• Sonuç bulunamadı

ÇOCUK EDEBİYATI ÜRÜNLERİNİN TEMEL DİL BECERİSİ OLARAK DİNLEMENİN GELİŞİMİNE ETKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÇOCUK EDEBİYATI ÜRÜNLERİNİN TEMEL DİL BECERİSİ OLARAK DİNLEMENİN GELİŞİMİNE ETKİSİ"

Copied!
209
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TÜRKÇE EĞİTİMİ BİLİM DALI

ÇOCUK EDEBİYATI ÜRÜNLERİNİN TEMEL DİL BECERİSİ OLARAK DİNLEMENİN GELİŞİMİNE ETKİSİ

Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan Berker KURT

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Gıyasettin AYTAŞ

Ankara-2008

(2)

ÖN SÖZ

Yaşam ve eğitim sürecinin her basamağında karşımıza çıkan dinleme becerisi, insanların iletişim kurma, bilgi edinme ve anlama faaliyetlerinin başında gelir. Doğumundan kısa bir süre önce edindiği bu beceriyi hayatının her anında kullanan insan, bu beceri sayesinde toplumda kimlik ve kişilik kazanır.

İnsanlara kimlik ve kişilik kazandıran bir diğer unsur da edebiyattır. Edebî ürünler aracılığıyla hayatı tanıyan, başka yaşayışları gören insanlar, duygularına, düşüncelerine şekil vererek yaşantılarını sürdürürler.

Çocuk edebiyatı ürünlerinin dinleme becerisini geliştirmedeki etkisini ortaya koymak amacıyla 6. sınıf öğrencilerine uzman görüşü alınan dinleme anlama metinleri sunulmuş, bu metinler doğrultusunda tespitler ortaya konulmuştur. Bununla birlikte öğrenci ve öğretmenlerin hem dinleme becerisi hem de çocuk edebiyatına ilişkin görüşleri de alınmış ve değerlendirilmiştir. Bu tespit ve değerlendirmeler sonucunda dinleme becerisini geliştirmede, çocuk edebiyatı ürünlerinin ders kitaplarında var olan ve çocuk edebiyatına uygun olmadığı varsayılan metinlere göre daha etkili olduğu görülmüştür.

Çalışmamız altı bölümden oluşmaktadır:

1.Bölümde araştırmadaki “Problem Durumu”, “Problem ve Alt Problemler”, “Araştırmanın Amacı”, “Araştırmanın Önemi”, “Varsayımlar”, “Sınırlılıklar” ortaya konmuştur.

2.Bölümde “Kavramsal Çerçeve” başlığı altında araştırmanın konusuna paralel olarak dil, dil gelişimi, iletişim, dinleme becerisi ve çocuk edebiyatı konuları ele alınmıştır.

(3)

4.Bölümde araştırmadaki “Yöntem”, “Evren ve Örneklem”, “Veri Toplama Yöntemi”, “Veri Analizleri” anlatılmıştır.

5.Bölümde araştırmanın problem ve alt problemlerine göre “Bulgular ve Yorumlar” ortaya konmuştur.

6.Bölümde elde ettiğimiz bulgulardan yola çıkarak dinleme becerisinin geliştirilmesi ve çocuk edebiyatı ile ilgili sonuç ve önerilere yer verilmiştir.

Bilimsel bir çalışma yapmanın zorlukları ile karşılaştığım her anda görüşleriyle ve önerileriyle bana yol gösteren, çalışmam boyunca bana rehberlik eden ve ihtiyaç duyduğum her zaman yardımlarını esirgemeyen tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Gıyasettin AYTAŞ’a, veri analizleriyle araştırmaya katkı sağlayan Arş. Gör. Türker KURT ve Ali İlker KURT’a, metin uygulaması yaptığım okulların Türkçe öğretmenleri ile anket çalışmasına katılan tüm Türkçe öğretmenlerine, bana her zaman destek olan eşim Eray ve oğlum Çağın’a en içten duygularımla teşekkürler ederim.

(4)

ÖZET

ÇOCUK EDEBİYATI ÜRÜNLERİNİN TEMEL DİL BECERİSİ OLARAK DİNLEMENİN GELİŞİMİNE ETKİSİ

KURT, Berker

Yüksek Lisans, Türkçe Eğitimi Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Gıyasettin AYTAŞ

Ekim – 2008

Bu araştırmada, çocuk edebiyatı açısından uygun olduğu varsayılan metinler ve böyle bir varsayımdan uzak metinlerin dinleme becerisine olumlu ya da olumsuz etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla öncelikle çocuk edebiyatına uygun olan metinler ile mevcut Türkçe ders kitaplarında yer alan ve çocuk edebiyatına uygunluk koşulları taşımadığı varsayılan eserler belirlenmiştir. Daha sonra bu eserler aracılığıyla araştırma örneklemine dâhil edilen okullardaki altıncı sınıf öğrencilerine Türkçe derslerinde dinleme uygulamaları yapılmıştır.

Araştırmaya Ankara ilindeki 11 ilköğretim okulunun altıncı sınıflarında öğrenim görmekte olan 408 öğrenci katılmıştır. Bu öğrencilerden 207’si deney grubunda 201’i kontrol grubunda yer almıştır.

Deney grubundaki öğrencilere dinleme eğitimi, çocuk edebiyatı ölçütlerine uygun eserlerle verilirken, kontrol grubundaki öğrencilere mevcut metinlerle işlenmiştir. İki hafta süren eğitim çalışmalarından sonra öğrencilerin dinleme becerilerindeki değişimi belirlemeye yönelik olarak hazırlanan dinleme anlama soruları, deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilere son test olarak uygulanmıştır.

Araştırma kapsamında toplanan verilerin analizinde Microsoft Office Excel 2007 ve SPSS 15.00 (Statistic Package For Social Science) programları kullanılmıştır.

(5)

Verilerin analizde yüzde, frekans (sıklık), aritmetik ortalama, t-testi, kay kare testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) istatistiksel teknikleri kullanılmıştır.

Yapılan analizler sonucunda, deney ve kontrol grubunun deney sonrası son test toplam başarı puanları arasında anlamlı bir farkın olduğu görülmüştür. Deney grubu öğrencilerinin dinleme puanı (78.77) kontrol grubundaki öğrencilerin dinleme puanından (37.80) daha yüksektir. Deney grubuna verilen “uygun edebî metinlerle dinleme eğitimi” bu gruptaki öğrencilerin başarılarını, kontrol grubundaki öğrencilerin başarılarından anlamlı derecede farklılaştırmıştır. Öğrencilerin dinleme başarılarında gözlenen bu farklılığın dinleme eğitiminde kullanılan eserlerden kaynaklandığı söylenebilir. Bu sonuç, uygun edebî metinlerin uygun olmayan edebî metinlere göre öğrencilerin dinleme becerisini daha yüksek düzeyde geliştirdiğini ortaya koymaktadır.

Araştırmada ulaşılan önemli bir diğer sonuç, il merkezlerindeki okullardaki öğrencilerin dinleme puanlarının ilçe ve köy okullarındaki öğrencilerden anlamlı düzeyde daha yüksek olmasıdır. Okulun bulunduğu yerleşim yerinin öğrencilerin dinleme becerilerinin gelişiminde önemli bir değişken olduğu görülmektedir.

Araştırma sonucunda, öğrencilerin en iyi öğrenme şeklinin dinleme olduğu, bunun okumadan da yüksek bir oranda ortaya çıkmıştır. Öğrencilerin dinlemede karşılaştığı en önemli sorunlar ise öğrencinin dikkatinin dağılması, öğretmenlerin çok hızlı konuşması ve tekdüze bir ses tonu ile konuşmasıdır.

Araştırma sonuçları, dinleme becerisinin gelişiminde kullanılan eserlerin çocuk edebiyatı ölçütlerine uygun olmasının önemini ortaya çıkarmasının yanı sıra dinlemenin çocuklarda en önemli öğrenme yollarından biri olduğunu da ortaya koymaktadır. Diğer yandan öğretmenlerin dinlemeye dayalı dersleri öğrencilerin gereksinimlerine göre düzenleme düzeyinin yetersiz olduğu görülmektedir.

Ayrıca araştırmaya katılan öğretmenlerin yarısının çocuk edebiyatı dersi veya çocuk edebiyatı ile ilgili bir hizmet içi eğitim almadıkları ortaya çıkmıştır. Çocukların temel dinleme becerilerinin gelişiminde olumlu etkisi ortaya çıkmış olan çocuk

(6)

edebiyatı ölçütlerine uygun eserleri çocuk edebiyatı ile ilgili herhangi bir eğitim almamış öğretmenlerin seçmesi oldukça zordur. Bu bağlamda bütün Türkçe dersi öğretmenlerinin zorunlu ders olarak çocuk edebiyatı dersini almalarının gerekli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Çocuk edebiyatı, dinleme, dinleme eğitimi, dinleme türleri, ilköğretim ikinci kademe, dinleme etkinlikleri.

(7)

ABSTRACT

THE EFFECT OF CHILDREN LITERACY TEXTS ON IMPROVING OF LISTENING AS A BASIC LANGUAGE SKILL

KURT, Berker

Master’s Degree, Turkish Language Teaching Programme Advisor: Yrd. Doç. Dr. Gıyasettin AYTAŞ

October – 2008

This study aimed at revealing the positive or negative effects of the texts assumed to be appropriate as well as of the texts assumed not to be appropriate for children literacy on listening skills. To this end, first of all, the texts which are appropriate for children literacy and the texts which are included in Turkish course-books in use but assumed not to meet the criteria of children literacy were defined. Then, these texts were used for listening practices made within the scope of Turkish course given to the 6th grades students attending the primary schools included in study sample.

Study was conducted on 408 students attending 6th grade of 11 primary schools in Ankara Province. These students were divided into an experimental group of 207 students and a control group of 201 students.

While the students in the experimental group were given a listening education via the texts meeting the criteria of children literacy, the students in the control group practiced with the texts presented in current course-books. After two-week education, listening comprehension questions -prepared to determine the differences in the

(8)

listening skills of students- were applied to the students both in experimental and control group as a post-test.

Microsoft Office Excel 2007 and SPSS 15.00 (Statistic Package for Social Science) programs were used to analyze study data. Statistical techniques of percentage, frequency, arithmetic mean, t-test, Chi-square test and one way variance analysis (ANOVA) were used in the analysis of the study data.

