• Sonuç bulunamadı

Liselerde coğrafya eğitiminin milli kimlik bilincine etkisinin öğrenci görüşlerine göre değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Liselerde coğrafya eğitiminin milli kimlik bilincine etkisinin öğrenci görüşlerine göre değerlendirilmesi"

Copied!
105
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

ORTA ÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

COĞRAFYA ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

LİSELERDE COĞRAFYA EĞİTİMİNİN MİLLİ KİMLİK BİLİNCİNE

ETKİSİNİN ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE

DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Miyase OKUR

Ankara Temmuz, 2013

(2)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

ORTA ÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

COĞRAFYA ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

LİSELERDE COĞRAFYA EĞİTİMİNİN MİLLİ KİMLİK BİLİNCİNE

ETKİSİNİN ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE

DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Miyase OKUR

Danışman: Prof. Dr. Ülkü ESER ÜNALDI

Ankara Temmuz, 2013

(3)

Miyase OKUR’un “Liselerde Coğrafya Eğitiminin Milli Kimlik Bilincine Etkisinin Öğrenci Görüşlerine Göre Değerlendirilmesi” başlıklı tezi 24/07/2013 tarihinde jürimiz tarafından Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı’nın Coğrafya Öğretmenliği Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: (Tez Danışmanı): Prof. Dr. Ülkü ESER ÜNALDI ..……….... Üye: Doç. Dr. Servet KARABAĞ ..………....

Üye: Yrd. Doç. Dr. Bülent AKSOY ..………....

(4)

Coğrafya bir toplum bilimidir. Toplumda yaşayan bireylerin yaşadığı ortamı

bilmesi gerekmektedir. Yaşadığı coğrafyayı bilmeyen bir birey bazı değerlerin farkında değil demektir. Coğrafya insanlara milli bir kimlik kazandırır. Coğrafya sayesinde ülke sevgisi, bilinci artar.

Türk yurdu, bir bütün olarak değerleriyle birlikte yetişmekte olan genç nesillere tanıtılmazsa, karakterlerinde veya milli kimliklerinde eksiklik olacağı için onlardan vatan için ileriye dönük birtakım fedakarlıklar beklenemez. Çünkü fertler iyi tanıdığı için vatanı uğruna fedakarlıklara katlanır.

Milli kimlik, eğitim yoluyla ferde kazandırılır. Onun kişiliğine, düşünce, tavır ve davranışlarına yansır. Türk milli eğitiminin gayretleri de esas olarak bu şuuru yani Türk kimliğini kazandırmaya yönelik olmuştur. Milli kimliğin oluşumunda en az diğer faktörler kadar, belki birinci sırada, coğrafyanın/mekanın kimlik kazanmış hali olan vatan kavramı gelmektedir. Bu nedenle milli şuur sahibi bireylerin yetiştirilmesinde coğrafya öğretimi önemlidir. Bireylere verilecek sağlam ve nitelikli bir coğrafya eğitimi, vatan sevgisinin dolayısıyla milli kimliğin kazanılmasında, gelişip kökleşmesinde dün olduğu gibi gelecekte de önemini koruyacaktır.

Bu tezin hazırlanmasında bana fikir veren ve yol gösteren, öğrencisi olmaktan onur duyduğum çok değerli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Ülkü ESER ÜNALDI’ya, yine değerli hocalarım Doç. Dr. Servet KARABAĞ’a ve Doç. Dr. Salih ŞAHİN’e teşekkür ederim.

Araştırmaya katılan değerli öğrencilere ve anketlerin güvenilir bir şekilde okullarda uygulanması için yardım eden ve değerli vakitlerini harcayan kıymetli öğretmen arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Araştırmamın başından beri sevgi ve desteğini üzerimden eksik etmeyen, manevi desteği ile çalışmamın bitmesi için her türlü fedakarlığı yapan eşim Yusuf OKUR’a sonsuz teşekkürler…

Miyase OKUR

(5)

LİSELERDE COĞRAFYA EĞİTİMİNİN MİLLİ KİMLİK BİLİNCİNE ETKİSİNİN ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ

OKUR, Miyase

Yüksek Lisans, Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ülkü ESER ÜNALDI

July 2013, 93 Sayfa

Bu araştırmanın amacı, liselerde coğrafya eğitiminin milli kimlik bilincine etkisini öğrenci görüşlerine göre ortaya koymaktır. Araştırmaya katılan öğrencilerin coğrafya dersinin milli kimlik bilinci oluşturmadaki rolüne ilişkin görüşleri incelenmiş, öğrencilerin öğrenim gördükleri okul türü, öğrenim gördükleri alan ve cinsiyet değişkenlerine göre görüş farklılıkları ortaya konulmuştur.

Araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini 2012-2013 eğitim öğretim yılında Konya il merkezinde farklı türlerdeki 6 lisede ve farklı alanlarda öğrenim görmekte olan 481 ortaöğretim 12. Sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Öğrenci görüşlerini tespit etmek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen 29 soruluk bir anket kullanılmıştır. Elde edilen veriler bilgisayar ortamında SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) programı kullanılarak analiz edilmiştir. Gruplar arasındaki farklılıkların ortaya konulmasında parametrik olmayan istatistik yöntemlerinden Kruskal Wallis ve Mann Whitney U testleri kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre öğrenci görüşlerinde, öğrenim görülen okul türü, öğrenim görülen alan ve cinsiyet değişkenlerinde istatistiksel açıdan anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Öğrencilerin coğrafya dersini görme süreleri ile milli kimlik bilinci ve coğrafya derslerinin milli kimlik bilinci oluşturmadaki rolüne ilişkin olumlu görüşleri arasında paralellik olduğu tespit edilmiştir. Öğrenci görüşlerinden yola çıkarak coğrafya dersinin milli kimlik bilinci oluşturmada önemli bir rolü olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Coğrafya Eğitimi, Milli Kimlik Bilinci

(6)

THE EVALUTION OF THE EFFECT OF GEOGRAPHY EDUCATION IN HIGH SCHOOLS ON NATIONAL IDENTITY AWARENESS ACCORDING TO

STUDENTS’ IDEA

OKUR, Miyase

Master Degree , Main Department of Geography Education Supervisor. Prof. Dr. Ülkü ESER ÜNALDI

July 2013, 93 Pages

The aim of this research is to put foward the effect of geography education in high schools on national identity awareness according to students’ idea. The participated students in the study whose views about the effect of Geography lesson are examined on creating awareness for national identity, the difference of opinions are put forth according to the students school types that they are attending, the fields of study and their sex variables.

Screening model was used in this study. The study samples compose 481 secondary school students who are studying in different fields in six different types of high schools in the 12th grade in the 2012-2013 academic in Konya city center. In order to find out the views of students, a questionnaire consisting of 29 questions developed by the researcher was used . The data obtained was analyzed by using SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) computer program. To put forth the differences among the groups, Kruskal-Wallis and Mann-Whitney U tests statistical methods were used that are non-parametric. According to the findings of the research of students observations, significant differences were found statistically in the type of school education, the variables of the study area and gender variation. Between the gained national identity knowledge with the duration of Geography courses for students and for the role of positive effect of geography courses in creating awareness for national identity has been found out parallel.Based on the students' opinions,it is concluded that geography lesson has an important role in creating awareness of national identity.

Keywords: Geography Education, National Identity Awareness

(7)

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI………..i ÖNSÖZ………..ii ÖZET………iii ABSTRACT……….iv TABLOLAR LİSTESİ………...viii GRAFİKLER LİSTESİ………ix KISALTMALAR………...x BÖLÜM I 1. GİRİŞ………1 1.1. Problem Durumu...1 1.2. Araştırmanın Amacı...5 1.3. Araştırmanın Önemi...5 1.4. Varsayımlar...6 1.5. Sınırlılıklar...6 1.6. Tanımlar...7 BÖLÜM II 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR...8

2.1. İlgili Araştırmalar...8

2.2. Kavramsal Çerçeve...9

2.2.1. Coğrafya Eğitiminin Milli Kimlik Bilinci Üzerindeki Etkisi...18

2.2.2. Vatan Sevgisinin ve Vatan Bilincinin Kazanılmasında Coğrafya Eğitiminin Rolü...26

2.2.3. Milli Kimlik Bilincinin Kazanılmasında Kültür ve Kültürü Oluşturan Unsurların Etkisi...29

2.2.3.1. Kültürü Oluşturan Unsurlar...33 v

(8)

2.2.3.1.1. Dil...33 2.2.3.1.2. Tarih...37 2.2.3.1.3. Vatan...39 2.2.3.1.4. Din...40 2.2.3.1.5. Müzik...41 2.2.3.1.6. Gelenek ve Görenekler...43 2.2.3.1.7. Edebiyat...44 2.2.3.1.8. Tasavvuf...45 2.2.3.1.9. Güzel Sanatlar...46 2.2.3.1.10. Mutfak...47

2.2.3.1.11. Mimari ve Sanat Eserleri...48

2.2.4. Küreselleşmenin Milli Kimlik Bilinci Üzerindeki Etkisi...48

BÖLÜM III 3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ...52 3.1. Araştırmanın Modeli...52 3.2.Evren ve Örneklem...52 3.3. Verilerin Toplanması...56 3.4. Verilerin Analizi...58 BÖLÜM IV 4. BULGULAR VE YORUMLAR...60

4.1. Birinci Alt Probleme İlişkin Bulgu ve Yorumlar...60

4.2. İkinci Alt Probleme İlişkin Bulgu ve Yorumlar...69

4.3. Üçüncü Alt Probleme İlişkin Bulgu ve Yorumlar...72

4.4. Dördüncü Alt Probleme İlişkin Bulgu ve Yorumlar...77

(9)

5. SONUÇ VE ÖNERİLER...79 5.1. Sonuç...79 5.2. Öneriler...81 KAYNAKÇA...83 EKLER...89 vii

(10)

