• Sonuç bulunamadı

Oyuna dayalı müze etkinliklerinin öğrenci erişi ve görsel sanatlar dersine karşı tutumları üzerine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Oyuna dayalı müze etkinliklerinin öğrenci erişi ve görsel sanatlar dersine karşı tutumları üzerine etkisi"

Copied!
276
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI

OYUNA DAYALI MÜZE ETKİNLİKLERİNİN ÖĞRENCİ ERİŞİ VE GÖRSEL SANATLAR DERSİNE KARŞI TUTUMLARI ÜZERİNE ETKİSİ

DOKTORA TEZİ

Süreyya TURANLI

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Serap BUYURGAN

Ankara Mayıs, 2012  

(2)

Süreyya TURANLI’nın Oyuna Dayalı Müze Etkinliklerinin Öğrenci Erişi ve Görsel Sanatlar Dersine Karşı Tutumları Üzerine Etkisi başlıklı tezi 26/04/2012 tarihinde, jürimiz tarafından Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Öğretmenliği Ana Bilim Dalında Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan : Prof. Dr. Alev KURU ...

Tez Danışmanı : Prof. Dr. Serap BUYURGAN ………..

Üye : Doç. Dr. Osman ALTINTAŞ ...

Üye : Doç. Namık Kemal SARIKAVAK ...

(3)

ÖNSÖZ

Bu araştırma, ilköğretim 6. Sınıf öğrencileri üzerinde oyuna dayalı müze etkinliklerinin öğrenci erişi ve Görsel Sanatlar dersine karşı tutumları üzerindeki etkilerini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin erişi, kalıcılık ve tutumları arasındaki farklar tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma sürecinde, öğretim yöntemi olarak “müze eğitimi” etkin bir uygulama alanı olarak görülmektedir. Müzede eğitim, öğrencilerde keyifli anlar yaşayarak öğrenmenin gerçekleşmesine ve öğrencilerin yaratıcılıklarının ortaya çıkıp gelişmesinde önemli katkılar sağlamaktadır. Sınıflarda yapılan görsel sanatlar çalışmalarını tamamlamak ve geçmişle gelecek arasında bağlantı kurmak amacıyla müze eğitimi aktiviteleri öğrencilerin düşünmesine, gerçek nesneler ile etkileşim kurmasına imkân vermektedir. Müze eğitiminin görsel sanatlar eğitimindeki bu öneminin, özellikle eğitsel oyunlar yönüyle incelenmesi, bu çalışmanın orijinal yönünü belirlemektedir.

Araştırmanın, ilköğretim 6. Sınıf Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programına göre yürütülen ders etkinlikleri ve müzelerden oyun oynayarak yararlanılması sonrasında elde edilecek sonuçları ve buna bağlı olarak geliştirilecek önerileri ortaya koyması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu araştırmanın, ilköğretim 6. Sınıf Görsel Sanatlar Eğitimi dersinde müzelerden nasıl yararlanılabileceğini ortaya koyması ve bu kapsamda örnek ünite, ders planı ve oyuna dayalı müze etkinliklerini sunması bakımından da katkı sağlayacağı beklenmektedir.

“Oyuna Dayalı Müze Etkinliklerinin Öğrenci Erişi ve Görsel Sanatlar Dersine Karşı Tutumları Üzerine Etkisi” adlı çalışmanın hazırlanmasında bu alanın değerli yetkin isimlerinin önemli yardım ve katkıları olmuştur. Hazırlanan bu tezin, düşünce aşamasından ortaya çıktığı ana kadar yol gösteren, yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen, büyük emeği geçen değerli öğretmenim ve danışmanım Prof. Dr. Serap BUYURGAN’a; araştırma boyunca her an yardım ve destekleriyle teşvik eden tez izleme komitesi üyeleri Prof. Dr. Alev KURU’ya ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet ŞEREN’e; tez jüri üyeleri Doç. Dr.Osman ALTINTAŞ’a ve Doç. Namık Kemal SARIKAVAK’a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca tezimin yazımı aşamasında benden yardımlarını

(4)

esirgemeyen Türkçe Öğretmeni Seval ARSLAN’a, araştırma sürecinde yardımcı olan Namık Kemal İlköğretim Okulu idarecilerine, Görsel Sanatlar Öğretmenine, 6/A ve 6/B sınıfı öğrencilerine, Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’ndeki tüm görevlilere teşekkür ederim.

Araştırma boyunca fedakarlık gösteren anneme, babama; desteğiyle beni hiç yalnız bırakmayan eşim Ümit ve kızım Aslı’ya minnettarım.

Süreyya TURANLI Mayıs 2012

(5)

ÖZET

OYUNA DAYALI MÜZE ETKİNLİKLERİNİN

ÖĞRENCİ ERİŞİ VE GÖRSEL SANATLAR DERSİNE KARŞI TUTUMLARI ÜZERİNE ETKİSİ

TURANLI, SÜREYYA

Doktora, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim-İş Öğretmenliği Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Serap BUYURGAN

Mayıs 2012, XIV+261 Sayfa

Görsel Sanatlar dersinde oyuna dayalı müze etkinliklerinin öğrenci erişi ve derse karşı tutumları üzerine etkisi konulu çalışmanın temel amacı; müzeyi daha etkili bir öğrenme mekânı haline dönüştürmek için eğitsel oyunların etkisini tespit etmektir. Bu amaçtan hareketle, en önemli öğrenme mekânları olan müzelerin eğitimdeki yeri, önemi ve gerekliliği hakkında açıklamalardan sonra okullarda verilen görsel sanatlar dersinde müze eğitimini daha etkili bir şekilde verebilmek amacıyla eğitsel oyun tekniği incelenmiştir.

Çalışmada; derslerin oyun yöntemini kullanarak işlenmesinin, öğrencilerdeki tutum ve başarı oranını etkileyip etkilemediğini de tespit etmek belirlenen amaçlar arasında yer almaktadır. Oyuna dayalı etkinliklerle Görsel Sanatlar dersinde etkili öğrenme ortamı yaratılmak istenmektedir. Araştırmanın amacı, İlköğretim 6. Sınıf Görsel Sanatlar dersinde, programda yer alan ders etkinliklerinden farklı olarak, bu derste müzelerden eğitsel oyun yöntemi ile yararlanılması sonrası elde edilecek sonuçlar ve buna bağlı olarak geliştirilecek önerileri ortaya koymaktır.

Yapılan bu araştırma, 2011–2012 Eğitim ve Öğretim yılı güz döneminde Ankara Elmadağ Namık Kemal İlköğretim Okulu II. kademe 6. sınıf öğrencileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında random yöntemiyle seçilen iki şube kullanılmıştır. Örneklem gruplarından 6/A (n=29) deney grubu, 6/B (n=28) kontrol

(6)

grubunu oluşturmuştur. Araştırmada, öntest-sontest kontrol gruplu deneysel desen yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada veriler erişi testi (öntest-sontest ve izleme testi) ve tutum ölçeği (öntest-sontest ve izleme testi) ile elde edilmiştir. Çalışmada kullanılan erişi testi ve tutum ölçeği uzman görüşü alınarak araştırmacı tarafından geliştirilmiş, geçerlik ve güvenirlik analizleri yapıldıktan sonra uygulanmaya başlanmıştır. Araştırma kapsamında deney ve kontrol gruplarına hazırlanan erişi testi ve tutum ölçeği, deneysel işlem öncesi öntest olarak, aynı testler deneysel işlem sonrası sontest olarak uygulanmıştır. Yapılan sanat tarihi şeridi çalışmasından dört (4) hafta sonra ise, aynı erişi testi ve tutum ölçeği, izleme testi olarak uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin çözümlenmesinde, deney ve kontrol gruplarına öntest aşamasında uygulanan erişi testi ve tutum ölçeği puanlarının gruplar arası farklılığını belirlemek için bağımsız gruplar t-testi ve ayrıca deney ve kontrol gruplarındaki bağımlı gruplar için bağımlı gruplar t-testi uygulanmıştır.

Araştırma sonucunda elde edilen verilerden, programda yer alan etkinlikler ve Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde oyuna dayalı müze etkinliklerinin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin erişi ve Görsel Sanatlar dersine yönelik tutum düzeylerini arttırmada etkili olduğu görülmüştür. Sadece MEB Görsel Sanatlar Öğretim Programında yer alan etkinliklerin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin Görsel Sanatlar dersine yönelik tutum düzeyinin gelişiminde etkisi bulunmazken, öğrencilerin erişi düzeyinin gelişiminde etkisi olduğu görülmüştür. Ancak, programın ve oyuna dayalı müze etkinliklerinin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin erişi testi puanı, programda yer alan etkinliklerin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin erişi testi puanına göre daha yüksek bulunmuştur.

Araştırmada elde edilen bulgulara göre, ilgili literatür desteği ile oyuna dayalı müze etkinliklerinin, öğretim programında yer alan etkinliklerden farklı olarak, özellikle etkili öğrenmeleri desteklemesi açısından, müzelerin öğretim süreçlerinde kullanılmasına ve oyunun öğrenme üzerindeki olumlu etkisine yönelik öneriler geliştirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Müze, Müze Eğitimi, Müzede Öğrenme, Eğitsel Oyun, Oyun ve Öğrenme, Görsel Sanatlar Dersi, Müze Bilinci Öğrenme Alanı.

(7)

ABSTRACT

THE EFFECT OF MUSEUM ACTIVITIES BASED ON GAMES TO THE STUDENT ACHIEVEMENT AND THEIR ATTITUDE TOWARDS ART

CLASSES

TURANLI, SÜREYYA

Ph. D., Depeartment of Fine Arts Education Division of Art Teaching Thesis Advisor: Prof. Dr. Serap BUYURGAN

May 2012, XIV + 261 Pages

The main aim of the study about the effect of museum activities based on games to the student achievement and their attitude towards art classes is to determine the effects of educational games in order to make the museums more efficient learning environments. With this intention, the importance and necessity of the museums, which are the most important learning environments, and their place in learning are analyzed in addition to the technique of educational games to make museum teachings more effective in art classes at schools.

In this study, to define whether the usage of games in the classes affects students’ attitude and success is among the purposes. It is intended to create an effective learning environment in the Art classes with the activities based on games. The aim of the research is to state the results that would be gained after benefiting from the museums with this educational games method, which is different from the activities included in the curriculum of the 6th grades for Art classes at schools, and the suggestions that would be developed accordingly.

