattıdır. Telif tarihi 1 ekim 1912’dir.

Aşağıda metinde dikkat çeken hususlar verilmiştir:

186 nolu manzume bir mesnevidir, rubâî değildir.12 mısradan oluşmaktadır. rubâî bir mesnevidir.

Farsça olan bu eserde 8 adet Arapça rubâî mevcuttur. Bu rubâîler 193, 209, 214, 233, 278, 306, 351, 361 numaralı rubâîlerdir.

Bu rubâîlerden 193,209 ve 306 numaralı rubâîler 2 mısradan oluşmaktadır. Şair bu beyitlere Arabî beyit, 214 numaralı rubâîye ise Arabî kıt’a adını vermiştir.

327 numaralı Farsça rubâî ise 2 mısradan oluşmaktadır.

247 de Farsça rubâî yoktur. Doğrudan tercümesine geçilmiştir. 261-265 arasında olması gereken rubâîler yerlerinde değillerdir.

278 de Arapça rubâînin sadece birinci mısrası tecüme edilmiştir. Tercümesi eksik yapılan bu rubâînin diğer mısraları tarafımızdan tercüme edilmiştir.

310 numaralı rubâî eserde bulunmamaktadır.

313-334 ve 352 numaralı rubâîlerin ilk mısraları aynıdır.

334 ve 352 numaralı rubâîler de 334 numaralı rubâînin 3. Mısrasında

تردقز

kelimesi kullanılmış, 352 numaralı rubâînin 3. Mısrasında

قشعز

kelimesi

kullanılmıştır. Diğer mısralar aynıdır.

(16)

9

Buradan 334. rubâîyi anlatırken 313 numaralı rubâînin aynısı olduğunu farkettiği anlaşılmaktadır.

I.h. NÜSHA TAVSİFİ

Metinde kelimeye bitişik yazılan harf-i nişane ve harf-i izafeler, bu çalışmada metinden ayrı yazılmışlardır.

Metne bitişik yazılan mî eki, metinden ayrı yazılmıştır.

Tercüme kısımlarında karşılaşılan bazı eksiklikler, [ ] işaretleri arasında metne eklenmiştir.

Tekil ikinci şahıs çekim ekleri ile birlik ya’ları metinde kelimeye bitişik yazıldıkları halde, bu çalışmada ayrı yazılmışlardır.

205 numaralı rubâînin 3. mısra’sında ve 285 numaralı rubâînin 1. mısrasında ٔهددام kelimesi çift د ile yazılmış olup biri silinmiştir.

206 numaralı rubâînin 1. mısra’sında یرچنخ kelimesinin noktası yazılmadığı halde bu çalışmada eklenmiştir.

207 numaralı rubâînin 4. mısrasında دشخرد kelimesinin د harfi yoktu eklenmiştir.

212 numaralı rubâînin 2. mısrasında رب kelimesini رپ olarak değiştirilmiştir. 230 numaralı rubâînin 3. mısra’sında ماخ kelimesi ح harfiyle yazılmış خ olarak düzeltilmiştir.

247 numaralı rubâînin farsça rubâîsi olmayıp var gibi numaralandırılıp açıklaması yapılmıştır.

275 numaralı rubâînin 2. mısrasındakiنابسج kelimesiنابسچ olarak düzeltilmiştir 279 numaralı rubâînin 4. mısrasındaki صاح kelimesi صاخ olarak düzeltilmiştir.

(17)

10 II. BÖLÜM

II. a. İBRAHİM ACZÎ KENDÎ’NİN FARSÇA RUBÂÎLERİ

DEVR-İ ZAMAN 181

ب

ه

یماک روز راک نیا یتفر دهاوخ هام

لدتعم هام

دخ دراد تسران

یما

رما اب

قح

د رود یسب نآ

تسرو

ک نیا

یمان یب تسراومه ان هک ششو

Be-mâh hâhed reftî în kâr zûr kâmî

Mâh mu‘tedil nârest dâred huddâmî Bâ-emr-i Hak ân besî dûr-i dûrest În kûşeş ki hemvârest bî-nâmî

Aya gideceksin…? Bu iş zor bir emeldir. Ay orta mu‘tedil ateştir. Hademeleri yani kendine mahsus melekleri var. Hakkın emriyle o yol çok uzak, uzaktır. Bu çalışma yersiz ve namsızdır.

182

تسیچ نآ ناسنا یا

تسلااب ترس

ا

لص

اد کاخز وت

ادیپ هک ن

تس

ب

ه

خ هب رگن

و

وشم ناویح هک د

شاب لبلب وچ

ی

ب هک

ه

لگ

دیش

تسا

Ey insân ân çist seret bâlâst

(18)

11 Âsl-ı to zi hâk dan ki peydâst

Beniger be hod ki hayvân meşev Çu bulbul bâşî ki be-gul şeydâst

Ey insan, o nedir başın yukardadır. Aslın toprakdandır iyi bil…? Kendine bak hayvan olma…? Bülbül gibi ol ki güle âşıktır.

183

کب

یر

ب ییا

ه

خ

د

ا

خ

یوشم وت صا

وت

ذ

ۀر

خ

کا

شیپ ارچ

یور

ب تسه یمد کیل

ه

دوخ

ب

ینی

هردب هچ زا تسنیا لاح

یور

Kibriyâyî be Hoda hâs to meşevî To zerre-i hâk çera pîş revî Lîk demî hest be hod bînî Hâl înest ez çe bedreh revî

Ululuk Allaha hasdır. Sen olamazsın sen bir toprak zerresisin. Niçin ileri gidersin? Lakin bir dem var ki o zaman kendini görürsün. İşte hal böyledir. Neden fena yola gidersin?

184

حم

لج قشع بار

ی

تس

رهرد

ایشا

ناسنا رگ

ی

ب

ه

ایب قشع هار

تسوزا هک یزیچ ره ناهج نیرد

ب یمه هک زیچ ره نآ

ه

امن ور قشع

Mihrâb-ı ışk celîst der her eşyâ

(19)

12 Ger insanî be râh-ı ışk beyâ

Der în cihân her çîzî ki ez ust Ân her çîz ki hemî be-ışk rûnemâ

Aşk mihrabı her eşyada ayan ve beyandır. Yani apaçık meydanda… Eğer sen bir insan isen hak yola gel…! Bu cihanda herkes ki var onundur. O her nesne ki aşkla görünür.

Aşk makamı dünyadadır. Eğer sen bir insansan aşk yoluna gel. Bu dünyada her şey ondandır. Aşkla görünen her şey odur.