Tablo 1. Örneklemdeki Ortaöğretim Kurumlarının Bulundukları İlçe, Ortaöğretim

Kurumlarının Türü ve Örnekleme Alınan Öğrenci Sayıları………52

Tablo 2. Öğrencilerin Öğrenim Gördükleri Alan Türüne Göre Dağılımı………53 Tablo 3. Öğrencilerin Öğrenim Gördükleri Okul Türüne Göre Dağılımı…………...54 Tablo 4. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı………...55 Tablo 5. Araştırmaya Katılan Okulların ve Öğrenci Sayılarının Dağılımı…………..57 Tablo 6. Ortaöğretim XII. Sınıf Öğrencilerinin Milli Kimlik Bilinci İfadelerine İlişkin

Görüşlerinin Frekans ve Yüzdelik Dağılımı………...60

Tablo 7. Ortaöğretim XII. Sınıf Öğrencilerinin Coğrafya Derslerinin Milli Kimlik

Bilinci Oluşturmadaki Rolüne İlişkin Görüşlerinin Frekans ve Yüzdelik Dağılımı…...63

Tablo 8. Öğrenim Görülen Alana Göre Kruskall Wallis Testi Sonuçları…………69 Tablo 9. Öğrenim Görülen Alana Göre Milli Kimlik Bilinci Çoklu Karşılaştırma Testi

Sonuçları……….71

Tablo 10. Öğrenim Görülen Alana Göre Coğrafya Bilgisi Çoklu Karşılaştırma Testi

Sonuçları……….72

Tablo 11. Öğrenim Gördükleri Okul Türüne Göre Kruskall Wallis Testi Sonuçları...73 Tablo 12. Öğrenim Görülen Okul Türüne Göre Milli Kimlik Bilinci Çoklu

Karşılaştırma Testi Sonuçları………..75

Tablo 13. Öğrenim Görülen Okul Türüne Göre Coğrafya Bilgisi Çoklu Karşılaştırma

Testi Sonuçları………76

Tablo 14. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Mann Whitney Testi Sonuçları…………77

(11)

Grafik 1. Öğrencilerin Öğrenim Gördükleri Alan Türüne Göre Dağılımı…………...53 Grafik 2. Öğrencilerin Öğrenim Gördükleri Okul Türüne Göre Dağılımı…………...55 Grafik 3. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı………...56

(12)

f : Frekans % : Yüzde N : Denek Sayısı P : Anlamlılık Düzeyi Sd : Serbestlik Derecesi

SPSS :Statistical Package for the Social Sciences X2 : Chi-Sguare (Ki Kare) Değeri

U : Mann-Whitney U Değeri Z : Z değeri

(13)

BÖLÜM I 1. Giriş

Bu bölümde, araştırmanın problemine, araştırmanın amacına, önemine,

varsayımlara, sınırlılıklara ve tanımlara yer verilmiştir.

1.1. Problem Durumu

Coğrafya bir toplum bilimidir. Toplumda yaşayan bireylerin yaşadığı ortamı bilmesi gerekmektedir. Yaşadığı coğrafyayı bilmeyen bir birey bazı değerlerin farkında değil demektir. Coğrafya insanlara kültürel, milli bir benlik kazandırır. Coğrafya sayesinde ülke sevgisi, bilinci artar. Coğrafyanın alt dallarında nüfus coğrafyası, şehir coğrafyası, ekonomik coğrafya, beşeri coğrafya konularıyla toplum her konuda bilgi sahibi olur (Akınoğlu, 2006: 27).

Yerleştiğimiz mekan kendimizi tanımladığımız temel referans noktalarımızı ve bununla ilişkili diğer olguları belirleyen temel unsurları içerir. Kendimizi konumlandırdığımız birçok sosyo-ekonomik, tarihi ve kültürel özellikler bu unsurlarla şekillenir. Hangi millete mensup olduğumuz, nerede yaşadığımız, çalıştığımız, dinlendiğimiz veya nasıl işe gidip geldiğimiz, alışveriş yaptığımız gibi bir çok mekansal davranış coğrafi kararlarla gerçekleşmektedir. Bu bağlamda coğrafi mekanın anlamı, insanların ona nasıl bir bağla bağlı olduğu ve onun etrafında nasıl şekillendiğiyle yakında ilişkilidir. Bu da aidiyeti ifade eder ve kimlik - coğrafya ilişkisini yansıtır (Karabağ, 2009: 467).

Milli kimlik veya sadece kimlik, milli kültürün ferdi ve içtimai planda ortaya çıkan üslubudur. Kişiyi ve toplumu farklılaştıran, en yakınlarından başlayarak diğer benzerlerinden ayıran özellikleridir. Bu faklılıklar en geniş ifadesi ile yaşama biçimindeki özellikler, kendine- kişiye ve topluma mahsus oluşlardır (Kösoğlu, 2003: 19).

Bireyin kimliği onun tüm özelliklerini kapsar. Hem kişinin kendisini nasıl gördüğü hem de toplum tarafından nasıl görüldüğü kimlik kavramıyla bağlantılıdır. Kimlik, kişinin yaşamda kendine biçtiği, uygun gördüğü rol veya kendisini algılayış

(14)

biçimidir. Bu nedenle insan yaşamında gelişimin temel özelliklerinden en önemlisi kimlik arayışıdır( Onat, 2009: 818).

Coğrafya insanlarda birtakım kimlikler oluşturur. Kimliklerin oluşturulması için öncelikle bireyin kültürünü, yaşadığı toplumu, ülkeyi bunları oluşturan nedenleri fiziki beşeri unsurlarıyla tanımasına coğrafya eğitimi katkı sağlar (Akınoğlu, 2006: 27)

Kültürün kişilere gerek eğitim yoluyla, gerek gelenek ve göreneklerle kazandırdıkları da kişinin milli kimliği olmaktadır (Kösoğlu, 1996: 27). Kimliğimiz ancak milletle birlikte canlı olmaya, yaşamaya devam eder (Özkan, 2009: 241). Milleti veya milli kimliği oluşturan unsurların başında vatan, coğrafya ve kültür gelir.

Coğrafi bilgilerle donanan bireylerde kültürel bir benlik oluşur. Yaşadığı coğrafyanın farkına varır, diğer yerlerden farkını görür. Coğrafya’nın siyasi coğrafya dalında, Türkiye’nin komşularına komşularıyla olan ilişkilerine, komşu devletlerin ve diğer büyük güçlerin Türkiye üzerindeki etkilerine yer verilir. Bunlar insanlarda yurttaşlık kimliği oluşturur (Akınoğlu, 2006: 28).

Doğa ve mekanlar tamamıyla özeldir; halkın tarihi yurdunu, anılarının kutsal membağını oluştururlar. Yurt sadece milli dramın sergilendiği bir dekor değildir, bizzat başroldedir; doğal güzellikleri popüler tarihsel bir önem taşır. Öyle ki göller, dağlar, nehirler ve vadiler hepsi de halkçı meziyetlerin ve otantik milli yaşantının sembolleri haline gelebilir (Smith, 2010: 108).

Kültür toplumsal bir olgu, bir ekonomi, bir düşünce, bir yaşam biçimidir (İspiroğlu, 1991: 28). Kültür bir millete ait olmaktır (Eröz, 1985: 10). Kültür bir aynadır, aynadan yansıyanlar ise kimliğimizdir (Sağ, 2009:169). Kültürü oluşturan unsurlar ise dil, folklor, edebiyat, müzik, tarih, mimari, din gibi unsurlardır.

Toplumu oluşturan insanlar o toplumun kalkınmasını ve ilerlemesini sağlar (Ergun, 2004: 100). Türk gençliği bu vatanın emanetçileri oldukları için milli kültüre ve kimliğe sahip çıkmaları gerekmektedir. Devletin ekonomisinin, teknolojisinin, refah düzeyinin ve sosyal hayatının iyi olması buna bağlıdır (Akça, 1985: 6). Toplum kendini tanımaz ve kimliğine sahip çıkmazsa sağlıklı ekonomi yaratılamaz, yabancılaşma yaşanır. Toplum ve insan olanaklarının gerçekleşmesi yabancılaşmayı engellediğinden

(15)

bilinç olanağı gerçekleşir ve bilgi olur. Bu oluşan bilinç bilgiye dönüşüp yanlışları önlemesine yardımcı olur (Ergun, 2004: 100).

Kösoğlu içeriden ve dışarıdan bazen kanun, bazen silah zoruyla iki yüz yıldır bir kültür taarruzu karşısında olduğumuz için, kimliğimizi koruma savaşı içinde olduğumuzu belirtir (Kösoğlu, 2003: 17). Sınırsız internet imkanı bilginin, fikirlerin ve imgelerin dünya boyunca değişimini ve yayılmasını sağlayarak, zaman/mekan sınırları alt üst edilmektedir. Böylece küresel kültürün etkin kılınması hedeflenmekte bunun için hegemon güçler; yani bir yaşam tarzı, kavramları simgeleyen yeni ürünler ve yeni bir kimliksizliği öneren kimlik pazarlamaktadırlar. Yerel pazarlara nüfuz eden küresel ürünler milli olan her şeyi silip/süpürerek yerel direnci kırmanın yöntemlerini yaratmaktadırlar. İnternet, uydu, kablolu yayın vb. elektronik saldırı doğrudan doğruya tüm dünyaya hakim bir ticari kimlik ve kültür yaratmak amacındadır. Sonuçta küresel iletişim ağları coğrafyanın sonunu getirmiştir. (Yeniçeri, 2005: 28)

Teknoloji büyüdükçe dünya küçüldü, küçüldükçe de milli kimlikler kaybedilmeye başlandı (Sağ, 2009: 167). Medya zihnimizin yeni efendisi olmuştur (Uğur, 2003: 11). Bu durum karşısında ise kültür hayatımız şaşkınlık yaşamaktadır (Miyasoğlu, 1999: 19). Teknolojik gelişmeler milletler için tarih sahnesinden silinme tehlikesi taşımaktadır. Milletlerin bunun karşısında var olma mücadelesi önem kazanmıştır. Bu tehlikenin temelinde küreselleşme vardır (Sağ, 2009: 167). Millet, milliyet, milliyetçilik kavramları küreselleşme tehlikesiyle karşı karşıyadır (Yeniçeri, 2005: 41).

