• Sonuç bulunamadı

Başlık: ENTEROENDOKRİN HÜCRELERiN FİZYOLOJİK ÖNEMLERİYazar(lar):BÖLÜKBAŞI, M. FahriCilt: 32 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Vetfak_0000000983 Yayın Tarihi: 1985 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ENTEROENDOKRİN HÜCRELERiN FİZYOLOJİK ÖNEMLERİYazar(lar):BÖLÜKBAŞI, M. FahriCilt: 32 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Vetfak_0000000983 Yayın Tarihi: 1985 PDF"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A. U. Vet. Fak. Derg.

32 (3) : 518-532, 1985

ENTEROENDOKRİN HÜCRELERiN FİZYOLOJİK ÖNEMLERİ

M. Fahrİ Bölükbaşı*

Physiological importance of enteroendocrine cells

Summary:

The mucosa

ıi

the gastrointestinal

tract can be

conside-red as the lmgest endoerine organ in the body. Several dif/erent types of

ente-roendoerine eclis are found in the stomadı mueosa, and in the epithelia of smal!

and laı:[1,ein testine. These eclls are thought to be a part of

APCD

eells (amine

precursor uptake and decarboxylation),

whieh are found in ma,!y areas in the

bod]. ıll! the AP UD eells are concerned in the production and release ~/ some

polype,lJtides or amines with hormonal activities.

The hormones and related

peptides seaeted Il)' enteroendoerine cells mainl)' aflect the motility and

secre-tory functions

of digestive tract. including the related activities, such as bile

formation,

contraction of gallbladder,

and panereatic secretion.

lt is belia'ed that mos.t rf the enteroendocrinal secretion products are

car-ried to the target organs by blood. Some others act primari{y on local cells in

their immediate environment.

Whether a few

are secreted into the lumen of

gastrointestinal

canal remain ıınsolved.

Among tlıese hormones gastrin,

seeretin and choleC)'stokinin-pancreozymin

are well identified and obtained in pure rorms. Some others, such as motilin,

gastric inhibitory pol)'peptide, msoactive intestinalpeptide

and chymodenin have

bem ehemically darified.

}.'nteroglucagon and somatostatin

are thought

to

function physiologically as hormones. Whether many othen reported in the

li-terature, act physiologically

as gastrointestinal

hormones remains to be

deter-mined.

In this paper, the gastrointestinal

hormones and related peptides, whieh

are generally taken into consideration in the literature, have been outlined

con-cemiııg

their ph)'siological

activities.

Özet:

Mide-bağırsak

kanalı vüwdun en büyük mdokrin organı olarak

kabul edilebilir. JvIide mııko.(asında, ince ve kalın ba,~ırsak epitelinde değişik

tipte birçok enteroendokrin Idiere bulunmaktadır.

Bıı hücrelerin, vücutta birçok

]erlerde

bulunan APUD

hüerelerin bir bö'!iimii olduğu kabul edilmektedir.

* Prof. Dr., A.C. Vderiıı,'r F"külir,i, Fil.)'oloji Bilinı Dalı, !\ııkara.

(2)

ENTEROENDOKR1N HÜCRELERiN FiZYOLOJiK ÖNEMLERi 519

APUD

hücreler, hormonal nitelikli bazı polijıeptit )'ada amin/erin )'apım

ve

bırakılımı ile ilgilidirler.

1,'n!eroendokrin hücre/erce salgılanan hormon ve

il-gili peptitler saıfa yapımı,

srifra kesesi kontraksi)'lJllu ve jıankrcas salgısı gibi

aktiviteleri de içerecek biy'imde, ô'ncelikle sindirim kanalının hareket ve

salgı-lama fonksiyonlarını

etkilerler.

Fnteroendokrin salgılama

ürünlerinin WğU1l1111

hedef organlaıa kan

i

le

taşındığına inanıtır.

Bazıları,

ô'ncelikle hemen yakınlarındaki

lokal hücreleri

etkilerler. Az da olsa bir kısmının mide-bağırsak lumenine Imakılıp

bırakıl-madığı

konusu

çöziimlenmrye

muhtaçtır.

Bu hormonlar arasında gastrin, sekretin ve kolesistokinin-pankreozimin

~)'i tanımlanmış olup, saf olarak elde edilebilmiştir.

Motilin,

gastrik

inhibi-tar polipeptit,

vazoakt!!

intestinal peptit ve kimodenin gibi hazılan

kimyasal

olarak açıklanmıştır.

F:nteroglukagon ve somatostatinin ji<:yolojik olarak

hor-monlar gibi görev yaptıkları

düşünülmektedir. Ancak literatürde hildirilen

bir-çoğunun, fi;:yolojik

olarak mide-bağırsak

hormonları gibi etki ]apabildikleri

konusu açıklanma)!ı beklemektedir.

Bu yazıda,

literatürde dikkate alınan mide-ha,ğırsak hormonları ve ilgili

peptitler, fi<'yol~jik aktivitelerine göre ana hatlarıyla belirtilmektedir.

Giıriş

Hayvanlar aleminin en gelişmiş organizmaları sayılan insan ve evcil hayvanlarda, vücudun bir bütün olarak uyumlu (;alışmasll1ı sağlamak amacıyla özelleşmiş kontrol sistemleri bulunur. Bunlardan biri sinir sistemi, diğeri ise endokrin sistemdir.

Sinir sistemi etkinliğini, sinirsel sonlanmalardan salınan trans-mitter maddeler aracılığıyla gösterir. Bu kimyasal maddeler membran reseptörlerine bağlanarak postsinaptik oluşurnda bir etki meydana getirirler (19,22,29,30).

Endokrin sistemde ise etkinlik, hormon denilen maddeler aracı-lığıyla sürdürülür. Hormon deyimi genel anlamda, fizyolojik koşul-lar altında bir hücre ya da hücreler grubunca kan veya lenf dolaşı-mına salgılanıp kanla taşınarak, vücudun diğer bir hücre grubunda özel bir cevap oluşturan kimyasal bir madde anlamındadır (29). Hormonlar, hedef hücrelerde etkilerini hücre membranının geçir-genliğini, enzimlerin sentez ya da katalitik aktivitelerini değiştire-rek oluştururlar (34). Efektör hücrelerde hormonlara özel reseptör molekülleri bulunur. Bir hormonun belirli bir hücreyi etkilernesi, o hücrede o harmana özgül reseptörün bulunmasına bağlıdır (29,

(3)

520 M, FAHRi BÖLÜKBAŞ]

34). Hipofiz, tiraid, paratiroid v. b. iç salgı bezleri, bir arada bulunan endokrin hücre toplulu,~u olarak tanımlanabilir (29).