The results of the analysis have revealed a statistically meaningful difference between the total post-test success scores of the experimental and control group. Listening score of the students in the experimental group (78.77) have been recorded to be higher than that of the students in the control group (37.80). “Listening education via appropriate literal texts” given to the students in the experimental group has resulted in a significant difference between the success of the students in this group and the success of the students in the control group. It can be concluded that such difference in the listening success of students has resulted from the texts used in listening education. This result reveals that appropriate literal texts improve listening skills of students more when compared to inappropriate literal texts.

One of the important results produced by the study is that listening scores of the students attending primary schools in the city center have been found to be significantly higher than the scores of the students attending primary schools in the districts and villages. Thus, location of the school is an important variable for the improvement of students’ listening skills.

Study has also shown that “learning by listening” is best way of learning, even better than “learning by reading”. The most important listening problems students encounter are distraction and teachers who speak too fast and monotonously.

Study results have not only revealed the importance of the “appropriateness for children literacy” of the texts used to improve listening skills of students but also suggested that listening is one of the most important ways of learning for students. On

(9)

the other hand, it has been found out that teachers fail to organize listening-based courses in line with the needs of students.

Moreover, it has been discovered that half of the teachers who participated in the study have neither taken children literacy course nor participated in any in-service training on children literacy. It is quite difficult for a teacher who has never received any education on children literacy to select the texts which meet the criteria of children literacy and have proven positive effects on the improvement of students’ listening skills. In this context, it has been concluded that children literacy course must be given to all Turkish teachers as a required course.

Key Words: Children literacy, listening, listening education, types of listening, secondary school, listening activities.

(10)

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ... i  ÖZET ...iii  ABSTRACT...vi  KISALTMALAR CETVELİ...xiv  ŞEKİLLER LİSTESİ...xv  TABLOLAR LİSTESİ...xvi  BÖLÜM 1... 1  GİRİŞ ... 1  1.1. Problem Durumu ... 1  1.2. Araştırmanın Amacı ... 3 

1.3. Problem Cümlesi ve Alt Problemler... 3 

1.3.1. Problem Cümlesi ... 3  1.3.2. Alt Problemler ... 3  1.4. Araştırmanın Önemi... 4  1.5. Varsayımlar ... 5  1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 5  1.7.Tanımlar ... 6  BÖLÜM II ... 7  KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 7  2.1. Dil... 7 

2.2. Dil Gelişim Dönemleri... 8 

2.2.1. Konuşma Öncesi Dönem... 11 

2.2.2. Konuşma Dönemi ... 14 

2.2.3. 3-6 Yaşlar Arası Dil Gelişimi ... 17 

2.2.4. 7-12 Yaşlar Arası Dil Gelişimi ... 19 

2.2.5. 12-14 Yaşlar Arası Dil Gelişimi ... 21 

2.3. İletişim... 22 

2.4. Dinleme Becerisi ... 27 

2.4.1. Dinleme-İşitme ... 29 

(11)

2.4.4. Öğrenmede Dinlemenin Yeri ve Önemi ... 33 

2.4.5. Temel Dil Becerileri ve Dinleme İlişkisi ... 35 

2.4.5.1. Dinleme Okuma İlişkisi ... 37 

2.4.5.2. Dinleme Yazma İlişkisi ... 38 

2.4.5.3. Dinleme Konuşma İlişkisi... 39 

2.4.6. Dinleme Aşamaları... 40 

2.4.7. Dinleme Türleri ... 42 

2.4.8. Dinlemeyi Etkileyen Faktörler... 49 

2.4.8.1. Dinleyiciye Bağlı Faktörler... 49 

2.4.8.2. Öğretmene-Konuşmacıya Bağlı Faktörler... 53 

2.4.8.3. Ortam ... 54 

2.4.9. Dinleme Eğitimi... 55 

2.5. Çocuk Edebiyatı ... 61 

2.5.1. Çocuk Edebiyatının Kaynağı ... 65 

2.5.2. Edebiyat ve Çocuk Edebiyatı İlişkisi... 67 

2.5.3. Çocuk Edebiyatının Önemi ve Amacı ... 68 

2.5.4. Okuyucu Zümreleri Açsından Çocuk Edebiyatı ... 69 

2.5.4.1. 0-5 Yaş Grubu (Okul Öncesi)... 70 

2.5.4.2. 6- 8 Yaş Grubu (1. Kademe 1. Devre) ... 72 

2.5.4.3. 9-12 Yaş Grubu (1. Kademe 2. Devre) ... 74 

2.5.4.4. 13- 15 Yaş Grubu (İlk Gençlik Çağı)... 76 

2.5.5. Edebî Türler Açısından Çocuk Edebiyatı... 78 

2.5.5.1. Masal ... 78  2.5.5.2. Destanlar ... 80  2.5.5.3. Efsaneler ... 81  2.5.5.4. Fabllar ... 82  2.5.5.5. Öykü ve Roman... 83  2.5.5.6. Şiir ... 85  2.5.5.7. Gezi Yazısı ... 86  2.5.5.8. Biyografi... 87  2.5.5.9. Anı ... 88  2.5.5.10. Bilmece ... 89 

(12)

2.5.5.11. Tekerleme ... 89 

2.5.5.12. Tiyatro... 90 

2.5.6. Çocuk Edebiyatı Ürünlerinin Şekil ve İçerik Özellikleri... 91 

2.5.6.1 Şekil Özellikleri ... 91 

2.5.6.2 İçerik Özellikleri... 94 

2.6. Çocuk Edebiyatı ve Dinleme İlişkisi ... 98 

BÖLÜM III... 100  İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 100  BÖLÜM IV ... 104  YÖNTEM... 104  4.1. Araştırma Modeli... 104  4.2. Evren ve Örneklem ... 106  4.2.1. Evren ... 106  4.2.2. Örneklem ... 106 

4.3. Veri Toplama Araçları ... 107 

4.3.1. Öğrenci Bilgi Formu ... 107 

4.3.2. Öğretmen Tanıma Anketi... 108 

4.3.3. Dinleme Becerisini Geliştirmede Kullanılan Metinler... 108 

4.4. Verilerin Toplanması ... 109 

4.5. Verilerin Analizi ... 110 

BÖLÜM V ... 114 

BULGULAR VE YORUMLAR ... 114 

5.1. Öğrenci Bilgi Formundan Elde Edilen Kişisel Bilgilere İlişkin Bulgular ... 114 

5.1.1.  ... 117 

Araştırmanın Birinci Alt Problemi Olan Öğrencilerin Dinleme Becerileri ve Alışkanlıklarına İlişkin Bulgular ve Yorumları. 5.1.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemi Olan Öğrencilerin Çocuk Edebiyatı Eserlerine İlişkin Görüşlerine Yönelik Bulgular ve Yorumları... 120 

5.2. Öğretmen Bilgi Formundan Elde Edilen Bulgular ... 122 

5.2.1. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Olarak, Öğrencilere Dinleme Faaliyetleri Yaptırırken Dikkat Ettikleri Hususlara Yönelik Öğretmenlerin Görüşlerinden elde Edilen Bulgular ve Yorumları... 123  5.3. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemi Olan Deney Grubu-Kontrol Gruplarının Uygulama Sonrası Dinleme Puanlarının Karşılaştırılmasına İlişkin Elde Edilen

(13)

5.4. Araştırmanın Beşinci Alt Problemi Olan Öğrencilerin Dinleme Puanlarının

Cinsiyete Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Elde Edilen Bulgular ve Yorumları... 131 

5.5. Araştırmanın Altıncı Alt Problemi Olan Öğrencilerin Dinleme Puanlarının Grup ve Cinsiyet Değişkenlerinin Ortak Etkisine Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Elde Edilen Bulgular ve Yorumları... 131 

5.6. Araştırmanın Yedinci Alt Problemi Olan Öğrencilerin Dinleme Puanlarının Okulun Bulunduğu Yerleşim Yerine Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Elde Edilen Bulgular ve Yorumları ... 133 

5.7. Araştırmanın Sekizinci Alt problemi Olan Öğrencilerin Dinleme Puanlarının Grup ve Yerleşim Yeri Değişkenlerinin Ortak Etkisine Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Elde Edilen Bulgular ve Yorumları... 133 

5.8.  Dokuzuncu Alt Probleme İlişkin Bulgular ve Yorumları... 134 

5.8.1. Öğrencilerin Bir Konuyu En İyi Anlama Şekillerinin Cinsiyete Göre Anlamlı Bir Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin Bulgular ve Yorumları ... 134 

5.8.2. Öğrencilerin Hoşlandıkları Eser Türünün Cinsiyete Göre Anlamlı Bir Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin Bulgular ve Yorumları... 135 

5.8.3. Öğrencilerin Hoşlandığı Eserleri Daha İyi Anlama Şeklinin Cinsiyete Göre Anlamlı Bir Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin Bulgular ve Yorumları... 136 

5.8.4. Öğrencilerin Dinleyerek Başarılı Olduğu Derslerde Dikkat Ettikleri Hususların Cinsiyete Göre Anlamlı Bir Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin Ulaşılan Bulgular ve Yorumları... 137 

5.8.5. Öğrencilerin, Öğretmen Tarafından Konunun Anlatıldığı Derslerde Karşılaştığı Sorunların Cinsiyete Göre Anlamlı Bir Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin Ulaşılan Bulgular ve Yorumları... 138 

5.8.6. Öğrencilerin Kitap Alma Aralıklarının Cinsiyete Göre Anlamlı Bir Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin Ulaşılan Bulgular ve Yorumları ... 139 

5.8.7. Öğrencilerin Kitap Tercih Etme Nedenlerinin Cinsiyete Göre Anlamlı Bir Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin Ulaşılan Bulgular ve Yorumları ... 139 

BÖLÜM VI ... 141 

SONUÇ VE ÖNERİLER... 141 

6.1. Sonuçlar ... 141 

6.2.  Öneriler... 151 

6.2.1.  Öğretmenlere Yönelik Öneriler... 151 

6.2.2.  Öğrencilere Yönelik Öneriler... 152 

6.2.3.  Çocuk Kitaplarına Yönelik Öneriler... 153 

(14)

EKLER... 165 

EK 1: Uygulamalarda Kullanılan Metinler ... 166 

EK 2: Metin İşleme Süreçleri... 180 

EK 3: Öğrenci Bilgi Toplama Formu... 184 

EK 4: Öğretmen Tanıma Anketi ... 188 

(15)

