• Sonuç bulunamadı

Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerinin okul etnografyasıyla incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerinin okul etnografyasıyla incelenmesi"

Copied!
170
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZEL ÖĞRETİM KURUMUNDAKİ SINIF ÖĞRETMENLERİNİN

MİLLİ EĞİTİM İDEOLOJİSİNİ YENİDEN ÜRETME

PRATİKLERİNİN OKUL ETNOGRAFYASIYLA İNCELENMESİ

TURĞAY ÖNTAŞ

DOKTORA TEZİ

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)
(3)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 3 ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Turğay

Soyadı : Öntaş

Bölümü : İlköğretim ABD Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı

İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : Özel Öğretim Kurumundaki Sınıf

Öğretmenlerinin Milli Eğitim İdeolojisini Yeniden Üretme Pratiklerinin Okul

Etnografyasıyla İncelenmesi

İngilizce Adı : The Study of National Education Ideologies

Reproduction Practices by Private Primary School Teachers in the Context of School Ethnography

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Turğay Öntaş İmza:

(5)

iii

JÜRİ ONAY SAYFASI

Turğay Öntaş tarafından hazırlanan “Özel Öğretim Kurumundaki Sınıf Öğretmenlerinin Milli Eğitim İdeolojisini Yeniden Üretme Pratiklerinin Okul Etnografyasıyla İncelenmesi” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans / Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman : Prof. Dr. Ziya SELÇUK

Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi ... Üye : Doç. Dr. Neşe Tertemiz

Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi ... Üye : Doç. Dr. Hüseyin KÖKSAL

Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Mustafa KALE

Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Esed YAĞCI

Eğitim Programları ve Öğretimi ABD, Hacettepe Üniversitesi ...

Tez savunma tarihi: 10/11/2014

Bu tezin Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans / Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Unvan, Adı Soyadı

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü

(6)

iv

Rahmetli dedem ve babamın anısına ithafımdır.

(7)

v

TEŞEKKÜR

Kendisine yalnızca doktora tezinin danışmanlığı dolayısıyla değil hayatımın önemli zamanlarında beni dinleyen ve yol gösteren, müsait olmadığı zamanlarda bile bıktırıcı olan sorularıma yanıt verip tahammül eden, kişiliğimin gelişmesinde küçük dokunuşlarla büyük etkiler bırakan, neresinden yazarsam yazayım üzerimdeki emeği eksik anlatılmış olacak olan Hocam Prof. Dr. Ziya Selçuk'a,

Doktora ders ve tez döneminde okuduklarımızı ve yazdıklarımızı paylaşmaları, tezin tüm süreçlerinde görüşlerini belirterek yol göstericilikleri ve güler yüzleriyle beni motive eden Doç. Dr. Neşe Tertemiz ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kale'ye,

Tez konumun bulunması öncesinde, sırasında ve sonrasında entelektüel birikimleriyle katkılarını sunan Yrd. Doç. Dr. Bekir S. Gür ve Yrd. Doç. Dr. Zafer Çelik'e,

Tezin özellikle kavramsal ve yöntemsel çerçevesi konusunda görüşlerini paylaşan Doç. Dr. Ali Esgin, Doç. Dr. Ünal Şentürk, Doç. Dr. Güney Çeğin ve Yrd. Doç. Dr. Esin Acar'a,

Doktora eğitimi süresince arkadaşlıklarını ve desteklerini hissettiğim Yezdan Nur Baban, Ceyhun Çifci, Asiye Aksulu, Ecmen Erdem ve Mustafa Kocaarslan'a,

Hem özel sektörde çalışıp hem de akademik kariyer yapmanın zorluğuna rağmen bana kolaylık ve sohbetleriyle farklı bakış açıları geliştirmem de katkı sağlayan ancak etik ilkelerden dolayı burada adını yazamadığım başta genel müdür, eğitim koordinatörü ve kurucu temsilcisine,

Tezin özellikle saha araştırmasında katkılarını esirgemeyen meslektaşlarıma ve öğrencilerine,

Akademik kariyer sürecinin başından beri hem iş hem üniversite arasında kendisini ihmal etmeme rağmen desteğini hiç eksik etmeyen sevgili eşim Nagihan Hergün Öntaş'a çok teşekkür ederim.

(8)

vi

ÖZEL ÖĞRETİM KURUMUNDAKİ SINIF

ÖĞRETMENLERİNİN MİLLİ EĞİTİM İDEOLOJİSİNİ YENİDEN

ÜRETME PRATİKLERİNİN OKUL ETNOGRAFYASIYLA

İNCELENMESİ

(Doktora Tezi)

Turğay Öntaş

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Kasım 2014

ÖZ

Bu araştırmanın amacı, özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerini araştırmaktır. Araştırma nitel olarak tasarlanmış ve okul etnografyasıyla saha araştırması yapılmıştır. Araştırma sahasını Ankara ili, Çankaya ilçesindeki bir özel öğretim kurumu oluşturmaktadır. Araştırma sahasında sekiz sınıf öğretmeni ile yapılan derinlemesine görüşmeler, sekiz sınıf öğretmeninin derslerine ve zümre toplantılarına yönelik gözlemler ve dokümanlardan veriler toplanmıştır. Toplanan veriler betimsel analiz ve içerik analizi teknikleriyle çözümlenmiştir. Araştırmanın bulguları problem cümlesine bağlı olarak belirlenen temalar, kategoriler ve kodlar çerçevesinde verilmiştir. Birinci tema kapsamında ideolojinin yeniden üretimi siyasal düşünce kategorisinde Kemalizm, muhafazakârlık, milliyetçilik, liberalizm ve neoliberalizm; kültür kategorisinde değer ve inanç, ritüeller ve semboller; düşünceler bilimi kategorisinde sistem bağlamında ortaya koyulmuştur. İkinci tema olan sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim uygulamalarının eğitim ideolojisini yeniden üretiminde müfredat kategorisi öğretim programları, belirli gün ve haftalar, örtük müfredat bağlamında; endoktrinasyon kategorisi değer eğitimi ve hâkim düşünce kategorilerinde açıklanmıştır. Üçüncü tema ise roller, öğrenme yolları ve öğrenmeyi etkileyen bireysel ve bağlamsal faktörler kategorisi ile sunulmuştur. Araştırmanın sonunda elde edilen verilerden ulaşılan sonuçlar şöyledir: (i) Sınıf

(9)

vii

öğretmenleri ideoloji kavramını siyasi düşünce kategorisi içerisinde Kemalizm, milliyetçilik ve muhafazakârlık ideolojisi açısından doğrudan üretirken, liberalizm ve neoliberalizm ideolojilerini dolaylı yoldan üretmektedirler. (ii) Sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim uygulamalarının yeniden üretim sürecinde üst yapı olarak bakanlık ve kurum önemli rol oynamaktadır. Özel öğretim kurumunda sınıf öğretmeni kurumun eğitim felsefesi ve uygulamaları doğrultusunda eğitim-öğretim sürecini yapılandırmaktadır. (iii) Eğitim-öğretim uygulamalarının müfredat kategorisi içerisinde değerlendirilmesinde özellikle ideolojik söylem bağlamında matematik ve sosyal bilgiler öğretim programında vurgunun yer aldığı görülmektedir. İdeolojik yansımanın öğretim programının da içeriğinden kaynaklı en yoğun olduğu öğretim programı Sosyal Bilgilerdir. (iv) Eğitim-öğretim uygulamaları örtük müfredatın okul iklimi boyutunda kurumun eğitim felsefesinde beklentilerle ortaya koyduğu Atatürkçülüğü ve yaşam becerilerine vurgu yapan değerleri içermektedir. Sınıf iklimi açısından da eğitim-öğretim uygulamaları kurumun ilerlemeciliğe dayanan liberalizme yönelik öğeler içermektedir. (v) İnformal kuralların ideolojik yansıması öğretmen ve öğrenci açısından iki boyutta değerlendirilebilir. Öğretmen açısından öncelikler bağlamında neoliberalizmin rekabet, paylaşım, hesapverebilirlik, güven boyutları ön plana çıkarken öğrenci açısından Atatürkçülük, milliyetçi ve muhafazakâr ideolojinin göstergelerine rastlanmaktadır.

Bilim Kodu : 6043

Anahtar Kelimeler : İdeoloji, Milli Eğitim İdeolojisi, Yeniden Üretim Sayfa Adedi : XV+153

(10)

viii

THE STUDY OF NATIONAL EDUCATION IDEOLOGIES

REPRODUCTION PRACTICES

BY PRIVATE PRIMARY SCHOOL TEACHERS

IN THE CONTEXT OF SCHOOL ETHNOGRAPHY

(Ph.D Thesis)

Turğay Öntaş

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

November 2014

ABSTRACT

The aim of this study is to research the re-production practices of national education ideologies of private primary school teachers. The study was designed qualitatively and field research was conducted with school ethnography. The field of the research was a private teaching institution in the Çankaya district, Ankara, Turkey. Data was obtained from detailed interviews with eight primary teachers, their observations and documents related to their classes and coterie meetings. Data obtained were analysed with descriptive and content analysis techniques. The findings of the study were given within the frame of themes, categories and codes which were determined based on the problem statement. The first theme of re-production of ideology was presented in the context of Kemalism, conservatism, nationalism, liberalism and neoliberalism in the category of political thought; value and belief, rituals and symbols in the category of culture and system in the category of school of thought. The second theme of curriculum in re-production of educational ideology in elementary teachers’ teaching practices was explained in the context of syllabus, significant days and weeks, and hidden curriculum. Within this category the indoctrination in the context of teaching values and dominant thought was reviewed. The third theme was presented in the category of roles, learning styles and individual and contextual factors affecting learning. The results found at the

(11)

ix

end of the study are (i) While the primary teachers produce the ideology concept in terms of Kemalism, nationalism and conservatism directly, they produce the ideologies of liberalism and neoliberalism indirectly in the category of political thought. (ii) As upper structure, ministry and institution play a significant role in re-production process of teaching practices of primary teachers. Primary teachers in private teaching institutions construct their teaching processes according to the educational philosophy and practices of their respective institution. (iii) Evaluating the teaching practices in the category of curriculum, Math and Social Sciences are realised to be emphasised especially in the context of ideological discourse. Social Sciences course is the one that reflects the ideology the most intensively due to its syllabus. (iv) Teaching practices include Kemalism, which the institution presents via the expectations in educational philosophy, in the hidden curriculum of school climate. In terms of school climate, teaching practices include elements related to Liberalism based on constructivism. (v) Ideological reflections of informal practices are evaluated in two dimensions as teacher and student. Priorities for the teacher focused on competition, collaboration, accountability and confidence within the framework of neo-liberalism, Students indicated priorities of Kemalism, nationalism and conservatism in their ideological reflections.

