• Sonuç bulunamadı

İşlev değiştiren istanbul boğaziçi yalıları üzerine bir inceleme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İşlev değiştiren istanbul boğaziçi yalıları üzerine bir inceleme"

Copied!
172
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ – HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İÇ MİMARLIK VE ÇEVRE TASARIMI ANA BİLİM DALI

İÇ MİMARLIK VE ÇEVRE TASARIMI BİLİM DALI

İŞLEV DEĞİŞTİREN İSTANBUL BOĞAZİÇİ

YALILARI ÜZERİNE BİR İNCELEME

Şeyma SELÇUK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Rabia KÖSE DOĞAN

(2)

i Bilimsel Etik Sayfası

(3)

ii Yüksek Lisans Tez Kabul Formu

(4)

iii

ÖNSÖZ

“İşlev Değiştiren İstanbul Boğaziçi Yalıları Üzerine Bir İnceleme” adlı tez çalışmasında, yalıların tarihsel gelişimi ve günümüze kadar hayatta kalan yalıların plan, mimari biçimleri ve iç mekân analizleri örnekler kapsamında incelenmiştir.

Bu çalışmayı hazırlamamda yardımlarını esirgemeyen, beni yönlendiren, inancıyla her zaman destek olan değerli hocam ve danışmanım Sayın Doç. Dr. Rabia KÖSE DOĞAN’a teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

Ayrıca tüm hayatım boyunca sevgi ve desteklerini her zaman hissettiğim, emeklerinin karşılığını hiç bir zaman ödeyemeyeceğim sevgili annem Gülay ÖZER, babam Mustafa ÖZER, ablam Reyhan ÖZER ve hem kardeşim hem de meslektaşım olan Hatice Şule ÖZER’e çok teşekkür ederim.

Bu süreçte bana en büyük desteği veren, sabrı ve sevgisiyle her zaman yanımda olan sevgili eşim Mimar Abdullah SELÇUK’a sonsuz teşekkürler…

Şeyma SELÇUK

(5)

iv

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

İŞLEV DEĞİŞTİREN İSTANBUL BOĞAZİÇİ YALILARI ÜZERİNE BİR İNCELEME

Şeyma SELÇUK

Selçuk Üniversitesi – Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Anabilim Dalı

Danışman: Doç.Dr. Rabia KÖSE DOĞAN 2019, 154 Sayfa

Jüri

Doç.Dr. Rabia KÖSE DOĞAN Prof.Dr. Meltem YILMAZ Dr.Öğr. Üyesi Emre DEMİREL

İstanbul-Boğaziçi Yalıları Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen, mimarisi ve iç mekânları, içinde yaşayan insanları ve hikâyeleri ile oluşturduğu kendi kültürü her zaman ilgi çekmiştir. Suyun iki yakasına dizilen bu eşsiz güzellikteki yapıların çoğu çeşitli sebeplerden dolayı günümüze kadar ulaşamamıştır. Günümüzde Boğaziçi’nde yaklaşık olarak 600 yalı bulunmaktadır. 1971 Tarihli Koruma Kararı'na göre ise, Boğaziçi'nde 89 adet 1. sınıf, 208 adet 2. sınıf ve 69 adeti 3. sınıf olmak üzere toplam 366 adet tarihi yalı mevcuttur.

Boğaziçi’nin en önemli karakteristik özelliği olan su öğesi mimari yapıyı etkilemektedir. Bu yüzden de Dünyada ki ve Türkiye’de ki yalı benzeri olabilecek su kenarı yapıları incelenmiştir. Amasya Yalıları da su kenarı yapılarına örnektir. Türk evlerinin özelliklerini de gördüğümüz yalılarda zamanla Avrupalılaşma ile birlikte farklı mimari tarzlar görülmektedir.

Yalıların çoğu özel mülkiyettir ve işlev değiştirmiştir. Günümüzde işlev değiştiren yalılar, restoran, otel, kafe ve çeşitli organizasyonlar için kullanılırken, yalılar yakından görülmektedir.

(6)

v “İşlev Değiştiren İstanbul Boğaziçi Yalıları Üzerine Bir İnceleme” adlı bu tezde günümüze kadar gelmiş on adet yalı seçilmiştir. Bu yalılar; Fuat Paşa Yalısı, Rasim Paşa Yalısı, Debreli İsmail Hakkı Paşa Yalısı, Sait Halim Paşa Yalısı, Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, Bostancıbaşı Abdullah Ağa Yalısı, Azaryan Yalısı, Şerifler Yalısı, Sadullah Paşa Yalısı ve Kuzguncuk Yalısı’dır. Seçilen bu yalıların iç mekân analizleri yapılan araştırmalar ve yerinde incelenen yapıların fotoğraflanması sonucu ortaya konmuştur.

Boğaziçi Yalılarının büyük kısmının iç mekânları değiştirilmiş, mobilyaları ve aksesuarları varisler tarafından satılmış ve orijinalleri korunamamıştır. Daha sonradan tekrar iç mimari düzenleme yapılan yalılarda mimari tarz ve dönem mobilyaları kullanılmamıştır. Modern-klasik diyebileceğimiz anlayışla donatılan mekânların oluştuğu görülmektedir. Sabit olan tavan, merdiven, duvar gibi detayların daha çok korunduğu fakat hareketli mobilyaların orijinallerinin bugün yerinde olmadığı görülmüştür. Yalıların işlev değişikliklerinin kültür mirasımızın korunması ve gelecek nesillere aktarılmasının yanı sıra geçmişten günümüze iç mekân tasarım anlayışının bu örneklerden yola çıkılarak görülebileceği sonucuna varılmıştır.

(7)

vi

ABSTRACT MASTER’S THESIS

THE İNVESTİGATİON OF THE RE-FUNCTİONED ISTANBUL BOSPHORUS WATERFRONT HOUSES

Şeyma SELÇUK

SELÇUK UNIVERSITY – HACETTEPE UNIVERSITY SOCIAL SCIENCES INSTITUTE

Department of Interior Architecture and Environmental Design

Advisor: Doç.Dr. Rabia KÖSE DOĞAN 2019, 154 Pages

Jury

Doç.Dr. Rabia KÖSE DOĞAN Prof.Dr. Meltem YILMAZ Dr.Öğr. Üyesi Emre DEMİREL

The architecture and interior spaces of İstanbul-Bosphorus waterfront houses were built in the period of Ottoman, the people living in it and the stories created by their culture has always attracted attention. Although many of these unique buildings, which are arranged on both sides of the water, have not survived due to various reasons, approximately 600 mansions are located in the Bosphorus. According to the 1971 Conservation Decree, there are 366 historical waterside houses in the Bosphorus including 89 first class, 208 second class, and 69 third class.

The water element, the most important characteristic of the Bosphorus, affects the architectural structure. Therefore, it was also examined water's edge waterside structures that may be similar to that in Turkey and in the world. Amasya mansions are the closest examples to this. In the mansions where the characteristics of Turkish houses are seen, styles with different effects are seen with Europeanization over time. It is possible to feel the changed mansions inside and out.

(8)

vii Most of the mansions are private property, while many of them have changed their functions. Today, the mansions used for restaurants, hotels, cafes and various organizations allow them to witness historical values not only for their owners but also for users.

In this thesis titled The Investigation of the Re-functioned Istanbul Bosphorus Waterfront Houses, 10 extant waterfront houses from past to today have been selected. These are “Fuat Paşa Waterfront House”, “Rasim Paşa Waterfront House”, “Debreli İsmail Hakkı Paşa Waterfront House”, “Sait Halim Paşa Waterfront House”, “Hekimbaşı Salih Efendi Waterfront House”, Bostancıbaşı Abdullah Ağa Waterfront House”, “Azaryan Waterfront House”, “Şerifler Waterfront House, “Sadullah Paşa Waterfront House” and “Kuzguncuk Waterfront House”. The interior analysis of these selected mansions was revealed as a result of the researches and the photographing of the structures examined as a case study.

Most of today's interiors of the Bosphorus waterfront houses have been modified, their furniture and accessories sold by the heirs, and the original has not been preserved. The architectural style and period furniture were not used in the Waterfront Houses which were later reorganized. It is seen that the spaces equipped with the understanding that it can be called modern-classic are formed. It has been observed that the details such as the fixed ceiling, staircase and wall are preserved more, however, the originals of the moving furniture are not in the place. In addition to preserving our cultural heritage and transferring the functional changes of the mansions to future generations, it has been concluded that the interior design approach from the past to the present can be seen from through these examples.

KeyWords: İstanbul, Bosphorus Mansion, Waterside Mansion, Yalis of the Bosphorus,

(9)

viii

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Yüksek Lisans Tez Kabul Formu ... ii

Önsöz ... iii

Özet ... iv

Abstract ... vi

Kısaltmalar ve Simgeler Sayfası ... xii

Tablolar Listesi ... xiii

Şekiller Listesi ... xv

GİRİŞ ... 1

Tezin Amacı ve Kapsamı... 2

Materyal ve Metot... 3

1. BOĞAZİÇİ YALILARI ... 4

1.1. Yalı Tanımı ... 4

2. SU KENARI YAPILARI ... 7

2.1. Dünyadaki Su Kenarı Yapıları... 8

2.2. Türkiye’deki Su Kenarı Yapıları ... 14

3. YALILARIN OLUŞUMU VE GELİŞİM TARİHİ ... 20

3.1. Yalıların Tarihi ... 20 3.1.1. Odalar ... 23 3.1.2. Sofalar ... 25 3.1.3. Geçitler ... 27 3.1.4. Merdivenler ... 27 3.1.5. Pencereler ... 28 3.1.6. Çıkmalar ... 29 3.1.7. Selsebiller ... 30

(10)

ix 3.2. Türk Evi ... 30 3.2.1. İç Dekor ... 30 3.2.2. Tavanlar ... 31 3.2.3. Renk Kullanımı ... 32 3.2.4. Üslup ... 32

