• Sonuç bulunamadı

Demokrasi, İnsan Hakları ve Hukuk Kazansın

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Demokrasi, İnsan Hakları ve Hukuk Kazansın"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

25

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 74, 2008

DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI

ve

HUKUK KAZANSIN

Av. Özdemir ÖZOK* 22 Temmuz 2007 günlü TBMM genel seçimleri öncesi ve sonrası ülkemizde önemli ve ilginç siyasi ve hukuki olaylar yaşanmaktadır. Bizleri olayların siyasi yanından çok hukuki yanı ilgilendirmekte ve sorumluluğumuzun gereği olarak kuruluşumuzdan bu yana savun-duğumuz ilkelerin yara almaması için meslektaşlarımızı ve halkımızı bilgilendirmeye çalışmaktayız.

Devletimizin kuruluşunda saptanan kimi ilke ve değerler, hiç ama hiç dikkate alınmamakta, yerleşik siyaset ve hukuk kurum ve kavram-larına aykırı işlem ve eylemlerde bulunulmaktadır. Bunun için de genel seçimlerden sonra alınan % 47’lik oy çoğunluğu belirleyici güç ve siyasi dayanak olarak gösterilmektedir. Bu yaklaşım katılımcı, çoğulcu ve çağdaş demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan “çoğunlukçu” bir yaklaşımdır.

Cumhurbaşkanı seçimi öncesi yapılan uyarılar, Anayasa değişiklikle-rinin referanduma sunulmasından önce yapılan yasal düzenlemelerle ve referandumla ilgili görüş ve düşünceler, 2802 sayılı Yargıçlar ve Savcılar Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ilgili haklı ikazlar, siyasal iktidar tara-fından ciddiye alınmamış, ezberleri doğrultusunda hareket etmişlerdir. Antidemokratik uygulamalar siyasal iktidarlar için iyilik ve başarı getirmemekte, yakın tarihimizde aksine örnekleri yaşandığı gibi birçok olumsuzluğa ve sıkıntıya neden olmaktadır. Bu ise sadece siyasal iktidarın değil, tüm toplumun ve halkımızın ağır faturalar ödemesine sonucu ver-mektedir. Sandık demokrasisine dayanarak, “çoğunluğu kazandım, öyleyse

ben yaptım oldu” anlayışıyla karşı görüş ve düşünceleri sadece dinlemek

ve bazen ona da tahammül etmeden bildiğini yapmak demokratik bir davranış biçimi değildir.

Ülkemizin geleceği yanı sıra, halkımızı doğrudan doğruya ilgilendi-recek Anayasa çalışmaları garip bir üslupta sürdürülmektedir.

Prof. Dr. Ergun Özbudun ve arkadaşlarına ısmarlanan mı, rica edilen

(2)

26

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 74, 2008

mi, yaptırılan mı olduğu bir türlü netleşmeyen bir metin ortaya atılmış; eleştirildiği zaman reddedilen, paylaşıldığı zaman “bizimdir” denilen, anlaşılmaz bir yaklaşım sergilenmektedir. Bu yazının yazıldığı tarihte henüz siyasal iktidar, “bu benim anayasa taslağı metnimdir” diye bir metin kamuoyuna sunmamıştır.

Türkiye Barolar Birliği olarak geçmişten gelen sorumluluk bilinciyle Anayasa tartışmaları başlamadan çok önce biz çalışmalarımızı başlattık ve bildiğiniz gibi çok saygın anayasa hukuku hocalarına hazırlattığımız

“TBB Anayasa Taslağı Önerisini” 4 Kasım 2007 günü kamuoyuna açıkladık.

Bilindiği gibi Türkiye Barolar Birliği olarak 2001 yılında da kamuoyuna bir “Anayasa Taslağı Önerisi” sunmuştuk. Geçen bu süre içinde yaşanan gelişmelerde dikkate alınarak 2001 tasarısı yenilenerek kamuoyunun değerlendirilmesine sunulmuştur.

Bu çalışmalarımızla ilgili olumlu ve olumsuz görüş ve düşünceleri anlayışla karşılıyor sadece bir konuda bize haksızlık edildiğini düşünü-yoruz.

Onca emek ve zaman harcanarak ortaya konulan somut çalışmalarla ilgili olarak kimi kesimler haksız eleştiriler yöneltmektedirler. Bu eleş-tirilerin en anlamsızı da “Siz yeni bir Anayasa Önerisi hazırlamakla siyasal

iktidarın bu çalışmasına çanak açıyorsunuz, onun elini güçlendiriyorsunuz”

yönündeki yaklaşım ve algılama biçimidir.