Science code : 6043

Key Words : Ideology, Ideologies of National Education, Reproduction Page Number : XV+153

(12)

x

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ... i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ... iii

TEŞEKKÜR ...v

ÖZ………..vi

ABSTRACT……….viii

İÇİNDEKİLER……… x

TABLOLAR LİSTESİ…………xiii

ŞEKİLLER LİSTESİ ...xiv

KISALTMALAR LİSTESİ ... xv BÖLÜM I……….1 GİRİŞ……… ...1 Problem Durumu ...1 Araştırmanın Amacı ...3 Araştırmanın Önemi ...3 Sayıltılar………...……….4 Sınırlılıklar ...5 Tanımlar...5 BÖLÜM II………. ...9 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ...9

(13)

xi

İdeoloji... ………9

Siyasi İdeolojiler ... 13

Yeniden Üretme Pratiği ... 16

İdeoloji ve Eğitim ... 17

İnformal Öğrenme ve Kurallar ... 22

Milli Eğitim İdeolojisi ... 25

BÖLÜM III….. ... 35

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 35

Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar ... 35

Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar ... 44

BÖLÜM IV……. ... 49

YÖNTEM…… ... 49

Araştırmanın Modeli ... 49

Araştırmacının Rolü ... 51

Araştırma Sahası ve Çalışma Grubu ... 52

Veri Toplama Araçları ve Teknikleri ... 56

Görüşme ... 57

Gözlem ... 58

Doküman Analizi ... 60

Veri Toplama Sürecinde Kullanılan Teknik Araçlar ... 60

Araştırma Etiği ... 61

Ölçüm Güvenirliği ve Geçerliği ... 62

Güvenirlik ... 62

Geçerlik ... 62

Çalışmada Karşılaşılan Güçlükler ve Sınırlamalar ... 63

Verilerin Analizi ... 65

(14)

xii

BULGULAR…… ... 67

Tema 1. İdeoloji Kavramının Yeniden Üretimi ... 68

Tema 2. Eğitim-Öğretim Uygulamalarının Milli Eğitim İdeolojisini Yeniden Üretimi... 73

Tema 3. İnformal Kurallar ve Milli Eğitim İdeolojisinin Yeniden Üretimi . 91 BÖLÜM VI……. ... 103 TARTIŞMA…. ... 103 BÖLÜM VII…… ... 115 SONUÇ VE ÖNERİLER ... 115 KAYNAKLAR… ... 119 EKLER………. ... 141

EK 1. Gözlem Sistematiği Formu ... 142

EK 2. Örnek Alan Notu ... 143

EK 3. Bilgilendirme ve İzin Formu ... 145

EK 4. Görüşme Soruları ... 149

EK 5. Okula Ait Görseller ... 150

(15)

xiii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. İnformal Öğrenme Tipolojisi ... 22

Tablo 2. İşyerinde İnformal Ne Öğrenilir? ... 24

Tablo 3. Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin Dönemselleştirmesi ... 25

Tablo 4. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel İlkeleri ve İdeoloji Eşleştirmesi ... 30

Tablo 5. 1998-2013 Arası Gerçekleştirilen Eğitim Reformları ... 31

Tablo 6. Nitel ve Nicel Araştırmanın Farkları ... 49

Tablo 7. Araştırma Sahasındaki Sınıf Öğretmenleri ... 54

Tablo 8. Katılımcı Sınıf Öğretmenleri ... 56

Tablo 9. Alt Problem Cümleleri ile Toplanan Verilerin İlişkisi ... 57

Tablo 10. Asıl Görüşmelere Ait Bilgiler ... 58

Tablo 11. Pilot Videografiye Ait Bilgiler ... 59

Tablo 12. Asıl Videografiye Ait Bilgiler ... 59

Tablo 13. Veri Toplama Sürecinde Kullanılan Teknik Araçlar ... 61

Tablo 14. Tema, Kategori ve Kodlar ... 67

Tablo 15. İlkokul Haftalık Ders Çizelgesi ... 80

(16)

xiv

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. İdeolojik Analiz Haritası...10

Şekil 2. Araştırmanın Modeli ve İzlenen Süreç...51

Şekil 3. Öğretmen Kamera Pozisyonu...61

(17)

xv

KISALTMALAR LİSTESİ

AB: Avrupa Birliği BSÇ: Ben Sorun Çözerim DB: Dünya Bankası

İKMEP: İnsan Kaynaklarının Mesleki Eğitim Yoluyla Geliştirilmesi Projesi K: Katılımcı

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

MEGEP: Mesleki Eğitim ve Öğretim Sistemini Güçlendirme Projesi Ö: Öğretmen

(18)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın problem durumu, amacı, önemi, sayıltıları, sınırlılıkları ve araştırmada kullanılan tanımlara ilişkin bilgilere yer verilmektedir.

Problem Durumu

Bilimlerin birbirleriyle özne ve nesne ilişkisi bağlamında iç içe geçmişlikleri söz konusudur. Eğitim bilimi; psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi ve antropoloji arasında bir taraftan insanın gelişim süreci diğer taraftan insanın eserlerini inceleyen bilimler olmaları nedeniyle karşılıklı etkileşimi açığa çıkarır. Her gün aynı sınıfta öğrenciler öğretmenleri, ders kitapları, arkadaşları, öğretimsel tercihleri ya da öğretim programları aracılığı ile ahlak, değerler ve kültürel normları öğrenirler (Hannay, 1984). Eğitim sürecinin ortam ve ritüellerinin etnografik alan araştırması ile analizlerine kaynaklık eden antropoloji de sosyalizasyon ve kültürel incelemeleri yaparak profesyonel eğitimin bir parçası olur (Spindler, 2011). Antropolojik açıdan eğitim, öğrencilerin bütün öğrenme deneyimlerinin kültüre etkileridir (Anderson-Levitt, 2004).

Okulun eğitim antropolojisi ve/veya sosyolojisi açısından incelenmesi geçmişten günümüze birikerek, kırılarak ya da çatallaşarak gelen aktarımların sahnelendiği organik yapının ve bu organik yapıya etki eden ekonomik, siyasi ve dini düşüncelerin varlığını ortaya koymamıza yarar. Okul etnografisi içerisinde okul, bütüncül bir yapı olarak sosyal organizasyon, ekonomik, teknolojik, dil ve inanç sistemi olarak kabul edilir. Sosyal organizasyonda kişi, statü, rol, haklar ve sorumluluklar; inanç sisteminde mitler, halk kültürü ve ritüeller yer alır (Erickson, 1984). Okul içerisinde çocuğun sosyalizasyonu, eğitim sisteminin formasyonu ve endoktrinasyonu ile bağlantılı olur. Endoktrinasyon süreci ekonomik, siyasi, dini düşüncelerin eğitim politikasına dönüşmüş hali ve ideolojiler ile ilişkilidir (Momanu, 2010). Özellikle eylem boyutunda okullar aracılığı ile gerçekleştirilen resmi söylemin çocuğa aktarılması, sadece ders kitapları ya da öğretmenin

(19)

2

söz konusu ideolojiyi aktaran aktör rolüyle birlikte ritüeller, rutinler ve sosyal eylemlerde ideolojinin gündelik hayatın parçası olur (Parlak, 2005).

İdeolojiler eğitime politika geliştirme sürecinde etki ederler. Bu bağlamda eğitim uzun zamandır devam eden farklı siyasal görüşlerin siyasal savaş alanı olmuştur (Giddens, 2008). Devletin egemenlik anlayışı içerisinde yer edinen eğitimi kontrol etme talebi siyasi arenada merkeze ulaşmak için fırsat olarak görülür. Devletin egemenliği ise kendinden üst bir otorite olmamasını veya eğer böyle bir otorite varsa ona boyun eğmemesi ve kendinin bir üst otorite olması haline dayanır (Kılıçbay, 1997). Üst otorite olan devletin egemenlik ilişkisinde eğitime müdahil olmasının sorunlu yanına karşılaştırmalı olarak devlet-din ilişkisi açısından bakıldığında, eğitimden daha riskli bir alan olan devlet-din ilişkisinde bile devlet gereklerinin dini gereklerin önünde yer alması devletin eğitime müdahil olmasında daha az sorunlu alan olarak görülebilir (Türköne, 1997). Devletin, egemenlik alanı içerisinde olan eğitim kurumuna ideolojisini bir egemen olarak yansıtması egemenlik hakkı olarak kabul edilebilir.

Eğitimin siyasal alanla ilişkisi bağlamında başlıca iki görevi vardır. İlki, mevcut siyasal sisteme sadakati sağlamakta; diğeri ise liderlerin seçimini ve eğitilmesini içermektedir (Tezcan, 1981). Müfredatın mevcut bilgi birikimi açısından ideolojik seçilimi eğitim-ideoloji-siyaset ilişkisini ortaya koyar (Cohen, Manion ve Morrison, 2007). Siyasal sisteme sadakat ile yurttaş yetiştirme işlevi de eğitimin toplum mühendisliği ve pedagojik mühendislik tarafına işaret eder. Eğitim-öğretim sürecinin önemli aktörlerinden olan öğretmenin ve öğrencilerin formal ve informal öğrenme süreçleri bulunmaktadır.

