• Sonuç bulunamadı

Halit Ziya Uşaklıgil üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Halit Ziya Uşaklıgil üzerine"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-HAFTA

SONU

NOTLARI-Halit Ziya Uşakhgil üzerine

Arkada§ımız Cemaleddin Bildik Halit iZya Uşaklıgil’in ölüm haberi üzerine Üstadın Yeşilköydeki evi­ nin kapısından girişini şöyle anla­ tıyordu:

«Demir parmaklıklı kapı arka­ sında ilk karşılaştığım bir çocuk ayaklarının ucuna basa basa usul­ cacık alt kapıdan İçeri girdi, az sonra tekrar görünerek gayet ya­ vaş bir sesle:

— Yukarıki kapıya buyurunuz... dedi.»

Halit Ziya’nın ziyaretçileri bu girişi tanırlar sanıyorum. Sekiz se­ ne evvel bir mayıs günü üstadı görmeğe gittiğim zaman yukarı kapının merdiveni altından önlük­ lü küçük bir kız çocuğu görünüp kaybolmuş, sonra tekrar gelerek bana:

— Yukarıki kapıya buyurunuz... demişti.

O zaman da aynı sessizliğe ria­ yet ettiğimizi hatırlıyorum. İşaret edilen istikamette ayaklarımın u- cnna basarak yürümüş, bir yerde ansızın büyük Türk romancısı Halit Ziya Uşaklıgil’in gülümseyen kibar yiizile karşılaşmıştım. Ne ya­ zık ki arkadaşımız, Halit Ziya’nın evine gittiği zaman böyle bir kar­ şılaşma imkânı kati surette kay­ bolmuştu.

* * *

O zaman Halit Ziya Üşaklıgil ile konuştuklarımıza göz gezdiriyo­ rum. Uzak bir maziyi bakarak an­ latmıştı:

— İzmirde daha mektep çocuğu iken yazı yazmaya başladım. O za­ man başımdan bir aşk macerası geçmişti. «Aşkımın mezarı» diye kı­ sa bir mensur şiir yazdım. Bunu neşretmek arzusuna kapıldım. İs- tanbulda hareketi edebiyeye mev­ zu olan yer Tercümanı Hakikat matbaası idi. Muallim Naci de ora­

da matbaanın şeriri saltanatına kurulmuş bir hükümdardı. Etraf­ tan, umulmaz yerlerden devairin odacılarına varıncaya kadar her kes şiir yazar buraya gönderirdi. Bunlara bir mektep çocuğunun ka­ rışması da gayet tabiî idi. İlk yazı­ yı mualim Naci’ye gönderdim.

Muallim Naci çok alaycı bir adamdı. Kendisine gönderilen ya­ zılardan şöyle böyle beğendikleri­ nin altına cesaret verici yazılar İlâve eder; pek beğenirse hücum eder, alaya alırdı. Benim ilk yazı­ ma böyle bir alay İlâve etti.»

»•*

— Başlangıç devresinde tesiri altında kaldığınız romancılar han­ gileridir?

— Ben de okumaya, herkes gibi, bugün Anadolu köylerinde satıl­ makta devam eden Kerem İle Aslı, Leylâ İle Mecnun gibi mahut hikâ­ yelerle başladım. Daha sonra Ah­ met Mithat’ın hikâyelerlle çok meşgul oldum. Nihayet Fransızca.’

ya tasarruf edince o zamanın tef­ rika nüvislerini okumaya koyul­ dum. Yavaş yavaş mütalâalarımın seviyesini yükselterek Alexandre Dumas’dan Honoré de Balzac’a atladım. Ondan sonra en ziyade naturaliste mektebi üstadları ile meşgul oldum. Bunların içinde bende en ziyade tesir bırakan Al­ phonse Daudet İle Goncourt kar­ deşlerdir.»

Sonra derin bir tevazula hemen İlâve etmişti: «Donuk bir bakır safhanın güneşten ne kadar isti- naresi (1) mümkünse o kadar.»

* * *

— Mavi ve Siyah, Aşkı Memnu çıktığı zaman...

