• Sonuç bulunamadı

TÜYAP Kitap Fuarı 6 yaşında:Uluslararası bir fuara doğru

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TÜYAP Kitap Fuarı 6 yaşında:Uluslararası bir fuara doğru"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

5 KASIM 1987

ILHAN SELÇUK

B

asım yöntemi bulunmadan önce, kitap, elle yazılan sayfaların bir araya getirilmesiyle oluşurdu. Kitapların elle yazılmasındaki güçlük, çoğaltılmasındaki engeli de belirler. Buna karşın Batı’da elyazmaları, 13’üncü yüzyıldan başlayarak üniversitelerde geliştirilmeye başlandı. Çünkü bilindiği gibi kitap olmadan uygarlığın gelişmesi olanaksızdır. Bilgi

birikimi ve iletişiminden yoksun bir toplumun geriliğini vurgulamaya gerek var mı?

Gutenberg’in adı bu bakımdan uygarlık tarihinin önemli bir dönüm noktasını simgeliyor. 15’inci yüzyılın tam ortasında, basım yöntemleriyle kitaplar çoğaltılmaya başlandı. Basılan ilk kitap Incil’dir, 1455’te başlayan etkinlik, yüzyılın sonuna değin sürdü. Kısa sürede çeşitli yerlerde baskı atelyeleri kuruldu.

15’inci yüzyılda toplam 35 bin kitap basılmıştır.

Batı’da ilk kitap 1455’te, Türkiye’de ilk kitap 1726’da basıldı.

Ülkemizde ilk kitabı basan İbrahim Müteferrika, Türklere esir düşen bir Macardı; tslamı

benimseyerek Türkçeyi öğrendi; basım araçlarını dışarıdan getirtti; Yalova’da bir kâğıt fabrikası kuruldu.

Osmanlı İmparatorluğumda ilk kitap ortaya çıktığında Avrupa’dan 271 yıl geç kalınmıştı. Ne var ki bu gecikmenin yalnız zaman birimi olarak algılanması, gerçeği kavramaya yetmez. Çünkü Türkiye’de ilk kitabın basım yılı olan 1726’dan yazı devriminin ilanı olan 1 Aralık 1928’e kadar basılan tüm kitapların sayısı 25.554’tür; demek ki orta halli bir ev kütüphanesi kadar... Batı’da ilk kitabın basıldığı 1455’ten yüzyıl sonuna kadar geçen 45 yıllık sürede 35.000 kitap basıldığı anımsanırsa, Osmanlı toplumunun çöküş

döneminde bilim ve kültür açısından zavallılığı anlaşılabilecektir.

Sayısal bir yaklaşımdır, tartışmaya yol açabilir; ama, bir ülkenin uygarlık düzeyiyle ulusal kitaplığındaki kitap sayısı arasında orantısal bir bağıntı bulunduğunu söylemek pek yanıltıcı olmasa gerektir. 1923’te cumhuriyet rejimine geçmiş,

1928’de yazı devrimini gerçekleştirmiş Türkiye, bu bakımdan her şeye başından başlıyordu.

Kitaplığında —çoğu eften püften— eski harflerle 25 bin yapıt bulunan bir toplumun bilim ve kültür dağarcığı alabildiğine yoksuldu. Uygarlığın temel kitapları —bir başka deyişle klasikleri— Türkçeye çevrilmemişti. Yazı devriminin ilk yıllarında okuma yazma seferberliği, gündemin birinci maddesinde öncelikle yer aldır “Millet Mektepleri” açılmıştı; 20.489 derslikte halk yeni yazıyı öğrenmeye çalışıyordu.

1941 yılında ise Cumhuriyet Türkiyesi’nde dünya uygarlığının temel kitaplarını dilimize çevirme seferberliği başlatılacaktı. Milli Eğitim

Bakanhğı’nda oluşturulan çeviri kurulları, klasikleri Türkçeleştiriyorlar, bakanlığın basımevinde kitaplar çoğaltılıyordu.

