• Sonuç bulunamadı

Tanzimat Dönemi'nde Türkiye'de valilik kurumu (1839- 1876)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanzimat Dönemi'nde Türkiye'de valilik kurumu (1839- 1876)"

Copied!
161
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

YAKINÇAĞ BİLİM DALI

TANZİMAT DÖNEMİ’NDE TÜRKİYE’DE VALİLİK

KURUMU

(1839- 1876)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hikmet ÇİL

Danışman

Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL

(2)

ii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı: Hikmet ÇİL Numarası: 124202041005

Ana Bilim / Bilim Dalı: Tarih/ Yakınçağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı: Tanzimat Dönemi’nde Türkiye’de Valilik Kurumu (1839-1876)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası (İmza)

(3)

iii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı: Hikmet ÇİL

Numarası: 124202041005

Ana Bilim / Bilim Dalı: Tarih/ Yakınçağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL

Tezin Adı: Tanzimat Dönemi’nde Türkiye’de Valilik Kurumu (1839-1876)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Tanzimat Dönemi’nde Türkiye’de Valilik Kurumu(1839- 1876) başlıklı bu çalışma 22/09/2017 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza

Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL

Prof. Dr. Doğan YÖRÜK

Yrd. Doç. Dr. Kerim SARIÇELİK

Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ

(4)

iv

ÖN SÖZ

Osmanlı Devleti kurumları araştırmaları, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hız kazanmış olmakla birlikte; bu zamandan itibaren hem klasik dönem Osmanlı kurumları hem de Tanzimat döneminde yapılan değişiklikler ile oluşturulan kurumlar üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar ilk olarak, merkezi teşkilatın ana kurumlarının araştırılması üzerine olurken, daha sonra da hem merkezde hem de taşrada ikincil ve üçüncül denebilecek alt kurumlar üzerine olmuştur. Yapılan bunca çalışmalara rağmen hâlâ ele alınmayı bekleyen kurumlar vardır. Durum böyleyken kimi kurumlar da çeşitli konular içerisinde ele alınmış ve eksiklikleri olmakla birlikte müstakil bir çalışma yapılmamıştır. İşte bu kurumlardan biri de valilik kurumudur. Ancak, devletin sınırlarının büyük olması, zaman olarak da altı asır gibi bir zamana yayılması nedeniyle, çalışma, Tanzimat Dönemi’nde Türkiye’de Valilik Kurumu başlığı altında ele alınacaktır.

Klasik dönem taşra teşkilatında tüm erkleri üzerinde toplayan valiler, Tanzimat ile birlikte, valiler modern devlet düzlemine oturtulmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda, çalışmanın ilk bölümünde, valilik kurumunun baş yöneticisi olan valilerin, 1839 senesinden 1876’a kadar olan sürede yayınlanan hatt-ı hümayün, nizamname ve talimatnamelerle yetkilerin daraltılıp-genişletilmesi ele alınacaktır. Ayrıca valilerin özlük hakları olan; tayin, görev süresi, maaşları, azilleri ile devlet işlerinin yönettikleri konaklardan bahsedilecektir.

Valilerin yetkilerinin sınırlandırıldığı ve kimi Tanzimat öncesinden olan kimi de Tanzimat’tan sonra gereksinim dahilinde oluşturulan çeşitli birimlere dağıtılmıştır. İkinci bölümde ele alınan bu konu, Vilayetteki Eş veya Paralel Birimler, Bağlı Müdürlükler ve Alt Birimler olmak üzere üç başlık altında ele alınmaktadır. Bu başlıkların altında yer alan birimlerden biri de Defterdarlıktı. Defterdar merkez tarafından tayin edilip hem valilere hem de merkeze karşı sorumluydu. Diğer birimler ise genellikle valilerin mesuliyeti altında olup, valilere bağlıydılar. Bununla birlikte, valilerin vilayet bölgesinde çeşitli görevleri bulunmaktaydı. Bu görevler ise üçüncü bölüm de ele alınmaktadır. Bu bölümde valilerin, idari, beledi, mali, askeri, eğitim gibi konulardaki görevleri gerek başlıklar altında gerekse alt başlıklar altında ele alınacaktır. Çalışmanın son bölümünde ise, valilerin hem merkez hem mahiyeti altındaki memurlarla hem de halk ile olan münasebetleri ele alınarak çalışmaya son verilecektir.

Bu araştırmada, hakkında çok şey söylenmekle birlikte, tam bir idari profil oluşturulamayan valilik kurumu hakkında bir nebzede olsa ayrıntılı bilgi vermek

(5)

v

amaçlanmaktadır. Dolayısıyla, bu çalışmanın tam ve noksansız olmadığı; hatta hataların ya da eksikliklerin olabileceği göz önünde bulundurulacaktır. Bu doğrultuda, tüm eksikliklerimin ve hatalarımın hoşgörüyle karşılanacağını ümit ederek yapılan eleştirilerin, bundan sonraki çalışmalarda rehber olacağını burada ifade etmenin gereksizliği de ortadadır.

Bu araştırma konusunun belirlenmesinde bana yardımlarını esirgemeyen hocam Yard. Doç. Dr. Mehmet Yılmaz’a; çalışma metninin oluşumunda, tez metnini sabırla gözden geçirerek, bu esnada yanlış okunan ve yazılan bir kelimenin dahi kıymetli olduğunu gösteren hocam Prof. Dr. Muhittin Tuş’a; ders döneminde taşra teşkilatı üzerine araştırmalar yaptıran, danışmanım Prof. Dr. Hüseyin Muşmal’a; ayrıca çalışma metninin kaynaklarını temini sırasında katkıda bulunan Ahmet Demirtaş’a ve İnan Demirtaş’a; son olarak da, metnin orijinal kaynaklarını temin ettiğim sırada yardımlarını esirgemeyen İstanbul ve Ankara’daki Başbakanlık Osmanlı Arşivi çalışanlarına ilgi ve alakalarına teşekkürlerimi sunarım.

Hikmet ÇİL Konya 2017

(6)

vi

Eğitim hayatı boyunca maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Annem Saadet ve Babam Halim ÇİL’e sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç biliyorum.

(7)

vii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı: Hikmet ÇİL

Numarası: 124202041005

Ana Bilim / Bilim Dalı: Tarih/ Yakınçağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL

Tezin Adı: Tanzimat Dönemi’nde Türkiye’de Valilik Kurumu (1839-1876)

ÖZET

Osmanlı Devlet’i fetihlerle sınırlarını genişletmiş; hem geniş bir zaman diliminde hüküm sürmüş hem de büyük bir devlet olmuştur. Bu da haliyle, basit bir kurumsal yapıya işaret etmez. Tek başına uzun bir süre varlığını devam ettirmesi bile güçlü bir kurumsal yapıyı göstermektedir. Ancak bu süreçte kurumlarında önemli değişiklikler meydana geldiği de görülmektedir. Bu değişikliklerin, belki de en önemlisi, XIX. yüzyılda meydana geldi. Söz konusu bu değişiklikler, o dönem için olduğu kadar günümüz için de önemlidir. O dönemde şekil bulan taşra teşkilatı, günümüze kadar bu minval üzere gelmiştir. Hatta günümüzde yapılması düşünülen kimi değişikliklerin esin kaynağını da son dönem Osmanlı taşra teşkilatının teşkil ettiği gözlenmektedir.

Osmanlı taşra teşkilatı son derece önemlidir. 1839’a kadar klasik düzlemde sürdürülen idarî yapılanmada bu tarihten itibaren, Tanzimat’ın ilanından sonra birçok değişikliklere ve düzenlemelere gidilmiştir. Bu sırada ülke yönetiminde merkeze bağlı birçok yeni birimler ve yöneticiler tesis edilmiştir. Bu dönemde merkezdekilerin yönetim anlayışı değişmiş; bunun yansımaları olarak vilayet yönetiminde hem kanunî düzenlemeler yapılmış hem valilerin yetkilerinde genişlemeler-daraltılmalar olmuş, aynı zamanda da halkın valinin yetkilerini kullanmada daha yakından/müdahil bir kimliğe kavuşmuştur. Klasik dönemde vilayetteki askerlerin komutanı olarak başlayan görev anlayışı sivil bir yöneticiye dönüşmüştür. Bunu dönüştürmek için merkezi yönetim ve taşralardaki halk ellerinden geleni yapmaya çalışmışlardır.

Osmanlıda valilik kurumu, tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmese de XV. yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlar. Başlangıçta devletin idarî sisteminin bir parçası olarak düzenlenmiş olan sancaklardan vilayete doğru bir dönüşüm meydana gelmiştir. Aynı zamanda burasının sancakların yöneticisi olarak başlayan ve adına da beylerbeyi denen idareciden valiye doğru diğer bir değişme gözlenir. Ancak yine de Tanzimat’a kadar vali, askerî bir görevlidir. Valilik, askerî statüsünden idarî birime dönüştürülürken bu süreçte yetki alanları, kimi zaman genişletilmiş kimi zaman da daraltılmıştır. Bu haliyle valilik, Tanzimat idarecilerinin önünde, ciddi bir yönetim sorunuydu. Başka bir ifadeyle, Tanzimat yöneticilerinde, ‘taşrayı daha iyi nasıl yönetebiliriz’ düşüncesi büyük bir meşgale olarak yer alıyordu. Merkezi yönetim, valilik ile ilgili yeni düzenlemeler yaparken aynı zamanda valiler hakkında yapılan şikâyetleri, talepleri ve tartışmaları dikkate almaya çalıştı. Buradaki gelişmeler veya değişmeler, gerçekte, 1839-1876 yıllarıyla da sınırlı kalmamıştır. Hem değişmenin sürekliliği açısından hem de Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma çabalarının giderek artan hızından dolayı valilik kurumundaki düzenlemeler günümüzde de hâlâ sürdürülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Tanzimat Dönemi, değişim-dönüşüm, valilik, valilik kurumu,

(8)

viii T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı: Hikmet ÇİL

Numarası: 124202041005

Ana Bilim / Bilim Dalı: History/Close Age

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL

Tezin İngilizce Adı: Governorship İnstitution in Turkey During the period of Tanzimat(1839-1876)

SUMMARY

It has expanded the boundaries of the Ottoman Empire with conquest. The Ottoman Empire was as a big state as well as a wide period of time. This, naturally, does not indicate a simple corporate structure. It also can be seen during this long periods in their institutions important changes occur. These changes, probably the most importantly, occurred in XIXth century. It said these changes, it is important for today as well as for the period. It was organized in that the term provincial administration, it has come to this manner until today. Even some changes are being considered today his source of inspiration, it constituted or will.

