• Sonuç bulunamadı

Oltu Şura Hükümeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Oltu Şura Hükümeti"

Copied!
147
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

OLTU ŞURA HÜKÜMETİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOC. DR. ALAATTİN AKÖZ

HAZIRLAYAN SABİT AKIN ZAİMOĞLU

(2)

İ

ÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... III

GİRİŞ... 1

OLTU’NUN COĞRAFİ KONUMU ve TARİHÇESİ... 1

A. Coğrafi Konumu ... 1

1. Coğrafi Durumu ...1

2. İklim Yapısı ...2

3. Nüfus Yapısı ...3

B. Tarihçe ... 4

1. 1877–78 Osmanlı - Rus Savaşı’na Kadar Oltu’nun Kısa Tarihçesi...4

2. 1877–1878 Osmanlı - Rus Savaşı (Doksanüç Harbi) ve Oltu ...5

3. Oltu'nun Rusya'ya Terki ve Rus İdaresinin Tesisi ...8

BİRİNCİ BÖLÜM ... 14

HÜKÜMET ÖNCESİ ÇALIŞMALAR ... 14

A. Birinci Dünya Savaşında Oltu ... 14

B. Ermeni Mezalimi... 19

1. Erzurum Çevresinde Ermeni Mezalimi...21

2. Oltu ve Çevresinde Ermeni Mezalimi ve Soykırımı ...23

C. Bakü İslam Cemiyeti Hayriyesi... 27

B. Oltu İslam Komitesi ... 31

C. Ermenilerle Yapılan Savaşlar ... 35

1. Narman Direnişi ...41

2. Olur Direnişi ...43

D. Kafkas Hükümeti’nin Oltu Sancağının Mahalli Teşkilatı ... 44

E. Brest-Litovsk Andlaşması, Mondros Andlaşması ve Bölgedeki Gelişmeler ... 46

F. Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümeti ... 49

İKİNCİ BÖLÜM... 64

OLTU ŞURA HÜKÜMETİNİN KURULMASI... 64

A. Oltu Meclis-i İdaresi ... 64

B. Oltu Şura Hükümeti ... 65

C. Oltu İslam Terakki Fırkasının Mekâsıd-ı ‘Âliyesini Nâtık Mesai Programı ... 85

D. Uluslar arası İlişkiler... 91

E. Oltu Milli Şûra Hükümeti'nin Siyasi, İdari, Askeri Faaliyetleri ... 93

1. Yönetim Şekli ...93

2. Hukuk İşleri ...96

3. Askeri Yapılanma...97

4. Eğitim ve Öğretim...99

5. Vergiler ve Maliye ...100

6. Jandarma Teşkilatı ve Polis Komiserliği ...100

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM... 101

HÜKÜMETİN LAĞVI, TÜRKİYE’YE İLTİHAK ve MÜTEAKİP GELİŞMELER... 101

A. Milli Mücadeleki Diğer Gelişmeler... 101

B. Türkiye’ye İltihak Kararı ve Yapılan Çalışmalar... 101

C. İltihak Sonrası Gelişmeler ... 111

D-Hükümetin Kurulması Çalışmalarında Öne çıkan İsimler ... 115

(3)

2. Mehmet Ramiz Bey...116

3. Yasin Haşimoğlu...117

4. Keğanili Mahmut Ağa ...119

5. İsmail Nazaralioğlu ...120

6. Rüstem Acar (Hamşioğlu) ...120

SONUÇ... 122

KAYNAKÇA... 124

(4)

ÖNSÖZ

Yüksek Lisans Tezi olarak; 1877–78 Osmanlı-Rus savaşından sonra Kars, Ardahan ve Batum ile beraber savaş tazminatı olarak verilen ve 40 yıl Rus işgalinde kalmış olan Oltu’nun bu sıralarda vermiş olduğu mücadeleyi ve bu mücadele sonunda oluşturduğu Oltu Şura Hükümeti’ni ele aldık.

Çalışmanın temel kaynağını Oltu Şura Hükümeti’nin kurucularından ve Birinci Dönem Milletvekillerinden Yasin Haşimoğlu’nun çeşitli zamanlarda yazmış olduğu hatıratı, düşüncelerinin gelecek nesillere aktarılması ve kaynak olarak kullanılması amacıyla Şura Hükümeti ile ilgili TİTE’ye teslim etmiş olduğu yazılı belge ve dokümanlar oluşturmaktadır. Biz de çalışmalarımızda özellikle bu kaynaklardan yararlanılmıştır. Ayrıca Osmanlı-Rus ilişkileri çerçevesinde gerçekleştirilen antlaşmalardan da konu dâhilinde, yeri geldikçe faydalanılmıştır.

Tez çalışmamızda araştırma materyali olarak, daha önce bu konu ile ilgili yazılmış yerli ve yabancı, süreli ve süresiz kaynaklardan da yararlanılacaktır.

Tez; Giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte; kısaca Oltu’nun Coğrafi Konumu ve Tarihçesi ele alınmıştır. Birinci Bölümün konusunu Hükümet Öncesi Çalışmalar, ikinci bölümün konusunu Oltu Şura Hükümetinin Kurulması, üçüncü bölümün konusunu da Hükümetin Lağvı, Türkiye’ye İltihak ve Müteakip Gelişmeler oluşturmaktadır. Daha sonra sonuç, çalışma esnasında kullanılan kaynakların listelendiği Kaynakça ve yine çalışmada kullanılan bazı belgelerin verildiği Ekler yer almaktadır.

Son olarak bazı teşekkür borçlarımı ifade etmeliyim. Öncelikle bana bu konuda çalışmamı öneren ve çalışmam süresince destek olan danışmanım sayın Doç.Dr. Alaattin AKÖZ hocama, yine sürekli olarak yardımlarını gördüğüm Yard.Doç.Dr. Mehmet YILMAZ ve Yard.Doç.Dr. Mustafa ARIKAN hocalarıma, bana kaynak temini konusunda yardımcı olan Yard. Doç.Dr. Erdal AYDOĞAN ve Yard. Doç.Dr. Ömer KORKMAZ’a, yine zaman zaman fikirlerine müracaat ettiğim ve yardımlarını gördüğüm Prof.Dr.Bayram ÜREKLİ, Prof.Dr.Yakup KARASOY, Yard.Doç.Dr. İzzet SAK ve Yard.Doç.Dr. Feridun ATA’ya içtenlikle teşekkür ediyorum.

Konya, 2007 Akın Sabit ZAİMOĞLU

(5)
(6)

GİRİŞ

OLTU’NUN COĞRAFİ KONUMU ve TARİHÇESİ

A. Coğrafi Konumu

1. Coğrafi Durumu

Erzurum iline bağlı olup ilin kuzeydoğusunda yer alan Oltu ilçesi, Karadeniz Bölgesi sınırları içerisinde yer almaktadır.1 Oltu aynı adı taşıyan Oltu Çayının vadisinde kurulmuştur. Denizden yüksekliği 1275 m. dir. Erzurum’un 15 ilçesi içerisinde ulaşım şartlarının ve konumunun elverişliliği nedeniyle daha canlı bir hayatın gözlendiği Oltu, Doğu Karadeniz Bölgesindeki Hopa-İran Transit karayolu üzerinde bulunmaktadır.2 Erzurum

İline 124 km uzaklıkta olan Oltu, yaklaşık 1400 km² yüzölçümüne sahiptir. Kuzeybatıdan Yusufeli (Artvin), kuzeyden Olur, doğudan Şenkaya, güneyden Narman, güneybatıdan Tortum ve batıdan Uzundere İlçeleri ile çevrili bulunan Oltu, Gemili Dağı (2892 m.), Kotek Dağı (2115 m.), Kırdağ (2832 m.), Keçeli Dağı (2665 m.), Kıllıdağ (2893 m.), Çataldağ (2728 m.), Karadağ (2980 m.) ve Akdağ (3047 m.) ile Oltu çayı ve kollarının oluşturduğu derin vadilerce şekillenen engebeli bir arazi yapısına sahiptir.

En fazla yağışın Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında düştüğü Oltu ve çevresinde, özellikle tahıl tarımı büyük önem kazanmıştır. Sanayi bitkilerinden sadece şeker pancarının üretildiği bölgede, meyvecilik faaliyetleri daha çok aile ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılmaktadır. Hayvancılık ve arıcılık bölgenin temel geçim kaynaklarının başında gelmektedir. Bölgenin linyit yatakları, gerek yakacak ihtiyacını karşılama, gerekse önemli bir iş gücünü istihdam etme açısından büyük önem taşımaktadır.

Genellikle süs ve takı eşyası yapımında kullanılan Oltutaşı, bölgenin önemli doğal kaynaklarından biridir. Erzurum taşı veya siyah kehribar olarak da adlandırılan bu taş, Oltu’nun ülke içi ve ülke dışı tanıtımında çok önemli rol oynadığı gibi bölge halkı içinde geçim kaynağıdır.3

1 Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan vd.,Tarihi ve Kültürel Yönleri ile Oltu, s.1 2 Oltu Hizmet Birliği; Oltu, Oltu–1989, s.81

(7)

Tarihi ve Kültürel Kalıntılarıyla Oltu Haritası4

2. İklim Yapısı

Oltu ve çevresinde, Doğu Anadolu’nun karasal iklimi ile Karadeniz iklimi arasında geçiş özelliklerine sahip, bir çeşit mikroklimatik iklim hüküm sürer. Bölgenin coğrafi şekillerini dağlar, bunlar arasında yerleşmiş olan havza ve vadiler, yer yer göze çarpan tepeler ve platolar oluşturmaktadır. Engebeli arazı yapısına uygun olarak, doğal bitki örtüsü de farklılıklar gösterir; Vadi ve havza tabanı düzlüklerinde doğal step formasyonu yer

(8)

tutarken, yüksek alanlarda sarıçam, ardıç, meşe ve akçaağaç türlerinden oluşan ormanlar yer alır. 5 Bu bağlamda Oltu’nun 65 köyünden 48’i orman

köyü kapsamındadır.6

Gerek rakımın düşüklüğü gerekse Oltu Çayı Havzası’nın varlığı (Toplam uzunluğu 128 km’dir) Oltu’yu Doğu Anadolu’nun sert kara ikliminden uzaklaştırmaktadır. Doğu Anadolu iklimi ile Doğu Karadeniz iklimi arasında bir tür geçiş iklimine sahip Oltu’da bu özelliği nedeniyle daha uzun süre tarım yapılabilmekte ve narenciye dışında her tür sebze ve meyveye rastlanmaktadır.