The research has been conducted on the 6th grade students at Namık Kemal Primary School in the fall semester of 2011-2012 Educational Year. Two classes were

(8)

chosen randomly. Experimental group of the sample groups is 6th Grade-A (n=29) and control group is 6th Grade-B (n=28). As Pretest-Posttest Control Group Experimental Design was used in the research. The data in the research was gained with achievement test (pretest-posttest and follow up test) and attitude test (pretest-posttest and follow up test). The achievement test and the attitude scale used in the study were developed by the researcher based on expert opinion and they were used after validity and reliability analysis. Scope of research, the achievement test and attitude test were applied as pretest to the experimental and control groups before the treatment. The same tests were applied as posttest after the treatment and as the follow up test after four (4) weeks of strip of art history. To the analysis of the data, t test for independent groups was carried out to identify the difference between the scores of experimental and control groups on the achievement test and attitude scale applied as pretest. Also, t test for dependent groups was applied for the dependant groups in the experimental and control groups.

According to the data obtained from the research, it is found that the inclusion of the activities based on games in Ankara Government Art and Sculpture Museum in addition to the activities included in the curriculum is effective in increasing student achievement and the attitude of the students towards the Art classes of experimental group. It is seen that although it has no effects on the development of the attitude of the control group, who had only activities included in the curriculum of the Art classes in the state schools, it affects the development level of achievement of the students. However, the score of the achievement test of experimental group who had exposure to the museum activities in addition to the activities in the curriculum has been higher than the score of the control group who had exposure only to the activities in the curriculum.

Based on the data gained from the research, museum activities based on games with the help of related literature, different from the activities in the curriculum, supports particularly the effective learning and in terms of this and positive effect of games on learning recommendations for the inclusion of the museums in the educational process were developed.

Key words: Museum, Museum Education, Learning in the Museum, Educational Games, Games and Learning, Art Class, Field of Learning Museum Conscious.

(9)

İÇİNDEKİLER

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ……… i

ÖNSÖZ ……… ii

ÖZET ………...………....iv

ABSTRACT ………...……… vi

İÇİNDEKİLER ……….……… viii

TABLOLAR LİSTESİ ………...………...…………. xi

ŞEKİLLER LİSTESİ ……….... xiii

KISALTMALAR ………...………...………xiv BÖLÜM I GİRİŞ 1.1. Problem Durumu ………...………... 1 1.2. Problem Cümlesi ………...…………... 5 1.2.1.Alt Problemler ………. 6 1.3. Araştırmanın Amacı ………...………….. 6 1.4. Araştırmanın Önemi ………...……….. 8 1.5. Varsayımlar ………...……...……… 9 1.6. Sınırlılıklar ………...……….……… 9 1.7. Tanımlar ………...…. 9 BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Müze Kavramı ………...………. 11 2.1.1.Müzenin Tanımı ……… 12 2.1.2.Müzenin İşlevleri ……….…………...……….. 16

(10)

2.1.3.Müze Eğitimi ve Önemi ……… 18

2.1.4.Müze Eğitiminin Amaçları ………...……… 26

2.2. Müze Eğitiminin Tarihsel Süreci ……… 27

2.2.1.Dünyada Müze ve Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi ……… 27

2.2.2.Türkiye’de Müze ve Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi ………. 31

2.3. Müzede Öğrenme ………...……… 40

2.4. Görsel Sanatlar Dersi Programı ………...……….…….. 48

2.4.1.Görsel Sanatlarda Biçimlendirme ………...……….……. 52

2.4.2.Görsel Sanat Kültürü ………...……….……… 52

2.4.3.Müze Bilinci ………...………….……. 53

2.5.Oyun Nedir ………...…….….……. 59

2.5.1.Eğitsel Oyun ……….………...……….……… 66

2.5.2.Sanat Eğitiminde Oyun ………...………..……… 70

2.6. Müzelerin Sunduğu Eğitim Etkinlikleri …….………...……….……… 74

2.6.1.Müze Ziyareti Öncesi Öğretmen Hazırlıkları .…………...……..………. 76

2.6.2.Müze Ziyareti Esnasında Yapılabilecek Eğitim Etkinlikleri ….………... 76

2.6.3.Müze Ziyareti Sonrası Eğitim Etkinlikleri ……….………….…….. 85

2.7. Müzede Gerçekleşen Öğrenme Davranışları ……….………...……… 87

2.8. Müzelerin Öğrenmeye Etkileri ve Müze Eğitiminin Sonuçları …….…...……….. 88

BÖLÜM III YÖNTEM 3.1. Araştırmanın Modeli …………..………. 91

3.2. Çalışma Grubu ………...………. 93

3.3. Veri Toplama Araçları ………...………. 93

3.3.1.Erişi Testi ……….………...……….. 93

3.3.2.Tutum Ölçeği ………...………...……….. 98

(11)

3.4.1.Deney Grubuna Uygulanan Denel İşlemler …………...………...…….. 102

3.4.2.Kontrol Grubuna Uygulanan Denel İşlemler …………..……… 105

3.5. Verilerin Analizi ve Yorumlanması ………...………….. 106

BÖLÜM IV BULGULAR VE YORUMLAR 4.1. Birinci Alt Probleme İlişkin Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar …...………….. 107

4.2.İkinci Alt Probleme İlişkin Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar ……...…………. 123

BÖLÜM V SONUÇ VE ÖNERİLER 5.1. Sonuçlar ………...………. 136 5.2. Öneriler ………...……….. 141 KAYNAKÇA ……….………...……….. 144 EKLER ………...………. 159

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 2.1. Müzelerde Öğrenme ………...… 43

Tablo 3.1. Öntest-Sontest Kontrol Gruplu Desen ………...… 92

Tablo 3.2. Erişi Testi Güvenilirlik Analizi ………..… 94

Tablo 3.3. Madde İçin Yapılacak Değerlendirme ………...… 95

Tablo 3.4. Erişi Testi için Madde Analizi ………..……. 96

Tablo 3.5. Faktör Analizi Tablosu ………..…………. 99

Tablo 3.6. Güvenilirlik Analizi……….…. 101

Tablo 4.1. Deney ve Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Erişi (Ön test, Son Test ve İzleme) Testleri Puanlarının Betimsel İstatistikleri ……….. 107

Tablo 4.2. Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Ön Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ………..………. 110

Tablo 4.3. Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Son Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ……….……….. 111

Tablo 4.4. Deney Grubu Öğrencilerinin Ön Erişi Testi Puanları ile Son Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ……… 113

Tablo 4.5. Kontrol Grubu Öğrencilerinin Ön Erişi Testi Puanları ile Son Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ……… 114

Tablo 4.6. Deney Grubu Öğrencilerinin Ön Erişi Testi Puanları ile İzleme Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ……… 116

Tablo 4.7. Deney Grubu Öğrencilerinin Son Erişi Testi Puanları ile İzleme Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ...……… 117

Tablo 4.8. Kontrol Grubu Öğrencilerinin Ön Erişi Testi Puanları ile İzleme Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması …….……….. 119

Tablo 4.9. Kontrol Grubu Öğrencilerinin Son Erişi Testi Puanları İle İzleme Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ………... 120

Tablo 4.10. Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Ölçülen İzleme Erişi Testi Puanlarının Karşılaştırılması ………...………. 121

Tablo 4.11. Deney ve Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Ölçülen Tutum (Ön Test, Son Test ve İzleme) Testleri Puanlarının Betimsel İstatistikleri …….. 123

(13)

Tablo 4.12. Deney ve Kontrol Grubundaki Öğrencilere Öğretim Etkinliklerini Uygulamadan Önce Ölçülen Ön Test Tutum Puanlarının Karşılaştırılması………...………. 125  Tablo 4.13. Deney ve Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Öğretim Etkinlikleri

Sonrasında Ölçülen Son Test Tutum Puanlarının Karşılaştırılması .… 126 Tablo 4.14. Deney ve Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Öğretim Etkinlikleri

Sonrasında Ölçülen İzleme Testi Tutum Puanlarının

Karşılaştırılması………...……. 127 Tablo 4.15. Deney Grubundaki Öğrencilerin Ölçülen Ön Test Tutum Puanları İle Son Test Tutum Puanlarının Karşılaştırılması ……… 128 Tablo 4.16. Deney Grubundaki Öğrencilerin Ölçülen Ön Test Tutum Puanları İle

İzleme Testi Tutum Puanlarının Karşılaştırılması …….……….. 129 Tablo 4.17. Deney Grubundaki Öğrencilerin Ölçülen Son Test Tutum Puanları İle

İzleme Testi Tutum Puanlarının Karşılaştırılması …..………. 131 Tablo 4.18. Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Ölçülen Ön Test Tutum Puanları ile

Son Test Tutum Puanlarının Karşılaştırılması ………. 132 Tablo 4.19. Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Ölçülen Ön Test Tutum Puanları İle

İzleme Testi Tutum Puanlarının Karşılaştırılması ……..………. 133 Tablo 4.20. Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Ölçülen Son Test Tutum Puanları İle

(14)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 2.1. “Müze” ve “Eğitim” Kavramlarının Kaynaşma Süreci ……….… 22 Şekil 2.2. Programlı bir müze ziyareti süreci ….………...………. 75 Şekil 4.1. Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Erişi Ön test, Son Test ve İzleme Testi Puan Ortalamaları …………...………. 109 Şekil 4.2. Deney ve Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Tutum (Ön Test, Son Test ve İzleme) Testleri Puan Ortalamaları …….………. 124

(15)

KISALTMALAR

ICOM : Internationall Council of Museums (Uluslararası Müzeler Konseyi) Akt. : Aktaran

TETTV : Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı ABD : Amerika Birleşik Devletleri

Vd. : ve diğerleri Ed. : Editör

G.Ü. : Gazi Üniversitesi

UNESCO : Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

O.D.T.Ü. : Orta Doğu Teknik Üniversitesi TDK : Türk Dil Kurumu

U.P.G. : Ulusal Portre Galerisi

SPSS : Statistical Package for the Social Sciences N : Veri Sayısı F : Frekans % : Yüzde X : Aritmetik Ortalama Sd : Serbestlik Derecesi S : Standart Sapma t : t Değeri (t-testi için) p : Anlamlılık Düzeyi

(16)

GİRİŞ

 

 

1.1. Problem Durumu

21. yüzyılda dünyada hızlı değişimler yaşanmakta ve bilim ve teknolojideki gelişmeler baş döndürücü bir hızla devam etmektedir. Artık var olan bilgiler üç beş yıl içinde değişmektedir. Bu durum, birçok alanda da değişmeyi zorunlu kılmaktadır. Son zamanlarda işverenlerin en çok aradıkları özellik, çalışanların kendini yenileme ve yaşam boyu öğrenme gereksinimi hissetmesidir (Açıkgöz, 2003:4). Bu değişim ve gelişme karşısında, bireylerin ve toplumların bilgiye olan gereksinimlerini artırmıştır. Bu gereksinimlerin karşılanabilmesi için ise bireyin bilgiye ulaşabilmesi, değişen şartlara ayak uydurabilmesi ve üretebilmesi, alacağı eğitimin niteliğinin de önemini ortaya çıkarmıştır. Ezbere edinilen bilgilerin yerine, öğrencileri bilgilendirirken onlara sentez yapabilme becerisinin de verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Üretici nesiller yetiştirmeyi amaçlayan eğitimde, sanat eğitimi önemli bir yere sahiptir.