Farklılıkları yok sayarak insanları aynılaştırmak ve böylece bir takım insanların illet, bela ve hayalet olarak nitelendirdikleri kimlik kabusundan kurtulma çabalarından başka bir anlama gelmez. Halbuki kimlik keyfe keder giyilen, emanetle elde edilen bir üniforma değildir. Kimlik terzisi Tanrı, kumaşı kan, ölçüsü tarih olan bir giysidir ki ruhun somutlaşmasıyla var olur (Yeniçeri, 2005: 29).

Bu kültür yozlaşmasını, kimlik kaybını önleyebilmek için coğrafya dersi ve coğrafya öğretmenlerine çok fazla görev düşmektedir. Türk milli eğitiminin gayretleri de esas olarak ve tabiatıyla bu şuuru yani Türk kimliğini kazandırmaya yönelik olmuştur. Bireyin milliyet düşüncesinin veya milli kimliğin oluşunda en az diğer faktörler kadar -belki birinci sırada- coğrafyanın/mekanın kimlik kazanmış hali olan vatan kavramının geldiğini ifade etmek gerekir. Bu nedenle, milli şuur sahibi bireylerin

(16)

yetiştirilmesinde coğrafyanın öğretimi konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir (Aksoy, 2003: 59)

Bugün batıda küreselleşme adı altında tek sınır, ortak kültür şarkıları söylenedursun, millilik yükselen değer olma özelliğini korumaktadır. Milli şuur sahibi bireyler olduğu sürece de koruyacaktır. Tek farklılık bu kavram geçen yüzyılda batıda milliyetçilik adı altında tartışılıp gelişirken, günümüzde kimlik/milli kimlik adı altında ele alınmaya başlanmıştır. Bireylere verilecek sağlam ve nitelikli bir coğrafya eğitimi, vatan sevgisinin dolayısıyla milli kimliğin kazanılmasında, gelişip kökleşmesinde dün olduğu gibi gelecekte de önemini koruyacaktır (Aksoy, 2003: 59).

1.1.1. Problem Cümlesi:

Liselerde Coğrafya eğitiminin milli kimlik bilinci üzerindeki etkisi nedir?

1.1.2. Alt Problemler:

1. Ortaöğretim son sınıf öğrencilerinin Coğrafya derslerinin milli kimlik bilinci oluşturmasına ilişkin bilgi ve düşünceleri nelerdir?

2. Ortaöğretim son sınıf öğrencilerinin Coğrafya derslerinin milli kimlik bilinci oluşturmasına ilişkin görüşleri öğrenim gördükleri alan değişkenine göre farklılaşmakta mıdır?

3. Ortaöğretim son sınıf öğrencilerinin Coğrafya derslerinin milli kimlik bilinci oluşturmasına ilişkin görüşleri öğrenim gördükleri okul türü değişkenine göre farklılaşmakta mıdır?

4. Ortaöğretim son sınıf öğrencilerinin Coğrafya derslerinin kimlik bilinci oluşturmasına ilişkin görüşleri cinsiyet değişkenine göre farklılaşmakta mıdır?

(17)

1.2. Araştırmanın Amacı

Liselerde coğrafya eğitiminin milli kimlik bilinci üzerine etkisini öğrenci görüşlerine göre ortaya koymaktır.

Alt amaçları ise liselerde coğrafya eğitiminin milli kimlik bilinci üzerine etkisini çeşitli değişkenler (öğrenim görülen alan, öğrenim görülen okul türü, cinsiyet) açısından ortaya koymaktır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Vatan sevgisi duygusunun gelişip kökleşmesinde esas kaynak coğrafya

öğretimidir. Milli değerlerin oluşması, bir milletin varlığına, milletin varlığı ve devamlılığı ise bir yurdun varlığına bağlıdır. Vatan, coğrafyanın kendisidir. Vatan sevgisinin kaynağı coğrafya, millet sevgisinin kaynağı da millete ait ortak dil, tarih, sanat, edebiyat gibi kültürel değerlerdir.

Türk yurdu, bir bütün olarak bu değerleriyle birlikte yetişmekte olan genç nesillere tanıtılmazsa, karakterlerinde veya milli kimliklerinde eksiklik olacağı için onlardan vatan için ileriye dönük birtakım fedakarlıklar beklenemez. Çünkü fertler iyi tanıdığı için vatanı uğruna fedakarlıklara katlanır. Türk Milli Eğitim sisteminde ortaokul coğrafya programlarına bakıldığında, 1968’den itibaren coğrafya öğretiminin amaçları arasında “öğrencilere yakın çevrelerinden başlanarak, yurdunu ve yurttaşlarını tanıtmak, onlara milliyet, vatan ve insanlık duygularını aşılamak, bu duyguları kökleştirmek” ifadesinin yer aldığı görülmektedir. Burada esas olan nokta, milli kimliğin temel unsuru olan vatan duygusunun coğrafya ile özdeşleşmesi ya da coğrafya sayesinde kazanılmasıdır.

Kimlik, farklılık ya da başkalıktır. Sınırsız internet imkanı bilginin, fikirlerin dünya boyunca değişimini ve yayılmasını sağlayarak, zaman/mekan sınırları alt üst edilmektedir. Böylece tek bir kültür ve kimlik yaratılmaya çalışılmaktadır. Bireylere verilecek nitelikli bir coğrafya eğitimi, milli kimliğin kazanılmasında, gelişip kökleşmesinde önemini koruyacaktır.

(18)

Türk milli eğitiminin gayretleri de esas olarak Türk kimliğini kazandırmaya yönelik olmuştur. Milli şuur sahibi bireylerin yetişmesinde coğrafya eğitimi önemlidir. Bu araştırma, coğrafya eğitiminin milli kimlik bilincine sahip bireylerin yetişmesinde etkili olup olmadığını belirtmesi açısından önem taşımaktadır.

1.4. Varsayımlar

1. Bu araştırmada, anket sorularını cevaplandıran öğrencilerin, araştırmanın geçerlik ve güvenirliğini artırmak amacıyla gerekli duyarlılığı göstererek soruları içten, objektif ve dikkatli cevapladıkları varsayılmıştır.

2. Geliştirilen anket sorularının bu araştırma için gerekli verileri sağlayacağı varsayılmıştır.

3. Araştırmada uygulanan anket sorularından elde edilen sonuçlar araştırma evrenini temsil etmektedir ve araştırma için yeterlidir.

4. Kontrol edilemeyen değişkenler, araştırmaya katılan bütün öğrencileri aynı ölçüde etkilemiştir.

1.5. Sınırlılıklar

Bu araştırma,

1. 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı ile

2. Veri toplamak için ankette yer alan sorular ile

3. Konya il merkezinde farklı ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerden örnekleme seçilen son sınıf öğrencileri ile sınırlıdır.

(19)

1.6. Tanımlar

Coğrafya: Doğal ortamın çeşitli özelliklerini, doğal ortam ile insanlar arasındaki

karşılıklı etkileşimi ve bu etkileşim sonucu ortaya çıkan, insanların beşeri ve ekonomik faaliyetlerini konu edinen bilimdir (Şahin, 2002).

Eğitim: Bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak yapılan

değişikliklerin tümüdür (Fidan ve Erden, 2001: 13).

Kimlik: Kişinin kim olduğunu belli eden nitelikler bütünü (TDK Türkçe Sözlük,

2005: 1182).

Kişilik: Toplumsal varoluş içinde bireysel varoluş (Poyraz, 2009: 764).

Kültür: Bir milletin ortak bilincini ve kimliğini oluşturan maddi ve manevi

değerlerinin yarattığı bir sentezdir (Sağ, 2009: 167).

Küreselleşme: Ortak bir dünyalı kimliği yaratmaktır (Atasoy, 2009: 826)

Millet: Dil, kültür, ideal birliği ile birbirine bağlı olan topluluk (Bilgin,

1995:198).

Milliyetçilik: Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin

üstünde tutma anlayışı (TDK Türkçe Sözlük, 2005: 1397).

Milli kimlik: Bir milletin kendine özgü düşünüş ve yaşayış biçimi, dil, töre ve

gelenekleri, toplumsal değer yargıları ve kuralları ile oluşan özellikler bütünü, milli hüviyet (TDK Türkçe Sözlük, 2005: 1397).

Milli Kimlik Bilinci: Toplumu diğer toplumlardan ayıran farklılıkların farkında

olmaktır (Kösoğlu, 2003: 19).

(20)

BÖLÜM II

Kavramsal Çerçeve ve İlgili Araştırmalar

2.1. İlgili Araştırmalar

Turan (2009) 1950 ile 1960 Yılları Arası Ortaokul Tarih Dersi Kitaplarında Yer Alan Milli Kimlik Kavramının İçerik Analizi konulu yüksek lisans çalışmasında milli kimlik eğitim ilişkisinden hareketle 1950 – 1960 yıllarını kapsayan dönemde devletin milli kimlik temellerinin nasıl kurgulandığı, bu doğrultuda milli kültürün Türk kimliğinin, dilsel, tarihsel ve kültürel bağlamda nasıl bir yapıda olmasını istediği ve bunu eğitim sürecinde öğrencilere tarih ders kitapları aracılığıyla nasıl aktarıldığını araştırmıştır.

Akınoğlu (2006) Coğrafya Eğitimi ve Toplum adlı makalesinde coğrafyanın insanlarda birtakım kimlikler oluşturduğunu ve kimliklerin oluşturulması için öncelikle bireyin kültürünü, yaşadığı toplumu, ülkeyi bunları oluşturan nedenleri fiziki beşeri unsurlarıyla tanınmasına coğrafya eğitiminin katkı sağladığının üzerinde durmaktadır. Bu çalışmanın amacı, coğrafya öğretmen adaylarının, coğrafya eğitimi ve topluma ilişkin görüşlerini belirlemektir. Toplam 35 tezsiz yüksek lisans öğrencisi üzerinde bir haftalık arayla üst üste üç görüşme yapmıştır. Coğrafya eğitiminde yer alan konuların günlük hayata taşınması, dünyadaki olayların toplumla ilişkisi bağlamında yorumlanması gerektiği gibi önerilerde bulunmuştur.

