• Sonuç bulunamadı

Tanzimat döneminde ülke genelinde yapılan yenilikler özellikle taşra yönetiminin her alanına sirayet ederek, vilayet yönetiminde tüm taşları yerinden oynatmıştır. Bu doğrultuda 1840 yılından itibaren valilerin yönetimi altında olan başta malî olmak üzere, askeri ve hatta adli alanları da onların yönetiminden almıştır. Buradan hareketle, askerlikle ilgili işler müşir ve feriklere, vergi toplama işleri merkezden tayin edilen muhassıllara bırakılmıştır. Diğer taraftan, Tanzimat Fermanı’nda da bahsedildiği üzere, ilk başta valilerin keyfi yargılamalarının önüne geçmek için bir ceza kanunnamesinin hazırlanacağı belirtilmiştir.200 Aslında bunun sinyalleri daha ferman ilan edilmeden önce 1838 yılında Tarik-i İlmiyeye dair düzenlenen kanunnamede verilmiştir.201 Fermanın hemen akabinde çıkartılan yeni ceza ve usul yasalarıyla cezalarının ve yargılamanın keyfiliğinin önüne geçilmesi yönünde önemli adımlar atıldı. Bu kanunname ile birlikte, ceza yargılama kuralları belirli bir kurallara bağlanmaya başlandı. Vali ve diğer yöneticilerin keyfi ve takdiri uygulamalarına son verilmeye çalışıldı. Yargılamada kanunlara uygunluk, açıklık, tüm uyruklar arasında eşitlik ve hâkimlerin tarafsızlığı yönünde adımlar atıldı.202 Bu kanunlaşma hareketleri çerçevesinde adliye işleri kadıların elinden alınarak valiler ve valilerin seçimiyle oluşturduğu Meclis-i Tahkikat’a bırakıldı.203 Meclis-i Tahkikat

dışında adliye işlerine bu dönemde oluşturulan meclisler de bakar olmuşlardı.

1849 yılında düzenlenen talimatnamesinde Vilayet Meclislerine yeni bir biçim verilerek meclislerin vali, defterdar, hâkim, müftü ile halktan seçilecek Müslüman ve Müslüman olmayan dört temsilciden oluşacağı belirtilmişti. Meclis toplantıları cuma günleri dışında her gün yapılacaktı. Yürütme ve yargı yetkisine sahip vali, defterdar ve hâkim dışındakiler toplantılara katılarak bölge sorunlarının çözümü için kararlar

200BOA. MFB. 48, (1255), 1839; karşılaştır, Düstûr, I/1, s. 4-7; Takvim-i Vekâyi, Defa 187, 1255/1839;

Tanzimat, s. 178-179.

201Burada en dikkat edici husus; tayin edilen kadının, görev yerine vardığında başta vali olmak üzere hiçbir yöneticiye hediye adı altında rüşvet vermeyecekti. Verenler cezalandırılacaktı. Ayrıca, vali ve diğer taşra yöneticileri kadılara yargılamalarda müdahalede bulunmayacaklardı. Bkz. Musa Çadırcı, “Tanzimat’ın İlanını Sıralarında Osmanlı İmparatorluğunda Kadılık Kurumu ve 1838 Tarihli “Tarik-i İlmiyeye’ye Dair Ceza Kanunnâmesi”, Türkiyat Araştırmalar Dergisi, XIV/25, Ankara 1982, s. 145-146.

202Bülent Tanör, Osmanlı- Türk Anayasal Gelişmeleri, YK Yay., Baskı 21, İstanbul 2011, s. 110. 203Mehmet Karaarslan, “Tanzimat ve Şurây-ı Devlet”, AÜHF Dergisi, Ankara 2005, s. 345.