Sanat eğitimi dar anlamıyla “Görsel sanatların eğitimi ve öğretimiyle ilgilenir”, geniş anlamıyla “Eğitim biliminin bir dalı olarak sanatın, estetiğin, sanat tarihinin eğitim ve öğretimle ilgili bütün sorunlarıyla ilgilenir. Bireyin sanatsal ve estetik gelişimi, sanatta öğrenme ve yaratıcılık eğitimi, sanat öğretiminin araştırma konuları, içinde yer alır” (Kırışoğlu, 2002: 3).

“İnsan olmanın doğal bir sonucu olarak, çocuğun algı ve sezgi yetileri ve imgeleme gücü yaratma isteğine yol açar. Sanat eğitimi, tüm bireyleri daha çocukluklarından başlayarak kültürel açıdan yetiştirdiği; sezgileri, akıl yürütmeyi, hayal kurma ve beceriyi doğru bir şekilde geliştirirken, çok ve çeşitli bir okuryazarlığı basamak basamak inşa ettiği için yararlıdır” (San, 1997: 8). Sanat eğitimi okul öncesinden üniversite düzeyine kadar okullarda verilen eğitim olsun, boş zamanları değerlendirme olsun ömür boyu sürebilecek niteliğiyle gelecekte de en önemli eğitim alanlarından biri olmaya devam edecektir.

(17)

 

Dünyadaki yenilik ve değişimleri, yeni ürünleri izleyip onlardan esinlenerek özgün ve yepyeni düşünce, program, ürün ve eser ortaya koymak yaratıcı olmak demektir. Bilindiği gibi yaratıcılık, yaratıcılığı geliştiren bir eğitimle kazandırılabilir. Genel sanatlar eğitiminin çok yönlü, doğru ve çağdaş bir biçimde sunulabilmesi, “sanatlar eğitim bilimine” yani bilimsel olarak sanata nasıl yaklaşılacağının ortaya koyacağı yöntemlere ve yöntem bilimine dayanır. İster estetik eğitim ister duyarlılık eğitimi diyelim, sanatlar eğitimi, hedef olarak yaratıcı bir kişiliğin oluşturulmasına yöneliktir. Örgün eğitime bakarsak, geçmişteki ve günümüzdeki kültür değerlerini ve her dönemin düşünsel yaşamını, sosyal yapısını, tarihsel konumunu öğrenmek için sosyal bilgiler derslerinin; sanat eserlerini tam anlayabilmek ve değerlendirebilmek için resim ve müzik derslerinin, birbirleriyle ilintili olarak okutulması şarttır. Felsefe dersleri, eleştirel ve yaratıcı düşünme için nasıl gerekliyse sanat dersleri de yaratıcılık için gereklidir. Bilim ve teknolojideki yaratıcı düşünme ve yaratıcı davranış gerekliliği de gene bu derslerle oluşturulabilir. Tüm bu öğrenme ve eğitimi destekleyecek en önemli ortamlar müzelerdir (San, 2007: 21).

Öğrenme yaşantısının canlı tutulması için öğretim yöntem ve tekniklerinde farklı uygulamalar yapmak ve eğitim ortamını çeşitlendirmek gerekmektedir. Eğitim ortamlarının çeşitlendirilmesinde müzeler önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de Görsel Sanatlar eğitiminin sorunlarından birinin de uygulanan yöntemlerin çeşitliliğinin sınırlılığı olduğu kabul edilebilir. Görsel Sanatlar eğitiminde, genellikle teknik özelliklerine göre ele alınırsa; gezi – gözlem, gösteri, soru- cevap, kopya, oyunlaştırma, çözümleme ve birleştirme, bilgisayar destekli bellek eğitimi, kolaydan zora, yakından uzağa, psikolojik ve müzikli yöntemlerin kullanıldığı görülür (Erbay, 2000). Bunların dışında Görsel Sanatlar eğitiminde 2000’li yıllarda alternatif eğitim ortamı ve kaynaklarının özellikle gelişmiş batı uluslarında kullanıldığı görülmektedir. Bunlar arasında müzeler ve galeriler başta gelmektedir. Müzelerden bir kaynak olarak yararlanılmasında bu kurumların “eğitim” rolünün etkili bir unsur olduğu kabul edilebilir. Çünkü müze, çocuklara okulların verdiği estetik mantığını daha açık biçimde verir. Bu yaklaşım, eğitim anlayışında da bir yeniliği ifade etmektedir.

Müzeler eskiden var olan sorumluluklarının yanında, 21. yüzyılda çok daha önemli bir misyonu, eğitim misyonunu üstlenmiştir. Müzelerin eğitimdeki önemi noktasında yapılan araştırmalar göstermiştir ki artık öğrenme, kitapla veya okulla sınırla değildir. Bireylerin hem duyuşsal hem devinişsel hem de bilişsel yönden eğitilebilmeleri

(18)

 

için müzelerin uygun mekânlar olduğu kabul edilmektedir (Buyurgan ve Mercin, 2005: 61).

Türkiye müzelerinde “müze eğitimi” yeni yeni gelişmektedir. Birkaç müzenin dışında çoğu müzede toplama, koruma ve sergilemeye dayalı, nesne merkezli müzecilik anlayışı devam etmekte, müzelerin “eğitim” işlevi bir misyon olarak üstlenilmemektedir. Dolayısıyla da müzelerde etkin eğitim hizmetleri bulunmamaktadır. Bu ortamda Türkiye’de müze eğitimi alanında gerçekleştirilen uygulamaların büyük bölümünü okullar, üniversiteler veya sivil toplum kuruluşlarının müzelerden bağımsız olarak ya da müzelerle işbirliği ile gerçekleştirdiği çalışmalar oluşturmaktadır (Akmehmet, 2007: 175). Tüm bu söylenenler ışığında Türkiye’de Görsel Sanatlar eğitiminde müzelerin bir eğitim ortamı olarak daha yaygın kullanılması gerektiği söylenebilir. Ancak, okulların müzelere ilgi gösterebilmesi için özellikle ders öğretim programlarının daha uygun hale getirilmesi gerekir.

Bilginin ezbere dayalı olmaması ve kalıcı hale getirilmesi, onun başkalarına öğretilmesi veya kullanılmasıyla olur. Ayrıca yaparak- yaşayarak, tartışarak, göstererek de elde edilen bilginin kalıcılığının arttığı bilinmektedir. Bireyin aktif olarak katılımının olmadığı bir ortamda öğrenme yaşantıları istenilen düzeyde olmayabilir. Hâlbuki, müzelerin; öğrencilerin aktif katılımlarını sağlayan etkinliklerin uygulanabilmesine olanak verdiği söylenebilir. Mey’e (2007: 104) göre; müzelerin öğrenme mekanları oldukları yönündeki tanımlamalarının yerini “yaşantı mekanları” tanımı almıştır. Diğer bir ifadeyle, müzeler çocukların ve yetişkinlerin uygulamaya yönelik çalışmalar ve enformasyon aktarımlarına katılarak edindikleri bilgiler ile ayrıca kendilerinin üreterek katıldıkları sanatsal çalışmalarla yaparak öğrendikleri ortamlar olmuşlardır.

“Öğrenme için yeni ortamların oluşturulmasında disiplinler arası yaklaşımların işbirliği önemli bir koşuldur. Pedagoji, eğitim bilimleri, müze, müzecilik, yaratıcılık, yaratıcı drama, sanatlar eğitim bilimi, kültür pedagojisi gibi kavramlar eğitim ve öğrenme ortamları oluşturmak için birbirine bağlı kavramlardır. Bu kavramları ve eğitim ortamlarını daha etkin hale getirmede yaratıcı drama ve oyun önemli bir yere sahiptir” (Eğitmen, 2007: 134). Bu eğitim ister doğrudan bilime ve bilgiye, ister duygu ve sezgilere yönelsin, bireye kattığı yaşantısal zenginliklerle ona yeni ufuklar açar, bilişsel ve duyuşsal açıdan onu donatır, daha yaratıcı bir yaşama yöneltir, bireye gerekli

(19)

 

tarih ve çevre bilincini de verir. Bu nedenle müzeler, bilgisel öğrenmenin yanı sıra duyuşsal ve yaşantısal öğrenmenin de sağlanacağı ortamlardır.

Oyunun, çocuğun eğitiminde ve kişiliğinin gelişiminde önemi büyüktür. Çocuk, yaşamında gerekli olan davranış, bilgi ve becerileri oyun içinde kendiliğinden öğrenir. Çocuğun kişiliği oyunla şekillenir, yetenekleri yönlendirilir. İnsan ilişkileri, yardımlaşma, kazanma ve kaybetme olguları oyunla kavranır. Çocuk oyun oynadıkça yetenekleri gelişir. Kendini bulur ve oyunla yaratıcılığını geliştirir (Çoban, 2006: 11). Çocuklar oyun yoluyla düşünür ve deneyim kazanır. Oyun etkinlikleri, çocuğun en doğal ve en aktif öğrenme ortamıdır. Oyun ve eğitim birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Eğitim programlarında çocuğun problem çözme, farklı düşünme ve sosyal beceriler gibi yeterliliklerin geliştirilmesinde oyun önemli bir araç olarak kullanılabilir.