KISALTMALAR CETVELİ 

akt.: Aktaran

AÜ: Anadolu Üniversitesi AÜ: Ankara Üniversitesi çev.: Çeviren

ÇÜ: Çukurova Üniversitesi ed.: Editör

GÜ: Gazi Üniversitesi HÜ: Hacettepe Üniversitesi MEB: Millî Eğitim Bakanlığı TDK: Türk Dil Kurumu

TÖMER: Türkçe Öğretim Merkezi vb.: ve benzeri

(16)

ŞEKİLLER LİSTESİ 

 

Şekil 1. Temel İletişim Süreci... 24  Şekil 2. Temel Dil Becerileri ... 36 

(17)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Son Test Kontrol Gruplu Model ... 105 

Tablo 2. Örnekleme Alınan Okullara İlişkin Bilgiler ... 107 

Tablo 3. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Cinsiyet, Yaşadığı Yer, Oturduğu Ev ve Kendi Odası Olma Değişkenlerine Göre Dağılımı ... 115 

Tablo 4. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Anne ve Baba Öğrenim Durumu ve Meslek Değişkenine Göre Dağılımı... 116 

Tablo 5. Öğrenci Bilgi Formundaki Dinleme ile İlgili Sorulara Verilen Cevaplara İlişkin Dağılım ... 117 

Tablo 6. Öğrenci Bilgi Formundaki Okudukları Eserlere ile İlgili Sorulara İlişkin Dağılım ... 120 

Tablo 7. Araştırmaya Katılan Öğretmenlerin Cinsiyet, Mezuniyet ve Kıdem Değişkenlerine Göre Dağılımı ... 122 

Tablo 8. Öğretmen Bilgi Formundaki 1-10 Sorulara Verilen Cevaplara İlişkin Dağılım... 124 

Tablo 9. Öğretmen Bilgi Formundaki 11-17. Sorulara Verilen Cevaplara İlişkin Dağılım... 127 

Tablo 10. Deney Grubu-Kontrol Grubu Karşılaştırmasına İlişkin Bağımsız Örneklemler t-testi Sonuçları ... 129 

Tablo 11. Cinsiyet ve Dinleme Etkinlikleri Puanlarının ANOVA Sonuçları ... 130 

Tablo 12. Cinsiyet ve Dinleme Etkinlikleri Puanlarının betimsel istatistikleri... 130 

Tablo 13. Dinleme Etkinlikleri ve yerleşim yeri Puanlarının ANOVA Sonuçları... 132 

Tablo 14. Dinleme Etkinlikleri ve yerleşim yeri Puanlarının betimsel istatistikleri ... 132 

Tablo 15. Öğrencilerin Cinsiyetine Göre Bir Konuyu En İyi Nasıl Anladıklarına İlişkin Kay Kare Testi Sonuçları... 134 

Tablo 16. Öğrencilerin Cinsiyetine Göre Hangi Tür Eserlerden Hoşlandıklarına İlişkin Kay Kare Testi Sonuçları... 135 

Tablo 17. Öğrencilerin Cinsiyetine Göre Hoşlandığı Bir Eserde Anlatılanları Nasıl Daha İyi Anladıklarına İlişkin Kay Kare Testi Sonuçları... 136 

Tablo 18. Öğrencilerin Dinleyerek Başarılı Olduğu Derste En Çok Neye Dikkat Ettiklerinin Cinsiyete Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Kay Kare Testi Sonuçları... 137 

Tablo 19. Öğretmenin Anlattığı Bir Konuyu Dinlerken Öğrencilerin Karşılaştığı Sorunların Cinsiyete Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Kay Kare Testi Sonuçları... 138 

Tablo 20. Öğrencilerin Kitap Alma Aralıklarının Cinsiyete Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Kay Kare Testi Sonuçları... 139 

Tablo 21. Öğrencilerin Kitap Tercih Etme Nedenlerinin Cinsiyete Göre Karşılaştırılmasına İlişkin Kay Kare Testi Sonuçları... 139

(18)

BÖLÜM 1

GİRİŞ

Her araştırma bir probleme ve bu probleme bağlı olarak alt problemlere dayanır. Çocuk edebiyatı ürünlerinin dil becerileri arasında sayılan dinleme becerisine etkisini araştırmaya geçmeden önce, konu ile ilgili temel problemin ortaya konması ve araştırma sınırlılıklarının belirlenmesi gerekmektedir.

1.1. Problem Durumu

İnsanoğlu, yaşadığı, gördüğü ve edindiklerini bir başkasına aktarma ihtiyacı duyar. Bu ihtiyaca karşılık olarak da en doğal anlaşma vasıtası olan dili kullanır. Duygu, düşünce, istek ve hayallerin aktarılma görevini üstlenen dil, sadece bu aktarıcılık işlevini değil; toplumun inanç ve ihtiyaçlarını, geleneklerini, yaşayış tarzlarını, düşünce sistemini kısaca kültürünü de aktarma ve gelecek nesillere taşıma görevini de üstlenir. Bu anlamda insanların, kimliklerini koruyarak varlıklarını sürdürmesi, yaşayan bir varlık olan dilin doğru öğrenilmesi ve geliştirilmesini önemli kılmaktadır.

Dilin doğru öğrenilmesi ve geliştirilmesinde ilk basamağı dinleme becerisi alır. Çünkü dinleme, çocukta ilk gelişen ve diğer dil becerilerinin edinilmesini ve geliştirilmesini sağlayan oldukça önemli bir beceridir.

Dinleme; anlama, öğrenme ve bilgi edinme sürecinin de temelini oluşturur. Dilin işlevi, kuralları, telaffuz özellikleri dinleme sayesinde öğrenilir. Özellikle ilköğretim çağına kadarki öğrenmelerin ve eğitsel çalışmaların büyük bir bölümü dinleme becerisine dayanır.

İlköğretim çağına kadar, doğal olarak başlayan veya anne ve babaların çocuklarına okudukları öyküler, ninniler, masallar, fıkralarla sordukları bilmecelerle

(19)

bilinçli olmasa da verilen dinleme eğitimi, ilköğretim çağı ile birlikte planlı ve programlı olarak verilmeye başlar. Buradaki amaç, çocuğa dinleme zevk ve alışkanlığını kazandırmaktır.

Dinleme becerisi sadece Türkçe derslerindeki başarıyı değil; eğitim sürecindeki başarıyı da etkiler. Eğitim süreci içinde öğretmenlerin pek çoğunun düz anlatım yöntemini kullandığı bilinmektedir. Bu durumda öğrencilerin dinlemeye ayırdıkları zaman daha da artmakta, öğrenciler öğrendiklerinin yaklaşık olarak %80’ini dinleme yoluyla elde etmektedirler. Dolayısıyla bir öğrencinin zihinsel kapasitesi yeterli olmasına rağmen dinleme yeteneği zayıf ise başarısız bir eğitim süreci geçireceği kaçınılmaz bir gerçektir.

Dinleme eğitiminde kullanılan en önemli materyal metinlerdir. Öğrencilere dinlettirilen metinler aracılığıyla dinlediğini anlayan, nerede ve nasıl dinlemesi gerektiğini bilen, dinlemeyi alışkanlık hâline getiren öğrenciler yetiştirme amaçlanır. Bu amaç doğrultusunda onlara sunulan metinlerin dil, içerik ve anlatım özellikleri bakımından doğru seçilmiş olması oldukça önemlidir.

Çocuk edebiyatı ürünleri, çocuğun gelişim özeliklerine, yaşına, birikimine, ilgisine ve seviyesine göre oluşturulmuş ürünlerdir. Çocuğun dil, zihin ve sosyal gelişime uygun olarak hazırlanmış eserler çocuk edebiyatını oluşturur. Bu açıdan dil eğitiminde çocuk edebiyatına uygun olarak seçilen metinlerin sunulması çocukların dinleme becerisi başta olmak üzere diğer dil becerilerinin de gelişmesine olanak sağlar.

Çocuk edebiyatı ürünleri dil becerilerinin gelişmesine yardımcı olmakla birlikte, diğer ihtiyaçların karşılanmasına da zemin hazırlar. Normal bir büyüme ve gelişme gösteren çocuğun doğal gereksinimleri yanında birtakım ruhsal gereksinimleri de vardır. Bu gereksinimlerin karşılanmasında sözlü ve yazılı eserlerin payı büyüktür. Çocuk edebiyatı ürünleri çocukların kendisi dışındaki hayatları tanıması, olaylarla karşılaşması ve bu olaylara verilen tepkileri görmesi bakımından oldukça önemlidir. Bu nedenle kitap çocuğa ruhsal doyumun yanında tecrübe de kazandırır, hayata hazırlar.

(20)

Dili öğrenme ve geliştirme de temel etken olan dinleme becerisi ve çocuk edebiyatı ürünleri bu araştırmanın temelini oluşturmaktadır. Bu araştırmayla da çocuk edebiyatı ürünlerinin dinleme becerisinin gelişimine etkisinin ne düzeyde olduğunun belirlenmesi öngörülmüştür.

1.2. Araştırmanın Amacı

Edebî eserler, çocukların dinleme becerilerinin gelişiminde oldukça önemli bir yere sahiptir. Çocuğun dinleme becerisinin temellerinin oluşturulması ve geliştirilmesi çocuk edebiyatı eserleri aracılığıyla olmaktadır. Aynı zamanda dinleme, çocuğun gelecekte elde edeceği bilgi ve becerileri kazanmasında önemli bir role sahiptir. Bu araştırmanın amacı, çocuk edebiyatı açısından uygun olduğu düşünülen metinlerle ders kitaplarında okutulan ve uygun olmadığı düşünülen metinlerin çocuğun dinleme becerisine etkisinin karşılaştırılarak durum tespiti yapmak ve önerilerde bulunmaktır.

1.3. Problem Cümlesi ve Alt Problemler 1.3.1. Problem Cümlesi

Çocuk edebiyatı açısından uygun olduğu varsayılan metinler ve böyle bir varsayımdan uzak metinlerin dinleme becerisine olumlu ya da olumsuz etkisinin belirlenmesi, bu araştırmanın ana problemini oluşturmaktadır.

1.3.2. Alt Problemler

Araştırmada, ana problemin çözümlenmesinde aşağıdaki alt problemlerden yararlanılmıştır:

1. Öğrencilerin dinleme becerileri ve alışkanlıklarına ilişkin durumları nasıldır?