Zamanın Cumhurbaşkanı ismet İnönü, yapılan işin anlamını şöyle özetlemiştir;

“Eski Yunanlılardan beri milletlerin sanat ve fikir

Arkası 3. Sayfada

Cumhuriyet

f

T

j

'jg f

J t L

A

PARASIZ EKİ

(2)

~ ~

U Bilgi her gün bir çığ gibi çoğalsın—

insanların yaşamı ışısın, aydınlansın. V

AnaBritannica

Dünyanın 1 numaralı ansiklopedisi

EDİTÖRLER KURULU

Philip W .Goetz, Başkan

Encyclopaedia Britannica Genel Yayın Yönetmeni, Chicago

Prof. Dr.Çiğdem Kağıtçıbaşı Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Dr. Andrew Mango

BBC Fransa ve Güneydoğu Avrupa Yayınları Eski Müdürü, Londra

Prof.Dr.İlhan Tekeli Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara Prof.Dr.Nur Yalman Harvard Üniversitesi, Cambridge (ABD )

DANIŞMA KURULU

Prof.Dr.Çiğdem Kağıtçıbaşı, Başkan, Doç.Dr.M urat Belge, Prof.Dr.Şerif Mardin, Prof.Dr.İlhan Tekeli

YAYIN KURULU

D r.Gürel Tüzün, Başkan M.Nuri Akbayar. Mehmet Aközer, Cenap Nuhrat, Ayla Ortaç, Hilda Hülya Potuoğlu

UZMAN DANIŞMANLAR

*£rhan Acar, Seyit Ali Ak, Dr. Turan Akay, Prof.Dr.Erdem Aksoy, D oç.D r.Ö m ür kyüz, Filiz Ali, Prof.Dr. Ali Alpaslan, Fahri Aral, Doç.Dr.Necla Arat. Dr.Oruç Aruoba, Prof.Dr.Ülkü Azrak, Levon Balıkçıoğlu, Prof.Dr.ism et Baran, Doç. Dr. Çetin Bolcal, Murat Buket, Dr. Reşit Canbeyli, Prof.Dr.Nezihi Cantez, Prof.Dr.Cevat Çapan, Yusuf Çotuksöken, Dr. Nüzhet Dalfes, Dr.Ergin Duygu, Doç.Dr.Jale Erzen. D r.CanerFidaner, Memet Fuat. Doç. Dr.Semra Germaner. Prof.Gönül Gökdoğan. Ülge G öker, Dr.Ergun Gökten. Dr. Orhan Gölbaşı, Doç.Dr.Güney Gönenç, Suna Güler, Doç.Dr. Adil Güner, Doç.Dr.Osman Gürel, Prof.Dr.Bozkurt Güvenç, Dr.Şükrü Hanioğiu, Doç.Özer Kabaş, Dr.Levent Kayaalp, Dr.M ehmet Ali Kılıçbay, Doç. Dr. Dursun Koçer, Derya Köroğlu, Mangeli Kiokosky, Murat Kural, Doç.Dr.Nilüfer Kuruyazıcı, Doç. Dr.Barış Mater, Prof.Dr.Eren Orriay, Doç.Dr.Oğuz Onaran,

Doç.Dr.Ayla Ödekan, Doç.Dr.Yılmaz Özkan, A liG . Pasiner, Doç. Dr. Yavuz Sabuncu, Necdet Sakaoğlu, Doç.Dr. Kemali Saybaşılı, Işık Sırman, Selim Somçağ, Doç.Dr.Sabri Sümer, Doç.Dr.Gencay Şayian, Dr.UğurTanyeli, Dr.SotiriTataridis, Doç. Dr. Zafer Toprak,

Prof. Dr. Metin Tünce!, Dr. Aydın Uğur. Dr.T. Bedirhan Üstün. Galip Yalman. Doç.Dr. Ayşegül Yüksel

Encyclopœdia Britannica'nın hazırlanmasına katkıda bulunan üniversite danışma komiteleri:

A M E R İK A B İR L E Ş İK D E V L E T L E R İ _____________________ _______________________________

Chicago Üniversitesi

Hellmut Frıtzschc. Başkan Jack D. Cowan Joseph M. Kitagawa Donald W. Fiske. Başkan Yardımcısı Mihaly Csikszcntmihalyi Saunders Mae Lanc Edward Anders Jack Halpern Wendy Doniger O'Flaherty G erhard Casper Eric P. Hamp