Endokrin dokularda sürdürülen araştırmalara göre hormon salgılayan farklı grup hücreler genelde belirli ültrastrüktürel özel-likler ~österirler. Bu hücrelerin bir çoğunda hormon sentezi yönün-den benzer metabolik olaylar gözlenmektedir (32, 49). Nitekim amin ön maddeleri alımı yüksektir ve dekarboksilasyon niteliği var-dır. Bu hücreler için bu nedenle,

Amint! Precursor Upıake and

Decar-bo:<)!lation

kelimelerinin baş harflerinden oluşmuş APüD hücre te-rimi kullanılmaktadır. Böbreküstü bezi medullası kromaffin hüc-releri, tiroid C hücreleri, pankreastaki tüm endokrin hücreler, ente-rokromaffin hücreler dahil gastrointestinal kanalın hormon ya da hormon etkili peptidlcr salan hücreleri, hipofizin ACTH ve MSH hücreleri, glomus karotikum'un kemoreseptörleri ve mast hücreleri .'\PUD hücreler grubundan sayılmaktadırlar (27,32,39,49).

Bilinen endokrin bezler dışında iç organlar boyunca da,i!;ılmış çe-şitli hücre ya da hücre grupları bulunur

(3::;).

Peptid ya da amin ya-pısındaki bu doku hormonlarının (27, 49) bazıları kan ilc hedef olan yapılara taşınırken

(endokrin),

diğerleri hemen yakın çevreyi etkilerler (I 9, 32).

Parakriıı

sekresyon denilen ikinci örnekte lokal hücreyi etkileyen maddeye parahormon adı verilir (29).

Sindirim kanalı hormonları

Sindirim olaylarında fiziksel ve kimyasal faktörlerin düzenli sürdürülmesinde motorik aktivitede (hareket) sinirsel kontrolun, sekresyon olaylarında ise hormonal kontrolun daha etkin bulundu-ğunu söylemek mümkündür (27,47). Sckresyon olaylarının bazı bölümleri ekstrinsik sinirler ve intramural reflekslerle düzenlenmek-tedir (27). Örneğin tükrük bezleri sinirsel, mide bezleri sinirsel ve hormonal, pankreas, safra ve bağırsak salgıları ise çoğunlukla hor-monal kontrol altında bulunurlar (47). Absorpsiyon alayında ana düzenlemenin lumendeki emilebilir maddelere bağh bulunduğu genel bir kanıdır.

:\.1ide-bağırsak kanalının epitel örtüsü içinde endokrin aktivi-teli, çok sayıda ve deftişik şekilli hücreler bulunmuştur (30, 32, 40, 44, 47). Gastrointestinal mukozada hormon salgılayabilecek nite-likte farklılaşmış endokrin bezler ya da belirli bir harmana özgü hücre toplulukları görülmemiştir (30,47). ~1ideden kolona kadar ve dağını k biçimde yani tck tek yer alan ve iO i2 kadar türü bildirilen

(4)

ENTEROENDOKRiN HÜCRELERiN FiZYOLOJiK ÖNEMLERi '\21

(29) bu enteroendokrin

hücre sisteminde,

hormonlar

yanında

hor-mon nitelikli peptidler

ve aminler

de yapılır (I 9, 27). Bunların

ço-ğunun

ince bağırsaklardan

ve özellikle duodenumdan

salındığı

gö-rülüyor.

Bu nedenle

insan ve evci] hayvanlarda

mide-bağırsak

mu-kozası en büyük endokrin

sistem olarak bilinmektc

(27, 32) ve

duo-denuma

sindirim

kanalının

hipofiz bezi gözüyle bakılmaktadır

(47).

Oldukça

kısa zincirli

polipeptidler

(30-40

amina

aside kadar)

olan bu hormonların

etkinlikleri

kısa sürelidir (19). Birçoğu

etkisi-ni yapıldığı

bölge yanında

(parakı'in)

gösterdiği

halde bazıları

kan

yoluyla ta~ınarak

(endokl'in)

daha uzak yerlerde

etkirler (I 9,29,32,

44). Glandulae

intestinales

çukurcuklarında

görülen

endokrin

hüc-relerin

orijinleri

an]aşılamamıştır

(29).

Sindirim

kanalı

hormonları

genelde

mide-bağırsak

hareket-lerini,

midenin

bo~alımını,

mide-bağırsak

ve pankreasın

sekretorik

aktivitelerini,

safra

yapımını

ve

bağırsağa

bırakılımını

kontraıda

önemli görevlerle

yükümlüdürler

(29, 33, 47). Sindirim

enzimlerinin,

intrinsik

faktörün

yapımı

ve absorpsiyon

olayları

için mukoza

hüc-relerinin

sağlıklı olma gereği de (trofik etki) bunların

görevidir (27,

29). Bazıları,

diğer hormonların

bırakılımına

neden

olmakta,

kimi

enteroendokrin

hücrelerin

birkaç

hormonu

birden

salgılayabildik-leri sanılmaktadır

(29).

Son zamanlarda,

enteroendokrin

hücreleri

de kapsayan

APUD

hücre

grubunun

embriyoda

sinir

dokudan

kaynaklandığı

görü~ü

ağırlık

kazanmak ta (26,27,39,49)

ve

parant'uron

terimi

önerilmek-tedir (49).

Nitekim

adrenalin,

noradrenalin,

asetilkolin,

prostag-Iandin

gibi nöyrohormonlarla

(30) histamin,

kallikrein

ve

bradiki-nin,

adenozin

polifosfat

ve serotonin

gibi

damarları

etkileyicileri

doku

hormonları

arasında

sayanlar

da vardır (30,32,33).

Memelilerde,

enteroendokrin

hücrelerin

oluşturduğu

peptidlere

ya da benzerlerine

diğer dokularda

da rastlanmaktadır.

Bunlar

ara-sında pankreas,

hipofiz, sentral ya da periferik sinirler sayılabilir

(20,

2 I). Örneğin,

bağırsak

hormonu

olan kolcsistokininin

beyinden

de

izole edildiği (21), serotonin

(22), P maddesi

(20, 22) ve

nöyroten-sinin (20) her iki organda

da bulunduğu

bildirimleri

vardır.