Oyun oynayan çocuk sınırlandırmalardan uzak, özgür bir ortamın hazzını yaşar. Oyun çocuğun gelişimi ve yeteneklerinin gelişiminde etkili bir araçtır. Oyun yoluyla çocukların, mutlu ve özgür olabilecekleri bir ortamda etkili öğrenmesi sağlanır. Oyun tekniğinde konular öğrencilerin zevk alabilecekleri etkinliklere dönüştürülerek öğrencilerin derslere karşı ilgi düzeyleri arttırılabilir. Bu teknik sayesinde aynı zamanda yeni kavramların öğretilmesi ve öğretilenleri akılda tutma süresi de uzatılabilir (Aykaç, 2005: 162). Çocuğun psikolojik gelişimi açısından, oyuncak müzeleri rolü büyüktür. Bu müzelerde sadece çocuklar değil, yetişkinlerin de geçmişi hatırlayarak hoş duygular yaşamalarını sağlar. Bu durum hoşlanarak yapılan etkinliğin kalıcı olduğunu hatırlatmaktadır. Müzelerde koleksiyon avı oyunu, kimlik kartları oyunu, harita oyunu ve simulasyon (Benzetim) yazılımları veya oyunları öğretici amaçlı kullanılabilmektedir (Mercin, 2006: 46). Müze içerisinde yapılacak olan eğitsel etkinlikler yine çocukların gelişim seviyeleri dikkate alınarak gerçekleştirilmelidir. Özellikle ilköğretim öğrencileri açısından, katılımlı tur etkinlikleri olumlu yaşantılar sunmaktadır.

İlköğretim öğrencilerinin aktif hayal güçleri dikkate alınırsa, onları rol oynama, hikaye anlatımı, yaratıcı drama gibi duyusal anlatımlı etkinliklerle öğrenmeye motive etmek gerekmektedir (Arı, 2010: 22). Müze binası içerisinde yapılabilecek etkinliklere ilişkin olarak Buyurgan ve Mercin (2005:101) şu şekilde örnekler vermişlerdir:

“…müzede bulunana eserlerin müzeye getirilmeden önceki aşamalarını anlatan belgesel filmler, slayt ya da multivizyon gösterileri; rehberli turlar veya rehber olmadan

(20)

 

ancak müzeyi ve eserleri tanıtıcı bant kayıtlarının kişisel olarak kullanılabilen kulaklıklarla dinlenilerek gerçekleştirildiği bireysel turlar; müze eğitim veya pedagogların gözetiminde yaptırılacak drama, oyunlar, testler, uygulama çalışmaları (workshop), dokunma (hands-on), eser eleştirisi, bir eser hakkında serbest tartışma, yazı yazma vb. gibi eğitim etkinlikleri...”

Müzede gerçekleştirilen etkinliğin öğrenci kazanımlarını kalıcı kılması bakımından, müze ziyareti sonrasında da etkinlikleri pekiştirici uygulamalara yer verilmelidir. Daha sonra, istenirse, belli konular ve öyküler müzede veya başka bir ortamda drama yöntemi ile oyunlaştırılır. Öğrenciler bu yaşantıları resme aktarabilecekleri gibi, müzeyi tanıtan afiş, broşür veya üç boyutlu tasarımlar, kil çalışması vb. yapabilirler (Arı, 2010: 23). Tüm bu bilgiler ışığında Görsel sanatlar öğretmenlerinin müzelerden bir kaynak olarak oyuna dayalı öğrenme yöntemine göre hazırlanmış etkinlikleri kullanmaları görsel sanatlar eğitimi dersini uygulayabilmeleri için örnek programların hazırlanmasının ve program oluşturma konusunda araştırmalar yapılmasının önemli olduğu ifade edilebilir.

Görsel Sanatlar eğitimi dersi programı kapsamında, oyuna dayalı öğrenme yaklaşımına göre hazırlanmış müze etkinliklerinin uygulanması eğitim programında yer alan kazanımların, öğrencilere kazandırılabilmesi bakımından önemlidir. Çünkü, bir öğrenme ortamı olarak kabul edilen müzelerde öğrencilerin oyuna dayalı etkinliklerde bulunması, öğrencilerin aktif olarak katılımını sağlayarak farkında olmadan öğrenmelerini destekler. Bu bakış açısından hareketle araştırmada, Görsel Sanatlar Dersi, müze kaynaklarını kullanarak oyuna dayalı öğrenme yaklaşımına göre hazırlanmış etkinliklerle gerçekleştirilmiş, elde edilen bulgular yorumlanarak oyuna dayalı müze etkinliklerinin öğrenci erişi ve Görsel Sanatlar Dersine karşı tutumları üzerine etkisi ortaya koyulmuştur.

1.2.Problem Cümlesi

İlköğretim II. kademe 6.sınıf Görsel Sanatlar dersinde, “Müze Bilinci” öğrenme alanının uygulanmasında, geliştirilen oyuna dayalı müze etkinliklerinin öğrenci erişi ve Görsel Sanatlar dersine karşı tutumları üzerinde bir etkisi var mıdır?

(21)

 

1.2.1. Alt Problemler

1. Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programında yer alan etkinlikler ve oyuna dayalı müze etkinliklerinin uygulandığı deney grubu öğrencileri ile sadece Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programında yer alan etkinliklerin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin erişi puanları arasında farklılık var mıdır?

2. Öğrencilerin Görsel Sanatlar Dersine karşı tutumlarında, Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programında yer alan etkinlikler ve oyuna dayalı müze etkinliklerinin uygulandığı deney grubu öğrencileri ile sadece Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programında yer alan etkinliklerin uygulandığı kontrol grubu öğrencileri arasında bir farklılık var mıdır?

1.3. Araştırmanın Amacı

İnsanın yalnızca akıl yönünün geliştirilmesi, var olması için yeterli değildir; aynı zamanda duygu değerlerine de sahip olması gerekmektedir. Toplumların kalkınması anlamında sanat eğitiminin yeri çok büyüktür. Çağdaş bir toplumda, araştıran, sorgulayan, üreten, sorunlara farklı bakış açısı kazanabilen, saygılı, hoşgörülü, paylaşımcı bireylerin yetişmesinde sanat eğitimin önemi daha da artmaktadır.

Sanat eğitiminin; araştırıcı, inceleyici, sorgulayıcı bir kimlik kazandırmak, entelektüel bakış açısını geliştirmek, kişinin kendini tanımlamasını olanaklı kılmak, eleştirel bakış açısı ve olasılıkları tahmin edebilme gücünü kazandırmak, özgün ve yaratıcı bir anlayış geliştirmek, sorunlarıyla başa çıkabilme gücünü sağlamak gibi sayısız işlevi vardır.

Bilim ve teknolojinin sürekli ve hızla değişim göstermesi, dünyanın bu hıza ayak uydurmasına, bu yeniliklere karşı kendini yenileyebilen çağdaş bireylere ihtiyaç duyulmasına neden olmaktadır. Uygar bir toplum oluşturacak olan bu bireylerin nitelikli bir eğitim alması gerekmektedir. 21. Yüzyıl da artık öğretmenin anlattığı öğrencinin dinlediği klasik yöntemler önemini yitirmiştir. Öğrenmenin daha etkili ve kalıcı olması için farklı öğretim yöntem ve teknikler kullanılmaktadır. Aynı zamanda farklı öğrenme mekanları da öğrenmenin daha eğlenceli ve istekli hale gelmesine neden olmaktadır. Bu yeni olgular, ilk ve ortaöğretim okullarında okutulan Görsel Sanatlar dersi için program

(22)

 

değişikliğine olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. İlk olarak Resim-İş adı altında verilen bu ders Görsel Sanatlar olarak değiştirilmiştir. Program içerik olarak daha da zenginleştirilmiş, öğrencinin aktif katılımını sağlayacak etkinlikler düzenlenmiş, öğrenmenin daha kalıcı ve etkili olması için farklı öğrenme mekanlarının kullanılmasına olanak tanınmıştır.

“Müze; arkeoloji, sanat, kültür, bilim ya da insanı ilgilendiren, insanın yaşamında yer alan her türlü ürünü toplayan, onları koruyan, sergileyen, geçmiş ve gelecek arasında köprü görevi gören; eğitim, bilgilendirme ve araştırma imkanları sunan, kar amacı gütmeyen, bireylerin zevk almasını sağlayan, öğrenmeyi ve yaratıcılığı kolaylaştıran ve sürekliliği olan mekanlardır” (Buyurgan ve Mercin, 2005: 31). Müzelerin, geçmişin izlerini taşıyan ve günümüze ışık tutan nesneleri bünyesinde toplamak, bulundurmak, korumak ve sergilemek gibi görevleri vardır. Bu görevlerinin yanı sıra XIX. yüzyılın başında müzeler eğitim görevini de üstlenmiştir.

Bu araştırmanın amacı, müzeyi daha etkili bir öğrenme mekanı haline dönüştürmek için eğitsel oyunların etkisini tespit etmektir. Bu amaçtan hareketle, en önemli öğrenme mekanları olan müzelerin, eğitimdeki yeri, önemi ve gerekliliği hakkında açıklamalardan sonra okullarda Görsel Sanatlar dersinde müze eğitimini daha etkili bir şekilde verebilmek amacıyla oyun tekniği incelenmiş ve değerlendirilmiştir.

Müze ve galerilerde sunulan öğrenme, sınıf ortamında sunulanları tamamlayıcı niteliktedir. Müzede öğrenciler aktif bir biçimde çalışma fırsatı bulur. Bazı çocuklar sınıf içinde fark edilemeyen ilgi ve yeteneklerini müze ziyareti sırasında gösterme fırsatını yakalayabilir. Böyle durumlardaki öğrenme daha verimli olur. Bu nedenle okullarla müzelerin işbirliği içerisinde olması gerekir (Buyurgan ve Buyurgan, 2007: 76-78). Müze ziyaretlerinde öğrencilere öğretilecek olan bilginin sunuş şekli müzenin işlevine ve ortamına göre değişiklik gösterebilir. Bu farklı öğrenme mekanlarında birçok yöntem ve teknik kullanılarak verimli bir eğitim verilebilir. Belki de en etkili ve eğlenceli olanı oyun yöntemidir. Oyun çocuğun dünyasında önemli bir yere sahiptir. Oyun yoluyla öğrencinin dikkati hep canlı kalır ve öğrenme daha zevkli bir hale dönüşür.