4. BOĞAZİÇİ YALILARININ TARİHİ VE ÖZELLİKLERİ ... 35

4.1. Boğaziçi Tarihi ve Coğrafi Gelişimi ... 35

4.2. Boğaziçi Yalılarının Özellikleri ve Biçimi ... 37

4.3. Boğaziçi’nde Yaşam ... 40

4.4. Boğaziçi Yalılarının Gelişimi ... 44

5. BOĞAZİÇİ YALILARININ MİMARİ VE İÇ MİMARİ ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ ... 51

5.1. Fuat Paşa Yalısı – İstanbul (18. yy sonu) ... 51

5.1.1. Fuat Paşa Yalısı Tarihçesi ... 51

5.1.2. Fuat Paşa Yalısı Plan ve Özellikleri ... 53

5.1.3. Fuat Paşa Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 53

5.1.4. Fuat Paşa Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi ... 53

5.2. Rasim Paşa Yalısı (Ajia Hotel) – İstanbul (1898) ... 59

5.2.1. Rasim Paşa Yalısı Tarihçesi ... 59

5.2.2. Rasim Paşa Yalısı Plan ve Özellikleri ... 60

5.2.3. Rasim Paşa Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 60

5.2.4. Rasim Paşa Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi ... 62

5.3. Debre Mebusu İsmail Hakkı Paşa Yalısı (Bosphorus Palace Hotel) -İstanbul (19.yy İlk Çeyreği) ... 67

5.3.1. Debre Mebusu İsmail Hakkı Paşa Yalısı Tarihçesi ... 67

5.3.2. Debre Mebusu İsmail Hakkı Paşa Yalısı Plan ve Özellikleri ... 69

(11)

x 5.3.4. Debre Mebusu İsmail Hakkı Paşa Yalısı İç Mekân Özelliklerinin

İncelenmesi ... 69

5.4. Sait Halim Paşa Yalısı – İstanbul (19. Yy son çeyreği) ... 75

5.4.1. Sait Halim Paşa Yalısı Tarihçesi ... 75

5.4.2. Sait Halim Paşa Yalısı Plan ve Özellikleri ... 79

5.4.3. Sait Halim Paşa Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 80

5.4.4. Sait Halim Paşa Yalısı İç Mekân Özellikleri ... 81

5.5. Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı – İstanbul (18.yy sonu) ... 88

5.5.1. Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı Tarihçesi... 88

5.5.2. Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı Plan ve Özellikleri ... 90

5.5.3. Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 90

5.5.4. Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi ... 92

5.6. Bostancıbaşı Abdullah Ağa-Raif Paşa-Yordan Yalısı (Emirgan Sütiş)- İstanbul (19. Yy başları) ... 98

5.6.1. Bostancıbaşı Abdullah Ağa Yalısı Tarihçesi ... 98

5.6.2. Bostancıbaşı Abdullah Ağa Yalısı Plan ve Özellikleri ... 99

5.6.3. Bostancıbaşı Abdullah Ağa Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 101

5.6.4. Bostancıbaşı Abdullah Ağa Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi 101 5.7. Azaryan Yalısı (Sadberk Hanım Müzesi) – İstanbul (20. yy başı) ... 107

5.7.1. Azaryan Yalısı Tarihçesi ... 107

5.7.2. Azaryan Yalısı Plan ve Özellikleri ... 108

5.7.3. Azaryan Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 109

5.7.4. Azaryan Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi ... 110

5.8. Şerifler Yalısı – İstanbul (1790) ... 116

5.8.1. Şerifler Yalısı Tarihçesi ... 116

(12)

xi

5.8.3. Şerifler Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 119

5.8.4. Şerifler Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi ... 119

5.9. Sadullah Paşa Yalısı (Tek-Esin Vakfı) – İstanbul (18.yy ikinci yarısı)126 5.9.1. Sadullah Paşa Yalısı Tarihçesi ... 126

5.9.2. Sadullah Paşa Yalısı Plan ve Özellikleri ... 129

5.9.3. Sadullah Paşa Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 129

5.9.4. Sadullah Paşa Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi... 129

5.10. Kuzguncuk Yalısı – İstanbul (19.yy sonu) ... 136

5.10.1. Kuzguncuk Yalısı Tarihçesi ... 136

5.10.2. Kuzguncuk Yalısı Plan ve Özellikleri ... 136

5.10.3. Kuzguncuk Yalısı Mimari Biçimi ve Üslubu ... 137

5.10.4. Kuzguncuk Yalısı İç Mekân Özelliklerinin İncelenmesi ... 137

6. SONUÇ ... 143

KAYNAKÇA ... 149

(13)

xii

Kısaltmalar Ve Simgeler Sayfası

Yy.: Yüzyıl

vb.: Ve başkası ve başkaları, ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi vs.: Vesaire

(14)

xiii

TABLOLAR LİSTESİ

TABLO 1:FUAT PAŞA YALISI ... 56

TABLO 2:FUAT PAŞA YALISI ... 56

TABLO 3:FUAT PAŞA YALISI ... 58

TABLO 4: RASİM PAŞA YALISI ... 64

TABLO 5:RASİM PAŞA YALISI ... 65

TABLO 6:RASİM PAŞA YALISI ... 66

TABLO 7:DEBRE MEBUSU İSMAİL HAKKI PAŞA YALISI ... 72

TABLO 8:DEBRE MEBUSU İSMAİL HAKKI PAŞA YALISI ... 73

TABLO 9:DEBRE MEBUSU İSMAİL HAKKI PAŞA YALISI ... 74

TABLO 10: SAİT HALİM PAŞA YALISI ... 84

TABLO 11: SAİT HALİM PAŞA YALISI ... 85

TABLO 12:SAİT HALİM PAŞA YALISI ... 86

TABLO 13:SAİT HALİM PAŞA YALISI ... 87

TABLO 14: HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI... 95

TABLO 15:HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI... 96

TABLO 16:HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI... 97

TABLO 17: BOSTANCIBAŞI ABDULLAH AĞA YALISI ... 104

TABLO 18: BOSTANCIBAŞI ABDULLAH AĞA YALISI ... 105

TABLO 19:BOSTANCIBAŞI ABDULLAH AĞA YALISI ... 106

TABLO 20:AZARYAN YALISI ... 113

TABLO 21:AZARYAN YALISI ... 114

TABLO 22:AZARYAN YALISI ... 115

TABLO 23:ŞERİFLER YALISI ... 122

TABLO 24:ŞERİFLER YALISI ... 123

TABLO 25:ŞERİFLER YALISI ... 124

TABLO 26:ŞERİFLER YALISI ... 125

TABLO 27:SADULLAH PAŞA YALISI ... 132

TABLO 28:SADULLAH PAŞA YALISI ... 133

TABLO 29:SADULLAH PAŞA YALISI ... 134

(15)

xiv

TABLO 31:KUZGUNCUK YALISI ... 139

TABLO 32:KUZGUNCUK YALISI ... 140

(16)

xv

ŞEKİLLER LİSTESİ

ŞEKİL 1 :AMSTERDAM YERLEŞİMİ UYDU GÖRÜNTÜSÜ ... 9

ŞEKİL 2 :AMSTERDAM KANAL EVLERİ ... 9

ŞEKİL 3 :1639 YILINDA İNŞA EDİLEN AMSTERDAM EVİ PLAN VE GÖRÜNÜŞ ... 10

ŞEKİL 4 :AMSTERDAM ULAŞIM ŞEMASI ... 11

ŞEKİL 5 :AMASYA YALI BOYU EVLER ... 15

ŞEKİL 6 :AMASYA EVLERİNE AİT ŞEMATİK ANLATI ... 16

ŞEKİL 7 :EDİRNE SARAYI'NDA TUNCA KIYISINDA DEMİRTAŞ KASRI ... 17

ŞEKİL 8 :VEZİR KONAĞINDA YAZLIK HAVUZLU SOFA ... 18

ŞEKİL 9 :BİR ESKİ EV "MAŞALLAH"LEVHALI ... 19

ŞEKİL 10 : YALI KONUMLARI,YALI -DENİZ VE YOL İLİŞKİLERİ ... 22

ŞEKİL 11 : YALILARIN MERDİVEN ÇEŞİTLERİ -YALILARIN PLAN TİPLERİ ... 28

ŞEKİL 12 :ANADOLU HİSARI AMCAZADE HÜSEYİN PAŞA YALISI 17.YÜZYIL SONU... 34

ŞEKİL 13 :BOĞAZİÇİ HARİTASI GOOGLE MAPS GÖRÜNTÜSÜ ... 35

ŞEKİL 14 :(DOLMABAHÇE)BEŞİKTAŞ SAHİL SARAYI.3.SELİM'İN YAZLIK SARAYI. ... 38

ŞEKİL 15 :FUAT PAŞA YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 51

ŞEKİL 16 :FUAT PAŞA YALISI KAT PLANLARI ... 52

ŞEKİL 17 : FUAT PAŞA YALISI AVLU,ÇİFT KOLLU MERDİVEN VE OTEL ODASI ... 54

ŞEKİL 18 :FUAT PAŞA YALISI HAVUZ YANI CAM ODA,ISLAK MEKAN,SULTAN SUİT .. 55

ŞEKİL 19 : RASİM PAŞA YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 59

ŞEKİL 20 :RASİM PAŞA YALISI KAT PLANLARI ... 61

ŞEKİL 21: RASİM PAŞA YALISI (AJİA HOTEL) RESEPSİYON ALANI, MERDİVEN, OTEL ODASI ... 62

ŞEKİL 22 :RASİM PAŞA YALISI KAT HOLÜ,MEZZANİNE DELUXE SUİTE,OTEL ODASI .. 62

ŞEKİL 23 :DEBRE MEBUSU İSMAİL HAKKI PAŞA YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 67

ŞEKİL 24 :DEBRE MEBUSU İSMAİL HAKKI PAŞA YALISI KAT PLANLARI ... 68

ŞEKİL 25 : DEBRE MEBUSU İSMAİL HAKKI EFENDİ YALISI MERDİVENİ ... 70

ŞEKİL 26 :DEBRE MEBUSU İSMAİL HAKKI EFENDİ YALISI (BOPSHORUS PALACE HOTEL) BEKLEME ALANI,ISLAK MEKAN,BOSPHORUS GARDEN ODA ... 71

ŞEKİL 27 : SAİT HALİM PAŞA YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 75

(17)

xvi

ŞEKİL 29 :SAİT HALİM PAŞA YALISI 1982RESTORASYONUNDAN ÖNCEKİ GÖRÜNÜŞ VE

KESİT ... 78

ŞEKİL 30 :SAİT HALİM PAŞA YALISI GİRİŞ BEKLEME,ISLAK MEKÂN,ÇALIŞMA ODASI 82

ŞEKİL 31 :HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 88

ŞEKİL 32 : HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI DOĞU GÖRÜNÜŞÜ (ERDENEN,2006) ... 91

ŞEKİL 33 :HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI 1987YILI RÖLEVE PLANI (ERDENEN,2006.)