A V R U P A ______________________

Floransa Üniversitesi (İTA LY A)

M auro Cappeletli

Kopenhag Üniversitesi (D A N tM A RK A )

P Norregaard Rasmussen

Leiden Üniversitesi (H O LLA N D A )

Hans Daalder

Lizbon Yem Üniversitesi (PO R TEK İZ)

Fernando Gil

A V U S T R A L Y A _________________

Avustralya ülusal Üniversitesi

Barry W Ninham. Başkan Don Aıtkin Brian D O. Andcrson (an Donaldson Madrid Complııtensian Üniversitesi (İSPANYA) Pedro Schwartz Marburg Üniversitesi (B ALMANYA) Otfricd Madclung

Max Planck BiyofizikseI Kimva Enstitüsü

<B ALMANYA) M anfred Eigen

Ruhr üniversitesi;

Max Planck Köm ür Araştırmaları Enstitüsü (B ALMANYA)

G ünther Wilke

Sosyal Bilimler Yüksek Okulu

(FRA NSA ) Marc Augé Jacques Le Goff Cecil A. Gibb Bede Morris Isabel McBrvde Donald Walker A W Martin

Russell L. Mathews

B İR L E Ş İK K R A L L IK _ _____ _

Cambridge Üniversitesi

Sir Brian Pippard. Başkan Sir Geoffrey Elton Kurt Lipstein John Lyons Edinburg üniversitesi lan G Stewart C. Barrie Wilson Londra Üniversitesi Maurice Cranston Donald (i. M acRae David Alfred Martın Donald M. Nicol Oxford üniversitesi Ralf Dahrendorf Uwe W Kitzinger C Anthony Storr Keith Thomas Sussex Universités i H Christopher Longuet-Higgins JA P O N Y A

Birleşmiş Milletler Üniversitesi

Miçio Nagai

Tokyo Üniversitesi

Hacimc Nakam ura. Başkan Yoşio Hiyama Takcmuçi Işıi Akira M alsumura Hitoşi Takeuçi Tatsuro Yamamoto Itsuci Yoyikava Şıgckı Hicino. Sekreter K A N A D A

Ingiliz Kolumbiyası Üniversitesi

William E. Fredem an. Eş-Başkun A. Edward Safarian.Toronto Üniversitesi

Victoria Üniversitesi

Donovan W.M Walers

Simon Fraser Üniversitesi

J. Lennart Berggren Peter Kennedy Edward McWhinney Grant Staate Eş-Başka, Timothy J Colton Calvin C. Gotlieb John Charles Polanyi A. Douglas Tushingham

Waterloo Üniversitesi

Frederick R.W McCourt

T Ü

- i U

' f Ü

(3)

K İT A P 8 7

Temel kitaplar ya da ldtap temeli

İLHAN SELÇUK

Baştarafı 1. Sayfada

hayatında meydana getirdikleri şaheserleri dilimize çevirmek, Türk milletinin kültüründe yer tutmak ve hizmet etmek isteyenlere en kıymetli vasıtayı hazırlamaktır. Edebiyatımızda, sanatlarımızda ve fikirlerimizde istediğimiz yüksekliği ve genişliği bol yardımcı vasıtalar içinde yetişmiş olanlardan beklemek tabii yoldur. Bu sebeple tercüme külliyatının

kültürümüze büyük hizmetler yapacağına inanıyoruz. (1.8.1941)” İkinci Dünya Savaşı’nın alevleri yeryüzünü sararken, Türkiye Cumhuriyeti; uygarlık, bilim ve kültürde çağa yetişmek için çok gerilerden ileriye doğru bir atılıma geçmek zorunda kalmıştı.

Guterberg’ten bu yana yeryüzü kitaplığı ne kadar büyüdü? Bu yolda ne kadar ilerlendi? Kuşkusuz yoksul ve geri ülkelerin kitaplıkları da fakirdir. Ya Türkiye? Yeterince kitabımız var mı? Bir yandan kitap “ en tehlikeli silah” sayılırken, öte yandan kitaplar “ imha” edilirken bu gibi soruları sormanın zamanı mıdır?