Öğrenme çerçevesinin tanımlanmış olması, öğrenileceklerin organize edilmesi, tayin edilmiş öğreticisinin olması, sertifika ya da kredisinin olması ve çıktılarının dışsal özelliği formal öğrenmenin özelliklerindendir (Eraut, 2000). Eraut (2004a; 2004b) ve Straka (2004)'da işyerindeki öğrenmeyi, informal öğrenme ile eşleştirmişlerdir. Knowles (1950) istenmeden, öz denetimle, aracılı ve otorite denetiminde öğrenme olarak öğrenmeyi dörde ayırmıştır. İlk üçü informal öğrenme olarak tasnif edilebilir. Jurasite-Harbison ve Rex (2013) işyerindeki informal öğretmen öğrenmesini, tesadüfen gerçekleşen ya da öğrenen tarafından planlanan (öğretim üzerine bireysel yansıtmalar; koridorda, kantinde, yemekhanede, oyun sahasında, telefonda, meslektaşlarının sınıfında ders bittiğinde etkileşime girerek) öğrenmeler olarak tanımlar. İşyerinde, informal öğrenme kurumsallaşmış ya da kurumsallaşmamış biçimde deneyimlenerek öğrenilir. Eraut (2004a) informal öğrenmenin grup etkinliklerine katılarak, diğerlerinin yanında çalışarak, zor

(20)

3

görevlerle başa çıkarak ve müşterilerle çalışarak gerçekleştiğini belirtir. İnformal öğrenmeyi etkileyen faktörlere ilişkin yapılmış pek çok araştırma da bulunmaktadır. İlgili araştırmaları Kim ve McLean (2013) birey, akran akrana ve organizasyon/çevre boyutlarında ilişkilendirmişlerdir. İnformal öğrenmeyi etkileyen faktörlere yönelik araştırmalarda birey boyutunda güven, mesleki ilgiler, değişime dayanma, önceki deneyimler, profesyonel kapasite, iş tatmini, ulaşılabilirlik; akran akrana boyutunda işbirliği, paylaşma, güven iklimi, kişilere verilen geri bildirim, danışman desteği ve cesaretlendirmesi, uzmanlarla toplantı imkanları; organizasyon ve çevre boyutunda öğrenme destek sistemi, ödül, işin zorluğu ve değeri, öğrenme kültürü, zaman ve mekan faktörleri ön plana çıkmıştır.

Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerini incelemektir. Araştırmanın genel amacını ortaya koymak amacıyla aşağıdaki alt problemlere yanıt aranmıştır:

1. Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin ideolojiye bakışları milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden üretiyor?

2. Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim süreci milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden üretiyor?

3. Özel öğretim kurumundaki informal kurallar,sınıf öğretmenleri aracılığıyla milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden üretiyor?

Araştırmanın Önemi

Herhangi bir konuya ilişkin soru sorulduğunda ve bilimsel yönteme dayanan yanıtlar verilemediğinde ilgili konu yanıt aranması gereken bir problem cümlesine dönüşebilir. Yanıt aranan problem cümlesinin araştırmaya değer olması ve yenilik getirmesi yanıt aradığı problemle bağlantılıdır. Bu doğrultuda öğretmenlerin öğretim pratiklerinin, ideoloji ile ilişkilendirerek tanımlayacak araştırmaya az rastlanmasına rağmen pek çok düşünür sınıftaki davranışlara yönelik tutum ve inanç düzeyinde çıkarımlarda bulunmaktadır (Bartolomé, 2008).

Okullarda farkında olunarak ya da olunmayarak toplumun kültürü eğitim-öğretime yansır. İstenen ya da istenmeyen kültürel öğeler de okulda yeniden üretilir. Eğer okulda neler

(21)

4

olduğu örtük halleri ile birlikte bütüncül kavranabilirse kültürün okullarda yeniden nasıl üretildiği kapsamlı biçimde analiz edilebilir.

İlgili literatür incelendiğinde yurt içinde öğretmenlerin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerine yönelik inceleyen hem nicel hem de nitel çok az çalışma olduğu görülmüştür. Gök (1991), Eskicumali (1994), Güven (2005), Kaplan (2011), Parlak (2005), Kaya ve Eroğlu (2013) vd. tarafından yapılan çalışmalar çoğunlukla müfredata yansıyan ideoloji üzerinden öğretim programlarının analizine; Doğan (2012) ise öğretmenin müfredatla ilişkisine yönelik ampirik çalışmaya yoğunlaşmıştır. Eğitimin ideoloji ile bağlantısının kurulup, öğretmen pratiklerinin ideolojiyi nasıl ürettiğinin belirlenmesine yönelik çalışmalar çoğunlukla alan araştırmasından değil Erken Cumhuriyet Dönemine yönelik tarihsel araştırmalar ile ortaya koyulmuştur. Bu araştırmada özel öğretim kurumunda sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisi ile ilişkisi bağlamında yeniden üretme pratiklerinin eğitim sisteminin uygulama boyutunu analiz edebilmemiz açısından önemlidir. Ayrıca milli eğitim sistemi içerisinde yaklaşık %3’lük yer teşkil eden özel öğretim kurumlarında sınıf öğretmenlerinin ideoloji ile ilişkisinin incelemesi açısından önem taşımaktadır.

Eğitim sistemine yönelik yapılan reformların başarıya ulaşıp ulaşmaması öğretmenin reformları sahiplenip işlevsel biçimde uygulamasına bağlıdır. Öğretmenin ideolojisi ile eğitim reformlarının ideolojik alt yapısı örtüşmediğinde başarıya ulaşmak güçleşebilir. Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerinin incelenmesine yönelik olacak bu araştırmada milli eğitim tarafından belirlenmiş hedeflerin sınıf öğretmenleri aracılığı ile nasıl işlediğini ya da işlemediğini ortaya koyarak, politikacılar ve politika yapıcıların eğitim politikalarına yönelik yapacakları çalışmalara kaynaklık etmesi araştırmanın önemini vurgulamaktadır.

Sayıltılar

1. Sınıf öğretmenleri ideolojilerini söylemleri ve uygulamalarıyla ortaya koyarlar. 2. Sınıf öğretmenleri yapılan görüşmelerde sorulan sorulara içtenlikle yanıt

vermişlerdir.

3. Araştırma sahasında yapılan gözlemler sırasında katılımcılar doğal davranmışlardır. 4. Toplumsal yapı ve iktidar ile eğitim kurumu arasında ilişki vardır.

(22)

5 Sınırlılıklar

Her yöntem kendi sınırlılıklarını barındırır. Araştırmalarda mümkün olduğunca uygun yöntem kullanılmalıdır (King, 2012). Etnografik araştırma yöntemlerinin eğitim araştırmalarında kullanılması çeşitli tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bu tartışma verilerin toplanma süresi ve buna bağlı olarak araştırmacıların sahip oldukları değerlerle ilişkilidir. Eğitim araştırmalarında verilerin kısa sürede toplanması antropoloji açısından sapma olarak kabul edilir (Yazıcı, Reisoğlu ve Altun, 2012). Bu araştırmada veriler 2013-2014'ün iki dönemi ve 2014-2015 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde toplanmıştır. Araştırmacı 2009-2010 eğitim-öğretim yılından beri ilgili kurumda görev yaptığından, veri toplama ve gözlem sürecini gerçekleştirdiği sahada yabancılık yaşamamıştır. Ayrıca öğretmenler ve öğrencilerin araştırmacıya aşinalığı, güven bağının kurulmasını ve araştırmacının araştırma yapmasını kolaylaştırmıştır.

Bu araştırmada araştırma sahası bir özel öğretim kurumu ile sınırlıdır. Etnografik araştırmalarda derinlemesine analiz gerekli olduğundan ve araştırmacının finansal kaynakları, zamanı ve çalışma koşulları açısından araştırma sahası olarak bir okul belirlenmiştir. Araştırma sahasındaki sekiz sınıf öğretmeni ile yapılan görüşme, okul içerisinde yapılan gözlem, 1.sınıf düzeyinde Türkçe, 2.sınıf düzeyinde Hayat Bilgisi ve Matematik, 3.sınıf düzeyinde Türkçe ve Matematik, 4.sınıf düzeyinde Türkçe, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler derslerine ait gözlem ve dokümanlar ile araştırmacının ulaşabildiği kaynaklar ile sınırlıdır.

Tanımlar

İdeoloji: Bu çalışmada ideoloji kavramı hâkim toplumsal grup veya sınıfın iktidarını meşrulaştırmakla ilişkili eyleme geçmiş üst yapısal tutarlı fikirler bütünü olarak kullanılmıştır.

Milli Eğitim İdeolojisi: Türk eğitim sistemi uygulamada merkeziyetçi yapıyı benimsemiştir. Eğitim-öğretim sistemi MEB, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı gibi resmi organlar aracılığı ile organize edilir. Bu doğrultuda milli eğitim ideolojisi Türk milli eğitim sistemin dayandığı temel ilkelerdir.

Yeniden Üretim: Bu çalışmada yeniden üretim kavramı öğretmenlerin milli eğitim ideolojisini kendi pratiklerine nasıl yansıtıp dönüştürdükleri anlamında kullanılmıştır.