(23)

 

Oyun insanlık tarihi kadar eskidir ve çağdaş uygarlık oyunun önemini anlama ve bu faaliyeti değerlendirme çabası içindedir. Oyun çocuk gelişiminde doğal bir araç ya da yetenektir. Oyun; yapısı itibariyle yaratıcı, orijinal, yenilikçi ve imgeseldir. Her çocuk oynar. Oyun çocuğa kendini tanımayı öğretir. Çocuk oyun yoluyla kendi güçlerini sınamakta, atılıma girişmektedir. 21. yüzyılda, gittikçe artan bir şekilde oyun aktiviteleri eğitim programlarının ayrılmaz bir parçası haline dönüşmektedir (Pehlivan, 2005: 8-11). Özellikle çocuklar için oyun, vazgeçilmezdir. Aynı zamanda, öğretimin de öğrencilerin doğal eğilimlerine uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. Eğitim-öğretimde oyunlara yer vermenin dersleri daha ilginç duruma getireceği ve güdüleyeceği düşünülmektedir.

1.4. Araştırmanın Önemi

Eğitimin her alanında olduğu gibi sanat eğitiminde de öğretim yöntemleri ve çocuk yetiştirme anlayışı değişmelidir. Tüm araştırmalar gösteriyor ki, öğrenme sadece ezbere dayanan bir süreç olmaktan çıkarılmalı ve anlamayı, düşünmeyi, sorgulamayı, sentez yapabilmeyi amaçlayan bir süreç olmalıdır. Bu da ancak öğrencinin aktif katılımıyla gerçekleştirilebilir.

Sanat eğitimi; kendi kültürünü ve dünya sanatını tanıtmayı, eleştiri yapabilmeyi, yaratıcı, yapıcı, üretken gençleri yetiştirmeyi, uygulama çalışmalarında kendini ifade edebilmeyi ve yaratıcılığını geliştirmeyi hedeflemelidir. Aynı zamanda sanat eğitimi programlarında müze eğitimine de yer verilmelidir. Müzeler en verimli öğrenme mekanlarıdır. Müzede gerçekleşen öğrenme, daha istekli, heyecan verici ve kalıcı olur. Programda yer alan uygulamalar öğrencilerin yaratıcıklarını geliştirmeyi hedeflemelidir. Etkili bir öğrenme için, salt klasik yöntemler yerine çağdaş, öğrenci merkezli yöntemler kullanılmalıdır. Ders kapsamında öğrenciler bazen farklı mekanlarda eğitim görmeli ve monotonluktan uzaklaştırılmalıdır (Buyurgan ve Buyurgan, 2007: 18-19).

Öğretim programlarında öğrencinin aktif olarak katılımını sağlamak, öğrenmeyi daha eğlenceli hale getirmek, farklılaştırmak ve kalıcılığı sağlamak için bilinen yöntemleri destekleyecek yeni yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenledir ki araştırmanın önemi, genel anlamda sanat eğitiminde, özel anlamda müze eğitiminde etkili ve kalıcı öğrenme konusunda katkı sağlamaktır.

(24)

 

Bu araştırma, Görsel Sanatlar dersinde müzelerden yararlanılması sonucunda öğrencilerin derse yönelik akademik becerilerinin ve kalıcılıklarının ölçülecek olması bakımından önemlidir. Ayrıca görsel sanatlar dersinin uygulanacak etkinliklere yönelik durumu belirlenerek ileride yapılacak yeniliklerin ne yönde olması gerektiğine yönelik fikir verebilmesi açısından da önemlidir.

1.5. Varsayımlar

1. Deney ve kontrol gruplarına rastgele (şans, random) yöntemiyle atanan sınıflardaki öğrencilerin bilgi düzeyleri denktir.

2. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin Görsel Sanatlar dersine karşı tutumları başlangıçta denktir.

1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırmacı tarafından deney veya kontrol grubu lehine farklılık oluşturulmamasına özen gösterilmiştir.

2011-2012 eğitim-öğretim yılı Ankara Elmadağ Namık Kemal İlköğretim Okulu II. Kademe 6/A sınıfı 28 öğrenci ve 6/B sınıfı 28 öğrenci ile sınırlandırılmıştır.

Araştırma, İlköğretim Görsel Sanatlar Programı Müze Bilinci ve Görsel Sanatlarda Biçimlendirme Öğrenme Alanı ile 1, 5 ve 9 no’lu kazanımlarla sınırlandırılmıştır.

Bu araştırmada uygulama alanı, Ankara Devlet Resim ve Heykel müzesi ve araştırmada elde edilen veriler, erişi testi ve tutum ölçeğinden elde edilen puanlarla sınırlıdır.

1.7. Tanımlar

Müze: Arkeoloji, sanat, kültür, bilim ya da insanı ilgilendiren, insanın yaşamında yer alan her türlü ürünü toplayan, onları koruyan, sergileyen, geçmiş ve gelecek arasında köprü görevi gören; eğitim, bilgilendirme ve araştırma imkanları sunan, kar amacı gütmeyen, bireylerin zevk almasını sağlayan, öğrenmeyi ve yaratıcılığı kolaylaştıran ve sürekliliği olan mekandır (Buyurgan ve Mercin, 2005: 31).

(25)

 

Müzede Eğitim: Öğretmen tarafından organize edilen, 1-Müze ziyareti öncesi öğretmen hazırlıkları, 2-Müzede sorumluluklar, 3-Müze ziyareti sonrası yapılabilecek çalışmaları içeren programlı bir müze ziyareti sürecidir (Buyurgan, 2007: 86).

Oyun: Belli bir amaca yönelik olarak, fiziksel ve zihinsel yeteneklerle belirli bir yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, sosyal uyumu, zeka ve beceriyi geliştiren, aynı zamanda eğlendiren etkinliklerdir (Çoban, 2006: 6).

Eğitsel Oyun: Eğitsel oyunlar öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesini sağlayan ve daha rahat yerlerde tekrar edilmesine olanak veren etkinliklerdir (Demirel, 1999: 123).

(26)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Müze Kavramı

Müze kelimesine ilk çağlarda Ege havzasında büyük bir medeniyet kurmuş olan Akalar’ın lejantlarında rastlanır. Müze fikri, ilk defa bir bilimsel amaca hizmet edecek bir saha teşkil etmekten ziyade, insanların güzel sanatlara ruhen bağlı olmalarından doğmuştur. Akalar’ın en büyük tanrısı Zeus’un (Romalılar buna Jupiter derlerdi) Muses- Müz denilen dokuz tane kızı vardı. Bu kızlardan her biri güzel sanatlardan birini himaye ederdi. Pindus Dağı’nda otururlardı. Müzler daha sonra Olimp’in yamaçlarında Parnasos’a gelerek yerleşti. Müzeler bu tepede onlara tahsis edilmiş binada (müze) barınırlardı (Buyurgan ve Mercin, 2005: 29). Birçok araştırmacıya göre bugün kullandığımız “müze” sözcüğü Grekçe “mouseion” kelimesinden türemiş olup, Yunan Mitolojisinde “Musa’lar” (ilham perileri) adı verilen tanrıçalara adanan tapınak ve “Atina’da Musa’lara ayrılan tepe” anlamına gelmektedir.

Bu sözcük “museum” şeklinde Latince’ye ve diğer dünya uluslarının dillerine geçmiştir. Müze fikrine hizmet eden ilk kurum güzel sanatlara ayrılmıştır. M.S. (Milattan sonra) II.yüzyılda yaşamış Yunanlı yazar Pausanias’dan nakledildiğine göre; Atina Akropolü’ndeki büyük tören kapısı Propylon’un sol kanadına bitişik bir binada resim koleksiyonlarının sergilendiği bir galerinin olduğu ve buranın da halka açık bulunduğu belirtilmektedir (Mercin, 2002: 42). İnsanlar sanat eseri olarak kabul ettikleri nesneleri bu tapınaklara bırakırlardı. Bu durum tapınakları sanat eserlerinin toplandığı yerler konuma getirdi.

Müzeler, antik dönemde birer tapınaktı bu nedenle bu tapınaklar, tarihte bilinen ilk müzelerdir. Ancak daha önce de Paleolitik Çağ mezarlarında da değerli eşyaların saklandığını görmekteyiz. Eski Mısır’da ve Mezopotamya uygarlıklarında değerli eşyaların mezarlarda, saraylarda ve tapınaklarda toplandığı bilinmektedir. Bu eşyaların toplanmasında dini kaygılar ve güç gösterisine yönelik bir çaba hakimdi (Keser, 2005: 229).

(27)

İnsanlar, hem doğaya karşı üstünlüğünü ve mücadelesini hem de bilinmeyen güçler karşısındaki korkusunu ve saygısını ortaya koyan, kendi yaratıcı güçlerini gün yüzüne çıkaran ve kanıtlayan eserleri korumaya devamlı özen göstermişlerdir. Tarihin her döneminde insanlar tarafından bu tür eserler ortaya konulmuştur. Dinsel açıdan önemli saydıkları, tapınaklara ve dinsel törenlerle ilgili kutsal mekanlara hediye amacıyla bırakılan ve adak olarak kabul edilen çeşitli objeler, daha sonra oluşacak olan koleksiyonculuğun ve müzeciliğin temelini oluşturmaktadır (Gerçek, 1999:3).

2.1.1. Müzenin Tanımı

Müze çok kısa anlamı ile, “zamanda ve mekanda dağınık bir takım objeleri, kolaylık olsun diye, bir tek çatı altında toplamak ve bu objeleri inceleme, etüt etme ve zevk alma amacıyla yerleştirmek için düşünülmüş bir binadır”. Ayrıca müze, “sanatsal düşüncenin gerçek bilincini oluşturan ve gelişmesini pekiştiren en rasyonel alandır (Şapolyo, Akt. Buyurgan ve Mercin, 2005: 29).

Sözen ve Tanyeli (2001) müzeyi, “sanatsal, kültürel, tarihsel veya bilimsel ürünlerin sürekli olarak sergilenmesi amacıyla yapılan ya da kendisi sıralanan bu nitelikleri nedeniyle halka açık tutulan yapı” (s.169) olarak tanımlamışlardır. Keser (2005) ise müzeyi; “ilgi ve değeri devam eden ve insan eliyle yapılmış olan bölgesel teknoloji, bilim, zanaat ve sanat eserlerini toplama, koruma, araştırma ve sergilemeye adanmış bina, kuruluş” şeklinde tanımlamıştır (s.228).