185

شع دوبن رگ

ق

یدوب اجک رد وت

دوجو هراچیب یا

یدوهش وت

هراچیب

گ

ب ی

ی

وش ناسنا ایب نور

ت سوسفا

و

ار

ب

ه

یدوس یب یلاح نیا

Ger ne bûd ışk to der kucâ bûdî

Ey bîçâre vücûd-i to şuhûdî Bîçâregî bîrûn beyâ insân şev Efsûs to ra be în hâlî bî-sûdî

Eğer aşk olmasaydı sen neredeydin. Ey biçare vücudun buna bir şahittir. Bu biçarelikden dışarı çık insan ol…? Yazık sana bu hal ile faydasızsın.

Hülasa: Aşk her insanda bir değildir. Muhtelif derecedir.

Aşkın olmasaydı nerede olurdun? Ey vücudun buna şahittir. Zavallıktan kurtul insan ol. Yazık sana bu halle faydasızsın.

(20)

13 186 ن زا ی هم ز مدش رادیب بش باوخ غرم زا گناب زا دیسر مشوگ هک ی ط ن با وهلا نیمز بش دوب ت شومخ رد دوسآ ا ات ن توکلم ز س شوخ یوب دزو می ناب نآ رب مداد شوگ گ ناج لدزا ار لافا نانچ ک یب دوب نوگن رس گ نام اتسروگ رد ن همغن ار خادرپ وهآ غرم هت ب ه قشع دخ وه وه تفگ یم لد زا ا مه ه ناتخرد یح ایشا ره مه تسن ار وکس رد گنابلگ نیا شیپ رد ن اپارس ف ض ا رب دونشب اوت ض ع نامسآ مه بش رد هک یلجت نایع رب یغرم زا

Ez nîme şeb bîdâr şodem zi hâb

Bâng ez morgî ki gûşem resîd ez tenâb Lâhût bûd şeb zemîn âsud der hamûş Tâ ez melekût nesîm vezed bûy-i hoş Gûş dâdem ber ân bâng ra ez dil-i cân Çonân eflâk ser negûn bûd bîgomân

Der gûrestân ra nağme perdâhte morg-i âhû Be ışg-ı Hudâ ez dil mi goft hû hû

(21)

14 Der pîş-i în gulbâng der sukûn serâpâ Fezâ bîşneved ber tecazu‘ hem âsumân Tecellî ki der şeb ez morgî ber ayân

Gece yarısı uykudan uyandım. Bir kuş sesi kulağıma erişti. Gece lâhûti zemin sessiz asude idi. Ta âlem-i melekûttan hoş kokulu nesim yeli eser. Kulak verdim o sese canı dilden. Öyle ki felekler gümansız baş aşağı idi. Mezarlıkta ahu kuşu ses salmış yürekden Tanrı aşkıyla hu hu diyor. Ağaçlar ve her eşya hayrandır. Bu sesin önünde hep sükûnda tevâzuyla feza ve gök dinler. Bu bir tecellidir ki gecede bir kuşdan ayân ve beyândır.

187

هچ ناسنا

ک

ژ

مد

تسرام هچ

یلگ ناسنا

س

تسراخ تسین ت

ره

ین زا هک

ک

تسرود ی

یلپ

د

زا

دب

تسا رازیب سک ره یوخ

İnsân çe kejdom çe mârest

İnsân gulîst nîst hârest Her ki ez nîkî dûrest pelîd Ez bed hûy her kes bîzâr est

İnsan ne akrep ne yılandır. İnsan diken değil bir güldür. Her kim iyilikten uzakdır o pelitdir. Fena huydan herkes dirliksizdir.

188

دنیوگ سک رایسب

ب

ه

وت ر

هام یا

اج

ذ

هب

راد

یا هدوب

ب

ه ه

هاگ ر

(22)

15

ره

م سک

ف

تسنوت

م

لا

ح

ت

ار

رهوگ نیا

قح

آ عنصزا

له

Bisyâr kes gûyend behr-i to ey mâh Câzibe dâr bûdeî be her gâh

Her kes meftûnest melâhet râ În gevher-i Hak ez sun‘-i İlâh

Ey ay yüzlü senin için çok kimse söylerler. Her an câzibeli imişsin. Bu melâhata herkes meftundur. Bu hal ilahi sıfattan bir gevherdir.

189

ناهج ناهج رگ دنتفگ نافراع

نارود سکع رب ایند خرچ کیل

رادم وت

هنحص نیزا یوج

ناهنپ شیور دمهفن سک چیه

Arifân goftend ger cihân cihân

Lîk çerh-i dunyâ ber aks-i devrân To medâr cûy ezîn sehne

Hiç kes nefehmed revîş penhân

Arifler söylerler gerçi cihan bir cihan fakat dünya çarkı ters devranda. Sen bu sahneden medar mı ararsın…? Bunu kimse anlamaz gidiş gizlidir.

(23)

16 190

رم ره

غ

هک

هب

وخ

د

نلا

ه

وج

دی

ا سپ

نیم

نیما یاج اجک رد کیل

نیمز رد

اغرم همه

زاین رد ن

نیا

دنتفگ

یادخ یا

ام

ما

د

زا دا

ت

نیمه رد و

Her morg ki be hod lâne cûyed pes emîn Lîk der kocâ cây-ı emîn der zemîn Heme morgân der nîyâz-ı în goftend Ey Hudâ-i mâ emdâd ez to der hemîn

Her kuş kendine ancak emin bir yuva arar. Fakat bu zeminde o emin yer nerde….? Hep kuşlar bu niyazda derler ki ey Tanrımız hemen imdad sendendir.

191

سوجم رادم یسک زا لد یا

مغ وا رد ایند دش هدوسرف

ن

سو

دوخ درد رد ناسک همه

خ

و

یم ن

ون

ب دنش

گن

سوسفا ر

Ey dil ez kesî medâr-ı mecûs

Fersûde şod dunyâ der o gamnûs Heme kesân der derd hûd

Hûn mi nûşend benger efsûs

Ey gönül kimseden yardım arama…? Dünya eskimiş o da gamlıdır. Herkesler kendi derdinde yazık bak içiyorlar.

(24)

17 192

هدروخ فیعض نم

ا

کاخ زا م

زا

دب

نا

کانمغ نم لد

وگ هچ

هن

هک نیا تسناهج

ین ره

ک

کاچ کاچ هنیسزا نا

Men zeyif hûrdeem ez hâk

Ez bedân dil-i men gamnâk Çe gûne cihanest în ki Her nîkân ez sîne çâk çâk

Ben toprakdan zayıf zerreyim. Kötülerden gönlüm gamlıdır. Bu nasıl cihandır ki hep iyiler göğsünden yaralıdır.

