BAŞ BAŞA Ata bir gün Yalova'ya uğradı. Yapılanları gördü. Beğendi. Dr. Nihat Reşat Beye memnuniyetini tekrarladı. Hattâ kendisini muayene etme müsaadesinin
ce verdi. Böylece Atatürk'ün rahatsızlığını ilk defa tam olarak o teşhis etti. Ama, bu belki de hayatının en büyük ıstırabını duyarak koyduğu bir teşhis oldu.
A t a t ü r k ’ ün Ha s t a l ı ğ ı n ı
İ l k T e ş h i s Eden Ada m
Merhum Prof. Dr. N. Reşat Beiger
Prof. Dr. Nihat Reşat Bel-
ger’i geçenlerde kaybettik.
Çağdaş Türk tababetinin
bu seçkin siması, yalnız
mesleğinde değil, siyasi ha
yatımızda da örnek bir va
tansever olarak gösteril
meğe değer. Bu sütunlar
da bu değerli insanın ha
yat hikâyesini veriyoruz.
Y A Z A N :
T U R G U T
E T I N G Ü
ğ İL 1900. Tıb biyeyi Şâhane'nin kapısından y y elinde II. Sultan Abdülham it'in tuğralı «Tabip» diplom ası ile henüz 19 yaşında bir genç çıkıyordu. Diplom asında « ... key fe m ayeşa icrayı fünunu tıbbiye ve cerrahiye eyle mesine ruhsatı kâm ile verild iğ i» ya zılıy d ı. Yan i bu kim se, istediği gib i tıp fennini ve ce rra h lığın ı yapm a yetkisine tam am en sahip bulunuyordu. Yüzüne daha ne ustura vurulmuş, ne de b ıyık la rı terlem işti. ö y le sine gençti. Başında fesi, üzerinde sırm a apoletli m erasim üniform ası vardı. Ü skü dar'd a, Paşalim am 'n- daki baba evine müjdeyi götürm ek için h ızlı adım la rla yürüyordu.Bu çocuk  sıtcn e li (İstanbullu) tabip yü zb aşı N i hat Reşat Efendi idi.
1900 y ılı, koyu bir baskı devrine raslar. Aydın ki şilerin peşinde polis d olaşır, zindan ve sürgün va tanseverler için ta b iî bir u ğrak olurdu.
A ra la rın a ka rıştığ ı d iğ er stajiyer tabip a rk a d a şla rı nın aylık a la m ay ışla rı, perişan hayatları, kendisi için, gittikçe derinleşen bir üzüntü olm aya b aşladı. N ite kim, a ylıkla rın ı olsun za m an ın d a alm ak endişesiyle, genç tabiplerin a n la şa ra k ya p tıkla rı ilk protesto gö s terisine, maddi durumu iyi olm asına rağm en, Nihat Reşat da katıldı. T a b iî bu hareketin sonucu hapis ve ya sürgün o lab ilird i. Daha İstanbul'dan d ışa rı a d ı mını atm am ış olan genç tabip yü zb a şıya kader pi yangosunda, H icaz'ın Yan bu ğ kasa b ası • çıktı.
O yaşta, böyle bir o*ay ka rşısın d a bile ne derece de tedbirli olduğunu anlam ak için, kendi b iyo ğ ra fi- sinden alınm ış şu satırları okum ak k âfidir: « ... yol h a zırlık la rı a ra sın d a Yanbuğ'un suyu, h avası, hayat şartları hakkında bilgi toplam aya b aşladım .»
Am a talih, bir d efa olsun ona yerinde güldü. Tam hareket edeceği sıra d a , Ista.nbulda bir, ik i ve ba vakasının görülm esi üzerine, sırf bu h astalıkla ilg ili araştırm a yapm ak ve b ilgi edinm ek için, iki genç tabibin Bom bay'a gönderilm esi o devir hükü metince-' hemen ka ra rla ştırıld ı. İlk a kla gelen de, sürgün edilecek genç yü zb aşı oldu.
Bom bayda a yla rca çalıştı. V e b a üzerinde inceleme ve araştırm a yaptı. Uzm an denecek durum a gelince.
tekrar istanbula döndü. Fakat hayret, bu dönüş ona hiçbir şey kazan dırm ad ı. Bu defa da a ylarca Se ras ker K ap ısın d a , Sıhhiye D airesine gitti, geldi. V a zife istedi, d urdu !...