— Evet. Bunların İntişarı her de­ virde olduğu gibi eskilerle yeniler çarpışması hengâmesine müsadif­ ti. Bugünün eskileri, hem de had­ den aşırı eskileri olan bizler, o za­ manın yenileri idik, buna'rağmen benim için bir eseri talih midir, yoksa o zaman için pek yeni olan ve hususile nahiv teşkilâtı noktai nazarından mutad olmıyan bir sey-yaliyet gösteren lisan, hele düşün­

ce ve tahassüs noktai nazarından tamamile Garpten münakis olan bu yazılar beklenmlyen bir velvele yaptı. Edebiyat âleminde velvele muvaffakiyettir.»

* * *

Halit Ziya ilhama İnanıyordu: «... Diyeceğim ki sanatkâr ne ya­ pacağını nadiren bilir. Fakat nasıl yaptığını asla bilmez. Ben de kendi nefsime müteallik kati kararı bu­ gün bile verememişimdir.»

* * *

Bir aralık kendisne eserlerinin dilinin eskidiğinden bahsetmiştim, öyle sanıyorum ki Halit Ziya’nm en büyük ıstırabı bütün kalbile yazdığı ve inandığı o eserlerin da­ ha hayatta iken okunmaz hale gel­ diğini görmekti, «Onları sadeleşti­ rerek bugünün nesillerine ancak yine siz kazandırabilirsiniz» de- miştim. Eserlerini sadeleştirmek arzusu galiba o tarihten sonra baş­ lar. Bir kaç hikâyesini sadeleştir- j meğe zaten teşebbüs ettiğini söy­ ledikten sonra: «Mavi ve Siyah He Aşkı Memnu’a gelince bana, bir tâbi bulunuz, kitaplarını satmak İmkânını bulamayan biçare tâbller arasında bir fedakârına tesadüf ederseniz ben bunları çevirmeğe hazarım» demişti.

Neteklm sonra ölünceye kadar bütün gayreti eserlerini sadeleştir­ mek, onları tekrar okunur hâle koymak oldu.

Bunda muvaffak oldu mu? Zan­ netmiyorum. Yalnız yenileri Halit Zlya’yı daya İyi anlamayı» yaraya­ caktır.

ŞE V K E T jRADO

(1) Bu kelimenin nur almak mâ­ nasına geldiğini de İzah etmişti.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

BU RSA (AA) - Bursa'da açtığı fotoğraf sergisi vc dia gösterisinden dönerken geçirdiği trafik kazası sonucu ölen ünlü fotoğraf sanatçısı Sami Güner adına Bursa'da bir

Tablo 13. Arapça ve Türkçesinde Farklı Sayı Bulunan Bazı Deyim ve Söz Öbekleri 8. Sonuç: Türkçe ve Arapçada, içinde sayı geçen deyim ya da söz öbeklerinin anlamsal yönden

Güçlüklerine gelince... Bu konuda, çocukken yaşadığım bazı olumsuzluklar anımsıyorum. Ör­ neğin; ben beş, kardeşim de dört yaşındayken sün­ net olduk. O zaman

yılında büyük önder Ata­ türk’ü anmak, O’nun ilke ve devrimle­ rini sonsuza kadar yaşatmak için Anıt­ kabir’de buluşan binlerce yurttaş, mozo­ leyi çiçek ve

A tatürk’ün vasiyetini yok sayarak Türk Tarih ve Dil K urum lan’nm ödeneklerini kesip, birer kapalı dem eğe dönüştürmek­ le yetinmeyerek Türkiye Cumhuriyeti Ana-

The patients with biochemical recurrence (PSA ≥0.2 ng/mL at least two measurements) after radical prostatectomy were treated by radiotherapy and/or hormonal treatment according

İsmet Efendi ile yaşıt, daha doğrusu onun zamanın­ da çalışan Meddah A şkı vardı.. İsmet Efendi’ nin

Belden yukarısı kısa, belden aşağı­ sı uzun olan erkek çocuğa kıymet ver mezlerdi.. Deliormanlılar, böyle belden aşağı­ sı uzun olan çocuklara şu