Müzeler Rose’a göre; sergilerinde insanlığın buluş ve eserleri bizzat görmeyi, fikri ve ruhi inançlarının görsel örneklerini gözümüzün önüne seren, özellikler donuk ve bulanık kalmış olan görüş ve düşünceleri açıklığa kavuşturmayı sağlayan kurumlardır (Akt. Mercin, 2006: 27). Shaw’a göre; tarih ya da bilim kitaplarında yer alan bilgilerin, nesneler aracılığıyla canlandırıldığı mekanlardır. De’Haan ise; müze, geçmişe bakarak insanların kurumsallaşmış bir nostalji yaşamasını sağlayarak, tarihsel hafıza içerisinde iç görüye varılarak ve öz kimliği buldurarak geçmiş, bugün ve gelecekle ilgili düşünsel tasavvurlar yetisi oluşmasına katkı sağlar şeklinde tanımlamıştır (Akt. Göğebakan, 2009: 55).

(28)

Çağdaş anlamıyla müzeyi Madran; “toplumun ve gelişiminin hizmetinde olan, halka açık, insana ve yaşadığı çevresine tanıklık etmiş malzemelerin üzerinde araştırmalar yapan, toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan ve sonunda inceleme, eğitim ve zevk alma doğrultusunda sergileyen, kar düşüncesinden bağımsız, sürekliliği olan bir kurum” olarak tanımlamaktadır (Akt. Şahan,2005: 488). Müze’yi Fazlıoğlu ve Fazlıoğlu (2009) ise şöyle tanımlamaktadır: “Müzeler, toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yer altı ve yer üstü zenginlikleri sergilemek, tarihin eski dönemlerinde yaşamış toplumları bilim ve sanat açısından inceleyerek, hem günümüzü hem de geleceği aydınlatmak, bireylerin geçmişi daha iyi tanımalarına olanak sağlamak amacıyla oluşturulmuş kurumlardır” (s.327).

Literatürü incelendiğimizde birçok bilim adamı ve eğitimcinin, müzenin tanımı zamanla farklı bakış açılarının katkılarıyla zenginleştirdiğini görüyoruz. Paykoç ve Baykal (2000) ise eğitim boyutunu ele alarak müze kavramına şöyle yaklaşmaktadır: “Temel eğitimde ve yaşam boyu eğitim sürecinde, müzelerden etkin olarak kullanılmasını içeren, çok yönlü öğrenme ve yaşam alanlarını kapsayan müze pedagojisi ortaya çıkmıştır. Bu durum eğitimde ve öğrenmede insan ve toplumla ilgili kaynakların ve yaşamın bir parçası olarak kullanılmasına öncelik vermektedir. Bu durum toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesi, o toplumun kendi kişiliğinin gelişmesi ve değişmesi açısından önemini ortaya koymaktadır.”

Müzelerin eğitim ve öğretimdeki yeri zamanla aşamalı olarak günümüze kadar gelmiştir. Her alanda olduğu gibi müzenin de eğitim boyutu giderek önem kazanmaya başlamıştır. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan “Müzeler İç Hizmetler Yönetmeliği’’nde müze, kültür varlıklarını tespit eden, bilimsel yöntemlerle açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve\veya geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, bedii zevkini yükselten, dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan daimi kuruluştur” şeklinde tanımlanmıştır (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1990, Madde 4).

Bilim teknolojinin yanı sıra eğitim ve öğretimdeki gelişmelere paralel olarak müzelerin de hedeflerinde ve işlevlerinde bazı açılımlara ve gelişmelere rastlamaktayız. Nalçakan ve Kandemir (2005); müzenin bireylerdeki zevki geliştirmek, tarih bilincini oluşturmak, bilgi üretip yaymak, farklı sosyal sınıflar için ortak alışkanlıklar yaratmak,

(29)

farklı grupları aynı idoloji çerçevesinde toplamak gibi bir çok işlevselliğin yanında toplum için sadece sınırlı ve yerel öneme sahip kuruluşlar değil, özellikle dünyada yaşanan hızlı değişimin de yansıması olarak küresel bütünleşmeye katkıda bulunan öğelerden biri olduğunu vurgulamıştır. Tucker (1996) ise müzenin eğitim yönünü ele almış ve müzelerin çağdaş sanatları kapsayacak şekilde, halka ulaşabilecek yayınlarıyla ve öğrencilerin eğitim sürecinde ya da eğitim dışında doğrudan etkileşim içinde olması özellikleriyle, konferans, sempozyum ve birçok aktiviteleriyle topluma olan katkılarının oldukça farklılaştığını belirtmiştir (Akt. Mercin, 2006: 27). Artık müzeler 21. yüzyılda, sadece gezilip görülen mekanlar olmaktan çıkmış eğitimin zevkle verildiği kültür ve eğlence merkezleri olmuştur.

Müzeler toplama, koruma, belgeleme ve sergileme işlevlerinin yanı sıra eğitimi de hedeflemişlerdir. Halka karşı bu sorumluluklarını yerine getirmeyi amaçlayan birçok müze 2000’li yıllarda farklı etkinlikler yapmakta ve insanların bilinçli bir müze gezisi yapabilmeleri için personel eğitimine önem vermektedir. İster klasik, isterse çağdaş anlamda olsun müze Buyurgan’a (2005) göre; “arkeoloji, sanat, kültür, bilim ya da insanı ilgilendiren, insanın yaşamında yer alan her türlü ürünü toplayan, onları koruyan, sergileyen, geçmiş ve gelecek arasında köprü görevi gören; eğitim, bilgilendirme ve araştırma imkanları sunan, kar amacı gütmeyen, bireylerin zevk almasını sağlayan, öğrenmeyi ve yaratıcılığı kolaylaştıran ve sürekliliği olan mekandır” (s.31).

Diğer taraftan uluslararası müze kuruluşlarının tanımları incelediğimizde de genel olarak ortak bir noktada buluşulduğu anlaşılmaktadır. Gerçek’in (1999) aktarımına göre; ICOM (Uluslararası Müzeler Birliği [The International Council of Museum] müzeyi; "Müze, toplumun ve toplum gelişiminin hizmetinde olan araştırma, eğitim, eğlence amaçları ile insana ve çevresine ilişkin maddi kanıtları toplayan, muhafaza eden, araştıran, ileten, sergileyen, kamuya açık olan, kâr amacı gütmeyen bir kurumdur’’. İngiltere Müzeler Birliği (The Museum Association of United Kingdom) 'nin tanımı ise; “Müze kamu yararı için maddi kanıtları ve bu kanıtlarla ilişkili bilgileri toplayan, belgeleyen, muhafaza eden, sergileyen ve yorumlayan bir kurumdur” şeklindedir. Amerikan Müzeler Birliği'nin (The American Association of Museum) tanımı da şöyledir; "Müze, varlığının başlıca amacı geçici sergiler düzenlemek olmayan, federal ve eyalet vergilerinden muaf olan, topluma açık olup, toplum çıkarları çerçevesinde yönetilen, sanatsal, bilimsel, tarihsel ve teknolojik materyaller de dâhil olmak üzere, eğitimsel ve kültürel değerlere sahip nesne ve örnekleri koruyan,

(30)

inceleyen, yorumlayan, bir araya getiren ve toplumun öğrenmesi ve eğlenmesi için sergileyen kar amacı gütmeyen daimi bir kurumdur. Bu nedenle müzeler ihtiyaçları karşılayan botanik bahçelerini, zooloji parklarını, akvaryumları, tarihî kuruluşları, tarihî evleri ve mekânları da kapsamaktadır.

Müzelerin işlevleriyle ilgili tanımlama ve bakış açısı farklılıkları birbirini izlemektedir. Nalçaoğlu’na (2003:46) göre; tüm tanımlamalardan müzenin gerçek anlamda kamusallığı ile ilgili önemli bir sonuç çıkarabiliriz. Müzeler aslında içinde bulunduğu nesneler ve bu nesnelerin bize söylediği öyküler için olduğu kadar, sergilemenin heyecanı, büyüsü için ziyaret edilirler. Bir müzenin, içinde bulunduğu topluluğun müzesi kılan şey, işin yapıldığı yerin “bize ait bir mekan” olduğu duygusudur.

Müzelerin toplama, sergileme ve koruma gibi görevleri herkes tarafından dile getirilen ortak ifadelerdir. Fakat müzelerin eğitim fonksiyonunun dile getirilmesi müzeyi cansız bir kurum kimliğinden kurtarıp yaşayan bir varlık olma kimliğine soktuğu söylenebilir. Çünkü eğitim sürekli var olan bir olgudur. Bu süreklilik içerisinde müze, eğitimin bir parçası olmaktadır (Mercin, 2006: 28). Buyurgan ve Mercin’e (2005) göre; insanlardaki biriktirme, saklama alışkanlığı yeni bir olgu değildir. Antik dönemlerden beri biriktirme, koleksiyon oluşturma isteği ile ortaya çıkan müzeler, geçen zaman içerisinde kendilerini yenilemiş ve geliştirmişlerdir. Böylece müze türlerinde de hem idari, hem de koleksiyonlar bakımından değişiklikler meydana gelmiştir. 21. yüzyılda müzelerin sayıları giderek artmaktadır. İlk zamanlarda çoğunlukla arkeoloji ve etnoğrafya ağılıklı olan müzeler, şimdilerde yüzlerce türe ulaşmıştır.

Eğitimin aktif nitelik alması ve görsel eğitim araçlarının eğitim yöntemi olarak benimsenmesiyle birlikte 21. yüzyılda, müzelerin ideal bir eğitim kurumu olarak eğitimcilerle keşfedilmesi, müzelerin de aktif öğrenmeye verecekleri katkılarının farkına varmaları, eğitim-müze işbirliğini doğurmuştur. Bundan sonra müzeler örgün eğitim yanında, hazırladıkları eğitim programları ile etkin öğrenme olanakları sunan yaygın eğitim kurumları olarak çalışmaya başlamışlardır. Böylece eğitim, müzelerin önem verdikleri amaç olmuştur. Çağdaş eğitim anlayışına göre müze;

(31)

• Kişileri düşünmeye zorlar,

• Gözlem yaptırarak ilişkiler kurdurur,

• Kişiye bilgisini geliştirme yolları öğretir, bu bilgileri karşılaştırma alışkanlığı kazandırır,

• Karşıtlıkları gösterir, belli bir yorumla sonuca ulaştırır,

• Bireyde gözlem, mantık, yaratıcılık, hayal gücü ve beğeni duygusunun oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunur,

• Geçmişi gözler önüne serer, geçmişle günümüzü karşılaştırır, günümüze gelene kadar olan gelişmeleri gösterir,

• Aynı zamanda gelişimin kaçınılmaz olduğunu, geleceğin de bugünden farklı olacağını öğretir,

• Doğru tarih bilincini edindirir (Abacı, 2003: 4).