With this aspect, it will be clearly understood the importance of the Ottoman provincial organization. Meanwhile many new units and directorships were established connected to the central administration. Qualifications, authority areas and the unit they belong of The existing institutions has been replaced in state administration. Governor's organization is one of them. This, perhaps, is the largest determinant include the provincial organization.

Governor institution in the Ottoman Empire, is not known exactly when it occurs, it begins to take shape XVIIth from century. In this period, it observed changes both part of the administrative system from Sancaks to Viayet and as the administrator of the vilayet from beylerbeyi to vali(governor). Nevertheless, governor is a military officer until the Tanzimat. The governor units converted from military status to the administrative status. the governor's jurisdiction is sometimes extended sometimes collapsed too. The governor with this form was a serious management problems for administrators Tanzimat. In other words, the Tanzimat administrator in mind, 'How can we better manage peripherals' idea was taking a big place. Central administration, while new regulations related to the governor also tried to give importance the complaints made about the governor, demands and discussions. Developments or changes in here, actually, is not limited in the 1839-1876 year. In the governorate institutions regulations is still continuing both with regard to in terms of the continuity of the change and the increasing speed of Westernization efforts of the Ottoman Empire today.

Keys Words: Ottoman Empire, Tanzimat period, changes- developments, governor,

Governorship institution

(9)

ix İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ ... İV KISALTMALAR ... Xİ GİRİŞ ... Xİİ I. BÖLÜM

TANZİMAT DÖNEMİ’NDE VALİLİK ... 1

A.-)TANZİMATSÜRECİNDE(1839-1876)VALİLİKKURUMU ...1

1.-) Yetkisizleşen Valilik(1839-1856)...1

2.-) Modern Devlet Düzleminde Valilik(1856- 1876) ...8

B.-)VALİLERİNÖZLÜKHAKLARI ... 13 1.- ) Atanmaları ... 13 2.-) Görev Süreleri ... 16 3.-) Maaşları ... 21 4.-) Azledilmeleri ... 25 5.-) Vali Konakları ... 28 II. BÖLÜM VALİLERİN GÖREVLERİ ... 32

A.-)İDARİGÖREVLERİ... 33

1.-) Meclis Başkanlığı ... 33

2.-) Asayiş... 35

3.-) Vilayet Bölgesindeki Sorumlulukları ... 39

B.-)BELEDÎGÖREVLERİ ... 46

1.-) İmar ... 46

2.-) İskân ... 51

C.-)MALİGÖREVLERİ ... 54

D.-)ADLİGÖREVLERİ ... 58

E.-)ASKERİGÖREVLERİ ... 62

(10)

x III.BÖLÜM

VALİLERİN YÖNETİCİLERLE VE HALKLA MÜNASEBETLERİ ... 70

A.-)MERKEZİYÖNETİCİLERİLEİLİŞKİLERİ ... 70

B.-)TAŞRAYÖNETİCİLERİİLEİLİŞKİLERİ ... 76

C.-)HALKİLEİLİŞKİLERİ ... 79

IV. BÖLÜM VİLAYET YÖNETİMİ ... 82

A.-)VİLAYETTEKİEŞVEYAPARALELBİRİMLER ... 82

1.-) Vali Muavini ... 82

2.-) Defterdar ... 86

3.-) Alaybeyi ... 90

B.-)BAĞLIMÜDÜRLÜKLER ... 94

1.-) Defter-i Hakanî Müdürü ... 94

2.-) Emlak ve Nüfus İşleri Müdürü ... 96

3.-) Ziraat ve Ticaret Müdürü ... 98 4.-)Umur-ı Ecnebiyye Müdürü ... 100 5.-) Maarif Müdürü... 103 6.-) Evkaf Müdürleri ... 106 C.-)ALTBİRİMLER ... 110 1.-) Kapı Kethüdaları... 110 2.-) Mektupçu ... 113 3.-) Tarik Emini ... 115 SONUÇ ... 118 BİBLİYOĞRAFYA ... 123 EKLER ... 137 ÖZGEÇMİŞ... 146

(11)

xi

KISALTMALAR

AÜDTCF: Ankara Üniversitesi Dil- Tarih ve Coğrafya Fakültesi AÜEHF: Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi AÜHF: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

AÜTA: Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Bkz: Bakınız

Çev: Çeviren Der: Derleyen

EÜHF: Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Haz: Hazırlayan

İA: İslam Ansiklopedisi MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

OTAM: Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Sad: Sadeleştiren

SDÜ: Süleyman Demirel Üniversitesi ss: Sayfa Sayısı

s: Sayfa

TDV: Türkiye Diyanet Vakfı TİB: Türkiye İş Bankası TTK: Türk Tarih Kurumu Yay: Yayınları

YK: Yapı Kredi

(12)

xii

GİRİŞ

Tarihte kimi devletler, hem uzun yıllar boyunca ayakta kalmışlar, hem de sınırları itibariyle büyük bir devlet kurmuşlardır. Bir başka ifade ile geçmişte kurulan bazı devletler yönetim organizasyonu ve bu organizasyonu uygulayabildiği geniş topraklar üzerinde uzun yıllar varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Bunlardan biri de Osmanlı Devleti’dir. Yaklaşık altı asır boyunca ayakta kalan Osmanlı Devleti, üç kıtaya yayılarak bir dünya devleti olabilmiştir. Bu durumla birlikte, dünya tarihinde de siyaseti belirleyen ve bu kudreti kendinde bulan önemli bir güç olmuştur. Pek çok milleti kontrolüne alan ev sahipliği yapan Osmanlı Devleti hem içinde bulunduğu döneme hem de günümüze dair önemli izler de bırakmıştır. Bu izler, Türkiye Cumhuriyeti Devlet’inde bulunabileceği gibi, geçmişte Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında bulunan topraklarda kurulan diğer devletlerde de bulmak mümkündür.

Osmanlı Devleti’nin yönetiminde bulunan topraklarda bıraktığı izlerden en belirgin olanlardan birisi, idari teşkilatlanma biçimidir. Devlet; hem kendisinden önce kurulan Türk-İslam devletlerinin idari yapılanmasından esinlenmiş, bu vesileyle idari kurumlar oluşturmuş ve bu kurumları kendi yönetim anlayışına göre şekillendirmiştir, hem de zamana ve şartlara göre, yeni idari kurumlar meydana getirmiştir. Bu kurumlar içerişinde yer alan valilik kurumunun başındaki kişi, devletin ilk dönemlerinde “Beylerbeyi” olarak isimlendirilirken XVII. yy’dan itibaren “vali” adıyla anılmaya başlanmıştır. Valiler, aynı beylerbeyleri gibi büyük yetkilere sahip olmuştur. Bu yetki onları bulundukları vilayetlerde tüm idari, adli, iktisadi gücü ellerinde tutmalarına imkân vermiştir. Ancak bu durum çeşitli sıkıntıları da beraberinde getirmiştir.

II. Mahmud ile başlayan ve Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile birlikte Osmanlı Devleti’nde başta merkez teşkilatı olmak üzere taşra teşkilatında da büyük düzenlemeler yapılmıştır. Bu doğrultuda merkezde hem yeni kurumlar oluşturuldu hem de var olan ve zamanla işlevini kaybeden kurumlar yeniden işler hale getirilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan, Tanzimat, bekli de en çok vilayet yönetimi üzerine getirecek olan yenilemeleri-düzenlemeleri ifade etmekteydi. Ferman, bundan sonra yeni yenilemeleri-düzenlemelerin yapılacağını işaret etmekteydi.

Valilik, Osmanlı Devleti’nde çok şeyi ifade etmekteydi. Başta vilayetin en üst derecedeki mülki idare amiriydi. Klasik dönemin ise vilayetteki en üst mülki idare

(13)

xiii

amiriyle birlikte, tek ve mutlak yetkilisiydi. Ancak, Tanzimat; valilerin yetkilerini çeşitli birimlerle kısıtlamakla birlikte, onları modern devlet organizasyonu doğrultusunda yine vilayetin en üst mülki idare yöneticisi olarak, ifade etmekteydi. Buradan hareketle bu çalışma, Tanzimat döneminde bugünkü Türkiye toprakları içerisinde olan Osmanlı vilayetlerindeki yani; Bursa, Karaman/Konya, Ankara, Kastamonu, Sivas, Aydın/İzmir, Yozgat, Edirne, Diyarbakır, Harput, Adana, Trabzon, Erzurum, Van vilayetlerindeki valiler ve bu çerçevede valilik kurumu incelenecektir. Çalışma başlığındaki “Türkiye” ismi de bu vilayetleri kapsadığı için kullanıldı. Konunun hem Tanzimat hem de Anadolu vilayetleri olarak sınırlandırılmasının temel amacı, konunun zaman ve mekân sınırlandırılması ile birlikte, valilik kurumunun, yapılan düzenlemelerle beraber oluşturulan yeniliklerin uygulanıp-uygulanmadığı problemini ortaya koyabilmekti. Öte yandan, valilik, zamansal olarak büyük bir dönemi ifade ediyordu. Konunun mekânsal olarak da Anadolu vilayetleri olarak seçilmesi de devletin sınırlarının büyük olması ve kimi vilayetlerin yönetim organizasyonunun farklı olmasından ileri gelmekteydi. Ayrıca çalışmada özel kurumlar dışında anlamsal bütünlüğü korumak ve okuyucular için zihin karışıklığı oluşturmamak için eyalet kavramı yerine vilayet kavramını kullanılmıştır.