N ihayet Beyrut A ske rî Hastanesine tâyin emri çıktı. Beyrut güm rüğünde onu tevkif ettiler. «Neden, niçin?» diye herhangi bir sorusuna karşılık bile ve rilm edi. Sadece tutuklu o la ra k götürüldü. Beyrut'ta, ilk d efa m em leketinden kaçm a düşüncesi k afasın da yer a ld ı. O sırad a bütün vatanseverlerin hürriyet sı ğ ın a ğ ı Paris şehri idi.
Pariste gerçekler başkaydı. O ra d a , her şeyden önce kendi bilgisinin ye te rsizliğin i a n lad ı. Bir şey daha öğrendi: ilmin so nsuzluğu nu ...
işte siyasi hayatı d a bu sıra la rd a .başlar. Bu bir siyaset yapm a isteği d e ğil, vatan sevgisinin en p a r lak örneğidir. Paris'te, Jön Tü rklerle bir m üddet iş b irliği yaptıktan sonra istanbula döndü, fa ka t Meş rutiyet id arecileri ile an laşa m a d ığ ı için gene kötüm ser o larak Parise gitti.
İstiklâl Harbi, Dr. N ihat R eşat'a son bir ümit kayn ağı oldu. K ita p la rın ı, çok sevdiği m esleğini ye niden unuttu, ö lü m -k a lım savaşın a katılm ış olan mil letinin hassas e vlâd ı, n asıl olur da bu badirenin d ı şında kala b ilird i? Vatan aşkı pek tab iîdir ki onu ön sa fla ra attı. M em leketinde koca bir im parator luk çökmüş, parçalanm ıştı. Y a ln ız Anadolunun bir avuç to prağın ı kendilerine son Tü rk kalesi yapm ış bir avuç kahram ana N ihat Reşat Bey, bu yabancı ülke de olsun m ânevi bir d ayan ak olm aya çalışıyordu. Paris, Londra g ib i, o devir dünyasının düşünce ku tuplarında, Türklük düşm anlarının aleyhim izde g iriş tikleri müthiş p ro p agan d a kam pan yasın a karşılık ilk çıkan gene Dr. N ihat Reşat oluyordu. D â vam ızı, bel ge le rle savunan bir bülten çıkarıyo r, aleyhim izde ya yın ya p a n ları, kuvvetli m antığı ve harikulâde ikna kabiliyeti ile birer birer d ize getiriyordu. Türk düş m anı Lord G u rzo n 'la gene o cebelleşiyor, A n kara Hükümetinin gö nd erd iği bütün heyetlerin randevula rını o temin ediyordu. Sulh K o nferan sınd a bile, Boş- m urahhasım ız İsmet Paşanın tercüm an lığını o yap ı yordu. Sad e bu devre. Dr. N ihat Reşat için, başlı başına bir kitap olur.
Dr. N ihat Reşat'ın ölümüne kadar hayatı memleket hizm etinde geçti. Y a ln ız iç d ünyam ızda d e ğ il, dış dün yam ızd a da Türklük a d ın a iftihar e deceğim iz pâye- lere erişti. Ç a lışm a la rın ı dikkatle takibeden Fran sız hükümeti ona, Legion d'Honneur'ün O fficie r rütbesini verdi. 1953 yılın d a da Paris T ıp A kadem isi'ne üye seçildi.
1936 yılın d a müdür o la ra k v a zife a ld ığ ı Y a lo va ka p lıca la rı b akım sız, ale lâd e bir yerdi. O nu, Batı an lam ında modern bir «su şehri» haline getiren Dr. N i hat Reşat old u.. Y a lo va ka p lıca la rı tam am en onun eseridir.
ö lü m uykusuna d alm adan evvel, başucunda bu lunan hem şiresine son sözleri ştK olmuş: « Yazm akta olduğum h â tıra larım ı b itirem ediğim için çok mütees sirim !» N e tuhaf şey, tam 80 yıl sürmüş, b izd eki yaşam a ortam ına göre uzun sa yıla ca k bir ömür do lup, bitiyor da, onun ya şa d ığ ı h âtıra lar bir türlü bitmiyor. N a sıl bitsin, mükemmel yaşanm ış şerefli bir ömrün h â tırası b u ...