2. Öğrencilerin çocuk edebiyatı eserlerine ilişkin görüşleri nasıldır?

3. Öğretmenlerin dinleme etkinliklerinde dikkat ettikleri hususlara ilişkin görüşleri nasıldır?

(21)

4. Deney grubu ile kontrol grubunun son testteki dinleme becerilerine ilişkin puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

5. Öğrencilerin dinleme becerileri cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermekte midir?

6. Öğrencilerin bulundukları grup (deney/kontrol) ve cinsiyet değişkenlerinin ortak etkisi anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

7. Öğrencilerin dinleme becerileri yerleşim birimine (il merkezi, ilçe merkezi, köy) göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

8. Öğrencilerin bulundukları grup (deney/kontrol) ve yerleşim yeri değişkenlerinin ortak etkisi anlamlı düzeyde farlılaşmakta mıdır?

9. Öğrencilerin cinsiyetine göre;

a) Bir konuyu en iyi nasıl anladıkları, b) Hangi tür eserlerden hoşlandıkları,

c) Bir eserde anlatılanları nasıl daha iyi anladıkları,

d) Dinleyerek başarılı olduğu derste en çok neye dikkat ettikleri,

e) Öğretmenin anlattığı bir konuyu dinlerken öğrencilerin karşılaştığı sorunlar,

f) Öğrencilerin kitap alma aralıkları,

g) Öğrencilerin kitap tercih etme nedenleri farklı mıdır?

1.4. Araştırmanın Önemi

Dil becerilerinin elde edilmesinde birçok yöntem kullanılmakta, bu yöntemlerin etkinliğinin arttırılmasında çeşitli teknikler geliştirilmektedir. Bunlar içerisinde dinleme anlama becerisinin geliştirilmesi ayrı ve özel bir yere sahip olmaktadır.

İster sözlü ister yazılı olsun, her türlü eğitim etkinliğinin içerisinde metin esas alınmaktadır. Metinlerin nicelik ve nitelik özellikleri de anlamanın

(22)

anlama üzerinde ne ölçüde etkili olduğunun öncelikle tespit edilerek buradan hareketle uygulamada ortaya çıkan aksaklıklar ve bunların çözümü ortaya konulmalıdır.

İlköğretim Türkçe derslerinde kullanılan metinler çocuğun seviyesine uygun metinler olmalıdır. Ancak bu sayede dil eğitimi başarıya ulaşır. Çocuk edebiyatı ölçütlerine uygun metinlerin çocuğa dinletilmesi, çocuğun dinleme becerisini geliştirmede oldukça önemli bir yere sahiptir ve bu araştırmanın da önemini ortaya koymaktadır.

Çocukların hangi tür edebî ürünlerden hoşlandıklarının belirlenmesi ve bu ürünlerden beklentilerinin ortaya koyulması bu araştırmayı önemli kılan bir diğer etkendir. Böylece seçilecek veya yazılacak olan ürünlerin nitelik ve nicelik özellikleri daha kesin olarak belirlenmiş olacaktır.

1.5. Varsayımlar

1. Araştırmada kullanılacak ölçme araçları, çocuk edebiyatı ürünlerinin temel dil becerilerini geliştirmedeki etkisini belirleyecek niteliktedir.

2. Araştırma kapsamındaki öğretmenlerin, konu üzerinde görüşlerini objektif olarak ortaya koyduğu varsayılmıştır.

1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları

1. Bu araştırma 2007-2008 eğitim-öğretim yılında random (seçkisiz) yöntemi ile Ankara ilinde seçilen 11 ilköğretim okulunda 6. sınıf öğrencileriyle sınırlıdır.

2. Araştırmada elde edilen veriler araştırmada kullanılan veri toplama araçları ile sınırlıdır.

(23)

1.7.Tanımlar

Çocuk: Fizyolojik olarak bebeklik çağı ile ergenlik çağı arasındaki gelişim döneminde bulunan oğlan veya kız (TDK, 2005: 444) olarak tanımlanan çocuğun farklı açılardan tanımlarını ortaya koymak mümkündür. En genel ifadeyle çocuk; 2 ile 14 yaşlar arasında kendine özgü gelişimi, düşünce sistemi, ilgi ve ihtiyaçları olan insandır.

Edebiyat: Duygu, düşünce ve hayallerin söz ve yazı ile güzel ve etkili bir şekilde anlatılması sanatı (Ekiz, 1984: 70) olan edebiyat, aynı zamanda hayatı, toplumu, kültürü, anlatan ve aktaran bir sanattır.

Çocuk Edebiyatı: Çocukların büyüme ve gelişmelerine hayallerine, duygularına, düşüncelerine, yeteneklerine ve zevklerine hitap eden, eğitilirken eğlenmelerine katkıda bulunan yazılı ve sözlü verimlerin tamamı; çocuğun ilişkilerini düzenleyen yaş grubuna göre, duygu ve düşüncelerini eksiksiz olarak anlatılmasını amaç edinen bir edebî türdür (Yalçın ve Aytaş,2003:17).

Dinleme: İletişim sürecinin amacı olan “konuşan kişinin vermek istediği mesajı pürüzsüz olarak anlayabilme ve söz konusu uyarana karşı tepkide bulunabilmeyi”(Demirel,2003:70) sağlayan dil etkinliğidir.

(24)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Araştırmanın çerçevesini oluşturan temel yapı ve bu yapıyı oluşturan kavramsal çerçevenin ortaya konulması, varılmak istenen hedefi somutlaştırması açısından önemlidir. Bu açıdan, ana problemimiz olan dinleme becerisi ve bu becerinin geliştirilmesinde önemli bir yere sahip olan dil gelişimi; diğer yandan da bu beceriyle geliştirilen edebiyat ürünlerinin, çocuk açısından ele alınması gerekmektedir.

2.1. Dil

Düşünce ve duyguları iletmeye yarayan ve en önemli iletişim aracı olan dil, insanların en eski zamanlardan günümüze kadar yaşayışını sürdürmesinde temel kaynak olmuştur. “Dil, düşünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan ögeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş bir dizgedir.” (Aksan,1998:55).

Ergin (1997:3)’e göre dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.

Banguoğlu (1998:10) ise dili, insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli işaret sistemi olarak tanımlamıştır.

Dil, kültürün göstergesidir. Kişi her şeyden önce ait olduğu toplumun diliyle tanışır. Her toplumun duyuş, düşünüş ve davranış özellikleri vardır. Bunun ifade yolu ise ancak dille mümkündür (Ünalan, 2004:155-156).

(25)

Dil, kültürün en önemli unsurudur. Çünkü kültürün nesilden nesile aktarılması, ancak dilin sözlü ve yazılı ürünleriyle mümkündür. Dil bu bakımdan bir nevi taşıma fonksiyonu yüklenir. Bir milletin dilinde, o milletin bütün bir hayat macerasının özü saklıdır. Gelmiş geçmiş nesillerin varlık karşısındaki duruşlarını, duygu ve düşüncelerini, yorumlarını söz ve yazı ile dilde kalıplaştırmıştır. Biz bugün dilimizi kullanırken bizden önceki nesillerin düşünce kalıplarını hazır bulup kullanmaktayız. Böylece dil, nesiller arasındaki iletişimi sağlamış olmaktadır. Dil aynı zamanda millet birliğini sağlayan en büyük âmildir. Çünkü millet yalnız yaşayanların birliği, beraberliği değil; yaşamış olanların ve yaşayacakların da birliği, beraberliğidir (Özkan,1996:19). Dil, bu özelliğiyle ne kadar kültürün oluşumuna katkıda bulunuyorsa, kültür de aynı şekilde dilin yapısını ve gelişimini belirler.

2.2. Dil Gelişim Dönemleri

Çocuğun doğumuyla hatta doğumundan kısa bir süre önce başlayan dil gelişimi, farklı dönemlerden geçer. Bu dönemler, araştırmacılar tarafından çocuğun gelişim özellikleri göz önünde bulundurularak sınıflandırılmıştır. Bazı araştırmacılar, dil gelişim dönemlerini fiziksel gelişim ölçütlerini de göz önünde tutarak takvim yaşına göre sınıflandırmış; bazı araştırmacılar ise çocukta dil gelişim dönemlerini takvim yaşını da göz ardı etmeden sınıflandırmalarını ses, kelime, anlam ve kavram gelişimi olarak yapmışlardır. Dil bilimci Henri Delacroix ise çocuğun tüm alanlardaki gelişimini dil gelişimine bağlamış ve çocuk gelişimini üç başlık altında incelemiştir:

1. Çocuk doğumundan dili ilk kullanma anına kadar geçen dönem,

2. Dili kullanım anından okul çağına kadar geçen dönem,

(26)

Dil gelişiminin temelinde iletişim kurma, diğerlerinin dikkatini çekme, isteklerini, duygu ve düşüncelerini iletme gereksinimi vardır (Aral vd., 2001:129). Bununla birlikte çocuklar için dil, büyümeye de bağlı olarak farklı zamanlarda farklı ihtiyaçları karşılamaktadır. Holliday (akt. Dönmez vd. 2000:50-51) bu konuyla ilgili aşağıdaki fonksiyonları tanımlamıştır:

1. Sosyal değişimleri sürdürmek için etkileşimsel fonksiyon ( 3-4 ay )

2. Duyguları ve durumları ifade etmek için kişisel fonksiyon (9. aydan itibaren )

3. Gereksinimleri ve istekleri karşılamak için ritmik fonksiyon (10. aydan itibaren)

4. Belirli kişilerin hareketlerini kontrol etmek için düzenleyici fonksiyon (10. aydan itibaren)

5. Bilgi almak için araştırıcı fonksiyon (15. ay )

6. Bilgi vermek için bilgilendirici fonksiyon ( 18. ay)

7. Oynamak ve yaratmak için yaratıcı fonksiyon (18. ay )

8. Sosyal iletişimi sürdürmek için diyalog fonksiyonu ( 2 yaş )

Çocuğun dili kazanmasında üç temel boyutun olduğu vurgulanmaktadır

(Whirter ve Voltan-Acar, 1985 akt. Yapıcı, 2004: 5). Bunlar:

1. Alıcı dil yönü, bireyin diğerlerinin konuştuklarını anlama yeteneği ile ilgilidir. Yeterli alıcı dil; sesleri algılama, soyut ve somut kelimeleri anlama, cümlelerin gramer yapısını anlama, söylenenleri yapma ve eleştirel biçimde dinleme, yargılama yeteneklerini içermektedir.

