• Sonuç bulunamadı

MERKEZİ YÖNETİCİLER İLE İLİŞKİLERİ

Tarihin her döneminde kurulmuş devletlerde bir yönetim mekanizması bulunmaktadır. Devlet yönetiminde belirgin şekilde hiyerarşi söz konusudur. Devlet mekanizmasını da bu hiyerarşi oluşturmaktadır. Buradan hareketle Osmanlı Devleti de başta padişah olmak üzere devlet, yönetim merkezinden itibaren vücuda getirilmiş bir hiyerarşi devletidir. Devletin en üst seviyesinde yönetici konumunda padişah bulunur,

71

onun altında ise sadrazam bulunmaktadır. Taşralarda da en üstte merkeze bağlı vali ve ona bağlı yöneticiler bu hiyerarşi mekanizmasını oluşturmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde klasik dönemde ve Tanzimat döneminin bir kısmında valiler sadrazamlara bağlıydı. Bu nedenle valiler sadrazamların padişaha arzı üzerine padişah tarafından tayin ediliyorlardı.253 Ancak, merkezde de sık sık sadrazam değişikliği

yapılmaktaydı. Sadrazamların değişmesiyle birlikte valiler de ya görevden ayrılıyor ya da yerleri değişiyordu. Buna bağlı olarak sadrazamlara bu atamalarda bahşiş, hediye, sarraf ücreti ve merkezde bulundurmak zorunda oldukları "Kapı kethüdası” gibi ücretler254 verilmekteydi.255 1839 yılından itibaren Tazimat dönemi olarak adlandırılan

bu dönemde ise, bu gibi meselelerin önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Bilindiği üzere Tanzimat Fermanı, Mustafa Reşid Paşa tarafından hazırlanmış, Padişah Abdülmecid’in onayı ile yasallaşmıştır. Fermanın içeriğinde ismi tam olarak belirtilmese de taşra yöneticilerini, dolayısıyla özelde başta valiler ve diğer yöneticiler hedef tahtasına oturtulmuştur. Fermanda, halkın can, mal, ırz emniyeti ve yargısız infaz gibi durumlardan sorumlu tutulan taşrada genelde valiler olmuştur. Fermanda ve fermanın ardından yapılan değişikliklerde de bu durum net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu düşünceyle merkez yönetimi, Tanzimat ile birlikte yayınlanan kanunlardan taviz vermeyecek, Tanzimat ilkelerinin benimsenmesi ve ilkelerin uygulanıp-uygulanmadığı da takip edilecek usulünce cezalandırılacaktı. Bu güç de padişah tarafından hem sadrazamlara hem de mahkemelere verilmekteydi.

Klasik dönemde bilgili, becerili ve yerel güçlerin desteğini almış kişiler padişahlar tarafından sadrazam seçilirken, Tanzimat döneminde bunların yanı sıra yabancı devletlerin desteğini alan kişiler de sadrazam oluyordu.256 Vilayetlerin başında

bulunan valiler de genellikle işlerini ya da işlemlerini sadrazamlar üzerinden gerçekleştiriyorlardı. O halde bu dönemde valiler ile merkezin ilişkisi nasıldı? Bir başka ifade ile valilerle padişahların ve sadrazamların ilişkisi nasıl ve ne temelde olmuştur? Eskisine göre ne değişmiştir?

253Ancak Tanzimat’ın ilanından uzun bir süre sonra sadrazamların yetkileri paylaşılmaya gidildi. Valiler bu paylaşılma sonrasında Dâhiliye Nezaretine bağlandı. Böylece vilâyet yönetiminde etkinlik sadrazamlardan Dâhiliye Nezaretine geçmiş oldu. Bkz. İhsan Satış, “Sadaret’ten Başvekalet’e Sadrazamlık”, Turkish Studies, VI/3, Ankara 2011, s. 1719.

254Sadrazamların gerek divan erkânı ve gerek birûn ricali vali, sancak beyi sairenin tayinleri dolayısıyla

yukarıda da belirttiğimiz gibi câize olarak her tayinden muayyen tahsisatları vardı ki bu miktar 18. yüzyıl sonuyla 19. yüzyıl başlarında teşrifat kayıtlarında görülmektedir. Lakin 1843’te has, pişkeş, câize, avâid alınması kaldırılarak sadrazama maaş bağlanmıştır. Bkz. Satış,

“Sadrazamlık”, s. 1724. 255Çadırcı, Anadolu Kentleri, s. 15-17.