193

یبرع تیب

نم

مل

فرعی

ز

هنام

هناما شوشت

Beyt-i arabî

Men lem ya‘rif zamanehu Teşevveşe emânehû

Bir kimse içinde yaşadığı zamanı bilmezse onun rahatı teşevvüşe yani bir çok endişelere uğrar.

194

قافن ماس ناهج رد

دزویم

(25)

18

ره دنامن روضحو مارآ

دور یم مد

هچ نیا

ناهج هچ نیمز هچ نیا شروش

ب وچ یجنکرد لاد

و

رد م

د

رس

دزب

Der cihân sâm-ı nefâg mîvezed

Ârâm u huzur nemând her dem mîreved În çe şûreş în çe zemîn çe cihân

Dilâ der koncî ço bûm derd-i ser bezed

Cihanda nifak sam yeli esiyor. Rahat huzur kalmadı gidiyor. Buna karşılık bu nasıl zemin nasıl cihan…. Ey gönül baykuş gibi bir köşede başını oraya daya…yani, oraya sokul, başını duvara koy.

195

ناورک نیا هک کلافا

س

ر

ود ا

تسرد

نامهم نیرد لد یا

ی

دم یب

د

تس

یلفط نک کرت

هب

ور همه قح هار

تسرده رگید ارت هک تزور ره

Eflâk ki în kervânserâ du derest

Ey dil derîn mehmânî bî mededest Terk kon tıflî be rah-i Hak heme rû Her rûzet ki tora dîger hederst

Bu dünya iki kapılı bir kervansaraydır. Ey gönül bunda çaresiz bir misafirsin. Çocukluğu bırak. Hemen Hak yoluna git. Her günün sana başka bir hederdir.

(26)

19 196

ملاع نیا رد

همه

اهراک

رد

ک

نیم

ن کی نامز

تسی

نیمه رب لوحت رد

ب ناوج یا

د

شوهرب نیا شدرک نا

ریگ

نارود بایسآ وچ

نیمز نیا دنک

Der în âlem heme kârhâ der kemîn Zemân yek nîst der tahavvûl ber hemîn Ey cevân bedân kerdeş în ber hûş gîr Ço âsyâb devrân koned în zemîn

Bu âlemde bütün işler pusuda, gizli zaman bir değil daima dönüştedir. Ey genç bu dönüşü aklında tut. Yani ona göre yürü.[Bu yeryüzü bir değirmen gibi döner.] 197

ته

س

ی

یدوهش هک دیاب وت

یدوب درم هک نادب ار موزل نیا

ا نادان یا تسیچ

روط نی

یدومن راک نیرد روم هگ رام رگ

Hestî-i to bâyed ki şuhûdî

În luzûm ra bedân ki merd bûdî Çîst ey nâdân în tavr

(27)

20

Senin varlığın lazım ki meydana geldin. Bu lüzumu bil ki insansın. Nedir ey nadan bu tavır gâh yılan gah karınca gibi bu işte görünmezdin.

Yani, ey genç varlığın ne olduğunu bilmiyorsun. Yaradılışında bir lüzum var. Eğer bunu bilseydin insanlık vasfından çıkarak gah yılan gah karınca gibi görünmezdin. 198

درد

ی

نیا تسیچ ایندب دش

هلان

یا

نیمز زا دیآ یم

تسیچ مه تلاح نیا اجک زا

یم

نیا امش زا دیوگ

نینا

Derdî şod bedunya çîst în Nâle-i mî âyed ez zemîn Ez kocâ în hâlet hem çist Mi-gûyed ez şomâ în enîn

Dünyaya bir derd oldu bu nedir, zeminden bir inilti bir ağıt geliyor. Bu hal nereden ve hem nedir acaba…? Zemin diyor ki bu sizdendir.

Yani sizin fena hareketlerinizdendir diyor. Biz zeminin bu iniltisi yani heyelan ve deprem gibi halleri gördükçe gazetelerde yazar geçer gideriz bu hadiselerde ölmeye müstahak olanların cesetlerini taşır çukurlara gömeriz.

Şunu düşünmeyiz ki bu ilahi ceza neden oldu. Bir de şu var ki buna ilahi ceza demez tabiat hadisesi deriz oraya ianeler yollarız. İşte bir yanımız böyle bir yanımız öyle….? Maneviyat cihetini aramaz maddi çareye koşarız.

(28)

21 199

ب کاخ

ه

یم ام

مد ره رد دلان

مدرزآ ره امش زا نم دیوگ

ره امش زا مینیب یم

یموش

متسرد یراک دب لاح هچ نیا

Hâk be-mâ mi-nâled der her dem

Gûyed men ez şomâ her âzordem Mî bînîm ez şomâ her şûmî În çe hâl-i bed karî der sitem

Her demde toprak bize ağlıyor. Toprak diyor ki ben sizden usandım bütün şomluk yani fenalığı sizden görüyorum. Sitem de bune fena bir iştir.

Yani cefa olan sefahati zevk sanıp onun ardında gece gündüz dönenler zemin zamanla beraber toprağın bu feryadını nasıl duyar ve anlayabilir..? İşte hal ve gidiş böyle…Bu zemin üstünde ne acı fenalıklar oluyor, aldıran kim…?

200

هک مییاهرود نانچ

ره

ر

و

ز

ام

دش متس

رد نارود

ن

ح

س

یداش

دش مغ

رود امزا میبلط یم هراچ رکف زا

ین

ک

دش متام امراکره رارف رد ی

Çonân devrehayîm ki her ruz-i mâ sitem şod

Devrân der nahs şâdî gâm şod Ez fikr çâre mî-talebîm ez ma dûr

(29)

22 Nikî der ferâr her kâr-ı ma mâtem şod

Öyle bir devirdeyiz ki her günümüz sitem oldu. Devran uğursuz dönüyor. Neşe gam oldu. Fikirden çare arıyoruz. Fakat o bizden çok uzak.

Yani, kendi fikirsizlik ve fena niyetlerimizin yüzünden devranın manevi darbeleri her yer ve her eve iniyor. Ahlak sukut etmiş …Çare bulacak fikirler de bozuk…? Bunun için refah firar halinde.