Arık (1983) Coğrafyadan Vatana adlı eserinde, sınırları belirli bir coğrafi alanın vatan olarak kabul edilebilmesi için gerekli şartların neler olduğu üzerinde durmuştur. Eserde vatan denilen coğrafyanın sadece toprak parçasından ibaret olmadığını, coğrafyanın vatan sayılması için insanların kültürleri ile o bölgede yaşaması gerektiği ve gerektiğinde de canıyla bile olsa o toprağı koruyarak kutsallaştırması gerektiği üzerinde durmuştur. Ayrıca Anadolu’nun Türk vatanı oluşunda Türk milletinin başından geçen olaylar hakkında bilgilere yer vermiştir.

Yörü (2007) Vatan Sevgisi ve Yurttaşlık Bilinci Oluşturmada Lise Coğrafya Derslerinin Rolünün Değerlendirilmesi konulu yüksek lisans çalışmasında öğretmen görüşlerini tespit etmek için 135 Coğrafya öğretmenine anket uygulamıştır. Cinsiyet,

(21)

eğitim durumu, mesleki kıdem ve çalıştığı kurum değişkenlerine göre öğretmenlerin görüşleri değerlendirilerek vatan sevgisi ve yurttaşlık bilinci oluşturmada coğrafya eğitimine önerilerde bulunulmuştur.

Kamişli (2008) Ortaöğretim Coğrafya Derslerinin Ulusal Bilinç Oluşturması Açısından Değerlendirilmesi adlı yüksek lisans tezinde sekiz ortaöğretim kurumunda 537 öğrenci üzerinde ulusal bilinç düzeyini ölçmek için anket uygulamıştır. Öğrencilerin, ülkemizin konumunun yeterince bilincinde olmadıkları, küreselleşme ulus devlet etkileşimini yeterince analiz edemedikleri sonucuna ulaşmıştır.

Aksoy (2003) Milli Kimliğin Kazanılmasında Coğrafyanın Önemi adlı makalesinde, kimlik ve milli kimlik kavramlarından bahsetmiştir. Milli kimliğin kazandırılmasında coğrafyanın öneminden bahsederek vatan ve vatan sevgisinin önemine vurgu yapmıştır. Vatanını seven, bilinçli yurttaşların yetişmesi için coğrafya eğitiminin gerekli olduğunu belirtmiştir.

Karabağ (2009) Coğrafya ve Kimlik adlı eserinde coğrafya, doğa ve insan temelli analiz yapan bir bilimdir. Bu iki unsurun karşılıklı etkileşimi ve ortaya çıkan mekansal dokularla ilgilenen coğrafya, aynı zamanda insanların kimliklerini etkileyen temel unsurları da bu eksende değerlendirdiğini belirtmektedir. Mekansal ölçek (yerel, ulusal, kürsel) anlamında birçok etkenin insanların kendilerini tanımlamasında etkili olduğunu, bu bağlamda insanların kendilerini ait hissettikleri, rahat ve güvende gördükleri millet/ulus ölçeği, insanların yeryüzünde nerede olduklarını ve kendilerini konumlandırdıkları vatanı da belirlediğini açıklamaktadır. Ayrıca coğrafi kavramlar olan yer, peyzaj ve mülk kimlik unsurları olarak belirdiğini ve bu kavramların tanımladığı unsurlar, bir mekanın neyi temsil ettiğini ve kimliğini yansıttığı konusunda bilgilere yer vermiştir.

2.2. Kavramsal Çerçeve

Milli kimlik bilincini insanlara aşılamakta etkili olan coğrafya derslerinin önemini anlayabilmek için kimlik, milli kimlik ve milli kimlik bilinci kavramları hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.

(22)

Kimlik kavramı insana özgü bir kavram olarak ortaya çıkmakta ve iki temel bileşenden oluşmaktadır. Bunlar tanınma ve aidiyettir. Kimlik, kişilerin ve toplumsal grupların “kimsiniz, kimlerdensiniz?” sorularına verdikleri cevaplardır. (Güvenç, 2010: 3).

Kimlik, milli kültürün ferdi ve içtimai planda ortaya çıkan üslubudur. Kişiyi ve toplumu farklılaştıran, en yakınlarından başlayarak diğer benzerlerinden ayıran özellikleridir. Bu farklılıklar en geniş ifadesi ile yaşama biçimindeki özellikler, kendine kişiye ve topluma mahsus oluşlardır. 1990’lı yılların başından itibaren bazı kültür meselelerinin, dolayısıyla batı kültürü karşısındaki tavrın, kimlik adı altında konuşulup tartışıldığı gözlenmektedir. Bu iyiye işarettir. Batıyı doğrudan doğruya tartışma cesaretini gösteremeyenler, kimlik arayışı adı altında, alışagelmiş görüşlerin dışında yaklaşımlar ileri sürmeye çalışmaktadırlar. Milliyetçilik ve milli kültür kavramlarına çekimser yaklaşıldığı, biraz da batıda hadise bu kavram içinde tartışıldığı için kimlik kavramı son yıllarda moda haline gelmeye başlamıştır (Kösoğlu, 2003: 16).

Varlığın kendi kendini tanımlaması olarak görebileceğimiz (Kemikli, 2009: 260), son zamanlarda en popüler kavramlardan biri olan kimlik, insan ve insan topluluklarını içine alan bir anlam ifade ederken (Vatandaş, 2004: 10), milli kimlik milli kültürü ifade eder (Kösoğlu, 2009: 10). Kimlik başkaları için bir deniz feneri, kendisi için bir pusula işlevine sahiptir (Kösoğlu, 1996: 19).

Kimlik, inşa ediş ve hissedişlerle gerçekleşen biz bilincidir. Bu yüzden kimlik hem inşa edendir hem de inşa edilendir (Poyraz, 2009:764). İnsanın tüm özelliklerini içeren kimlik kişinin yaşamda kendine uygun gördüğü rol ve kendini bu yaşamdaki algılayış biçimidir. Bundan kaynaklı insan yaşamında gelişimin temel özelliklerden en önemlisi kimlik arayışıdır (Onat, 2009: 818).

Kültürün kişilere gerek eğitim yoluyla, gerek gelenek ve göreneklerle kazandırdıkları da kişinin milli kimliği olmaktadır (Kösoğlu, 1996: 27). Kimlik, bir kişinin kendini tanımlama biçimidir ve insanın özünü oluşturur ( Gündoğan, 2009: 399). Kimlik, insanın yarattıklarının tümüyken (Kongar, 1982: 16), milli kimlik ise toplumun türdeşliğini inşa eder (Vatandaş, 2004: 11). Milli kimlik; milli, kültürel, ferdi olarak ortaya çıkan üsluptur ve milleti tanımamızı sağlayan özelliklerdir ( Kösoğlu, 2002: 135). Sosyal zemindeki en üst kimlik milli kimliktir (Ercilasun 2009: 19). Başka

(23)

insanlara benzeyen, benzemeyen bütün özellikler kimliktir (Ercilasun, 2009: 18). Milli kimlik bilinci ise bu faklılıkların farkında oluştur (Köseoğlu, 2003: 19). Milli kimlik dediğimiz bu farklı oluş, düşünce biçiminden, kılık kıyafete, tavır ve davranış biçimlerinden, eğitime, eğlenceye kadar hayatın her aşamasında kendini gösterir (Kösoğlu, 2003: 27). Kimliğimiz ancak milletle birlikte canlı olmaya, yaşamaya devam eder (Özkan, 2009: 241). Kendi seçimimizle bir ülkenin vatandaşı olabiliriz ama vatandaşlık milli kimlik değildir. Soy, milli kimliği oluşturan ilk ana unsurdur. Hangi millete mensup olduğumuzu gösterir (Ercilasun, 2009: 19). Kimliğin, aynı görünen, aynı şeyleri hisseden, aynı olduklarını söyleyen insanlarla ilgisi olduğu fikri saçmalıktır (Billig, 2002: 75).

Milli kimlik, temelde çok boyutludur. Şu ya da bu milliyetçi hizip tarafından bile asla tek bir unsura indirgenemeyeceği gibi bir halkın bünyesine yüzeysel yollardan kolay ve hızlı bir şekilde zerk edebilmesi de mümkün değildir. Milli kimliğin bu çok yüzlü gücünü, grup ve bireyler açısından yerine getirdiği işlevlerden bazılarını izleyerek görmek mümkündür. Bu işlevler dışsal ve içsel nesnel sonuçlar şeklinde bölümlendirilebilir. Ekonomik ve siyasal alanlar dışsal işlevlerdir. Milli kimlikler topluluk içindeki bireyler için daha samimi, içsel işlevler de yerine getirmektedirler. En bariz olanı fertlerin uyruklar ve yurttaşlar olarak toplumsallaştırılmalarıdır. Müşterek değer, sembol ve geleneklerden bir repertuar oluşturmak suretiyle bireylerle sınıflar arasında toplumsal bir bağ kurabilmek için de yine millete müracaat edilmektedir. Bayrak, para, marş, kutlama gibi sembollerle topluluk fertlerine ortak miraslara, kültürel yakınlara hatırlatılır; ortak kimlik ve aidiyet duyguları güçlendirilir (Guibernau, 1997: 126).

Farklı kimlik kavramları vardır. Öznel kimlik, kişinin kendini nasıl algıladığıdır. Nesnel kimlik ise içinde yaşadığı kültürün kişiye kazandırdıklarıdır (Kösoğlu, 1996: 29). Bizi yahut bir topluluğu başkalarına tanıtan ve hiçbir yorum ya da duygusal iz taşımayan bu görünen farklılıklara nesnel kimlik denir (Kösoğlu, 2009: 14).