(23)

6

Eğitim İdeolojisi: Bir ülke, devlet, millet, siyasal bir parti ya da siyasal grup tarafından benimsenen; amacı belirli siyasal hedefler olan ve siyasal, sosyal, ekonomik olayları, kurumları bu amaçlara göre yorumlayan düşünceler bütünüdür (Güven, 2005, s. 33). Endoktrinasyon: Belli bir öğretinin mutlak doğruymuşçasına öğretilmesidir (Momanu, 2010).

Liberalizm: Birey, eşitlik, itaatkâr olmama, özgürlük ve rasyonaliteyi savunan ideolojidir (Yayla, 1992).

Neoliberalizm: Genel olarak sermayeyi ve piyasayı koruma, maliyet-fayda, verimlilik, girişimci bireyin ön plana çıkarılması, hesapverebilirliğin fazlaca önemsenmesi, devletin bireyin refahı için daha az sorumluluk alması, insan sermayesinin geliştirilmesinin öne çıkarılması ön plana çıkaran ideolojidir (Hursh, 2005; Baltodano, 2012; Çelik, 2012; Loh ve Hu, 2014).

Marksizm: Belirli sosyal formasyonu meydana getiren farklı yapıların hepsinin belli bir özerkliği bulunduğu ve ekonomik yapının (üretim tarzı) sonul olarak belirleyici sayılması gerektiğini savunan ideolojidir (Bottomore, 1990).

Muhafazakârlık: Sosyal ve ekonomik düzenin mümkün olduğunda korunması gerektiğine inanan, değişimin yavaş ve temkinli olmasını isteyen ve toplumsal düzenin yüzyıllar boyunca yaşanan değişimler sonucu bugünkü halini aldığını savunan ideolojidir (Güler, 2008).

Sosyal Demokrasi: Karma iktisadi yaklaşımın yaygınlaşmasına yol açarak toplumun tüm kesimlerine yayılacak biçimde eşitlik, sosyal adalet, sosyal güvenlik ve refah politikalarını gündeme getiren ideolojidir (Çubukçu, 2008).

Milliyetçilik: Kendi milletinin çıkar ve değerlerini diğer milletlerin çıkar ve değerlerinden üstün gören, milletin bağımsız olması gerektiğini; sadakatin, bağlılığın ve meşruiyetin öznesinin birey olduğunu ve toplumu, toplumla birlikte eyleme çağıran bir söylemi savunan ideolojidir (Kerestecioğlu, 2008).

Faşizm: Liberalizmin eşit fırsat üzerine kurulu eşitlik idealini, sosyalizmin ise sınıfların eşit iktidarı üzerine kurulu eşitlik idealini reddeden, kitleler karar almak için değil boyun eğmek için vardır ve lidere itaat çok önemlidir söylemini savunan ideolojidir (Örs, 2008).

(24)

7

Anarşizm: Merkezi bürokratik devlet aygıtının karşısına herhangi bir merkezi otorite olmaksızın bireylerin ve gönüllülük temelinde bir araya gelmiş grupların oluşturduğu, kendi kendini düzenleyen toplum tasarımını savunan ideolojidir (Benlisoy, 2008).

İnformal Öğrenme: İşyerindeki informal öğretmen öğrenmesi tesadüfen gerçekleşen ya da öğrenen tarafından planlanan (öğretim üzerine bireysel yansıtmalar; koridorda, kantinde, yemekhanede, oyun sahasında, telefonda, meslektaşları ile etkileşime girerek) öğrenmeler olarak tanımlanır (Jurasite-Harbison ve Rex, 2013).

Ders Dışı Etkinlik: Eğitim-öğretim sürecinde sınıf dışında koro, orkestra, oyun ve kulüplerin yer aldığı etkinliklerdir (Meighan ve Brown, 2012).

Açık Müfredat: Açık müfredat yazılı; ne ve nasıl sorularının cevaplarının açıkça belirtildiği; genellikle sınıf içi etkinliklere dayalı olan müfredattır.

Örtük Program: Yazılı olmayan ancak tüm eğitim faaliyetlerini kapsayan, çoğunlukla duyuşsal davranışlara ağırlık veren programdır.

(25)
(26)

9

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde araştırmanın kavramsal çerçevesine bağlı olarak ideoloji kavramının mantıksal-öyküleyici inşasına, ideoloji kavramının doğrudan ilişkili olduğu siyasi ideolojilere, yeniden üretme pratiği kavramına, ideoloji ve eğitim ilişkisine, informal öğrenme kavramına ve milli eğitim ideolojisine yer verilmektedir.

İdeoloji

İdeoloji kavramı pek çok tartışmanın merkezinde olması gereken bir kavramken, kavramın olumsuz kullanımının yaygın olması neticesinde kavram göz ardı edilebilmektedir. Kavrama yüklenen anlamların çeşitliliği de kavramın tanımlanmasını güçleştirmekte ve bazen birbiri ile zıtlık içerecek tanımların ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Özbek, 2011). Kavramın muğlâklığını Fay (2001, s. 180-181)’in ideoloji tanımı ortaya koyuyor: ‘Bir toplumda işleyen, ancak bu toplumun üyelerinin karakteristik düşünme, eylem ve ilişki tarzlarının analizi için yeterli kaynak sunmayan anlam sistemlerine ideoloji diyoruz’. İdeolojinin toplumsal gerçekliğe bağımlılığını yanlış anlayan bir tavırdan, eylem amaçlı bir inançlar kümesine; bireylerin kendi ilişkilerini yaşadıkları kaçınılmaz ortamdan egemen siyasi gücü meşrulaştıran yanlış düşüncelere, toplumsal yapıya kadar her şeyi tanımlayabileceğini görüşü de kavramın boyutlarının geniş alana yayıldığını göstermektedir (Žižek, 2013).

İdeoloji kavramını açıklamanın güçlüğünü belirtmesi açısından Çeğin ve Arlı (2004, s. 3)’nın ‘İdeoloji terimini tasvire ya da tanımlamaya çalışan herkesin, teorilerin labirentlerinde usanmadan dolaşmayı göze alması gerekir’ tespiti önemlidir. Kavram olarak ideolojiyi araştırmak siyaset bilimi, sosyoloji, iktisat, teoloji, tarih, felsefe, biyoloji ve ilişkilendirilen diğer alanlarda okumaların yapılması gerekmektedir. Bu duruma örnek olması açısından biyoloji biliminin evrim teorisinin siyaset bilimine, iktisada ve sosyolojiye yansıması belirtilebilir. Örneğin 1859 yılında Darwin'in yazdığı Türlerin Kökeni'nde yer alan doğal ayıklanmacı görüş serbest piyasa açısından liberal ekonomik

(27)

10

düşünceye, mücadelenin gelişmenin temelinde olduğunu varsaymasıyla marksist düşünceye yansımıştır (Doğan, 2006).

Kavramın kökensel serüveninden bugüne ideoloji kavramını dört başlık altında toplamak mümkündür: Siyasal düşünce olarak ideoloji, inançlar ve normlar olarak ideoloji; dil, semboller ve mitler olarak ideoloji ve seçkin gücü olarak ideoloji (Eatwell, 1993).

İdeolojiler siyasal kültür ile yakından ilişkilidir. Fakat ideoloji, siyasal kültürün parçası olmakla birlikte kültürün uzun yıllar boyunca toplumun üretmiş olduğu değer, davranış, tutum, adet ve sembollerin birikimi iken ideolojilerin ise kendisini oluşturan öğeler arasında mantıksal bir bağa ve tutarlılığa sahip olması aralarındaki farka işaret etmektedir (Örs, 2009). Geertz (2010) kültürel dizge olarak bilim ve ideolojinin farklılıklarını incelerken farkın simgesel türden stratejilerde aranması gerektiğini belirtir. İdeolojinin kültür ile arasında farklar olduğu gibi bilim ve felsefe arasında da vardır. Şeriati (2011) dış gerçekliğin, bilim adamının bilgisinden ibaret olduğunu ve bilim adamının bilinen üzerinde etki bırakmadığını belirtir. Fakat ideoloji, dış gerçekliğin değeriyle ve dış gerçekliğin değerlendirilmesiyle ilgili olarak düşünürün bir tür inancı kabul edilir. Felsefe de bilim gibi bilinmeyeni keşfetmeyi amaçladığından bilim ötesi bir bilimdir. İdeoloji pratik örnekler, idealler ve ideal bir resim vermek zorunda ve bu ideallere karşı sorumlu ve yükümlüdür. İdeoloji kavramının gelişimini düşünce tarihinin gelişimi ile de ilişkilendirmek gerekir. İdeoloji kavramının analizlerine yönelik Maynard (2013) tarafından geliştirilen harita çözümlemeleri kolaylaştırır: (Maynard, 2013) (Geertz C. , 2010)

(28)

11

Kavramsal yaklaşım ideolojiyi düşünceler sistemi olarak kabul eder. Söylemsel yaklaşım ideolojik kavramların yoğun içeriği ve düşünsel sistemin yapısallığına daha az yoğunlaşır. Nicel yaklaşım ideolojiyi istatistiksel analize tabi tutar ve genellikle kamusal tutumlar, siyasi elitler ve halk arasındaki ideolojik ilişkilerin analizine; politik psikolojinin ideolojinin altındaki bilişsel süreçler ve psikolojik özellikler ile ideolojik inançlar arasındaki ilişkiye odaklanır (Maynard, 2013). İdeolojik analizin boyutlarını ideolojinin kavramsallaştırması, ideolojik gücün kaynakları, ideolojik değişimin temel etkeni ve analiz için temel verileri başlıklarında farklılıklarını ortaya koymuştur. İdeolojik değişimin temel etkeni kavramsal düzeyde entelektüeller, siyasetin temel aktörleri ve siyasi örgütler; söylemsel düzeyde temel sosyal yapılar, medya ve siyasi örgütler; niceliksel düzeyde siyasi elitler, siyasi hareketler ve örgütlerdir. Analiz açısından kavramsal düzeyde siyasi aktörlerin söylemleri, tarihsel kaynaklar, siyasi örgütlerin yayınları ve görüşme kayıtları; söylemsel düzeyde toplum genelindeki söylemler, siyasi aktörlerin söylemleri, yaygın kültürel söylemler ve görseler; niceliksel açıdan kamuoyu yoklamaları, tutum ve kişilik anketleridir.