(27)

2. İçsel dil, bireyin kendisi ile iletişim kurmada veya düşünürken kullandığı dildir. Bunun gelişimi, sesler, kelimeler ve kavramlar için söze dayalı bir işaret oluşturabilme ve mantıklı düşünme sürecinde gerekli becerileri kullanabilme yeteneklerine bağlıdır.

3. Anlatım dili, bireyin diğerleriyle iletişim kurarken kullandığı dildir. Anlatım dili için, çeşitli seslerin üretilmesi, kelime ve cümlelerin oluşturulması, gramer kalıplarının doğru kullanılması ve yeterli dil kavramlarının oluşturulması gerekmektedir.

Çocuğun dili öğrenmesi ve geliştirmesi belli bir sıra dâhilinde olmaktadır. Karakuş (2000:88), çocukların yaş gruplarına göre ayrılmış dil özelliklerinin her çocukta aynı zamanda ve aynı oranda olmayacağını, çocuğun bazı özelliklerine göre daha erken veya daha geç olabileceğini ancak sıralamasında bir değişiklik olmayacağını vurgulamaktadır.

Çocuğun dil gelişimiyle ilgili olarak en verimli ve en hızlı dönemin hangisi olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Özbay (2001-1: 102; 2006: 122) en hızlı dönem olarak 2 ila 6 yaşlar arasını gösterirken, Okuturlar (1966 akt. Yapıcı, 2004: 6) 0- 3 yaşlar arasını en hızlı gelişimin olduğu dönem olarak göstermektedir. Şahin (1995: 66) de dil bilgisi yeteneğinin ve sözcük dağarcığının en fazla olduğu dönemi 2-3 yaş arasında olduğunu ifade etmektedir. Baymur (1959: 18) ise “normal şekilde ilerleme gösteren çocukta dil gelişimi 2 veya 4. yaştan 6. yaşın sonuna kadar bilhassa kelime hazinesinin gelişmesi bakımından kendini gösterir” demek suretiyle bu yaşların önemini vurgulamaktadır. Dil gelişimine zihinsel bir faaliyet olarak bakarsak, doğumdan yirmi yaşına kadar geçen süre içinde beyin gelişiminin %80-85’inin 2 ila 6 yaşlar arası olduğunu görülmektedir. Bu da en hızlı dil gelişiminin bu yaşlar arasında olabileceğini ortaya koymaktadır.

Çocuğun dil gelişimi ile ilgili aşamalar konuşma öncesi ve konuşma sonrası dönem olarak iki başlık altında incelenmektedir. Bu sınıflandırmayı bazı araştırmacılar, alıcı dil ve ifade edici dil gelişim dönemi olarak adlandırmıştır.

(28)

2.2.1. Konuşma Öncesi Dönem

Bu dönem çocuğun dünyaya gözlerini açmasıyla başlar ve ilk kelimelerini telaffuz etmesine kadar geçen süreyi kapsar. 0-14 aylar arası olarak kabul edilen bu dönemde bebek farklı dilsel gelişim özellikleri gösterir. Bebeğin çevresiyle iletişim kurması çeşitli ses ve mimiklerle olmaktadır. Konuşma öncesi bu döneme “prelinguistik” dönem adı da verilmektedir (Karacan, 2000: 264).

Konuşma öncesi dönem, ‘ağlama devresi’ olarak adlandırılan ve ilk iki ayı kapsayan devirle başlar. “Bebeğin ilk sesleri ciğerlerinden havanın hızla çıkmasından ileri gelir. Yani hava ciğerlerden dışarı çıkarken bir ses yapar. İşte doğuş ağlaması denen şey bu ilk çıkan sestir.” (Cole ve Morgan, 1968: 315).

İlk üç haftada çıkarılan sesler farklılaşmamış seslerdir. Bunlar amaçsız, anlamsız ve rastgele çıkarılır. Bebek çevresine karşı tüm vücuduyla aynı tepkiyi vermektedir. Farklı uyaranlara karşı (açlık, soğuk, acı vb.) belirginleşmiş bir tepkisi yoktur (Dönmez vd., 2000:51).

Ağlamalar, üçüncü haftadan sonra daha az görülmeye başlar. Patlayıcı sesler olan ağlamalar, kısa süre sonra yerini anlamsız seslere ve mimiklere bırakır (Çakır, 2004: 119). Ağlamaların azalmasıyla birlikte, ağlamadaki sesler de farklılaşmaya başlar. Bebek, acıktığında farklı, kucağa alınmak istediğinde farklı, gazı olduğunda farklı, uykusu gelip uyuyamadığında farklı ağlar (Yapıcı, 2004: 6,7). Dolayısıyla her ağlamanın farklı bir anlamı vardır.

Baştürk (2004), ağlamaların farklılaşmasına farklı bir açıdan bakmış ve bebeğin ağlama sesindeki farklılaşmanın en temel sebebinin çevresi ve özellik de annesi olduğunu belirtmiştir.

“Çocuğun herhangi bir şekilde ve herhangi bir nedenle ağlaması durumunda annenin tepki göstermesi, jestleri ve mimikleriyle onun gereksinimlerini saptamaya çalışması, çocuğun bu bağırma işleminin bir ileti (mesaj) olduğunu algılamasına neden olur. Aynı ağlama işleminin

(29)

deneyimle test edilmesi, çocukta ağlamanın iletişim için gerekli bir kullanım olduğu algısını güçlendirir. Bunu test eden çocuk, bu bağırma işlemini sürekli iletişim için kullanmaya başlar.” (Baştürk, 2004: 2)

Ağlamanın yukarıda belirttiğimiz gibi iletişim aracı olarak kullanımının yanında teknik olarak konuşma becerisini kazanılmasına da yardımcı olmaktadır. “Ağlama sırasında oluşan ağız, çene, dudak ve dil hareketleri seslerin çıkartılması için yapılan hazırlıklardır.” (Yıldız vd., 2006: 25)

Ağlama devresinden sonra ikinci ve üçüncü aylarda ‘evüldeme devresi’ başlar. Bu devir gülme veya gağıldama devri olarak da adlandırılır. Bebek bu devirde ağız kaslarının kontrolünü daha rahat yapar. Ağız hareketlerini başlatıp durdurabilir (Paycı, 1994: 22; Baymur, 1959:14). Bu devirde çocuk, sesi, ses olarak çıkardığının farkındadır. Kendi kendine ses oyunları yapan bebek, yetişkinlere nazaran çok farklı sesler çıkarır. Ses üretiminden zevk alır ve bunu belli eder. Rastgele çıkarılan seslerde a, u, o seslerini uzatır, s,k,g gibi yumuşak damak ve gırtlak seslerini çıkarır. Ortalama olarak 13-14 farklı ses tipi vardır (Dönmez vd. 2000:51).

Bu dönemde anne karnında başlayan dinleme faaliyetine de devam eder.

Bebekler bu devirde, başkalarının konuşmalarını fark edip onları dinlemek için susarlar (Paycı, 1994: 22).

Dört ile altıncı aylar mırıldanma devresidir. Bundan önceki iki devrede daha çok refleksif olarak gerçekleşen ağlamalar, yerini yavaş yavaş mırıldanmalara veya agulamalara bırakır (Cole ve Morgan, 1968: 317). Dolayısıyla ses mekanizmasındaki hâkimiyet artar. Hoşnutluğunu belli eden sesler çıkarır ve kendi çıkardığı bu sesleri taklit eder (Dönmez vd., 2000:51). Bebek agulamaları yalnız başınayken yapar. Başka birini gördüğünde agulamayı bırakır. Çakır (2004: 120), agulamaların doğuştan gelen bir özellik olduğunu belirtmekte, ispat olarak da sağır bebekleri göstermektedir. Sağır bebekler hiçbir zaman taklit edecek insan sesi duymadıkları hâlde aguladıkları için bu eğilim doğuştan gelmektedir.

(30)

Konuşma sesleri çıkarmaya başlayan bebek, ünlü ve ünsüz harfleri birleştirerek tekrar etmekten hoşlanır. Ma-ma, bi-bi-, da-da gibi sesler çıkartarak ses tekrarı yapar (Yıldız vd., 2006:26). Bu egzersizlerin yanında bebeğin dil gelişimini destekleyen bir faaliyeti Cole ve Morgan (1968: 317-318) şu şekilde belirtmektedir: Çocuğu ile beraber agulayan, mırıldanan ve konuşan bir annenin çocuğunun, bunları yapmayan bir annenin çocuğu ile karşılaştırılınca daha erken konuşmaya başladığını göstermektedir.

Altıncı ayda başlayan ‘mırıldanmanın tekrarı devresi’ onuncu aya kadar devam eder. Bu devirde bebek, ses üretimiyle işitmeyi birleştirir. Seçilmiş işitilen sesleri tekrar eder ve tekrarlama için uyarım olarak taklit yapar. Mırıldanma tekrarının görülmemesi, bu dönemde dil problemlerinin, işitme kaybı, zihinsel gerilik, afazi, duygusal yoksunluğa bağlı olarak ortaya çıktığını gösterir (Dönmez vd. 2000:52).

Bu devrin önemli bir özelliği de bebeğin 9. aydan sonra kelimeleri anlamaya başlaması ve ana dilinin farkına varmasıdır. Çıkardığı seslerin, ana diline ait olduğunun farkına vararak bu seslerin üzerinde durur (Yıldız vd., 2006:26). Kelimeleri anlamaya başlayan bebek, kısa sürede bu anlamları unutabilir (Şahin, 1995: 66).

Mırıldanmanın tekrarı devresinden sonra on dördüncü aya kadar devam eden ‘ses kelimeleri devresi’ başlar. Bu devirde bebekler, karmaşık ve anlaşılmaz kelimelerle cümle kullanımına benzeyen söylemlerde bulunur. Ancak bu kelimeler bir yetişkin tarafında anlaşılabilecek durumda değildir. Bebeğin ne anlatmak istediği daha çok jest ve mimiklerle anlaşılır. Bu dönemde çıkan bu anlaşılmaz seslere jargon adı verilir (Yıldız vd., 2006:26). Çocuk ilk kelimelerini söylemeden önce bu jargonlardan çok sayıda oluşturabilir. Jargonlar, mırıldanma ve yetişkin benzeri konuşma arasında bir bağ oluşturur (Paycı, 1994: 23).