Milli kimliği oluşturma ya da millet inşasına yönelik politikalar iki temel kategoride incelenebilir. Bunlardan birincisi “hedef temelli” kimlik politikaları, diğeri ise “ köken temelli” kimlik politikalarıdır. Bu iki kategorinin Fransız ve Alman ekolleri ya da subjektif ve objektif millet anlayışları olarak da ifade edildiği görülmektedir. Subjektif millet anlayışı olarak da isimlendirilen Fransızvari milliyetçilik de millet bir

(24)

fikir, çıkar, sevgi, anı ve umut cemaati olarak tasarlanır. Bu çerçevede, ülke topraklarını, ortak hatıra ve kaderin kaynağı olarak kutsal bir obje haline getirmek önemli bir hedeftir. Buna ilaveten yasaların ve vatandaşlığın sağladığı eşitliğe ve haklara vurgu yapılmakta siyasal hak ve ödevlere önem atfedilmektedir. Bu yaklaşıma göre; ortak mazi, hatıralar, amaç birliği gibi subjektif bağlar sayesinde vatandaşlık bilinci gelişecek, fertlerin ülkesel bağlılıkları artacaktır. Almanvari ya da objektif milliyetçilikte etnik köken, bir ırka aidiyet çok daha önemlidir (Smith, 1994: 112). Bu modelde entegrasyon amacı ile soya dayalı yaklaşım takip edilmekte, topluluğu birbirine bağlayan bağlar olarak; devamlı canlı tutulmaya çalışılan soy ve kahramanlık mitleri, çekirdek kültüre ait dil, din, gelenek ve kurumların yüceltilmesi, eşsiz kolektif geçmişe vurgu ön plana çıkarılmaktadır (Smith, 2002: 190).

Her iki kimlik oluşturma yönteminde de eğitim kurumlarının millet-inşa politikalarının başlıca aracı haline geleceği ve ülkede eğitim konusunda bir seferberlik yaşanacağı aşikardır. Zira milli-devletlerde genelde tek bir milli (resmi) dil söz konusudur ve resmi dili ülkenin her yerinde hakim kılma milli devletler için önemli bir amaçtır ( Hobsbawn, 1995: 117-119).

Milli kimliğin temel unsurları; zaman içinde süreklilik ve ötekilerden farklılıklardır. Toplum üyeleri sadece kendilerinin anlayabileceği ortak bir amaç etrafında bir araya gelerek sürekliliği gerçekleştirirler. Ötekilerden farklılık ise bir toprağa bağlılık, ortak bir kültür ve topluluk oluşturma bilincinden kaynaklanır (Guibernau, 1997: 127).

Bütün dünyada hızla yayılan üst kültürlerin, yani standartlaşmış okuryazarlığa ve eğitime dayanan iletişim sistemlerinin kurulması çağdaş varsayımları çok ciddiye alan herkes de milli kimliğin ortak kültürle tanımlanabileceği düşüncesini uyandırmıştır (Gellner, 1992: 104).

Milletin “modernist” imgesine göre, milli kimliği yaratan milliyetçiliktir. Gellner, “milliyetçilik milletlerin öz-benlikleri konusunda uyanmış olmaları değildir; milliyetçilik olmadık yerde milletler icat eder ama daha önce de dendiği gibi tamamen olumsuz bile olsalar kendisinin işleyebileceği, o milleti farklı kılan bazı önceden mevcut emarelere ihtiyacı vardır…” Kedourie de bizzat milliyetçiliğin “icat edilmiş” bir doktrin olduğunu ileri sürer (Smith, 2010: 117).

(25)

Hangi birimlerin (nasıl ve ne zaman) millet olabileceklerini araştırmak istiyorsak etnik, bağ ve duyguların kümelenmelerine bakmamız gerekir. Önceden mevcut etnik kimlik ne denli güçlü ve inatçıysa bu kimliğe dayanarak bir milletin doğabilme ihtimali de o denli fazladır ( Smith, 2010: 117-118).

Antony Smith, iki tür milli kimlik modelinden bahseder: Batılı (sivil-ülkesel-teritoryal) ve batılı olmayan (etnik-kültürel). Batı modeli sınırları belli bir ülke, yasal, siyasal toplum, üyelerinin eşit siyasal haklara sahip olduğu bir düzen, kültür ve ideoloji gibi kendisini oluşturan bireylerce ortaklaşa paylaşıldığı kabul edilen elemanlardan oluşur. Etnik model ise sivil kimlik modellerine hem meydan okuyan ve hem de o modele ortak atalar miti, ortak kültür, din, dil ve etnik köken gibi yeni unsurlar ekleyen bir kolektif kimlik modelidir. Etnik temelli kolektif kimlik özellikleri ise; Doğu Avrupa ve Asya gibi daha çok az gelişmiş ülkelerde görüldüğünü söylemek mümkündür. Gelişmiş ülkelerde ise siyasi-hukuki kimlik modellerinin görülmesi onların eşit haklara sahip, dışlayıcı olmayan bir milli kimliği benimsediklerini göstermektedir (Smith, 1994: 15).

Bir kolektif kimlik bazı semboller, anılar, sanat eserleri, töreler, alışkanlıklar, değerler, inançlar ve bilgilerle yüklü bir gelenekten, geçmişin mirasından beslenir (Vatandaş, 2004: 24). Ahlak ve zihniyet de bu kimliğin oluşmasında önemli etkiye sahiptir (İlgen, 2009: 385). David (1997: 74)’e göre kolektif kimlik, toplumsal eylemin dinamik, gelişmekte olan bir yönünü teşkil eder. İnsan sosyal bir varlıktır bu yüzden de bireysel kimliği olduğu kadar da kolektif kimliğini de toplumsal ilişkiler çerçevesinde başkalarını içine alarak kurar (Çukurova ve Yüksel, 1997: 1). Toplumsal varlık bilinci, birlik ve beraberliği öngörür (Kemikli, 2009: 266). İnsan kendine has bir varlık olsa bile birey olarak toplumla bütünleşir ve toplumla birlikte inanç, paylaşım, tutum gibi ortak bir kültür yaratırlar ve paylaşırlar (Kösoğlu, 2009: 10).

Milli sembol ve değerlerin toplumca içselleştirilmesi amacıyla eskiden var olan kolektif bellekte yer alan ama bu şekilde ele alınmayan olaylar, sembol ve tarihi şahsiyetler daha derin bir şekilde kitlelere mal edilmek istenir; özellikle milli eğitim ve kültür politikalarına, askerlik gibi araçlara yansıtılarak ve aydınlar seferber edilerek ve desteklenerek vatandaşların bir üst kimlik ile biçimlendirilmesine çalışılır (Smith, 1994: 111-112).

(26)

Her millet, kendine has kimliğini tarihsel pratik içinde bulmuştur. Bu nedenle her milletin kendisine has özellikleri ve tarihi bir mirası vardır. Yani milletler kendi milli karakterinden ve tarihsel tecrübelerinden oluşan doğal anayasalarla kurumlaşırlar. Millet ve milli kimlik milliyetçiliğin temel değerleri arasında yer alır. Genel anlamda milliyetçilik eski dini kültür tarzlarını ve ailevi eğitimi kapsayan tarihsel bir eğitim ve kültür biçimi olarak anlaşılabilir. Milliyetçilik bir ülkede yaşayan insanlar arasında milliyet esasına dayanan bir birlik ve dayanışma şuurunu oluşturmayı temel gaye edinir (Önder, 2002: 9).

Toplumu, tespit edilen kültürel değerlere erime potasına alabilmek için devletin eğitim ve kültür kurumları ve politikaları bu amaç doğrultusunda harekete geçer. Özellikle kamusal ve kitlesel bir eğitim sisteminin varlığı milli kimliklerin sağlanmasında oldukça etkili olmuştur (Hobsbawn, 2003: 110-111).

Din olgusu başta ilkel olmak üzere tüm toplumlarda en etkili ve en güçlü sosyal denetim araçlarından biridir. Bütün dinlerde Tanrı olarak tanımlanan ve kendisinden çekinilen, korkulan bir güce inanılır. Kimlik belirlenmesinde dini mensubiyetin önemli bir yeri vardır. Tüm dinler insana ve toplumun geneline belirli bir kimlik kazandırır. İnanç ve değer yargıları ile din, ona bağlılık hissedenler arasında bir kimlik meydana getirir (Smith, 1994: 73).

Aydınlanma ile birlikte laik bir muhteva kazanan milliyetçilik, dinle olan ilişkisini değişik biçimlerde düzenlemiştir. Din bazı kesimlerde milliyetçiliğin belirleyicilerinden olan etnik kimliği belirleyici olurken, diğer kesimlerde milli kimlik seçiminin önemli bir unsuru olmuştur. Milliyetçiliğin laik tarafı ağır bastığı topluluklarda dinin kimliği belirleyici önemi daha az olabilmiştir (Smith, 1994: 46).

Milliyetin milletle olan ilişkisi aynı zamanda milletin kimlik ile olan ilişkisidir. Milli kimlik, bireylerin arzularına tahsisli kimlik değildir. Çünkü milli kimliğe sonradan dahil olunmaz, içine doğulur. O, yaşamın başından sonuna kadar giyilmek zorunda kalınan bir kıyafettir. Kişinin kimliği konusunda tercihte bulunmak gibi bir özgürlüğü de yoktur, aksine kabul etmek ve gereklerini yerine getirmek gibi bir de mecburiyeti vardır. Kimlik bir kültürel alan belirler, o alanın içine de bireyi yerleştirir. Kimlik içinde yaşanılan sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerle geçmişin durumunu da ortaya çıkarır (Yeniçeri, 2005: 229).

(27)

Milli kimliği var eden temel duyguların başında milliyetçilik gelir. Kimlik zannedildiği gibi gömlek gibi çıkarılamaz. Kimlik yozlaşması, bozulması ve kaybolması belki uzun vadede mümkün olabilir. Ancak Lawrence’in dediği gibi “bir biçimi yitirmek ama başka bir biçim de edinememek” gibi bir sonucu da doğurur. Kimlik dayatmak ne denli yanlış ise kimliksizliği dayatmak da o denli yanlıştır. Kimliksiz bir “hayat biçimi” mümkün olsa bile pek de arzu edilemeyecek bir şeydir. Kimlik, insan hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır (Yeniçeri, 2005: 230).

