• Sonuç bulunamadı

Ferruh Başağa'nın sanat katmanları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ferruh Başağa'nın sanat katmanları"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

R

E

S

İ

M

S

A

N

A

T

I

FERRUH

BAŞAĞA’NIN

Dr. Kıymet GİRAY (Ankara Üniv. D.T.C.F. Sanat

Tarihi Bölümü Öğr. Gör.)

f

erruh Başağa için ilk yazımı, salt yapıtları

üzerinde yoğunlaşan

araştırılar ve yaşamına ilişkin kaynak incelemeleri sonrasında

kaleme almıştım. Oysa

Vak-

k o ’da, 50’inci Yılını Kutlama Sergisi’nde ve Ankara’da Bü­ yük Sergi’de tanıştırılmıştık.

Ayrıca

Selim Turan

’ı son yol­

culuğuna uğurlarken yüreği

burkulanlar arasında da aym duygulan duyumsamıştık. Ta­ nışıklığımızın kapsamlı bir söy­ lemle pekişmesi, geçtiğimiz kış Kızıltoprak’ta, evinde gerçek­ leşti. Başağa’nın çeşitli dönem­ lerini mekâna taşıyan resimleri arasında, yıllar ve sanat anılan aralandı. Kendisi hakkında son günlerde yazılmış olan önemli bir yazının bulunduğunu bildi­ rirken, bu yazının tarafımdan kaleme alındığının aynmmda değildi. Duyunca şaşırdı ve memnuniyetini bildirdi.

(2)

Alt katta bulunan atölyesi­

ne girerken

Sabahattin Eyü-

boğlu’nun

Ekim 1952’de Ba­ şağa sergisine girerken du­ yumsadıkları, belleğimde is­ te nçsizce yinelenmekteydi:

“Ferruh Başağa’mn Ma-

ya’daki resim ve heykel ser­

gisi, kapıdan içeri girer gir­

mez ferahlık veren sergiler­

den. Bir anda kendinizi te­

miz, dürüst, kaçamaksız bir

gayretin saadeti işinde ara­

yan bir insanın karşısında

bulursunuz. Yeni resmi pir

aşkına, eskiler hesabına ya­

hut herhangi bir dünya gö­

rüşü adına kötüleyenlerin

bile, kendi kendini bu kadar

yoğurmuş, durultmuş, ayık­

lamış bir sanat karşısında

duraklayacakları umulur.”

(Sabahattin Eyüboğlu., Ak­

şam 24.10.1952).

Eyüboğlu’nun, 1947 ile 1949 arasında üretilen; Sütçü Kadın, Sarı Lale gibi Başağa resimleri karşısında açıkladığı

beğenisi, ilerleyen zaman içinde de devam eder. 1950’li yıllarda resim anlayışı olarak nonfigüratif çalışm aları be­ nimseyen Başağa, geometrik soyut anlatımların usta yo­ rum cusu olarak günümüze değgin çalışmalarını sürdürür. Atölyenin soğuk havasını ısı­ tan büyük tuvaller, hâlâ aynı tasanın heyecanını taşıyan Ba- şağa’nın duyarlığını sergiler. Sözlerine yansıyan düşün gü­ cü de bu yaklaşımı kanıtlar.

“Soyut resimde, resimsel

düzenlemeye ilişkin salt re­

simsel mantık ön plana çıkı­

yor. Bana göre bugün soyut

resim, çağımıza uygun düş­

mektedir. Çağımızın dina­

mizmini, akılcılığını, geniş

görüşlülüğünü simgelemek­

tedir.”

Ferruh Başağa, soyut res­ me yönelm esini açıklayan gerçekleri bu görüşüyle vur­ gulamaktadır. Açık ve yönlen­ dirici öyküsel anlatımdan,

fi-gürsel yorumdan kaçan soyut anlatımların temelini; renk ve biçim ilişkilerinin plastik uyu­ mu oluşturur.

Başağa, bu uyumu geomet­ rik kompozisyonlarla gerçek­ leştirir. Tuval yüzeyinde kat­ manlaşan ayrımlı geometrik biçimler, çoğu kez, transpe- rant görünümleri ile üst üste bindirilen kom pozisyonlara ipucu oluşturur. Renk, yalnız­ ca bu organik yapılaşmanın geçişlerini, katm anlarını ve biçimsel yalınlıklarını anlat­ mak için bir araç olarak katılır Başağa resimlerine.

Kendi içinde sonsuzluğa koşut, çoğalgan bir derinlik yanılsamasına ulaşmak istemi, Başağa resimlerinin temel so­ runsalıdır. Bu derinlik ve yo­ ğunluk içinde son derece yalın fakat dengeli bir plastik anla­ tım gerçekleşir. Çoğu kez ba­ şat iki rengin şeffaf ve örtücü kademelerde yumuşak, fakat kesin geçişler oluşturan dü­ zenleri Başağa tuvallerinde yatay ve dikey biçimsel kar­ şıtlıklarla örtüşür.