72

1839 yılından 1876 yılları arasında Osmanlı padişahları hem merkezi hem de taşra teşkilatında köklü değişikliklere imza atmışlardır. Öte yandan bu dönemde önemli devlet adamları olan başta Reşid Paşa olmak üzere Mehmet Emin Âli ve Fuat Paşalar hem padişahın bu değişikleri yapmasında etkili olmuşlar hem de çalışkan kimlikleriyle Osmanlı diplomasisinde bu döneme damga vurmuşlardır. Bu dönemde özellikle etkin olan Mustafa Reşid Paşa’dır. Reşid Paşa Avrupa’da kalmış, onların devlet işleyişini analiz etmiş özellikle de Fransa idare sisteminin Osmanlı Devleti’nde olmasını istemiştir. Batı tarafından da destek bulan Paşa, istediklerini gerçekleştirme de zaman zaman büyük sıkıntılarla karşılaşmışsa da; bu sıkıntıların üstesinden gelmeyi bir nebze olsun başarmış ve istediklerini yapma fırsatı bulmuştur.

Tanzimat’ın ilanından uzun bir süre sonra kısa bir süreliğine de olsa Sadrazam Mehmet Emin Ali Paşa kapitülasyonları kaldırtmak için çaba harcamıştır. Âli Paşa’nın bu çalışmalarından Avrupalı devletlerin ve de Mustafa Reşid Paşa’nın rahatsız olması üzerine, Sultan Abdülmecid önce onu sadaretten azletmişler sonra da merkezden uzaklaştırmak; bir başka ifade ile sürgün etmek amacıyla İzmir valiliğine tayin ettirmişlerdir. Çalışkan kişiliğiyle burada başarılı bir yönetim sergileyen Vali Âli Paşa, Katırcı Yani adlı Rum çetenin faaliyetlerini durdurması ve Avusturyalı bir subayın öldürülmesi meselesi üzerine başlayan yargı sürecindeki başarılı tutumu Avusturya Sefaretinin hoşuna gitmemiş ve Sultan Abdülmecid’e şikâyet ederek, Ali Paşa’nın İzmir valiliğinden azledilmesini istemiştir. Padişah da hem sefaretin baskısına hem de Reşid Paşa’nın tavsiyeleri üzerine Ali Paşa’yı İzmir Valiliğinden azletmiştir.257 Buradaki meseleye bakılınca padişahların hem iç etkenlerin hem de dış etkenlerin etkisiyle valiler konusunda yönlendirildiği de anlaşılmaktadır. Her ne kadar dışardan baskı olsa da asıl önemli olan burada yönetimde yer alan kişiler etkili olmuştur ki; bu meselede etkili olan da başta Reşid Paşa ve arkadaşları hem üst yönetimi belirleyen hem de vali azledilmesine ne kadar tesirli olduğu anlaşılmaktadır.

Merkez ve taşra teşkilatında köklü reformların yaşandığı Tanzimat döneminde Padişahlar, arşiv belgelerinden de anlaşıldığı üzere, valiler ile ilişkilerini yüzeysel tutmuşlardır. Ancak yine de bu dönemde padişahları başarılı bir yönetim sergileyen, halkına iyiliklerde bulunan, hem merkez hem de vilayet memurlarıyla vilayet işlerinin yerinde ve zamanında yerine getiren valileri tebrik ettiği ve bu sebeple nişan taktığı

257Ayrıntılı bilgi için bkz. Hayrettin Pınar, “Kapitülasyonlar ve XIX Yüzyıl Osmanlı Yönetim Gerçeğine Bir Örnek: Âlî Paşa’nın İzmir Valiliği”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler

73

görülmektedir.258 Buna karşılık olarak, valiler de padişah tarafından kendilerine gönderilen tevcih ve rütbe ihsanında bulunulması üzerine teşekkür tebliğleri göndermiştir.259 Ayrıca vali atamaları sırasında, ataması olan valiler, görev yerlerine

gitmeden önce padişahlarla görüşme talebinde bulunmuşlardır.260 Valilerin bu görüşme

taleplerin bazılarına olumlu cevap verilerek, padişahlarla görev mahaline gitmeden önce görüşme yapmışlardır.261 Tebliğ, görüşme, ödüllendirme gibi yazışmaların dışında bayram, cülus, doğum günü gibi özel tebliğlerin de valiler tarafından padişahlara gönderildiği görülmektedir. Anlaşıldığı üzere Padişahlar valilerle zaman zaman birebir ilişki kurmuşsa da genel olarak sadrazamlar üzerinden ilişki kurmuşlardır.