Millet, bireyi topluma, kimlik ise grupları birbirine bağlayarak aidiyet duygusunu geliştirir. Bu durum toplumların kontrolünde güçlükler yaratır. Toplumsal birlik bozulmadan, milli bütünlük duygusu yıkılmadan ve ortak değerler hasara uğratılmadan toplumları kontrol etmek imkansız denecek kadar güçtür. Milli kimlik, millet ve milliyet gibi ortak değerlere yönelen saldırıların temelinde de bu vardır (Yeniçeri, 2005: 231).

Son yıllarda, özellikle ülkemizde “kişilik” (karakter) yerine “kimlik” kavramı kullanılır olmuştur. Kişilik, sosyal varlığın kendine özgü davranış özellikleridir. Nesneldir. Karşılaştırmalıdır. Dışarıdan görüldüğü gibidir. Oysa kimlik insanın kendisi nasıl algıladığı, kimle özdeşleştirdiğidir (Güvenç, 2010: 8). Kişilik, bireyin toplum içindeki tutum ve davranışlarını ruhi tezahürlerini ifade eder. Kişilik oluşumu da yaşanan kültür ortamında gerçekleşir. Kimlik ise, bu kişilik üzerine giydirilen toplumsal değer ve ölçülerdir, ortak özelliklerdir, üsluptur (Kösoğlu, 2009: 15).

Kimlik, milliliği besleyen bir kaynaktır. Millet ve milli kimlik milliyetçiliğin ve taraftarlarının bir yaratısı olarak görülmelidir. Milleti geniş bir aile ilam olarak gören milliyetçilik, milletin fertleri arasında milli bir dayanışma ve kardeşlik ruhu aşılamaya çalışır; bu sayede her milletin toplumsal birliğini vaaz eder (Yeniçeri, 2005: 231).

Zorunlu eğitim kapsamında devletin kabul ettiği resmi ve milli dilin öğretilmesi en önemli amaçlardan biridir. Böylelikle zorunlu eğitim, bireylere milli kimliklerini benimsetmede önemli bir araç olmaktadır (Önder, 2002: 42). Eğitim ile birlikte toplum içindeki sosyal tabaklaşma farklı boyutlarda kendini gösterecektir. Soydan gelen ayrıcalıklar sosyal mobilitenin akışı içinde eriyecektir (Say, 1998:120). Geleneksel yapıda çeşitli kimliklere sahip olan birey, artık milli bir kimliği taşıyacaktır.

(28)

Merkezde belirlenen ders müfredatlarında, milli tarih ve milli coğrafya başlıca dersleri oluşturur. Böylelikle yurttaş haline dönüştürülmek istenen bireylere, vatan ve tarihsel birliktelik düşüncesi verilir (Erözden, 1997: 123-124).

Bireysel kimlikler, kişiyi ötekilerden ayırdığı için önemli sorunlar yaratmaz. Ad benzerlikleri, fotoğraf, doğum yeri, yılı, iş güç bilgileriyle açıklığa kavuşur. Kişisel kimlikler ise, isteğe göre seçilip değiştirilebildiği için sorun yaratmazlar. Ancak çağımızın kimlik sorunu, kişi, grup ve toplulukların resmi- milli ve tarihi- kültürel kimliklerinde ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifade ile insanları ayırdığınızda değil de birleştirmeye çalıştığınızda. Bu soruna ilk kez dikkati çeken Eliade’a göre, köklere duyulan özlem ya da çağdaş kimlik arayışı, resmi-milli tarih ile evrensel tarih arasındaki uyuşmazlıktan kaynaklanmaktadır. Üyesi olduğu toplum, vatandaşı olduğu devlet, kişiden yalnız yasalara uymasını, ülke çıkarlarına hizmet etmesini istemekle yetinmiyor; ülkenin resmi tarihine, ülküsüne, mitoslarına inanmasını, resmi kimliğini üniforma gibi, övünçle, inançla ve sorgu sualsiz taşımasını bekliyor. Bu beklentiye uymayanları çalışma, seyahat ve sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakmaktadır. Bireyler de sonuç olarak, kimlik seçme özgürlüklerini başka kişilere, zümrelere kurumlara, devlet gücüne karşı savunmak zorunda kalabilmektedir (Güvenç, 2010: 6).

Milli birlik oluşturma, sembollerin sıklıkla kullanımı bireylere güç veren törenlerin tekrarlanması ile yaratılır. Simge aslında, anlamı ancak topluluğun sırlarını ve adetlerini binlerde yakalanabilen bir nesne, bir işaret ya da karşılıklı anlaşmak için kullanılan bir kelimedir. Bir simgenin anlamı küçümsenemez. Simgeler yalnızca onu tanıyanlar için bir değere sahiptir (Guibernau, 1997:138).

Bir vatana, ortak dile, ortak ideallere, geleneklere ve değerlere bağlanma duygusu olan milliyetçilik, bir milletin onu diğerlerinden farklı kılan sembollerle (bayrak, milli marş, milli bayramlar vb.) özdeşleşmesidir. Bütün bu kimliklere bağlanmak bir kimlik yaratmaktadır; bu kimliğe yönelme dün olduğu gibi bugün de halkı harekete geçirme gücüne sahiptir (Guibernau, 1997:140). Millet inşa edenler; kitlelere heyecan vermek, milli duyguları uyandırmak ve milleti yüce bir amaç etrafında toplamak yani millete milli bir kimlik vermek için milli sembolleri sıklıkla kullanmışlardır.

Kişilik, bireyin kimlikler içinde ve kimliklerle bir örgütlenmesidir. Bir kişi, kimlikleriyle belirtilir; fakat o kişi, kişiliğiyle yaşar (Ergun, 2000: 12-13). Kimlik bir

(29)

kuyu ise, kişilik bir akarsudur. Kimlik bir iç denizse, kişilik bir okyanustur (Ergun, 2000: 183)

Birey ile onun bireysel kimliği arasındaki ilişki, zamanla değişse de, genellikle birebir örtüşür. Kimse çıkıp bu kimliği zorla değiştiremez. Buna karşılık kişinin birden çok kişisel kimliği olabilir. Kişi bu seçme özgürlüğünü, tarihi kültürel kimlik seçiminde, gerektiğinde resmi-milli kimliğine karşı da korumak sürdürmek ister. Sonuç olarak toplumun fertleri, grupları, zümreleri birbirinden farklı kimlik seçimlerine sahip olabilir. Seçtiği kimliği kullanabilmek için iltica etmek isteyebilir. Çok zorlandığı durumlarda insanlığını hatırlayıp dünya vatandaşı olduğunu bile ilan edebilir (Güvenç, 2010: 7).

Türk toplumundaki değişmelerin yarattığı kültür boşluğunu, yani kimlik arayışını ilk fark edenler yabancı gözlemciler olmuştur. Tekin Alp (1912) Jön Türklerin yeni bir milli ruh aradığını haber vermişti. Yazısında kimlik kavramı geçmiyordu; ancak o yılların bilim terminolojisinde milli ruh bugünkü kimlik kavramına karşılık geliyordu. 27 Mayıs milli birlik müdahalesinden sonra Tachau Türklerin milli bir kimlik arayışı içinde olduğunu belirtmektedir. Türk aydınının soruna ilgi duyması Fransa’daki kimlik bunalımı tartışmalarından (1980) sonra olmuştur. Şu var ki, Türk aydını ve düşünürü, aslında Tanzimat’tan bu yana yaklaşık iki yüzyıldır kimlik arayışları içinde idi. Sorunun sadece adı konulamamıştı. Aranan kimlik Meşrutiyet, Osmanlıcılık, Hürriyetçilik, Türkçülük, Bağımsızlık, Anadoluculuk, İnkılapçılık, Çağdaşlık, Cumhuriyetçilik, Turancılık, Demokratlık, Kalkınmacılık, Milli birlikçilik, Batıcılık, İslamcılık, Laiklik vb. sloganlarla dile getirilmişti. Sayılan bütün hareket ve eylemelerin arkasında bilinçli ya da simgesel bir kimlik arama çabası ya da bulma umudu bulunmaktadır (Güvenç, 2010: 15).

Kendini tanıma, dünya üzerinde bir yer bulma, pek çok açıdan milli kimlik için anahtar olma vasfı taşımakla birlikte, aynı zamanda üzerine en fazla kuşkuyu toplayan da bu özelliğidir. Milli ben /kendi ve bireyin bu ben’le ilişkisinin ne olduğu sorusu milliyetçi projenin en esrarlı yanı olmayı sürdürür (Smith, 2010: 36).

Kimlik ihtiyacını kendimiz hissedip kendimiz kavrasaydık ve anlamlandırsaydık ve milli kültürümüzün diliyle isimlendirseydik bu arayışımız şüphesiz daha kolay olurdu. Batıda bu ihtiyaç, küreselleşme ekseninde, kültür alışverişlerinin çok hızlandığı ve iletişim ağının çok yaygınlaştığı bir ortamda ortaya çıkarak kavramlaşmıştır. Türkler ise Tanzimat’tan bu yana içerden ve dışarıdan bazen kanun bazen silah zoruyla bir

(30)

kültür saldırısına maruz kaldığı için aslında kimliğini koruma savaşını vermektedir. Türk kültürü de iman gücünü kaybetmekte olduğu, mecalsiz kaldığı için gittikçe silikleşen Türk kimliğini, hayatın her sahasında yeniden en parlak ve kesin çizgileri ile ortaya çıkarmak, Türk’ün en az iki asırlık davasını oluşturmaktadır (Kösoğlu, 2003: 17). Türk adı, ilk kez Göktürk Hanlığında siyasi bir ortak kimlik adı olmuştur. Ancak aynı siyasi kimlik içinde olan çeşitli Türk boylarının kendilerini yine boy kimlikleri ile Yağma, Çiğil ya da Oğuz diye anmaya devam ettikleri görülmektedir. Ancak onlara dışarıdan bakan yabancı biri, boyları ortak özellikleri ve başkalarından ortak farklılıkları ile kavradığından, hepsini Türk olarak isimlendirmektedir. İşte nesnel kimlik budur ve Türk adı daha o yüzyıllarda, ortak kimlik adı olmuştur.