İdeoloji üzerine yapılan analizlerin üç farklı yaklaşım içerisinde özelliklerinin belirlenmesi kavramın anlamsal çeşitliliğini anlaşılır kılmaya yönelik önemli bir girişimdir. Bu doğrultuda ideolojinin kavramsal gelişim sürecini öncelikle açıklayabiliriz. İdeoloji kavramının terminolojik kullanımı Fransız Devrimi (1798) sonrasında Antonie Destutt de Tracy tarafından olmuştur (Eagleton, 2011; Eatwell, 1993; Mclellan, 2012; Örs, 2009; Özbek, 2011). Tracy’nin tanımına göre ‘İdeoloji bütün bilimlerin üstündedir, çünkü bütün bilimler düşünceler ve düşünceler arası ilişkilerin ürünüdür’ (Tracy'den akt. Örs, 2009, s. 9). Tracy’ye göre ideoloji; fen bilimlerinin kesinliği kadar kesinliğe sahip felsefi bir bilimdir (Özbek, 2011).

Marx’ın ideoloji anlayışı ise ekonomik ve düşünsel yabancılaşma kavramına dayanır. İdeolojinin idealizmle bağdaştırılması ve idealizmin materyalizm karşısında konumlandırılması da kavrama yüklenen olumsuzluğa eklenir. Marx, bütün düşünceleri ideolojik olarak nitelemese bile toplumsal çelişkileri gizlemeye yarayan düşünceleri ideolojik olarak kabul eder (Hawkes, 1996; Mclellan, 2012). Toplumsal düşüncedeki yanılsamanın kaynağında ise insanın toplumsal pratiği ile bilinci arasındaki ilişkinin niteliğinin yattığını savunur (Sancar, 2008). Althusser (1994)’in ideoloji konusundaki düşünceleri büyük ölçüde özne ve devletin ideolojik aygıtları gibi genel kavramlara oturur. İdeoloji analizlerine önemli katkılar sunmuş olan Mannheim (2008) kısmi ve bütünlükçü

(29)

12

ideoloji ayrımını yapmıştır. Kısmi ideoloji kavramı öncelikle çıkar psikolojisinden; bütünlükçü ideoloji kavramı ise çok daha biçimlendirilmiş ve muhtemelen nesnel yapısalcı ilişkilerin ortaya çıkarılmasını amaçlayan işlevsellik kavramını kullanmıştır.

İdeolojinin dil bilimle ilişkisi yapısalcılık ile ilgilidir. Yapısalcı bakış açısına göre her gösterge sisteminde söz ve dil arasında bir ayrım vardır (Maleševic, 2006). Söz açık düzeydedir ve hemen görülebilir. Dil ise örtük düzeydedir ve gizil yapıdadır. İdeolojinin bulunduğu yerde dildir. Yapısalcılığa göre dilin yapısının kendisi gerçeği üretir. İnsanlar ancak dil yoluyla düşünebilir. Bu nedenle insanların bilişleri dilin yapısı tarafından çerçevelenir ve saptanır. Anlamı üretende yapıdır. Yapısalcılığın bir sonucu olarak post-yapısalcılığın ortaya çıktığına değinen Erdoğan (tarihsiz), post yapısalcı görüşe göre bireyin tek ve tutarlı bir varlık olmadığını, bireyin çatışan gerginlikler ve bilgi taleplerinden oluştuğunu belirtir. Gerçek özneldir; nesnel gerçek yoktur. İnsanlar kültürel ve söylemsel olarak inşa edilmiş sembolsel varlıklardır.

Son yıllarda, dilin ideolojiyle ilişkisinin yapısalcı bir açıklamasını sunan birçok girişim oldu ve belirli bir eleştirel yöne sahip olan bu çalışmalara genelde ‘söylem analizi’ denmektedir (Mclellan, 2012). Söylemsel yaklaşım içerisinde oldukça önemli bir yere sahip olan Van Dijk (1995a, 1995b, 2006) ideolojiyi, grup ya da kültürün üyelerinin aşamalı olarak edindiği sosyal enformasyon sürecinin formu olarak kabul eder. Sosyal bilinç ile ilişkilendirerek üyelerinin zihinlerini ve grupların yeniden üretimlerini kontrol eden ilkeler sistemidir. Dijk (1995b) ideolojinin özelliklerini şöyle belirtir: (i) İdeoloji bilişseldir. Fikirleri, yargıları ve değerleri barındırır. (ii) İdeoloji sosyaldir. Yalnızca başat grubun diğerlerini kontrol etmesi değil aynı zamanda başat grubun kendisini, amaçlarını ve eylemlerini kontrol etmesidir. (iii) İdeolojiler sosyo-bilişseldir. Grup üyelerinin sosyal gerçekliği, günlük pratikleri ve diğer gruplarla ilişkisini anlamasında yorumlayıcı çerçevedir. (iv) İdeolojiler yanlış ya da doğru değildir. (v) İdeolojiler karmaşıklık derecelerine sahiptir ve açık değildir. (vi) İdeolojiler farklı bağlamsal manifestolara sahiptir. (vii) İdeolojiler genel ve soyuttur. Althusser’e göre ideoloji gerçektende temsil eder fakat temsil ettiği şey, kişinin bir bütün olarak toplumla ilişkilerini yaşama biçimi olduğu ve bununda doğru ya da yanlış olmadığıdır (Eagleton, 2011). Kavram farklı başlıklar altında tanımlanmasına rağmen üzerinde kısmi uzlaşmanın olduğu tanım şöyledir: ‘İdeoloji, hâkim toplumsal grup veya sınıfın iktidarını meşrulaştırmakla ilişkilidir’ (Eagleton, 2011, s. 23).

(30)

13 Siyasi İdeolojiler

İdeoloji kavramının mantıksal öyküleyici inşasından sonra mevcut siyasi ideolojiler incelenmelidir. 19. yüzyıldan günümüze ideolojilerin temel karakteristikleri üzerinden liberalizm, muhafazakârlık, marksizm, sosyal demokrasi, milliyetçilik, anarşizm, feminizm, faşizm ve korporatizm gibi farklı ideolojiler ortaya çıkmıştır.

Liberalizm ideolojiler içerisinde kavramsal ve tarihsel kökeni itibariyle geçmişi uzun olan ideolojilerin başında gelir. Liberal sözcüğünün etimolojik kökeninde Latince liber’den geldiği ve 18. yüzyıl sonuna kadar ‘özgür insana yaraşan’ manasında kullanıldığı bilinir (Berktay, 2008). Liberal düşüncenin ortaya çıkışı Avrupa’da feodalizmin gerilemesi ve piyasa ekonomisine bağlı kapitalizmin yükselişiyle paraleldir (Heywood, 1999). Liberalizmin karakteristiklerinin başında birey, eşitlik, itaatkâr olmama, özgürlük ve rasyonalite gelmektedir (Bellamy, 1994). Düşünsel kökleri aydınlanma felsefesine dayandığından, insanın doğasının doğuştan iyi ve rasyonel olduğuna inanması dolayısıyla insanın doğuştan kötü ve irrasyonel olduğunu savunan geleneksel muhafazakâr ideolojiden ayrılmaktadır (O'Sullivan, 1994). Liberalizm, soya dayandırılan ve kişinin seçme şansının olmadığı ayrıcalıklardan yararlanma düşüncesine karşı fırsat eşitliğini savunur.

Klasik liberalizmin temel ilkelerini Yayla (1992) bireycilik, özgürlük, kendiliğinden düzen ve piyasa ekonomisi ve sınırlı devlet; Aktan (1995) bireycilik, rasyonalite ve ekonomik insan (homo economicus), özgürlük, laissez faire ve doğal düzen, piyasa ekonomisi ve sınırlı ve sorumlu devlet olarak açıklamıştır. Liberal ekonomik düzenin (piyasa ekonomisi) temel ilkeleri özel mülkiyet, rekabet, miras, serbest girişim, fiyat mekanizması, temel hak ve özgürlükler; liberal siyasal düzenin temel ilkeleri ise kanun hâkimiyeti, hukukun üstünlüğü, sınırlı ve sorumlu devlet, temel hak ve özgürlüklerdir. Klasik liberalizm kişi güvenliği ve yerel düzene bağlı minimal devlet anlayışına; çağdaş liberalizm ise sosyal refaha dayalı ve özgürlüğe pozitif bakışı içerir (Heywood, 1999).

Temelde toplumsal olanın önceliğine dayanan muhafazakârlık toplumun insanı yarattığı düşüncesini benimser (Nisbett, 1990). Muhafazakârlık hareket olarak Aydınlanma Düşüncesi ve Fransız Devrimi’ne karşı olarak 18. yüzyıl sonlarında ortaya çıkmıştır. Muhafazakâr düşünce, sosyal ve ekonomik düzenin mümkün olduğunda korunması gerektiğine inanan, değişimin yavaş ve temkinli olmasını isteyen ve toplumsal düzenin yüzyıllar boyunca yaşanan değişimler sonucu bugünkü halini aldığını savunur (Güler, 2008). Muhafazakârların değişimle ilgili tutumu ve aydınlanma düşüncesini

(31)

14

ilişkilendirdiğimizde 18. yüzyıl Batı Avrupa’sında aydınlanma olmasaydı, muhafazakârların egemen olduğu bir yapıda aydınlanmanın olamayacağını düşünmek yerinde olur (Nisbett, 1990).