İlçenin yıllık ortalama sıcaklığı 10 ºC civarındadır. Kış aylarında ortalama sıcaklıklar genellikle 0 ºC’nin altında görülmekte, yaz aylarında ise bu değer 20 li derecelere yükselmektedir. Dolayısı ile yazların oldukça sıcak ve kurak, kışların ise soğuk ve az yağışlı geçtiği söylenebilir. Son 10 yılın yıllık yağış ortalaması ise 371,8 mm³’ dür. Yıl içinde esen rüzgârların % 48,3’ünü batıdan, % 36,4’ünü ise doğudan esen rüzgârlar oluşturmaktadır.7 3. Nüfus Yapısı

Tarih boyunca çeşitli topluluklara ev sahipliği yapmış olan Oltu’da bu gün için 30168’i merkezde ve 17085’i köylerde olmak üzere toplam 47253 kişi yaşamaktadır.8 Ortalama nüfus yoğunluğu Km²’ye 58 kişi olan Türkiye nüfus yoğunluğunun altındadır. Oltu ve çevresinde Km²’ye 31 kişi düşmektedir. Yoğunluğun az olmasının sebebi ise göçlerdir. Oltu ve çevresinde nüfus daha çok vadi içlerinde, vadi kenarlarında, depresyonların içi ve kenarlarıyla, kuytu yamaçlarda toplanmıştır. Tarım, hayvancılık kaynaklarının nüfusu geçindirecek kapasitede olmaması göç olayının giderek artmasına neden olmuştur.9 Önceki sayımlar ile karşılaştırıldığında ilçe merkez nüfusu yaklaşık 7–8 bin artarken, köy nüfusunda da 7–8 bin civarında düşüş söz konusu olmuştur. Bu durum köylerden göçün arttığını, Oltu merkezinde göç olmasına rağmen aynı zamanda, civar yörelerden ve köylerinden göç alan bir bölge olduğunu göstermektedir. Bu arada, Oltu

5 H.Gündoğdu, Bayhan, s.2

6 İ. Kürşat Ağca, “Oltu’ya Genel Bir Bakış”, Geçmişten Geleceğe Oltu ve Çevresi

Sempozyumu (1-3 Temmuz 1998- Oltu), Erzurum-1998, s.2 7 Ağca, “Oltu’ya Genel Bir Bakış”, s.3

8 Ağca, “Oltu’ya Genel Bir Bakış”, s.3 9 Oltu Hizmet Birliği, Oltu, s.89

(9)

dışında yaşayan Oltuluların sayısının da 30–40 binlere vardığı düşünülürse yöreden göç olayının hangi boyutlara vardığı daha iyi değerlendirilebilir. Oltu’dan Bursa, İstanbul, Ankara ve İzmir illerine göçlerin oranı % 73’ü bulmaktadır.10

B. Tarihçe

1. 1877–78 Osmanlı - Rus Savaşı’na Kadar Oltu’nun Kısa Tarihçesi Bölgenin ilk sakinleri Tao’lardır. Kimmer, Med, İskit, Pers, Part, Ermeni, Roma, Bizans, Arap, (Emevi ve Abbasi), Gürcü, Kıpçak, Saltuk, Selçuklu, Moğol, İlhanlı, Ak ve Kara Koyunlular, Atabegler, Osmanlılar, Safeviler, bu yörede hâkimiyet tesis etmişlerdir.11

Taokların (Taoların) Saka Türklerinin Kıpçak kolundan olduğu bilinmektedir. Bölgenin adı da Olti’k, Oltu’m, Okhti’k veya Oltu'si (Olti'ler)12 olarak Kıpçaklara dayanmaktadır. Bu kavmin doğudan hareketle Oltu, Olur, Narman, Şenkaya, Ardahan, Çıldır yörelerine M.Ö. VI.-V. yüzyıllarda yerleşerek Orta Asya kültürünü taşımışlardır.13

Son dönemlerde yapılan çalışmalarda da; Son Buzul Çağı’nda buzullar çözüldükçe, buzul denizleri ve Tufanların oluştuğu. Türklerin Tufan’ın etkisiyle “Tur-An Ovası’ndan” dünyaya yayıldığı. Böylece gittikleri yeni mekânlara Orta Asya’da başlattıkları kültür ve sanatlarını beraberlerinde götürdükleri ve bu dönemde Oltu’ya da geldikleri savunulmaktadır.14

Araplardan Mesleme Oğlu Habib kumandasındaki bir ordu 651 yılında Erzurum ve çevresini ele geçirerek halkı cizye denilen vergiye bağlamıştır.15

Kıpçak kökenli Hıristiyanların Bizanslılar ile mücadelesi sonucu, Oltu’da yeni bir sayfa açılmıştır. 1018 yılında Bizanslılar Kars, Erzurum ve Tao bölgelerini ele geçirmiş, güvenli bir üs niteliğinde olan Oltu da alınarak kışlak olarak kullanılmıştır.16

10

Ağca, “Oltu’ya Genel Bir Bakış”, s.3

11 Enver Konukçu, “Tarihi Akışda Oltu”, Geçmişten Geleceğe Oltu ve Çevresi Sempozyumu

(1-3 Temmuz 1998- Oltu), Erzurum-1998, s.626 12 Oltu Hizmet Birliği, Oltu, s.26

13

H.Gündoğdu, Bayhan, s. 4. 14 Parlak, Aral’ın Sırları, s.16, 65 15 H.Gündoğdu, Bayhan, s. 6,7.

(10)

18 Eylül 1048 Selçuklular daha sonra da Anadolu Selçuklularının hâkimiyeti alanına girmiştir.17 1124 yılında Gürcü-Kıpçak yakınlaşması

sonucu Gürcüler, sonra da 1335 yılına kadar Moğolların yönetimini elinde tutan İlhanlılara bağlı kalmıştır.18 Daha sonra bölge Sutaylılar'ın, Çobanoğulları'nın, Timurluların'ın, Karakoyunluların ve Akkoyunluların egemenliğine girmiştir. 19

Yörede Atabeyliklerin kurulmasına müteakip yöre; Oltu, Ardanuç, Şavşat, Çıldır ve Ahıska olmak üzere 5 yönetim bölgesine ayrılmış, Osmanlı Devletinin Akkoyunluları tarih sahnesinden silmesiyle yöre halkı tamamen Müslüman olmuştur.20

Atabegler Gök Tanrı dininde iken Ortodoks olup Gürcülerle yakınlaşan Kıpçak Türk beyleri olup Oğuz (Türkmen) değillerdir. Hıristiyan oldukları halde "atabeg" unvanıyla ve ismen Selçuklular namına hükümran prenslik hanedanı kurmuşlardır. Ahıska, Ahılkelek, Çıldır, Göle, Şavşat, Artvin, Oltu, Yusufeli, Narman, İspir, Tortum, Ardanuç, Ardahan yöresine hükmetmişlerdir.21

Atabeklerden Mirza Çabuk Yavuz Selim-Şah İsmail mücadelelerinde Osmanlılardan yana tavır koymuştur. 1534 yılında Erzurum Beylerbeyliği'nin kuruluşu ile Oltu ve çevresi, Beylerbeyliğin dışında ve Atabeg yönetiminde kalmıştır. Osmanlı yönetimine geçtikten sonra Oltu ve çevresinde barış ve sükûnet uzun yıllar sürmüştür. 22

2. 1877–1878 Osmanlı - Rus Savaşı (Doksanüç Harbi) ve Oltu

Oltu ve çevresindeki Osmanlı yönetiminin getirdiği barış ve sükûn devri XIX. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra bozulur. Ruslar, yeni Kafkasya planı çerçevesinde General Paskieviç komutasındaki Kafkas Ordusu'nu Osmanlılar üzerine gönderir (1828). Osmanlı ordusunun, ilerleyen Rus kuvvetleri karşısında dikkate değer bir başarı gösterememesi, benzer saldırının Balkanlarda da başlatılmasıyla iki cephede savaşmak zorunda

17 H.Gündoğdu, Bayhan, s. 8.

18 Konukçu, “Tarihi Akışda Oltu”, s.628. 19

H.Gündoğdu, Bayhan, s. 10. 20 Oltu Hizmet Birliği, Oltu, s.27.

21 Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar-Türkiye (1074–1990) C. 2, Ankara–1969, s. 553; 22 Oltu Hizmet Birliği, Oltu, s.32

(11)

kalan Osmanlılar önce Ahıska’nın ardından Ardahan, Kars, Çıldır ve Doğubayazıt'ın Ruslar eline geçmesine engel olamamışlardır. Savaştan sonra yapılan Edirne Anlaşması (14 Eylül 1829) ile Ardahan Osmanlılarda kalmak üzere Çıldır, Ruslara bırakılmıştır. 1854–55 yıllarında cereyan eden Kırım Savaşı'nda Oltu, Çıldır Eyaleti'nin yönetim merkezidir.23

Oltu Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra ilk defa "93 Harbi" denilen 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşında düşman işgali ile karşılaşmıştır. Rusya, Osmanlı Devleti'ne 23 Nisan 1877 günü harb ilan ettikten sonra Anadolu cephesinde üç koldan Erzurum üzerine taarruza geçmiştir. 30 Nisan 1877 günü Rus birlikleri Bayezıd'e girmiş ve 17 Mayıs'ta da Ardahan'ı işgal etmişlerdir. Rus kuvvetleri, sağ ve sol cenahlardan Erzurum'a hücum ederken büyük kuvvetleri ile Ahmet Muhtar Paşa'nın esas tahkimat yaptığı ana cepheden saldırmışlardır. 21 Haziran'da Halyaz'da 25 Haziran'da da Zivin'de mağlub edilen Rus kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

Ruslar, Ardahan'ı işgal ettikten sonra Erzurum yolu üzerinde bulunan Oltu'yu almayı planlamışlar. Rus ordusu Baş Komutanı General Loris Melikof, Ardahan'da Albay Komarov'u bırakarak emrindeki dört tabur ve iki kazak alayı ile Penek ve Oltu'yu zaptetmesi emrini vermiştir. Ruslar Ardahan'ı işgal ettikten sonra Erzurum geçitlerinden Oltu'yu almak için harekete geçecekleri haberini alan Ahmet Muhtar Paşa, Yukarı Kura vadisinden Oltu Çayı vadisi yolu ile Erzurum Ovasına geçit veren ve Soğanlı, Deveboynu mevzilerinin çevrilmesine imkân sağlayabilen, Gürcüboğaz'daki tarihi Gürcükapısı'nda savunma mevzii almak için buraya Üç tabur ve bir batarya göndermiştir. 24

Fırkanın Horum düzüne varışının beşinci gününde, Hakkı bey Muhtar Paşaya bir mektup gönderir. Bu mektubunda Hakkı Bey düşmanın büyük bir kuvvetle Ardahan’dan hareket edip Göle’ye geldiklerini oradan da hareketle Kanlı Geçit Boğazını aşmakta olduğunu bildirir; ayrıca kendisinin de önceden verilen talimat gereğince Erzurum’a çekilmeye hazırlandığını belirtir.