201

آ هشلا وچ

خ

دش یوب دب اج ره رد قلا

زا سک همه

ام

ک

ژ

مد

دش یوخ دب راک

هیام دب یسب

زارف رس

نادیم رد

نامه

تنحم

ام

دش یوس ره هک تسا نیا

Çû lâşe âhlâk der her câ bed bûy şod

Heme kes ez ma kejdom kâr bed hûy şod Besî bed mâye ser firâz der meydân Hemân mehnet mâ în est ki her sûy şod

Her yerde âhlâk laşe gibi koktu. Bizden yani içimizden herkes akreb gibi fena huy oldu. İşte bizim mihnetimiz budur ki her tarafa yayıldı.

Yani bu bir hakikattir ki her gün akşam sabah göz önündedir. Hırsızlık fuhuş, kıtal aldı yürüdü.

202

مک

دش راکردب ناگین نیما هیام

(30)

23

اجنیارد

یراد دیما هچ ریخ هچ

دب اج ره نادزد

دش رادرک

Kem mâye emîn nîgân beder kâr şod Sufli hâkân fâzıl berdar şod

Der înca çe heyr çe omîd darî Dozdân her câ bed kerdâr şod

Mayası bozuk alçaklar emin ve bilgin. İyiler fena sayılır oldu. Süfli bed maya hakan faziletli kişi asılır oldu. Böyle yerde ne hayır ne ümid tutarsın.

203

ا یراد راک هچ درف دشابن رگ

ی

اهنت ن

یئ

یم هچوت لام دش ایند

ادن یب ینک

یئ

رکف

سرد ت

ر

مط نک اهر ریگ

ع

هراچیب یا

وت لیم

رغلا مه دوس یب

ی

هک تس

یب

اوه

Ger nebâşed ferd çe kâr dârî în tenhâî Dunyâ şod mâl-ı to çe mi-konî bî nedaî Fekret der ser gîr rehâ kon tama‘ ey bîçâre Meyl-i to bî sûd hem lâgerist ki bî hevâ

Eğer ferdler olmasa, bu aymazlıkda ne yaparsın. Haydi dünya malın oldu. Bu nasipsizlikde ne işlersin. Ey biçare fikrini başta tut. Tamahkârlıktan kurtul…. Senin bu meylin hem faydasız hem arıkdır ki bad-ı heva.

204

تک زا رهاظ ملع نیا

ا

ب

ش رب دیآ

ع

رو

(31)

24

روهظ رس دیآ شرع ات ندل ملع نآ

یا

اجک زا وت هجاوخ

ینز مد نینچ

رورسرد یقاب ندل نآ یچیه رد رهاظ

În îlm-i zâher ez ketâb âyed ber şu‘ur

Ân îlm ledun tâ erş âyed ser zuhûr Ey hâce to ez koca çonîn dem zenî Zâher der hîçî ân ledun bakî der surur

Bu ilm-i zahir ibare ve kitaptan şuura gelir. O ilm-i ledün ta arş-ı alâdan zuhur eder. Ey hoca sen böyle nereden dem vurursun. Zahir bir hiçlikte ledünnî olan bakidir. Sürûrde. 205

دنک یلجت ایشا رد ره هک تایدام نآ

دنک یلجت قح دزن زا تایونعم نیا

اف هدام نآ

انم کیل ین

تسیقاب همه

ناه

دنک یلجت اقب نیازا ایند راک

Ân mâddiyât ki her der eşyâ tecellî koned

În ma‘neviyât ez nezd-i Hak tecellî koned Ân mâdde fânî lîk manâ heme bâkîst Hân kâr-ı dunyâ ez în bekâ tecellî koned

O maddiyat ki her eşyada tecelli eder. Bu maneviyat Tanrı tarafından tecelli eder. O madde fani lakin manevi cereyan daim ve bakî âlemdendir.

(32)

25

İşte bu fikir insanlar arası yüzde atmış yükselse maddiyatın çareleri kendiliğinden halledilmiş olur.

206

نابز ملع یب

خ

یرچن

رادمحز

درب نک شوماخ نادان یا

رانک ر

خ اب دشاب لگ هک ینخس

و

وب ش

آ

ازگ ن

ف

وگم چیه هک

ب

رایع ی

Bî ilm zebân hençerî zehmdâr Ey nâdân hâmûş kon ber der kenâr Sohenî ki gul bâşed ba hoş bû Ân guzâf ki hîç megû bî eyar

İlimsiz dil yaralayıcı bir hançerdir. Ey cahil bir kenarda otur sus. Bir söz ki hoş kokulu gül ola... ? O bilgisisiz söz ki ayarsız hiç söyleme.

207

نعر رگ مدرم تین

وب ا

د

دوش رادیب مه شقفا رد تخب

وشم هک وت ناسنا یا

ب

یراک د

نآ

د

ر

خ رد دوخرب دشخ

ا

وش رای ل

د

Niyet merdom ger ra‘nâ buved Beht der ufgeş hem bîdar şeved Ey insân to ki meşev bed karî

(33)

26

İnsanın niyeti güzel olursa onun ufkunda bahtı uyanık olur. Ey insan sen fena halli olma ki bahtın parlar derhal yâr olur.

208 ناج ا یناد هک ارم لاح ره ارت لامج ار ملد تخوسب یدیما مراد نم ته اگن زا رآ ملد صو یوز ا ارت ل Cânâ dânî ki her hâl-i merâ

Besuht dilem ra cemâl-i to ra Men dârem omîdî ez negâhet Dilem ârzu-yi visal-i to ra

Ey canan benim her halimi bil ki gönlümü o güzelliğin yaktı. Nigahından bir ümit tutarım. Çünkü gönlüm senin visalinin arzusundadır.

209

یبرع تیب

انقرف قارتفا نم قافنلا

قرف

ة

رتحا

ق

فرط قلاخلاا هقرحب

ة

En-nifâku min iftirâkin feraknâ firkaten İhteraka bihirkati el-ahlâki tarfeten

(34)

27 210

ام تسیماد ناهج

یرد میناغرم

ن

نیمز رب هدنکارپ وا ۀزور

دمآ صرح تفر لقع نامدرم زا

نینا اب وا شیپ رد دنداتفا نیمه

Cihân dâmist mâ morgânîm derîn

Ruze-i u perâkende ber zemîn Ez merdomân akl reft hırs âmed Hemîn oftadend der pîş-i u ba enîn

Dünya bir tuzaktır. Biz bunda kuşlarız. Dünyanın rızkı yeryüzüne dağılmış. İnsanlardan akıl gitti hırs geldi. Şimdi o rızkın peşinde ah ve enine düştüler.