Kuşkusuz soruyu gündeme getirmek için bundan daha iyi bir zaman olamaz. Çünkü baskı makinesini Türkiye’ye 271 yıl sokmayan kafa, bu kez en temel kitapların bile çevirisini, basımını, yayımını engellemek ve geciktirmek için etkinliğini sürdürüyor.

Uygarlık tarihi bir bütündür. Batı’da

y a şan an “ Uyanış” (R ö n esa n s) ve “ Aydınlanma” çağlarının yeryüzü boyutlarında değişimlere yol açtığını kimse yadsıyamaz. İnsanlık, buhar ya da petrol aşamalarını gecikmeli de olsa bütünsellik kapsamında yaşıyorsa, siyasal ve toplumsal devrimlerle birlikte

fikir ve kültür yaşamını da paylaşmak zorundadır. Hiçbir toplum uygarlığın ve ilerlemenin dışında kalamaz; Türkiye’de kitap düşmanlığı, toplumu bir süne için uygarlık kervanından geriye düşürse bile, koparamaz.

Ülke kitaplığına ambargo koymak, Türk yurttaşını Fransız, İngiliz,

Amerikan, Hindistan yurttaşından daha geride ve daha mutsuz bırakmakla eşanlamlıdır. Anadolu çocuğu her türlü yeteneğini geliştirmek için gerekli araçlardan neden yoksun bırakılsın? Böyle bir cinayetin insanlık tarihinde sorumu pek ağır olacaktır. Baskı makinesini Türkiye’ye 271 yıl sokmayan bağnazların yaptıklarıyla bugün kitap yasaklarını sürdürmek isteyenlerin arasında bir ayrım var mıdır?

■k

Temel kitaplar, uygarlığın kilometre taşlarıdır. Bu taşlar, eski Yunandan bu yana, okunması gerekli sayılan klasiklerden oluşan bir kitaplık oluşturur. Her yüzyılın kendine özgü klasikleri vardır ve 18’inci 19’uncu yüzyılda yoğunlaşarak 20’nci yüzyıla ulaşır.

Türk insanı elini attığı zaman istediğini yurt kitaplığında bulabilmeli...

Bu alanda her eksiklik, uygarlık düzeyimizden bir eksiklik gibi yorumlanmalıdır.

İnsan öz kişiliğini, toplumunu ve dünyayı kavramak iç' geçmişi bütün anlamıyla algılamak zı -undadır. Geçmiş karanlık ya da .mlaşılmaz kalırsa, günümüzü de anlayamayız. O zaman günümüz bir soru işaretine dönüşür. İşte bu soru işaretinin kıvrımından insanın kişiliği, bilinci, toplumdaki ve dünyadaki yeri kaybolur gider. Görüldüğü gibi kitap, özel hayatımızda, kişiliğimizin oluşmasında temel bir etkendir. O temeli yeryüzü kültürünün harcıyla yoğurmadan çağdaşlık olanaksızlaşıyor.

B İ Z İ M

ALMANCA

UNSER DEUTSCH

Türkçe-Almanca Haber Magazin Dergisi Türkisch-Deutsches Nachrichtenmagazin

B İ Z İ M

ALMANCA

n-BİZİM ALMANCA iki dilde yayımlanır.

• Turk Anayasal Düzeninde I.aiklik İlkesi - Türkiye Cumhuriyeti anayasalarına 1937’de giren laiklik ilkesinin kısa bir tanımı / 1982 Anayasası vc laiklik / Demokratik laik düzen açısından yasalar ve uygulamalar - Heidelberg Max Planck Enstitüsü’nden hukukçu Christian Rumpf yazdı

• l.iderler ve laiklik Erken seçime giderken liderlerin laiklik hakkındaki görüşleri.

• Kronoloji - 1986/87 yıllarında ' ‘irtica’* tartışmalarının bir dökümü.

• İzlenimler - Gelenek ile modernlik arasında bir kent: İstanbul.

• Kultur-Sanat - Berlin'de bir Türk heykeltıraş; Mehmet Aksoy.