M ayıs 1945’te, Beyoğlu Kitap Sarayı yanındaki salon­ da açtığı ilk kişisel sergisinde yer alan; Tabakta Üzüm, Pi- polu Natürmort, Cezve, Çi­ çekli Natürmort, Erol, Ken­ dim ve Nermin Portreleri, Bo­ ğaziçi Panoram aları, M ısır Bozumu, Gazi Emirden gibi resimleri biçemsel arayışları­

na ışık tutar

(Fahir Onger.,

Ferruh Başağa Resim Sergi­

si. Vatan, Mayıs 1945; Erol

İskit; Ferruh Başağa Sergisi

Hakkında. İstanbul. 26 Ma­

yıs 1945).

Bu resimlerde var­ lığı şiddetle ortaya çıkan sert ve geometrik konturlar, geo­ metrik soyut çizginin Başa- ğ a’nın bireysel sanat

anlayışı-Ferruh Başağa, Ayasofya, 1944

(3)

Ferruh Başağa, Soyut Kompozisyon, 1985

Fer ruh Başağa, Soyut Kompozisyon, 1985

Ferruh Başağa, Soyut Kompozisyon, 1990

nın doğal bir boyutu olduğunu kanıtlar.

21.5.1949 Cumartesi günü Ankara Üniversitesi sa­ lonlarında açılan kişisel sergisinde yer alan Mecidiye Hanı Pazarı, Nehir, Natürmort ve Portre resimlerinde

de bu duyarlık belirgin olarak sürer

(Nihat Kuşlu,

Ferruh Başağa ve Arif Kaptan Resim Sergileri. Ül­

ke, Sivas, 10 Haziran 1949)

1952 yılı Mart ayında Maya G aleri’de açılan Fer­ ruh Başağa sergisi, sanatçının biçeminin kesin ve ka­ rarlı bir seçime ulaştığını kanıtlar:

Nonfigüratifleri görüş özelliği ve kompozis­

yon ahengi bakımından insanı hemen sarıyor.”

Baha Çalt’ın

satırları Başağa’nın geometrik soyut

anlatımlara ulaşan çizgisini kanıtlamaktadır.

(Çalt,

Ferruh Başağa Sergisi. Dünya, Mart 1952; Güvem-

li, İki Sergi. Hürriyet, 5 Mart 1952).

Bu anlayış er­ tesi yıl düzenlenen Başağa sergisiyle kesin bir anlam kazanır ve günümüze bu çizgi doğrultusunda oluşan

çok sayıda yapıtla vurgulanarak ulaşır.

(Safa Yurda-

nur., Maya’da Başağa Sergisi., Vatan, 26 Ekim

1953; Sabahattin Eyüboğlu, Ferruh Başağa’nın

Sergisi, Akşam, 24 Ekim 1953).

Başağa, geometrik soyut renk katmanları ile örülen tuvallerine; önce eller, zaman içinde kuş figürleri ve sonraları da yürüyüşler katılır. Özgürlük ve en önem­ lisi de barış konusunda verdiği mesajlar, Başağa’nın biçimsel soyut anlayışıyla yorumladığı kuşlan resim­ lerine katmasına neden olacaktır:

“Yaşadığımız günlerin etkilerini resmetmeye

çalışıyorum. Ellerle; her zaman çalışan kişileri,

enerjiyi anlatmak istedim. Kuşlarla da son yılların

savaşlarının, yorgunluklarının karşıtı olarak barış

özlemini, isteğini dile getirmeye çalıştım. Bir de ay­

rı tema var. Sessiz yürüyüşler. İşçi ve öğrenciler

gördüğünüz gibi bir grilik ve beyazlık içinde yürü­

yorlar. Şimdi ise, büyük sessizlik yürüyüşleri dene­

meyi düşünüyorum. Canlı, çarpıcı, bağıran renk­

lerle sesli yürüyüşleri canlandıracağım. (Anonim.,

Başağa “Sesli Yürüyüşleri Anlatacağım.” Akşam,

28 Ekim 1970).

Bu açıklamalar soyut anlatımların renk katmanları­ na koşut, çok zengin bir konusal aktarıma da ulaştık­ larım ve bunu somut anlatımlardan daha varsıl bir çe­ şitleme içinde sunduklarını kanıtlamaktadır.