Özellikle 2000’li yıllarda öğrenme ve öğretim de müzelerin kullanımıyla birlikte uygulanan yöntemlerde değişme ayak uydurmuştur. Bugün var olan kurumlardan ikisi “Eğitim kurumları” ve “Müzeler” birçok araştırmaya konu olmuştur ve bundan sonra da konu olacaktır. Müzeler, sözlüklerde yer aldığı gibi bir sürü eşyaların bulunduğu binalar değil, topluma gelecek yaratmak için faydalanılacak birimlerdir. Toplumsal eğitim ve araştırma kurumlarıdır. Müzelerde “Tarihin Ayak İzleri’ni görürüz. Bunu iyi algılar ve araştırırsak, üzerinde çalışırsak, yeniden yaratılan ürünlere kendi kimliğimizi verebilir ve gelecekte toplum olarak kendimize başarılı bir yer bulabiliriz (Genim, 1995: 16).

2.1.2. Müzelerin İşlevleri

Müze, işlevleri oldukça geniş olan bir kurumdur. Müzelerin hemen hemen hepsinin ortak amacı; toplama, koruma, belgeleme, sergileme ve eğitim olarak sıralanabilir. Buyurgan ve Mercin (2005: 55-63) müzelerin işlevlerini şöyle sıralamaktadır:

Müzelerin Toplama İşlevi: Müzelerin eserleri bir çatı altında toplama isteği,

onların zaman ve mekânda, dağınık bir takım objeleri kolaylıkla izlenmesini sağlamak amacından kaynaklanmaktadır. Müzeler, eskiden olduğu gibi 21. yüzyılda işlevsel amaçlarından biri olan toplama görevini farklı biçimler de yerine getirmektedirler.

(32)

Toplama işlevlerini, satın alma, kazılar sonucu elde etme, bağış yapma ve değiş tokuş yoluyla yerine getirmektedirler.

Müzelerin Belgeleme (Arşivleme) İşlevi: Müzelerin bu işlevi,

koleksiyonlarındaki eserlerin hem kolayca bulunabilmeleri, hem de kaybolmamalarını sağlamak içindir. Belgelemede farklı yöntemler kullanılabilir. Yapılacak belgelemeler, eserlerin kronolojik sıralamasına göre olabileceği gibi, yine kronolojik sıraya göre belli dönemler ciltler hâlinde saptanabilir. Koleksiyonlardaki eserlerin tek tek etiketlenmesi ve bunların fotoğraflanması çok yararlı olur. Hatta 21. yüzyılda teknolojik araç-gereçlerden (slâyt, video kamera, CD, bant kayıtları vb.) yararlanılarak, belgelemenin daha kalıcı ve işlevsel olması sağlanabilir.

Müzelerin Koruma İşlevi: Müzelerin koleksiyonlarındaki eserleri koruma işlevi

belki de en zorudur. Çünkü yüzyıllar önce yapılmış birçok eşya ya da eser, hem iklim hem de kimyasal özellikler dolayısıyla, bozulmaya ve çürümeye yüz tutmaktadır. Müzelerdeki koruma işlevi üç kısımda ele alınmalıdır: Konservasyon, restorasyon ve depolama.

Müzelerin Sergileme İşlevi: Sergileme, müzedeki eserlerin insanlarla buluştuğu

bölümü oluşturur. Müzelerin yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi ziyaretçisinin çokluğuna ve fonksiyonlarını yerine getirebilmesine bağlıdır.

Müzelerin Eğitim İşlevi: Müzeler eskiden var olan sorumluluklarının yanı sıra,

bugün eğitim görevini de üstlenmişlerdir. Çünkü müze ziyaretlerinin sürekli olması, kültürlerarası iletişimin canlı tutulabilmesi ve eğitim sürecinde önemli bir rolü olduğunu benimsetebilmek için eğitsel görevini yerine getirmesi gerekmektedir.

Müzelerin eğitimdeki önemi noktasında yapılan araştırmalar göstermiştir ki artık öğrenme, kitapla veya okulla sınırlı değildir. Bireylerin hem duyuşsal, hem devinişsel, hem de bilişsel yönden eğitilebilmeleri için müzelerin uygun mekanlar olduğu kabul edilmektedir.

Müzelerin eğitim açısından etkin bir kurum olması, diğer görevleri yanında daha önemli olduğu çok önceden belirlenmiştir. 21. yüzyılda ise bu gerekliliğin tartışılmasından çok, müze eğitimi nasıl ve hangi yöntemlerle verilmesi gerektiği

(33)

üzerinde durulmaktadır. Müze eğitiminin özellikle sanat eğitimi alanında dahil olmakla birlikte birçok alanda kullanılabileceği hatta bireyin yaşantısına ömür boyu var olabileceği kabul edilmektedir.

Yirmi birinci yüzyılın başlarında, müzelerin sayısında ve çeşidinde olan artış ve gelişme, demokratik toplumların tarihe, kültüre ve sanata olan ihtiyacını ve ilgisini yansıtır. Bu anlamda müzeler arkeolojik, etnografik, kültürel, sanatsal ve tarihsel değerleri olan eserleri ve buluntuları barındırma ve gelecek kuşaklara aktarma işlevini de üstlenmişlerdir. Elbette bu işlevi yerine getirebilmenin en iyi yolu, bir eğitim kurumu gibi çalışmaktır.

Adıgüzel’e (2000: 132) göre; “müzeler her yaş insanı için ideal öğrenme ve kültür ortamıdır. Yaşamla bağlantılı olarak verimli kullanılmasını ve yaşatılmasını amaçlar. Bu yönüyle toplumsal kaynakları, insanları, eğitim, sağlık, kültür gibi kurumları, öğretmeni, öğrenciyi, anne ve babayı kültür, iletişim ve aktif bir öğrenme ortamı olarak bir araya getirebilecek bir bilgi alanı özelliği taşır.”

2.1.3. Müze Eğitimi ve Önemi

İlk zamanlarda müzecilik objeleri bulma, toplama, koruma ve sergileme anlayışıyla sınırlıydı. Fakat daha sonraları çağdaş müzecilik anlayışı ile eğitim işlevleri de ön plana çıktı. Böylece zamanla müzeler giderek daha etkin mekanlara dönüştü. 2000’li yıllarda artık müzelerin en önemli işlevlerinden birinin de eğitim olduğu düşünülmektedir.

“Müzelerin eğitimsel rolü çok geniş kapsamlıdır. Müzede eğitim, müzenin kendisi kadar eskidir. Mısır’da Alexandreis’da (bugün İskenderiye) M.Ö. 3. Yüzyılın ortalarında Ptolemaios tarafından sarayda bir müze kurulması bunun en bilinen en erken örneğidir. Museion-Musa’lar mabedi adı verilen sarayın bu bölümünde; konuşma salonları, bilimsel aletlerin sergilendiği salonlar, sanatseverlerin korunduğu ve sergilendiği salonlar ile büyük bir kütüphane yer almaktaydı. Dönemin ünlü filozof ve bilginleri toplandığı bu yapı, adeta bir üniversiteyi andırmaktaydı” (Fazlıoğlu ve Fazlıoğlu, 2009: 329).

(34)

Her müzenin sunduğu eğitim kendine özgüdür. Müzeler eserleri sadece sergilemekle kalmayıp, bireylerin eserler hakkında bir bağ kurup gerçek objeler karşısında düşünmeye zorlayan kurumlar olmuştur. Tüm dünyadaki pek çok ülkede şu anda müze eğitimi, sağlam bir uygulama bünyesinin hazırladığı, deneyimli ve işine bağlı görevlilerin yerlerinde bulundukları ve son derece sağlam temellenmiş bir kendine güvenin ortaya çıktığı bir noktaya ulaşmıştır. Müze eğitimi artık müze dünyasında iyi yönetilen bütün müzelerin yaşamsal ve ayrılmaz bir parçası ve eğitim alanında da devletin aydınlatıcı sunumunun temel bir yönü olarak kabul edilmektedir (Hooper ve Greenhill, 1991/1999: 84). Buyurgan ve Demirdelen (2009) müze pedagojisini şu şekilde ifade etmişlerdir: “İnsanlar arası iletişimi ve etkileşimi geliştirici bir alan olarak müze ve galerilerin her yaş insan için ideal bir öğrenme ortamı olmasını amaçlar” (s.65). Birçok eğitimci, araştırmacı ve bilim adamları müze eğitiminin önemi hakkında birbirinden farklı ama ortak hedefleri amaçlayan tanımlamalar yapmışlardır.

Müzelerin türü ne olursa olsun görevleri arasında toplamak, eseri tespit etmek, bilgileri kaydetmek, eserleri korumak ve onarmak, uygun bir şekilde sunmak olduğu kadar insanları eğitmek gibi de önemli bir görevi vardır. Ondokuzuncu yüzyılın başında müzelerin kuruluş amaçlarından biri eğitmek ve bilgilendirmekti. İnsanların içinde yaşadıkları dünya hakkında bilgi edinme fırsatına sahip olmaları için doğal dünyadan ve geçmişten nesneler biriktiriliyordu. Müzeler, temel olarak, uzun bir eğitim alma fırsatı olmamış insanların kendilerini eğitmek için yararlanabilecekleri eğitim kurumları olarak görülüyordu. Ayrıca müzelere toplumu birleştirme görevi verilmişti. Müzeler her sınıftan insanların aynı zeminde bir araya gelmeleri için uygun yerlerdi. Böylece müzeler ideal kurumlar olarak, öğrenme yoluyla gerçekleştirilen toplumsal eşitlik için kökten bir potansiyel sunan kurumlar olarak görülüyordu.