Yavuzer (1992:71)’in dil öncesi dönem olarak adlandırdığı konuşma öncesi dönem, en çok birinci yıl boyunca devam eder. Birinci yılın sonunda konuşma dönemi başlar.

(31)

2.2.2. Konuşma Dönemi

Bu dönemde bebek, fizyolojik, zihinsel ve duygusal olarak konuşmaya hazırlık evresini tamamlamış durumdadır. Bundan sonraki zamanlarda ilk kelimelerini söylemeye başlayacak olan bebek, hem bebeklik evresinden çocukluk evresine geçecek hem de onun dili ve konuşması daha üst seviyelere çıkacaktır.

Konuşma dönemi, tek kelime, birbirini izleyen tek kelimeli cümleler, iki kelimeli cümleler ile üç ve daha fazla kelimeli cümleler devreleri olmak üzere incelenmektedir.

Tek kelime devresinde, 14 ile 18. aylar arasında çocukların ilk gerçek sözcüklerini kullanmasıyla dilin yani konuşmanın başladığı düşünülmektedir (Solmaz, 1997: 7).

Çocuk bu devirde tek kelimeyle bir durumu anlatmaya çalışır. Örneğin, sadece “anne” kelimesi “Anne nerede?”, Anne geldi.”, “Anne acıktım.”, Anne su istiyorum.” gibi farklı anlamları karşılayabilir (Özbay, 2006: 118-119). Bununla birlikte, çocuk bazı nesnelere, kendisine göre isim takabilir. Bunu yaparken o nesnenin yansıma özelliklerinden yararlanır. Yapıcı (2004:10)’nın toplumsal yaşamın içinden gözlemlenen olgulardan derlediği bazı örnekler şunlardır:

Kuş için “cikcik”

Tren için “çufçuf”

Kedi için “miaa”, miya”

Koyun, kuzu için “mee”

Köpek için “havhav”

(32)

Ekmek için “ebek”, “emek”, “emme”

Dışarı çıkmak için “atta”

Bu örneklerde de görüldüğü gibi çocuğun kurduğu tek kelime genellikle iki heceden oluşmaktadır. İlk sözcükler çocuğun sürekli ilişki içinde olduğu kişi ve eşyaların isimlerinden oluşur. Bu nedenle çocuk ilk önce anne, baba, mama, dede gibi sözcükleri öğrenir. İsimler yeterince öğrenildikten sonra gel, git, at gibi fiiller kullanılır. Hareketle ilgili sözcükler, sabit nesnelerle ilgili sözlerden daha önce öğrenilir (Şahin, 1995:66). Ayrıca çocuklar, kelimelerin anlamlarını tümevarım yoluyla bulurlar. Bunu yaparken fazla genelleme veya özelleme yaparlar. Örneğin her erkeğe baba ya da her dört ayaklı hayvana kedi diyebilirler. Çocukların fazla genelleme ve özelleme yapmasının nedeni, kelime hazinesini çok az, hafızasının ise zayıf olmasından kaynaklanır (Musse, Conger ve Kogan, 1990 akt. Solmaz, 1997: 7,8).

Çocuk ortalama olarak 12 aylıkken yürümeye başlar. Bu nedenle çocuğun yürümeye harcadığı enerjiden dolayı kelime sayısının artışında bir duraklama olur. Fakat yürümeye başladıktan sonra (18-20 ay) kelime sayısının artışı hızlanır (Yıldız vd., 2006:26).

Tek kelime devresinden sonra ‘birbirini izleyen tek kelimeli cümlecikler devresi’ başlar. Bu devre, telgraf tipi konuşma devresi adı da verilir. İlk kelimenin söylenmesinden sonraki birkaç ay içinde çocuk, yalnızca bir iki kelime daha öğrenir ve bu birkaç kelimeyle daha fazla şeyi anlatmaya başlar (Paycı, 1994: 25). Çocuk artık sözcüklerin birbiriyle olan ilişkilerini kavramaya ve iki sözcüğü bir araya getirerek farklı anlamlar ifade etmeye başlar (Fişek, 1983: 47). Ayrıca bebek bu devrede her şeyin bir adı olduğu gerçeğini kavramaya başlar (Özbay, 2006:119).

Tek kelimeler devresinde olduğu gibi çocuk, bu sefer iki kelime kullanarak daha fazla ifade şekli oluşturmaktadır. Çocuk, “Anne ayakkabı” dediğinde; anne bana ayakkabılarımı ver, annem ayakkabılarımı giydiriyor veya o, annemin ayakkabısı, anlamına gelebilir.

(33)

Bu devir, kelimelerin cümle hâline getirilmeye başlaması açısından en önemli devirdir. Çocuk yavaş yavaş ana dilinin kurallarına uygun alarak konuşmalar üretmeye başlar. Özbay (2006: 119-120), çocukların ana dilinin söz dizimini; kelimeleri cümle hâlinde birbirine eklemeyi ve başkaları tarafından söylenen çok kelimeli cümleyi anlamayı başardığı zaman öğrenir. Bir çocuğun söz dizimini öğrenmesi, çocuklara iletişimde iki önemli güç kazandırır: üretkenlik ve yaratıcılık (Özbay, 2006: 119-120).

Üretkenlik ve yaratıcılık sayesinde çocuğun kelime dağarcığında hızlı bir gelişme görülür. Yapılan araştırmalar bu devrenin sonunda kelime sayısının 272’ye (Şahin, 1995:66) kadar ulaştığını ortaya koymaktadır.

İki ile üç yaş arası ‘üç ve daha fazla kelimeli cümleler devresi’ başlar. Bu aşamada çocuk, üç- dört kelimeyi bir araya getirerek tek bir düşünceyi ifade edebilir. Kurduğu cümleler mantıklı ve anlamlıdır. Ancak, dil bilgisi yönünden eksik olabilir. Çoğul ve tekilleri yanlış kullanabilirler (Paycı, 1994: 28). Oluşturdukları cümlelerde özne, nesne ve fiili kullanabilirler. Çocuklar isimlere iyice alışmadan zamir kullanmaya başlamazlar. İlk zamir ikinci yaşın sonunda görülür, üçüncü yaşa kadar kullanılışı sıklaşır (Cole ve Morgan, 1968: 328).

Bu devrede çocukların cümleleri açık ve anlaşılır olmakla birlikte tek cümlede anlatabilecekleri bir fikri iki cümlede anlatırlar ve dil bilgisi hataları yaparlar. Çocuk yetişkinlerin çıkardığı seslerin üçte ikisini öğrenir. Sesli kelimeleri çıkarmada gösterdikleri başarıyı sessiz kelimeleri çıkarmada gösteremezler. Dolayısıyla telaffuzu zor olabilecek ç,r,s seslerini değiştirerek yerine kendine göre kolay bir ses getirirler veya bazı sesleri atlarlar (Şahin, 1995:66-67; Dönmez vd, 2000: 86).

Bebeklik döneminden çocukluk dönemine geçilmesiyle birlikte, dil gelişimi de hızlanır. Çocuk bu dönemde, aralarında sebep-sonuç, zaman, şart ve yer gibi ilişkiler bulunan düşünceleri, birleşik önermeler olarak tek cümleyle ifade edebilir (Özbay, 2006: 120). Çocuğun bu zamana kadar katı ve arı olan dili, biraz daha esneklik kazanır. Kendisine göre yeni kelime icatları yapar. Örneğin, çocuk kanepeyi göstererek: “çıktır”

(34)

der (Baymur, 1959: 16-17). Bu üretim tamamen çocuğun kendi özellikleriyle ilgili bir üretimdir.

Tüm bunlarla birlikte çocukta gelişen bir diğer dilsel beceri de tonlamadır. Çocuk, soru sormak, istek ve emirlerini bildirmek için ses tonunu değiştirerek kullanır. “Anne şapka” ifadesinde, ses tonu değişikliği ile çocuk, “Anne bu şapka mı” sorusunu sorabilir (Dönmez vd., 2000: 86). Çocuk anlatmak istediklerini, kelimelerle değil tonlama farklılıklarıyla ifade eder.

2.2.3. 3-6 Yaşlar Arası Dil Gelişimi

Çocuk, 3 yaşında konuşma için gerekli tüm sesleri çıkartır. Bu dönemde çocuk, ana dilinin temel yapılarını öğrenir ve kendisini iyi bir biçimde ifade eder (Karakuş, 2000: 93;Dönmez vd, 2000: 87).

Bu yaş çocuklarının dil gelişiminde ben merkezli konuşmalar belirli şekilde yer almaya başlar (Şahin, 1995:65). Kendisinden söz ederken sürekli “ben” diye konuşur. Bununla birlikte ‘sen’ ve ‘seninki’ gibi zamirleri de kullanılır. Bu yaşa gelene kadar sürekli olarak isimleri kullanan çocuk artık onlar yerine zamirleri kullanmaya başlar. Ninni, tekerleme ve çocuk şarkılarındaki kelimeleri öğrenme heves ve eğilimi artar (Özbay, 2006: 121; Karakuş, 2000: 93).

3 yaşında başlayıp 7 yaşına kadar devam eden ben merkezli konuşmalarda birçok dil hataları yapmaktadır. Çocuk bu tür konuşmalarda zamir ve sıfatları yanlış kullanabilir, önemli hususları atlayabilir, olayları yanlış sıralayabilir ve sebep- sonuç ilişkisine bakmadan karmaşık ifadeler kullanabilir (Şahin, 1995:67).

3 yaşından sonra çocuğun kaydettiği bir diğer dilsel gelişme de sürekli soru sormasıdır. Soru cümlelerinde neden, niçin ve nasıl sözcüklerini kullanır. Sesin şiddetini ve tonunu ayarlar ve fısıltılı konuşabilir (Şahin, 1995:67).

(35)

3-4 yaş arasında çocuğun kelime hazinesi, 900 civarındadır. Cümlelerinin yarısı dil bilgisi kurallarına uygundur. Söz diziminde özne, nesne ve yüklem arasındaki fonksiyonel ilişkiyi kavrar ve ifade eder (Dönmez vd., 2000:87).