Tanzimat Ferman’ının ilan edilmesinde çeşitli siyasi durumlar ortaya çıkmış ise de Osmanlı Devleti’nin yenilikçi kanadının lideri olan Mustafa Reşid Paşa, hem fermanın çıkmasını ve oluşturulmasını desteklemiş hem de fermanın uygulanmasının takipçisi olmuştur. Reşid Paşa ve bu süreci destekleyen Padişahlar, fermanın ardından ardı arkası kesilmeyen emirler vilayetlere göndererek fermanın uygulanması hususunda yetkilileri şiddetle uyarmışlardır. Ayrıca valilerin vilayetlerdeki etkin gücünü kırmak için de çeşitli yetki kısıtlamalarına gidilmiştir. Bunların en başında maliye gelmiştir. Vergi işlerini de kapsayan maliye işleri valilerden alınıp özerk statüde oluşturulan Muhassıllara ve Muhassıllık Meclislerine bırakılmıştır. Yetkisizleştirilme çalışmaları bir başka ifadeyle valileri dizginleme çalışmaları, bununla da kalmamış, daha sonra oluşturulan Memleket meclislerinde vali vilayet yönetimiyle ilgili kararları artık tek başına değil meclis üyeleri ile birlikte almak zorunda bırakılmıştır. Merkezi otorite, valileri vilayet yönetiminde etkisizleştirme çalışmalarında bir adım öteye giderek, 1849 yılından 1852 yılına kadar valileri meclislerden çıkarmış ve karar alıp uygulayan statüsünden sadece alınan kararları hem meclis hem de merkezin denetimi altında yapmak zorunda bırakmıştır. Burada şunu sormak gerekir, amaç valileri yetkisizleştirmek mi yoksa onları kontrol altına alıp etkin şekilde yararlanmak mı? Eğer amaç yetkisizleştirmek ise, yapılan çalışmalar ile bir nebze de olsa, bu

(14)

xiv

gerçekleştirilmiştir. Ancak amaç; yetkilerini kısıtlayıp ya da yetkilerini paylaştırıp modern devlet organizasyonu düzleminde Tanzimat’ın amaçladığı düşünceleri gerçekleştirmek ise; neler, nasıl yapılmalıydı? Sorusu karşımıza çıkmaktadır.

Valilerin vilayet yönetiminde etkisizleştirilmesi her ne kadar valilerin tüm gücü elinde bulundurduğu Tanzimat öncesi dönemde gibi bir düzensizliğin düzen oluşturduğu bir ortamı sağlamasa da yine de vilayette işlerin yolunda gitmemesi için etkin sebepler ortaya çıkmasına neden olmuştur. En belirgin sebep de valilerin vilayet yönetiminde ciddiye alınmamasına, buna bağlı olarak da asayişin bozulmasına ve her adımda merkeze danışılması gibi durumlarla işlerin ivedi şekilde yerine getirilmemesine neden olmuştur. Bu sebepler; merkezin canını sıkmış olmalı ki, alınan yetkilerin yavaş yavaş tekrar valilere verilme düşüncesi oluşmuştur. Ancak bu kez, hepsini tek bir elden vermek yerine, vilayet yönetiminde var olanların yanına 1864 yılından itibaren yeni memurluklar oluşturularak hem merkez tarafından denetimin sağlanmasına çalışılmıştır. Ayrıca valilerin askeri, adli, idari ve yargı gibi alanlarındaki yetkilerinin sınırları da çizilmeye çalışılmıştır. Bir yandan yetkiler kısıtlanıp zamanla kontrollü şekilde artırılırken diğer taraftan da keyfi uygulamaların cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun için de ceza kanunnameleri çıkartılmıştır.

Tanzimat Fermanı’ndan itibaren valiler için çok fazla düzenleme çalışmaları yapılmaktayken, amaç valileri yetkisizleştirerek etkin hale getirmek ise; burada ayrıntılı olarak şu soruların cevaplanması gerekmektedir; Tanzimat Fermanı valiler için neleri ifade ediyordu? Bir başka ifade ile Tanzimat Fermanı, valilerin taşradaki hukuk tanımazlığının önüne geçmek için neleri getiriyordu? Fermanda vaat edilenler uygulanmaya konuldu mu? Konulduysa da istenilen başarı sağlanabilindi mi? Tanzimat Fermanı akabinde başlanan valilerin yetkilerindeki kısıtlama, Tanzimatçı reformistlerin sağlamak istediği düzeni sağlayabildi mi? Yoksa kısıtlanan yetkiler daha sonra tekrar iade edildi mi, edildiyse nasıl bir şekilde yapıldı? 1849 Vilayet Meclisleri düzenlemesi valilerin görev ve yetkilerinde neleri getirdi ya da onlardan neleri götürdü? 1852 yılında yayınlanan hattı hümayunla valilerin yetkilerinde neler değişti ya da değiştirmedi? 1858, 1864, 1871 ve hatta 1876 yıllarında yayınlanan nizamname ve talimatnameler ile valilerin yetki ve sorumlukları açısından neleri aldı ve neleri getirdi? Bu düzenlemeler sonucunda, valiler modern devlet anlayışında nasıl bir düzleme oturtulmaya çalışıldı? Özellikle 1864 yılından itibaren var olanların yanı sıra oluşturulan vilayet memurları(Vali Muavini, Defterdar, Alaybeyi, Defter-i Hakanî Müdürü, Emlak ve Nüfus İşleri Müdürü, Ziraat ve Ticaret Müdürü, Umur-ı Ecnebiyye Müdürü, Maarif

(15)

xv

Müdürü, Evkaf Müdürleri, Kapı Kethüdaları, Mektupçu ve Tarik Emini) ile valiler arasında nasıl bir ilişki oluşturuldu? Bir başka ifade ile valilerin yetkilerinin paylaştırıldığı vilayet memurları ile valiler arasında oluşturulmaya çalışılan çizgi nedir, nasıl belirlendi? Birbilerine karşı görevleri ve sorumlulukları nelerdi? Tanzimat öncesi gelişi güzel vali atamaları sonrasında nasıl oldu, herhangi bir değişiklik meydana geldi mi yoksa eski düzen devam mı ettirildi? Buna bağlı olarak vali atamalarında belirli kriterler arandı mı? Valilerin maaşları hakkında yeni bir düzenleme meydana getirildi mi, öte yandan görev süreleri ne kadardı? Azledilme ya da becayiş işlemleri neden ve nasıl gerçekleştirildi? Valilerin bu dönemde vilayette, yetkileri hangi birimlere nasıl dağıtıldı, onlarla nasıl koordineli çalışma içinde olmalıydılar? Valilerin, adli, idari, iktisadi, askeri, beledi ve eğitime yönelik görevleri nelerdi? Ayrıca, valilerin merkezle, mahiyetleri altındaki memurlarla ve halk ile ilişkileri nasıldı? Öte yandan vilayete bağlı olan sancaklarda, kazalarda ve karyelerde görev ve sorumlulukları nelerdi?

İşte bu çalışma Tanzimat döneminde Anadolu vilayetlerinde görev yapan valilerin, onların etrafında oluşan valilik kurumunu, tüm bu soru ve tenkitler ile birlikte ortaya koymaya çalışarak, Tanzimat döneminde vilayet yönetimi, devlet yönetim anlayışı, buna bağlı olarak yapılan idari, adli, mali ve askeri düzenlemeler ele alınacaktır.

(16)

1

I. BÖLÜM

TANZİMAT DÖNEMİ’NDE VALİLİK

A.-) TANZİMAT SÜRECİNDE (1839-1876) VALİLİK KURUMU

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı ile başlayan ve I. Meşrutiyet’e kadar devam eden süre içerisinde birçok alanda büyük değişimler meydana gelmiştir. Bu, valilik kurumu için de söz konusudur. Dolayısıyla bu araştırma, bu dönemdeki değişimi açıklamaya yönelik olacaktır. Sistem veya devlet, böyle bir değişime neden ihtiyaç duymuştur? Bu sorunun cevabı aynı zamanda Tanzimat öncesi valilerin yaptıklarını veya yapmadıklarının açıklanması anlamına da gelecektir. Bu açıklamalar valilerle ilgili değişimin ne yönde yapıldığını da ortaya koyacaktır. Ancak, sistemin bütün bu gayretlerine rağmen beklenen hasılatın elde edilip edilmediği de önemli bir tartışma konusu olacaktır. Bu bağlamda, valilik kurumu ile ilgili olarak Tanzimat’ın ilk döneminde (1839-1856) ne gibi değişikliklerin yapıldığının ele alınması yerinde olacaktır.

1.-) Yetkisizleşen Valilik(1839-1856)

Osmanlı Devleti’nde Sultan II. Mahmud döneminde başlayan reform hareketleri 1839 yılında Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla birlikte büyük bir hız kazandı. Devletin, hemen hemen her alanında görülmeye başlandı. Haliyle, idare de bundan etkilendi. Özellikle ülke yönetiminde önemli rolü olan ve vilayetlerde görev yapan valiler, bu düzenlemelerden önemli derecede etkilenmişlerdir. Tanzimat döneminde valilerle ilgili hangi düzenlemeler yapılmıştır? Bunların gerekçesi hakkında neler söylenebilir? Valilerin hangi yetkileri kısıtlanmış, hangi yetkileri arttırılmıştır? Bunlardan valiler nasıl etkilenmişler, nasıl bir reaksiyon göstermişlerdir?