Tanzimat’ın reelde savunucuları ve uygulayıcıları olan sadrazamlar, bulundukları mevki gereği valiler ile yakın ilişkiler kurmuşlardır. Örneğin; fermanda açık ve net olarak, kişilerin, suçlarının yargı yoluyla kesinleşmeden infaz edilmeleri yasaktı. Bu yasağı kanuna uymayan Edirne valisi, Reşid Paşa tarafından, görevden alınarak azledilmiştir.262 Reşid Paşa Tanzimat’ın getirdiği reformlardan asla taviz verilmemesi gerektiğini ve verilmeyeceğini göstermiş bulunuyordu.263 Valilerin kanunsuz hareketlerini engellemek onları kontrol altına almak için Tanzimat’ı hazırlayan ve ilan eden, aynı zamanda Tanzimat felsefesinden ödün vermeyen Reşid Paşa ve onun düşünce sistemiyle yetişen kişiler, valilerin hatalı davranışlarında anında cezalandırma yoluna gitmiştir. Anlaşılacağı üzere bu dönemde sadrazamlar valiler üzerinde tam ve kesin bir denetim kurma çabasındaydılar. Genelde valiler ile sadrazamlar arasında alt-üst ilişkisi mevcuttu. Döneme damgasına vuran diğer iki sadrazam olan Mehmet Emin Ali Paşa ve Fuat Paşa hem Tanzimat’ın uygulayıcısı hem

258Metin Kazancı, “Osmanlı’da Halkla İlişkiler”, Selçuk İletişim, V/3, Konya 2006. s. 16; Erzurum Valisi Zarifi Paşa’nın, Vilâyet bölgesinde ağaçların azlığına rağmen odun ve kömür ihtiyacını karşılamış, şehrin ağaçlardan yoksun olan yerlerine ağaç dikmesi gibi başarılı çalışmalarından dolayı padişah hoşnut olmuş ve valiyi tebrik etmiştir. Bkz. BOA. A.} MKT.MHM. 756/46. 1269/1853.

259 BOA. A.} MKT.MHM.796/97, 1269/1853.

260Ankara Vilâyetine tayin edilen Ali Rıza Paşa Sultan Abdülmecid ile görüşme talebinde bulunmuştur. Bkz. BOA. A.} AMD.57/38, 1271/1854.

261Adana Vilâyetine tayin edilen Ziya Paşa Sultan Abdülmecid işe görüşme talebinde bulunmuş ve bu isteği kabul edilmiştir. Bkz. BOA. A.} MKT.MHM.129/14. 1274/1858.

262 Torun, “Yeniden Yapılanma Süreci”, s. 84; Engelhart, Tanzimat, s. 47; Eski rejimin kurallarına ve

istibdada alışmış devlet kodamanları da cahil halka uyarak, kudretleri nispetinde Tanzimat düşmanlığı yapmaya başladılar. Mustafa Reşit Paşadan önce sadrazamlıkta bulunmuş olan Koca Hüsrev Pasa, Rauf Pasa, Darendeli İzzet Mehmet Pasa, Tanzimat prensiplerini hiçe saymak istediler. Velîlerin çoğu bu paşaların psikolojisinde idi. Bkz. Ziya Enver Karal, Tanzimat-ı Hayriye Devri(1839-1856), Çağdaş Yay., Ankara 1999, s. 7.

263Öyle ki Mustafa Reşit Paşa, Tanzimat reformlarının gerçekleşebilmesi için Avrupa devletlerinin müdahalesini dahi istemiştir. Bkz. Ahmet Dönmez, “Mustafa Reşit Paşa’nın İkinci Londra Elçiliği ve Tanzimat Reformlarına Dair Memorandumu”, Tarihin Peşinde, 6, Yıl 3, Konya 2011, s.10.

74

de Batı’nın desteğini alarak, başta vali olmak üzere onların hukuksuz davranışlarını engellemeye çalışmışlardır.

Tanzimat döneminde Reşid ve Fuat Paşa gibi çeşitli görevlerde bulunan Ali Paşa, vilayetlerde görev yapan başta valiler olmak üzere diğer yöneticilerin; özelde de valilerin, nüfuzlarını kullanarak kendi adamlarını belirli mevkilere getirmesini engel olunmasına, başarılı olan valilerin de ödüllendirilmesini savunmuştur. Ayrıca Ali Paşa, kimi vilayetlerin büyüklüğünden dolayı, valilerin buraları yeteri kadar iyi yönetemeyeceğini ifade ederek, buraların küçültülerek daha iyi yönetileceğini savunmuştur.264 Tanzimat’ın nükteli, nazik ve de laf cambazı olarak da nitelendirilen