... 92

ŞEKİL 34 :HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI ZEMİN KAT SALON,MERDİVE VE ZEMİN KAT

ODA ... 93

ŞEKİL 35 :İÇERİSİNDE HEKİMBAŞI SALİH EFENDİYE AİT EŞYALARIN BULUNDUĞU YATAK ODASI ... 94

ŞEKİL 36 :BOSTANCIBAŞI ABDULLAH AĞA YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 98

ŞEKİL 37 :BOSTANCIBAŞI ABDULLAH AĞA YALISI KAT PLANLARI ... 100

ŞEKİL 38 :BOSTANCIBAŞI ABDULLAH AĞA ZEMİN KAT BAHÇEDEN GİRİŞ,MERDİVEN VE

SEDİRLİ ALAN ... 101

ŞEKİL 39 :BOSTANCIBAŞI ABDULLAH AĞA YALISI 1.KAT SOFA, ISLAK MEKAN VE SALON

... 102

ŞEKİL 40 :AZARYAN YALISI (SADBERK HANIM MÜZESİ)BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 107

ŞEKİL 41 :AZARYAN YALISI CEPHE ÇİZİMİ ... 109

ŞEKİL 42 :AZARYAN YALISI MERDİVEN ALTI GİRİŞ, MERDİVEN VE AİLEYE AİT TABLOLARIN BULUNDUĞU ODA ... 110

ŞEKİL 43 : AZARYAN YALISI MÜZE HEDİYELİK EŞYA SATIŞ YERİ, ESKİ DOLAP VE

SANDALYE ... 111

ŞEKİL 44 :ŞERİFLER YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 116

ŞEKİL 45 :ŞERİFLER YALISI ZEMİN KAT VE TAVAN PLANI ... 118

ŞEKİL 46 :SOLDA ŞERİFLER YALISI YEMEK ODASINDAN SALONA GEÇİŞ,SALON GİRİŞ VE

MERMER HAVUZ ... 120

ŞEKİL 47 :ŞERİFLER YALISI GİRİŞ,ISLAK MEKÂN VE BAŞODA ... 121

ŞEKİL 48 :SADULLAH PAŞA YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 126

ŞEKİL 49 :SADULLAH PAŞA YALISI SOFA ETRAFINDAKİ EYVANLARDAN BİRİNE AİT SEDİR

ALANI ... 127

(18)

xvii

ŞEKİL 51 :SADULLAH PAŞA YALISI ÜST KAT SOFA ALANI OVAL PLAN TİPİNDE AHŞAP

KABURGALI TAVAN VE DUVARLARI BEZEMELİ ODA ... 130

ŞEKİL 52 :KUZGUNCUK YALISI BOĞAZİÇİ GÖRÜNÜMÜ ... 136

ŞEKİL 53 : KUZGUNCUK YALISI GİRİŞ,MERDİVEN VE 1.KAT ODA ... 137

(19)

1

GİRİŞ

Hazırlanan tez kapsamında iki çeşit materyal kullanılmıştır. Bunlardan ilki araştırılan konuyla ilgili teorik bilgilerin ve görsellerin elde edildiği; kitap kaynakları, yapıya ait özel kitaplar, tez çalışmaları, mimarlık ve iç mimarlık dergileri, yayınlanan makaleler, internet kaynaklarıdır. Bu kaynaklardan elde edilen bilgiler belirli kriterler doğrultusunda incelenmiş konuya uygunluk derecelerine göre sıralanmıştır.

Tez çalışmasında uygulanan ikinci materyal ise İstanbul-Boğaziçi Yalılarının Avrupa ve Asya Yakasında bulunan ve işlev değiştiren, on adet yalının yerinde tespiti, fotoğraflanması varsa ilgili kişiler ile görüşülerek analiz edilmesidir.

Tez çalışmasında izlenen metot gözlem ve tespit çalışmalarından meydana gelmektedir. Araştırılan konu ile ilgili teorik bilgilerin ve görsellerin elde edinildiği, tez çalışmaları, yayınlar, mimarlık ve iç mimarlık dergileri, makaleler ve internet kaynaklarından elde edilen bilgiler ve gözlemler sonucunda konu ile ilgili analiz çalışmaları yapılmıştır.

Tez çalışmasının birinci bölümünde, “Boğaziçi Yalıları”; ikinci bölümünde, “Su Kenarı Yapıları”; üçüncü bölümünde, “Yalıların Oluşumu ve Gelişim Tarihi”; dördüncü bölümünde, “Boğaziçi Yalılarının Tarihi ve Özellikleri”; beşinci bölümünde, “Boğaziçi Yalılarının Analizi” başlıkları adı altında, araştırma, gözlem ve tespit çalışmaları uygulanmıştır.

Gözlem çalışması, seçilen yalıların yerinde incelenmesi ile gerçekleştirilmiştir. Yalılar bu bağlamda detaylı bir şekilde incelenmiştir. Özellikle de iç mekân birimleri ayrı ayrı yerinde incelenmiş, fotoğraflanmıştır. Yalılar ile ilgili Boğaziçi turuna katılarak, yapıların dış mekân fotoğraflanmış ve yapılar hakkında tarihi bilgiler alınmıştır. Toplanan bütün bu bilgiler ışığında yalıların iç mekân analizi yapılmıştır.

Tezin son bölümünde, seçilen on yalı ile ilgili yapım yılı ve tarihi sürecini içeren, araştırma sürecinde düzenlenmiş tablolara yer verilmiştir. İlgili tablolarda yalıların mevcut durumu ve günümüz hali fotoğrafları bulunmaktadır. Tablo üzerinden yapılan analizler sonuç kısmına eklenmiştir.

(20)

2

Tezin Amacı ve Kapsamı

İstanbul Boğaziçi yalılarının her biri kendi başına tarihi bir değer taşımaktadır. Yapılan çalışmalar ve incelemeler sonucunda anlaşılmıştır ki bu tarihi yapılar için mevcut çalışmalar yeterli değildir. Farklı meslek dalları ve konularda yapılan çalışmalar bulunsa da günümüz şartları değerlendirildiğinde kendi içlerinde iç mekân analizleri bulunmamaktadır.

Tez kapsamında görülmektedir ki çeşitli sebepler ve şartlar sonucu işlev değiştiren yalıların iç mekânlarında da değişimler söz konusudur. Tarihi yapılar olan yalılar için koruma kavramı, günün koşullarına uyularak seçilen işlev değişiklileri ile de yorumlanabilmektedir. Yapılar için seçilen işlev, iç mekânlarda etkilerini göstermekte ve sadece korunabilir alanlar bırakılarak, günümüz tasarım anlayışı ile birlikte tekrar tasarlanmaktadır.

Bu çalışma, İstanbul Boğaziçi yalılarının günümüz iç mekân analizleri üzerinden tarihi yapıyı değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Buradan yola çıkarak, çoğu işlev değiştiren ve İstanbul Boğaziçi’nde Avrupa ve Anadolu Yakası’nda bulunan on adet tarihi yalı, alan çalışması yapılarak incelenmiştir. Bu bağlamda seçilen Boğaziçi yalıları özgün mimari yapısı incelenerek, belirtilen amaçlar doğrultusunda mekânsal olarak analiz edilmiştir.

(21)

3

Materyal ve Metot

Tez kapsamında iki tür materyal kullanılmıştır. Bunlardan ilki teorik ve görsel bilgi ağırlıklı konuyla ilgili yayınlar, tez çalışmaları, ders notları, mimari ve iç mimari dergiler ile internet kaynaklarıdır. Taranan ve incelenen bilgiler, bir süzgeçten geçirilerek genelden özele doğru sıralanmıştır.

İkinci materyal ise İstanbul-Boğaziçi Yalılarının Avrupa ve Asya Yakasında bulunan ve işlev değiştiren, on adet yalının yerinde tespiti, fotoğraflanması varsa ilgili kişiler ile görüşülerek analiz edilmesidir.

Tez çalışmasında izlenen metot gözlem ve tespitten oluşmaktadır. Konu ile ilgili yayınlar, tez çalışmaları, ders notları, mimari ve iç mimari dergiler ile internet kaynaklarından yararlanılarak yapılan araştırmalar sonucunda, tespit çalışması yapılmıştır.

Tezin birinci bölümünde, “Boğaziçi Yalılarının Tanımı ”; ikinci bölümünde, “Dünya’da ve Türkiye’deki Su Kenarı Yapıları”; üçüncü bölümde, “Yalıların Oluşumu ve Gelişim Tarihi”; dördüncü bölümde, “Boğaziçi Yalıları”; beşinci bölümde, “Boğaziçi Yalılarının Analizi” araştırma ve tespit çalışmalarıyla oluşturulmuştur. Tezin son bölümü olan ekler bölümünde, seçilen on yalı ile ilgili yapım yılı ve tarihi sürecini içeren, araştırma sürecinde düzenlenmiş tablolara yer verilmiştir. İlgili tablolarda yalıların mevcut durumu ve günümüz hali fotoğrafları bulunmaktadır.

Çalışmanın ilk dört bölümü detaylı bir literatür incelemesinden oluşmaktadır. Yalıların tarihsel gelişimi ve günümüze kadar hayatta kalan yalıların plan, mimari biçimleri ve iç mekân analizleri örnekler kapsamında incelenmiştir.

Beşinci bölümde, seçilen yalıların özgün yapısına yer verildiği gibi, işlev değiştirmiş ve bugünkü kullanımı üzerinden yapılan analizleri de bulunmaktadır. Düzenlenen tablolar ile bu bölüm desteklenmiştir.