59

alacaklardı.204 Valilerin meclislerde yargılamalara katılması ya da yargılamaların meclislerde yapılması valinin alınan kararlarda etkili olduğu anlaşılmakla birlikte, valilerin yargılama yapılmadan adam öldürme yetkisi ellerinden alınmıştır.205 Ancak bu

tür uygulamalara rağmen yargılama yetkisinin valilerden alınmaya çalışıldığı düşünülmüş ve o doğrultuda hareket edilmiştir. Bu amaçla da yeni mahkemelerde kurulmuştur. Bunlar biri olan ve 1854 yılında kurulan Meclis-i Tâhkik’tir. İstanbul’da kurulan bu meclisin taşraya yaygınlaştırılarak, vilayetlere de valilerin başkanı olacağı birer Meclis-i Tahkik mahkemeleri oluşturulmuştur.206 Bu meclisin görev ve

sorumluğunu belirtmek amacıyla da 1854 yılında Meclis-i Tahkik Nizamnâmesi yayımlanmıştır. Buna göre, bu mecliste, her dinden Osmanlı vatandaşlarından katl, yaralama, hırsızlık gibi önemli suçları işleyenlerin tahkikat ve muhakemelerini yapmak üzere vilâyetlerde bulunan büyük meclislerden farklı olarak kurulmuştur. Haftanın belirli günlerde toplanacaktır. Üyeleri arasında vilayet merkezindeki büyük meclis üyelerinden müsait olanlarından ve memleketin ileri gelen itibarlı kişilerden oluşacaktı. Vali de bu heyete başkanlık edecekti. Valinin başkanlığında toplanan bu meclisin yaptığı mahkeme neticesinde kanunların emrettiği cezayı tayin ederlerdi. Ceza ise valinin onayı ile gerçekleştirilirdi. Ancak, meclis, kısas ve diyet davalarında karar almadan gerekli tahkikatı yapacaktı. Neticesini de valiye takdim edecekti. Vali de bu neticeyi Vilayet Meclislerinde görüşecek, son karar bu mecliste çıkacaktı.207 Ayrıca

valiler, 1858 yılında vali ve diğer sancak ve kaza görevlilerinin görev ve sorumluluklarının belirtildiği talimatnamede, vilayette bulunan valiler, memurların görevlerine aykırı hareket etmeleri durumunda, memuriyetten azledip mahkeme etmeğe görevli ve sorumlu oldukları gibi kendileri de herhangi bir nedenden görevlerine aykırı hareket etmeleri halinde de cezalandırılacaklardı. Valiler ve diğer görevliler görev çevrelerinde görülmesi gereken davaların hızlı, adaletli ve hakkaniyete uygun olarak çözülmesine önem gösterecek ve alınan hükümleri yerine getirecekti. Kaymakamlar ve müdürler, kendi görev çevrelerinde cereyan edip de vilayet ve sancak meclislerinde

204BOA, A. DVNS. NZAM. D 44/42, 1265/1849; karşılaştır, İlber Ortaylı, “Osmanlı İmparatorluğu’nda İdari Modernleşme ve Mahalli İdare Alanındaki Gelişmeler”, İÜHFİH ve İlimler

Dergisi(Saraçoğluna Armağan), I/1-3, İstanbul 1982, s. 142-143; Çadırcı, Ülke Yönetimi, s. 295;

Çakan, “Modernleşmesi: Merkezileşme”, s. 47. 205Tönük, İdare Tekilâtı, s. 113.

206İbrahim Durhan, “Tanzimat Döneminde Osmanlı Yargı Teşkilâtındaki Gelişmeler”, EÜHFD, XII/3-4, Erzincan 2008, s. 73-74.

207Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı Mahkemeleri(Tanzimat ve Sonrası), Arı ve Sanat Yayınları, Baskı 2, İstanbul 2004, s. 74; Şahin, Konya, s. 28.