Dock-ray (20)

ayrıca,

enteroendokrin

ürünler

olan

vazoaktif

intestinal

peptid (VIP)

ve gastrine

beyin ve hipofizde

raslanıldığını,

kurbağa

derisindeki

bombesinin

memeli

beyninde

ve bağırsağında

bulun-duğunu,

tirotropin

serbestle~tirici faktör (TRF),

somatostatin,

ACTH

(5)

görüldüğü-52~ M. FAHRİ BÖLÜKBAŞı

nü kaydetmektedir.

İkili fonksiyona

sahip

bu peptidlcrdeki

amino

asit sırasında gözlenen benzerlikler

ilc AP CD hücre grubunun

sinir-sel orijinli

oldukları

(27,39, 49) görü~ü

beraberce

değerlendirildi-ğinde, genel bir evolüsyoııer geli~im kavramı (20) akla gelmektedir.

Böyle bir yakla~ım, hem endokrin

hücrelerde

hem de sinirlerde aynı

peptidlerin

görevalmalarını

ve yapımlarını

yöneten mekanizmaların

açıklanmasına

da yardımcı

olacaktır

(20).

Sindirim kanalında

hormon ya da hormon nitelikli peptid ya da

amin

olarak

pekçok madde

yapılmaktadır.

Bunların

bazılarının

anlamlı

isimler olması mümkündür.

Bugün fIoresan

antikor

tekniği,

radioimmunessey

ve immun

sitokimyasal

yöntemlerle

hormonların

yapım yerleri ve bunu izleyen amİno asit analizleriyle

de özellikleri

saptanmaya

çalı~ı1maktadır (47).

Son

yıllarda

gastrointestinal

peptidlerin

birçoğunun

hormon

nitelikli

oldukları

kanıtlanmakta

ve mİde-bağırsak

hormonlarının

sayısı

gittikçe

artmaktadır

(27).

Bu

hormonlardan

gastrin (25),

sekretin ve kolesistokininin

1960'/ı yıllarda

kimyasal ya pıları

anla~ı1-mı~ ve saf olarak

elde

edilebilmi~tir (6,27).

Motilin (14),

gastrik

inhibitorik

polipeptid

(GIP) (ll),

vamaktif

intestinal

peptid

(VIP)

(4.2) ve kimodenin

(2) kimyasalolarak

tayin

edilebilmi~tir.

Bunlar-dan ba~ka bağırsak

mukozasından

immunolojik

yöntemlerle

anla~ı-lan enteroglukagon

ve somatostatin

(4) gibi hormonlar

da vardır.

Henüz

açıklanamamış

olan bu konularda

pekçok karanlık

noktalar

bulunmaktadır

(27). Bunlardan

başka kimyasal

kanıtları

olmamak-la beraber,

fizyol~jik

verilerine

bakarak

var old ukları

öne sürülen

başka

peptidler

ve aminler

de bulunmaktadır.

Bu derlemenin

amacı,

enteroendokrin

hücrelerden

salınan

bu

hormon

ya da hormon

nitelikli peptidlerin

önemli sayılanlarını

top-luca belirterek,

sindirim

olayları

üzerindeki

etkinlikleri

konusundaki

dağınık

bilgileri

özetleyebilmektir.

Gastrin:

l\.1idenin pilorus mukozası epitelinde ve duodenumda

iri ve piramit

benzeri

G hücreleri

bulunur

(6, 19,40).

Değişik

bü-yüklükte ve çok sayıda yuvarlak

granüller

içerirler ve apeksIeri

mik-rovilluslarla

donatılml~tır

(6). Bu hücrelerde

gastrin (25) denilen

bir

hormon

yapılmakta

ve duodenumda

yapılanı

intestinal gastrin ya da

duodenum

gastrini

diye adlandırılmaktadır

(9,30,44).

Kedide

in-testinal gastrinin

miktarı,

midede yapılanın

onda biri kadar olduğu

halde, insan ve sıçanda c1uodenum gastrini aktivitesi, midedekine

eşit

(6)

F.NTEROE'JDOKRiN HCCRELERiN FiZYOLOJiK ÖJ'EMLERi

on

G hücresinde granüller lıazald(~ yer aldığından hormonun, glandüler mide lumenine değil, lamina propriyanın kan damarları yönüne bırakıldığı kabul edilmektedir (29,40,44). Gastrinin pank-reasta (I 9) ve domuz midesinin kardiya bölgesinde (47) varlığından siiz edilmektedir. Sığır, koyun ve domuzda pilorik antrumdan saf olarak izole edilebilmiş ve 17 amino asitten kurulu bir polipeptid olduğu anlaşılmış olan bu hormon (25,27,30,44), kan yoluyla fun-dus bezlerine gelerek tuz asidinden zengin bir mide salgısına neden olur (30, 38,40,44,46,47). Intrinsik faktiiI' salgılanımını uyardığı (47) ve fundustaki prinsipal hücrelerden pepsinojen sekresyonunu arttırdığı (30,40,44) bilinmektedir.

Gastrin, mide ve bağırsak Intıkozası üzerinde trafik bir etki de gösterir. Kardiya sfinkterinin tonusunu arttırmakta, ince bağırsak sonundakinin toııusunu ise azaltmaktadır. Bu arada kalın bağıı'sak kasının kontraksiyonunu uyardığı bildirimi de vardır (47). Bu bul-guların fizyolojik önemi tartışmalı bulunmaktadır (26, 27).

Gastrinin pankreastan da salgılandığı insanda Zollinger-Elli-son sendromunun incelenmesinden anlaşılmıştır. Bu sendromda pankreasta gastrin salgılayan neoplazmlar oluşur. Tümörden gelen gastrin, midenin parietal hücrelerinİ uyararak hiperplazi ve hiper-sekresyonlarına neden olur

(I

9, 47).

Mide ülserlerinin neden olduğu ve G hücrelerinin artmasıyla karakterize mide tümörlerinde de gastrin sekresyonu artmaktadır (6). Gastrinin pankreastan enzim ve bikarbonat salınımını (9), insülini (15, 17,46), sa/ra yapım ve salgılanımını, ba?;ırsak hareketlerini (22) ve Brünner bezleri salgısını (26) arttırdı?;ı bildirimlerine de rastlan-maktadır.

Tuz asidi yapımı, gastrin bırakılımını azaltır. Gastrik hipoklor-hidride, G hücre!cı'i büyür ve gastrin bırakılımı sürdürülür. Ancak artık tuz asidi oluşamaz (19).