Türkiye Barolar Birliği hep yinelediğimiz, bu vesileyle bir kez daha anımsatacağımız “Eksiksiz demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve

hukuk devleti” ilke ve kavramlarının yaşama geçmesi kararlılığı ve

yaklaşı-mının somut sonucu olarak bu çalışmaları yapmaktadır. Yoksa kimilerinin söylediği gibi siyasal iktidarların amaçlarına uygun bir çalışma yapmayı aklından geçirmemiştir, geçirmemektedir. Bunu düşünenlerin en büyük yanlışı, Türkiye Barolar Birliği’nin 1969 yılından bu yana kurucu başkanı-mız Prof. Dr. Faruk Erem’le başlayan ve kesintisiz sürdürülen “hukukun

üstünlüğü ve hukuk devleti” savaşımını göz ardı etmeleridir. Bilindiği gibi,

Türkiye Barolar Birliği, tüm toplumun üzerine ölü toprağı döküldüğü ve baskının, şiddetin, hukuksuzluğun kol gezdiği 12 Eylül döneminde de dik duruşunu ve özgür sesini yükselterek, 1982 Anayasası’na “hayır” oyu verilmesini öneren tek özgür ve demokrat kurumdur.

Yine her zaman hatırlattığımız bir hususu siz değerli meslektaşları-mızla paylaşmak istiyorum. Çünkü, Anayasa tartışmalarının gündeme geldiği her dönemde Türkiye Barolar Birliği’nin 1982 anayasasıyla il-gili olarak 2-3 Ekim 1982 günlerinde topladığı “olağanüstü genel kurul” sonrası aldığı kararlar ve bu kararlar doğrultusunda düzenlenen “1982

(3)

27

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 74, 2008 tarihi ve hukuki belgedir. Bu raporda 1982 anayasa öneri metninin in-celenmesi sonucunda, bu önerinin ülkenin geleceği bakımından yararlı olamayacağı gerekçeleriyle ortaya konmuş ve referandumda “hayır” oyu verilmesi önerilmiştir. (1982 tarihli 1982 tarihli iki metin Anayasa Önerisi kitabının eki olarak yayımlanmıştır. Ayrıca web sitemizden de ulaşılması mümkündür.)

Keşke o dönem Türkiye Barolar Birliği yöneticileri yanılsaydı ve ülkemiz bugünkü 12 Eylül hukukunun ürünü olan olumsuzlukları yaşamasaydı. Ama bilindiği gibi Türkiye Barolar Birliği yöneticilerinin saydığı tüm sakıncalar ve olumsuzluklar zaman içinde ülke gündemine oturdu ve ülke anlaşılmaz hukuksuzluklar yaşadı. Kanımızca yaşanan bunca sıkıntının özünde 12 Eylül hukuku yatmaktadır.

12 Eylül 1980 tarihi siyaset, ticaret, sanat, hukuk ve tüm toplumsal olayların çözülmeye başlaması bakımından bir anlamda “milat” olmuş-tur. Çünkü bu tarihten sonra Türkiye bir başka Türkiye olmuş ve bir türlü istikrara, huzura, barışa kavuşamamıştır. Başka bir anlatımla, tüm değerler altüst olmuş, her türlü yolsuzluk, soygun ve suistimal olağan hale gelmiş, halk yaşanan olumsuzluklar nedeniyle “gemisini kurtaran

kaptan” psikolojisine girmiştir. Bütün bunlar toplumun devletten

bek-lentisini de etkilemiş böylece geniş insan toplulukları kendi kaderine hükmedemeyen sessiz, güçsüz ve tepkisiz büyük yığınlar haline gelmiştir. Buna bir de yürürlükteki seçim ve siyasi parti yasalarının olumsuzluk-ları eklenince, halk sadece 4 yıl arayla sandığa giden bir süje olmaktan başka bir işe yaramayan kesim olarak anılmaya başlanılmıştır. Bu ise demokratik toplumlar için en büyük tehlikedir. İşte tam bu noktada sivil toplum örgütleri, sendikalar, kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarına çok önemli yaşamsal görevler düşmektedir. Bu görevlerin başında geniş halk kitlelerini gelişmeler hakkında bilgilendirmek gelmektedir. Bu ise tahmin edildiği kadar kolay ve basit bir iş değildir. Bu konu başlı başına bir organizasyon ister. İşte Türkiye Barolar Birliği halkımızın aydınlatıl-ması, bilgilendirilmesi ve örgütlenmesi bakımından kendisine düşenleri yapmakta ve bu çalışmalarını gelecek zaman dilimi içinde yaşama geçir-meyi düşünmektedir.

Bütün bu çalışmalarda beklenen, amaçlanan ülkemizde “eksiksiz

demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve hukuk devletinin”

tüm kurum ve kurallarıyla yaşama geçmesidir.