23 Oltu Hizmet Birliği, Oltu, s.32-36.

24 Muammer Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, Geçmişten Geleceğe Oltu ve Çevresi

(12)

Penek Boğazı daracık bir geçittir, Oltu ve Siveri dağına kadar her iki yanı duvar gibi yalçın dağlarla çevrilidir, az bir kuvvetle sayıca üstün düşmana karşı bile savunması çok kolaydır. Hakkı Bey emrine verilen askerin üçüncü sınıf yedek taburlar olduğu muvazzaf askerler gibi yetiştirilmemiş olduğu da düşünülerek, Şahin Paşa üç taburla Oltu’ya gitmek ve Hakkı Beyle birleşmek üzere gönderilmiştir. Erzurum’daki Reşit Paşa’ya da İstanbul’dan gelerek orada toplanmış bulunan dört taburla Oltu’ya hareket etmesi Hakkı Bey ve Şahin Paşa’yla birleşerek ordunun sol kanadını emniyet altına alması emri verilmiştir.

Ancak Hakkı Bey’e yazılan emir, kendisini Oltu’nun dört beş saat gerisinde, Siveri dağında, Erzurum’a doğru çekilip kaçarken teslim edilebilmiştir. Zira Hakkı Bey düşmanın Penek’e hareketini haber alır almaz geri çekilmeğe başlamıştır.

Ardahan’da bulunan düşman işgal kuvvetleri kumandanı Kamarof’un niyeti, Oltu yöresinde keşif hareketinde bulunmak, etrafa korku ve dehşet saçmak, eğer durum elverirse Oltu’yu bir alay süvari ile işgal etmektir. Hakkı Bey’in kaçması üzeirne 3 Haziran'da Penek’e, 4 Haziran'da da Oltu’ya çok rahat bir biçimde girmiştir.

Ordugâhtan çıktığının ikinci günü Şahin Paşa, Oltu’ya bakan dağ tepelerine ulaşmış. Yamaçlardan şehre doğru bakarken düşmanın şehrin sokaklarını gezdiği haberi gelmiş. Bölgeyi iyi bildikleri için keşif ve destek için ordumuza katılan Oltu’nun ileri gelenlerinden Hayri Beyzade, İsa Bey, Numan Bey, Necip Bey yapmış oldukları araştırmalar sonucunda düşmanın bir avuç olduğunu, bir boğazın içerisinden geçtiklerini saldırmanın tam zamanı olduğunu Paşaya söyledilerse de Paşa kabul etmemiştir. 25

Ancak Oltu’daki düşman birliği Türk askerlerinin geldiğini ve Erzurum’dan da başka kuvvetlerin gelmekte olduğunu haber alınca 5 Haziranda Oltu'yu terk ederek Ardahan'a çekilmiştir.

Erzurum'dan hareket eden Hacı Reşid Paşa, Sivridağı'nda Hakkı Bey ve Oltu hükümet heyeti ile karşılaşır. Hakkı Bey'i Erzurum'a göndererek onun taburlarını da kendi kumandasına alarak Oltu'ya girmiştir. Ahmet Muhtar

(13)

Paşa, Şahin Paşa'yı geri çağırmış ve Hacı Reşid Paşa'yı Oltu'yu savunmak ve Penek boğazını tutmak üzere orada bırakmıştır.26

3. Oltu'nun Rusya'ya Terki ve Rus İdaresinin Tesisi

Savaş müddetince Ruslar bir daha Oltu'ya girememişlerdir. Elviye-i Selâse (Kars, Ardahan, Batum), 1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası, 5 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Rusya'ya savaş tazminatı olarak verilmiştir.27 Ayastefanos Barış antlaşmasının 19. maddesinde bu husus şu şekilde yer almıştır;

"Rusya İmparatorunun talep ve Osmanlı Devleti'nin de ödenmesini taahhüt ettiği savaş tazminatı ile Rusya'nın uğradığı zayiat aşağıda yazılı olduğu gibidir;

Dokuz yüz milyon ruble; Ordunun idaresi, mühimmatın nakli ve savaş aletleri siparişleri gibi savaş masrafları için,

Dört yüz milyon ruble; memleketin güney sahillerine, ihracat ticaretine, sanayi ve demiryollarına verilen zararlar için,

Yüz milyon ruble; istila sebebiyle Kafkasya'da verilen zararlara karşılık, On milyon ruble; Osmanlı topraklarında bulunan Rus tebasının ve tesislerinin uğradığı zarar ve ziyana karşılık ki, tamamı bir milyar dörtyüz on milyon ruble eder.

Rusya İmparatoru, Osmanlı Devleti'nin mali sıkıntısını gözönünde bulundurarak ve Osmanlı Padişahının arzusuna muvafakat ederek yukarıdaki fıkrada belirtilen meblağın büyük kısmının, aşağıda yazılı toprakların Rusya'ya bırakılması suretiyle halline muvafakat verir;

Evvela Tulcu Sancağı yani (Kili), (Süne), (Mahmudiye), (İsakçı), (Tulçu), (Maçin), (Babadağı), (Hırsova), (Köstence) ve (Mecidiye) kazalarıyla (Delta Adaları) ve (Yılan Adası) terk olunacaktır. Rusya devleti bu yerleri ve (Delta adalarını) kendi topraklarına katmak arzusunda bulunmadığı cihetle, bunları Besarabya bölgesinin kendisinden 1856 muahedesiyle koparılan ve güney tarafından (Kili) kanalının en derin yeri ve

26 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.90

27 S. Esin Dayı, “I.Oltu İslam Terakki Komitesi Kongresi”, Geçmişten Geleceğe Oltu ve

(14)

(Eski İstanbul) ağzıyla sınırlanmış bulunan kısmiyle değiştirmek selahiyetini muhafaza eder.

Suların taksimi ve avlanma yerleri meselesi; Rusyalı ve Romanyalı üyelerden oluşan bir komisyon vasıtasıyla barış andlaşmasının tasdiki tarihinden itibaren bir sene zarfında halledilecektir.

İkinci olarak; (Ardahan), (Kars), (Batum) ve (Bayezıd) ile (Soğanlı) ya kadar olan yerler terk edilecektir. Umumiyetle sınır hattı Karadeniz sahilinden ayrılarak (Hopa) çayı ile (Çoruh) çayını ayıran dağların tepesinden ve (Artvin) şehrinin güney tarafından sıradağlardan geçerek (Alat) ve (Beşacet) köyleri yakınındaki (Çoruh) çayına kadar gidecek ve ondan sonra (Dervenigeki), (Horçezor) ve (Biçkindağ) adındaki dağların tepelerinden; Tortum ve Çoruh çaylarının kollarını ayıran en yüksük tepeden ve (Yayla) ve (Vihin) yakınındaki tepelerden geçerek (Tortum) çayı üzerinde bulunan ve (Vihin-Kilise) denilen köye uzanacaktır. Oradan (Sivridağ) sıra dağlarından (Narman) köyünün güneyinden geçerek (Sivridağ) geçidine kadar gidecektir. Ondan sonra güneydoğu istikametine çevrilerek (Zivin) e gidecek ve oradan (Zivin) den (Ardost) ve (Horasan) köylerine giden yolun batısına geçerek "Kiliçman" köyüne kadar "Soğanlı" dağının güneyine meyledecektir. Ondan sonra (Şaryan) dağının tepesinden geçip (Murad-Çayı) geçidindeki (Hamur) denilen yerin güneyine (on verst) kalarak vasıl olacaktır. Ondan sonra (Allah) dağının tepesinden (Hori) ve (Tendüreks) tepelerinden (Bayezıd) vadisinin güneyinden geçerek (Kazlıgöl) ün güneyinden eski İran hududuna bitişecektir.

Rusya’ya ilhak edecek olan bağlantılı haritada işaretli arazinin tayini Rus ve Osmanlı azalardan oluşturulacak bir komisyon tarafından yapılacaktır. Birinci ve ikinci fıkralarda zikrolunan yerler, Rusya'ya bir milyar yüz milyon ruble karşılığında terk edilecektir. Tazminattan kalan üçyüzmilyon rublenin ödenmesi ve gösterilecek teminatı Osmanlı Devleti ve Rusya Devleti arasında ittifakla tanzim edilecektir.” 28

1877–78 Osmanlı - Rus savaşı İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili politikalarını değiştirmiş, İngiltere'nin, Osmanlı İmparatorluğunun

28 Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, Cilt I (Osmanlı İmparatorluğuAndlaşmaları), Ankara-1953, s.395-397

(15)

bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumanın artık mümkün olmadığı, bu sebeple Rusya’nın Akdenize sarkmasını önlemek için İngiltere yeni bir politika olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu Rusya’nın yıkıp, üzerine yerleşmesini engellemek için İngiltere yıkmalı ve bu yıkıntılar üzerine kendisi yerleşmeyi benimsemiştir. Bunun için Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları üzerinde kendisine bağlı veya kendi kontrolu altında bağımsız devletler kurmak, özellikle 1878'den itibaren Anadolu'daki Ermenileri bağımsızlığa kışkırtmak suretiyle, Doğu Anadolu'da kurulacak bağımsız bir Ermeni devletini, Rusya'nın Anadolu'ya girmesini önleyecek bir tampon olarak kullanmak istemiştir.29 Bu sebeple İngiltere, Ayastefanos antlaşmasının Osmanlı Devleti açısından ağır olduğunu ileri sürerek Berlin'de milletlerarası bir konferansta andlaşma şartlarının görüşülmesini istemiş, Rusya da yeni bir savaşı göze alamadığından bunu kabul etmiştir. Ancak Elviye-i Selâse açısından bu andlaşmada da değişen bir şey olmamış ve yine savaş tazminatı olarak Rusya'ya verilmiştir.30 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Andlaşmasının31 58. maddesinde Oltu'nun da içinde bulunduğu Elviye-i Selase’nin savaş tazminatına karşılık olarak Rusya'ya bırakılması şu şekilde yer almıştır;

"Babıâli, Rusya İmparatoruna Asya'da Ardahan, Kars ve limanıyle beraber Batum arazisini ve eski Rusya hududuyla aşağıda yazılı hat arasında bulunan bütün toprakları terk eder.