Bu anlatım zenginliğine 1948’de Akademi mezuni­ yeti sonrasında bireysel biçemini belirlerken karar ve­ rir Başağa. Soyut resimler yapacaktır. Öğreniminin aşamalarında bulunmayan, fakat bu yıllarda Avrupa kentlerini etkisi altına alan soyut anlatımlar

(4)

sunda geliştireceği öznel dili bulmaya yönelecektir. 1936’da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde, Nazmi Ziya, Zeki Kocamemi ve Leopold Levy öğreniminde yetişir. 1940’ta birincilik­ le mezun olur. Paris’e gönderilecektir. Ancak savaş çıkar, gidemez. 1943’e kadar askerdir. 1943’te Aka­ dem i’nin değişen yönetmeliği doğrultusunda açılan Yüksek Resim Bölümü’ne katılır. 1947’de öğrenimini tamamlar.

1950 yılının soyut resim uygulamalarında en beğe­ nilen ressam olan Ferruh Başağa, bu anlayışı doğrul­ tusunda, 1950 sonrasında mozaik, 1960 sonrasında da

vitray çalışmalarına yönelecektir.

(Ferruh Başağa.,

Ben, Resmim ve Sanatım. Sanat Çevresi. Şubat

1986. s. 10).

Heybeliada Deniz Harb Okulu, İzmir Efes Oteli, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Tıp İhtisas Enstitüsü, Balıkesir Ortaokulu, Levent Lisesi ve Büyük Millet M eclisi’nde mozaik çalışmalarının örnekleri bulunur. Vitrayları ise; Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Ankara Toprak Mah­ sulleri Ofisi Genel Müdürlüğü, Yapı Kredi Bankası şubeleri, İstanbul İmar Bankası, Tarabya Oteli, Os- manlı Bankası şubeleri, Ankara Ziraat Bankası Genel M üdürlüğü’nde yer alır. Ayrıca rölyef ve fresk çalış­ maları da yapar.

1970’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde kurulan uy­ gulamalı atölyeler arasında yer alan Mozaik ve Vitray Atölyesi’ni kurma ve geliştirme işini yüklenen Başa­ ğa, bu görevini 1981’de emekli oluncaya kadar sürdü­ recektir.

Döneminde, Ahmet Hamdi Tanpinar tarafından, Ferruh Başağa, Soyut Kompozisyon (Barış İçin), 1988

gizli güzelliklerin arayışlarını amaçlayan bir sanatçı olarak tanımlanacak ve bu amaç uğruna kendisi için büyük zorluklar çıkarttığı belirtilecektir.

Soyut Eğilimler, 1950-1960 yılları arasında çok farklı gelişmeler gösterecek ve kendi içinde çoğalan yeni anlatımlara ulaşacaktır. Ancak, 1960 sonlarında yavaş yavaş sanat çevrelerinin ilgi odağı olmaktan çı­ kacaktır. Bu aşamada bile Ferruh Başağa, sanat yaşa­ mına başladığı yıllarda benimsediği biçemini, büyük bir kararlılık ve inanç içinde korumaya özen göstere­ cektir. Kızıltoprak’ta, atölyesinde, büyük tuval yüzey­ lerinde tükenmeyen bir tutkuyla kesişen çizgilerin, katmanlaşan renklerin gizemli uyumunu yakalamaya devam edecektir.

Ferruh Başağa, Soyut Kompozisyon, 1993

İstanbul Şehir üniversitesi Taha Toros Arşi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tedaviden dönen Mustafa Kemal bir­ kaç gün sonra padişah tarafından davet e- dilerek ve kendisine tekrar yedinci ordu kumandanlığı teklif olunuyor. Fakat

Bugünün eskileri, hem de had­ den aşırı eskileri olan bizler, o za­ manın yenileri idik, buna'rağmen benim için bir eseri talih midir, yoksa o zaman için

Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz.. Benim doğduğum köylerde Şimal

(Centers of Excellence in ELSI Re- search, CEER)。這些中心的主要宗 旨,是促進各學科研究者以創新方式 探討新穎性或長久性的 ELSI

Sülâsî mezîd fiillerden faʽlele babının meçhûl yapımı, aynı sülâsî mücerred fiillerde olduğu gibi fiilin baĢına gelen ziyade harfin harekesi zamme

with the conservatories and green­ houses adorning the gardens of the Yıldız Saray, had a winter garden built on the flat terrace roof of the Küçük. Mabeyn Apartments, which

Bu takdirde ayni hat üze­ rinde işliyen bir Treleybüsün önüne tramvay tesadüf etmiş olsa bile T re­ leybüs arşasını, yâni telden cereyan alan kısmını

Bugün belki Türkiye’de yetenekli bir piyanist veya kemancı çocuk için çok iyi hocalar olabilir.. Ama o ço­ cuğun etrafında kendisinden başka da çok becerikli