Milli kimliğin temel özelliklerini aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür. Bunlar:

1. Tarihi bir toprak/ülke ya da yurt 2. Ortak mitler ve tarihi bellek 3. Ortak bir kitlesel kamu kültürü

4. Topluluğun bütün fertleri için geçerli ortak yasal hak ve görevler

5. Topluluk fertlerinin ülke üzerinde serbest hareket imkanına sahip oldukları ortak bir ekonomi (Smith, 2010: 31-32).

Demek ki, bir milleti veya milli kimliği oluşturan unsurların başında yurt veya vatan kavramı ile ifade edilen mekan düşüncesi gelmektedir.

2.2.1. Coğrafya Eğitiminin Milli Kimlik Bilinci Üzerindeki Etkisi

Coğrafya bir toplum bilimidir. Toplumda yaşayan bireylerin yaşadığı ortamı bilmesi gerekmektedir. Yaşadığı coğrafyayı bilmeyen bir birey bazı değerlerin farkında değil demektir. Coğrafya insanlara kültürel, milli bir benlik kazandırır. Coğrafya sayesinde ülke sevgisi, bilinci artar. Coğrafyanın alt dallarından nüfus coğrafyası, şehir coğrafyası, ekonomik coğrafya, beşeri coğrafya konularıyla toplum her konuda bilgi sahibi olur. Günümüzde dağlık bölgelerde yaşayan insanların çok daha tutucu, inatçı, savaşçı, ova ve kıyılarda yaşayanların ise çok daha yeniliğe ve etkileşime açık yapıda oldukları bilimsel olarak açıklanmıştır (Akınoğlu, 2006: 27).

(31)

Coğrafya insanlarda birtakım kimlikler oluşturur. Kimliklerin oluşturulması için öncelikle bireyin kültürünü, yaşadığı toplumu, ülkeyi, bunları oluşturan nedenleri fiziki beşeri unsurlarıyla tanımasına coğrafya eğitimi katkı sağlar. Türkiye ekonomik coğrafyası, Türkiye fiziki ve beşeri coğrafyası gibi derslerde insanların yaşadığı coğrafyaya ilişkin bilgilere yer verilir. Bu bilgilerle donanan bireylerde kültürel bir benlik oluşur. Yaşadığı coğrafyanın farkına varır, diğer yerlerden farkını görür. Coğrafyanın siyasi coğrafya dalında, Türkiye’nin komşularına, komşularıyla olan ilişkilerine, komşu devletlerin ve diğer büyük güçlerin Türkiye üzerindeki etkilerine yer verilir. Bunlar insanlarda yurttaşlık kimliği oluşturur. Ayrıca coğrafyanın Türk dünyası konuları insanlarda kültürel ve yurttaşlık kimliği oluşturmaktadır. Coğrafyasını öğrenen insanda bir vatandaşlık bilinci oluşur. İnsan yaşadığı topluma ve çevreye karşı kendini sorumlu hisseder (Akınoğlu, 2006: 28).

Coğrafya yeni gelişen veya meydana gelen olaylarla yakından ilgilenir. Nüfusun artması, bir ülkenin kalkınması, savaşların asıl sebebi gibi, içinde yaşadığımız dünyayı anlama ve olayların meydana gelmesindeki asıl nedenleri belirleyebilme özelliğine sahiptir. Coğrafyanın konularıyla günlük hayatta çok karşılaştığımız için çağdaş dünyayı da anlamamızda ve yorumlamamızda yardımcı olur. Geçmişle geleceği karşılaştırmada, bugünün sorunlarıyla geçmişin sorunlarını incelemede coğrafya etkilidir. Coğrafya eğitimi sayesinde bireyler ülkelerin potansiyellerini, siyasi politikalarını, ülkelerde yaşanan gelişmelerin sebeplerini yorumlayabilirler (Akınoğlu, 2006: 28).

Coğrafya eğitimi/öğretimi kültürel, doğa, beşeri ve tarihi eserlere sahip çıkan bireyler yetişmesinde etkilidir. Öğrenciler doğal güzellikleri gördüğünde ve bunların giderek yok olmaya başladığını öğrendiğinde bilinçlenip çevresindeki doğal güzelliklere sahip çıkar. Tarihi eserlere zarar verilirse gelecek nesillerin geçmişteki verilere ulaşamayacağını anlayacaktır. Coğrafya, bu konularda öğrencileri bilinçlendirip aynı zamanda bu güzellikleri keşfetmesini sağlar. Coğrafya dersi insanlara çevre bilinci kazandırır. Çevreyi anlama, onu koruma, onu düzenleme bilincini etkiler. Doğal güzelliklerin ne kadar uzun zamanda oluştuğunu öğretir. Coğrafya eğitim/öğretiminde doğal, beşeri ve tarihi eserlere sahip çıkan bireyler yetiştirmek coğrafya eğitiminin ve öğretiminin doğal bir görevidir (Akınoğlu, 2006: 28).

(32)

Yurttaşlık kimliği, oluşurken ben’i tanıtan coğrafya yurt ve yurttaş olma bilincini de verir. Kendi yaşadığı ülkeyi daha iyi tanımasına yol açar. Coğrafya, öğrenciye ülkesinin özel konumu hakkında bilgiler verir. Farklı kültürleri tanıma olanağı sağlar. Coğrafya’yı öğrenen bir kişinin kültürel kimliği de gelişir. Kültürel değerlerini sahip olduğu tarihsel bağlam, kültürel etkileşimleri, tarihte kurulmuş medeniyetlerin kendi ülkesini ne şekilde etkilediğini hem tarih hem sosyoloji ve de coğrafya öğretimi sayesinde öğrenir. Örneğin tarih boyunca kurulmuş ve tüm dünyayı etkilemiş medeniyetler hem coğrafi şartları, iklimi, yeryüzü şekilleri insan yaşamına olumlu olan yerlerde kurulmuştur. Coğrafya eğitim-öğretimi kimlik oluşmasında etkilidir (Akınoğlu, 2006: 35).

Coğrafyanın her bir dalı insana kimlikler kazandırır. Yaşadığı ortamla ilgili her şeyi yaşadığı yerin tarihi, nüfus coğrafyasıyla nüfusu hakkında, ekonomik coğrafyayla ekonomisi hakkında insanlarda belli kimliklerin oluşmasını sağlar. Coğrafya sevgisinin verilmesi toplumdaki bireylerin o coğrafyanın bir parçası olduğunun farkına varmasını sağlar. Coğrafya bilimi kültürleri tüm çevre faktörlerinin karşılıklı ve karmaşık etkileşimleri sonucu ortaya çıkan değerler bütünü olarak ele alır. Tüm bunlarla beraber vatandaşlık ve yurttaşlık bilinci bu kültürel sentezi gerçekleştirir. İnsanların haklarını ve sorumluluklarını bilmesinde ve tüm bunların doğal bir sonucu olarak görev ve sorumluluklarını bilen, birbirini seven ve haklarına saygılı bireyler yetiştirilmesinde etkili olan değerler verir (Akınoğlu, 2006: 35).

Coğrafya olaylara pencereden değil, çatıdan bakar, sosyalleşmede etkilidir. Coğrafya eğitimi alan insan hepsi birer doğa harikası olan ve geri kazanılması olanaksız doğa yapıtlarına falez, şelale, mağara, lagün, kıyı oku vb zarar vermez ve onları korur. Çünkü bunların çok güç oluştuğunu, çok uzun zamanda meydana geldiğinin farkındadır (Akınoğlu, 2006: 37). Coğrafya sadece bilgi değil aynı zamanda hayatın kendisidir. Coğrafyanın bu yönü ile hayatla ilgili sosyal problemlerin de çözümü bulunabilir. Örneğin, coğrafya eğitimiyle öğrenciler nüfus ve nüfusla ilgili sorunları belirleyip buna göre çözüm önerileri getirebilir (Akınoğlu, 2006: 40).

Milletler, Smith’in (1999) belirttiği gibi “ortak bir tarihi mülk paylaşmalıdır”. Bu bağlamda uluslar köklerini belli bir alana ve nüfuza sahip mülksel geçmişlerinden alırlar. Milletlerin kendilerine özel tarihleri, kendilerine özel mülklerinden gelir ve bu anavatanı tanımlar (Karabağ, 2009: 468).

(33)

Yer, peyzaj, mülk insana ait kimlik tanımlamalarında dikkate alınan temel coğrafi kavramlardır. Bunlar aynı zamanda insanların kendilerini mensup hissettikleri ve konumlandırdıkları vatana ait unsurları tanımlayan kavramlardır. Örneğin, yere, aidiyetle ilgili olarak genellikle “Nerelisin?” sorusu sorulur. Bu sorunun cevabı, aslında kişiler hakkında oldukça detaylı kimlik bilgisi içerir. Çünkü kişilerin kendini ait hissettiği, paylaştığı ve atalarının varlığı bu sorunun cevabı olan memleket kavramında saklıdır. Benzer şekilde anavatan veya vatan olarak ait hissettiğimiz yerler de kimliğimizi yansıtır. Aynı şekilde “memleket hasreti”, “sıla özlemi”, “vatan özlemi” gibi tanımlar, bir insanın kendini ait hissettiği yeri (bu yer yerleştiği bir köy, şehir veya tüm ülke olabilir) ifade eder ve “vatan gibi olmadığı” vurgusunu içerir. Benzer bir durum insanın yere karşı korumacı tavrını yansıttığı mülkiyet kavramında da vardır. Yer, peyzaj ve mülk kavramları insan kimliklerine ait unsurlar içerdiğinden bizim için oldukça derin anlamlar taşır (Karabağ, 2009: 468).