Yeni hudut, Ayastefanos Andlaşmasında tayin olunan hat gereğince Karadeniz'den Korda’nın güney-batısmdaki bir noktaya ve Artvin güneyine kadar Karadeniz'den hareketle doğru hat üzerine Çoruh çayına kadar uzanacak ve bu çayı geçip ve Aşmişen’in doğu tarafından geçip doğru hat üzerine Ayastefanos Andlaşmasında tayin olunan Rusya hududuna, Narman’ın güney tarafındaki bir noktada ulaşmak için güney tarafına doğru hat üzere gidecek ve Oltu şehrini Rusya'ya bırakacaktır. Narman yakınında işaret olunan noktada doğuya çevrilip, Rusya'da kalacak olan Tebrenek den geçerek Penek çayına kadar ilerleyecektir. Bardız’a kadar bu çayı takip,

29 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1980, Ankara-1985, s. 45 30 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.91

(16)

bundan sonra Bardız ve Yeniköy’ü Rusya'ya bırakarak güneye doğru yönelecektir.

Karaurgan köyünün batısındaki bir noktadan Mecingerd üzerine yönelip, doğru hat üzere Kösedağ zirvesine doğru yürüyecek ve kuzeyde Araks (Aras)’a dökülen sular ile güneyde Murat suyuna dökülen suların arasındaki su bölümü çizgisi boyunca eski Rusya hududuna kadar gidilecektir.32

Bu antlaşmalarla Oltu Rusya'ya katıldıktan sonra Ardahan’la birlikte ilçe (okrug) halinde Kars vilâyetine bağlanmıştır.33

Ruslar Ayastefanos Antlaşmasıyla kazandıkları yerlerde özel yönetim şekilleri uygulamışlardır. Kars'ta da "Askerî halk yönetimi" kurarak tümgeneral rütbesinde bir askerî vali, bir de vali yardımcısı tayin etmişler, İlçelerde albay rütbesinde veya bu rütbe karşılığında bir askerî kaymakam (naçalnik), bucaklarda da halk tarafından seçilen bir bucak müdürü bulundurmuşlardır. Bucak Müdürlerinin okuryazar olması söz konusu değildir. Çünkü kendilerine hükümet tarafından Rum ve Ermeni kâtipler tayin edilir, ancak, bucak müdürü ve kâtibinin aylığı halk tarafından karşılanırdı. Köylerde de muhtarlar ve 8 köyün de bir baş muhtarı vardır.34

Türkler okullara girme konusunda diğer milletlerle aynı haklara sahiptirler. İlköğretim mecburî değildir. Ruslar bazı Türk köylerinde ilkokullar açmışlardır. Türk halkı Rus dilinde okumaktan ürktüğü ve ilköğretim mecburiyeti de olmadığı için bu okullar zamanla kapanmıştır. Türklerin aksine Rum ve Ermeni köylerinin hepsinde ilkokul vardır. Okullarının mevcudu da oldukça kalabalıktır. Türkler daha çok dinî öğretime eğilim göstermişlerdir. Köylerde imam olan ve çocukları okutanların Rus tebaasında bulunması ve Rusya’da okumuş olması şarttı.35 Oltu'da bir de Rus ortaokulu vardır.

Türkler din işlerinde serbest bırakılmışlardı. Namaz, oruç ve diğer dinî törenler serbest olduğu gibi Ruslar tarafından da teşvik edilirdi. Dini bayramlarda yöneticiler ilçenin tanınmış Türk ailelerini ziyaret ederek

32 Erim, Devletlerarası Hukuku, s. 422 33

Erdal Aydoğan, Oltu Şura Hükümeti’nin Ermeni Mücadelesi Yasin Haşimoğlu’nun

Hatıraları, Ankara-2005, s. 36

34 Sami Önal, Milli Mücadele’de Oltu, Ankara-1968, s. 17 35 Aydoğan, Oltu Şura, s. 38

(17)

bayramlarını kutlarlardı. Mollalar tarafından din dersi okutulması ve Kur'an kursları açılması Rus yöneticilerden izin almak şartıyla serbest idi. Din, giyim, kuşam, vergiler, eğitim ve öğretim konularında izlenen Rus politikası tamamen Türkleri uyuşturma politikasıdır. Çarlık Hükümeti, halkı kendine ısındırmak ve kendini halka sevdirmek için özel askerî kanunlar yapmıştır. Bu kanunlara göre, Türklerden 50 yıl asker almayacaklardır. Oysaki Türkiye'den gelen Rum ve Ermenileri derhal silâhaltına alıyorlardı. 50 yıl askere almama politikası, savaşçı Türklerin benliğini hiçe indirmek amacını taşıyordu. Askerlik sırası gelen Türkler yılda 1,5 ruble vergi ödemek suretiyle askerlikten muaf tutuluyorlardı. Vergiler de pek ağır sayılmazdı.

Toprak üzerinde kimsenin tasarruf hakkı yoktu. Toprak belirli sınırlar içinde köy adına verilir, bölüştürme işi köylüye bırakılırdı. Genel toprak bölüştürmesi 3–5 yılda bir nüfus oranına göre yapılırdı. Nüfusu oranında verilen toprağı köylü değiştiremez, satamazdı. Payına düşen toprak üzerinde bağ bahçe yapan köylülere o toprak mülk olarak verilir, bölüştürmeye girmezdi. 36

Berlin Andlaşmasının akabinde yapılan 8 Şubat 1879 tarihli İstanbul Andlaşması’nın37 yedinci maddesine göre Rusya terk edilen yerlerin ahalisi bu yerler haricinde ikamet etmek isterlerse emlaklarını satıp ayrılmakta özgürdürler. Bunun için kendilerine anlaşmanın onaylanması tarihinden itibaren 3 sene mühlet verilmiştir. Bu süre sonunda mülklerini satıp ülkeden çıkmamış olanlar Rusya tabiyetinde kalacaktır.38 Bu doğrultuda Oltu'nun da içinde bulunduğu bu bölgedeki Müslüman halk Rus esareti altında yaşamaktansa, Anavatan'a göç etmeyi tercih ediyordu. Zaten Ruslar, gerek çeşitli teşviklerle gerekse baskılarla Müslüman halkı göçe zorluyordu. Böylece 1881 yılına kadar Elviye-i Selâse’den 82.000 kişi göç etmiştir. Ancak; bu göçlerin durdurulması için Osmanlı Hükümeti de girişimlerde bulunmuştur. Kars Konsolosluğu'na tayin edilen Mehmet Asım Bey’in çabaları sonucu, imamlar ve müftüler vasıtasıyla Müslüman memletin terk

36 Önal, Milli Mücadel’dee Oltu, s. 19 37 Erim, Devletlerarası Hukuku, s. 425 38 Erim, Devletlerarası Hukuku, s. 426

(18)

edilmesinin en büyük günah olacağı şeklindeki telkinleri sonucu göçlerin durmasında nisbeten etkili olmuştur.39

1912–1913 yıllarında Oltu’ya bağlı 180 köy ve buralarda yaşayan 53 bin nüfus vardır. Köylerden 9'u Rum, 7'si Ermeni ve 164 köy ise Türk köyüdür. 40

1916–17 yıllarında bizzat Ruslar tarafından tertip edilen bir nüfus istatistiğine göre; yapılan onca zulme, göçe rağmen, göçedenlerin yerine Ruslar tarafından dışarıdan ithal Rus kazağı, Malakan ve Almanları, Anadolu'dan ise Rum, Ermeni, Yezidi ve Nasturileri getirerek yerleştirmelerine41 rağmen; Oltu nüfusu toplam 43.198 kişiden oluşmaktadır. Bu nüfusun 40.520 kişisi Türk, 2.180 kişisi Ermeni ve 498 kişisi Rumdur. Bu rakamlara göre, Oltu nüfusunun % 94' ü Türktür. Ermeni oranı ise sadece % 5 oranındadır.42

39 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.92 40

Aydoğan, Oltu Şura, s. 39

41 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.92

42Ali Sinan Bilgili,“Türk İstiklal Harbinde Oltu ve Oltu İslam Şûrası”,Geçmişten Geleceğe

(19)

BİRİNCİ BÖLÜM

HÜKÜMET ÖNCESİ ÇALIŞMALAR

A. Birinci Dünya Savaşında Oltu

Dünya Savaşı 1914 Ağustos'unda başlamıştır.43 Savaşın başlarında Osmanlı Devleti savaşta olmamasına rağmen tüm Evliye-i Selase’de olduğu gibi Oltu’da kurtuluşa dair ümitler belirmiştir. Ruslar da o tarihe kadar devam ettirdikleri uyuşturma politikasını terk ederek Türkler üzerinde baskıya başlamışlardır. 44

Başta Avrupa Devletleri olmak üzere dünya devletlerinin “İttifak” ve “İtilaf” devletleri adı altında iki kampa bölünmüştür. Osmanlı Devleti, Balkan Savaşlarındaki yenilginin etkisi ile ordu ve donanmasını ıslah etme işlerine girişirken, bir yandan da iki bloka ayrılmış Avrupa'da kendisini yalnızlıktan kurtarmak için birtakım ittifak teşebbüslerinde bulunmuştur.

1911 Ekiminde İngiltere ile daha sonra Bulgaristan nezdinde Türk-Bulgar Almanya ittifakı üçüncü olarak da Fransa ile ittifak görüşmeleri olmuş45 ancak gerçekleşmemiştir.