Secretin: Bayliss ve Starling (1902), sinirleri kesilmiş bağıı'sak parçasına asit konulduğunda pankreas salgısının arttığını görerek, asit etkisiyle bağırsak duvarında bir ınadde oluştuğunu ilk kez öne sürmüşlerdir (~)O,47). Sekretin denilen bu hormonun, bağırsak du-varındaki iri, oval yapılı S hücrelerinde (6,4.0), inaktif prosekretin halinde bulunduğu ve mideden gelen asit kimus ile etkinleştiği an~ laşılmıştır (30,44,47). Kan yoluyla pankrcasa gelen 27 aminoasitten kurulu bu polipcptid, su ve elektralitçe zengin bir pankreas salgısına

(7)

52<1 M. FAHRİ BÖLÜKBAşı

neden

olmaktadır

(6,30,40,44,

47). ~itekim

pankreasın

bir kısmı,

boyun

bölgesine

transplante

edildiğinde

bu parçada

bile salgının

arttığı

bildirilmektedir

(47).

Sekretin

ençok duodenumda

görülür

ve ileuma doğru ince

ba-ğırsak

boyunca

azalan

miktarlarda

yapılmaktadır

(44).

Kimyaca

glukagon

ile homolog,

yapıca

büyüme

hormonuna

benzer

olduğu

(47) ve enterogastron

ile benzer bulunduğu

(44) bildirilen

bu

hor-monun

Brünner

bezleri

salgısını

arttırdığı

(26)

kaydedilmektedir.

Sekretinin

pankreas üzerine olan etkisi kısa sürelidir.

Çünkü

sec-retinase

enzimiyle inaktive

edilmektedir

(44). Sekretinin

mide

hare-ketlerini (19),

midede

gastrin

yapımını

(40)

ve böylece

tuz

asidi

sekresyonunu

(6, 19, 40, 47) kısıtladığı

anlaşılmıştır.

Hormon,

safra

yapımını

arttırıcı

bir özellik de gösterir (6,30,44).

S hücrelerinin

sadece ince bağırsakta

bulunduğunu

bildirenler

yanında

(40) sekretinin,

pH 5 dolayında

olduğunda

midenin antrum

yöresinden

de bırakıldığını

kaydedenler

(9) vardır.

Cholecystokinin-Pancreozyınin:

Harper

ve:

Raper

(I 943),

bağırsak

mukoza

ekstrekrinde

pankreası

etkileyici nitelikte

bir

hor-mondan

söz etmişler ve pankreo::.imin denilen bu hormonun

pankreas-tan enzim kesimi bol bir salgıya neden olduğunu

belirtmişlerdir.

N.

vagusun uyarılmasında

da benzer etki görülür.

Ancak pankreozimin

etkisi atropinle

engellenemez

(47).

Daha

sonraları

bu hormonun,

safra kesesi kontraksiyonlarını

arttırarak

sairanın

keseden

boşalımı-nı sağlayan cholecystokiniıı

ile aynı olduğu anlaşılmış ve ikisine birden

kolcsistokinin-pankreozimin

(CCK-PZ)denilmiştir

(30, 41, 47).

CCK-PZ,

33 aminoasit

içeren

bir polipeptittir

(47) ve sadece

kolesistokinin

deyenler

de (27) vardır.

Deney

hayvanlarına

enjekte

edildiğinde

sinirleri kesilerek başka bir yere transplante

edilmiş saf.

ra kesesinde kontraksiyon,

pankreas

parçasında

ise enzimce

zengin

bir

salgı oluşturmaktadır.

Nitekim

kanda

varlığı

saptanabilmiştir

(22,47).

Yağ ve proteinden

zengin asit kimusun

duodenuma

gelmesiyle

yapımı da artan bu hormon az miktarda,

mide mukozasından

da elde

edilebilmiştir

(9,44,47).

İkum

ve kalın bağırsak

mukozasında

ras-lanmamıştır.

İnsan, sığır, koyun ve köpek te ençok duodenum

muko-zasında

görülen

bu hormonun,

safra kesesi bulunmayan

atın

duo-denum

mukozasında

bulunamaması

ilginçtir (44).

Duodenumda

(8)

ENTEROENDOKRİN HÜCRELERIN FİZYOLOJIK ÖNEMLERI 525

sekresyon

ve hareketleri

kısıtlanarak

midenin

boşalımı

gecikmek-tedir (I 8, 47).

Hormonun

Brünner

salgısını

arttırdığı

da

bildiril-mektedir

(26).

Motilin:

Köpeklerde,

duodenum

alkalileştirilince

sinirlerinden

ayrılarak

başka yöreye transplante

edilmiş mide corpus

bölgesi

ke-seleri

motorik

aktivitesinde

bir

artış

gözlenmektedir

(13).

Motilin

denilen

ve duodemımda

yapılan

bu

humoral

maddenin

miktarı

duodenum

pH'sına

bağlı bulunmakta

ve pH arttıkça

miktar da

ço-ğalmaktadır

(I O). Motilin

intravenöz

verildiğinde

midenin

fundus,

corpus ve antrum

keselerinde

motor aktivite

arttığı

halde,

asit

sek-resyonda

bir

değişim

görülmemektedir

(26).

Kimyasalolarak

tayini yapılabilen

bu hormon

(14)

bırakılımı-nın

bağırsak

hareketleri

sırasında

arttığı

görülmektedir

(19).

Mo-tilin

yapım

ve bırakılımı

somatostatin1e

kısıtIanmakta,

enteroglu-kagon

ise

motilinle

oluşan,

içeriğin ilerleme hareketini

yavaşlatmak-tadır (19).

Gastric inhibitory polypeptide

(GIP): Amino

asit

yapısı

bakımından

glukagon

ve sekretin

polipeptidine

benzerlik

gösteren

bu hormon (I 2), 43 aminoasitten

kurulu olup, molekül ağırlığı 5 ıo5'

tir

(ll).

İlk

kez kolesistokinin-pankreozimin'in

saflaştırılması

sıra-sında bir yan ürün olarak ortaya

çıkan GIP, intravenöz

verildiğin-de üç yönlü bir etki göstermektedir.

(a)

enterogastron

etkisi:

Mide

salgı ve hareketinin

inhibisyonu,

(b)

ineretin

etkisi: Insulin

bırakıh-mının artması ve

(e)

enterocrinin

etkisi: Bağırsak sekresyonunun

uya-rılması (5,

i

1,12,19,26).