1920’lerde müzelerin eğitim rolü bu denli desteklenmiyor ve müzelerin kökten potansiyeli artık bu denli açık ifade edilmiyordu. Yeni yararlar öne çıkmıştı. Eskiden eğitim ve bakım aynı görevin iki bölümü olarak uygulanırken, artık iki ayrı çalışma alanı haline geldi ve uzman eğitim personeli atanmaya başlandı. Ne var ki, sergileme yöntemlerinin araştırma ve geliştirme konusu olması 1960’ların sonunu buldu. O zamana kadar pek çok müze, nesnelerin ziyaretçilerce nasıl anlaşılacağına önem vermeksizin onları kasalara dolduruyordu. Ama 1990’ların başında, dikkat nesnelerin biriktirilmesinden mevcut koleksiyonların kullanımına kayınca, müzelerin eğitim rolü

(35)

daha fazla vurgulanmaya başlandı. Müzelerin eğitim rolü her yönde büyümektedir. Ondokuzuncu yüzyılın başlarında müzeler aracılığıyla kendi kendini eğitim yönünde fırsatlar yaratılması vurgulanıyordu (Hooper ve Greenhill, 1991/1999: 28-29).

Genim (1994); öğretimin yanına eğitimi katabilmeliyiz derken, araştırma, merak etme duygusu kişisel eğitimin vazgeçilmez öğeleridir diyerek öğrenmenin de önemini vurgulamıştır.

Müzeler, işte bu duyguları harekete geçiren, körükleyen, toplumsal eğitime katkıda bulunan kurumlardır. Bu nedenle toplum olarak müzeleri sahiplenmeli ve çağdaş fonksiyonlarına ulaşabilmesi için hem devlet hem de toplum çaba göstermelidir.

Müze eğitimi yoluyla ziyaret eden bireylerin duyuşsal, bilişsel ve psikomotor özelliklerinin bir bütün olarak müze ortamında geliştirmesi, müzeleri canlı tutacaktır. Geçmiş, bugün ve yarınların anlamlı bir biçimde ilişkilendirilmesi ve kültürel varlıkları koruma bilincinin arttırılması açısından da müze eğitimin çok önemli bir rolünün olduğu ortadadır (Paykoç, 2003: 55). Allan (1963) müzelerin eğitim işlevini şöyle açıklamıştır: “ Uzun zaman öğretimin temeli kitap olmuştur. Günlük hayatın bize tanıdığı gibi üç boyutlu nesneler kullanılarak çok daha iyi sonuçlar elde edilebileceği zamanımızda anlaşılır. Böylece müzeler, sadece, zamanla veya insanların ilerlemelerinden dolayı ortadan kalkmak tehlikesi karşısında bulunan nesneleri muhafaza etmeye yarayan bir barınak olmaktan çıkarlar; bunlar, evrelerinin sonsuz imkanlarını, aynı zamanda uzun tarihini insanlara öğretecek dinamik birer kurum olurlar” (Akt. Buyurgan, 2006). Atagök’e (2003) göre;

Müzecilik anlayışı ve işlevlerinin gelişimi, elit anlayıştan popüler anlayışa doğru, içe kapanık/introvert bir tutumdan, dışa açık/extrovert bir uygulamaya yönelmiştir. Toplama ile başlayan nesne odaklı müzeolojik etkinlikler belgeleme, kataloglama ve koruma ile sürmüştür. Araştırma kadar, ekonomik, politik, eğitsel, kültürel ve toplumsal değişimler müzeleri insan merkezli bir konuma taşımıştır. Var olan koleksiyonların anlamını topluma açma gerekliliği müzeleri, 20.yüzyılda toplum ve insan olma bilincini ve yaratıcılığı yaygınlaştıran önemli bir eğitim kurumuna dönüştürmüştür (s.25).

(36)

21. yüzyılda Avrupa ve Amerika müzeleri, müze görevlerinin yanı sıra eğitimi ciddi olarak üstlenmişlerdir. Buradaki müzelerin çoğunda özel dershaneler ve atölyeler bulunmaktadır. Bu atölyelerde anaokulu çocuklarına gerçeğe yakın arkeolojik objeler verilmekte, onlardan kil ve hamurla kendilerine verilen objelerin aynısını yapmaları istemektedir. Böylece öğretmenin kontrolü altındaki anaokulu öğrencileri arkeoloji ve sanat tarihi ile küçük yaşlarda tanışmaktadır (Yücel, 1999: 90). Özellikle gelişmiş ülkelerde müzelerde eğitim faaliyetleri günden güne artış göstermektedir. Eğitim programlarında öğrencilere, öğretmenlere, yöneticilere, ailelere kısacası her kesimden her türlü bireye yönelik programlar yer almaktadır.

Özellikle okul programlarında öğrencilere, sanat ile kişisel bağlantı kurama deneyimi yaşatmak, onların çözümsel, kavramsal ve eleştirel yeteneklerini geliştirmek, fikirlerini paylaşmasını sağlamak, uygulama çalışmalarıyla anlama ve bilgilerini geliştirmek amacıyla müzelerden faydalanmaktadırlar (Buyurgan, 2006).

Amerika müzelerinin müze eğitimine verdikleri önemi Atik (2003:21) , çarpıcı bir örnekle şöyle açıklamıştır: “… ABD’de (Amerika Birleşik Devletlerinde) sanat müzelerinin müdürlerinin “National Endowment fort he Art” programının anketine verdikleri yanıtlara göre, halkın öğrenim ve eğitiminin arttırılması %94; güzel duyu görgüsünün yerleştirilmesi %92; kültürel geçmişin korunması %70; bulunduğumun anın ve geçmişin açıklanması %59; olumlu bir sosyal değişmeyi teşvik etme %20 ve halkı eğlendirme %9 oranında önemsenmektedir. Bu sonuçlar yurt dışındaki müzelerde eğitime ne derece önem verildiğinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Özsoy ve Mercin’de (2003) yapmış oldukları bir çalışmada; “Müzelerin birer eğitim kurumu gibi görülerek genç yaştaki bireylerin müzelere götürülmesi, onların erken yaşlarda alışkanlık kazanmalarını ve geleceğin potansiyel ziyaretçileri olabilmelerini sağlayacaktır. Böylece müze eğitimi sadece okul çağındaki eğitim etkinlikleri ile sınırlı kalmayacak, hayat boyu eğitimin yolunu da açmış olacaktır. Bu amaçla çoğu gelişmiş ülke, çocuklarını çok erken yaşlarda müzelerle tanıştırmakta ve bu yolla eğitim vermektedir” diyerek gelişmiş ülkelerde müzede eğitimin erken yaşlarda başladığını vurgulamıştır.

Müze, öğrencilere geleneksel sınıf ortamından farklı olarak, birinci elden deneyim sağlamaktır. Müzedeki öğrenme sınıftakinin aksine büyük ölçüde görseldir.

(37)

Müze eğitiminin kuşkusuz çok önemli amaçları vardır. Bu önemli amaçlarından bazıları; ziyaretçilerin düş gücünü uyarmak, onun duyusal uyanıklığını geliştirmek, kültürel düzeylerinin gelişimine katkı sağlamak, estetik-görsel duyarlılıkları kazandırmak ve ifade yetilerini geliştirmektir. Sınıf ortamında sağlanamayan, müzelerin bireyi gerçek nesnelerle karşı karşıya getirme olanağı, insanların yetenek ve becerilerini ortaya çıkarmadaki rolü, bireyin kalıcı öğrenmesinde büyük katkı sağlamaktadır (Tosun, 2009: 47). Ülkemizde bu konu ile ilgili olarak ilk örnek 2 Ekim 1995 yılında İstanbul’da ziyarete açılan Çocuk Müzesidir. Bu müzede ilk ve orta öğrenimindeki çocuklara müzeler tanıtılmakta ve sevdirilmektedir. Burada tarihi zenginlikleri koruma bilinci oluşturmaya yönelik eğitici etkinlikler yapılmaktadır. Çocukların müzelerde de öğrenme gerçekleştirebildiklerini ortaya koymak amaçlanmıştır.

İstanbul’daki Çocuk Müzesi’nde yapılan sergilemelerde, özgün eserlerin yanı sıra, maketler ile görsel materyallerle zenginleştirilmiştir. Böylece çocukların zihinlerinde canlandırma yapmaları sağlanmıştır. Müze ziyaretçileri üzerinde sürekli eğitici ve öğretici araştırmalar yapılmakta, bu doğrultuda müze eğitimi programları yürütülmektedir (Fazlıoğlu ve Fazlıoğlu, 2009: 332).

Şekil 2.1.

“Müze” ve “Eğitim” Kavramlarının Kaynaşma Süreci

Kaynak: Caston, 1989: 94

Şekil 2.1.’de Caston müze ve eğitim kavramlarının harmanlama sürecini göstermiştir. Müzelerin önemi arttıkça eğitim boyutu da önemli bir yere sahip olmaya başlamıştır. 21. Yüzyılda artık müze ve eğitim kavramları birbirinden ayrılmayan

Müze

Öğesi Eğitim Öğesi

Şekil

Tablo 3.1’de yer alan sembollerin anlamı  şu  şekilde açıklanabilir: G D  deney
Tablo 3.6.  Güvenilirlik Analizi  Ölçek  Cronbach’s  Alpha  Madde Sayısı  1. Faktör  0,944 19  2

Referanslar

Benzer Belgeler

3- Collecting.. Masallar renkli hayâl ürünlerinin sihirli etkisiyle yaşamın gerçeklerinden herkese ibret mesajı verirler. Çünkü onlar sosyal karaktere

Lineer, lineer olmayan, adi türevli ve kısmi türevli diferansiyel denklemlerin çözümü için kullanılan bu yöntemde diferansiyel denklemler cebirsel

Siyasi iktidarın (devlet) ne olduğu, karar mekanizması, temsil kapasitesi, siyasal katılıma yönelik tavrı gibi temel soruları, muhalefet kavramını analiz etmenin bir

This study was carried out to determine the distribution of tick species and their seasonal activities in the sheep, goats and cattle in Afyonkarahisar region.. MATERIAL

Yazar, bu konuda Fransız hukukunun “ayrılabilir iĢlem” (acte détachable) kavramından esinlenilebileceğini ve bu bağlamda, “eğer uygun bulma kanunu,

Bireyin çevresindeki olay ve objelerle etkileşimi sonucunda elde ettiği bilgileri, kendisinde var olan eski bilgilerle ilişkilendirerek yeni bilgi olarak yapılandırması

2016 yılında, farklı pamuk çeşitleri ile Uç alma ve Mepiquat chloride (MC) uygulamalarından elde edilen ortalama açmayan koza sayısı (adet/bitki) değerlerine

19 th century writers Jane Austen and Emily Bronte criticize women’s marriage choices that the society norms demand from individuals in their novels and they defended that the