Fuad Paşa da Tanzimat’ın uygulanması ve ülkenin, vilayetlerinin daha iyi yönetilmesi için, valilerin liyakatli, yetenekli ve bilgili kişiler olmasını dile getirmiştir. Ayrıca Fuat Paşa, valilerin vilayetlerde daha etkin olmasını, her konuyu merkeze bildirmeleri yerine takdir haklarını da kullanması gerektiğini ifade etmiştir.265 Bununla birlikte, Fuad Paşa sadrazam olduğu sırada, etrafında bulanan ve liyakatli, yetenekli ve bilgili olan kişileri valilik görevlerine getirmek istemiştir.266 Ayrıca sadrazam Rauf Paşa, valilere buyruldu göndererek, boğcabehanın267 bundan sonra hazineye gönderilmesini istemiştir.

264Ayrıca Ali Paşa, taşrada bulunan diğer yöneticiler için şu ifadeleri kullanmaktadır: Bu hususta bir fikir

sahibi olabilmek için ikinci derecede önemli mevkilere başlangıçta atanan memurların, itiraf edeyim, birer asalak olduklarını bilmek yeter. Ötekiler ise, işlerinin uygulama yönünü her türlü onur kavramından yoksun mesleklerde öğrenmiş kimselerdi. Aşırı derecede bilgisiz olan bu adamlar, bir kere göreve atandılar mı eski alçaklıklarını unutturmak için idare ettikleri kişilerin sırtından, vaktiyle karşılaştıkları küçük düşmelerin acısını çıkarıyorlardı. Istemeye istemeye bu tür kimseleri, müdür, kaymakam, mutasarrıf tayin ettik. Bkz. Belgelerle Tanzimat(Ali ve Fuat Paşa’nın Siyasi Vasiyetleri), Çev. ve Yayına Haz. Engin Deniz Akarlı, Boğaziçi Üniversitesi

Yayınları, İstanbul 1978, s. 30.

265Emine Atılgan Gümüşsoy, Keçecizade Mehmed Fuad Paşa(1815-1869), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2006, s. 87-88; Karal, Osmanlı Tarihi, VII, s.152- 153; Ayrıca Fuad Paşa, Tanzimat dönemi siyasi ve idâri düzenin değişmesi gerektiğini şöyle ifade etmektedir: Görkemli ülkeniz herhangi bir

Avrupa devletinden ileri gitmekliğimizi sağlayacak bütün gerekli unsurlara sahiptir. Ama böyle ilerlemek için bir şey, bütün siyasî ve İdârî kurumlarımızı değiştirmek mutlaka gereklidir. Geçmiş yüzyıllarda yararları görülmüş birçok yasa ve düzenlemeler, bugünkü durumumuzda toplum için zararlı olmaktadır. Yaradılıştan kendini aşmak eğiliminde olan insan, kendi eserini kusursuzlaştırmak üzere sürekli çaba harcamak ihtiyacındadır. Bkz. Tanzimat, Akarlı, s. 2.

266

Fuad Paşa Şinasi’ye İzmir valiliğini teklif etmiştir. Ancak bu teklifin kabul görmediği veya ertelendiği Şinasi’nin birkaç gün kalıp geri Paris’e dönmesinden anlaşılmaktadır. Şinasi’nin Paris’deki işlerini, halledip geri gelme sözü verdiği de ileri sürülen bir iddiadır. Bkz. Gümüşsoy, Mehmed Fuad, s. 320.

267Bohçabeha; Velîlerle taşradaki memûrların İstanbul’daki büyük memûrlara gönderdikleri şeylere

verilen addı. Tabire bakılırsa evvelleri gönderilmek adet olan “boğça” yerine sonraları onun tutarının gönderilmeğe başlandığı anlaşılır. Hicri 1254 senesine gelinceye kadar Payitahtaki memûrlarla katiplerin maaşları yoktu. Büyük memûrlar mülhakat memûrlarından bohçabeha namıyla gelen şeyler ve teşrifat usulünce verilen atiye ve mevkuflarla geçinirlerdi. Divan-ı hümayun kalemi mensupları gibi bazı memurların ise zeametleri vardı. Hicri 1254 senesinde büyük ve küçük memûrlarla hademeye maaş bağlanarak alınması adet olan bu gibi şeyler kaldırılmıştır. Bkz. Pakalın, “Bohçabeha”, I, s. 238.