• Okloberfesi - Türklcr “ dünyanın en büyük bira bayram ı“ nı M ünih'te nasıl kutluyor? • Federal Almanya - "Yabancılar H aftası", orada

yaşayan vatandaşlarımıza nc getirdi?

• Edebiyat - Aziz Nesin in "B ir Kolluk Nasıl Devrilir" adlı öyküsü Tan O ral’ın özgün çizgileriyle Almanca'da Ve... Erken seçimlere giderken Türkiye... Hukukçularımız F. Alm anya'da cezaevlerini tetkik ettiler... Frankfurt Kitap Fuarı Türkiye'ye geliyor... Okur Köşesi... N otlar... Test.

HANIM LAR!..

G Ü L E R E R K A N ’IN

PROVASIZ GİYİM KALIPLARI

NAKIŞ DESENLERİ

ŞİM D İ G A Z E T E

BAYİLERİNDE

*

Y A Y IN E V İ Çatalçeşme Sok 46/2 CAĞALOĞLU/ İST Tel 522 19 15 - 522 05 99

Sayın B ayan, AYAĞ IN IZA G ELEN K ISM E T

Siz, şanslı bir hanımsınız. Çünkü bu broşür, p e k az kişi gibi, bir şans sonucu si­ zin elinize de ulaştı. ■

BU BRO ŞÜ R N İÇ İN BİR ŞA N ST IR

Daha önce eline iğne iplik almamış yü z binlerce bayan, böyle bir şans sonucu, bugün G üler E rkan in P rovasız G iyim K a lıp la n ile istediklerini dikip giyebiliyorlar.

P R O V A SIZ GİYİM K A LIP LA R I NED İR N E İŞE YAR A R ?

Provasız Giyim Kalıpları, G üler E R K A N tarafından Türk hanımlarının bedenleri­ ne göre özel olarak çizilmiş, hazır giyim kalıplandır.

Dikiş bilm eye gerek yoktur. Açıklamalıdır. Prova çıkmaz.

Kimseye sormadan; 14 nolu yayınımızla eteğinizi, 15 nolu yayınımızla bluzunu­ zu, 16 nolu yayınımızla da elbisenizi dikebilirsiniz.

Edim eden Ardahan ’a kadar tüm Kız M eslek Liselerinde, Pratik Kız Sanat Okulla- nnda, Halk Eğitim Merkezi Biçki-Dikiş Kurslannda 11 yıldır övgüyle uygulanmaktadır.

A İLE BÜTÇENİZE KATKIDA BULUNMAK İST E R M İSİN İZ?

Sanat altın bileziktir. Bir sanat öğrenerek aile bütçenize katkıda bulunm ak ister­ seniz, hiç vakit geçirmeden bir GAZETE B A Y İS İ’ne uğrayınız.

G AZETE B A Y İ’lerinde Yapma Çiçek, Dantel, Makrame, Yün Örgü kitaplarımız ile Nakış Desenlerimizi de göreceksiniz.

A m a a cele ediniz. Tükenmiş olabilir. S iz ısrarla iste y in iz.

BİZİM A L M A N C A 'yi merkezi bayilerden edinebileceğiniz gibi, abone de olabilirsiniz A B O N E KO ŞU LLARI: 6 aylık - 3000 TL‘ / / yıllık - 6000 TL

Banka hesabı: Çağdaş Yayıncılık ve Basın Sanayii AŞ. İş Bankası Türbe Hesap No: 2938 A B O N E O L M A K İÇ İN banka havalesinin fotokopisini açık adresinizle birlikte aşağıdaki adrese yollamanız yeterlidir:

m a o m

j ü j j j u ü j

Babuli ad- No.19/3 C a|ık>|lu - İSTANBUL Telefon: 527 39 53 JACK LONDON’UN KİTAPLARI Martin Eden / 2625 Demir Ökçe T 1735 Güneş Çocuğu / 1260 Yanan Günışığı / 2310 Ay Vadisi / 3150 Dehşet Ülkesi / 1995 Cinayet Şirketi / 1470 Vahşetin Çağnsı / 1050 Halk Avcısı / 1260 Sevginin Katıksızı / 2415 Büyük Serüven / 1995 Ademden ö n c e / 1260 Ateş Yakmak / 1470 Direniş / 1365 Alın Teri / 1260 Şampiyon / 1050 İntihar / 1785 Alaska Kid / 1470 MAKSİM GORKİ’NİN KİTAPLARI Ekmeğimi Kazanırken / 2415 Çocukluğum / 1785 Benim üniversitelerim / 1365 Ana / 2625 Arkadaş / 1260 Ekmek İşçileri / 1260 Özgürlük / 1260 Zulüm / 1260 Matyev Kojemyakin / 3780 Üçler / 1995 Yararsız Bir Adam / 1995 Halkın içinde / 1260 Foma / 2625 STEINBECK’İN KİTAPLARI Gazap Üzümleri / 3465 Bitmeyen Kavga / 2625 Fareler ve insanlar / 1260 İnci / 1050 Yukan Mahalle / 1365 HEMINGWAY’IN KİTAPLARI Silahlara Veda / 1995 Yaşlı Adam ve Deniz / 840 Ya Hep Ya Hiç / 1785 Irmağı Geçmek / 1890 Askerin Dönüşü / 1260 TOLSTOY’UN KİTAPLARI Çocukluk Delikanlılık Gençlik / 2625 Diriliş / 3150 Savaş ve Banş 4 Cilt / 13.650 BALZAC’IN KİTAPLARI Köylüler / 2415 Köylü isyanı / 2625 DOSTOYEVSKİ’- NİN KİTAPLARI Ezilenler / 3150 Kumarbaz / 1575 İnsancıklar / 1260 B. TRAVEN’İN KİTAPLARI Âhma Hücum / 1575 Kanlı Oyun A 1 8 9 0 Dinamit / 1155 Köprü / 1785 Gece Ziyaretçisi / 1575 DİĞER ODA YAYINLARI Hürriyet Yolu / (Howard Fast)2100 Bülbülü öldürmek / (Herper Lee)1995 Yüzbaşının Kızı / (Puflan)1470 Belalı Yer i (Erskine

Cadwell)1470 Dünyanın Bir Öğle Sonrasında / (Saroyan, 1785

Noa Noa/(Paul Gaugin) 1050 Darağacından Notlar / (Julius Jucik)1050 Otomobilli Yaşam / (İlga Ehrenburg)1785 Ağalar / (Mariano Azuela)1050 Dünyayı Sarsan On . Gün / (John Reed) 2625

Saat Dokuz Buçukta Bilardo / (Heinrich Böll) 1995

Eylem Adamians/ (Jean

Laffitte)2100

Bir Kadının Yirmi Dört Saab / (Stefan Zweig) 1050 Madam Bovary / (Flaubert)2730 Gökkuşağı / (Lawrence) ,3 1 5 0 Carmen / (Prosper Mérimée) 1050 Kalpazanlar / (André Gide)2520 Germinal / (Zola)3675 İki Şehrin Hikâyesi / (Charles Dickens)2310 Yılan Düğümü /

(François Mauriac)1575 Akıl Çağı / (Jean Paul

Sartre)2730

Madam Tellier’nin Evi

/ (Maupassant)1575 Tannlar Susamışlardı /

.(Anatole France)1890 Hamburg Barikatlan /

(Larissa Reissner)1050 İnsanlık Durumu / (André Malraux)1890 Sefiller / (Viktor Hugo 2\Sürgün Meyveye

cilt 1480 savfa)10.500 Durdu / (ibram Erdem) ö lü Canlar / (Gogol) ^35

31^0 Patron / (Upton Sinclair) '1995.