Yer ve mülk, kültürel olgular olarak pasif unsurlar değildir. İnsanın varoluşuyla ilgili önemli hisleri, imgeleri ve somut kültüre ait kültürel peyzaj düşüncesini içerir. Bunun anlamı peyzajı oluşturan unsurların kültürel kimlikleri ifade etmesidir. Kültürel peyzaj, toplumu meydana getiren bireylerin ortak kimlik unsurlarını oluşturur. Bu ise toplumun, kullandığı mekanda kültürel unsurları oluşturması ile gerçekleşebilir. Kültürel peyzaj, toplumun faaliyetlerinin toplandığı mekanı (örneğin, ekonomik, siyasi, sosyal, dinsel vb.) ve aynı zamanda bu faaliyetlere ayrılan konum, kültürel grubun değer ve inançlarını yansıtır. Bu bağlamda kültürel peyzaj, insanların “organize ettiği dünyanın anlamıdır”. Bu da insanın kimliğinin önemli bir parçasını oluşturur. Ülke sınırları içerisinde hareketlilik ve bireysel etkileşimler oluşturmak, kültürel peyzajda özel mekanlar düzenlemek, millete ait bireyleri özel kılar ve bu da ortak kimliğin temelini oluşturur (Karabağ, 2009: 469).

Doğa ve mekanlar tamamıyla özeldir; halkın tarihi yurdunu, anılarının kutsal membağını oluştururlar. Yurt sadece milli dramanın sergilendiği bir dekor değildir, bizzat başroldedir; doğal güzellikleri popüler tarihsel bir önem taşır. Öyle ki göller, dağlar, nehirler ve vadiler hepsi de halkçı meziyetlerin ve “otantik” milli yaşantının sembolleri haline gelebilir (Smith, 2010: 108).

Topluluk mensuplarının özdeşim kurabilecekleri, aidiyet hissi duyacakları belirli bir toplumsal mekan, az çok hatları kesin ve sınırlanmış bir toprak parçasını da akla

(34)

getirmektedir. Milleti, belli bir ülkede aynı yasalara ve kurumlara boyun eğen bir halk topluluğu olarak tanımlarken Fransız filozofların tasavvur ettikleri de daha sonra anlamını kazanan, işte milletin batılı tarzda kavramsallaştırılmasıdır (Smih, 2010: 24).

Milli kimliğe ilişkin bu batılı ya da sivil model ayrıntılı olarak ele alınma keyfiyetini taşımaktadır. Burada hakim olan düşünce mekansaldır. Bu düşünceye göre milletlerin iyi tanımlanmış ülkelere/topraklara sahip olmaları gerekir. Öyle ki, örneğin ellerindeki toprağı bir demirci örsündeymiş gibi işleyerek şekillendiren, kendilerini yüksek denizlerin harcı olarak gören Flamanlar gibi halk ile toprak adeta birbirinin olmalıdır. Ama söz konusu toprak parçasının herhangi bir yer olması mümkün değildir; o herhangi bir toprak parçası değil tarihi bir toprak, yurt, halkın beşiği olmalıdır. Tarihi bellek ve çağrışımların mekanı haline gelir yurt; bizim atalarımızın, kahramanlarımızın yaşadıkları, çalışıp işledikleri ve dua edip savaştıkları mekandır. Bütün bunlar yurdu yeryüzünde eşsiz ve biricik kılar. Nehirleri, denizleri, gölleri, dağları ve kentleriyle kutsal hale gelir yurt –derin ve deruni anlamları sadece sırra matuf olanlar, yani milletin öz-bilinçli evlatlarınca kavranabilecek mübarek ve yüce yerlerdir buralar. Topraktaki doğal kaynaklar da sadece o halka aittir. Yabancıların kullanımına ve sömürüsüne kapalıdır. Milli ülke kendine yeterli olmak zorundadır. Otarşi, ekonomik çıkarların olduğu kadar kutsal yurt topraklarının da savunulması anlamına gelir (Smith, 2010: 25-26).

İnsanı tanımlayan unsurlar çeşitlidir. Bunlardan biri insanların kültüre göre ayırt edilir olmasıdır. Kültürler ise bölgeden bölgeye çeşitlilik arz eder. Ancak bunların hiçbiri “yer” den bağımsız oluşmaz. İnsanlar yerleri organize eder ve şekillendirir. Dolayısıyla mülkler insanların yaşam alanlarına ait tutum, değer ve tarihsel duyarlılıklarını yansıtır. Bu da kültürün özünü oluşturur. Kültürün bu şekilde peyzajın bir parçası olarak açıklanması, bireyleri bir toplumun üyesi olarak güçlendirir. Yerler ve kendine has peyzajları, orada yaşayanların tutum ve değerlerini etkiler ve şekillendirir (Karabağ, 2009: 469).

Yer; dil, inanç ve paylaşılan ortak tarih gibi insan kimliklerinin önemli bir parçasıdır. Dilimizi, dinimizi veya tarihimizi savunduğumuz gibi, bizler hararetli bir şekilde, ait olduğumuz “yeri” de korumaya çalışırız. Yere ait bu korumacılık, mülkiyetle ifade edilir. Yerlerin ve mülklerin sadece doğal kaynaklar içermediği, aynı

(35)

zamanda grup kimliğini yansıtan kültürel peyzajı da içerdiği unutulmamalıdır (Karabağ, 2009: 470).

Herkes kendini bir “yer”de konumlandırarak tanımlar. İnsanlar oturdukları yere göre sınırlandırılırlar ya da bunun tersi bir şekilde yerler insanlara göre sınıflandırılır. Sosyal kimlikler ve coğrafi konum bütün olarak birbiriyle bağlantılıdır. Bu aynı zamanda kimliğin sosyal ve coğrafi olmak üzere iki farklı boyutunu da gösterir.

Bir mekan olarak mülk diğerlerinin iddialarına karşı savunulur ve onun için mücadele verilir. Mülk ve mülkiyet karşılıklı olarak birbirini etkiler. Biri diğerinden ayrıl olamaz. Mülk siyasi ve ideolojik bir aktivitedir. Bu aktiviteler savunma, kontrol, dışlama ve sahiplenmeyi içerir. Mülk, sınırlandırılan ve sınıflandırılan bir alandır. Siyasi coğrafyada mülk kavramı çoğunlukla bir devlet tarafından sahip olunan her türlü egemenliği ifade eder. Yer ve mülk milletler için iki sebepten önemlidir. Birincisi, bu kavramların insanın kültürel özelliklerini destekleyen doğal kaynakları içinde barındırmasıdır. Burada vurgulanmak istenen, mekansal çeşitliliğin bölgeden bölgeye insan kimliklerinde nasıl çeşitlilikler yarattığına yoğunlaştırılmasıdır. İkincisi ise, yer ve mülkün kültürel perspektif üzerindeki etkisidir. Çünkü milletler, kimliklerini doğal ve kültürel çevreden alırlar ve milletler yer ve mülk üzerinde siyasi kontrol egemenliğine ihtiyaç duyarlar. Burada egemenlik, milli kimliği korumak ve geliştirmek için yasalar koymak ve uygulayabilme anlamındadır (Karabağ, 2009: 473).

Bir yerdeki coğrafi unsurlar kimlik unsuru olarak belli bir süreçte oraya çıkar. Bu bağlamda bir yerin doğal karakteri olan dağlar, dereler, ormanlar vb. coğrafi özellikleri kimlik unsuru olarak değerlendirilir. Bu da peyzaj olarak bizlere yansır. Peyzaj yerin fiziksel göstergesidir. Peyzaj kavramı sosyal, kültürel ve politik anlam taşır. Peyzaj bir “güç”tür. Bu gücün bazıları peyzajı sürekliliği, kalıcılığı ve tarihi süreçlerden kaynağını alır. Peyzajla ilgili en önemli nokta yerin anlamını sembolize etmesidir( Karabağ, 2009: 473).

Peyzajın gücüne ait genel olarak dört temel fonksiyon ayırt edilir. Birincisi, peyzaj yetkiyi veya aidiyeti gösterir. Örneğin, geçmişte yapılan kaleler. Bunlar belli bir dönemi tanımlar. Bunlar aynı zamanda bulundukları yerin askeri gücü, büyüklüğü, yapısı ve konumunu temsil eder. İkincisi, peyzaj insanların baskın ideolojilerini veya ekonomik çıkarlarını yansıtır. İstanbul, Tokyo, Londra, New York gibi şehirlerde bulunan ve gökdelenlerden oluşan iş ve finans merkezleri, alışveriş merkezleri gibi.

Referanslar

Benzer Belgeler

109 Böylece Roma ve Parthlar arasında yüzyıllar boyunca geleneksel bir sınır olan Fırat, Roma’nın Parth sınırına ve savaş alanına uzak bir bölge haline geldi ve

çalışma alanlarında karşılaşılan sorun- ların aşılmasına yönelik çalışmaların başarıya ulaşması, büyük çoğunluğu örgütsüz olan endüstri ve

“Genel Sağlık” alt faktörüne ilişkin kamp liderlerinin yaş değişkenlerine göre sağlık durumları arasında t=5,50, p=0,008<,05‟e göre istatiksel açıdan

ÇalıĢmada ortasında dairesel delik bulunan tabakalı kompozit malzemenin darbe davranıĢı incelenirken ortasındaki dairesel deliğin tipinin (daire, kare, altıgen)

AKP Adıyaman Deputy Mehmet Metiner and the committee with him made a courtesy visit to our university and had a meeting with our rector Prof.. Mustafa

Avesta’da Zerdüşt, her ne zaman Ahura Mazda konuşsa haykırır: “Ey maddi dünyanın Yaratıcısı, Sen Kutsal olan.” Bazen de Zerdüşt Ahura’yı “En hayırlı Ruh”

RELATIONSHIP BETWEEN CLINICAL CHARACTERISTICS, COMPUTERED TOMOGRAPHY AND MAGNETIC RESONANCE IMAGING FINDINGS IN LUMBAR DISC HERNIATION.. LOMBER D‹SK HERN‹ASYONUNDA

ABONE OL MATEMATİK AB C İlkokul derslerim kanalıma abone