Osmanlı Devletinin İtilaf Devletleri blokuna katılmak için yaptığı teşebbüsün gerçekleşmemiş olması, Osmanlı Devletini ister istemez Almanya'nın kucağına atmıştır. Üçlü İttifak blokuna katılma teklifi ilk önce Avusturya'dan gelmiş, bu teklif üzerine Osmanlı Devleti 22 Temmuzda ittifak için Almanya’ya başvurmuş ve 2 Ağustos 1914'de de Türk-Alman ittifakı imzalanmıştır.46

Ancak bu gizli ittifaka rağmen Osmanlı devleti savaşı tarafsızlık politikası içinde takip etmekteydi. 1841 Boğazlar Sözleşmesine aykırı olarak Goeben ve Breslau adındaki iki Alman zırhlısı Osmanlı Devletince satın alındığı açıklanarak boğazlardan geçirildi. Bu iki gemisi içerisindeki mürettebatın Alman olması sebebiyle Almanya’nın savaş taktiği

43 Selami Kılıç, “İşgalden Kurtuluşa Oltu ”, Geçmişten Geleceğe Oltu ve Çevresi

Sempozyumu (1-3 Temmuz 1998- Oltu), Erzurum-1998, s. 49 44

Yasin Haşimoğlu (Akdağ), Türk İstiklal Mücadelesi Tarihinde Bir Noktanın Aydınlatılması

– Oltu’nun Yakın Tarihine Ait Kısa Hatıralarım- 1941, TİTE, Nr. 73-26 (ek 1-88), s.5. 45 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914–1980, Ankara–1985, s. 107-

(20)

doğrultusunda 29 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalaması üzerine Osmanlı Devleti savaşa fiilen iştirak etmiş ve Osmanlı Rus cephesi açılmıştır.47

Osmanlı Devletinin Almanlarla birlikte yaptığı savaş planının esasları şöyledir; Doğu Anadolu ve Kafkasya üzerinden Rusya’ya bir darbe vurmak. Cihad-ı Mukaddes sebebiyle, bu cephede Kafkasya ve Orta Asya Türklerinin ayaklanmasına güvenilmiştir. İngiltere'nin ana imparatorluk yolunu kesmek için Süveyş Kanalına ve Mısır'a karşı harekete geçmek. Bu cephede de Trablusgarp ve Sudan Müslümanlarına güvenilmekteydi. Ege ve Akdeniz'de İngiliz ve Fransız donanmaları egemen olduğundan, Çanakkaleyi korumak için Trakyada önemli bir kuvvet bırakılması.

Bu Türk-Alman planına karşılık, İngiltere de Osmanlı Devletini hassas noktalarından vurmak için ilk önce güney Irak'da ve ondan sonra da Çanakkalede iki cephe açınca, Osmanlı Devleti daha savaşın başında dört cephede savaşmak zorunda kalmıştır. Daha sonraları cephelerin sayısı artacaktır.48

Ruslar Kafkasya'dan Anadolu'ya gelen ana doğrultudaki yerlerde zaten yapmış oldukları askeri yığınaklarla l Kasım 1914 sabahı Musun, Kötek, Narman ve Kaleboğazı bölgelerinden Türk sınırını geçerek harbi başlatmıştır.49

Savaşın başlangıcında Oltu'daki umut dolu bekleyiş, aradan çok geçmeden yerini endişe ve korkuya bırakmıştır.50 Zira Rusların önemli yığınak yerlerinden birisi de Oltu bölgesidir. Rusya'nın Oltu müfrezesi, General İstomin komutasında, 20. Tümenin I. Tugayı, bir sınır taburu, bir Ermeni taburu ve bir Kazak süvari alayından oluşmaktadır. Müfrezede on piyade taburu, yedi süvari bölüğü ve yirmi top vardır. Rus kuvvetleri taarruza geçtikten sonra Oltu üzerinden iki kolla, Oltu-Kaleboğazı ve Oltu-Narman doğrultusunda ilerlemeye başlamışlardır. Kaleboğazı doğrultusunda ilerleyen Rus birlikleri Orucuk bölgesinde Türk sınır taburu tarafından durdurulmuştur. Narman doğrultusunda ileriden diğer Rus kol karşısındaki zayıf Türk sınır

47

N. Fahri Taş, Erzincan Mütarekesi ve Brest-Litovsk, Ankara -1995 s. 7 48 Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 111

49 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s. 92 50 Kılıç, “İşgalden Kurtuluşa Oltu ”, s. 49

(21)

birliklerini geri atarak ilerlemeye devam etmiş ve 2 Kasım'da Narman (İd)-Ekrek-Sivri gediği hattına varmıştır. 3 Kasım'da Narman işgal edilmiştir. 4 Kasım günü Narman ve Kaleboğazı doğrultusunda ilerleyerek Narman ve Ardus hattını geçerek Ekrek bölgesine kadar ilerlemişler ve bu bölgeye yerleşmişlerdir.

Rusların ileri harekâtından sonra karşı taarruza geçerek Aras boyundaki muharebelerde Rus kuvvetlerini geri atan Osmanlı birlikleri Oltu bölgesinde de bir harekete girişmişti. Daha sonra Aralık ayında şiddetli bir kışın başlaması ile çatışmalar durdurulmuştur.51

Harbiye Nazırı Enver Paşa, Kafkaslardan yapılacak olan bir taarruzun bölgede bulunan Müslüman halkın ayaklanmasına sebep olacağını düşünerek, Rusların bu bölgede çökertileceğini düşünmektedir. Cephede bulunan Enver Paşa, Bu düşünceyle III. Ordu Komutanı Hasan İzzed Paşa'ya taarruz emri vermesini istemiş, ancak Hasan İzzet Paşa, kış şartları dolayısıyla taarruzun yanlış olacağını bildirmesi üzerine görevinden azledilip, ordunun komutasını bizzat Enver Paşa uhdesine almıştır. 52

Doğu harekâtını başlatmaya karar veren Başkomutan vekili Enver Paşa, 12 Aralık 1914 günü Erzurum'a gelir. Güney Kafkasya ve kuzey İran'a girip Rusların arkasını çevirmek için 20 Aralık 1914 de, 150.000 kişilik bir Türk kuvvetine Sarıkamış-Umraniye istikametinde taarruz emri verir. Bu cephede Rusya'nın da 160.000 kişilik bir kuvveti bulunuyordu.53 3. Ordu komutanlığı, 22 Aralık 1914 günü başlayacak kuşatma harekâtı için 19 Aralık 1914 günü saat 22.00 de Köprüköy'den kıtalara taarruz emrini vermiştir. 19 ve 20 Aralık günlerinde yoğun kar yağışı ile bölgede özellikle dağlık kesimde kar kalınlığı büyük bir yoğunluğa ulaşmıştır. Birliklerin bunu karargâha rapor etmelerine rağmen harekâta devam edilmiştir.

22 Aralık 1914 günü genel taarruz emri gereği, Oltu üzerine Türk kuvvetleri iki koldan taarruza geçmişler, Kaleboğazı yönündeki Rus birlikleri aynı gün Oltu'ya kadar geri çekilmiş, Narman yönünde de çekilen Rus birlikleri eski kaza merkezi Narman’a kadar çekilmişlerdir. 23 Aralık günü

51 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.92-93 52 Taş, Brest-Litovsk, s. 8

(22)

büyük bir taarruzla bu bölgedeki Rus birlikleri de püskürtülerek Oltu'ya Türk birlikleri girmiştir.54

Enver Paşa, düşündüğü gece taarruzlarına geçerek, Rusları anî baskınlar ile dağıtmayı plânlamıştır. Oysa ordunun bir kış savaşma yetecek kadar giyecek malzemesi başta olmak üzere, diğer askerî mühimmatı kâfi değildir. Bunun yanı sıra, komutanların aceleciliği sebebiyle, 21 Aralık 1914 tarihinde başlayan ve tarihimize "Sarıkamış Harekâtı" olarak geçen bu saldırılarda Allahüekber Dağı geçilmiş ise de 9. Kolordu Ruslara esir olmuş, bu cephedeki 150 bin kişilik Osmanlı ordusunun 90 bini gece taarruzları sırasında donarak şehid düşmüştür. Kafkas cephesine gönderilmek üzere yolda bulunan III. Ordu'nun bir kısım birlikleri daha yoldayken Irak cephesine sevk edilmesi sebebiyle, Kafkas cephesi iyice zayıflamıştır. 55

1 Ocak 1915 gününe kadar başarılı taarruzlar yapan Osmanlı kuvvetlerinin hücum güçleri kırılmış ve taarruz insiyatifini Ruslara kaptırmışlardır. Ardahan üzerinden ilerleyen Rus birlikleri de bu bölgedeki kuvvetleri geri alarak 3 Ocak 1915'den itibaren Oltu yönünde yeniden ilerlemeye başlamışlar. 12 Ocak’ta Oltu yeniden Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 18 Ocak'ta da Narman ilçe merkezi İd işgal edilir.56 Ruslar, Osmanlı ordusunun bu durumundan istifade etmeyi düşünüp, Doğu-Anadolu'da hızla ilerleyerek 16 Şubat 1916 tarihinde Erzurum'u işgal etmişler, Ermeni İntikam Taburları ile işbirliğine girrerek, Muş, Bitlis, Bayburt, Trabzon, Gümüşhane'yi istilâ etmişlerdir.57

Osmanlı Üçüncü Ordusunun Sarıkamış harekâtı sırasında Çoruh ve Oltu Çayı vadisinde bulunan Ermeniler Rus ordusuna yardım ederken daha çok köylerde oturan Müslümanlar Türk ordusuna ellerinden gelen bütün yardımları yapmışlardır. Bu bölgede Türklerin yanında Müslüman Gürcü, Laz, Acar ve Çerkezler kendi orduları saydıkları Osmanlı kuvvetlerine yardım etmişlerdir. Yukarı Sarıkamış'taki Çerkezler, Türk askerlerinin tarafında yer alarak kışlalarını inatla korumuşlar, yaylalarda yaşayan fakir

54

Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.93 55 Taş, Brest-Litovsk, s. 8

56 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.94 57 Taş, Brest-Litovsk , s. 8

(23)

halk ise Türk askerlerinin Allahüekber dağlarını aşmak için yaptıkları feci yürüyüş boyunca ancak biraz yiyecek temin etmişlerdir.58

Dünya Savaşı'nda Türk askeri ve milis kuvvetlerinin, Elviye-i Selâse'deki başarıları kısa sürmüştür. Sarıkamış felaketinden sonra, 4 Ocak 1915'te Ardahan'a giren Sibir Kazak Tugayı ve daha sonra gelen Rus piyade kuvvetleri; Türkleri alkışlayıp onlara yardım ettiniz suçlamalarıyla kasabayı yakıp yıkarak, halkını kılıçtan geçirmişlerdir.

Rusların yaptığı katliam, Ardahan'dan başka, Çıldır-Ardahan-Göle kazalarına bağlı 70 köyde; hatta Oltu'ya kadar ulaşarak, Oltu'da da yapılmıştır. Ruslar Oltu'ya geldiklerinde; yine aynı sebeplerden dolayı, Havdos köyü erkeklerinin tamamını, Terpink ve Bahçecik ile Tavusker halkının büyük bir kısmını öldürmüşlerdir.