60

görülmesi gereken davaların tahkikat ve sorgu evrakını adı geçen meclise gönderecekti.208

Tanzimat döneminde oluşturulan bir diğer mahkeme ise 1864 yılında yayımlanan vilayet idare nizamnamesinde belirtildiği üzere; büyük meclis-i temyiz-i hukuk ve cinayet mahkemesinin oluşturulmasıdır. Bu meclis, öncelikli olarak, cinayet davalara usulen ve nizamen bakardı. Ayrıca bu meclis, taşınmaz ve taşınabilir mallara dair davalarını neticelendirir ve temyiz görevi de üstlenirdi. Müfettiş-i hükkam-ı şer’ başkanlığında toplanan mecliste, halk tarafından üçü Müslüman ve üçü de gayrimüslim altı üyeden oluşacaktı. Burada alınan kararlar, meclise katılanlarca imzalanıp valiye arz edilecekti. Vali görev ve yetkisine dâhil olan kararları onaylayabilecekti. Eğer valiyi aşıyorsa mesele merkeze sevk edilecekti.209 Vali, sancak ve kazalarda da teşkil edilecek olan meclis-i hukuk ve meclis-i cinayet’in üyelerinin seçiminde de etkili olacak, mahkemelerde kâtiplik210 yapanları da bizzat kendisi tayin edecekti. Hukuka aykırı hüküm veren, rüşvet alan ve suçu sabit olan hâkimler, vazifelerinden azledilecek ve belirtilen ceza maddeleri gereğince cezalandırılacaktı. Kaza, sancak ve vilayet kadıları için şikâyet söz konusu olursa, bunlar bulundukları meclis tarafından etraflıca tahkik edilecek ve netice valiye bildirilecekti. Vali ya da diğer memurlar, kadıların kanunsuzluklarını örter, gizler ya da sahiplenirse cezalandırılacaktı. Eğer, şikâyet edilenler suçsuz ise şikâyet edenler cezalandırılacaktı.211 Valinin başkanlığında toplanan

Vilayet İdare Meclisi, vilayet merkezi ve merkeze bağlı kaza, nahiye ve köylerde vazifeli kaymakam, müdür, muhtar ve diğer bütün memurlar ile meclislerin üyelerini her çeşit suçtan dolayı bidâyet mahkemesinde212 yargılama yapabilirdi. Ayrıca vilayet

merkezine bağlı sancak ve kaza idare meclislerinin istinaf yolu açık olarak verdikleri memur muhakemesine dair bidâyet hükümlerinin istinaf yoluyla görülmesi de vilayet idare meclislerine ait bir sorumluluktu.213

1871 nizamnamesinde valiler, Vilayet İdare Meclisinin vereceği kararları ve muhtaç olduğu kanunları merkeze bildirecekti. Bildirilenler, padişahın izni ile yürürlüğe konulurdu. Bununla birlikte vilayet valileri kendi üzerlerine düşen tedbirleri merkezin izin vermesi şartı ile yerine getirebilirdi. İdare Meclisinin ceza kanunları

208BOA. C.DH. 46/2299; karşılaştır, Takvim-i Vekâyi, Defa 453, 1275/1858.

209Düstûr, I/1, s. 612; karşılaştır, Tönük, İdare Teşkilâtı, s. 152; Durhan, “Osmanlı Yargı Teşkilâtı” s. 74. 210Giresun Mahkemesi kâtibi Mehmed Efendi’nin azli ve yerine Trabzon valisi tarafından Mustafa

Efendi’nin tayini için bkz. BOA. A.) MKT. 6/95, 1259/1843. 211Ekinci, Osmanlı Mahkemeleri, s. 153.

212Bidâyet mahkemesi; bidâyet kelimesinin aslı bedâet'dir. Bidâyet mahkemesi ise asliye mahkemelerine verilen addır. Bkz. Devellioğlu, Lügat, s. 160.