Bu ilke ve kavramları yılmadan ve özgürce savunan Türkiye Ba-rolar Birliği tüzel kişiliği ve onun saygın üyeleri zaman zaman sırf bu davranışları nedeniyle belli bir düşünceyi ve siyasi yaklaşımı savunan kişiler tarafından ağır eleştirilere hedef olmaktadır. Bu haksız ve süb-jektif yaklaşımlar yanı sıra büyük bir kesimden de çok anlamlı ve tutarlı

(4)

28

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 74, 2008

destek görmekteyiz. Bütün bu gelişmeler bizim dışımızda oluşmakta bizi doğrudan etkilememektedir. Biz sadece ve tek bir amaca kilitlenmiş bulunmaktayız. O da ülkemizde barış, kardeşlik ve huzur ortamının olmazsa olmaz koşulu olan tüm kurum ve kurallarıyla yaşama geçmiş

“Hukuk Devleti”nin gerçekleşmesidir.

Her türlü iyimserliğe ve hoşgörüye karşın siyasal iktidarın geleceğe yönelik plan ve kurguları toplumumuzun büyük kesimlerinde ciddi kaygılara neden olmaktadır. Bu düşünceyi taşıyan insan sayısı oldukça yüksektir.

Karnesinde böylesi kırık notları olan bir siyasal iktidarın uzun vadede geniş halk kitlelerine umut vermesi kolay olmayacaktır. Sınırsız ve akıl almaz olanaklar nedeniyle, önemli bir kesimin desteğini almış görünen iktidarın, ülkede barış ve istikrarı sağlayabilmek için, öncelikle toplumsal uzlaşma kültürüne uygun davranması, çok önemli ve radikal kararlar alması gerekmektedir. “Ben merkezli” yönetim anlayışı sürdürüldüğü takdirde, çok ciddi sosyal, siyasal ve hukuki sorunlarla karşı karşıya gelinecektir.

Her iki kişiden birinin oyunu aldığından söz eden ve buna güvene-rek sınırsız güç gösterisine yönelen iktidar, çok yanlış değerlendirmeler yapmaktadır. 22 Temmuz 2007 günü sandık başına giden seçmenlerden AKP’ye oy veren seçmenlerin her biri siyasal iktidarın çeşitli yönlerine olan takdir ve beğenisi nedeniyle oy vermiştir. Oy verenlerin çoğunluğu siyasal iktidarın uygulamaya koyduğu ve koymak istediği birçok konuyu desteklememiş olabilir.

Aksi uygulamalar geniş kitlelerin protestolarına hedef olmaktan kurtulamaz. Siyasal iktidar yetkililerinin bu noktalara duyarlılığı de-mokratik laik sosyal hukuk devletinin güçlenmesi ve yaygınlaşmasına önemli bir katkı sunması yanında her dönemden daha çok ihtiyacımız olan toplumsal barış ve istikrarın sağlanmasına neden olacaktır. Dileğimiz siyasal iktidarın bu uyarı ve önerilerimize kulak vermesidir.

Çünkü bizim tek hedefimiz ve beklentimiz yapılan uygulamalar so-nunda “demokrasimizin, insan haklarının ve hukukun” yaşama geçmesidir. Yaptığımız ve yapacağımız her etkinliğin, her eylemin ve her söylemin temel amacı budur. Günlük siyaset bizim işimiz değildir. Onu ilgilileri kendi usul ve yöntemlerine göre yapsın. Ancak bizim siyasal iktidarın hukuk, yargı ve demokrasi konularındaki uygulamalarıyla ilgili olarak yaptığımız kimi tespit ve değerlendirmelerimizi de siyaset yapıyorlar diye algılanmasını ise asla kabul etmemekteyiz. Bu konudaki takdir ve değer-lendirmeyi aydın, uygar ve çağdaş meslektaşlarımıza bırakıyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

2. Anayasanın 159 uncu maddesinde yapılan düzenlemeye göre Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri en geç otuz gün içinde seçilirler ve bu Kanunun yürürlüğe girdi- ği

T ürkiye Barolar Birliği, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), Türkiye Emekliler Derneği, Türkiye Esnaf ve

MADDE 12 – (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci

Türkiye ile Dünya Bankası Grubu arasındaki işbirliğinin ana hatları, başlangıçta 2018- 2021 MY dönemini kapsayacak şekilde tasarlanan ancak daha sonra Dünya Bankası

Senegal topraklarının büyük bir bölümü Sahelian bölgesinde yer almaktadır. Yağışlar güneyde daha fazladır ancak son 25 yılda mevsimsel kayma yaşandığı

Diğer taraftan, Üsküp Ticaret Müşavirliğimizin verilerine göre, Kuzey Makedonya’daki Türk yatırımları son 10 yılda hızla artmış ve Kuzey Makedonya’daki

koruma ve yardıma ihtiyaç duyan diğer milletlerden oluşan bir ülke planını içeren kapsayıcı yaklaşımın uygulanması, • Koruma, toplumsal cinsiyet 18 , çevre bilinci ve

Avukatlık mesleğinin etkinliğini artırma ve amaca uygun işleyişini sağlamak üzere, yönetmelik ve yönergeler hazırlayıp uygulamaya koyma yetkisine sahip olan Türkiye