Tanzimat Fermanı hakkında çok şey söylenebilir. Fermana ilk planda bakıldığında çok fazla bir yenilik getirmemektedir. Aksine, kendisinin de söylediği gibi, artık uyulmayan eski kanunları yeniden uygulanır hale getirmek istemektedir. Ancak, derinlemesine bakıldığında, ağır ağır hareket edecek olan dev kayayı yerinden oynatmış gibi görünmektedir. Öyle ya da böyle var olan veya var olduğu kabul edilen kimi hakları veya uygulamaları padişah fermanı ile tanımlayarak kanun hükmüne çıkarmış ve

(17)

2

yazılı hale getirmiştir. II.Mahmud’un daha sağlığında başlatılan reformlar fermandan sonra büyük ivme kazanmıştır. Merkezdeki Meclis-i Vâlâ’nın bu yönde önemli bir fonksiyonu olmuştur.

Tanzimat Fermanında1, temel olarak, halkın can, ırz, namus ve mallarının korunması sorunu ele alınmıştı. Her ne kadar bundan padişah “devleti” sorumlu tutuyor gibi görünse de bunun asıl sorumlusu valilerdi. Genelde bütün devlet memurları, özelde valiler devletin hukuksuz yargılamalarına ve müsadereye karşı teminat veriyordu. Padişah, bu teminatı vermekle beraber halkın can, ırz, namus ve özellikle de mallarının korunamamasının faturasını da valilere çıkarmıştı.2 Tanzimat Fermanını takiben

vilayetlere gönderilen bir belgede halkın canı, ırzı, namusu ve malı gibi konulara vüzeradan en küçük rütbedeki memura kadar her kim itaat etmeyip keyfi hareket eder ve birinin canına, ırzına, namusuna, malına el uzatır ya da el uzatana mani olmaz ise şiddetle cezalandırılacağı belirtildi; yine mahkemelerde davaların konusu, büyüklüğü ya da küçüklüğü her ne olursa olsun haklının hakkı teslim edilmesi gerektiği ifade edildi. Ayrıca valilerin açıktan ya da gizli sorgusuz-sualsiz bir kimseyi cezalandırmaması gerektiği, sorgulamalar neticesinde eğer kişinin cezası idam ise bile bunu merkeze danışarak uygulaması gerektiği vurgulandı. Bunun aksi yönünde hareket edildiği takdirde de kişinin unvanı her ne olursa olsun verdiği haksız kararın kendisine icra edileceği belirtildi. En büyük şikâyet konusu olan, zulme vesile olan vergi, çıkarılacak kuvvetli kanunlarla şikâyete neden olmaktan çıkarılacaktır.3 Yine, merkez, vali ve diğer

1Tanzimat Fermanı’nı ilanına sebep olan iç ve dış etkenler için bkz. İbrahim Durhan, “Tanzimat Dönemini Hazırlayan Temel Etkenler Üzerine Bir İnceleme”, AÜEHF Dergisi, V/1-4, Ankara 2001, s. 65-89.

2BOA. MFB. 48, 1255/1839; karşılaştır, Düstûr, Birinci Tertip, I/1, Matbaa-i Âmire, İstanbul 1289/1868, s. 4-7; karşılaştır, Takvim-i Vekâyi, Defa 187, 1255/1839; karşılaştır, Reşat Kaynar, Mustafa Reşit

Paşa ve Tanzimat, TTK Yay., Baskı 3, Ankara 1991, s. 178-179; Ayrıca fermanın analizi için bkz.

Yavuz Abadan, “Tanzimat Fermanının Tahlili”, Tanzimat, I, Maarif Matbaası, İstanbul 1940, s. 29-58; Buna ilaveten Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın güçlenip, isyan etmesi de bu dönemde valilerin yetkilerinin sınırlandırılmasına sebebiyet vermiştir. Bkz. Muzaffer Sencer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Sonrası Siyasal ve Yönetsel Gelişmeler”, Amme İdare Dergisi, XVII/3, Ankara 1984, s. 52.

3“…can ve mal ve namus keyfiyetlerinden küçük büyüğe ve büyükten ta ednaya kadar ale’l-umum zabıtan

ve sair me’murlara zerre kadar itaatsizlik eylemek misillü uygunsuzluklar vuku’bulacak olur ise cesaret eden ve ruhsat verenlerin te’dip terbiyesine bakılacağından… Vüzeradan ta çobana kadar sair nasdan dahi kimse kimsenin bigayr-i hakkın fuzuli can ve malına ve ırz ve namusuna el uzatmaması… Her ne dürlü olur ise olsun bir da’vacı veyahud azucuk bir kabahati zuhur eyledikde ol kimse doğru huzur-ı şerife götürülüp da’vası her ne ise muktezay-ı şer’i şerif üzere açıkdan açığa gayet dikkatli görülerek hakkı hak olunsun ve kabahatlı olanların kabahatına göre hakkında nasıl hükm-i şerif olunur ise öylece te’dib ve tekdir kılınarak andan ziyade bir şey yapılmasun ve şer’an katl veya başka dürlü suretle cezası görülmek ve lazım gelir ise dahi der-i Saadetime inha

(18)

3

görevlilerden yol masraflarını kesinlikle halka havale etmemelerini, cerime, caize gibi isimlerle halktan hiçbir şey talep etmemelerini ve kimseye angarya yüklememelerini istedi.4

Bütün bu açıklamalar ne anlama geliyor? Bunlardan anlaşılıyor ki, Tanzimat’tan önce valilerin, bütün bu yapmayın diye tenbih edilen hususları yapmakta oldukları anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle, halkın can, mal, ırz ve namusunun zarar görmesinin sorumluluğunun faturası valilere kesilmektedir. Bu tenbihlerin ve te’kidlerin nasıl bir sonuç vereceğini beklemek yerine valilerin buna sebep olan yetkilerinde kısıtlamalara gidilmiştir. Bu tenbihlerin ve te’kidlerin anlamı, belki de sadece acilen verilmesi gereken bir karar olarak kullanılmış gibi görünmektedir.

Öncelikle valinin, halkla parasal alışverişten uzaklaştırılması kararlaştırılmıştır. Böylece hem valinin haksızlık yapmasının önüne geçilmiş hem de halkın mültezimden kaynaklanan şikâyetleri ortadan kaldırılmış olacaktı. Bu düşünceyle vilayetlere, valinin emri altında, denetiminde ve sorumluluğunda olmayan merkezden atanan ve merkeze de bağlı olan bir muhassıl5 gönderildi. Muhassıl, aynı zamanda, tek yetkili yapılmadı;

muhassılların yanında, ona yardım edecek olan, başka bir ifadeyle onun tek başına karar vermesine veya onun, zulme sebep olacak yanlış bir karar vermesine müsaade etmemek için bir meclis6 teşkil edildi.7 1840 yılında bir de nizamname yayınlanarak;

ve i’lam olunmadıkça… kabahatların hakkında bile gizli ve aşikâr katl-u i’dam muamelesi tecviz olunmasın ve buna cesaret eden kimse her ne kadar büyük rütbede olur ise olsun başkası hakkında ettiği muamele kendi hakkında dahi isra olunacağı… Bundan böyle zulm dedikleri şey bütün bütün kaldırılarak vergi maddesi güzel ve kavi nizama bağlanacak.” Bkz. Kaynar, “Tanzimat”,

s.180-183.

4Ali Akyıldız, “Tanzimat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XL, TDV Yay., İstanbul 2013, s. 2.

5Muhassıllık sadece Tanzimat dönemine ait bir kavram olmadığı gibi Osmanlı tarafından oluşturulmuş bir müessese de değildir. Bu müessese Osmanlı öncesi Türk-İslam devletine kadar dayanır. Osmanlı da ise; Tanzimat’tan önce muhassıllık, bir eyalet veya sancağın gelirini toplamak anlamına gelmekteydi. Muhassıl, başlangıçta geliri doğrudan Padişaha ait olan hasların idaresinde görevli kimseler iken, sonraları Tanzimat dönemine kadar mutasarrıflık gibi bir eyalet (bazen de sancağın) hem idaresini sağlayan hem de gelirini toplayan kişidir. Bkz. Mehmet Zeki Pakalın, “Muhassıl”,

Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, MEB Yay., İstanbul 1983, s. 569-570.

6Aslında Muhassıllık Meclislerine benzer bir örnek, II.Mahmud döneminde de uygulanmış, bu dönemde müşir statüsündeki valiler yılda bir kere bağlı sancakların (naib, kadı ve voyvoda gibi) üst düzey memurlarıyla güvenlik işlerini ve vergi konularını tartışıp karara bağlıyorlardı. Toplanan bu kurula Meşveret Divanı denmekteydi. Tanzimat Sonrasında Meclis-i Vâlâ da bu uygulamayı daha kurumsal hale getirmiş ve muhassıllık meclisini oluşturmuştur. Yüksel Akkuş, Osmanlı Taşra

Maliyesindeki Reform: Merkez-Taşra Arasındaki İdari-Mali İlişkiler ve Vilayet Bütçeleri(1864-1913), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Ana Bilim Dalı İktisat Tarihi Dalı,

(19)

4

muhassılların görev ve sorumluluklar belirtildi.8 Muhassılların vergi toplama işinde görevlendirilmeleriyle birlikte daha önceleri bu görevi üstlenen valilerin bu işlerden uzaklaştırılmış oldukları açıkça söylenebilir.9 Muhassıllığın oluşturulması ile birlikte,

vilayetlerde ikinci bir valilik teşkil edilmişti.10 Muhassıllığın ve muhassıllık

meclisleriyle birlikte, vali, sadece malî konulardan uzaklaştırılmamış aynı zamanda merkezi otoritenin daha sıkı bir şekilde kontrolüne girmiştir. Böylece, klasik dönemde malî alanı da kapsayan, geniş yetkileri olan valilerin yetkileri Tanzimat’la birlikte kısıtlanmıştır.