Vasoactive intestinal peptide

(VIP): tık kez 1970 yılında

domuz

ince bağırsağmdan

izole edilen (42) bu peptidin,

insanlarda

bazı patolojik

hallerde

varlığı

belirtilmiş

olsa bile (7) hormon

ola-rak rolü aydınlatılmaya

muhtaçtır

(26). Gencl olarak kuvvetli

vazo-dilatatör

ve kan basıncını

düşürücü

özellikleriyle

mide-bağırsak

ka-nalına gelen kan miktarını

arttırdığı

(19) görülen bu peptidin

mide-de histaminle

uyarıImış asit sekresyonu inhibe ettiği (4.3,45),

pankre-astan elektrolitçe

zengin sulu bir salgıya neden olduğu (43),

köpek-te karaciğer

safrasının

safra keesine gelişini kolaylaştırdığı,

safra

ke-sesini gevşettiği

ve bu yönüyle

kolesistokininin

kontraktil

etkisinı'

engel olduğtl (4 i), köpekte

ince bağırsakta

sekretin

yapımını

uy,)

dığı (5), glukagon gibi lipolizi ve glikojenolizi

uyardığı,

cAMP ya' - ..

mını stimüle

ettiği (41), akciğer damarlarını

genişlettiği

ve

(9)

526 M. FAHRİ BÖLÜKBAŞ!

Chymodenin: Domuz duodenumunclan eldc edilen ve pank-reasa doğrudan etki yapan bu hormomııı, burada kemotripsinojen salınımını arttırdığı, ancak sentezini etkilemediği bildirimleri var-dır (I, 2). Hormonal etkinliği, bağırsak duvarından nasıl bırakıl-dığı, amino asit sırasının nasıl olduğu konuları henüz tam avdınla-tılamaml~tır (26).

Enteroghıcagoıı: Bilindiği gibi glukagon, pankreasın A hüc-rclerinden salınan ve glikojenoliz yanında insülin sekresyonunu da uyaran bir hormondur. Benzer bir hormonun duccknum duvarın-dan da izole edilebildiği bildirilmektedir

C'W,

47). Bu granüllü v(~ oval biçimli A hücrel(~rinin benzerleri ince bağırsaklar yanında mi-denin fundus bölg(~sindc ve kolonun asendens kesiminde de bulun-muştur (6, 49). Pankreas glukagorıu ile aynı olmayan ve insülin se k-resyonunu da uyaran v(~ genellikle enteroglucagon adı ,"erilen bu hormona

Clilkagoıı Ben:::eri !mmUlıorrakti! Faktör

(GL!) deyenler de var-dır (8, 22). Bu hormonun sekreline benzcdiği ve sekretin rcseptör-lerine etki yapabildiği bildiriliyor

(22).

Duodenumda yağ ve glikoz fazla olduğunda kana bırakılan en-teroglukagon, besinleriu mideelen duodenuma geçişini ve ince ba-ğırsaklarda ilerIeyişini yavaşlatarak, sindirim ve emilime olanak sağlamaktadır. Bağırsak hareketleri sırasında oluşan motilin'in et-kisini kısıtladığından, içeriğin bağırsakta ilerlemesini yavaşlatma görevini bu yolla sağladığına inanılmaktadır (I 9). Enteroglukago-nun Brünner bezleri salgısını arttırdığı (24) bildirimleri de vardır.

Somatostatin: Sindirim kanalında, öncelikle midede, pankre-asın D hücrelerine benzer hücreler bulunmuştur. Bunların bir poli-peptid olan somatostatin meydana getirerek, komşu endokrin hüe-reler üzerinde sekresyonu önleyici bir etki yaptığı sanılmaktadır (6, 32, 40). Varlığı immunolojik yöntemlerle anlaşılan bu hormonun (4), örneğin motilin bırakılımını inlıibe ederek mide hareketlerini ve asit sekresyonunu bir dereceye kadar önleyebildiği bildirilmektedir (I 9). Enterocrinin: Bağırsak salgısının humoral kontrol altında da bulunduğunu belirtmek amacıyla sinirleri kesilmiş jejunum segmen-tinin omentumu korunarak iki ucu karın duvarına dikilmiş (Thiry-Vella yöntemi) ve küpeğc besin verildiğinde sinirlerinden ve özgün k. m damarlanndan yoksun bu transplante parçada enzimcc zengin bi. salgı oluştuğu gözlenmiştir (37). Jejunum mukozasından bırakı-lan bu hormon un ileumdan da salgıya neden olduğu kaydedilmek-tedir (44, 47). Mide, karaciğer, pankreas, kör bağırsak, böbrek ve

(10)

ENTEROENDOKRiN HÜCRELERiN FIZYOLOJiK ÖNEMLERi 527

iskelet kaslarında raslanamayan (37) bu hormonun varlığı yıne de tartışmalıdır (5).

Duokrinin: Sinirleri kesilmiş duodenumda kimusun mukoza-ya teması yoluyla bağırsak mukozasında yapıldığı bildirilen bu hor-monun, Brünner bezleri salgısını uyardığı (44) ve bağırsak salgısını alkali ve müsin bakımından arttırdığı (3

i)

bildiriliyor. Duokrinin teriminin daha çok Brünner salgısının artışını ve bu fizyolojik etkiyi tanımlamak amacıyla kullanıldığı anlaşılıyor (9). Nitekim bugün gastrin, sekretin, CCK-PZ ve glukagonun da (24) duodenum bezleri salgısını arttırdığı anlaşılmıştır (26,

44.).

Villikinin: Çeşitli hayvan türlerinde sadece bağırsak muko-zasında rastIanılmaktadır. Ençok duodenumda yapılan bu hormon, köpek fötüsü bağırsa.~ı mukozasında da bulunmuştur (44). Tuz asidi ile aktive edilen ve kimyasal özellikleri pek belirgin olmayan bu hormon fizyolojik etkisini villus hareketlerini uyarmak (22, 26, 30, 3 i, 44) ve böylece lenf sıvısının lenf yollarına geçmesine yardım etmek (47) şeklinde göstermektedir.

Gastrozyınin: Domuz duodenuınunda ince bağırsak muko-zasına gastrin benzeri etki yapan bir madde bulunmuştur. Gastro-zimin denilen bu polipeptid, gastrin ve histaminden farklıdır ancak, yapısı tam açıklanamamıştır (14). Gastroziminin midedeki sindirim sırasında ve özellikle protein parçalanma ürünlerinin etkisiyle mide-nin antrum yöresi mukozasından kana bırakıldığı ve enzimlerce zengin bir mide salgısına neden olduğu (3 i, 38) bildirimi de vardır.