211

ز دهد کناب غاز

یبرغ

یب

شوخ

شوماخ هنلا رانک لبلب توکس رد

ناتسلگ

یب

گلد اهلگو نمچ راز

تسری

نر یب یتلاح

گ

شودرد هیسوربا وچ

Zag‘ bâng dehed zî garbî bî hoş

Der sukût bulbul kenâr-ı lâne hâmûş Gulistân bîzâr çemen ve gulha dilgîrest Hâletî bî reng ço ebru siyeh der dûş

Karga garbdan na hoş ses verir. Bülbül yuvasının kenarında sessiz. Bu renksiz bir haldir ki kara bulut gibi omuzda…

(35)

28

Hülasa: Her milletin kendine göre sesi ve çalgısı var. Onunla zevk alırlar. Bülbül yuvasına karga gelip ses verirse bundan herkes tabien ikrah eder. Her millet her hayvanda kendine has bir benlik var. O benliği muhafaza eder.

Onun üzerine inecek her yabancı el ve dilden o benliği korur. Biz binlerce yıllık âleme örnek ve şan vermiş, kendi ses kendi çalgımızı nedense şu son devirlerde horluyor. Garb çalgısına biçimsiz bir rağbet gösteriyoruz. Bu milli benliği çok zedeliyor. Bunun kimse farkında değildir.

212

لاب هتسکش ایند

چ م

ه

وگ

هن

مزاسب

پ

مزاورپ هنوگ هچ تسین ملابور

د نیا نزحز تسباتیب ملد

ره

مراز سک چیه

ار

ره

مزانن دنادن زگ

Dunyâ şikeste bâlem çe gû besâzem Per u bâlem nîst çe gûne pervâzem Dilem bîtâbest zi huzn-i în dehr

Hiç kes zârem ra hergiz nedaned nenâzem

Dünya kanadımı kırmış nasıl düzeyim. Kolum kanadım yok nasıl uçayım. Dünyanın bu hüznünden gönlüm takatsizdir. Hiç kimse ahu zarımı bilmez. Nazım yok… 213

یرام وچ دزیر رهز یورود درم

مدرم نایم رد

دنک

یرامیب

رایسب

شیور زا دوش ناریو هناخ

(36)

29

ح

ذ

یراک دب درم زا نینچ دیاب ر

Merd-i do rûy zehr rîzed çû mârî

Der miyân-ı merdom koned bîmârî Bisyâr hâne vîrân şeved ez rûyeş Hezr bâyed çonîn ez merd-i bed kârî

İki yüz(lü) kişi yılan gibi zehir döker. İnsanlar arasında hastalıklar yaşatır. Onun yüzünden çok ev yıkılır. Böyle fena kişiden sakınmak gerek.

214

هعطق یبرع

ادبا نیهجولاوذ نم ّای لاف

نا

هرش

ادما تیبلا مدهی

لا نیب ریست

خ

ل

ق

امُیل

ادم رس دا ُوفلا قرخی دق

Fe lâ ya’men zu’l- vecheyn ebeden

İnne şerrahû yehdimu’l-beyte emeden Tesîru beyne’l-halkı leîmen

Kad yahriku’l- fuâde ser meden

İkiyüzlülerden daima emin olmayın onun şerri uzundur ev yıkar. Halk arasında alçakça gezer. Her sözü ayrı kalpler yakar.

215

ب ات ترس هجاوخ یا

ه

چ امس

وج ه

یی

ییوخدب هک روط نیا یرتلااب هچ

(37)

30

گنب کاخ زا هکرس نآ

ب ر

ه

تسه اهچ کاخ

تسد دنرود نارتخا

شک دیسرن

یور

ی

Ey hâce seret ta be semâ çe cuyî Çe bâlâteri în tor ki bed hûyî

Ân ser ki ez hâk be niger be hâk çeha hest Ehterân durend dest ne resid keş ruyî

Ey hoca başın ta gökte ne ararsın? Bu azametli tavır fena huyundandır. O baş ki toprakdan toprağa bak ki neler var. Yıldızlar uzaktır. El erişmez, yüzünü oradan çek. 216

ملع

یایرد

ی

دح

رد تسین چیه رانکو

وا

ور دب لهاج میاناد نم دیوگ هک ره

زابرس رورغ نوچ

یک

س

ۀو

دش ویب ابیز

ندش رباکا وا دصقم ره

د مه

ل

وج

İlm deryâyî hed u kenâr hîç nîst der u Her ki gûyed men danâyem câhil-i bed rû Çûn gurûr ser bâz kisve-i zibâ bepuşed Her magsad- u ekâbir şoden hem dilcû

İlim bir deryadır. Onda hudud ve kenar yoktur. Her kim ben âlimim derse fena yüzlü cahildir. Çünkü baş gururlu şık elbiseye bürünür. Onun her maksadı ekâbir olmak hem gönül aramaktır.

(38)

31 217

رسمه

نز

د

د اب سو

ی

دوش تسود رگ

ب یزوس ناج تسوپ

ه

اب

دوش تسوپ راز

هک انعم نیا رد

ت چیه

خ

ل ا

ف

درکن

ب یکین

ه

یکین

راک دب

ب

ه

بد

یراک

دور

Hemseru zendûs ba dîger dûst şeved Pûst-u cân sûzî be bâzâr pûst şeved Der în ma‘na ki hiç tehalüf nekerd Nîkî be nîkî bed kâr be bedkârî reved

Zenpare olanın ailesi başkasına dost olur. Can yakanın postu pazarda post olur. Bu mana hiç şaşmaz. İyilik iyiliğe kötülük kötülüğe gider.

218

دوشن ریس دزد مکش

نز ملق ره

دوشن ریبد

نعم نیرد دیاب قلاخا

ا

دوشن ریز یوخ دنلب نوچ

Şikem-i dozd sîr neşeved

Her kalem zen debîr neşeved Ahlâk bâyed derîn ma‘na Çûn bolend hûy zîr neşeved

Hırsızın karnı tok olmaz. Her kalem tutan kâtip olmaz. Bu mana da ahlak lazım. Çünkü yüksek huy aşağı düşmez.

(39)

32 219

دنتسکش لد یراتفگب ناگ هدیجنر

ار دوخب کیل

دنتسکش

دن

ا

دنتسن

هک تسه نادجنر لد نانچ اوه رد رب

دیآ زاب

ت

دنتسبب وا رس رب زی

Rencîdegân begoftârî dil şikestend

Lîk be hod ra şikestend nedanistend Berder-i hevâ çonân dil rencdân hest ki Baz âyed tîz ber ser-i u bebestend

İncitirler bir sözle gönül kırarlar. Lakin kendilerini kırarlar. Yüz kötülük onun üstüne gelir. Ey fena kişi dinle ki bu böyledir. Kötülükten kötülükler doğar.