Devletin temel problemi, halkın can, mal, ırz ve namusunun zarar görmemesi, ayrıca kendisinden rüşvet istenmemesi ve haksız vergilerin tahsil edilmemesiydi. Bunun sorumlusu olarak vali görülmüş; onu devre dışı bırakınca sorunun çözüleceği düşünülmüştü. Büyük umutlarla oluşturulan muhassıllık, kendisine tevdi edilen görevi layıkıyla yerine getirememesi sebebiyle 1842 yılında kaldırıldı. Tanzimatçıların zihninde sorun çözülmemiş; olduğu gibi duruyordu. Bu konuda geri adım atıp, bir mal kâtibi, bir emlak ve nukûd kâtibi verilmiştir. Bkz. Halil İnalcık, “Tanzimat’ın Uygulanmasına Sosyal Tepkiler”, Tanzimat, TİB Yay., Ankara 2006, s. 173.

7İnalcık, “Tanzimat’a Tepkiler”, s. 175; İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Alkım Yay., Baskı 25, İstanbul 2006, s. 159; Musa Çadırcı, Tanzimat Sürecinde Türkiye Ülke Yönetimi, Der. Tülay Ercoşkun, İmge Kitabevi Yay., Ankara 2007, s. 61; Cabir Doğan, “Tanzimat Dönemi

Osmanlı Merkeziyetçi Bürokratik Yapısının Kurulması ve Karşılaşılan Bazı Güçlükler”, SDÜ

Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 33, Isparta 2014, s. 60; Ayrıca toplu muhassıl tayinleri için bkz. Takvim-i Vekâyi, Defa 194, 1255/1839

8Muhassıllık hakkında daha fazla bilgi için bkz. Talat Mümtaz Yaman, “Osmanlı İmparatorluğu Teşkilâtında Mütesellilik Müessesesine Dair”, Türk Hukuk Tarihi Dergisi, I, Ankara 1944, s. 75-105; Kaynar, “Tanzimat”, s. 237-266.

9Fatih Sadık Torun, “Osmanlı Taşra İdaresinin Yeniden Yapılanma Süreci(1842-1876)”, Karadeniz

Araştırmaları Dergisi, 32, Ankara 2012, s. 86; Mutullah Sungur, “XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nde Taşra İdaresi ve Vilâyet Yönetimi”,

http://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=310463&/XIX.-Y%C3%BCzy%C4%B1lda-

Osmanl%C4%B1-Devletinde-Ta%C5%9Fra-%C4%B0daresi-ve-Vil%C3%A2yet-Y%C3%B6netimi-/-Mutullah-Sungur-, Erişim Tarihi. 26.10.2015, 23. 15; Bilal Eryılmaz, “Türk

Belediyeciliğinde Demokrasi Geleneği”,

http://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=293960&/T%C3%BCrk-Belediyecili%C4%9Finde-Demokrasi-Gelene%C4%9Fi-/-Prof.-Dr.-Bilal-Ery%C4%B1lmaz-, Erişim Tarihi. 26.10.2015, 23. 30.

10Her sancak ve kazadaki muhassıl, tamamen bağımsızdı. Kaza muhassılının sancak, sancak muhassılının vilayet merkezindeki muhassılla bağlantısı yoktu. Bir vali ile kaza memurunun ve muhassılların, görevleri itibariyle diğerlerinden farkları yoktu. Bkz. Talat Mümtaz Yaman, Osmanlı

İmparatorluğu Mülki İdaresinde Avrupalılaşma Hakkında Bir Kalem Tecrübesi, Cumhuriyet

Matbaası, İstanbul 1940, s. 106; Ayrıca bkz. Necati Cemaloğlu, “Osmanlı Devleti’nde Yapılan Tanzimat Reformlarının Eğitim Sistemine Etkileri, Uygulamaları ve Sonuçları(1839-1876)”,

Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Kırgızistan 2005, s. 155; Işın Çakan, “Erken

Cumhuriyet Döneminde Türk Kamu Yönetiminin Modernleşmesi: Merkezileşme”, Amme İdare

Dergisi, XXXIX/4, Ankara 2006, s. 47; Cabir Doğan, “Merkeziyetçi Bürokratik Yapı ve Karşılaşılan Bazı Güçlükler”, s. 61.

(20)

5

sorumluluğu eskisi gibi tekrar valiye vermediler. Bunun yerine statüsü farklı ama vali ile koordineli çalışacak hatta valilerin mali otoritesini kısıtlayacak, başka bir müessese olan defterdara bırakıldı.11 Ayrıca muhassıllık kaldırılınca Muhassıllık Meclisleri yerine

Memleket Meclisleri12 oluşturuldu. Muhassıllık Meclislerinde başkan muhassıl iken

Memleket Meclislerinin başkanlığına muhassılların görevini ifa eden defterdarlar yerine valiler getirildi.13 Vilayet merkezlerinde oluşturulan bu meclisler, 1842 ile 1849 yılları arasında Tanzimat’ın taşrada uygulanmasında önemli roller üstlendiler. Bu meclisler, bir anlamda, taşrada Meclisi Vâlây-ı Ahkâm-ı Adliye’nin küçük bir örneği idiler. Söz konusu bu meclisler vilayetlerde, başta vergilerin herkesin gelirine göre alınması, gelir-gider takibi, güvenliğin sağlanması, idarecilerin denetlenmesi gibi görevlerin yanında sağlık, eğitim, bayındırlık gibi konularda kararlar alıyordu. Alınan kararlar da vali tarafından uygulanıyordu.14 Her ne kadar muhassıllarla beraber valilerin yetkilerinde bir tenkısata gidilmiş gibi gözükse, muhassıllıklar kaldırıldıktan sonra da valilere sanki geri dönüş yapılıyor gibi idi. Ancak iş, göründüğü gibi değildi. Devlet, hâlâ vilayetlerdeki sorunların kaynağını valilere yüklüyor olmalıydı. Bu bağlamda vilayetlerde yetkileri

11İlber Ortaylı, En Uzun Yüzyılı, s. 152; Musa Çadırcı, Tanzimat Dönemi’nde Anadolu Kentleri’nin Sosyal

ve Ekonomik Yapıları, TTK Yay., Ankara 1991, s. 200; Moshe Ma’oz, “Tanzimat’ın İlk Yıllarında

Modernleşme Hareketinin Suriye Siyaseti ve Toplumu Üzerindeki Etkisi”, Çev. Hayrettin Pınar,

Tanzimat, TİB Yay., İstanbul 2006, s. 272; Özlem Karsandık, Çağdaşlaşma Sürecinde Adana(1839-1876), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yakınçağ

Bilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 2013, s. 56-57; Ortaylı muhassıllığın kaldırılmasını şöyle ifade etmektedir; Muhassıllık denemesi bekleneni veremeyince, bu sefer

merkeziyetçilik eğilimi arttı ve vilayette valinin otoritesine, sancaklarda ve kazalarda da benzer uygulamaya gidildi. İdari hiyerarşi gene mahalli temsilcilerin iş birliği ile fakat onların üstünde ağırlığım hissettirerek yerleşti. Maliyenin esasını teşkil eden vergi tarhı, tevzii ve tahsilinin ilk elde her yerin halkı ile birlikte yürütülerek üstesinden gelinecek bir iş olmadığı açıktı; bundan dolayı vilâyetlerde sancak ve kasabalarda merkezi bürokrasiyi temsil eden defterdarlar ve mal müdürleri uygulamasına geçilmiştir. İltizam sistemine devam edildi ve gene idarenin belirli kompartımanlarıma varidatı tahsil edip, gerekli cari harcamaları ve masarifi yapması ve zevaidin merkezi hazineye devredilmesi usulü benimsendi. Bkz. İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilâtı ve İdâre Tarihi, Cedit Neşriyat, Baskı 3, Ankara 2008, s. 480.

12Meclis, valinin yardımcısı olmaktan başka, onların ezici ve haksız işlerini önlemek gibi bir vazifeyi de

üstlenmiş olacaktı. Bu düşünce hemem her vilayette uygulanmadı. Öncelikle Anadolu’da Diyarbakır ve Erzurum da vilâyetlerinde teşkil edildi. Daha sonra da diğer vilâyetlerde oluşturuldu. Bkz. Enver Ziya Karal, Osmanlı Devleti Tarihi, V, TTK Yay., Ankara, 1988, s. 192.

13İlber Ortaylı, Tanzimat Döneminde Osmanlı Mahalli İdareleri, TTK Yay., Ankara, 2000, s. 42-43; Özgür Yılmaz, “Tanzimat Döneminde Osmanlı Taşra İdare Meclisleri(1840-1871)”, History

Studies, VI/6, Ankara 2014, s. 264; Moshe Ma’oz, vilâyet meclislerinin valileri yetkilerini

kısıtladığını belirterek, Bab-ı Âli tarafından kendisine verilen geniş yetkiler ve yerel nüfuzu

sayesinde, bölgenin idari işlerini aktif şekilde müdahale bulunmuşlar ve kararlı bir şekilde modernleşme sürecine engel olmuşlardır, demektedir. Bkz. Ma’oz, “Tanzimat’ın Toplum

Üzerindeki Etkisi”, s. 272.