Entero-oxyntin: Sinirleri kesilmiş ince bağırsağın gerilmesi ya da mukozasının bazı kimyasal eriyikler içine konulması, midede asi t sekresyon meydana getirmektedir (26, 46). Bu hormonun gast-rinden farkı, karaciğerde inaktive edilebilmesidir (40).

ıncretin: Bağ'ırsak mukozasının insülin benzeri bir hormonu olarak tanımlanan inkretinin varlığı tartışmalıdır. Pankreas sekres-yonunu etkilemeden kan şekerini azaltabildiğini bildirenler (44) yanında, pankreastan insülin saIgılatan hormonları tanımlamada kullanılan genel bir terim olduğunu öne sürenler de (I 5, i7) vardır. İkinci görüşte olanlara göre, inkretin nitelikli hormonlar arasında gastrin, sekretin, CCK-PZ, GIP ve VIP sayılmaktadır (27,43). Enterogastrone: Bütün ince bağırsak boyunca yapıldığı, fa-kat ençok duodenum (47) ve jejunum (9) duvarında oluşturulduğu sanılan bu hormon, mide salgı ve hareketlerini kısıtlamakta,

(11)

528 'vi. FAHRİ BÖLÜKBAŞı

raksiyonların fi'ekansından çok 1iddetini azaltmaktadır (9,30). En-terogastron terimini duodenumda yağ, asit ya da hiperozmotik eri-yiklerin varlığ'ında mide salgı ve hareketlerini kısıtlayan humoral maddelerin fizyolojik crkilerini tanımlama anlamında kuııananlar vardır (26,28). Bağırsak mukozasından izole edilip kimyasalolarak tanımlanan bu inhibitör polipeptidler arasında sekretin, GIP, VIP ve CCK-PZ sayılabilir. CeK-PZ ve sekrctin sadece gastrinle uyarı 1-mış sckrcsyonu kısıtladıkları halde, GIP ve VIP hem gastrin hem de histaminle artan asit sekresyonu inhibe edebilmektedirler (28).

Bazı Peptid ve Aminler:

Literatürde gastrointestinal kanalda

daha birçok hormon ya da hormon nitelikli polipeptidlerden söz edil-mektedir. Bu humoral maddelerin bazılarının yukarıda sıralanan hormon ya da hormon nitelikli maddelerle q anlamlı sözeükler ol-ması mümkündür. Nitekim insanda ve at, sığır, köpek gibi hayvan-larda idrarda bulunan ve güçlü bir mide asit sekresyon inhibitörü olan

urogastrone,

idrada atılan cnterogastron olabilir (44).

Midede asit sekrcsyonu kısıtladığı kaydedilen

gastrollf,

saf ola-rak elde edilememiş ve amino asit yapısı henüz belirlenememiştir. Bu nedenle fizyolojik ve patolojik önemi bilinmemektedir (23). Lite-ratürde gastronun mideden asit sekresyon yanında beden ısısını ve lökosit sayısım da etkilediği bildirimleri (16) vardır.

Duodenum içeriğinin asideşmesi sonueu duodenum duvarında yapılan ve

bufbogastroııe

denilen bir maddenin kan yoluyla mideye gelerek asit sckresyonu inhibe ettiği (3) bildiriliyor. Sekretin ve CCK-PZ'den farklı olan bulbogastronun fizyolojik öneminin kesin anla-şılarnadığı kaydediliyor (26).

Heidenhain kesesi (44, 47) yapılmış köpeklereie, nervus vagu-sun aktifleştirilmesiyle, gastrine karşıt etkili bir maddenin bu-akıl-dığı ve

vagoga.strone

denilen (26) bu maddeyle midenin asit sekres-yonunun kısıtlandığı (4.8) ifade ediliyor. Kaynağı bilinmeyen bu hu-moral madde histaminle artan asit sekresyonıı etkilememektedir (26,48).

Lin ve arkadaşları (35), sığırlardau elde ettikleri ve

bouine

panc-reatic pol)peptide

(BPP) adını verdikleri bir polipcptidin, midede asit salgıyı uyardığını, küpeklere verildiğinde pankreas üzerinde hem kısıtlayıcı hem ele uyarıeı etki gösterdiğini bildirmektedirler. Fizyo-lojik önemi henüz pek bilinemeyen BPP'nin pilorusu, buradaki ve ileum sonundaki sfinkterleri, duodenumu, safra kesesini ve kolon

(12)

ENTEROENDOKRIN HÜCRELERiN FiZYOLOJIK ÖNEMLERİ 529

desendensi

gevşetici,

kokdok

kanalı

tonusunu

uyarıcı

etkilerinden

söz edilmektedir.

Benzer polipeptidin

kanatlılarda

da varlığı

(Avian

llancrealic

po0,/Jeptide-A PP)

bildirilmektedir

(36;.

Literatürde,

karnivorların

mide mukozasında

bulunan

ve

sero-tonine benzer kabul edilen enlemmin'den,

ince bağırsak mukozasında

yapılan ve idrarda

görülebilen

ant/zefon'dan

da söz edilmektedir

(44.).

Serotonin'in

yapıldığı

enterokromaffin

hücreleri

de enteroendokrin

sistemden

sayanlar

vardır (40). Bilindiği

gibi serotonin

mide

salgı-sını inhibe

etmekte

ve düz kasları uyararak

mide-bağırsak

hareket-lerini

başlatmaktadır

(40, 44, 47).

Antelomm

mid(~ hareketlerini

azalttığı,

mide-bağırsak

kanalının

vazkülarizasyonu

ve

epitelizas-yonu özelliğini de taşıdığı ve bağdoku

yapımını

kolaylaştırdığı

bil-dirimleri

vardır (41).

Sonuç

Literatürde

görülen cnteroendokrin

nitelikli pek çok polipeptidin

etki alanı

kesin verilerle

sınırlanabilmiş

değildir.

Belirli bir etkiyi

gösterebilen,

ancak etki dereceleri farklılaşabilen

pek çok hormondan

söz edilebilir.

Bunları

sadece sindirimsel

düzenleyiciler

diye

tanım-lamak

da doğru

değildir.

~itekim

bazı enteroendokrin

hücrelerin

diğer hormonların

bırakılımına

neden oldukları

ve birçoğunun

mide-bağırsak epitelinin sağlıklı kılınması ve yenilenmesi gibi besinsel

(tra-fik) görevlerle yükümlü

bulunduğu

görülmektedir.