4-5 yaşlarında dil kolay ve doğru kullanılan bir araçtır. Sözcük sayısındaki artış devam eder (Watson ve Lowrey,1967 akt. Aydın ve Temel, 1998:119). 3 yaşına göre daha karmaşık cümle yapısı kullanmaya başlar. Çocuklar, cümleler arasındaki ilişkileri anlama ve ifade etme becerilerini geliştirirler. Örneğin, “Annem bulaşıkları yıkıyor. Ben onları kuruluyorum.” ifadesi cümleler arasındaki ilişkileri anladığını gösteren bir örnektir (Karatepe, 1992: 41).

Çocuklar, 4 yaşından sonra sekiz kelimeden oluşan cümleler kurabilirler. Bütün kelime türlerini kullanmakla beraber en az kullandıkları kelime türleri ise edat ve ünlemlerdir (Yıdız vd., 2006: 29). Çocuk bu yaşlarda, üstünde, altında, içinde, üzerinde, arkasında gibi edatları rahatlıkla kullanabilmektedir. Bu yaştaki çocuğun kelime dağarcığı ortalama 1500-2000 kelimeden oluşmaktadır ( Yapıcı, 2004: 5).

Çocukta 3 yaşından sonra gelişmeye başlayan soru sorma alışkanlığı, beş yaşında öğrenme ihtiyacının artmasıyla birlikte iyice artar. Çocuk, duyduğu her kelimenin anlamını öğrenmek ve kullanmak ister (Özbay,2006: 121).

5 yaşındaki çocuklar, dili çok değişik şekillerde ustaca kullanırlar. Bilginin kişiden kişiye aktarılması, düşüncelerin ifadesi ve birçok işin anlaşılması için dilin kullanıldığını öğrenirler. Çocukların çevre ile ilişkileri arttıkça dil becerileri gelişmeye ve açıklık kazanmaya devam eder. Beş yaşındaki çocuk, yetişkinin kazandığı, birleşik dil sisteminin tüm temel prensiplerini kazanmış olur (Karatepe, 1992: 41).

Okul öncesi bu dönemde çocuğun en çok kullandığı kavram “anne” kavramıdır. Bunu ev ve aile ile ilgili kavramlar takip eder. Beş yaşından sonra arkadaş kelimesini kullanır ve bununla beraber kavga, küsme, barışma ile ilgili kelimelerin sayısı fazlalaşır (Yapıcı, 2004:15; Karakuş, 2000:93).

(36)

Okul çağına gelinceye kadar çocuğun kelime dağarcığı ortalama 2000-2500 civarındadır (Yapıcı, 2004: 15). Ancak, sözcük dağarcığını tespit araştırmaları daha çok yabancı araştırmacılar tarafından ve yabancı çocuklar üzerinde yapılmaktadır. Okula yeni başlayan Türk çocukların kelime dağarcığını belirlemek amacıyla Millî Eğitim Bakanlığının yaptırdığı çalışmada kelime dağarcığı ortalama 3000 olarak belirlenmiştir (Özbay, 2006: 122).

0-6 yaşlar arasında çocuklar, başta anne olmak üzere, çevresindeki diğer insanlarla, nesnelerle, varlıklarla etkileşim içindedir. Bu etkileşim sonucu çocuk dilini edinir ve geliştirebildiği oranda geliştirir. 6 yaşından sonra, okul ile tanışan çocuğun dil gelişimi planlı, programlı hâle gelir.

2.2.4. 7-12 Yaşlar Arası Dil Gelişimi

Yukarıda da belirttiğimiz gibi okul öncesi dönemde çocuk, ailesinin ve çevresinin etkisiyle dilini geliştirir. Bu nedenle anne ve babanın almış olduğu eğitim, ailenin ekonomik durumu, yaşanılan sosyal çevre, çocuk sayısı gibi etmenler çocuğun dil gelişimini önemli ölçüde etkiler. Bu etmenlere bir de bireysel farklılıkların eklenmesi, okul çağına gelmiş çocukların dil gelişimlerinin ne kadar farklı seviyelerde olduğunu /olabileceğini göstermek için yeterlidir.

Bu dönemde çocuk ilkokula başlaması nedeniyle daha önceki dönemlerde

edindiği bireysel hareket etme alışkanlığından kurtulur, sosyalleşmeye başlar. Bu nedenle dilin sosyalleşmedeki rolü artar. Sosyal olaylarla ilgili kelime ihtiyacı artar. Bu dönemde 4-5 yaşlarına göre konuşmaları değişir, ifade güçleri daha da zenginleşir (Karakuş, 2000: 94).

Okul yıllarının başlamasıyla birlikte, dil gelişiminde çocuğun doğal yollarla kazandığı dinleme ve konuşma becerilerine okuma ve yazma becerileri de eklenir. Daha doğmadan önce yaptığı bir faaliyet olan dinleme ve ağlamalarla başlayan konuşma serüvenine, sembollere dayanan yazma ve okuma becerisi girmektedir.

(37)

Yedi yaşına kadar çocuk, ailesinden ve çevresinden sözlü dili öğrenir. Bu dönemden sonra yazı dilini öğrenmeye başlar. Okuma- yazma, sözlü dile göre farklı beceriler ve zihinsel işlevler gerektirir (Yıldız vd., 2006:30). Bu nedenle, görme işlevine dayanan okuma becerisini kazanabilmek için çocuğun, harfleri iyi tanıması, harfleri birleştirme kurallarını iyi kavraması gerekir.

Bu dönem, somut işlemler dönemidir. Bu nedenle çocuk, kuramsal ve soyut bilgi yığınlarını anlamakta zorlanır. Kendisine öğretilmeye çalışılan yeni şeyleri, daha önceki bildikleriyle birleştirerek ve somutlaştırarak anlamaya çalışır (Özbay, 2006:123). Örneğin, ilk okuma- yazma eğitiminde harfler somutlaştırılarak sunulmaktadır. Harfleri tanımaya çalışan çocuklara, “s” harfi, yılanın sesi ve şekli nedeniyle yılan olarak öğretilmekte ve bu şekilde somutlaştırmaktadır.

Yedi yaşındaki çocuk etrafındaki şeylerin farkını görür ve onları bu farklarına göre adlandırır. Bu yaştaki bir çocuk kelebekle sineğin, tahta ile camın, taş ile yumurtanın farkını bilir ve her birinde onu diğerlerinden ayırt eden bir kalite görür (Cole ve Morgan, 1968: 328). Farklarını gördüğü nesneleri sınıflandırmaya ise 8 yaşında iken başlar (Özbay, 2006: 124). Ancak sınıflandırmaları genel durumlarına göre değil, kendi kavrayışına göre yapar. Örneğin gümüş ve demir zor kırılır, elma ve şeftali yenir, odun ve kömür yakılır gibi (Cole ve Morgan, 1968: 328).

7-12 yaşlar, çocukların hızlı büyüme dönemleridir. Fakat bütün çocuklar aynı hızda gelişme göstermez. 7-8 yaşına kadar cinsiyet ayrımı yapmayan çocuk, cinsiyet ayrımı yapmaya ve arkadaşları buna göre seçmeye başlar. 9 yaşından sonra cinsiyet ayrımı iyice artar ve karşı cinse karşı üstünlük kurma gayreti gösterir (Özbay, 2006: 124).

9 yaşındaki çocuk, bilgilerini artırmak ve eğlenmek için basit hikâyeleri, tabelaları veya büyük punto gazete haberlerini okur. Çocuğun ilgisi yazılara kaydığı için kitaplardaki resimler ikinci plana düşmektedir (Karakuş,2000: 95; Özkan, 2001: 16).

(38)

10 yaş; düzenli, huzurlu ve elde edilen bilgilerin özümsendiği, toplandığı ve dengelendiği bir ara evredir. Tipik bir on yaş çocuğu, çocukluğun gerek kendine özgü gerekse genel tüm özelliklerini kendinde toplamıştır (Yavuzer, 1992: 120).

11 yaşındaki çocuk, uzakta bulunan akrabalarıyla mektuplaşmaya başlar. Anlamını bilmediği ve yazamadığı kelimeleri öğrenir (Karakuş, 2000: 95).

2.2.5. 12-14 Yaşlar Arası Dil Gelişimi

Çocuğun 12. yaşı, ortaokula yani ilköğretim ikinci kademeye başlama yaşıdır. Bu dönemde kız ve erkek öğrenciler arasındaki gelişim farkı bir tarafa bırakılırsa çocuk artık ergenliğe doğru adımlarını atmaya başlamaktadır. Bu zamana kadar tek öğretmenden aldığı dersleri, bundan sonra farklı öğretmenlerden alacaktır. Bununla birlikte ana dili dersleri de özele indirgenecektir (Yıldız vd., 2006:31).

11-12 yaşları soyut işlem dönemidir. Bu dönemin iki evresi vardır (Özbay, 2006: 125):

1. Öğrenci, nesneyi ve olayı görmeden de bunlar hakkında düşünebilir ve kavram geliştirebilir.

2. Öğrenci, kendi düşüncelerini eleştirmeye ve bunların üzerinde düşünmeye başlar.

Bu dönemde kız ve erkek çocuk arasındaki ilgi farklılaşması ortaya çıkmaktadır. Erkek çocuk, macera isteğinin arttığı bu dönemde macera romanlarına yönelmekte, kız çocuklar ise hayalperest ve romantik romanlara yönelmektedir (Özkan, 2001:17).

11 yaş sonrasında “çocuk kendini tanıtırken, benliğini oluştururken bir kişilik modeli aramakta ve bunun oluşması ve olgunlaşmasında ‘özdeşleşme, bağımsız olma ve sorumluluk’ gibi kavramları kendinde topladığı sürece kişiliğini kurabilmektedir.” (Parlakyıldız, 1999:199). Bu dönem ergenlik başlangıcı olduğu için çocuklar ya içine kapanmakta ya da isyankâr olmaktadır. Çocukları bu durumlardan arındırmak için

(39)

seçilebilecek tür biyografilerdir (Özkan, 2001:17). Çocuk seviyesine uygun yazılmış biyografiler, çocuğun özdeşleşme, bağımsız olma ve sorumluk kavramlarının şekillenmesine yardımcı olacak edebî bir türdür.

Bu yaş grubunda araştırarak, okuyarak öğrenme becerileri artık güvenilir bir seviyeye gelmiştir. Türkçe öğretmeni, bu dönemde birkaç kaynaktan bilgi toplayarak bir konunun değerlendirilmesi üzerine ödevler verebilir. Bu bilgileri bir makale, bir inceleme yazısı şeklinde yazmasını isteyebilir (Özbay, 2006:126).