14Şerife Gülpınar, Osmanlı’da Tanzimat Döneminde Merkeziyetçilik ve Bu Bağlamda Yapılan İdari

Düzenlemeler, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Kamu Yönetimi Bilim Dalı, Yayınlanmamış

(21)

6

valilere vermek yerine meclislere veriyordu. Vilayetlerde, meclislerin karar vermesini istemekle valinin tek başına hareket etmesini engellemeyi amaçlıyordu. Bu karar da valileri durdurmaya yetmedi ki, 1849-1852 yılları arasında valiler meclisten çıkarıldı; onun yerine, vali gibi yetkili olan meclis başkanlığı getirildi.

1849 yılında, meclis başkanlığıyla beraber meclisin yapısında da değişiklik yapıldı; böylece, Memleket Meclisleri yerine Eyalet Meclisleri oluşturuldu. Bununla ilgili bir de talimatname yayımlandı. Bu meclisin vali derecesindeki başkanı merkezden atanıyordu. Böylece, devlet, vilayetlere, başka bir ifadeyle, valinin yanına merkezden kendisini temsilen birisini15 göndermiş oluyordu. Bu talimatnameye göre, valinin asıl görevi, iki ana noktada toplanıyordu: Bunlardan birincisi Tanzimat’ın getirdiği reformları uygulamak, diğeri ise, meclisin aldığı her türlü mülkî, beledî ve malî kararları yerine getirmekti. Böylece Tanzimat öncesinde valilere ait olan yetkiler meclislere bırakılmıştı. Karar alıp, aldığı kararı uygulayan valiler, bu talimatname ile sadece uygulayan konumuna düşmüşlerdi. Talimatname ile birlikte, vali ve diğer yöneticilerin zaman zaman birlikte, bazen de tek başlarına yaptıkları işleri bundan böyle meclisler üstlenmişti. Meclislerin, yönetimin her basamağındaki görev alanlarını denetleme; halkın mal, ırz ve can güvenliğini sağlama gibi yetkileri oldu. Ayrıca meclisler yargı, sağlık, eğitim-öğretim alanlarında gerekenin yapılmasını da sağlayacaktı. Meclis tarafından çözülemeyen sorunlar ise, vali aracılığı ile merkeze arz edilerek, gerektiğinde merkezden yardım istenilecekti.16 Bu durum valilerin vilayetlerde ellerinin bağlanılmasına sebep oldu. Valilerin vilayetlerde etkisiz ve yetkisiz kalması, belki onların usulsüzlüklerine engel olmuştu ama diğer taraftan da vilayetlerde çeşitli sıkıntıların artmasına, emniyet ve asayişin bozulmasına da sebebiyet vermişti. Bazı

15Bu talimatnameden hemen sonra oluşturulan Edirne Eyalet Meclisi başkanlığına, Zaptiye Mektupçusu Sabık Sadreddin Bey tayin edilmiştir. BOA. A.) DVN. MHM. 7/20, 1265/1849; karşılaştır, Takvim-i Vekâyi, Defa 399, 1265/1849; Ayrıca bu aynı gazetede Hüdavendigar Vilâyeti Meclis başkanlığı için Anadolu Ordu-yı Hümayun Defterdarı Sabık Saadetlü Agah Efendi tayin edilmiştir. Bkz. Takvim-i Vekâyi, Defa 399, 1265/1849; her ikisi için karşılaştır, Çadırcı, Anadolu Kentleri, s. 221; Bir başka belgede ise Trabzon Eyaleti’nde oluşturulacak olan Eyalet Meclisi’ne Nafıa Meclisi azası Edhem Bey başkan olarak tayin edilmiş, onun başkâtipliğine de Vilâyet Tahrirat Başkâtibi Hüsnü Efendi tayin edilmiştir. Bu tayin işlemleri hem eyalet valisine hem de maaşları hususunda gerekli işlemlerin yapılması için maliye nazırına haber verilmiştir. BOA. A.) MKT. NZD. 15/66, 1266/1850; Yine 1850 yılında ise, Edirne Eyaleti Meclisi Başkanı Sadreddin Bey, Bursa Eyaleti Meclisi Başkanlığına, Yanya Eyaleti Meclisi Başkanı Cemil Bey, Edirne Vilâyeti Meclisi Başkanlığına, Bursa Meclisi Başkanı Mehmed Şakir Efendi, Yanya Vilâyeti Meclisi Başkanlığına tayin edilmiştir. Bkz. Takvim-i Vekâyi, Defa 439, 1266/1850.

16BOA, A. DVNS. NZAM. D 44/42, 1265/1849; karşılaştır, Nazım Kartal, İl Özel İdarelerinin Yeniden

Yapılandırılması: Uygulama Aşaması Üzerine Bir Çözümleme, Ankara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Yönetim Bilimi Ana Bilim Dalı, Yayımlamamış Doktora Tezi, Ankara 2010, s.19-20.

(22)

7

yerlerde meclislerin tesis edilememesi de kargaşalığı daha da artırıyordu. Bu durumda vilayetlerde düzeni sağlayacak ne yetkili bir meclis vardı ne de yetkili ve etkili vali vardı.17

Diğer taraftan, vilayetlerde bulunan valilerin yetkilerinin ellerinden alınması ve bu yetkilerin oluşturulan Eyalet Meclislerine verilmesi, ülkede yapılan reformların kontrol edilmesi gerekliliğini doğurdu. Bu düşünce ile merkez, 1850 yılına gelindiğinde, Meclis-i Vâlâ’da bu meseleyi görüşerek, vilayetlerde teftişler yapılmasını kararlaştırdı. Müfettişler, vilayetlerdeki meclislerden ve valilerden, Tanzimat’a aykırı davranışlardan kaçınmalarını, memurların ticaret yapmalarının önlenmesini ve en önemlisi, vergilerin zamanında toplanıp gönderilmesini isteyecek ve bu hususta teftişler18 yapacaktı.19 Teftiş

için, Filibe eski valisi İsmet Paşa Anadolu’ya, Tırhala Mutasarrıfı Mısırlı Sami Paşa Rumeli tarafına, Tuna sahillerine Şekip Efendi, Trabzon ve Erzurum tarafına da Osman Efendi gönderildi.20

Vilayet teftişlerinden elde edilen sonuç, valilerin taşra idaresinde yetkisiz bırakılmasının vilayetlerde bir otorite boşluğu doğurduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu durum pek de haksız gibi görünmüyordu. Nitekim 1840’lardan itibaren vilayet valileri, vilayetlerdeki şikâyetlerden sorumlu görülmüş ve yetkileri elinden alınmış ama buna bağlı olarak sorumlulukları azaltılmamıştı; bir yandan doğrudan padişaha karşı sorumlu iken diğer yandan da Tanzimat’ın getirdiği meclislerin denetimi altına alınmıştı. Bu durum, eskiden olan usulsüzlükleri azaltmak yerine üstelik bir de valinin görev ve yetkilerinde kargaşalık çıkarmıştı.

Bu durumda merkez, vilayetlerin daha iyi yönetilmesi için hangi düzenlemeleri yapma gereğini duymuştur? Başka bir ifade ile pasifize edilmiş valiler için ne yapmıştır? Valileri başarılı bir vilayet yöneticisi yapmak için hangi yetkilerle donatmıştır? 1852’ye kadar valiler, sorumluluklarını yerine getirebilmek için her sorunu İstanbul’a danışmaktaydılar. Ancak bu durum, vilayetlerde işlerinin aksamasına sebep oluyordu. Valiler, her konuda İstanbul’dan talimat almaları yükümlülüğünden

17Ortaylı, Mahalli İdareleri, s. 38-39; Yılmaz, “Taşra İdare Meclisleri”, s. 267.

18Teftiş hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Coşkun Çakır, Tanzimat Döneminde Osmanlı Maliyesi, Küre Yayınları, Baskı 2, İstanbul 2012, s. 104-106.

19Çadırcı, Anadolu Kentleri, s. 198.

20Yılmaz, “Taşra İdare Meclisleri”, s. 268; Teftiş için ayrıntılı bilgi bkz. Yaman, Mülki İdaresinde

(23)

8

kurtulmak ve daha geniş yetkilerle donatılmak ihtiyacını duyuyorlardı.21 Yukarıda bahsedilen vilayetleri teftiş kararı ve gönderilen müfettişlerle, valilerin bu şikayetleri dikkate alınmıştır. Teftiş sonucunda, valilere, Osmanlı merkez yönetimi, hem valileri vilayet yönetiminde başarılı bir şekilde etkin kılmak hem de merkeze gönderilen belge yığınından kurtulmak için 1852 yılında bazı yetkiler verilmiştir. Başka bir ifade ile, valilere, Tanzimat öncesinde sahip olduğu hakların bir kısmı iade edilmiştir. Özellikle asayiş ve emniyet konusunda valilerin yetkileri genişletildi. Vilayetlerdeki (kaza ve nahiyelerin idarî) bütün meclis (azalarının)üyelerinin, zabıtaların, muhassılların ve mal müdürlerinin idaresi valilere verildi. Bunlardan başka valilere, herhangi bir olay sırasında ihtar ettikten sonra silah kullanma yetkisi de verildi. Vilayet idaresi ile ilgili olarak alınan bu yeni kararlar, valilerin merkeze bağımlılığını azalttı. Bir başka ifade ile valilerin vilayetteki yetkilerini genişletti.22 Valilerin yetkileri genişletilmekle birlikte, onların suç işlemeleri halinde nasıl yargılanması hakkında talimatname de oluşturulmuştur. 1855 yılında vali ve diğer memurların mahkemelerinin nerede ve nasıl yapılacağına dair 30 maddelik bir talimatname yayınlamıştır. Buna göre, valiler ve diğer yüksek dereceli memurların mahkemesi mutlaka İstanbul'da Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye'de yapılacaktı.23

2.-) Modern Devlet Düzleminde Valilik(1856- 1876)

Osmanlı merkezî yönetimi, vilayetlerdeki sorunları tam olarak gideremedikleri için taşrayı daha iyi nasıl yönetiriz sorusunu devamlı güncel tutup, sürekli yeni düzenlemeler yapma gereksinimi duyarken, Avrupa devletleri de devletin iç işlerine karşı müdahale etmekten geri durmuyorlardı. 1852 düzenlemesi, Kırım Savaşı’na kadar,

21Sencer, “Tanzimat”, s. 53; Yaman, Mülki İdaresinde Avrupalılaşma, s. 125.