(22)

4

1. BOĞAZİÇİ YALILARI

“Boğaziçi’nin kendine mahsus güzelliklerinden biri; Yalılar! Kimi taştan, kimi tahtadan; kimi taze renkli, kimi yorgun yüzlü, bin bir biçimli yalılar!.. Bunlar iki kıyı boyunca kâh denizin ta üstündeler; kâh kendi rıhtlarının kenarındalar ve kâh dar bir caddenin berisindeler…” (Ünaydın, 1938 s. 39) 1.1. Yalı Tanımı

Yalı: (1)(Osm. sahil, kenar) denizin yaladığı yer, yani sahil demektir. Deniz

kenarında olan ev ve konaklara da denir. Böyle deniz kenarında olan saraylara “yalısaray” veya “sahilsaray” tabir olunur. İstanbul’da Sirkeci’de “Yalıköşkü” denilen böyle bir saray vardır. (2) (Osm. Sahilhane) deniz kenarında bulunan ikametgâh. (Arseven, 1975)

Yalı kelimesinin kökenine ilişkin iki ayrı görüş olmasına karşın, kelimenin taşıdığı anlam tüm sözlüklerde aynıdır. Kelime coğrafi olarak “kıyı” ve mimari olarak da “kıyıda yapılan ev” anlamını taşır. Bugün yalı kelimesi aklımızda ilk olarak Boğaziçi’ni çağrıştırmaktadır. Yalı olarak tanımlanabilecek yapı örneklerinin yalnız Boğaziçi’nde olmasından değil, yalı mimarisinin gelişmesine olanak tanıyan önemli sosyal ve çevre özelliklerinin burada olmasından kaynaklanmaktadır. Eldem de aynı konuya dikkat çeker. (Eldem, 1984) Yalı, kelime anlamı olarak geçmişte kıyı anlamını içermiştir.(Sakaoğlu, 2012)

Pek çok yabancı dile vakıf olan Şemsettin Sami (1877 ve sonrasın da) yayınladığı Kamus-i Türki’de “yalı” kelimesinin, Bizans/Rum kökenli olduğunu belirtmiştir. Mimarlık Tarihi profesörü Behçet Ünsal da bu etimolojiye katılıyor. Yunanca (Yalos) yalı karşılığıdır. Yalı: (ing: shore; fr: bord, rive, rivage; alm: strand, küste, strandvilla) (I); (yalmak/yalamak) ve (su kıyısında yapılan yazlık köşk) anlamlarında özetleniyor (II). (Erdenen, 2006 )

Yalı, suyu yalayan kâşanelere denir. Köşk ise suyla irtibatı olmayan malikânelerdir. Eğer yalının boyutları küçükse sahilhane, saray büyüklüğünde azametliyse sahilsaray denir. En küçüğü sahilhane, ortancası yalı, en büyüğü sahilsaray. Hepsine yalı deyip geçmek adet olmuş. (Şimşek, 2011)

(23)

5 Yalılar yalnız Boğaziçi’ne özgü bir bina tipi değildir. İstanbul’da Haliç’te, Edirne’de Kirişhane, Selanik’te Tophane sahili ve ötesinde, Amasya’da ırmak üzerine yalılar vardır. 19. Yüzyıl sonlarına doğru İzmir, İskenderun ve Beyrut’ta sahil boyu kordonlar şeklinde düzenlenmiş, deniz doldurularak rıhtım çekilmiş ve ilave edilen sahil boyu üzerine evler yapılmıştır. Fakat bunları yalı grubu içine alamayız. Böyle olduğu halde kuşkusuz yalı denildiği zaman her şeyden evvel Boğaziçi Yalıları akla gelmektedir. 18. ve 19. yy bostancı defterleri büyüklüklerini gözetmeden sahilde olan binalara “yalı” derken, gayri Müslimlerinkine “ev” veya “hane” der. (Eldem, 1984)

Yalılar aslında ev ve konaklardan az farklıdır. Özellikleri; önlerinde rıhtım olduğu halde deniz üstünde olmaları veya ”leb-i derya” denilen şekilde, yani doğrudan doğruya sahil rıhtımı üzerinde ve hatta deniz üzerine çıkmalı ve taşkın olmalarıdır. (Eldem, 1984)

Boğazdaki yalılar, teknelerin yaşanabileceği iskeleleri ve kayıkhaneleriyle son derece zarif, ahşap binalar olarak inşa edilmiş. Osmanlı’da kullanılan “Sahilhane” nin karşılığı olan “Yalı” Yunanca’da “deniz kıyısı” anlamında bir kelime olan Aegialos’tan türemiş. Şehrin Boğaz Bölgesindeki yapılaşma, Bizans döneminde manastırlar ve balıkçı köyleriyle başlamış. Özellikle Lale Devri’nden sonra Boğaz gerdanlığının üzerine inci gibi yalılar dizilmiş. Günümüze ulaşanların çoğu XXI. Ve XX. Yüzyıldan kalma. Ne yazık ki buradaki arazilerin değer kazanmasıyla bir kısmı yıkılmış bir kısmı da nedeni belirsiz yangınlarda kül olmuş. Yalılara güzelliklerinden dolayı “Boğaz’ın İncileri” ismi takılmış. (Tonguç ve Yale, 2012)

Osmanlı döneminde sırtlarını yemyeşil korulara yaslamış bembeyaz yalılar, önlerinden akıp giden masmavi Boğaz’la bir renk armonisi oluştururlar, adeta tabiatın doğal bir parçası haline gelirlerdi. Yalının suyla irtibatının kesilmemesi çok önemliydi. Zaten Boğaz’la arasında yolgeçen yalıların ismi bile değişir,”sahilhane” olurdu. Yalılara nazaran öyle çok şeyden mahrumdular ki sahilhaneler… Yalılarda denize doğru uzantılı olan ve adeta suyun üstünde bir gemi gibi duran cumbalardan balık tutma şansınız vardır. Kazıkların üzerinde duran yalıların deniz etrafındaki odasında, halıyı kaldırıp ahşap kapağı açıyor ve denize girebiliyordunuz. Yalıların altında kayıkhaneler vardı, kayıkla yalının kapısına kadar gelinebiliyordu. Yalıda yaşayanlar denizde sandallarla geçen satıcılardan da alışveriş yaparlardı. (Şimşek, 2011)

(24)

6 Boğaziçi’nde, Cumhuriyet’ten sonra toplumsal ve aile hayatındaki değişim gibi yalı yaşantısı da değişerek geleneksellikten uzaklaşmıştır. Osmanlı döneminde yalı, yalnızca denize uzanan, ya da rıhtımı olan, haremlik ve selamlık mekânlarından oluşan bir yapı değildir. Saray geleneğinin bir uzantısı olarak, haremlik ve selamlıktan başka, hizmetlilerin konakladığı bölümler ve mutfak ayrı bir yapı olarak bahçede yer almaktadır. (Yazıcıoğlu, 1987)

Yalılar, sultan konutu, sâhilsaray olarak ortaya çıkmıştır. Yalıların zengin kesime hitap etmesinin sebebi ise, karayolu bulunmaması nedeniyle insan gücüne dayanan pahalı, zaman alan kayıklarla yapılan deniz ulaşımının olmasıdır. Yalıların içinde, günümüzde kapatılarak depo veya servis alanı olarak yalıya dâhil edilerek kullanılan kayıkhaneler bulunmaktaydı. Aristokratlar yalıları ısınma probleminden ötürü, yazlık konut olarak tasarlamışlardır. (Paker, 2009)

Sultan II. Mahmud döneminde yaşamış olan Bostancıbaşı Abdullah Ağa’nın defterine göre Boğaziçi’nde yalılar toplam dört yüz kırk beş taneydi. Şu an Boğaziçi’nde tam üç yüz almış altı tanedir. Tarihi olmayanlarla beraber bu sayı altı yüzü geçer. 1971 tarihli koruma kararına göre 1. Sınıf tarihi yalıların hem dışı hem içi korunacak; 2. Sınıf tarihi yalıların dışı korunacak, içinde değişiklik yapılabilir; 3. Sınıf tarihi yalıların (izin almak şartıyla) hem dışında hem içinde değişiklik yapılabilir. Bu koruma kararına göre Rumeli sahillerinde yüz yetmiş üç, Anadolu sahillerinde yüz doksan üç tarihi yalı vardır. Anadolu sahillerinde 42 adet 1. sınıf, 104 adet 2. sınıf, 47 adet 3. sınıf tarihi yalı bulunmaktadır. Rumeli sahillerinde ise 47 adet 1. sınıf, 104 adet 2. sınıf, 22 adet 3. sınıf tarihi yalı bulunmaktadır. Böylece bütün Boğaziçi’nde toplam 89 adet 1. sınıf, 208 adet 2. sınıf, 69 adet 3. sınıf tarihi yalı mevcuttur.

Semtler paylaşılmıştı Boğaziçi’nde. Şehzade, sultan ve hanedan mensupları istedikleri yerde yalı, köşk, kasır, kâşane, saray yaptırabilirlerdi. Genellikle Beşiktaş, Ortaköy ve Kuruçeşme sahillerini tercih ettiler. Sadrazamlar, vezirler ve divan üyeleri Bebek’te, ilmiye sınıfı Rumelihisarı’nda, Hristiyanları ve Yahudiler Arnavutköy ve Kuzguncukta, zengin Rumlar, Avrupalı diplomatlar ve Ermeniler Yeniköy, Tarabya ve Büyükdere’de, din adamları ve ilim adamları Beylerbeyi’nde otururlardı.

(25)

7 Yalıların renkleri de belirlenmişti. “Aşı rengi” denilen kırmızı renkli yalılar devlet mensubu olanların, açık renkli yalılar Müslümanların, gri ve tonlarındaki yalılar gayrimüslimlerin yalılarıydı. Bu kurallara uymayanların yalılarına el konulur. Kendileri de sürgüne gönderilirdi. (Şimşek, 2010)

2. SU KENARI YAPILARI

Su kenarı yapıları kanal, ırmak, deniz gibi su öğelerinin paralelinde topoğrafya, manzara, ulaşım, kültür, toplum yapısı, konum vb. coğrafi ve beşeri parametrelerin dikkate alınmasıyla ortaya çıkmıştır. Coğrafi, beşeri girdiler yapı morfolojisi ve işlevi hakkında farklılıklar ortaya çıkarmış, çeşitlilikle ortaya çıkan siluetlerle zenginleşmiştir. Bu farklılıklar geçmişte ve günümüzde şehir estetiğinin oluşmasına katkı sağlamıştır. Ülke, şehir, mahalle, sokak vs. makrodan mikroya bölgenin tanıtılmasına ve isimlendirilmesinde etkili olmuşlardır. Günümüzde bu yapılar özgün işlevlerinde kullanıldığı gibi işlev değişikliğiyle, yapıların yaşaması ve gelecek nesillere aktarılması amacıyla korunmaktadır. Dünyada ve ülkemizde korunan bu yapılar şehir turizminin artmasına katkı sağlamaktadır.