Sonuç olarak,

en-teroendokrin

hücreler

ve salgıları,

bunların

sinir sistemiyle ilişkileri

gibi konularda

açıklanmayı

bekleyen pek çok sorunun

\'ar olduğunu

ifade edebiliriz.

Kaynaklar

ı.

Adelson, J.W. and Rothrnan, S.S. (1973). Se/ecıiı;e elıZ)'mc Jccretinıı e/icilcd iıı Jiııı by

n IICWIy pııri[ied dııodmol /,eplide (nbslr.). Fed. I'roc., 32: 409.

2. Adelson, J.W. and Rothman, S.S. (1974). Seleeıive /Jaııcrealic eıızpııc seereıioıı dile lo a

ııew jJejJtide cnlled chymoderıiıı. Sciencc, 1B3: 1OB7-

ı

089.

3. Andersson, S. and Uvnas, B. (19G 1). Iııhibiıioıı of pOJıpraııdirılgrıJıric secre/ioıı iıı P(lVlolJ

jJOııches by iıısıillation q/lıydrochlo,.ie ncid ;'110 dııaderını bıılh. GasıroclııeroL., 11: 48G-490.

4. Arimura, A., Sato, H., Dupont, A., Nishi. N. and Schally, A.V. (197:)).

Abm/-dmıce ~[iımnmın,.eadic-e GII-Te!enJe ;,ıhibiling lıomlOııe iTl Ihe stomncl, m/d jJaııereas ~/ıhe w'.

Fed. 1>ro<:., 34: :173.

5. Barbezat, G.D. and Grossman, M.I. (1971). ITlleJlilıal seaeıioTl: SlimulaıioTl by

(13)

530 M. FAHRt BÖLÜKBAŞı

6. Bargmann, W. (l977). Ilistologie Ilııd Mikroskopische Aııatomie des Memdıen. Georg

Thi-erne Verlag. Stuııgart.

7. Bloorn, S.R., Polak, J.M. and Pearse, A.G.E. (1973). Vasonctiı'e iııtestiııal peptide aııd

watery-diıırrhoeıı syııdroıııc. Laneet, 2: i4- i6.

8. Bottger, I., Faloone, G.R., Unger, R.H. et ai. (ı 972). The elfect of calciııııı aııd other

salts IlPOIlthe re/ease ofglııcagoıı-like immııııoreacıil'ityfrom ıhr gııt. J. Clin. Invest., 51:

831-836.

9. Breazile, J.E. (1971). Texıbaok ~f Vetuiıımy Ph)'siolo,!!,)'. Lca and Fcbiger, Philadclphia.

iO. Brown, J.e. (1967). PrCSellce of a gaslric motor stimıılatOlY property iıı dııodeıırıl at Ille ts.

Gast-rocntcrol., 52: 22.1-229.

i

ı.

Brown, J.e. (I97I). A gastric iııhibitor)' polypeptide. I. The amiııo acid compositioıı aııd

1ı)'lı-tic peptides. Can. J. Biaclıem., 49: 2:,.1-261.

12. Brown, J.e. and Dryburgh, J.R. (1971). A gastric iııhibiıory /101)'pe/)lide. ll. The com/ı.

lete amiııo acid seIJlIeIla. Can .

.J.

Bioclıcrn., 49: 867-R72.

13. Brown, J.e., Johnson, L.P. and Magee, D.F. (1966). Effeet of dııodeno.lalkaliııi.:atioıı

on gastric motility. Gastroentcrol.,

c,a:

333-339.

14. Brown, J.e., Mutt, V. and Dryburgh, J.R. (1971). The .fıırther /)lIrificalion of lIlotililı.

o gastric motor acıivity stimıtialiııg polypeptide .from mIıCOS!1of ıho smııll intestiııe of hogs. Can .

.1. I'hysiol. I'harrnaeol., 29: 33'J-405.

15. Boynes, D.R., Jarret, R.J. and Keen, H. (1966). Illtestiııal Iwmones aııd

plasll1aAin-sulin. Laneet, 1: 409 410.

16. Cowley, D.J. (1973). Ellect of part!)' /)urified gastreııe 011 acid secretioıı, body leıııperalwe

mıd leukocyle cowıt in the dog. Gastroenterol., 6.1: 43-53.

17. ereutzfeldt, M. (1974). Iııereıiıı. Gastroenterol., 67: 748-750.

18. Debas, H.T., Farooq, H. and Grossrnan, M.I. (1975). lııhibitioıı of gastrie emptyiııg

is a physiological action of choleC)'slokinin. Gastroenterol.. (i8: i2 i i i2 i 7.

19. Despopoulos, A. and Silbernagl, S. (I 'JRI). Color Aıla,l of Phys;olog)', Gcorg Thierne

Verlag, Stuııgart, :\'cw York.

20. Dockray, G.J. (1979). 1~'volııtiona1];relatiorıshi/Js of the gut horıııoııes. Feci. I'roe., 38: 22'J5-2301.

21. Dockray, G.J., Gregory, R.A., Hutchison, J.B., Harris, J.I. and Runswick, M.

(1978). Isolatioıı, structure aııd biological Ilctiuity of two clıolecystokiniıı octapeptides from shcel)

brain. :'oiatııre (Lond.), 273: 71

ı.

22. Ganong, W.F. (ı 977). Review of Medicall'lıysiology. 8th cd. Lange yledieal Publieaıion.

Los Altas, California.

23. Glass, G.B.J. (1974). Is the iııhibitoıy effeet of gdstroııe on gastric acid <eeretiOlIdile to

cOlıta-mination with pyıogm (endotoxiıı ?). Gastroenterol., (i6: 1099-1103.

24. Goldrnan, R.B., Kirn, Y.S., Jones, R.S. et ai. (ı 971). The effect of glııcagon 011

entero-kiıwse ,ıecretiol! from BrüIlIIer's glmıd poııches ii!dogs. l'roe. Soc. Exp. Biol. Med., 138:

(14)

ENTEROENDOKRiN HÜCRELERiN FIZYOLOJiK ÖNEMLERi 531

25. Gregory, R.A. and Traey, H.J. (19(i4). The [Oııstilulioıı Iıl1d pmperıie.ı of Iwo goslıiııs

exlracledIrolıı hog Iıl1lmlıııueO.m. Cut. 5: 103-117.

2G. Grossman, M.I., Adelson, J.W., Rothman, S.S et al. (1974). Caııdidııle 1lOıoelııS/!

~/ ıhe gul. CastroenteroL, (i7: 730./".,C,.