22Takvim-i Vekâyi, Defa 459, 1268/1852; karşılaştır, Vecihi Tönük, Türkiye’de İdare Teşkilâtı, İçişleri Bakanlığı Yay., Ankara 1945, s. 112-113; Sencer, “Tanzimat”, s. 53; Engelhard, Tanzimat ve

Türkiye, Kaknüs Yay., İstanbul 1999, s. 108; Kartal, İl İdarelerinin Yapılandırılması, s. 21; Yakup

Altan, Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Dönemi Reform Çabaları ve Osmanlı Kamu Yönetimi

Teşkilatı, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim

Dalı,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta 1998, s. 84; Ma’oz, “Tanzimat’ın Toplum Üzerindeki Etkisi”, s. 272; Bekir Parlak, “Osmanlı Devleti’nin Son Yüzyılında Taşra Yönetimine İlişkin Anayasal-Yasal Gelişmeler ve Cumhuriyete Yansımalar”, Akademik Araştırmalar Dergisi, Ankara 2001, s. 42;Vâlîlerin yetkileri azaltıldığı için idare ve asayişin sağlanmasında güçlükler

çekilmeye başlanmıştı. Yasa dışı uygulamalar ve idari aksaklıklar devam ediyordu. Yani taşradaki merkeziyetçi uygulamalar başarıya ulaşamamıştı. Bu sebeple 1852 yılı sonunda defterdarlar, mal müdürleri, kaza ve nahiye meclis üyeleri ve zaptiye subayları valinin emrine verilerek yetkileri artırılmıştı. Velîler bu memurların çalışmalarından ve fiillerinden sorumlu oldukları için kendilerine azil yetkisi de verilmişti. Bkz. Akkuş, Osmanlı Taşra Maliyesindeki Reform, s. 34.

23Takvim-i Vekâyi, Defa 519, 1271/1855; karşılaştır, Erdoğan Keleş, “Tanzimat Döneminde Rüşvetin Önlenmesi İçin Yapılan Düzenlemeler”, AÜDTCF Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, XXIV/38, Ankara 2005, s. 275.

(24)

9

pek çok vilayete yayılsa da merkezî yönetim ile yerel otoritelerin temsilcileri arasındaki çatışmalar vilayet idaresinde aksamalara neden olmaya devam etti. Ayrıca Kırım Savaşının yarattığı malî güçlükler kamu hizmetlerinin çoğunu durdurdu ve hatta meclis üyelerinin aylıklarının kesilmesine de sebep oldu. Bunun üzerine meclis üyelerinin çoğu görevlerinden istifa etti. Bu durum, haliyle, en çok da valileri sevindirdi. Böylece valiler ve diğer idarî görevliler, Tanzimat dönemi öncesinde olduğu gibi, vilayet yönetimindeki konumuna geri geldiler.24 Başka bir ifadeyle vali, hem merkezden çok fazla talimat almayan veya merkeze çok fazla danışmadan istediğini yapan hem de yanında kendisinden başka hiç kimsenin bulunmadığı, görev ve yetkilerini paylaşmadığı birisi haline gelmişti. Valilerin, Kırım Savaşı sırasında elde ettiği bu, tek kişilik yönetimi, Islahat Fermanı sonrasında da devam etti. Avrupalı devletlerinin baskısı ile ilan edilen Islahat Fermanı’nda, Tanzimat Ferman’ındaki haklar tekrar kabul ediliyordu.25 Islahat Ferman’ından iki yıl sonra 1858’de taşrada bulunan memurların yetkilerini düzenleyen “Vülât-ı İzâm ve Mutasarrıf-ı Kirâm ile Kaymakamların Vezâifini Şâmil Tal’imatı” adlı bir talimatname yayımlandı. Böylece, devlet, Kırım Savaşı sebebiyle ortaya çıkan fiili boşluktan oluşan vilayet yönetiminde yeni bir düzenleme yapma fırsatını ancak bulabilmişti. Buna göre valiler, vilayetlerde hükümetin mutlak vekili olmuştur. Söz konusu bu talimatname ile valiler, vilayette bulunan memurların üzerinde geniş bir denetleme ve gözetleme yetkisi elde etti. Bununla birlikte valilere, memur atama ve azletme yetkileri de verildi. Ayrıca merkez onlara, mali, bayındırlık, ziraat ve ticaret gibi meselelerde de görev ve sorumluluklar yükledi.26 Bunun yanı sıra, 1859 yılında, merkezî yönetim yapısal bir değişime de gitti: Kimi vilayetlerin statüsü kimisinin de sınırları değiştirildi. Bu bağlamda Adana, Edirne, Sivas, Ankara, Bursa, Harput ve Hakkâri vilayetleri sancağa dönüştürdü. Fakat Edirne Vilayeti önemi bakımından bir yıl sonra tekrar vilayet yapıldı.27

24Yılmaz, “Taşra İdare Meclisleri”, s. 268.

25Düstur, I/1, s. 7-14; karşılaştır, Engelhard, Tanzimat, s. 501-507.

26Talimatnâmenin 7 ve 8. maddeleri şöyledir: “Bir eyalette vuku’ bulacak her türlü mecalihin mercii ve nazırı ve taraf-ı devlet âliyyenin vekili mahsusu ve muhatabı vali olup eyâletin niku bed ve kaffe-i hususatından vâlî mesuldur(m-7). Her eyâlette ale’l-umum hükümet-i icraiyye vâlî bulunan zata mufavvaz olarak kaffe-i kavanin ve nizamat ve evamir ve tenbihatın icrası bizzat vülât-ı izamın vazifeleridir”(M-8).Bkz. BOA. C.DH. 46/2299; karşılaştır, Takvim-i Vekâyi, Defa 453, 1275/1858; karşılaştır, Yaman, Mülki İdaresinde Avrupalılaşma, s. 140-142; Tönük, İdare

Teşkilâtı, s, 116; Kartal, İl İdarelerinin Yapılandırılması, s.24.

27Abdülhamit Kırmızı, Abdülhamid’in Valileri: Osmanlı Vilayet İdaresi (1895-1908), İstanbul, Klasik Yay., Baskı 2, İstanbul 2008, s. 24-25; Akkuş, Osmanlı Taşra Maliyesindeki Reform, s. 35. Burada ayrıca 1860’larda oluşturulan idari sistemde Osmanlı’da vilayet idaresinin sivil nitelikli olduğunu,

(25)

10

Osmanlı Devlet’inin merkezî yöneticileri arasında, XVII. yüzyıldan itibaren, vezir sayıları giderek arttı. Böylece artan vezirlere vilayetlerde vali olarak da görev vermeye başladılar. Öyle ki, merkezde ya azledilmiş veya henüz daha valilik görevi verilmemiş ancak şartları vali olmaya müsait durumda çok sayıda vezir rütbesinde kişiler veya üst düzey memurlar beklemeye başladılar. Bunun sonucunda bu makamı, bu görevi elde etmek için birbirleriyle rekabete girdiler. Kulis faaliyetleri sonucunda iki durum ortaya çıktı: Birincisi, atanan bir vali, daha görev yerine bile varmadan yerine başkasının atandığının örnekleri, diğeri ise, vilayetlere ehil olmayan kişilerin de görevlendirildiği görüldü. Muhtemelen bu durum, valilik makamının nisbî önemini ve değerini düşürmüş olmalıdır. 1859 yılında vilayet sayısının azaltılması vali olmayı bekleyenlerin sayısını azaltmadı. Lakin az vilayet, az vali uygulaması ile teorik olarak, bir nebze olsun valilik makamına prestijini artırdığı ortaya çıkarsa da asıl amaç merkezde görevsiz kalan valileri mutasarrıf olarak tayin etmekti.

1863 yılında sadrazamlığa getirilen Fuad Paşa, bu konuyla yakından ilgilenerek, memleketin daha iyi yönetilmesi için birtakım düzenlemeler yapmak istedi. Fuad Paşa’nın özellikle üzerinde durduğu nokta, hemen her alanda liyakatli memurların memleket yönetiminde yer almasıydı. Ona göre, vilayetlere atanacak yetenekli ve yetkileri genişletilmiş valiler, bilgili ve yetenekli kişiler arasından seçilmeliydi. Valiler kendi takdir yetkilerini kullanacaklar; önemli olmadıkça basit konuları merkeze taşımayacak ve merkez de onların önemli işlerini engellemeyecekti.28 Bu düşünceyle hareket eden Fuat Paşa, 1864 yılında yeni bir nizamname yayınladı. Bu 1864 yılındaki düzenleme29 ile vilayetin başında devleti temsilen, malî, siyasî ve güvenlik konularında yetkileri, Tanzimat sonrası döneme göre oldukça genişletilen bir vali oluşturuluyordu. Vali bütün devlet emirlerinin uygulanmasına memur olduğu gibi, belirlenen görev sınırları dâhilinde, vilayetin iç işlerini yürütmekle de görevli ve yetkiliydi. Ama valilik yönetimini de detaylandırıyordu: Valilik idaresi, başka bir ifadeyle, valilinin görev alanı

valilerin de çoğunlukla sivil idareciler olduğunu buna karşılık aynı dönemde Rusya’da vilâyetlerin hala askeri valiler tarafından yine askeri kanunlar çerçevesinde yönetildiğini belirtilmektedir. Akkuş, Osmanlı Taşra Maliyesindeki Reform, s.27.