Ayrıca Ruslar, Ardahan'da kurdukları Tahkik Komisyonu'nda yargıladıkları kişileri tutuklayarak, idam veya sürgün cezası vermişlerdir. Bu şekilde, sadece Bardız'dan, 193 kişi Sibirya'ya sürülmüştür.59

Çanakkale teşebbüsünün başarısızlığı sebebiyle, Ruslar 1916 yılı başından itibaren doğu cephesinden taarruza geçmişler. 1916 Şubatında Erzurum'u, Nisanda Trabzon'u, Temmuzda da Erzincan ve Muş'u almışlardır.60 Ruslar'ın Trabzon'u alması üzerine 3'üncü Ordu, Rus kuvvetlerini çevirmek için Mayıs ve Haziran aylarında taarruzlarda bulunduysa da, Ruslar Haziran sonunda Erzurum'dan karşı taarruzageçerek, Temmuz ayında Gümüşhane, Kelkit ve Erzincan'ı da ele geçirirler.61

1917'de Rusya'da büyük bir inkılâp olmuş ve Bolşevik iltilali yapılmıştır. Bir tarafta Uzungel ve Denikin orduları, diğer tarafta bolşevikler tarafından ordular kurulmuştur. Ve nihayet uzun ve kanlı içharpler başlamıştır.62 Rusya'da 1917 ihtilâlinin patlak vermesi Rus ordularında çözülme meydana getirmiştir. Ancak bu cephedeki Türk kuvvetlerinin daha önceki muharebelerde zayıflamış olması, bir kısım kuvvetlerin Irak ve Filistin

58 Demirel, “İşgal Yıllarında Oltu”, s.94 59 Kılıç, “İşgalden Kurtuluşa Oltu ”, s. 50 60 Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 112

61

Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 122

62 “Dr. Esat (Oktay) Bey'in Hatıratı”, Anadolu ve Rumeli’de Gerçekleştirilen Ulusal ve Yerel

Kongreler ve Kongre Kentleri Bibliyografyası, C.2 (Yerel Kongreler Kars, Ardahan, Oltu, Trabzon), Ankara–1993, s. 50

(24)

cephelerine gönderilmiş bulunması ve tifüs salgını dolayısiyle, Türk kuvvetleri bu durumdan faydalanıp taarruza geçememiş. Sadece Muş ve Bitlis'i alınabilmiştir. Aralık ayında da Rusya ile Osmanlı Devleti arasında mütareke yapılmıştır. 63 Bu dönemde Doğu Anadolu'da etkinlik Ruslardan, Ermeni ve Gürcülere geçmiştir. Bu dönemde Ermenilerin Türk halkına yönelik katliam hareketleri artarak devam etmiştir.64

B. Ermeni Mezalimi

Osmanlı Devleti içerisinde, büyük hak ve imtiyazlar içerisinde yaşayan Ermeniler, devletin güçsüz dönemlerinde, Müslüman halka ciddi saldırılarda bulunmuşlar ve katliamlara girişmişlerdir. I. Dünya Savaşı sırasında Rus, İngiliz ve Fransız desteğindeki Ermenilerin yaptığı katliamlar ve soykırımda bir milyondan fazla Türkün hayatını kaybettiği tarih kayıtlarında mevcuttur. Diğer bir ifade ile Türklerin kaybı, Ermenilerin kaybı ile kıyaslanamayacak oranda fazladır. Dahası, Ermenilerin kaybı yol koşulları, hastalık, eşkıya ve yakınları katledilen insanların intikam saldırıları gibi nedenlerle olurken ve Devlet bunların önlenmesi için alınabilecek bütün önlemleri almışken, Türklerin kaybı, tarihe geçen inanılmaz vahşetler, katliamlar sonucu gerçekleşmiştir.65

Sürgün edilen Ermeniler, öç almak amacıyla cana, mala ve ırza yönelik saldırılara başlamak için, uzlaşan devletlerin zaferlerini beklemeye başlamışlar. Fransızlar, Kilikya'da kullanmak üzere “Doğu Lejyonu” adlı birliklerini öç almak isteyen Ermenilerle güçlendirerek buna destek olmuşlar. Ruslar da, 1916 yılında Doğu bölgelerini ele geçiren Rus birlikleri arasında bulunan Ermenilerle birlikte büyük çapta bir Türk kıyımına başlamışlardır.66

Birinci Dünya Savaşı öncesinde Şebinkarahisar'da Türklere karşı katliam düzenleyen Sivaslı Murat, Sasun Canavarı diye şöhret kazanan Antranik ve Muş katliamını gerçekleştiren Arsak gibi Ermeni komitecilerinin liderliğinde Erzincan, Bayburt, Erzurum, Kars gibi birçok yerde katliam hareketlerine

63 Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 128

64 Nurşen Mazıcı, Belgelerle Uluslararası Rekabette Ermeni Sorunu'nun Kökeni 1878 -1918, İstanbul–1987, s. 93

65 Sait Aşgın, “Sözde Ermeni Soykırımı İddiaları ve Tarihsel Gerçekler”, Ermeni

Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, III.Cilt, Ankara – 2003, s. 344 66 Mazıcı, Ermeni Sorununu Kökeni, s. 93

(25)

girişmişlerdir. Bölgede bulunan Müslüman ahali, Rus subaylarının artık etkinliklerini kaybetmeleri sebebiyle, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Osmanlı Kafkas Orduları Kumandanı, Rus Komutanına müracaatla, “İşgal altındaki Osmanlı halkının can, mal ve ırzları tecavüze maruzdur. Bunun önlenmesi için tedbir alınmasını" 24 Aralık 1917 tarih ve 7312 numaralı telgrafla istemiş cevap alamayınca bu defa Kafkas-Rus orduları Komutanına müracaat etmiştir. Ancak yazışmalar devam ederken çeteci Antranik Rus Generali üniforması ile Erzurum Merkez Komutanlığı'na atanmıştır. Rus işgali altındaki bölgede faaliyete geçen Ermeniler, henüz sütten kesilmemiş çocukları öldürmüş, hamile kadınların karınlarını yarmış Müslümanları diri diri yakmış, kız çocuklarına akla gelmedik işkenceler yapmışlardır. Sadece, Erzincan'da 800'den fazla ceset bulunmuş, birçok köyün halkını topluca katletmişlerdir. Bayburt, Mamahatun (Tercan) Erzurum ve çevre köylerdeki savunmasız sivil halk korkunç bir şekilde katliama uğramışlardır.

Ermenilerin Türk halkına yönelik katliamları esnasında sadece Erzurum’da 2127 erkek cesedi, Kars Kapı'da balta ve süngü ile öldürülmüş 250 ceset ile toplam 8000'in üzerinde ceset tespit edilmiştir. Erzurum'da pazaryeri tamamen yakılmış, savunmasız insanlar binalara doldurulmuş ve binalar Ermeniler tarafından ateşe verilmiştir. Hasankale tamamen yakılmıştır. Hasankale'de Ermeniler 3000'in üzerinde Hasankaleliyi katletmişlerdir.

Doğuda Erzincan, Bayburt, Trabzon, Erzurum’un kasaba ve köyleri dâhil olmak üzere hemen hepsi Ermeni katliamına maruz kalmışlardır. 67

Yüzbaşı Noradi adlı bir subayın 1917 yılında verdiği bilgilere göre ise Ermeniler, Türkiye ve Rusya Ermenilerinden oluşturacakları 150.000 kişilik bir ordu ile doğuda bağımsız bir Ermenistan kurma mücadelesine girişeceklerini Müttefiklere haber vermişlerdir. Gerçekten de çok geçmeden Erzurum bölgesinde Ermeni birlikleri bölgede Müslüman ahaliye yönelik silahlı saldırılarını başlatmışlardır.68

67 Şenol Kantarcı, “Tarih Boyunca Ermeni Sorunu” , Ermeni Sorunu El Kitabı, Hazırlayanlar Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ankara – 2002, s.36-38

(26)

1. Erzurum Çevresinde Ermeni Mezalimi

Seferberliğin ilânı üzerine, Ermeniler'in büyük bir kısmı, Osmanlı ordusundan firar edenlerle birlikte Rusya'ya iltica etmiş ve Rus ordusunda "gönüllü alayları" teşkil etmişler ve Osmanlı ordusuna Rus saflarında taarruz etmişlerdir. Bölgedeki mahallî Ermeni çeteleriyle masum ve savunmasız Türk halkına akla hayale gelmeyecek katliam ve mezalim yapmışlardır.

Birinci Dünya Harbi'nde, Erzurum'un Ruslar tarafından işgali sırasında, Rus kuvvetlerinin komutanı Üsteğmen Abgral'ın, 3 Mart 1918 tarihinde Erzurum'dan, Kafkasya Ordu Komutanına gönderdiği resmî rapor, Ermeniler'in Erzurum'da savunmasız halka yaptıkları mezalim ve soykırıma tanıklık etmektedir.

Raporda özetle; birçok Türk'ün cesediyle karşılaştığı, kafalarından, boyun ve göğüslerinden kurşunlandıklarını ve ayrıca, kalp ve karınlarından süngülendiklerini tespit etmiş, Türklerin ikinci grubunu ise Ermeniler; tahta barakalara tıka basa doldurmuşlar; yere oturmaları dahi imkânsızmış. Aynı gece, Ermeniler, Türkleri teker teker kurşuna dizmeye başlamışlar, bir süre sonra da barakalara yaylım ateşi açıp hepsini yok etmişler. Üçüncü grup Türkleri, Trabzon Kapısı'nda makineli tüfek ateşiyle öldürmüşler. Türklerin evlerine girerek 11 ve daha yukarı yaşlardaki erkekleri, ihtiyar erkekler dâhil toplamışlar, bunları sıraya dizerek dipçik ve kamçı darbeleriyle şehrin dışına sürmüşler, en gaddar bir biçimde katletmişlerdir.69

Rus Yarbayı Twerdokhlebof, Ermenilerin Türklere karşı giriştikleri kırımı raporunda şöyle anlatıyor:

“Erzurum ileri gelenlerinden Hacı Bekir Efendi'yi kendi evinde, çalışan Türk işçilerinin yansından çoğunu da tarlalarda öldürdüler. Erzincan'da yapılan kırım, Ermeni çetelerince değil, Ermeni doktorlar ve ordu müteahhidince gerçekleştirilmiştir. Silâhsız olan Türkleri sığırlar gibi boğazladıktan sonra kazdıkları çukurlara doldurmuş, olayı yöneten Ermeni elebaşı “70” diye bağırıp, "daha 10 kişilik yer var” demiş, bunun üzerine 10 kişi daha boğazlanmıştır.