Muhafazakârlık temelde iki temel özelliği sahiptir: İnsan doğasına, köksüzlüğe, denenmemiş buluşlara güvensizlik ve tarihsel süreklilik ile geleneksel çevreye duyulan güvendir. Muhafazakârlık sıradan insanın iyi düzenlenmiş bir devlette sadakat, yurtseverlik, dindarlık gibi ilke ve erdemleri gösterebileceğini ümit eder (Güler, 2008; Heywood, 1999). Muhafazakâr düşüncede eşitlik ruhuna dair bir beklenti bulunmaz. Muhafazakârlığın genel karakteristiklerine bağlı olarak reaksiyoner muhafazakârlık ve ılımlı muhafazakârlık ayrımları da yapılmaktadır (O'Sullivan, 1994).

Sosyal bilim düşünce tarihini etkileyen Marx’ın düşüncelerine bağlı olarak gelişmiş marksizmin ana temaları insan doğası ve yabancılaşma, tarih anlayışı, kapitalizm ve sınıf mücadelesi olarak sıralanabilir (Bekmen, 2008). Marksist ideoloji sosyal, tarihsel ve kültürel gelişmeleri materyal ve sınıf faktörü üzerinden açıklar (Heywood, 1999). Marx’a göre tarihsel sürecin değişmez gerçekliğini üretim oluşturur. Doğal bir varlık olarak insan, tarihin her döneminde öncelikle ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. İnsani özgürleşmenin sınırlarını emeğin özgürleşmesi sorununa doğru genişleten Marx açısından sınıflı toplumlar, bu türden bir özgürleşmenin olumsuzlanmasını içermektedirler. Bunun nedeni de sınıflı toplumların ‘üretim araçlarına sahip olanlar ve olmayanlar’ temelinde kurulmuş olmalarıdır (Bekmen, 2008).

Marksist düşüncede 1970’lerden itibaren yapısalcı marksizm ve eleştirel kuram olarak adlandırılan iki akım ortaya çıkmıştır. Marksist yapısalcılar belirli bir sosyal formasyonu meydana getiren farklı yapıların hepsinin belli bir özerkliği bulunduğunu ve üretim tarzının belirleyici sayılması gerektiğini savunurken eleştirel kuram ise toplumsal dünyayı nedensel ilişkiler ile araştırarak değil, anlamları yorumlayarak çözümlemeyi savunur (Bottomore, 1990). Pozitivizmi eleştiren kimi yazarlar bilim ile ideoloji arasında keskin bir ayrım olmamasından öte, bizzat doğa bilimlerinin de büyük ölçüde ideolojik olduğunu savunur. Bu görüşün en tanınmış savunucusu olan Herbert Marcuse ve onun doğa bilimleriyle teknolojiye dair kuşkusunu paylaşan Max Horkeimer ve Thedor Adorno Frankfurt Okulunun önde gelen üyeleridir (Bottomore, 2002).

Sosyal demokrasi, sanayi toplumlarında ortaya çıkmış bir siyasal gelişimdir (Wright, 1994). 1929 ekonomik bunalımı ve II. Dünya Savaşı sosyal demokrasinin kendi ideolojik

(32)

15

programında açıklık kazanmasına yol açan önemli olgulardan biridir. Sosyal demokrasi ezilen, zayıf ve korunmasız olan toplumun çeşitli kesimlerinin sorunları üzerine düşünür (Heywood, 1999). Sosyalizm ve kapitalizmden farklı olarak üçüncü bir karma iktisadi yaklaşımın yaygınlaşmasına yol açarak toplumun tüm kesimlerine yayılacak biçimde eşitlik, sosyal adalet, sosyal güvenlik ve refah politikalarını gündeme getirmiştir. İngiltere’de sol akademik ve politik çevrelerde gelişen Üçüncü Yol Projesi sosyal demokrasi ve refah sorunlarına çözüm aramaya girişti. Üçüncü Yol’un neoliberal anlayışa yakınlığı, yoksulların ve asıl ihtiyaç sahibi insanların göz ardı edilmesinden dolayı, sosyal demokrat ideallerden ayrıldığı yönünde eleştiriler almıştır (Çubukçu, 2008).

Sosyal bilimlerin çalışma alanı içerisinde 1980’lerden itibaren pek çok çalışma milliyetçilik olgusu içermektedir. Milliyetçilik kitle toplumunun inşasını ve gelenekselin korunmasını savunur. Milliyetçi iddialar kendine özgü bir milletin var olduğu varsayımına dayanır. Kendi milletinin çıkar ve değerlerini diğer milletlerin çıkar ve değerlerinden üstün görür. Milletin bağımsız olması gerektiğini ileri sürer. Millet sadakatin, bağlılığın ve meşruiyetin biricik öznesi haline gelir. Milliyetçilik toplumu, toplumla birlikte eyleme çağıran bir söyleme sahiptir. Parlak bir geçmişten, yine parlak bir geleceğe giden sentezci tarih anlayışı içerisinde millet, tarihi romantizmin bütün unsurlarını içinde taşıyarak hareket eden bir kahraman gibidir. Askere alma, vergi mükellefi yapma ve zorunlu ilköğretim uygulamaları modern devletin topluma nüfuzunu sağlayan en önemli tekniklerindendir (Kerestecioğlu, 2008).

Anarşizm genellikle olumsuz manada kullanılması ve ütopik yapısının olması sebebiyle kavramsallaştırılması zor olan bir ideolojidir (Jennings, 1994). Anarşist toplum, hükümeti ve yöneteni olmayan düzenli bir toplumdur; baskıyla değil, üyelerince hiçbir zorlama olmaksızın kabul edilen sağduyu ve ahlak kuralları ile düzenlenen bir toplumdur. Yani anarşist kuram bireylerin ve gönüllülük temelinde bir araya gelmiş grupların oluşturduğu, kendi kendini düzenleyen toplum tasarımını savunur (Benlisoy, 2008).

Faşist ideoloji, hem üretmiş olduğu dünya görüşü hem de uygulamadaki karşılığı ile liberalizm ve sosyalizmden ayrılır. Faşizm, liberalizmin eşit fırsat üzerine kurulu eşitlik idealini, sosyalizmin sınıfların eşit iktidarı üzerine kurulu eşitlik idealini reddetmektedir. Kitleler karar almak için değil boyun eğmek için vardır. Faşizm dindar değil tersine seküler bir ideolojidir. Faşizmin en belirgin özelliklerinden birisi de ideal sosyo-politik düzeni kurgularken bireyden hareket etmemesidir. Akıldan çok duygulara hitap eden, tutarlıktan çok inanca dayanan faşizmin önünde inanmak ve itaat etmek yatmaktadır (Örs, 2008).

(33)

16

20. yüzyıla gelindiğinde ideolojinin sonu tartışmaları yoğunlaşmıştır (Knight, 2006). İdeolojinin sonu ve hatta tarihin sonu tezini Francis Fukuyama savunmuştur. Fukuyama makalesinde bütün rakipleri karşısında ‘ekonomik ve siyasal liberalizmin kazandığı bariz zafer’ sadece Soğuk Savaş’ın sonu ya da tarihin belirli bir döneminin kapanması anlamına değil, bildiğimiz anlamda tarihin sonu anlamına gelir der (Fukuyama, 1992). İdeoloji kavramının terk edilmesi, günümüzde güçlenmiş olan kapitalizm karşısında, sınıf çatışması, üretim tarzları, devrimci eylemlilik ve burjuva devletinin doğası gibi kavramlarla uğraşmanın göz ardı edilmesiyle de ilgilidir (Eagleton, 2011; Schwarzmantel, 2008). İdeolojisi olmayan siyasal iktidarın toplumu kurma, statükoyu koruma, siyasal, toplumsal ve ekonomik mühendislik derecesi oldukça düşüktür. Devlet de ideoloji aracılığıyla kurguladığı bütünsel dünyayı eğitimle kurumsal bir alana dönüştürür (Althusser, 1994).

Yeniden Üretme Pratiği

Eğitim ve ideoloji temelde yeniden üretme pratiği ile işlevini hayata geçirir. Sosyoloji içerisinde toplumsal yapıyı açıklamak için kullanılan Durkheim’ın savunduğu işlevselci paradigma, Marx’ın sınıf ve Weber’ in statü-kültür üzerinden açıkladığı çatışma paradigma arasında çatışmacı paradigma içerisinde yer alan yeniden üretim kavramı eğitimin (müfredat, öğretmen, ders kitabı, ritüeller vb) alt yapının yeniden üretilmesini içerir (İnal, 2004). Üretim tarzı kavramının Marksist teoriye nasıl müdahale ettiğini göstermek için dört klasik tezden söz edilebilir. (i) Bütün toplumsal formasyonlar egemen bir üretim tarzından kaynaklanabilir. Bu da aynı zamanda her toplumsal formasyonda birden fazla üretim tarzının varlığına işaret etmektedir. (ii) Her üretim tarzı, ister egemen olsun ister tali kendi birliği içinde üretim güçlerini ve üretim ilişkilerini içerir. (iii) Eğer bir üretim tarzı, onu oluşturan üretici güçler\üretim ilişkileri birliği içinde ele alınırsa, bu birliğin maddi bir temeli vardır: Üretici güçler. Fakat bu üretici güçler, işleyecek durumda değillerse işe yaramazlar. (iv) Üretici güçler\üretim ilişkileri birliği içinde, yani iktisadi altyapı ya da temelde belirleyicidir. Üstyapıyı (hukuk, devlet, ideolojiler) altyapıya bağlayan birlikte son çözümlemede belirleyici olanın iktisadi altyapı olduğunu ileri sürer (Althusser, 2005). Yeniden üretim üretici güçlerin yeniden üretimi ve üretim ilişkilerinin yeniden üretimi olarak ikiye ayrılabilir. Üretim ilişkilerinin yeniden üretimini sağlayan sistem, devlet aygıtları sistemidir. Yeniden üretim tartışmalarında iki teori bulunmaktadır: benzeşme ve direnç teorisi. Benzeşme teorisine göre kapitalist sınıfın okul ve diğer üstyapısal kurumları üretim güçlerini (işçi, iş bölümü ve bilginin bölünmesini, uzmanlaşma) meşru ideoloji ve

(34)

17

uygun davranış kalıplarını (kültür) kullanarak yeniden üretir. Egemen sınıfın ideolojisi okullar yoluyla çatışma olmadan yeniden üretilir. Direnç teorisinde temelde ideolojinin üstyapıya dayatmasından ziyade üstyapının temelde eğitim ve ekonomi ile arasındaki organik ilişkiyi ön plana çıkar (Hannay, 1984).