Tüm bunlardan hareketle dil gelişimi çocuğun yaşına, fizyolojik, zihinsel ve sosyal gelişimine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Çocuğun dil gelişiminin yaşına uygun olarak gerçekleşmesinde anne, baba ve öğretmenlerin önemli rolü olmaktadır. Anne, baba ve öğretmenlerin çocuğa gösterdiği ilgi, kullandığı kelimeler, uygun edebî ürünlerle buluşturması, ilgili dönemin en verimli şekilde geçmesini sağlamakta ve çocuğun dil gelişimini hızlandırmaktadır.

2.3. İletişim

Dinlemenin bir dil becerisi olmasının yanında insanların birbirleriyle olan iletişimlerinde önemli bir görevi yerine getirdiği bir gerçektir. İletişim sürecinin sağlıklı olarak gerçekleşebilmesi, dinleme etkinliğinin sağlıklı yapılmasına bağlıdır. Bu anlamda iletişim kavramı üzerinde durmak gerekir.

İletişim, bir kişinin ya da kişiler kümesinin başka bir kişiye veya kişiler kümesine düşünce içeriğini aktarması (Kayaapl, 2002:13); “bilgi, düşünce, beceri ve duyguların, sözcük, resim, grafik, vb. semboller kullanılarak iletilmesi” (Mısırlı:2003:1); “sayesinde dünyayı anlamlı kıldığımız ve bu anlamı başkalarıyla paylaştığımız insanî bir süreç” (Masterson, Beebe ve Watson, 1983 akt. Mutlu, 1998:168); çeşitli amaçlara varmak için sözcüklerin ve diğer simgelerin (belli yüz ifadeleri, vücut hareketleri, fiziksel görünüm,vb.) kullanılmasıdır (Sayers vd., 1993:9). İletişim, nitelikleri ne olursa olsun, iki sistem arasındaki bilgi alışverişi (Cihangir, 2004:4) olarak tanımlanabilir.

(40)

Doğan ve Doğan (1997:52), iletişimin bilinçli veya bilinçdışı olabileceğini vurgulamış ve iletişimi ”insanlar veya grupların birbirlerini etkilemek için ortaya koydukları her türlü bilinçli veya bilinçdışı davranış türü” olarak tanımlamıştır. İletişimde dinleme ve konuşmanın ne kadar önemli olduğu Ailes (1987)’in tanımında vurgulanmaktadır: İletişim, dinleme, analiz etme ve konuşma olmak üzere üç aşamada ele alınan bir süreçtir (akt. Cihangir, 2004:8). Daha kapsamlı bir tanımla iletişim, mesaj, gönderici ve mesajı alan olmak üzere, üç önemli unsuru olan ve bilgi, deneyim, duygu, görüntü veya sesin iletilmesi ve işlenmesi sürecidir (Tutar vd., 2003:7).

İçeriği ne olursa olsun, bir sorunu çözmek için insanların düşünce alışverişinde bulunmaları gerekir (Cüceloğlu, 2000:12). Bu, bireysel ve toplumsal bir zorunluluktur. İletişimin temel amacı da bu zorunluluğu yerine getirmektir.

İletişimin amacı en dar anlamda “bilginin taşınmasıdır. Ancak iletişimin birden çok amacı vardır. Bu amaçlar şöyle sıralanabilir (Doğan ve Doğan, 1997:52-53):

1. İletişimin amacı bilginin taşınmasıdır.

2. İletişim aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini karşısındakilere aktarır.

3. Sağlıklı iletişim toplumsal güveni sağlar.

4. İnsan toplumsal rol ve sorumluluklarını iletişim yoluyla yerine getirir. 5. İletişim insanın kendisini ve başkalarını tanımasına yardım eder. 6. İletişim alıcıda bir etki ve davranış değişikliği yaratmayı amaçlar.

İletişim üzerine yapılan çalışmalar, iletişimin üç temel özelliğinin olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlarda birincisi, iletişim etkinliğinin insanları gerektirmesidir. İletişim ancak insanların birbirlerini anlama ihtiyaçları sayesinde kurulabilir. İkinci olarak iletişim, paylaşmayı gerekli kılar. Üçüncü temel özellik ise iletişimin sembolik olmasıdır. Semboller; jestler, mimikler, harfler, rakamlar ve sözcüklerdir (Tutar vd., 2003:9). Reardon (1987) da iletişimin özelliklerini şöyle sıralamaktadır:

(41)

1. İletişim sembollerin kullanılmasını gerektirmektedir. Kelimeler ve beden hareketleri, kişinin duygu ve düşüncelerini ifade eden birer semboldür. İnsanlar, iletişim kurarken aynı sembolleri farklı anlamlarda kullanabilmektedir.

2. İnsanlar farklı amaçlarla iletişim kurmaktadır. İletişim sürecinde herkes için geçerli olan tek bir amaç bulunmamaktadır.

3. İletişim sürecinde kişilerin ifade ettikleri her zaman söylemek istedikleri gibi yorumlanmamaktadır.

4. İletişim genellikle karşılıklıdır. Taraflardan birinin ilgisiz davranması ya da tepkisiz kalması iletişimin sonlanmasına neden olmaktadır.

5. İletişim her zaman başarıyla sonuçlanmamaktadır (Cihangir, 2004:5-6).

İletişim bir süreçtir ve süreci meydana getiren ögeler bulunmaktadır. İletişim en basit düzeyde bile, üç ögeye dayanır. İletiyi gönderen, iletiyi alıp açımlayan ve bu ikisi arasında iletinin gönderilmesinde kullanılacak bir iletişim kodlaması, bir ileti. İletiyi gönderene kaynak, alana hedef, iletişimde gönderilen bildirime de ileti adı verilmektedir (Oskay, 2001:10). İletişim diğer ögeleri ise, kanal, dönüt, ortamdır.

Şekil 1. Temel İletişim Süreci

(42)

Her türlü iletişimde, süreci başlatan bir kaynak vardır. Kaynak, birey, bir grup ya da kurum veya kuruluş olabilir. Kaynak, bir düşünceyi ya da bir düşünce ile ilgili davranışı, herhangi bir anlam yükleyerek alıcıya göndermek istediği zaman önce kelimeler, rakamlar, hareketler ya da diğer sembolleri kullanarak bunları mesaj hâline getirir (Mısırlı, 2003:2). Yani kodlar. İletişimde en önemli sorumluluk, kaynak yani göndericiye aittir. Çünkü iletişim sürecini başlatan ve mesajı kodlayarak gönderen odur (Tutar vd., 2003:12-13).

İletişim sürecinde mesaj, kaynak ve alıcı için aynı anlamı taşıyan, sembollerle ifade edilen, duygu, düşünce ve tutumlardır. Yani alıcının, bilişsel, duyuşsal ya da psikomotor davranışlarında değişiklik yapmak amacıyla düzenlenen işaretler örüntüsüdür. Mesaj kaynaktan hedefe yazıyla, sözle veya işaretlerle gidebilir. Mesaj alıcıya ait ne kadar çok duyu organına ulaşırsa, iletişim o derece başarılı olur. Bununla birlikte mesaj gönderilirken alıcının yaşı, eğitim düzeyi, sosyal konumu, içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulursa iletişimin daha başarılı olması sağlanmış olur (Mısırlı, 2003:2; Doğan ve Doğan, 1997:55; Ergin ve Birol, 2000:55).

Kaynak (gönderici) ile hedef (alıcı) arasında yer alan, iletinin gönderildiği ve alındığı çeşitli yol, yöntem, teknikler kanal olarak adlandırılmaktadır. Kanal, mesajın alıcıya sunuluş biçimidir. Her mesaj, bir kanal aracılığıyla alıcıya ulaştırılır (Doğan ve Doğan, 1997:56; Mısırlı, 2003:2). Kanal, ışık dalgaları, radyo dalgaları, ses dalgaları, telefon kabloları ve sinir sistemi gibi mesajı taşıyan araçlardır. Etkili ve verimli bir iletişim için kullanılan kanal, mesaja uygun olmalıdır. Mesajın bozulmadan iletilmesi, uygun bir kanalla mümkün olur. Tutar ve arkadaşları (2003) kanal uygunluğunu şu örnekle somutlaştırmaktadır: “Mükemmel bir karayolu, otomobil için önemlidir; ancak bir tren açısından hiçbir anlam ifade etmez.” (Tutar vd., 2003:19).

İletişim sürecinde alıcı, kaynaktan gelen mesajları alıp yorumlayan ve bunlara sözlü, sözsüz tepkide bulanan birey ya da gruplardır (Mısırlı, 2003:2). İletişim sürecinin diğer ucunda yer alan alıcı kişi, bir dinleyici konumundadır. Bu rol zaman zaman değişikliklere uğradığı hâlde, mesaj akışında alıcı kişinin tutumu, iletişimin akışını belirleyen önemli bir etkendir (Altıntaş ve Çamur, 2005:16).

Şekil

Şekil 1. Temel İletişim Süreci
Şekil 2. Temel Dil Becerileri
Tablo 1. Son Test Kontrol Gruplu Model
Tablo 2. Örnekleme Alınan Okullara İlişkin Bilgiler  Sosyoekonomik  Düzey / Yerleşim  Yeri  Okullar  Araştırmaya Katılan öğrenci Sayıları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Buraya kadar yapılan tartışmayı özetlersek internet bağımlısı olarak tanımlanabilecek bireylerin bağlanma örüntülerinin daha çok kaygı ve kaçınmayla

Bir başka tanıma göre masal, yüzyıllardan beri halk arasında anlatılan, içerisinde olağanüstü kişilerin dahil olduğu olağanüstü olayları barındıran, ‘bir varmış bir

Yazılı çocuk edebiyatı- nı çocuklar için yazılmadıkları hâlde çocuk klasikleri olarak adlandırılan kitaplar evresi, ilk okuru çocuk olan kitaplar evresi ve öznesi

[r]

The analysis of the data in the study showed that although Syrian refugee children were not involved any disruptive and socially-unacceptable acts, they nevertheless faced various

Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY e-mail: editor@rumelide.com.. Türküleri

Ele alınan çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtlarında zorunlu göç süreçlerine ilişkin bir döngünün varlığı dikkat çekmektedir.. Yapıtların kurgusu bu

Bkz: Top, Yılmaz (2011), Münirî’nin Manzum Siyer-i Nebisi Cilt 6-7 , İstanbul, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, , s..