Ülkemizde su kenarı yapıları Edirne, Amasya ve İstanbul kentlerinde bulunmaktadır. Kent olarak tarihteki ünlü şahsiyetlerden Napolyon'un ifadesiyle “Dünya bir tek ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu.”, Alphonse de Lamartine'n ifadesiyle “Dünyaya bir kez bakma imkânın olacaksa sadece İstanbul'dan bak”, Gyllius'un ifadesiyle ise “Tüm şehirler ölümlüdür İstanbul hariç”, gibi söylemleriyle de İstanbul şehrinin önemini anlatmaktadır. Bölgesel olarak, Dünya Ülkelerinde Bosphorus Mansion olarak anılan ‘’Boğaziçi Yalıları’’ öne çıkmaktadır.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde ve bölgelerinde su kenarı yapılarını görmek mümkündür. Bunlar kendi kimlik ve kültürlerine göre gelişme göstermiş zaman içerisinde şekillenmiş yapılardır. Boğaziçi’nin kendine has mimarisine başka bir şehir veya ülkede rastlamak mümkün değildir. Kendine özgü bir yapılaşması mevcuttur. Nitekim Boğaziçi mimarisine çok yakın Türkiye’de ve Dünyada su yapısı olması yönüyle benzerlik gösteren örnekler verilebilmektedir.

(26)

8

2.1. Dünyadaki Su Kenarı Yapıları

Dünyanın birçok ülkesinde su kenarı yapısına rastlanmaktadır. Bunlar arasında Venedik ve Amsterdam gibi kentler örnek gösterilebilir. Bu şehirlerde yapay kanallar üzerinde insanların dışarıdan müdahaleleri sonucu oluşturulmuş su ve kent ilişkisi görülmektedir. Bu etkenler oluşan yapıların mimarisine de yansımaktadır.

İnsanın doğa ile ilişkisinde suyun önemi mimari tasarımlara yansımakta ve onları biçimlendirmektedir. Bruno Zevi “Mimari biçim ile coğrafi koşullar ilişkilendirilebilir.” derken kültür ve yaşam biçiminin yanında doğal coğrafyanın sağladığı uyumda önemli bir etki oluşturmaktadır. Su ile kara arasına sınır çeken kıyılar doğada mekânı tanımlayan elemanların mimari tasarımlara nasıl yansıdığını göstermektedir.

Burada önemli olan görmek duyusu değil onun yerine duymak ve hissetmektir. Pallasmaa’nın tenin gözleri kitabındaki ifadesi gibi “Mimari mekân fiziksel mekândan ziyade yaşanan mekândır ve yaşanan mekân geometriyi ve ölçülebilirliği daima aşar.” (Pallasmaa, 2011)

Şekil 1: Amsterdam Halk Kütüphanesi ve Kıyı şeridinden Görünüm

Kaynak: URL 4

Bir başka su kenti, yapay kanallar üzerine kurulu olan Amsterdam’dır. Hollanda’nın suyun etkisi altındaki bölgelerinde gelişen kent, tarihsel süreç içinde suyla ilişkili konumunun yarattığı avantajları kullanarak önemli bir merkez konumuna gelmiştir.

(27)

9

Şekil 1 : Amsterdam Yerleşimi Uydu Görüntüsü

Kaynak: URL5

Buradaki yapılar üçgen alınlıkları ile sırt sırta yaslanan ve ana cephelerini kanala yönelten sıra evlerden oluşmaktadır. Nüfusun yarısından fazlası deniz seviyesinin altındaki alanlarda yaşamaktadır. Hollandalılar “Tanrı dünyayı yarattı, ama Hollanda’yı Hollandalılar yarattı” derken su baskınlarına karşı açılan kanalların yani doğaya müdahalenin bir kenti nasıl şekillendirdiğini göstermektedir. Amsterdam evleri yapay kanallar üzerindeki su yerleşimi ile ülke imajını yansıtmaktadır. Genellikle varlıklı kent zenginlerinin oturduğu bu evler şimdilerde otel veya müze olarak kullanılmaktadır.

Şekil 2 : Amsterdam Kanal Evleri

(28)

10

Şekil 3 : 1639 yılında inşa edilen Amsterdam Evi Plan ve Görünüş

Kaynak: URL 6

“Tipik kanal evi, hem ticari hem de konut alanları sağlamıştır. Şekil 4, Hollandalı mimar Philip Vingboons tarafından tasarlanan bir kanal evi projesidir. Binanın önü perakende, ofis, depolama ve/veya ticaret faaliyetleri için kullanılmıştır. Yerleşim alanı binanın arka tarafında yer almakta olup, yoğun suyollarından soluk almayı ve muhteşem bir bahçeye açılmasını sağlamaktadır. Her bölgeye kendi merdiveni ile hizmet verildi. Merdivenlerin ünlü dar ayak izi taban alanını maksimize etti. Mobilya ve diğer büyük eşyalar binanın dış tarafına takılı kancalar kullanılarak üst seviyelere çekilmiştir.”

Zamanla, Amsterdam’ın kanal evlerinin birçoğu otellere, evlere ve ofis binalarına dönüştürüldü. Bununla birlikte, Vingboons ve diğer erken Hollandalı mimarlar tarafından tasarlanan iş /canlı binalar bugünün genişleyen girişimci ve küçük işletme sektörleri için ideal olabilir.

(29)

11

Şekil 4 : Amsterdam Ulaşım Şeması

Kaynak: URL7

Planda görüldüğü gibi; su yolları ulaşımını otobüs, tramvay ve metro sistemleri tamamlamaktadır. Amsterdam’da 600’den fazla köprü bulunmaktadır. Kanallar üzerinde ulaşım (yaya-taşıt) köprüler ile yapılır. Venedik ve Amsterdam yaya odaklı bir kent tasarımıdır.

“Kuzeyin Venedik’i” olarak adlandırılan Amsterdam bu tanımı 1500‘den fazla köprü ve mimarisi ile birlikte popüler bir turizm merkezi olan bir Avrupa kentidir. Tarihi 13.yy küçük bir balıkçı kenti olarak başlayan Amsterdam 14.yy’da bot inşası ve bira yapımı ile gelişmekte olan ekonomisine bağlıdır. 15.yy ‘da ise İspanyolların Antwerp’i alması ile birçok zengin Yahudi Amsterdam’a kaçmıştır. Dünyanın ilk çok uluslu şirketi kurulmuş ve Amsterdam Altın Çağ olarak anılan dönem başlamış olmaktadır. 17.yy’a gelindiğinde ise ticaretin gelişmesi ile birlikte birçok göç almış ve nüfus hızla artmıştır. Artan bu zengin nüfus için kanallar ve konaklar inşa edilmiştir. Dar tuğla cepheli dört veya beş katlı bu kanal evlerinin yapımında birçok mimar ve ressam çalışmış ve kente şimdiki kimliğini kazandırmışlardır.

Kanal evleri basık tavanlı yapılmıştır. Bu servis mekânları, mutfak ve hizmetliler için düşünülmüştür. Birinci kat ise merdiven ile çıkılan bir ana girişi oluşturur. Yüksek tavanlı olan bu katta karşılama mekânları ve salonlar vardır. Bu kısım daha gösterişli tasarlanmış ve içerisi sanat eserleriyle doldurulmuştur. Bir üst katta ise ev sahiplerinin odaları ve son katlarda ise hizmetli odaları düşünülmüştür. Dar ve dik merdivenli bu

(30)

12 evlerde eşya taşımakta oldukça zor olduğundan evlerin cephesine kancalar yerleştirilmiş ve eşyalar buradan taşınmışlardır. Kanallar boyunca su üzerinde birçok yüzen evde bulunmaktadır. 20.yy’da şehir planlaması daha da geliştirilerek şehir büyütülmüştür.

İtalyanca Venezia, Latince Venetia ismiyle anılan şehir Adriya denizinin en uç noktasında birçok sayıda adalar üstünde kurulmuştur. Bu adalar arasındaki ulaşım kanallarla sağlanır. Sayısı 160’ı bulan kanallar şehrin en karakteristik özelliğini teşkil eder; bunların içinde Büyük Kanal (Canal Grande) şehri “S” biçiminde ortadan böler. (Pedani, 2013)

Venedik’in omurgasını oluşturan büyük kanalın her iki kıyısında da konutlar, antrepolar ve kamu binaları yer alır. Bu binaların birçoğu Venedik’in ticaretin başkenti olduğu dönemde varlıklı aileler tarafından yaptırılmıştır. Binalar günümüzde de bu ailelerin isimleriyle anılırlar hatta yüzyılladır sahipleri olanlarda bulunmaktadır.

“Kareye yakın dikdörtgen planlıdırlar. Giriş kat rustik taşlarla kaplanmış, diğer katlar ise sütunlarla bölünmüş pencereli bir cephe düzeni gösterirler. Girişe yerleştirilen yarım daire kemerli kapı açıklıkları, hem dışarıyla bağlantı sağlar, hem de gelen veya gidecek olan malların yüklenmesinin yapıldığı yerlerdir. Giriş katları genel olarak depo olarak kullanılır. İkinci kat ise tüccar ve ailesine aittir: özellikle giriş kapısı üzerindeki odalar. Bazen bu bölümün balkonlu da düzenlendiği görülür.” (Dirim, 2005)

Venedik “sular şehri” ya da “rüya kent” olarak anılmaktadır. Karadan gelebilecek tehlikelere karşı inşa edilen şehir 6.yy’dan önce lagünün kazıklar üzerine kurulmuştur. Geniş yollar elde edebilmek için kanalları kapatışlar ve “campo” dedikleri meydanları elde etmişlerdir. Venedik’te ulaşım sadece gondollar ile sağlanmaktadır. Çünkü tipik bir kanal 4-5 m arasında değişmektedir. Venedik ana karaya uzaklığı 4 km’dir. Ulaşım ise deniz, demiryolu ve karayolu ile sağlanmaktadır.

Venedik, Doğu Akdeniz üzerinde hâkimiyetini geliştirdikçe daha da büyür ve bu büyüme, şehrin mimari anlamda şekillenmesine yol açar. Şehrin soylularının kendilerine yaptırdıkları evler, klasik Venedik mimarisinin en güzel örnekleri olarak bugün de hala varlıklarını sürdürmektedir. Venedik mimarisi ile yapılmış bir ev, sadeliği ve gösterişten uzak hali ile dikkat çeker. Klasik bir soylu Venediklinin evi, genellikle iki kattan ibarettir. Evin, biri karadan biri denizden olmak üzere, iki tane girişi bulunur. Giriş katına deniz

(31)

13 yoluyla mallarını getiren Venedikli tüccarlar, bu malları aynı katta bulunan depolarına yerleştirirler. Evin birinci katında ise sağlı-sollu ev halkının odalarına açılan ve evin sonuna kadar uzanan bir salon yer alır. Bu büyük salon genellikle soyluların verdikleri davetlerde, balo salonu olarak ya da misafirlerini ağırladıkları yer olarak kullanılırdı. Murano camından büyük lambalar, aynalar, doğu stili vazolar, biblolar ve buna benzer eşyalar ile süslenen salon, ev sahibinin zenginliğinden ve soyluluğundan izler taşır. Büyük kanala bakan geniş pencereler, salonun dekorasyonunu tamamlar. Evlerin tavanı oldukça yüksek ve ferah, pencereleri ise yapıldığı dönemin stilini belli edecek şekilde sade bir zarifliktedir. Pencerelerin zarafeti, genellikle yeşil bazen de kahverengi ve açık mavi tonlarında kepenkler ile tamamlanır. Venedikliler bu kepenklere “Venezian” diyorlar. Bunların kendine has bir açılıp kapanma sistemi var. Açıldığında da kapakların duvara bağlı kalmasını sağlayan minik başları var.