27. Johnson, L.R. (1977). "ııslmiıılesliııııl /ıoııııoııes Iıl1d ıhei, .iuııcliolı.L Aıııııı. Rev. I'hl'sioL,

39: i3:) i.~8.

28. Johnson, L.R. and Grossman, M.J. (1971). Iıılesıiııal honııoııes as iııhibilOls 0/g1l511ie

seerelioıı. CastroenteroL, (iO: 120-144.

29. Kelly, D.E., Wood, R.L. and Enders, A.C. (19!H). Nııile)'-.ı Texıbook of Mierosco/}ic

Aliııion!)'. 18ılı cd., \Vaverll' Press, Ine, \Villianıs and \Yi!kins, Baltimorc and London.

30. Kolb, E. (ı974). Lehıhııch deı P/~)'.ıiologie der Hııııslieıe. Teil i. Cııstav Fisclıer Verlag,

Sılltt~art.

3

ı.

Landois-Rosemann. (I !lGO). Lehıbuclı deı PI~ysiology des 1\1elısehclı. Verlag VOIl U rhan

und Schwarzcnberg, l\1ün,lıen-Berlin.

32. Leeson, C.L., Leeson, T.S. and Paparo, A.A. (198:;). Terıhook of llisıv/o.{)'. :-ıılı

cd., \Y.B. Sıııınders Conıp., Philadclplıia, London.

33. Leonhardt, H. (1977). liıımılli HistologJ', eyıololU mıd Idieroıııııııoııı)'. Georg Tlıieme

I'ııb-!islıers, Stultgart.

34. Levey, S..G. and Robison, G.A. (1982). lııtrodllCliolı lo ıhe gCllcral /"i'lCiples of

hO,""IOIIC-recepidı iııleıacli-ms. Metabo!ism, 3 i(7): 639 (i4'i.

3.~. Lin, T.M., Evans, D.C. and Chanee, R.E. (I 974). Acıivil of ii boviııe

IJIllıereaticpoly-pelJıide (BPP) 011Imııcrealic seerelimı iıı dogs (ııbslı.). CastroenteroL, 66: 8'i2.

3(i. Lin, T.M. and Chanee, R.E. (I 974). Boı'iııe pııııereıılic poi)'peptide (BPP) aııd ııviıııı

paııere-Iılic polypelJıide (APP). CastroenteroL, (i7: 737 .738.

37. Nasset, E.S. (1974). Eııtemeriııiıı. Castroenterol., (iG: 744.745.

38. Noyan, A. (1980). Fi;;)'oloji Ders Kilahı. tkinci Baskı. Anadolu Üniw'rsiıesi Yayınları,

No: 2. lVIeteksan Ltd. Şti., Ankara.

39. Pearse, A.G.E. and Polak, J.M. (ı 97I) .. ,':eııral aesl migiıı

~r

the Cıldoerine poi),1JcIJıide

( AP{jD) cells of the gaslroiıılestiıml Imc! aııd pııııcreas. Gut.

ı

2: 783788.

10. Rohen, J.W. and Lütjen-DreeoU, E. (I 982), Fımktioııelle Hisıologie. F.K.

Sdıalta-uer Verlag, Stultgart, :'Iiew York.

11. Said S.I. (1974). Vıısoııctive illlesliııallJel}lide (J//P). Gastrocnternl., (i7: 735 ..737.

42. Said, S.I., Mutt, V. (I 970). PolyfJepıide wiıh broad biological ııclivil)': Isolıııioıı from .mıııll

iııle.<liııe. Sci,'nce, iG9: i217- ı2 i8.

43. Sehebalim, R., Said, S.I. and Makhlouf, G.M. (1974). Iıılıibiıioıı of gasl,ic scırcıion

bJ' s)11Ihelü' /illJoacıi!'e illle.<lillllllJejJlide(VIPj. elin. Res., 22: 23a.

'1-4. Seheunert, A. und Trautmann, A. (197G). Lelır/mclı dt! Veıeriııa,-P/!)'siology. Verlag

Paul Parey, Berlin und Hamburg.

4'.,. Sehoor, B.A., Said, S.I. and Makhlouf, G.M. (I 974). bılıihitioıı of gastrü seerelimı hy

(15)

532 M. FAHRİ BÖLÜKBAŞı

l

46. Stening, G.F. and Grossman, M.I. (ı9G9). Gaslriıı-reloled pepıides as sıimıdon/s of

panerealic and goslric secreli911. Am. J. I'lıysioL, 217: 262-266.

47. Swenson, M.J. (1977). f)ıık~s' Ph)'Jioloi;)' ~(J)ollleslic Aııimo/<. 9ıh cd., Corneıı

Univer-sity Press. Itlıaca and London.

48. Walsh, J.H., esendes, A. and Grossman, M.I. (ı972). El(eel ~lınl/lea/ vagolol/!)I 011gaslriıı rdease aııd Heidenhaiıı I!OI/ch acid seere/ioıı iıı rc"poııse lo ferdiıig in dogs.

Gastroen-teroL, 63: 593 600.

49. Wheater, P.R., Burkitt, H.G. and Daniels, V.G. (1979). Furu:/iona/ His/ology.

Referanslar

Benzer Belgeler

In conclusion, we facilitated wound healing with topical administration of NPH insulin as an ointment form, which has a positive effect on the healing in complicated wounds

Kayseri Sultan Sazlığı ekosistemindeki Culex pipiens örneklerinde saptanan Wolbachia izolatlarının wsp gen bölgesine göre filogenetik analizleri.. Filogenetik ağaç

Summary: This study was conducted in order to eliminate multicollinearity between body measurements of Tuj lambs and to estimate their live weights in the beginning and the end

The mean testes surface area was higher at 50 µg/egg and 100µg/egg BPA treated groups compared to the control groups and at 250 µg/egg BPA administered group (p&lt;0.05).. In 50 and

The objective of this study was to investigate the status and changes in herd-level mastitis pathogens, mastitis incidence and bulk tank milk somatic cell count

Konfluent hücrelere çözelti vasat içerisinde verildikten 1 hafta sonra faz kontrast mikroskopla görüntüleri alınmış ve Şekil 2’de de görüldüğü gibi hücrelere tutunmuş

Benzer şekilde, temporomandibular eklem bozukluğu olan hastaların eklem sıvıları sağlıklı bireylerinkiyle karşılaştırılmış ve eklem sıvılarında yüksek molekül

Microscopically, tumor masses consisted of multiple foci of cystic adenomatoid tissue contained closely packed columnar or cuboidal cells with pale nuclei, including