69

İsmet Binark, “Türk ve Yabancı Arşiv Belgeleri Işığında Ermeniler’in Türkler’e Yaptıkları Mezalim ve Soykırım”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, III.Cilt, Yayına Hazırlayanlar Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ankara – 2003, s. 221-222

(27)

Erzincan'dan Erzurum'a üşüşen Ermeniler, yolları üzerindeki Müslüman köylerini yakmış, yok etmişlerdi. Rus komutanının bana söylediğine göre, Ilıca köyünden kaçamayan Türklerin başları baltayla koparılmış, çocuklar bile öldürülmüştü.

12 Şubat 1918'de Erzurum istasyonunda Ermeniler, kendi halinde 10 Türk'ü öldürmüşlerdir. Tepeköy'de ise erkek, kadın, çocuk hepsi toptan öldürülmüştür.

26-27 Şubat 1918'de öldürülen Türklerin sayısının 3.000 olduğunu Ermeniler gururla söylemişlerdir..."

Rus Yarbayı Twerdokhleboff, raporunun son kısmında kırıma ilişkin kendi görüşlerini şöyle açıklıyor: "Ermeni halkının eğitim görmüş katmanları, bu kırımı kesinlikle önleyebilirlerdi ama çetecilerden daha çok kırım yaptılar".70

Erzurum, Bitlis ve Mâmüret-ül-azîz' (Elâzığ) deki Ermeni soykırımı ile ilgili olarak vilâyetlerden gelmiş 10 ve 11 Mayıs 1332 tarihli telgraf suretlerinde;

Ruslar'ın Ermeni çeteleriyle birlikte Hasankala'dan hudûd-ı asliyyeye sürüldüklerinde beraberlerinde götürdükleri iki bin İslâm ahalisinden bir kısmını öldürüp, bir kısmını ülke içlerine sevk ettikleri. Erzurum'da dokuz kişiyi idam edip on dört yaşına kadar olan erkek nüfusu meçhul yerlere gönderdikleri. Pekreç nahiyesinde Ermeniler'den teşekkül eden bir mahkemenin üç-dört yüz kişiyi astığı. Aşkale, Tercan, Ilıca, Tavusker ve Artvin taraflarında İslâm namına bir şey bırakmadıkları. Van'da Ermeniler'in iki yüz kadar kadın ve çocuğu öldürüp Mahfuran Deresi'nde sekiz-on bin Müslümanı katlettikleri. Narman hududunda Höt karyesi ahalisinin mitralyözlerle tamamen imha edildiği. Bitlis'in Çukur nahiyesindeki Morh-i Süfla muhacirlerinin çoğunun kılıçtan geçirildiği. Ergani, Cinis, Pezentan ve Semerşeyh karyelerinin ahalisiyle birlikte yakıldığı, pek çok köy ahalisinin açlıktan öldüğü, ağır hasta çocukların Bitlis Hastahanesi'nde vahşice öldürüldüğü. Balekan karyesinde katledilenlerin cesetlerinin köpeklere

(28)

yedirildiği, çukurda esir edilen kadın ve kızlara tecavüz edilip, ihtiyarların yakıldığı, çocukların süngüyle öldürüldüğü vesâir katliam anlatılmaktadır.71

12 Mart 1918'de Erzurum geri alınınca, Antrarik hırsla şöyle diyordu: “Ermeni başkanları Erzurum'u savunmak için 10.000 – 15.000 kişi gönderdiler ve kendileri de arkada saklandılar. Bu nedenle hem Ermenileri hem de Ermenistan'ı yok ettiler. Elde kalan birkaç bin Ermeninin artık hiçbirisi cepheye gitmek istemiyor. Tanrı, başkanların hepsinin belasını versin"72.

Alman Dışişleri Bakanlığı Arşivi'nde bulunan 28 Şubat 1918 tarihli bir belge, Ermeniler'in Erzincan'da yaptığı büyük tahribata ve soykırıma dünya kamuoyu ve insanlık tarihi önünde bütün açıklığı ile tanıklık etmektedir.

Bussche adlı Alman diplomat, Sivas'taki Alman Konsolosluğundan gelen bilgiler doğrultusunda bir rapor hazırlamıştır. Raporda şu ifadeler yer almıştır:

"Sivas'taki imparatorluk Konsolosluğunun telgrafına göre, Erzurum, ikinci Ordu'nun katılımıyla yarım ay şeklinde kuşatıldı. Kısa sürede teslimiyet bekleniyor. Ermeni çeteler Esindscian'da (Erzincan) çok büyük boyutta tahribat yaptılar. Tam anlamıyla köylerde yaşayan halkın kökünü kazıdılar." 73

2. Oltu ve Çevresinde Ermeni Mezalimi ve Soykırımı

Sarıkamış felaketinden sonra yeniden işgal edilen Oltu-Ardahan bölgelerinde ve Kars bölgesindeki insanların Türk ordusuna yaptıkları büyük yardımların intikamını Rus kuvvetleri geri döndükten sonra feci şekilde almıştır. Ruslar, katliamları Ermeni çeteleri vasıtasıyla yapmışlardır. Rus birliklerine öncülük eden Ermeni çetelerinin Oltu bölgesinde yaptıkları bu akıl almaz katliamları işgalden dolayı Oltu'dan göç eden Humuszâde Halis ve kardeşi Râmiz Beyler şöyle anlatmışlardır:

"Oltu'ya üç saat mesafede bulunan Çiftlikde ikamet ediyorduk. Buralara tecavüz eden Ermeni çeteleri Sivri ve Narman nahiyelerinde sakin bulunan

71 Binark, “Türk ve Yabancı Arşiv …”, s. 227 72 Mazıcı, Ermeni Sorununu Kökeni, s. 98 73 Binark, “Türk ve Yabancı Arşiv …”, s. 228

(29)

ahali-i islamiyyenin emval ve eşya ve menâşisini gasb eltiler. İslâm kadınlarına tecavüzât-ı şeniada bulundular.

Ermeniler, Penesgird, Uruk, Çolakır, Oğdadab, Haydos, Kâmis74 köylerine taarruz ederek "Osmanlı askerlerini siz davet etmiştiniz" diye erkekleri katl ve kadınların ırzlarına tasallut ettiler ve çocukları ebeveyninin gözleri önünde parçaladılar. Karakurdun oğlu Sulu namındaki şahıs ile kayın biraderini ve zevcesiyle iki çocuğunu Ermeni komitecileri Osmanlılara hafiyelikle itham ederek şehîd etmişlerdir. Peneskirt karyesinde erkekleri Câmi-i şerif önüne toplamışlar, etraflarına müsellâh Ermenileri nöbetçi bırakmışlar, köyün içerilerine yayılarak evleri yağma, kadınların ırzını pây-mâl, küçük çocukları itlaf eylemişlerdir.

Yüz elli kadar çete efradı Keban75 karyesine taarruzla bil-cümle nisvânı ayırıp civardaki meşeliğe götürmüşler, orada namuslarını hetk ve bakirlerin bikrlerini cebren izâle ve bu aceze kadınlardan birçoklarını vahşiyâne telef etmişlerdir.

Olur merkezine gelen Ermeni çeteleri kumandanı Artinof bize adam gönderip yanına da'vet etmiş ve muvasalamızda bize hitaben "etrafımızdaki köylerde yapılan düğün ve şenlikleri görüp işitiyorsunuz. Köyünüze başka köylerden firaren gelerek iltica etmek isteyenleri saklarsanız, sizin köyünüzde de düğün yapmağa başlayacağız. Bütün kadınlarınız ayrılarak Rus askerlerine ve sevgili Ermeni kahramanlarına hediye olarak takdim edilecek" demiştir.

Oltu'nun Pernek76 karyesinde ahâlî-i İslâmiyye hemân kamilen Ermeni çeteleri tarafından katl edilmiş ve cenazeleri açılan hendeklere doldurulmuş, küçük çocuklar da diri diri bunlarla beraber defn olunmuşdur. Bu cesedlerle dolan hendekler sûret-i mahsûsadâ gizlice gönderdiğimiz adamlar tarafından bizzat müşâhade edilmiştir. Biz pek çok felâketlere ve ölüm tebdidlerine ma'rûz kalarak bin müşkilâtla hicret ettiğimiz cihetle bu hûnhâr çetelerin yaptıkları mezâlimi canlı ve vazıh bir suretde irâe edecek fotoğraf gibi vesaike maatteessüf mâlik bulunmuyoruz. Söylediklerimiz Ermeni şenaatinin yüzbinde birini dahi teşkil etmez.77

74 Olur ilçesine bağlı köylerdir.

75 Tortum’a bağlı Aşağı ve Yukarı Sivri köyleridir 76 Oltu İlçesinin İriağaç köyü

(30)

Merdenek ve civarında bulunan Bozkuş ve Mihrel ahalisi, Ermenilerin yaptığı mezâlim ve soykırımdan dolayı Oltu civarına göç etmekte iken, Arsenik (Ormanlı) civarındaki Karcuki boğazında ve Partıl deresinde Ermeni-lerin tecavüzüne uğramış yirmi sekiz kişi katledilmiştir.

Yapmış olduğu katliamlarla Kasap Paşa namını almış olan Ermeni Mazmanof, Allâhuekber dağı civarında, Ayı deresi denilen yerdeki bir mağarada göçeden müslümanlardan seksen kişiyi parçalatmak suretiyle katlettirmiştir.

Kosor (Akşar) nahiyesine bağlı Eğitkum, Karkilik, Heybesor (Gözalan), Balkaya, Ağondir, Ersenek, Köşk karyeleri Ermeniler tarafından tahrip edilmiş ve yağmalanmıştır. Ayrıca Kosor nahiyesini teşkil eden otuzbir köyün tamamı hayvanatı ile birlikte gasb ve yağma olunmuştur. Bu köylerde müteakip zamanlarda beş yüz Müslüman katledilmiştir.

Bu mıntıkadaki Ermeni vahşet ve mezaliminden kaçarak Oltu'ya gitmek isteyen, kırk arabadan ibaret kafileye Ermeniler Nigek önünde, şose üzerinde iken top ve makineli tüfek ateşi açarak, iki yüzü erkek, kadın ve çocuğu alçakça katletmiş ve üçbin hayvanı ve bilumum para, eşya ile arabaları gasp eylemişlerdir.

Bu cinayetler, alay kumandanları Mirmanof ve Mazmanof ile çeteci Oltulu Kör Artin'in oğlu Murad Han, Muşlu Pilos ve Aşbidros namlı şahıslar tarafından icra ve idare olunmuştur.78

Yine Ermeni çeteleri, Oltu'nun Aşağı Çamlı (Aşağı Terpenk), Yukarı Çamlı (Yukarı Terpenk), Bahçecik, Çengelli (Havdos) köylerinin erkeklerini tamamen kılıçtan geçirmiştir.