28Enver Ziya Karal, Osmanlı Devleti Tarihi, VII, TTK Yay., Ankara 1988, s.152- 153.

29Akkuş’un Mustafa Şeref’den naklettiğine göre 1864 nizamnamesi; “esası merkeziyet üzerine müesses

olduğu için hemen her meselede merkezden istizan icâb ediyordu. Şu hâle göre valiler vilâyetin terakkisi için icâb eden kuvve-i tesebbüsiyeden kanun ile mahrum edilmişlerdi”. Bkz. Akkuş, Osmanlı Taşra Maliyesindeki Reform, s. 74; Ayrıca, Akkuş, Şeref’in bu nizamnâmenin ilan ediliş

(26)

11

mülkiye, maliye, zaptiye ve hukuk işleri olarak kısımlara ayrıldı. Maiyetinde de bu görevleri ifa edebilmek için valinin yönetimi altındaki vilayette, defterdar, mektupçu, umur-ı hariciye, umur-ı nafıa, umur-ı ziraiye ve ticariye memurları gibi unvana sahip kişiler görev yapacaktı. Ancak bunları vali değil, her birinin bağlı olduğu merkezdeki ilgili nezaretler tarafından atanacaktı. Bunlar hem valinin emri ve denetimi altında çalışacak hem valiye karşı hem de bağlı oldukları nezarete karşı ikili bir sorumluluk taşıyacaklardı.30 Bu nizamnamenin ardından ülkenin idari taksimatı yeniden düzenlenmişti. Bunu takiben, 1871 yılında, Vilayetlerin Teşkilatı ve Umumi İdaresi adlı yeni bir nizamname daha yayımlandı. Buna göre, vali, vilayetteki her türlü mülkiye, maliye, eğitim, bayındırlık ve güvenlik konularında; cezai ve hukuki işlerin icrasından sorumluydu. İlk defa, valinin yokluğunda sorumlu olan bir vali muavini belirlendi. Onun yokluğunda da valinin uygun göreceği vilayet memurlarından birisi valiye vekâlet edecekti. Vilayette bulunan bütün memurlar valiye tabi olmakla beraber, 1864 nizamnamesinde bu memurların atanma ve azledilme yetkisi ilgili nezaretlerde iken 1871 nizamnamesinde, bu durum değiştirilerek bu memurların atanma ve azledilme yetkisi valiye verildi. Bu durum, muhtemelen hem vilayetlerde hem de merkezde ciddi bir sorun olarak görülmüş olmalıdır. Bu bakımdan valilerin Tanzimat sonrası döneme göre, siyasi, mali ve güvenlik hususlarındaki yetkileri artırılmış oluyordu.31 Diğer

taraftan, 1871 Nizamnamesi, 1864 Nizamnamesini yürürlükten kaldırmamış ancak iki nizamname arasında bir karşıtlık ya da valilerin işlerini zorlaştıran bir durum olması halinde 1871 Nizamnamesinin hükümlerinin geçerli olduğu da açıkça belirtmişti.32 Burada bir parantez açmak gerekir; bir taraftan valilerin yetkileri kontrollü şekilde genişletilirken, diğer taraftan valiler başta olmak üzere diğer taşra memurlarının suç işlemeleri halinde nasıl yargılanacaklarına dair 1871 senesinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemenin 5. maddesine göre, valilerin yargılanması liva idare meclislerinde olacak ve alınan kararlar Vilayet İdare Meclisine iletilecekti. Alınan karar diriltmek, vilayet isyanlarının, ihtilallarının önünü almak içün sıkı bir merkeziyete lüzum ve ihtiyaç vardı”. Bkz. Akkuş, Osmanlı Taşra Maliyesindeki Reform, s. 40.

30Düstûr, I/1, s. 612; karşılaştır, Tönük, İdare Teşkilâtı, s. 156-157; Ortaylı, Mahalli İdareler, s. 61; Kartal, İl İdarelerinin Yapılandırılması, s. 25-26; bu nizamnamenin 1867 yılında tekrar yayınlandığı belirtilmektedir. Bkz. Tönük, İdare Teşkilatı, s. 170-171.

31Düstûr, I/1, s. 629- 647; karşılaştır, Mustafa Gençoğlu, “1864 ve 1871 Vilâyet Nizamnamelerine Göre Osmanlı Taşra İdaresinde Yeniden Yapılanma”, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü Dergisi, II/1, Ankara, 2012, s. 37; Mehmet Seyiddanlıoğlu, Tanzimat Dönemi’nde Modern Belediyeciliğin Doğuşu, Yerel Yönetim Metinleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul

2010, s. 75-82; Kartal, İl İdarelerinin Yapılandırılması, s.39. 32Kartal, İl İdarelerinin Yapılandırılması, s. 59.

(27)

12

burada incelenecek ve bir yıla kadar olan hapis cezalarını vali onaylayacak, durumu merkeze bildirecekti. Bu cezadan fazla bir durum söz konusu olursa, Şura-yı Devlet’e bildirilecekti. Söz konusu mesele burada incelenip, karara bağlanacaktı.33

1871 Nizamnamesinin birkaç sene uygulanmasından sonra ortaya çıkan ihtiyaçlara göre mevcut nizamnamelere ilave veya gerekli değişiklikleri yapmaya karar veriliyor. Aslında Osmanlı Devleti yöneticileri, temelde hemen her devletin yöneticilerinin de yapmak istediği gibi, vilayetlerin daha iyi yönetilmesini amaçlamaktaydılar. Bu sebeple hem geçmişi hem de geleceğin ihtiyaçlarını gözetmeye çalışıyorlardı. Bu bağlamda Valilerin, mahkeme üyelerini tesir altına almayacak, herhangi bir şikâyet veya gecikme durumunda, bilgi almak açısından tebliğde bulunabileceklerdi. Mahkemede ceza davalarına ait mazbatalar Osmanlı lisanında tutulacak olup, mevki ve bölgesine göre, Arapça, Rumca, Bulgarca, Boşnakça ve Ermenice çevirileri de eklenebilecekti. Ayrıca, vilâyetlerde devlete ait gelirlerin toplanması, saklanması, gönderilmesi ve harcanması hususunda görevli olan valilere defterdar da yardımcı olacaktı. Talimatname valilerin yeni vergi koymasını veya yürürlükteki herhangi bir vergiyi kaldırmasını da yasaklamıştır. “İdâre-i Umumiye-i Vilâyet Hakkında Tâlimât” adıyla bir talimat yayımlandı. Bu, yeni bir düzenleme olmayıp, 1864 ve 1871 nizamnamelerinin açıklamadığı veya kural olarak yer vermediği hususları tanımlayan hükümleri barındırmaktadır. Kısaca talimatnamede şunlar bulunmaktaydı: Talimatname, valilerin görev ve sorumlulukları arasında; memurlar, asayiş, hapishane, mahkemeler, malî, idarî ve teftiş ile ilgili vazifeler vardır. Vali, vilâyet dâhilinde görevlendirilecek memurları kontrol edebilecek, görevini yerine getirmeyen memuru da azledebilecektir. Vali, vilâyet dâhilindeki asayişi tehdit edecek herhangi bir sorun ile karşı karşıya kalması durumunda her türlü önlemi alabilecek, bunu da Babıâli’ye bildireceklerdir. Valiler, hapishanelerin teftişini yapmakla ve buralarda yapılacak ıslah çalışmalarından da sorumlu tutulacaklardı. Valilerin, mahkeme üyelerini tesir altına almayacak, herhangi bir şikâyet veya gecikme durumunda, bilgi almak açısından tebliğde bulunabileceklerdi. Mahkemede ceza davalarına ait mazbatalar Osmanlı lisanında tutulacak olup, mevki ve bölgesine göre, Arapça, Rumca, Bulgarca, Boşnakça ve Ermenice çevirileri de eklenebilecekti. Ayrıca, vilâyetlerde devlete ait gelirlerin toplanması, saklanması, gönderilmesi ve harcanması hususunda görevli olan valilere defterdar da yardımcı olacaktı. Talimatname valilerin

Referanslar

Benzer Belgeler

kulağımın içinde gözümün daha içinde dağ kadar el gök kadar ses kartal mı arslan mı öyle bir şey arasında Allahım nereye gideyim sığmıyor hiçbir yere içimdeki

Ortaya çıkacak yeni kavramlar, yeni nesne ve eylemler, köklere geti- rilecek yapım ekleriyle karşılanır.. Bu bakımdan yapım eklerinin işlerlik ve

fabrikanın görünüşü Arazinin meyili, planlamada gözönünde formunu içeren depolama alanları tutularak, fabrikanın imalâ* akışını kolaylaş- merdivenlerle imalât

dükkânı, duşlar, kulüp ve masaj odaları mevcuUu». Gazinonun zemini mozaikten, diğer döşemeler mshaîinde dökülen çimento karolar ile kaplıdır. ka- dar bir irtifada

Yeni yüzyılla birlikte genetik yapısı değiştirilmiş gıdalar, üretim aşamasında kullanılan antibiyotiklerin neden olduğu antibiyotik direnci, kimyasallar ve

Adı Soyadı Başvuru Yaptığı Program Not Ortalaması. KABUL DURUMU EY*** BA***** İÇ MİMARLIK VE ÇEVRE

Tsang Cheung Shing ismiyle de bilinen Hong Kong'lu seramik sanatçısı ve heykeltraş Johnson Tsang, kullandığı metal ve porselen ile soyut ve mecazi sanat

Katerina (Yekaterina) (1762-1796) döneminde, Rusya’nın dış politikası Lehistan ve Osmanlı Devleti üzerine odaklanmıştır. Katerina batıda Lehistan ve Osmanlı Devleti