Sosyal yeniden üretimin ideolojik koşulları baskın ideoloji, küresel ekonominin güçlü elitlerinin ilgileri, materyalleşmiş eğitimin hegemonyası ve kamu eğitimi yani eşit olmayan eşitleyiciler yoluyla olur (Macris, 2009). Toplumsal yapının yeniden üretimi, daha çok eğitim sisteminin genel işleyiş mekanizmalarıyla ilişkili görülebilir. Eğitim sisteminin işleyişinin, kapitalizmin genel işleyiş ilkelerine ve mantığına uygun olarak, örneğin fırsat eşitliği ilkesi temelinde işlemesi ve her aşamasında öğrenci seçme işlemleriyle desteklenmesi kaçınılmazdır. Kapitalizmin toplumda yarattığı ve derinleştirdiği farklılaşmaların (toplumsal sınıf, toplumsal cinsiyet, etnik ve inanç farklılıkları) eğitim sistemi aracılığıyla yeniden üretimini, bunlar arasındaki eşitsizliklerin sürmesini, tüm bu farklılıklara rağmen onların görünmezliğinin sürdürülmesini sağlamaktadır. Althusser'in devlet aygıtlarını devletin baskı aygıtları (hükümet, ordu, polis, mahkeme) ve devletin ideolojik aygıtları (din, aile, hukuk, okul) olarak ikiye ayırmasıyla eğitiminde yeniden üretimde ideolojik aygıtlardan biri olduğu saptamasına yer verebiliriz. Marksist olmayan yeniden üretim kuramcısı Bourdieu da eğitimin sınıfsal yeniden üretim sürecinde önemli bir toplumsal ve politik güç olduğunu belirtir.

İdeoloji ve Eğitim

Eğitimde ideolojiyi tartışmak temelde devlet-toplum ilişkisini ve sonrasında toplum-birey ilişkisini kurmayı gerektirir (Evkuran, 2009). Devlet ideoloji aracılığıyla kurguladığı bütünsel dünyayı eğitimle kurumsal bir alana dönüştürür. Bu alanı bireysel ve toplumsal olguların etkisinden temizleyerek kamusal alan olarak ilan eder (Çetin, 2001). İdeoloji ve öğretim programı arasında ilişki kurulurken Apple (2004)'ın soruları bağlantıyı ortaya çıkarması açısından faydalı olacaktır: Somut olarak resmi bilgi toplumdaki başat ilgilerin ideolojik düzenini nasıl temsil ediyor? Okullar kısıtlı ve sorgulanmamış gerçekler olara sınırlı bilgileri nasıl meşrulaştırıyor? Okullardaki günlük rutinler öğrencilerin belirli ideolojileri öğrenmesine nasıl katkı sunuyor? Geçmişteki ve şimdiki müfredat bilgisinin spesifik formları düzeni nasıl yansıtıyor? Eğitimsel bilginin problematik yapısı/müfredattaki bilgileri hangi toplumsal grup destekliyor? Hâkim ideolojiler eğitimcilerin düzen, rehberlik ve kendi aktivitelerine yükledikleri temel bakış açılarında nasıl yansıtılıyor?’ Bu sorular bağlamında yapılacak eğitim ideolojisi tanımı ‘Bir ülke,

(35)

18

devlet, millet, siyasal bir parti ya da siyasal grup tarafından benimsenen; amacı belirli siyasal hedefler olan ve siyasal, sosyal, ekonomik olayları, kurumları bu amaçlara göre yorumlayan düşünceler bütünü’ dür (Güven, 2005: s. 33).

Eğitim ideolojilerinin sınıflandırılmasına yönelik aristokratik, burjuva, demokratik ve proletaryan; elitist / muhafazakâr, rasyonalist / teknokrat, romantik / bireyci, eşitlikçi / demokratik; muhafazakâr, değişimci, romantik, demokratik; klasik hümanizm, liberal hümanizm, ilerlemecilik, araçsalcılık ve yeniden yapılandırmacılık gibi çeşitli tasnifler yapılmıştır (Meighan ve Brown, 2012; Scrimshaw, 1983). Eğitim ideolojileri ayrıca çeşitli kuramlarla da ilişkilendiriliştir. Illich, örtük müfredat ile çocuklara yerini bilmenin ve orada kalmaya devam etmenin öğretildiğini söyler. Bernstein, dil kodları ile farklı yapılardan gelen çocukların, yaşamlarının henüz ilk yıllarında daha sonraki okul yaşamlarını etkileyecek farklı kodlar veya konuşma pratikleri geliştirdiklerini belirtir. Bourdieu, kültürel yeniden üretim ile okulların diğer toplumsal kurumlarla birlikte toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri kuşaktan kuşağa aktardığına; Wills işçi sınıfından çocukların nasıl olup da işçi sınıfına özgü işler edindiğini açıklarken öğrencilerin akademik başarısızlık deneyiminin kendilerine entelektüel sınırlılıklarını kabul etmeyi öğrettiğini ileri sürer (Giddens, 2008).

Eğitim felsefeleri de çeşitli açılardan ideolojik ve siyasal pratiklerin içerisine dâhil olmuştur (Kaplan, 2011). Eğitim, ideoloji ile bilgi, güç ve iktidar bağlamında ilişkilendirildiğinde rasyonalizm, emprisizm, pozitivizm ve postpozitivim gibi akımlar ‘bilimsel bilgi ve güç’ ile iktidar ve güç açısından farklılaşır (Arslan, 1999). İktidar açısından bakıldığında özellikle ulus devletin oluşturulmasında eğitim kurumlarının süreçte oynadığı belirleyici rol görülür (Mahçupyan, 1997). Eğitim kurumu özelinde okulun işlevleri açısından insanlık düşüncesi, bireyciliğin gelişmesi, toplumsal kişilik geliştirme gibi işlevleri de eğitimin istenilen toplumsal birlikteliği oluşturmasında iktidar ve güç ilişkisine katkıda bulunur (Akyüz, 2001). Bununla birlikte iktidar ve güç ilişkileri bağlamında eğitimde aşırı siyasallaştırılmaya gidilmesi eğitimin yapısında tahribatlara neden olabilir fakat eğitimin siyasetle ilişkisinin hiç olmaması söz konusu olamaz (Gür, 2005).

Ekonomi, politik ve toplumsal sistem genel olarak bir ideolojiye dayanır. Kapitalizm, pragmatizm ve idealizme; komünizm marksizme; liberalizm pragmatizme ve faşizm ise idealizme dayanır (Sönmez, 2005). Eğitim programları da hazırlanırken felsefi, tarihsel, psikolojik, kültürel, siyasal ve ekonomik koşulların süzgecinden geçer (Ornstein ve

(36)

19

Hunkins, 2004; Sönmez, 2007). İdeolojiler belirli bir insan modeli betimleyerek kendi ideolojisinin ideal insan tipini oluştururken eğitimden yararlanırlar (Gutek, 2011). İdeolojinin eğitim ve öğretim bağlantısı eğitimi politikalar, hedefler; okul çevresindeki davranış ve değerleri belirleme ve okulların resmi müfredatını oluşturan bilgi ve yeteneklere müdahil olmasıyla olur (Gutek, 2011). İdeolojinin teknik kontrol olarak okullara yansıması da müfredat aracılığı ile gerçekleşiyor (Carlson, 2006). İdeolojinin eğitim ve öğretime etkisi resmi müfredatın işleyiş sürecinde örtük program (hidden curriculum) yolu ile iktidarın ideolojisini sağlamlaştırmaya yönelik olabileceği gibi Sönmez (2008)’in kavramsallaştırdığı karşıt program (opposite curriculum) aracılığı ile mevcut ideolojinin ya da iktidarın güçsüzleştirilmesine alternatif ideoloji ya da iktidarın sistemi ele geçirmesine yönelik de olabilir. Örtük program resmi programın gizil amaçlarını kişilere kazandırmak için devreye girebilir (Anyon, 2006). Örtük programın resmi programı tümüyle ortadan kaldırmak, onu yok etmek, yerine tam tersi olan kendi amaçlarını koymak gibi bir amacı yoktur (Sönmez, 2008).

İdeolojinin eğitime yansımasında farklı ideolojilerin varlığı bilinmektedir. Apple (2004) eğitim ve ideoloji bağlamında ABD'deki dört grubu ilişkilendirerek açıklar. İlk grup olan neoliberaller ekonomi ve okullar arasında yakın ilişkiye dikkat çekerek piyasa ilişkisini vurgularlar. İkinci grup neomuhafazakarlar ekonomi açısından neoliberaller ile benzer düşünürken ajandalarının temelinde kültürel yenileme bulunur. Üçüncü grup otoriteryen popülistler ise dinsel yönü ağır basan, okullar ve cinsellik konusunda endişe eden grubu oluşturur. Dördüncü grup ise herhangi bir hegemonik hedefi olmayan profesyonel ve yönetici orta sınıfın oluşturduğu gruptur. Bu gruptakiler hesapverebilirlik, ölçme ve testler, verimlilik, maliyet-yarar analizi vb. konulardaki teknik ve prosedürel becerileri ile varolurlar.