220

و تسد زا ار ملأ همه

دیآ یم رب نابز

و تسد رگ

ن مد ره نابز

ین دشاب کی

ک

دیاز ی

رد همه

کید

ه

نیرد

گ

ر

تسوا همه دناد

و تسد

نابز

ار

دیاب نآ ره ندش بحاص شوخ

Heme elem ra ez dest u zebân ber mi âyed Ger dest û zebân her dem nîk bâşed nîkî zâyed Heme der diki derîn gerdâned heme ust

Dest û zebân ra hoş sâhib şoden her ân bâyed

Bütün elem ve kederler el ve dilden gelir. Eğer el, dil her dem iyi olursa iyilik doğar. Âlemde dönen bütün dert ve mihnet hep ondan gelir. El ve dile iyi sahip olmak lazımdır.

(40)

33 221

ب اهدرد

س

ای

ر

اود

تسین

رد لد

نت

گ

تسین اوه ی

ناهج نیا

دش یزیچ ار

ب

ه

تسین اذغ دش هچ کاخ

Derdha bisyâr devâ nîst

Dil der tengî hevâ nîst În cihân ra çizî şod Be hak çe şod gazâ nîst

Dertler çok, deva yoktur. Gönül darlıkta heva yoktur. Bu cihana bir şey oldu. Toprağa ne oldu, gıda yok.

Yani toprak değişken… nasıl böyle olmasın. Dertlerin çok devan az. Serpici hastalıklar aldı yürüdü. Veremli kız oğlanı, veremli oğlan kızı aşılarsa .., fuhuş zina böyle artar erkek dişi istedikleri yerde zina ederlerse…, bin yataklı değil, on bin yataklı hasta haneler yapılsa dahi bu derdin önüne geçilmez.

Bu sersem ve fena hal karşısında gönül elbette daralır. Düşünür kâr-ı kesb ona göre bozulur. Bereketsizlik artar. Bunun için gönül doğru, temiz, rahat yer arar.

Günde yapılan fuhuş zina, hırsızlıklar, kıtalleri gördükçe elbet gönül sızılar. İnsan yani kâmil bir insan bu cihana ne oldu. Suya toprağa ne oldu gıda vermiyor. Elde edilen gıdalarda az, bozuk, şifasız bir mahiyettedir. Ziraat için bunca daireler açılıyor binlerce memurlar oldukları yerde kâğıt üzerinde suzi işler gösteriyor. Fi’liyat nerede…? Ormanlar yakılıp yıkılıyor. Tarlalar yağır…, nasıl ürün ve gıda verir. Köylüler hükümetin verdiği tohumları pazarda satar, gece köylerden traktörlerle şehre sinemaya iner gece yarısı köye dönerlerse bu ziraatde hayır olur mu?

(41)

34

Bunlar hep böyle bunu gören anlayan buna üzülen gönül elbette sarsılır bu böyle değil mi?

222 یا

یورب نینچ وت ناسنا

یورب مه تشز ار تهار

دص تسد اب رب تماجنا

سوفا

سو

وت

ب

ه

خ

امو دو

یوشب مک ار

Ey insân to çonîn berevi

Râhet ra zeşt hem berevi Encâmet ber badest sed efsus To be hod ve mâ ra kem beşnev

Ey insan sen böyle gidersen yolda bedevice çirkindir. Encamın berbad yüzlerce teessüf. Sen hem kendine hemde bize kötülüktesin.

Yani ey insan çok tehlikeli bir yoldasın hile, oyun, sahte gösteri ve yalancılıkla hem kendini, hem muhitini berbat ediyorsun.

223

اج ره رد

یی

رگ

ب

ئ

دیازف ینید

یودد

قلاخا

ب

ه

تفا رب یاپ ریز

د

تسیئلاب نیا

ان هشیدنا

یل

یتسین مه

ب رارشارش

ه

تخیر نوخ دیآ یور

د

Der her cayî ger bî dinî fezâyed Dedûy-i ahlâk bezîr-i pây ber ofted

(42)

35 În belâyîst endîşe nâlî hem nistî

Şerâşerâr berûy âyed hûn rîhted

Her hangi bir yerde eğer dinsizlik artarsa orada ahlak ayağa düşer. Şerlilerin şerri oraya gelir kan döker. Bu endişeli bir beladır hem yokluktur.

224

سیبلت رپ دزد یا یراد راک هچ

پ تسمارح نآ

س

سیلبا راک وا

ارنآ

نوگ هچ تل ایع مه دلاوا

ه

خ

درو

مدب دبلا یوش راک نیرد وت

ف

سل

Çe kâr darî ey dozd-i por telbis Ân herâmest pes u kâr-ı iblis

Ânra evlâd hem eyâ let çe gûne hored To derîn kâr şevî lâbud bed muflis

Ey telbis hırsız ne iş tutarsın. O haramdır. O ancak şeytan işidir. Onu evlad-ı ıyalin nasıl yer…? Sen bu iş de fena bir müflissin.

225

نید هک ره

ه اگن سرت ار

د

نازیر دوش ادخ مشخ

اج رد

یی

نید هک

ن

دوش اجنآ رد دوب

یب

ناش

قلاخآ تسین رگ هک اج مادک

یراک دب

دیازف

نان یب دوش یلفس یمه چیه تایحرد دوشن ضیف

Her ki dîn ra ters nigâhed hışm-i Hodâ şeved rîzân

(43)

36 Der cayî ki dîn nebûd der ânca şeved bî şân Kodâm câ ki ger nist ahlâk bed kârî fezayed Feyz neşeved der heyât hiç hemî süflî şeved bî nân

226

دیآ رب ینید یب زا هک لاب ره

دوش لاب اه هراچ ره

زف

دیا

نک رکفت

ر راک نیا ناسنا یاوت

ا

م مورحم نآ زا هک ره

ح

ب تن

ز

دیا

Her belâ ki ez bî dînî ber âyed Her çâre ha belâ şeved fezâyed Tefekkür kon to ey insân în kâr ra Her ki ez ân mahrûm-i mihnet bezâyed

Her kim dine yan bakarsa ilahi gazap dökülür. Bir yerde din olmazsa ora şan ve şerefsiz olur. Hangi yer ki eğer ahlak yoksa fena iş artar. Hayatta hiç feyz olmaz hep aç sefil olur.

Her bela ki dinsizlikten gelir. Her çareler bela olur artar. Ey insan düşün bu işi...? Her kim dinden mahrumsa ona mihnet doğar.