(4)

TÜYAP KİTAP FUARI 6 YAŞINDA

K İT A P 8 7

LALE FİLOĞLU

T

ürkiye’de yeni yeni gelişmeye başlayan fuar ve sergileri bir iş kolu haline getirmek amacıyla kurulan TÜYAP (Tüm Fuarcılık Yapım AŞ) 1981’den bu yana 20 değişik konuda 91 tane sergi

| açtı. Bu yıl altmcısı açılan Kitap Fuarı da bu 20 farklı konudan sadece birisini olus-

| ttıruyor. TÜYAP’ın murahhas üyesi Bü- | lent Ünal ile Kitap Fuarı’mn dünü ve bu- | günü üzerine söyleştik:

TÜ YA P Kitap Fuarı’nın önümüzde-

| k i yıllarda uluslararası ölçülerde etkinlik-

[ lerini sürdüreceği söyleniyor. Bu doğrultu-

j daki çalışmalarınızı anlatır mısınız? Fua-

i rın uluslararası olması için neler yapılma­

sı gerekiyor?

ÜNAL — TÜYAP, uluslararası nitelikte sergi açmak için 2.5 yıldır çalışmalarını sür­ dürüyor. Ancak Kitap Fuarı’mn, uluslara­ rası sözcüğünü kullanabilmesi için daha çok erken. Yani önümüzdeki yıllarda da böyle bir şey olmayacak. Ama diğer ulus­ lardan katılımlar olacak. Örneğin 1988 yı­ lında açılacak olan 7. Kitap Fuarı’na Frankfurt Fuarı idaresi, Türk okurundan kabul göreceği bir dizi Alman kitabıyla ka-' tılacak. Bu kitaplar Adana, Ankara, İzmir ve İstanbul’da sergilenecek. Yine aynı dö­ nemde Rus edebiyatı ile ilgili bir bölüm açı­ lacak. Ama tabii bu çalışmalar olduğu için Kitap Fuarı’nın uluslararası düzeyde oldu­ ğunu söyleyemeyiz. Uluslararası olmanın gerektirdiği belirli hususlar var. Uluslara­ rası serginin beraberinde uluslararası ziya­ retçisinin olması lazım. İstanbul hazır de­ ğil buna. İkincisi uluslararası olabilmesi için bütün dünyada resmen kabul edilmiş teşekküller var. Merkezi Paris’te olan U FI’ye üye olmayan bir sergi, hiçbir za­ man “ uluslararası” adı altmda tanımlana­ maz. Türkiye’de bir tane istisnası var: İz­ mir Fuarı. Bunun dışındaki uluslararası sözcükleri ya kulağa hoş gelsin diye ya da aldatmaca olarak kullanılıyor.

Bu yıl kaç yayınevi katılıyor fuara?

ÜNAL — Şu ana kadar 98 yayınevi ka­ tıldı. 98 yayınevi bugüne kadar ulaşılan en yüksek rakam. İstanbul için yeni olan fu­ arın TÜYAP Sergi Sarayı’nda gerçekleşi­ yor olması hem katılımcı hem ziyaretçi açı­ sından farklı bir etkinliği olacak.

Daha önce Etap Marmara’da açılı­

yordu fuar. TÜ YA P Sergi Sarayı katılım­ cı ve okuyucu açısından ne gibi rahatlık­ lar sağlayacak ?

ÜNAL — Daha önce E tap’ta TÜYAP Ticaret Merkezi’ndeydi. Orası en fazla 60 civarında firmayı barındırabilir. Buna rağ­ men çok sayıda ziyaretçinin geldiği, orta­ lama 100 bini bulan kişinin ziyaret ettiği yerdi. Ama oksijen yetmezliğine varana kadar bir sürü problemi vardı. TÜYAP Sergi Sarayı ise Türkiye’de bu amaçla ya­ pılmış olan ilk sergi merkezi. Şimdi bu problemler yaşanmayacak artık.

Kitap Fuarları genellikle İstanbul’da

açılıyor. Bu etkinlikleri daha geniş bir ala­ na yaym ak m ümkün mü? En azından A n ­ kara, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde kitap fuarı açılamaz mı?

ÜNAL — Ankara’da bir iki kere denen­ di. İstanbul öyle bir metropolitan olmuş ki, sanayisiyle, nüfusuyla, ekonomisiyle Türkiye’nin üçte biri burada. Bunun dışın­ da yayınevlerinin de büyük çoğunluğu İs­ tanbul’da. Tek neden sanıyorum ki, işin ekonomisini sağlayacak yeterli sayıda ya­ yınevinin buna “ evet” dememesi. Eğer pa­ zarı varsa biz Çin Halk Cumhuriyeti’nde

de sergi açarız.