Şenkaya'nın Çengelli (Nüsük), Güreşken. Şenpınar (Zakim). Kaynak (Çermik) bölgelerinin erkekleri de Ruslar tarafından Rusya içlerine sürülmüştür. 79

Ermeni Mezalimi hakkında İngiliz Generali Rawlinson’a sık sık bilgi verilmiş, bu mektuplardan birisi de aşağıya çıkarılmıştır.

78 Kazım Karabekir, 1917–20 Arasında Erzincan’dan Erivan’a Ermeni Mezalimi, İstanbul–

2000, s.127–128

(31)

“Onbeşinci Kolordu Müsvedde Varakasıdır Tarih: 9/7/(1335)

İngiliz Kâ'im-i makamı Rawlinson Cenaplarına

1. Ermenilerin Kağızman ve civarı ahâlî-i İslâmiyyesini kadi'âm suretiyle imhaya başladıklarını, tahlîs-i nefs maksadıyla firar edenler haber vermekdedirler.

2. Ermeniler Kurudere'yi basarak beş erkek, üç kadın şehîd etdikden sonra otuz üç erkek, bir gelin, bir kız, dört yüz kırk mevâşîyi alıp götürmüşlerdir.

3. 4 Temmuz'da Kars'la Oltu arasındaki Akçakala'ya tâbi' dört karyeye baskın yaparak, birisinin insanlarını kâmilen, diğerlerinden altmışar adam götürüp kesdikleri bildirilmekdedir. Bu karyelere baskın yapan Ermeniler, beş top, yedi makineli tüfek isti'mâl etmişler, bu kuvvetin kumandanı Arsak namında birisi imiş.

4. Bozkuş karyesinde bir İslamın kardaşıyla, karısı ve kızını da götürmüşlerdir.

5. Ermeniler, Karakurd mıntıkasında İslâmları katli'âm etmeğe devam etmekdedirler. Hudûd hâricinde cereyan etmekde ve umûm üzerine de pek derin te’sîrât yapmakda olan bu ahvâl-i mü’ellimeye acilen bîr netice verilmesini ve mes'ûllerinin tecziyesiyle bizi de bu husûsda tenvir eylemek lütfunda bulunulmasını çok rica ve takdîm-i hürmet eylerim efendim.

Kâzım Karabekir” 80

Yapılan yazışmalar neticesinde Oltu'dan Bayezid hududuna kadar olan cephede Ermenilerin katli'âm yapmakda oldukları ve Ermeni milletinin bu suretle yapmış oldukları vahşet İngiliz mümessillerinin raporunda da yer almıştır. Ermenilerin vahşiyane hareketlerini protesto ile Türklerin ikna edilemeyeceğini anlayan General Rawlinson raporuyla hakikati kabul etmekte ve bu suretle Kafkasya'ya kuvvet getirilmesini temin ederek Ermeni vahşetine engel olacağını bildirmiştir.81

80 Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar'da Ve Anadolu'da Ermeni Mezâlimi II 1919, Ankara– 1995, s. 32-33

(32)

Ermeni Mezalimi ile ilgili olarak Oltu Mutasarrıfı Ziya Bey tarafından çekilen 26 Ekim 1920 tarihli şifreli mektupta bir yıl içerisinde Oltu hududu dâhilindeki Kosor, Bardız, Lisbik nahiyeleri ile Olur, Sarıkamış ve hudut haricindeki Göle kazalarına bağlı köylerde Ermenilerin bir sene içinde kurşun, kama, balta, topa tutmak ve büyük kısmını yakmak suretiyle 10.693 Müslümanı katlettikleri bildirilmiştir.82

Oltu Mutasarrıflığına hitaben Olur Kaymakamlığı tarafından yazılan 1 Aralık 1920 tarihli yazıda bir yıl içerisinde Olur kazasına bağlı yerlerde yapılan Ermeni mezalimi ile ilgili olarak; Olur kazasına bağlı Peneskirt nahiyesinin yirmi dört köyü Ermenilerin ta'arruz ve zulmlerine ma'rûz kalmışdır, bunlardan Ermeniler bir sene zarfında topa tutmak ve yakmak ve katleylemek suretiyle 262 hane tahrîb, 195 hane ateşle ihrâk ve bu haneler içerisinde zükûr ve inâs olarak 1.424 nüfus Müslümanı mitralyöz ve kursunla, 705 nüfusu da ihrâk (yakma) etmek suretiyle ve 703 nüfusu da kama ve balta ile öldürmüşlerdir. Bu bölge halkının göç etmek zorunda kaldığı, halen perişan bir durumda geri gelmeye başladıkları, 100 kadar çocuğun yetim ve sahipsiz kaldığı, okullara yerleştirilip bilahare vilayete gönderileceği hakkında bilgi vermektedir.83

C. Bakü İslam Cemiyeti Hayriyesi

Dünya Savaşına kadar Oltu’da Rus yönetimine karşı tüm bu baskılara rağmen herhangi bir direniş hareketi olmamıştır.84

Nihayet 23 Aralık 1914’te Türk Ordusunun Oltu’ya girmesi halkta büyük bir sevinç ve heyecan yaratmıştır. Ancak, Oltuluların bu sevinci uzun sürmemiş, Türk Ordusunun Sarıkamış’ta Ruslara mağlubiyeti bölge halkını yeniden daha karanlık günlere döndürmüştür. Türk kuvvetleri Oltu’dan çekilirken Rus Kazak alayları 12 Ocak 1915’te Oltu’yu işgal etmişler ve Osmanlıyı siz çağırdınız diyerek Oltu halkını hain ilan etmiş, cezalandırmaya ve katletmeye başlamışlardır. Havdos, Terpinik ve Bahçecik köylerinin

82

Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar'da Ve Anadolu'da Ermeni Mezâlimi IV 1920–1922, Ankara–1998, s.18

83 Ermeni Mezâlimi IV, s.59

(33)

erkeklerinin hepsini ve Tavusker85 halkının büyük bir kısmı Ruslar tarafından katledilmiştir. Ermeni çeteleri de boş durmamış, katliamlar yapmış, evlerini yağma ve talan etmişlerdir.

Kafkas Cephesi savaşlarında Rus İşgalindeki bölgelerde Müslüman Türk ahaliye Rus ve Ermeniler tarafından yapılan tecavüz ve katliamlardan kurtulabilenlerin durumları Azerbaycan Türk basını tarafından burada yaşayan Türklere duyurulmuştur. Anadolu’da kardeşlerin yaşadığı bu tür felaketler onları çok üzmüş ve yardım etme isteğine sevk etmiştir. Batum bölgesinden Kars’tan, Ardahan’dan, Oltu ve civar yerlerden gelen felaket haberlerine bir taraftan yardım çalışmaları başlatırken, diğer taraftan Rus ve Ermenilerin tecavüzlerini durdurmak için çalışmalar yapmışlardır. 86

Evliye-i Selase başta olmak üzere zulme uğrayan Türklerin en büyük yardımcısı ve örgütleyicisi olan Bakü İslâm Cemiyet-i Hayriyyesi'ni ünlü Azeri milyonerleri Tagiyoğlu Hacı Zeynel Abidin Efendi ile Musa Nagivoğlu isimli şahıslar kurmuşlardır.87

1915 yılı Nevruz Bayramı (21 Mart) yaklaşması üzerine Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriye’si bir toplantı yaparak Müslüman Harpzedeler yararına yardım kampanyası yapmaya karar vermiş, bunu gazeteler vasıtasıyla da Azerbaycan halkına iletmiştir.88

Ayrıca Azerbaycan Türk basını da Nevruz Bayramı münasebetiyle “Kardaş Kömeği (Kardeş Yardımı)” isimli, geliri Harpzede Müslümanların yararına bir gazete çıkarmaya karar vermiştir.89 Gazetenin, yazarı ve işçiler dâhil hiç kimse ücret almamış, herkes gönüllü olarak çalışmıştır.90

Bakû İslâm Cemiyet-i Hayriyesi Kafkas cephesinde Osmanlı-Rus savaşının başlamasından hemen sonra, Rus işgaline düşen ve savaştan zarar gören Türklere büyük bir yardım çalışması başlatmış, Kars'ta, Ardahan'da,

85 Erzurum ili Olur ilçesi, o dönemde Oltu’ya bağlı bir yerleşim yeridir.

86 Betül Aslan, I. Dünya Savaşı Esnasında “Azerbaycan Türkleri”nin “Anadolu Türkleri”ne

“Kardaş Kömeği (Yardımı)” ve Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi, Ankara–2000, s.85–86 87

Sami Önal, Milli Mücadele’de Oltu, Ankara-1968, s. 26 88 Aslan, Kardaş Kömeği, s. 93

89 Aslan, Kardaş Kömeği, s. 94 90 Aslan, Kardaş Kömeği, s. 95

Referanslar

Benzer Belgeler

Oltu taşı ürünler konusunda tüketici taleplerini karşılama ile ilgili görüşler sorulduğunda ankete katılanların %56,09’u Oltu taşı ürünleri için tüketicilerden

Ülkemizde Oltu taşı ya da Erzurum kehribarı olarak bilinen siyah kehribar isminden de anlaşılacağı gibi Erzurum’un Oltu ilçesinden

63 1850 yılında, Osmanlı Devleti nezdinde Cemahir-i Selâse-i Anseatik Maslahatgüzarı Doktor Mordtmann, bir Kançılar ve bir Sefaret Tercümanı ile görev yapmaya

Oligo-Miyosen yaşlı Susuz formasyonunu uyumlu olarak üzerlenmesi, Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı Penek formasyonu tarafından açılı uyumsuzlukla üzerlenmesine göre birimin

Değer zin- ciri içerisinde yer alan faaliyetlerin ve her bir faaliyetin sek- tör açısından değerinin tespit edilmesi amacıyla daha önce konuyla ilgili çalışma yapan,

2020 yılı içerisinde Oltu Meslek Yüksekokulu Öğretim Elemanları tarafından güncel konular, öğrenci problemleri, öğrencileri bilgilendirme, insan hakları, kültürel ve

2019 yılı içerisinde Oltu Meslek Yüksekokulu konferans salonunda Öğretim Elemanları tarafından güncel konular, öğrenci problemleri, öğrencileri bilgilendirme,

Ek Ders Ücret Ödemeleri 2547-40/a maddesine göre görevli bulunan öğretim üyelerinin ders yükü bildirim formu (güz-bahar), Ders görevlendirme Rektörlük Onayı,