Zayıf eşek yük altında dilsiz hem aç hem de daimi çilede …? Yazık insanlar arasında kalmış …? Bunda da evvela… Açık bir ibrettir.

Ey hoca böyle nere gidersin. Yolun dikenlidir. Ayağını iyi bas ki o yolda çok sual var. Eğer bilirsen ilim de tevazuyla amel ister. Yarın mahşer de Tanrı sana ne der.

(44)

37 227

نابز یب رغلارخ راب ریز رد

مه

گ

نایاپ یب روج رد هنسر

نامدرم نایم رد هدنام سوسفا

نایع تربع دشابب تمکح نیرد

Der zîr-i bâr her-i lâger-i bi zebân

Hem goresne der cûr-i bî pâyân Efsûs mânde der miyân-i merdomân Derîn hikmet bebâşed ibret ayân

228

ت

راخ رپ تهار یور هب نینچ هجاوخ یا و

هک هن کین تیاپ

رد

هار نآ

س

ؤا

ل

رامشیب

ملع رد

عضاوت رب ینادرگ دهاوخ لمعو

ادرف

نآ ار وت رشحم رد دیوگ هچ

درک

راک

To ey hâce çonîn be revi râhet por hâr Pâyet nîk ne ki der ân rah su‘al-i bîşomar Der ilm u amel hâhed gerdâni ber tevazu’ Ferda çe gûyed der mahşer to ra ân kirdi gâr

229

وت نیب شوخ ار ناهج نیا

خ

شو

شاب

ی

مک

یشابن شود رب هک نیبم

(45)

38

ک نانیب مک نآ

ناتسود زا مورحم ه

یشلاق شلاقب وش کین کینب

În cihân ra hoş bîn to hoş başî

Kem mebîn ki ber dûş nebaşî Ân kem binan ki mehrûm ez dûstan Be nîk nîk şo be gallaş gallaşî

Bu cihanı hoş gör, hoş olasın fena görme ki berduş olmayasın. O fena görenler dostlardan mahrumdur. İyi ile iyi, kalleş ile kalleş ol.

230

لا ناهج

ن

ه

س

دوش ام زا یک اپ ت

نهآ

گ

دوب یک اپ زا تایح

لاع نی رد

ا یگ هدنز ار م

تسنی

نیا

ب

ه

نانچ

دوشن روضح تسین

Cihân lâneist pâ kî ez mâ şeved

Âheng-i heyât ez pâ ki bûved Derîn âlem ra zindegî înest În be çonân nîst huzûr neşeved

Dünya bir yuvadır. Temizlik bizden olur. Hayatın ahengi temizliktendir. Bu âlemde sağlık işte budur. Bu böyle değilse huzur olmaz.

Yani, dünya insanların bir yuvasıdır. İçinde her şeyi mevcut dağlar, yeşil ovalar, yaylalar türlü meyve ağaçları, çiçekler, berrak sular, bağlar, bahçelerle her yanı süslenmiş…? Fakat biz bu nimetlerin şükrünü yapamıyor bunları pis tutuyoruz halbuki temizlik ve insaf bizden olacak…! Çünkü bu yuva temiz tutulursa hayatın

(46)

39

ahengide temiz olur. Ee...biz yeşilliğe düşman olarak ağaçları keser, kırar, döker, çiçekleri ezer, bozar, suları pislersek, o yer ne olur. Bir hayvan mandırası gibi olmaz mı…yeşil ağaçlar, Cenabı Hakka her an tesbih ederler.

Yerle gök arasında hava cazibesine maliklerdir. Yağmuru üstlerine çekerler. Biz bunları kırar dökersek böyle yerde hayat yaşar mı…? İllet, hastalık, kan, kıtal artar. Bunun alt ucu fena ve acı bir yokluk değil mi?

231

ان زا

یشوخ

خا دوش

ات

للا

زا

یب

د

للام دیآ یدا

کین

زتما

رد جا

ت

یواس

للاز دوش اه بآ اهمد

Ez na hoşî şeved ihtelâl

Ez bîdâdî âyed melâl Nîk imtizâc der tesâvî Demhâ âb ha şeved zolâl

Hoşnutluksuzdan ihtilal ve isyan olur. Adaletsizlikden melal yani ümitsiz kasvetler hâsıl olur. İyi imtizac musavattadır. O zaman vakitler sular tatlı olur.

Yani, insanların üstüne çöken hoşnutsuzluk ümitsizlik isyana sebeptir.

İnsanlara göz göre göre hile ve yalanlarla baskı ve çalım yapılırsa, insanlara melal denilen ifrit yanaşır her şeyi göze alırlar. İyi imtizaç iş başındakilerin insan hakları üzerinde iş yürütmelerindedir. İş başındakiler böyle yapmaz kendi menfaat ve depdepeleri peşinde giderlerse işte isyan buradan kopar yeter ki insanlar bu merhaleye getirilmemelidir?

(47)

40 232

لقع نآ

رهوج هک

ی

مد ره رد تس

ساپ

ن

یهد وت کیل دراد

دب نآ

وچ یزیرب هچ یور

مس

تسین ار لد ره ینک بارخ

س

یه

Ân akl ki covher ist der her dem Pâs nedâred lîk to dehî

Ân bed rûy çe berîzî ço sem Herab konî her dil ra nîst sehî

O akıl ki her demde bir cevherdir. Pas tutmaz lakin sen pas verirsin. O bed çehre ne ki saçarsın zehir gibi…? Her gönlü harab edersin bu doğru değil.

233

دهی بضغلا نا

رمعلا

وه

ن

رحی را

ق

ردملا

و

ارشت نکت مل نا

ل

ش

ر

ر

زلا هنم و

ل

ردهلا هنمو

İnne‘l- ğadab yehuddu‘l- umr

Huve nar yahrikü‘l meder Ve in lem tekun teşurru‘ş Ve minhu‘zille veminhu‘l-heder

(48)

41

Gazaplığı hiddet, şiddet ve bed çehre ömrü yıkar… O bir ateştir imkânları yakar. Eğer teskin edilmez yani bu huy ta‘dil edilmezse şer katlanır artar. Mezellet bundan, heder bundandır.

234

ه

ب یماگن

ه

یور قرش

گ

ادر

مین

میناسر لامک ملع رد

نک

و

ن

گ

ب مینادر

ه

برغ هک لاوز

میورب ار یاج مادک اجنیا زا

Hengâmi be şarg rûy gerdânim

Der ilm-i kemâl resanîm

Kunûn gerdânîm bezevâl ki garb Ez încâ kodâm cây ra berevim

Bir vakitler şarka yüz döndürdün. Orada ilm kapısında kemale erişdin. Şimdi zeval kutbu ki garba döndün…

Oradan bakalım hangi yere gideriz.