Venedik evleri genellikle pastel renklidir ve denizde kalan kısımlarında tuğlalar dikkat çeker. Evler orijinalliğinin korunması açısından eskiliği muhafaza edilerek restore edilir. Sadece Burano Adası buna istisna olarak, sarhoş balıkçılar söylencesini destekler şekilde, düzenli aralıklarla rengârenk boyanmıştır. Burano renkliliği ile Venedik ise sadeliği ile güzeldir. Şehre uzun süreli baktığınızda kanalların da rengi olan su yeşilinin hâkimiyetini görürsünüz. Venedik’e turist olarak gelen biri, muhtemelen bitki örtüsünün yoksunluğundan şikâyet edecektir. Oysaki bu küçücük şehrin, kendine yetecek kadar yeşil alanı da bulunmaktadır. Genellikle her soylu evinin iç kısmında gözlerden uzak biçimde bir bahçesi, minicik bir süs havuzu bulunur. Bunların çoğu özel mülkiyet olduğu için ziyarete açık değildir. Büyük mimari yapılar üzerinde ya da birkaç önemli meydanda mutlaka heykeller de bulunur. Şehrin sembolü olan San Marco’nun kanatlı aslanı Venedik’te birçok noktada bulunmaktadır. Santi Giovanni e Paolo Meydanı’nda bulunan Verlacchio’nun Bartolome Colleoni adlı atlısı, şehrin en ünlü heykellerinden biridir. (Mumcu, 2013)

(32)

14

2.2. Türkiye’deki Su Kenarı Yapıları

Ülkemizdeki su yapıları denilince akla gelenlerden ilki kuşkusuz bir benzeri daha olmayan, kendine has coğrafyası ile Boğaziçi kıyılarında bulunan yalılardır. Yahya Kemal “ Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir” der. Osmanlı dönemi ürünü olan kıyı çizgisini biçimlendiren yalılar su ile birlikte şekillenmiş Boğaziçi kültürü olarak adlandırılan yaşam biçimi ile de Boğaziçi Yalı mimarisi insan eli şekillenmiş bugüne de eşsiz güzellikteki eserleri inceleme ve tanıma imkânı sunulmuştur. Tez başlığı olan “Boğaziçi Yalıları İç Mekân Analizi” olmasından dolayı bu kısım tezin ilerleyen bölümlerinde daha detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

İstanbul Boğaziçi’ndeki su kenarı yapılarının bir benzeri de Amasya, Edirne ve Antakya da bulunmaktadır. Kendine özgü mimari bir geleneğe sahip olan, tarihin en büyük sultanlarına okul olmuş şehzadeler şehri Amasya, tarihi yapıları, kültür birikimi ve günümüze kadar ulaşan muhteşem eserleri ile bir kültür diyarıdır. Asırlar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İçinden ırmak geçen şehir için “Amasya o şehirdir ki, tenhasında bir at eşelense, toynağı bir medeniyete dokunur.” denilmiştir. Bir farklı sözde Strabon Amasya için “benim kentim” demiştir. Osmanlı sivil mimarisinin bütün özelliklerini taşıyan Yalıboyu evleri, Yeşilırmak’ın kuzeyinde yer alan ve İstasyon Köprüsü ile Hükümet Köprüsü arasında kalan konut bölgesinde bulunmaktadır.

Amasya evlerinden günümüze kalmış olanlar daha çok 19.yy’a aittir. Amasya’nın 1. Derece deprem bölgesinde yer almaktadır. Çeşitli zamanlarda yangın ve de zaman zaman sel felaketleri konutları yapısal anlamda olumsuz yönde etkilemiştir. Yalıboyu evlerinde kullanılan malzemeler ve ahşabın doğal yapısı gereği uzun ömürlü olmayışı sebebiyle çoğu günümüze kadar ulaşamamıştır. Evleri, Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararıyla tescilli olup, 2 numaralı sit alanı içinde bulunmaktadır. Çoğu restorasyon geçiren evler korunmaktadır. Günümüzde bu evlerin bir kısmı pansiyon, otel ve restoran olarak kullanılmaktadır.

(33)

15 1900 yıllarına ait fotoğraflarda doğudan başlamak üzere; Hükümet Köprüsü’yle Alçak Köprü arasında 12 adet, Alçak Köprü ile Magdenus Köprüsü arasında 23 adet, Magdenus ile İstasyon Köprüsü arasında 24 adet ev tespit edilmiştir. (Yalçın,1997)

Şekil 5 : Amasya Yalı Boyu Evler

Amasya Yalıboyu evlerine ait kesitte kıyı-ev-avlu-sokak ilişkisi ifade edilmiştir. Türk Evi plan şemasına ait olan bu evler, depolama alanı, zemin kat ve 1. Katta planlanacak yaşam alanları topoğrafik şartlar ve Yeşilırmak’ın mevsim değişiklerinde yükselen/alçalan sularının yapıya vereceği zararlarda göz önüne alınarak doğal oluşuma saygılı bir duruşla planlanmıştır. Su öğesine eli böğründe ile sağlanan konsol erişim iç mekânda ferahlık sağlarken aynı zamanda Yeşilırmak’la bütünlük sağlamıştır. Tümden gelim yöntemiyle tasarlanan plan şemasında, açık/yarı açık/ kapalı iç mekân sokaktan sınırlayan avlu dış duvarıyla başlayarak mekân içerisine yönlendirir.

Amasya Yalıboyu evleri Anadolu Türk Evi-su ilişkisinin başarılı örneklerindendir. İç mekân sokağı sınırlayan avlu duvarıyla başlayarak devam eder. Topoğrafik şartlar ve mevsimsel nehir yükseltileri göz önüne alınarak farklı kotlarda inşa edilmiş mahalle-sokak-avlu-ev ölçeğinde mahremiyet ve mekânsal zenginlik sağlamıştır. Cumba ile nehre erişim, iç mekânda ferahlık sağlamasının yanında dış ortam gürültüsünü su öğesiyle izole etmesiyle mekân konforunu artırmaktadır. Zemin kat-sokak bağlantısı bulunan evlerde, zemin katı sağır tutulan cephe, cumba ile üst katta, kafesli ve giyotin

(34)

16 pencerelerle dış mekânda görsel algı dengelenirken, zemin katta mahrem mekânı, Üst katta tüm manzaraya hâkim panoramik bir mekân oluşturmuştur.

Şekil 6 : Amasya Evlerine ait şematik anlatı

Dr. Rıfat Osman, Edirne yalılarını şöyle anlatıyor (1983): Edirne’nin en tabii güzelliklerinden biri, çok sulak mümbit olmasından dolayı büyük faydaları dokunan Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin bir arada bulunmasıdır. Bu dereler ve nehirlerin kıymeti bilinmiştir. Bilhassa Saray-ı Cedidi Amireden geçen kısımları rıhtımlarla imar edilmiştir.

Edirne nehirlerindeki yalılardan ilk bahseden Evliya Çelebi olmuştur. Daha sonraki araştırmacı ve tarihçiler ondan faydalanmışlardır. Ancak bu konu ile en çok Dr. Rıfat Osman Bey ilgilenmiştir. Bunların bulunabileceği yerleri tespit etmiş ve kısmen ayakta kalmış olan bazı temel parçalarını bulmuştur. Resimlerini de Edirne, Saray ve Konakları ile büyükçe evlerin de Edirneli nakkaşların müşahedelerine dayanarak yaptıkları fresk resimlerinden faydalanarak bizzat kendisi tarama usulü ile yapmıştır.

Bu yalılar dere kenarlarında itinalı taş rıhtımlar üzerine yapılmış. Bazen ön bahçelerinde bazen ise arka bahçelerinde yer alan fıskiyeli havuzlar, ağaçlar ve çiçekler

(35)

17 ile süslenmiş. XVIII. Asırda Edirne evlerinde ahşap yapıların en olgun ve mükemmel olanları Türk zevkiyle yapılmış. Bunlardan bugün hiç kalmamış, yerlerini tahmin etmek bile güçtür.

Şekil 7 : Edirne Sarayı'nda Tunca kıyısında Demirtaş Kasrı

Yalılar çoğunlukla Tunca ve Meriç kenarındaymış. Rıhtımlarında altı düz kayıklar dururmuş. Akşamları ve mehtaplı gecelerde, sırmalı örtülerinin saçakları suları dalgalandırarak dolaşırlarmış. Meriç’te “zevrek kuşu” denilen kayık yarışları varmış. Temellerini gören Dr. Rıfat Osman, Edirne sahil saraylarını şöyle sıralamıştır:

1-Değirmen Kasrı, (sarayın bahçesinde)

2-Avcı Sultan Mehmet, (Meriç Nehri kenarında sahilsarayı) 3-Ekmekçizade Ahmet Paşa, (Kasımpaşa Camii civarında) 4-Mihalbeyzadeler S., (Bülbül Adasında)

5-Makbul İbrahim Paşa, (Bülbül Adasında) 6-Rüstem Paşa S., (Bülbül Adasında)

7-Köprülü Paşa S., (Kırkkavak bahçeleri kenarında, Meriç sahilinde) 8-Kırkayak Sinan Paşa, (Saraçhanebaşı Köprüsü civarında)

9-Hoca Vani Efendi S., (Eski Köprü civarında)

(36)

18 10-Kara Mustafa Paşa S., (Kirişhane’de Yıldızlı Camii civarında)

11-Timurtaş Kasrı S., (Edirne Saray-ı Cedid-i Amiresine ait Tunca kenarında)

Şekil 8 : Vezir Konağında Yazlık Havuzlu Sofa

Edirne’nin bu sahil saraylarında, Dolaplı Bahçe ve çiftlik eğlence âlemleri çok şöhret alırmış. İstanbul’da oturan bazı zenginler ve devlet büyükleri, yaz mevsimlerinde buralara gelerek tedarik ettikleri bahçe ve çiftliklerinde 3-4 ay yaşarlarmış.