İdeolojilerin eğitimle ilişkisi tespit edilirken ideolojilerin genel çerçevesi çizildiğinde eğitim uygulamalarının ideolojik kökenleri hakkında bilme düzeyine katkı sunulabilir. Bu doğrultuda ideolojilerin eğitim açılımlarını betimlemek gerekir. Liberalizm geleceğin vatandaşlarına genel eğitimin yanı sıra hem düşünsel gelişmeyi hem de verimi arttıracak özel bir vatandaşlık eğitimi verilmesini gerekli görürler. Liberalizme göre, vatandaş eğitiminin en etkili boyutu halk sorumluluğunun öğretimidir. Liberalizmden kaynaklanan eğitim politikalarında, akademik özgürlüğe veya öğretme-öğrenme özgürlüğüne özel bir anlam verilir (Gutek, 2011). Liberaller ekonomiyi modernize etme çabası içindedirler ve onlara göre eğitim politikası; ekonomi eksenli olarak, öğretimle ücretli emek arasında

(37)

20

kurulacak yakın ilişki temelinde oluşturulan performans ölçütleri üzerinden tanımlanmalıdır. Liberaller okulları sponsorluk, vergiler, krediler ve diğer pazarlama stratejileri aracılığıyla piyasa içinde konumlandırarak çok daha rekabetçi bir kimliğe büründürme içerisindedirler (Apple, 2009). Neoliberalizmde genel olarak sermayeyi ve piyasayı koruma, maliyet-fayda, verimlilik, girişimci bireyin ön plana çıkarılması, okullarda hesapverebilirliğin fazlaca önemsenmesi, standartlaştırma, test sonuçlarına bağlı sıralamalar ile karşılaştırmaların yapılması, devletin bireyin refahı için daha az sorumluluk alması, insan sermayesinin geliştirilmesinin öne çıkarılması eleştirilerde ön plana çıkar (Hursh, 2005; İnal, 2008; Baltodano, 2012; Çelik, 2012; Loh ve Hu, 2014). Ücretler, çalışma koşullar ve iş güvencesi gibi alanlarda akademik işgücünün sıradanlaştırılması (sektörde yarı zamanlı ve geçici görevlendirme ile istihdam) ve öğretmenlik mesleğinin proletaryalaştırılması (maaşların azalması, otonominin azalması, denetimin artması) neoliberal sistem eleştirileri içerisinde yer alır (Hill, 2010).

Muhafazakâr ideolojide okul, kültürel değerleri taşıyan ve koruyan; kültürel mirası ve değerleri yetişkinlerden kültürel bilgisi tamamlanmamış olan bireylere nakleden, böylece de bu değerleri gelecek nesiller adına güvence altına alan bir kurumdur. Okulun rolü, bireyle onun kültürel mirasını bütünleştirmek ve kurumsal geleneklerin gruba katılımdaki önemini göstermektir. Toplumun tüm üyeleri için okulun genel toplumsal rolü kültürel mirası aktarmaktır. Muhafazakâr sistemde idealist öğretmen kültürel mirası önemseyip çok iyi bilmeli ve kültürün geleneksel değerlerini davranışlarında yansıtabilmelidir (Gutek, 2011). Bilginin sosyal gerçeklikle ilişkisi ve sosyal gerçeklikle yapılandırılması düşünüldüğünde pedagojik olarak kültürel miras kavramı önemli hale gelir (Edwards ve Usher, 2008). Yeni muhafazakâr ve yeni liberal siyasetin öğretmen ve öğrencilere yaklaşımı, öğretmen ve öğrencilerin kontrol dışı kaldıkları durumlarda kültürün altının oyulabileceği ve bu nedenle ahlak ve bilgi üzerinde kontrol mekanizmalarını işletmek temel ilkedir (Apple, 2009). Muhafazakârlara göre düşünsel ve ahlaki eğitim din ve aileden ayrılamaz, devlet olsa olsa teknik öğretimi üstlenebilir (Güler, 2008).

Marksist eğitim kuramı sınıfsız bir toplumun oluşumunu inşa etmeyi düşünür (Gutek, 2011). Marx’ın çalışmalarındaki parçaları bir araya getirmeye dayalı politeknik eğitim fikrinin özellikleri şöyledir: Herkes için daha yüksek bir eğitim seviyesi, zihinsel ve kol emeği arasındaki ayrımın üstesinden gelinmesi, okulla iş arasındaki farkın ortadan kaldırılmasıdır. Her çocuk erken yaşta toplumsal olarak gerekli üretim içerisinde yer almalı, planlama ve karar vermeye herkes katılmalıdır (Rikowski, 2011; Szaniawski,

(38)

21

1980). Devletin eğitimdeki yeri eğitim için vergilendirme yoluyla finans sağlama, öğretmenlerin niteliklerini ve tedrisatı oluşturma bakımından asgari yasal bir çerçeve sağlamalı ama diğer tüm yönlerde eğitimin dışında kalmalı ve pedagojik uygulamayı öğretmenlere, öğrencilere ve işçi hareketine bırakmalıdır (Rikowski, 2011). Eleştirel pedagoglar müfredatın eleştirisinde ideolojik unsurların müfredatın içeriği ile birlikte geldiğin, tarihsel ve kültürel pratiklerin dezavantajlı gruplar aleyhine okullarda umutsuzluk ve direnç olarak yansımasına odaklanırlar (Aronowitz ve Giroux, 1997). Eleştirel pedagoglar eğitimi, siyasal eğilimin yerine geçmeyen; fakat eleştirel bilincin gelişiminde oynadığı rol nedeniyle, siyasal eylem için kaçınılmaz olan bir alan olarak görürler (Freire ve Macedo, 1998).

Faşist ideolojide, lider figürü tüm sistemin üzerinde bulunur. Faşist bir devlet ve toplumda polis devletinin baskısıyla olduğu kadar propaganda ve medya gibi resmi olmayan eğitim araçlarıyla da bir lider yaratılır ve güçlendirilir. Devlet kurumlarının propagandayı önemli bir güç olarak kullanmasına ek olarak okul ve müfredatta gençlere lidere bağlılık dayatılmıştır. Hitler, nasyonel sosyalist eğitimin üyeleri bedensel ve zihinsel olarak birbirine benzeyen; ırka dayalı homojen bir toplum yaratacağına inanmıştır. Böyle bir toplumda farklı davranış ve yaşam biçimleri de olmayacak; bu eğitim istekleri disipline ederek bireylerde ortak bir ideolojik tutum ve ulusal bir topluluk bilinci oluşturacaktır. Bir Nazi öğretmeni hem askerlik hem particilik hem de eğitimcilik rollerini bir arada üstlenecektir (Gutek, 2011).

Eğitimin geçmişten günümüze siyasal sistemlerdeki işlevi yeni bir oluşum meydana getirme ya da mevcut oluşuma destek üzerinedir. Arendt (2005, s. 12)’ın değerlendirmesiyle ‘…bu nedenle Avrupa’da yeni koşullar üretmek istenirse çocuklardan başlanmalıdır inancı çoğunlukla baskıcı kalıplı devrimci hareketlerin tekelinde olmayı sürdürmüştür ki bunlar iktidara geldiklerinde çocukları ailelerinden ayırmış ve yalnızca fikir aşılamışlardır’. Siyasal sistemin ön kabulleriyle eğitimin biçimlendirilmesi geleceğin öznesi olan bireyin, iktidarın zihinsel süreçler yoluyla işlerlik kazanmasıyla ilişkilendirildiğinde siyasal işlev ile bağı doğrudan kurulur (Çağan, 2006; İnal, 2008). Heidegger (2005, s. 63)’in eğitimin özne-nesne ilişkisi bağlamında para metaforuyla ortaya koyduğu değerlendirmesinde ‘Öğrenci piyasaya sürülmek amacıyla basılan madeni drahmiler gibi şekillendirilmiş bir suretin içine konulacaktır’ derken biçimlendirme ya da formatlama yoluyla öğrencinin istenilen hale geleceği vurgusu yapılabilir. Eğitimin

Şekil

Şekil 1: İdeolojik Analiz Haritası (Maynard, 2013, s. 313)
Tablo 1: İnformal Öğrenme Tipolojisi
Tablo 3: Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin Dönemselleştirmesi
Tablo 4: 1739 sayılı Milli Eğitim Temel İlkeleri ve İdeoloji Eşleştirmesi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

 Özel eğitim öğretmenleri, öğrenme güçlüğü tanılı öğrencilere yönelik fen ve doğa etkinlikleri tasarlarken daha çok etkinliklerin somut ve anlaşılır olmasına dikkat

Bu bağlamda öğretmenlerin özel eğitim hizmetlerine yönelik algıları önemli bir faktördür (Orel, Zerey, ve Töret, 2004). Özel eğitime ihtiyacı olan bireylere eğitim

Araştırmaya katılan kadın özel eğitim öğretmenlerinin “yaş grubu” değişkenine göre tükenmişlik ölçeğinden aldıkları puanlar ince- lendiğinde, duygusal

Oysa başka romanla­ rında aynı şey, bu kadar radikal biçimde söz konusu değil.. - Kimseye anlatamadım

Zaman geçtikçe ve başka tür feminizmleri keşfettikçe Duygu Asena ile feminizme yaklaşımım örtüşmemeye başladıysa da hep onun kadınların bugün

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların

Gül (2008), “Kamu Yönetiminde ve Güvenlik Hizmetlerinde Hesap Verebilirlik” adlı çalışmasında Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu

Aliye: Sonuçta her insanın bir ideolojisi vardır. Mesela bana 10 yıllık bir öğretmen olarak ‘İdeoloji nedir?’ diye sorarsan Atatürkçü, cumhuriyete bağlı bir