Yani, bir vakitler kemal kutbu şarka döndün orada ilm irfan ve fende kemale erdin öyle âlimler yetiştirdin ki arapçayı araplardan daha fasih bir şekilde ellerinden aldık her ilm her fende arapça yazdığımız binler yüzbinlerce cilt kitaplar vardı.

Bir zaman olduki gaflet uykusuna daldık. Garblılar gözlerini açarak o kitapları bizden aşırdılar. Öyle ki ilahi bir hikmetle o ilimler doğudan batıya geçti. Şimdi biz o tarafa dönerek benliğimizi dahi terkle oradan bilgi almaya çalışıyoruz. Pekâlâ, ama benliğimizi feda etmek bizim için çok tehlikelidir. İşte birbirimizi tutmuyoruz. Arada daha taassup perdesi var. Bunu yine kendi benliğimizle kaldırmamız gerekdir.

(49)

42 235

دیآ یم اجک زا شروش نیا

زا مه

زا مه وت

دیآ رب ام

و وت

شابب یکین نم

یم

دیاشک ار شوغآ نیمز نیا

În şûriş ez kocâ mi âyed

Hem ez to hem ez ma ber âyed To u men nîkî bebâşim

În zemîn âgûş ra goşâyed

Bu karışıklık nereden geliyor. Hem senden hem benden geliyor. Eğer sen ben iyi olursak bu toprak kucağını bize açar.

Yani böyle fena gidişli olursak toprakda bağda bahçe de bize hor bakar. 236

تشادرب یورضح هب تخرد کرب ره

زا

ص

تخاشرد رب ناشیا مه دزیا عن

کیل

یتسکش یم اهتخرد نآ ناسنا یا

هنآ

ار ا

ب تسین

ه

یم دوخ

تساک مه رد نکش

Her berg direht be hezreveyi berdâşt Ez sun‘-i îzed hem îşan ber der şâht Lîk ey insân ân dırahtha mî şikesti

(50)

43

Her yeşil ağaç yaprağı bir sırra malikdir. Onlar hep Cenabı Hakk’ın sanatından öyle dal budaktır. Lakin ey insan sen o ağaçları kırıyorsun. Sen onları kırmıyor kendini kırıyorsun eksiltiyorsun.

237

کرب ره

ارضح

ار ادخ هب دنک حیبست

ار حبص ره ام یارب دنک زاین مه

نآ نمشد هک تلفغ نیا هچ

هدش

یا

هک ینادب رگ

وخب یدرم مه

ار د

Her berg-i hezra tesbîh koned be Hodâ ra Hem nîyâz koned beraye ma her subh ra Çe în gaflet ki duşmen-i ân şode i Ger bedanî ki hem mordî be hod ra

Her yeşil yaprak Cenabı Hakkı tesbih eder. Her sabah bizim içinde Hakka niyaz eder. Ey insan bu ne gaflet ki sen ona düşman olmuşsun? Eğer bilsen kendini böyle öldürmezsin? 238

دشک تمحر توکلم زا ناتخرد مسج

دشخب یدنز ماش و حبص ره راوج هب مه

یم هچ اجک رد فاصنا وت رد ناسنا یا

ینک

هدیدن وت

یا

ا زا

ی

تایح ار ناش

ر

شخ

د

Cesm-idırahtân ez melekut rehmet keşed Hem be civâr her sobh u şam zindî bahşed

(51)

44 Ey insân der to insaf der kocâ çe mi-konî To nedideî ez îşân ra hayât rahşed

Ağaçların cismi melekût âleminden rahmet çeker. Akşam sabah bütün civara sağlık bağışlar. Ey insan sende insaf nerede… ne yapıyorsun? Sen görmez misin onlardan hayat parlar.

Yani onlardan insana temiz sağlık havası çeker getirir ve verir. 239

ایآ لاح هچ نوگ رگید کیل دمآ راهب

یزیچ

هد زا ای دید

ر

ادابم جنر

اع

ش

ق

دمهف نلاد

دنادن ار نیا

خ

ما

کیل هدمآ ناغرم حایس

ب

ی

ص

دا

Behâr âmed lîk dîger gûn çe hal âya Çîzî did ya ez dehr renc mebâda Âşık dilân fehmed în ra nedaned hâm Seyyah morgân âmede lîk bî seda

Bahar geldi fakat bambaşka bu ne hal acaba bir şey mi gördü. Yahut dünyadan yine bir elem olmaya… bunu ehli aşk anlar hamlar bilmez. Göçebe kuşlar da gelmiş lakin hep sessiz.

240

یراخ وچ تسا لااب رد ترس وا هچ

یرام وچ یارسناورک هنهک نیرد

رورغم یا نیا تفص هچ ناسنا رگ

Referanslar

Benzer Belgeler

Evlerinize bağlı kalın ve meskenlerinizde sabit olun” şeklinde açıklamakta ve “Her ne kadar bu, Peygamberin hanımlarına emir ise de diğer Müslüman kadınlar

Kim namaz üzerine farz olduğu halde onu inkar ederek kılmazsa alimlerin icmasıyla kafir olmuĢtur ve kim onu tembellikten yada hafife almaktan dolayı kılmazsa

abdülmennan: نانملا دبع abdülmesih: ح ی سملا دبع abdülmetin: ن ی تملا دبع abdülmucib: بجوملا دبع abdülmuhsi: صحملا دبع ی abdülmuhsin: نسحملا دبع abdülmuhyi:

[r]

ار وا تبون هس هک دشاب ن اب کس یکتخوم ا و دنناوخ ملعم ارن ا و دنشاب هتخوم ا دننک یم نینج تبون هس نوج دسرب دایص ات دراد هاکن و دروخن دریکب ار دیص و دنناود دیص رب هاک ره

Daha az resmi, şirketin için kendi adına yazışma

هنیآ ره ،دزاس روکذم لضف لها ناسل رد و دنادرگ روهشم ار دوخ هک دهاوخ نوچ هک اریز .تسا روذعم وا یلب هرذ نوچ هک ینیبن .رود درک ناوتن هوک زا لظ و دیشروخ زا ه ّرذ ،دهد تبسن

هطساوب هیکرت اهنآ تیلم ی ر یلوا و دنهد تساوخرد لااب رد دنناوت می هک دنتسه یناسک هلمج زا ای دنتسه هیکرت عابتا هک یناسک )ه دننک می لیصحت هیکرت رد ر جراخ یاه ناتس ریبد