Hatay ilinin merkez ilçesi olan Antakya’da Asi nehri şehrin ilk yıllarında yoğun bir yerleşim yeri olmuştur. Nehir şimdilerde büyük bir kanal durumdadır. Tarihi 23 asır öncesine dayanan büyük uygarlıkların kültür ve dini başkenti olma niteliğini de taşımış olan Antakya kenti Büyük İskender tarafından M.Ö 307 tarihinde bulunduğu yerden daha kuzeyde kurulmuştur. Büyük İskender’in ölümünden sonra parçalanan imparatorluğun en büyük sınırlarına sahip Seleucus Krallığı tarafından şimdiki coğrafyasında şekillenmeye başlamış, yaklaşık 3 asır kadar başkentliğini yapmıştır. Hristiyanlığın yayılmasının başlamasından sonra Hristiyanlığın ilk kilisesi ve Doğu Roma’nın Paganizm dinini terk edip Hristiyanlığa geçmesiyle ilk ekümenik patrikhanelerden biri yine Antakya’da ilan edilmiştir. İpekyolu’nun Akdeniz’e açılan kapısı olarak da nitelendirilen Antakya, medeniyetlerin gelişimi, ticareti üzerinde büyük rol oynamıştır.

(37)

19 Asi ırmağının Yeşilırmak’a göre daha geniş olmasından kaynaklı, coğrafyada farklılaşan perspektifinin dışında, tıpkı Amasya Yeşilırmak kenarındaki yalılara benzerlik göstermektedir.

Şekil 9 : Bir Eski Ev "Maşallah" Levhalı

Cumba Sokak bağlantısının, Türk evi planlamasındaki, zemin katta sağır cepheli günlük ev işlerinin yapıldığı ıslak hacimlerin planlandığı, Üst katta daha zengin cumbalı mekânsal planlama, daha geniş odaların elde edilmesinin yanında nehir sokak ölçeğinde kullanıcıya manzaranın panaromasını sağlamıştır. Asi kıyılarında inşa edilmiş 9 adet su dolabı, nehrin kent imgesinde sadece peyzaj öğesi olmadığının göstergesidir. İç mekânda ve yapısalda kullanılan taşıyıcı doğal ahşap malzemenin kullanıcı konforunun artırmasının yanında cumbaların sağladığı, sokaktaki yapı bütünleşmesinin insan ilişkilerinde katkısı büyüktür. Cumbanın sokakta sağladığı çıkma zeminde yarı açık mekân oluşturmuştur ve yağmurlu, güneşli günlerde sağladığı dış mekân konforuyla birlikte bilimsel makalelerden çoğu kez “Yağmurda Islanmamak” gibi atıflarla “Türk Evi” konu olmuştur. Doğunun Kraliçesi, medeniyetlerin beşiği olarak anılan kent coğrafi önemini turizmle sağlanan ziyaretlerle halen korumaktadır.

(38)

20

3. YALILARIN OLUŞUMU VE GELİŞİM TARİHİ 3.1. Yalıların Tarihi

XVIII. yüzyılda Boğaziçi yalı yapımının hızlanmaya başlamış büyük yatırımlarla yenileri gerçekleştirilip İstinye’den Yeniköy’e, Büyükdere’ye; karşıda Çubuklu, Beykoz’a kadar uzanıyordu ancak bu dönemde Batı etkisinin hissedilmeye başlamasıyla orta sofalar yavaş yavaş yuvarlaklaşmaya, ovalleşmeye doğru şekil değiştirirken bu yuvarlıklar cephelerde de kendini hissettiriyordu. Geleneksel yalı biçimleri değişikliğe uğruyordu. Harem ve selamlık bölümleri tek çatı altında toplanmaya başlıyordu. 17. yüzyıl sonuna kadar plan şeması ne yazık ki yavaş yavaş değerlerini yitirmeye başlıyor; daha karmaşık ve görkemli binalara yerlerini terk ediyorlardı ancak bu büyüklükteki yalıların plansal ve mekânsal değişiklikleri bir yana, katlar arası ilişkide iki merdivenin yetmediği, ışıksız yerlerin oluşmasıyla yalı mimarisine ışıklığın girdiği görülür. 19. yüzyıl sonlarına doğru ise Batı etkisinin kendisini iyice hissettirmesiyle, tamamen değişik görünümler ortaya çıkıyordu. Örneğin Çubuklu‘da Halil Ethem Yalısı, Kanlıca’da Rasim Paşa Yalısı, Yeniköy’de Sait Halim Paşa Yalısı farklı plan tipi içerirler. Tipik yalı planlarının özelliklerini görmek mümkün olmadığı gibi, Helenistik mimariden barok, ampir hatta arabesk stillere kadar her mimarinin denendiği yapılar olmuştur. Bazı yalılar çoğu kez tek katlı ama zeminden epeyce yükseltilmiş olarak yapılmıştır. Bunun yanında çıkmalar daha da arttırılarak direkler üzerine alınmış selamlık ölümü divanhane ortasına havuz getirilerek önemli bir faktör olmuştur. Bu karakteristik özellikler zamanla ikinci katlarla daha da yükseğe çıkmış divanhane köşelerine odalar getirilerek orta sofalı yonca yaprağı plan tipi iyice belirlenmiştir.

Yatay ayrımda ise zemin kat daha çok kare ya da dikdörtgen olmasına karşın üst kat çıkmalarla girinti ve çıkıntılar oluşturularak dengeli ve uyumlu bir hareket sağlanmıştır. Bu yatay ve düşeydeki özellikleri yanında bina görünümlerini belirleyen çıkma saçak ve pencere ve konsollarla geçmeden önce yalının büyüklük, nitelik ve niceliklerini belirleyen elemanlardan söz etmek daha yerindedir. Bu nedenle yalı yaşamında önemli yeri olan odadan başlayıp, sofa, eyvan, merdiven ve servis hacimleri gibi sıralanabilir. (Erdenen, 2006)

(39)

21 17. yüzyıldan başlayarak Osmanlı çağı konutlarının karakteristik yapı malzemesi ahşaptır. Çam ve meşenin kolay bulunduğu Karadeniz ve Ege’de gelişen ahşap konut mimarisi Osmanlı kültürünü yarattığı en özgün üründür fakat ahşabın, o günkü koşullarda iki yüzyılı pek geçmeyen yaşamı, bu mimarinin daha erken dönemlerini inceleyecek yeterlilikte veri bırakmamıştır. Anadoluhisarı’nda 1703 tarihli Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı’nın hala ayakta kalan deniz üzerindeki divanhanesi, mekân ve cephe tasarımı ile çağdaş mimarinin en güzel yapılarıyla karşılaştırılacak kadar gelişmiş bir mimari eserdir. Avrupalı ressamların büyük yalı-sarayların enteriyörleri ve cephelerini gösteren resimleri, İstanbul konut mimarisinin, artık yaşamasa bile, bilinen örnekleri ve İstanbul’da çok azı kalan yalı ve köşkler, Osmanlı tarihinin konut mimarisi ve kentsel çevre yoluyla kendini ifade ettiği en önemli kültürel verilerdir. (Kuban, 2017)

Devlet üst düzey görevlilerinin yalılarının mekân tasarımları açısından konaklara benzerliği görünmekteyse de, yalılar genel olarak iki katlıdır ve alanları daha geniştir. Ayrıca odalar ve sofalar yaz kullanımına uygun olarak beyaz boyalıdır ve Nif hasırı ile döşelidir. Sofa ve büyük odaların tavanlarında avizeler, duvarlarında büyük aynalar asılıdır. Duvarlara büyük konsollar yerleştirilmiştir. Deniz kıyısında olma hissini yeniden hatırlatmak amacıyla sofa ortasındaki masalara içinde su dolu ve kırmızı balık bulunan büyük billur kaplar koymak âdeti vardır.

Yalıların yaz kış kullanımının vapur seferlerine bağlı olarak geliştiği yadsınmazsa da, birincil konut olarak kullanımı ve ikinci ev olmaktan çıkması, büyük ölçüde ekonomik sebeplerden kaynaklanmaktadır. Kışlık ikametgâh İstanbul ve Beyoğlu’na, yazlık ise Boğaziçi’ne aittir.

Ruşen Eşref Ünaydın, İstanbul’daki yalıların Boğaziçi’nin en kendine has güzelliklerden biri olduğunu kaydeder ve bunların kiminin iki kıyı boyunca denizin üstünde, kiminin kendi rıhtımlarının kenarında, bazılarının da dar bir caddenin gerisinde olduklarını belirtir.

Döneme ilişkin genel kabullere göre, Boğaziçi’ne tek katlı bir evin inşa edilmesi kadar küçük ve yüksek evlerin inşa edilmesi de uygun değildir. Boğaz’ın coğrafi güzelliğine uygun görülen konut biçimlenmesi ve yerleşim düzeni büyük yayvan yalılardır.

(40)

22 Günümüze gelebilen yalıları değerlendiren Doğan Kuban’a göre, yalıların konaklardan tek farkı, yaz mevsimi için tasarlanmış olmalarıdır. Bu da genellikle, ısınma sorunun düşünülmemesi anlamına gelir. Fakat yapı planlarının genel tasarım özelliklerinin konaklardan farkları yoktur. Köşk ve yalılarda, yazlık kullanımın özelliklerine bağlı olarak orta sofalar daha çok kullanılır. Sofalar hemen bütün plan tiplerinde bahçe ya da denize, yani manzaraya, bazen birkaç yönden açılırlar ve bu düzen, aynı zamanda sıcak günlerde hava akımını olanaklı kılar. (Şenyurt, 2018)

Şekil 10 : Yalı Konumları, Yalı - Deniz ve Yol İlişkileri

(41)

23

3.1.1. Odalar

Yalı biçimlerinin oluşması için belirli sayıda odalara gereksinim vardır. Örneğin eyvanlı ve orta sofalı bir plan tipi oluşturulmak isteniyorsa her katta en az dört odaya gereksinim vardır. Odalar önem sıraları içinde oturan kişi, manzara ve dekorunda alırlardı. Bu mekânlarda günlük yaşam yanında yatma, yeme, eğlence eylemleri iç içe oluşurdu. Hele haremdeki bir odanın önemi çok büyük olup, içinde yaşayan kişilerin bir parçası durumundaydı.

