- İ L ,
m uharrirlerle bütün b ir münevver genç lik bu ihtifalde hazır bulundular. Türk edebiyatının en büyük siması Abdülhak 'TTam idSl ; onun ölümündenberi ise bu sıfat ve payeyi H alid Z iy a almış olduğıl için yapılan ih tifal ve merasim ğarblile- rin < Kral öldü, yafasın k r a l ! ) say- hasını hatırlatıyor ve birnevi brfy’ ate ben siyor. Ancak T ü rk edebiyatmın şimdi temamile başına geçen ' Halid Z iya, bu edebiyatın uzun yıllardanberidir en bü yük romancısı idi. Ondan evvel roman, -'-yabanlar, Namık Kemal, Ekrem ve Sezayi
AşkTinemnu’a muadil bir eser verememiş 'eTâuklarî^gibi kendinden sonra
ler de, Halide Edib, Y ak u b J faS ri ve bü tün diğerleri, bu A şkıyriemnu irtifam da Gerçi şahese-b ir eser sahişahese-bi değildirler,
rin i hem' de temamile gençliğinde yazan
H alid Ziya, bu kıymetde b ir ikinci eser _ vermedi ve gerçi bu romanın eskiyen dilin- ^ den ayrıca da bazı tasvirlerinde lüzum- J suz uzunluklar bulunduğu iddia edilebi
lir. Fakat, ileri sürülebilecek h e r -tenkide rağm£nTf: Aşkı/nemnu ) Türk edebiyatı nın £n küVvetlı romanı kalmışdır. eserin Halid Z iy a UşaklİgilirT7~sayısmı
)
Tsr
t
kat! b ir rakamla tesbit edend im o pekçok eseri arasındaki mevki vaziyetine gelince, bü düzlükler orta- sm dSfc^jfM r dağ değilylâkin dağlar silsile sinde bir şahika olmakdır. "Bü
_
!siyâr
dem et) J dağlar ibir-C U
ir 2 I f f TKendisine Goethe’nin, Victo r Hugo* nun ve Abdülhak HâmidîiTuzun önTürfe- rin i dilediğim H alid Ziya, otuzu mutlaka geçmiş eserlerinden vüouda gelen b u dağlar silsilesine bakmağı halâ kâfi bul- mamakda, bu mübarek silsileye elân yeni
7
ı v
oo - ^
irtifa la r ilâve etnıekdedir. Meselâ, Im~5n son' y itla f da “ çıkmış TıuhmanT K ırk ^ yıl f T ' s'- terkib eden beş cildi, üstadın 1
“Sultan fteşadın cülusundan itibaren ve olarak başlıyan haya- tma~aid olmak üzere^Saray ve ötesifseF^" Ievhalı üç cild takib e’deceK^Fakat. kade rin temin etmiş bulunduğu y i
yıla daha pekçok senenin inzimamım yûrekden dilediğim iz bu devre için an- cak ûç cild, bu pek az değil m id ir? H er halde şu muhakkaSki, eğer bu ciltlerden beşinci Sultan Mehmed Beşad’ın saray ve saltanatminiid olacak sahifeler, K ardi nal de Retz ile Saint - Simon’un bırakmış oldukları saray hatıralarının Fransız ede biyatına temin etdiği servetin eşini edebi yatım ıza vermiyecekse, keyfiyet H alid Ziyanın onlar kadar kuvvetli olmamasın dan değil, lâkin onlar g ib i ellerindeki ka lemi ve önlerindeki kâğıdı yakacak kadar kin ve ihtirasla yazmayışmdan, hatta heman herkesi.bir nezahet ve fazilet nü- munesi olarak gösterecek derecede lutuf- kâr, nazik ve müsamehakâr oluşundan- dır. Fakat, bu temayül ve zafın husule jete rağmen, maalesef pekuzun fasılalarla t Cumhuriyet ) sütunlarında intişar etmekte olan bu hatıralarda yine cidden nefis v e eş' siz parçalar var. Meselâ, 31 M a r t ıs y a nma sebebiyet vermekle m ü tteh efn k im '
t :
w \
r
Belerden ilk kafilenin darağaçlarma CÖ0T-- lecekleri sabahın gecesini kendisini sa rayda geçirtmekden b ir nevi kuvvet bek leyen ve idam hükümleri, imzaya geleli her zamandan fazla namaz kılan ih tiya r hünkârın, gece, mabeyin dairesinden niha yet ayrılarak yarı karanlık dehlizlerden hareme gidişini; bu gidişde mç konuş- madan kendisini beraber götürdükdcuT sonra, harem kaptanında, sade ( — Ne olacak ? ) diye soruy b ir cevab istemeden ayrılışını; ve hünkârın üzerine afeır kapılar kapanınca onun, H alid Ziyanin aynı deh
lizleri birkaç adım başında bir fener sön dürerek geçilmiş yolları arkalarında simsi yah eden bir harem ağasıla beraber k at- edib mabeyne dönüşünü ; yatacağı v e uyuyam ıyacağı odaya girişini tasvir eden satırlar . . . Bu satırlarda Halid Z iy a m uvaffakiyetin âzamisine erişmiş bulu nuyor.
E lli beş yıllık b ir yazı hayatından sonra sanatının bütün kudretine ve bü tün heyecanlarına sahib bulunan üstadı mızdan daha birçok eserler bekler, önün de sonsuz saygılarla eğiliriz.