75

Boğcabehanın tedariki sırasında kesinlikle halktan fazladan bir akçe dahi alınmamasını ve bu meblağın kendi ücretlerinden gönderilmesini de sıkı sıkıya tembihlemiştir. Senede bir kereye mahsus olarak gönderilecek tutar 150.000 kuruş olarak belirlemiş, ifade edilen bu tutarın valilerin merkezdeki sarrafları aracılığıyla hazineye teslim edilmesi de karara bağlamıştır.268

Reşid Paşa ile başlayıp, Ali ve Fuad Paşa ile devam eden, Tanzimat sürecinde bu kişilerin yanında başkaları da sadrazamlık görevlerinde bulunmuşlardır. Ama diğer sadrazamlar bu üçlü gibi ülke yönetimine bu denli tesir edememişlerdir. Tanzimat döneminin muhafazakâr kimliği olarak adlandırılan ve aynı zamanda tarihçi, hukukçu kişiliği ile ön plana çıkan, devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa; zaman zaman sadrazamları, valilerin görev yerlerini çok sık değiştirmelerinden dolayı eleştirmektedir. Cevdet Paşa, bu durumu, bir eyaletin iki üç kez el değiştirmesi, başkentte memuriyet satışı âdetinin sonucu olmuştur. Bir vezire bir eyalet tevcih edildiği zaman resmi caizeden başka sadrazama ya da saray nüfuzlularına bir pay verilirdi, şeklinde ifade etmekteydi.269

Tanzimat döneminde sadrazamların valilerle ilişkileri genel olarak, onları merkezin kontrolü altına almak şeklinde olmuştur. Diğer taraftan valiler ise, yapılan düzenlemelerde merkeze sıkı sıkıya bağlanmış ve de bu bağlılık zaman zaman onları çaresiz bırakmıştır. Buna örnek olarak, Tanzimat döneminde görev yapan Esad Muhlis Paşa, görev yaptığı sıralarda bazen istediği gibi hareket edemediğinden ve bunun vermiş olduğu kızgınlık ve hırs ile odasında kılıcını çekip, “ah Tanzimat ah” diye haykırışta bulunmuştur.270 Ayrıca, valiler ve sadrazamlar kimi zaman devletin çıkarları

doğrultusunda birlikte çalışmışlardır. Buradan hareketle valiler, vilayetlerinde herhangi bir nedenden dolayı görevlerini ihmal eden memurları ya kendisi değiştirir sadrazama bildirir ya da sadrazama memurlar hakkında tavsiyelerde bulunurdu. Sadrazam uygun gördüğü kişiyi atar bunu valiye de bildirirdi.271 Burada valiler, merkezdeki yöneticilere

yaranmak ya da onların güvenini kazanmak için, sadarete geldiklerinde tebrik mesajları göndermişlerdir. Bu mesajların çoğu da büyük reformcu olarak adlandırılan Mustafa Reşid Paşa adınadır.272 Tebrik mesajların bir gelenek olup-olmadığı hakkında bilgi yok

268 Akyıldız, Merkez Teşkilatlıda Reform, s. 108. 269Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, IV, s. 286-287.

270Abdurrahman Şeref Efendi, Tarih Musahabeleri, Sad. Enver Koray, Ankara, 1985, s. 57. 271İğdi, İdari Yapılanmada Ankara, s. 43.

272Aydın Valisi Yakub Paşa’nın Sadrazam M. Reşid Paşa’ya tebrik yazısı için bkz. BOA. A.) TŞF, 5/23, 1264/1848; Konya Valisi Hakkı Hasan Paşa’nın Sadrazam M. Reşid Paşa’ya tebrik yazısı için bkz. BOA. A.) TŞF, 5/28, 1264/1848; Aydın Valisi Halil Kâmil Paşa’nın Sadrazam M. Reşid

76

ise de; zaman zaman bu tebrik mesajlarına rastlanmaktadır. Ancak tahmin edildiği kadarıyla, valilerin bu tutumu, ya görev yaptıkları yerde uzun süre kalmaları, ya da daha iyi bir yere tayin edilmesi veya merkezde herhangi bir işleri olduğunda kolaylık sağlanması gibi nedenlerden dolayı olduğu tahmin edilmektedir.

Tanzimat döneminde sadrazam vali münasebetleri geneli itibariyle tek taraflıdır. Bunun nedeni ise açıktır. Bürokratik mekanizmanın getirdiği alt üst sistemidir. Bu doğrultuda sadrazamlar, ülkenin daha iyi yönetilmesi için çalışmışlar, bunu da vilayetlerde görev yapan valilerin hareketlerini kanunlarla kontrol altında tutularak gerçekleşeceğini düşünmüşlerdir.

Benzer Belgeler