Yalı odalarında ilk dikkati çeken, odaya giriştir. Önce odaların sofaya açılış biçiminden çok odaya giriş üzerinde durmak gerekir. Bunun ana nedeni gizlilik ve ısı endişesindendir. Bu nedenle odalar çoğu kez bu odalar içine açılmış ve kapı açıldığında çoğunlukla oda içinin, hiç değilse bir kısmını görmeyecek şekilde düzenlenmeye çalışılmıştır. İkinci bir aşamada ise köşeler ya pahlanmış ya da tamamen yandan giriş sağlanmış ve yine kapı açıldığında sağır bir dolap, yani oldukça süslü eni dar dolapların görünmesi sağlanmıştır. Bu hacimler daha ileri aşamada odalar arasında güzlü geçitlere ya da bağlantı mafsallarına dönüşmüştür. (Erdenen, 2006)

Oda, çeşitli aşamalardaki biçimiyle gerçekten geleneksel Türk evlerinin özgün bir öğesidir. Hayat ile oda, mekânsal ve işlevsel yapılanmalarıyla, Türk konut kavramının da çekirdek ögeleridir. Odanın başlıca öğeleri, yüzyıllar boyunca tekrarlanan biçim ve boyutlarıyla tartışmasız, özgün bir yaşam biçimini de tanımlar. Batılılaşma döneminde mobilyanın girişi odanın temel karakterini bozmuş, mimari özelliklerini yitirmesine yol açmıştır.

Odanın yer ve tavanının yükseltilmesi ile iki bitişik ama farklı alana ayrılması odanın birinci hacimsel ve mekânsal niteliğidir. Giriş kısmı kapının açılma çapına bağlı olarak hayat tarafında duvarla dolaplar arasında küçük bir yer işgal eder. Girişlerin sadeliği seki altı tasarımının ilginç bir özelliğidir.

Odaların klasik planlarında yön açısından alışılmamış bir özelliği daha vardır. Odaya simetri ekseninden değil bir köşesinden girilir. Türk odasını ilk algılama köşegenseldir. Bu da simetrik bir kompozisyonu olanaksız kılar. Oda zeminindeki seki bu beklentiyi güçlendirir. Geç dönemlerdeki simetrik girişler Avrupa etkisine işaret eder.

(42)

24 Odanın içindeki gömme dolapların yerleşimi ve düzenlenmesi odadan odaya değişir. Çoğunlukla hayata dik giriş duvarına yerleştirilmişlerdir. Genelde ocağın yanı ve penceresiz tarafta düzenlenirler. Büyük odaların çoğunda dolapların ahşap kapıları odanın iki tarafını kuşatır. Pencerelerin bulunduğu duvarlar ile işlemeli tahta dolap kapılarının zıtlığı, ocak ile birlikte odanın hemen algılanan yüzey ve doku özelliğidir.

Odaların simetrik düzeni ışık etkisi ile güçlenir. Sedirlerin üzerinde büyük pencereler ve süslemeli alçı çerçeveleri ve renkli camları ile küçük tepe pencereleri, değişik türde ışık kaynaklarıdır. Alttaki pencereler doğrudan sedirleri aydınlatmakta, üsttekilerden ise odaya renkli, değişik bir ışık süzülmektedir. Alttaki pencerelerde kafes bulunması durumunda ışık farklılıkları daha da büyümekte, değişik tonda ve dokuda bir aydınlanma gerçekleşmektedir.

Oda simetrik yapısı ve kademeli ışıklandırması ile içsel bir dinamizme sahiptir. Fakat iç mekânın asıl etkisi, pencerelerin parçasıymış gibi duran büyük ve alçak sedirlerde, mobilya engeli olmaksızın, rahatça oturmaktan kaynaklanan bir huzur duygusudur.

Yatay boyutun egemen olduğu oda tasarımında alt pencerelerin hemen üzerinde meye veya küçük kap koymak için kullanılan ve odayı çepeçevre dolaşan sergen, yemişlik veya terek adı verilen raflar, yataylık özelliğini daha da pekiştirir.

Dokumalar, halılar, yastıklar, perdeler ve yataklar dışında bina bitirildiğinde oda kullanılır durumdadır. Odanın elemanları olan sedir, döşeme ve tavan, pencereler ve ışıklandırma, yüklükler ve diğer dolaplar, kapı, ocak, direklik ve sergen görülmektedir.

Odaya tek kanatlı alçak bir kapıdan girilir. Bu kapının boyutları her zaman alçakgönüllüdür. Bu samimiyetin ilk adımıdır. Kapı, odanın köşesindeki niş benzeri bir boşluğa açılır. Bu boşluğun tavanı genellikle odanın tavanından daha alçaktır ve bu da biçimsel bir karşıtlık yaratır. Odanın kapıdan köşegensel görünüşü- ki bu görünüş Türk odasının değişmeyen görüntüsüdür-karşıtlık ve mekânsal zenginlik hissini pekiştirir. (Kuban, 2017)

Yalıların odaları orta sofaya açılırdı. İlk dikkati çeken şey odaya giriş kapısıydı. Bu konuda gizlilik esastı ve kapının konumu, açıldığında asla tüm odanın birden görülmemesini dikkat edilerek ayarlanırdı. Çocuklar ya da namahrem bir şahıs oda

(43)

25 kapısını açtığında tüm oda karşısında olmamalıydı. Bu yüzden kapılar genellikle dar bir koridorun başında olur ya da giriş yandan verilerek kapı açıldığında önce bir dolapla karşılaşılır, sonra sola ya da sağa dönülerek odanın içine girilebilirdi. Böylece kapının açıldığı içeriden duyulur fakat kapıyı açan içeriyi göremezdi. Hatta yalılarda arka arkaya iki kapılı odalara bile rastlanırdı. Odalar arasından gizli geçitler, bağlantı koridorları ve dolap görüntüsü verilmiş kapılar çoktu. Yalıların içleri dışlarından çok daha gizemli ve güzeldir. ( Şimşek, 2011 )

Türk evinde en önemli birim odadır. Her oda evli bir çifti barındıracak özelliklere sahiptir. Her odada oturabilir, yatılabilir, yıkanılabilir, yemek yenilebilir ve hatta pişirilebilir. Bütün odalar aynı özelliklere sahiptir. Ölçüler değişebilir ama nitelikler değişmez. Bu özellikler geleneksel yaşama biçimiyle ilgili olup yaşama biçimi çok uzun yıllardır değişmediği için oda tasarımı da aynı kalmıştır. Odanın yukarıda saydığımız değişik özelliklere cevap verebilmesi için değiştirilebilir bir düzen geliştirilmiştir. Bu düzen göçebelikten kalma düzen üzerine kuruludur. Orada bir yaşama biçimi olan çadır, burada odadır. (Günay, 2014 )

3.1.2. Sofalar

Anadolu konut mimarisinde olduğu gibi; yalılarda da odaların açıldıkları mekânlar olarak sofaların yapının biçimlenmesinde büyük etkileri olmuştur. Bunun yanında Boğaziçi yalılarında daha çok iç ve orta sofalı tipler kullanmıştır. Sofanın konumu ve biçimleri zamanla yalı gelişim süreci içerisinde yitirmişlerdir. Çünkü değişen çağ koşulları yalı yaşam ve mimarisine de etki ederek onların değişik biçimler almasına neden olmuşlardır. Böylece yavaş yavaş dikdörtgen yâda kare tipler çalık köşeli oval ve yuvarlak tiplere, giderek de antre ve koridorlara dönüşmüştür. İlk yonca yaprağı, dört eyvanlı, ortada divanhaneli biçimler giderek köşelere odalar getirilerek orta ve iç sofalı şekillere dönüşerek denize paralel ya da dikey konumlar almışlardır. (Erdenen, 2006)

Türk ahşap konut mimarisinde görülen sofa tipleri olan merkezi sofa, orta sofalı ve haç biçimli sofalar olarak ayrılmaktadır. Doğan Kuban’a göre konak, köşk ve yalılar çoğunlukla sultanlar ya da üst sınıflar için yapılmıştır. Anıtsal örneklerinde tavan yükseklikleri 5-6 m bulur. Görkemli merdivenleri ve Batılı üslupta zengin süslemeleriyle bu konakların sofaları sarayların tören odalarına benzer bir görüntü kazanmıştır.

Şekil

Şekil 3 : 1639 yılında inşa edilen Amsterdam Evi Plan ve Görünüş   Kaynak: URL 6
Şekil 10 : Yalı Konumları, Yalı - Deniz ve Yol İlişkileri  Kaynak: Erdenen, 2006
Şekil 11 : Yalıların Merdiven Çeşitleri - Yalıların Plan Tipleri
Şekil 12 : Anadolu Hisarı Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı 17. Yüzyıl Sonu
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Ankara Devlet Balesi, bu yıl Uluslararası İstanbul Festivali’- ne müziğini Bülent Tarcan’ın gerçekleştirdiği “Deli Dumrul” balesiyle katıldı.

Engravings on wood or ceramic, produced by the Anatolian Seljuks, formed the baste for Otto­ man works o f art created over the subsequent cen­ turies.. These

Şimdiye kadar “ gazi,, silâh arkadaş­ larının başında kumanda eden Onun maddî varlığı gibi bundan sonra “ şe­ hit,, çocuklarının yanında yaşıyacak

Aksiyel tomografi kesitinde özefagus orta kesimde yaklaşık 2.5 cm uzun- luğunda lümeninde hava dansiteleri içeren divertikül ile uyumlu görünüm saptandı (beyaz ok)

Neither atropine sulfate and ramosetron nor theophylline pretreatment significantly changed the blood flow responses obtained from GLP–2 infusion.. Conclusion: These

Ünlü oyuncular tek tek incelen- diğinde, Kıvanç Tatlıtuğ ile ilgili satın alma niyetine istatistiksel olarak anlamlı etki eden marka denkliği unsurları, etki sırasına

44 sene evvel çıkmış ve o zaman çok beğenilmiş, tutulmuş olan j şarkının güftesi şudur;.. | Entarisi ala {benziyor Şeftalisi bala benziyor Benim yârim

“Bo- zay›ya olan ilgim 1998-2000 y›llar›nda Avrupa Birli¤i taraf›ndan desteklenen kurtlar üzerine yürüttü¤üm proje s›ras›n- da bafllad›” diyor Emre ve