61

mevcudunun üçte birinin çoğunluğuna itibar edilirdi. Belirtilen kanunda oy eşitliği olursa valinin ve başkanlık makamında bulunan kişinin oyu ne tarafa ise çoğunluk o tarafa karar kılardı. Ayrıca, Vilayet İrade Meclisinin havale ettiği evrakın incelenmesi ve özetlenmesi meclis başkanı vali ya da vekilinin emriyle başkâtip ve refikler vasıtasıyla olur, sonra da tartışılırdı. Tüm bunlarla birlikte, valiler, olağanüstü durumlarda merkeze sormadan, alınan hükümleri uygulayabilme ve sonradan sebebini merkeze bildirme sorumluluğunu taşıyorlardı. Bununla birlikte, vali, mahkemenin aldığı karara uymayanları yakalayıp mahkemeye götüreceklerdi.214

1876 yılında Tanzimat’ın bitimine doğru yayımlanan nizamnamede valilerin yargıya doğrudan bir etkisinin kalmadığı görülmektedir. Burada valiler; Meclis-i Temyiz üyelerini, hapishaneleri teftiş edebilecek; mahkûmların sağlıklarına dikkat edecekler, süresi dolan mahkûmlar hemen salınacaktı. Valiler, mahkemelerin teşkili ve meclislerin oluşumu sırasında seçilecek kimselere hiçbir şekilde müdahale etmeyeceklerdi. Bu noktada valiler, köylerden seçilecek kişiler ve azalık seçimlerinde merkezden ya da yöreden hiçbir memur orada bulunmayacak, baskı yapmayacaklardı. Seçilenlere baskı yapılması halinde cezalandırılacaktı. Bu konuda valiler sorumluydu. Zaptiye, tahsildar ve hademe sınıflarının teşkil ve seçimleri işinde talimat dâhilinde hareket edilecek ve onların görevleri yine valiler tarafından denetlenecekti.

Vilayetlerde hapishanelerin düzenlenmesi ve idaresi valilerin sorumluluğu altında olacaktı. Bu madde dâhilince, suçsuz yere kimse tutuklanmayacak, içeride bulundurulmayacaktı. Hapishanelerde valiye yardımcı olmak üzere bir kâtip bulunacak, kâtip hem hapishanenin müdürü olacak hem de kayıtları tutacaktı. Ayrıca valiler, hapishane müdür ve gardiyanlarını tayin edecekti. Bununla birlikte hapishane müdürlerinin, hapishanelerin ıslahı ile ilgili kendilerine sunduğu meselelerle ilgileneceklerdi. Valiler, her üç ay sonunda tüm vilayet hapishanelerin hakkında bir rapor hazırlatacak; Adliye Nezaretine sunacaklardı.

Valiler, meclis azalarının seçiminde müdahale etmeyeceklerdi. Fakat valiler, mahkemeye ait hukuk ve ceza işlerinde erteleme olursa veya dava taraftarlarından şikâyet olursa mahkeme başkanlarına tebliğ edecekti. İcabına göre valiler, Adliye Nezaretine haber verecek ve davalara bakarak hızlandıracaktı. İlave olan hükümleri uygulayacaklardı. Hiçbir kişinin hukuku ihmal edilmeyecekti. Onun taraflardan herhangi biri kayırılmayacaktı. Hukuk ve ceza mahkemesinden çıkan kararlar

214Düstûr, I/1, s. 635; karşılaştır, Tönük, İdare Teşkilâtı, s. 183; Çadırcı, Ülke Yönetimi, s. 295; Seyiddanlıoğlu, Belediyeciliğin Doğuşu, s. 87; Karsandık, Adana, s. 71.

62

Osmanlıca olarak kaleme alınacak, yerine göre, Arap, Rum, Bulgar, Boşnak, Ermeni dillerine de çevrilecekti.215

Tanzimat döneminde yapılan idari düzenlemeler, aynı zamanda adli olarak da yansımıştır. Bunun önemli göstergesi ise, vilayet idaresinde valilerin başkanlığında oluşan meclislerde yargılamaların da yapılmasıdır. Bu dönemde valilerden yargı erklerinin alındığı görülmekle birlikte, etkilerinin devam ettiği görülmektedir.

Benzer Belgeler