Ülkemizde sürekli kitap okunmadı­

ğından, kitap satışlarının düşüklüğünden söz ediliyor? Yazar-yayıncı-okuyucu iliş­ kisini göz önünde bulundurarak bu konu­ da bir değerlendirme yapabilir misiniz?

ÜNAL — 6 sene öncesine gittiğimizde ne kitap yazarının ne kitap yayıncısının ki­ tap Fuarı’na güveni yoktu. İlk kitap ser­

gisinden sonra herkesin birleştiği bir nok­ ta oldu. Bu memlekette kitap okunabilir­ di. Yalnız şunu düşünmek gerek: “ Kitap okuyan insanların okuma isteklerini tatmin edecek boyutlarda yayın yapılabiliyor mu?” Yani bir arz talep dengesi kurula­ bilmiş mi? Türkiye’de bazı örnekler var ki, alışılagelmişin dışında satılıyor. Türkiye’­ de kitap okurunun beğendiği bir tarz var. Tabii ki yazan insan özgürdür, istediği tarzda yazabilir. Bu noktada özellikle ya­ yınevinin kendi içindeki ürün bileşimini ku­ rarken bazı hesaplar yapması gerekir. Her yazılan kitap muhakkak çok satmalı diye bir şey de yok. Ama yayınevinin belirli.bir denge kurması gerekir. Bu yapılmadıktan sonra okumuyor diye sadece halkı suçla­ mak yeterli değil.

Geçen günlerde Milli Kitap Fu­

arı ’nın ilki düzenlendi. Bu kitap fuarını na­ sıl buldunuz? Düzenlenişi ve katılan yayı­ nevleri açısından...

ÜNAL — Yayınevlerine baktığımızda, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve bakanlık yayınlarının dışında yüzde 95’i di­ ni yayınlardan oluyordu. Bu da tabii ol­ dukça anlamlı. Amaçlarının ne olduğu, devlet televizyonunun bu amaçla, bu ka­ dar yoğun bir şekilde neden kullanıldığını fuarı düzenleyenlere sormak lazım.

Milli Kitap Fuarı, TÜ YA P Kitap Fu­

arı ’na alternatif olabilir mi?

ÜNAL — Ticarette her yeni hareket, her eski hareketin alternatifi olabilir. Ancak devletin bütün imkânlarım tek yönlü ola­ rak kullanması ticarete sığmaz. Devletin te­ levizyonu ve devletin bakanıyla, sadece bir kesime hitap eden yayınevleri ile ortaya çıkmak dürüst bir rekabet ortamı oluştur­ mak değildir.

A ltı yıldır yapılan TÜ YAP Kitap Fu­

arı ile ilgili TRT, haber programlarında yer verdi mi?

ÜNAL — Hayır, sadece ikinci kanalda haber niteliğinde değil de farklı bir prog­ ram içinde bir kez ele alındı. Biz adalet beklentisi içinde de değiliz. Ancak olayı saptırmamak gerek. Televizyondan 115 bin ziyaretçinin gezdiğini, 124 yayınevinin ka­ tıldığını öğrendik. Bunlar yalan. Orada 40 kadar yayınevi vardı. Kamuoyunu yanlış yönlendirmek amacıyla 124 yayınevinden söz etmek, 115 bin ziyaretçinin gezdiğine dair beyanatta bulunmak ve bunu da dev­ letin televizyonunda yayımlamak ayıptır. Her ne kadar bu işin Kültür ve Turizm Ba­ kanlığı tarafından düzenlendiği ifade edi­ liyorsa da bu iş, belirli firmalardan topla­ nan paralar karşılığı özel sektöre yaptırıl­ dı. Devletin imkânlarını özel bir kuruluşun kullanması “ acaba” lan da beraberinde ge­ tirir.

Son olarak TÜ YA P Kitap Fuarı'nın

6-15 kasım tarihleri arasında yürüteceği et­ kinliklerden söz eder misiniz?

ÜNAL — Yoğun bir program sürdüre­ ceğiz. Yurtdışından gelen konuk yazarlar var. Bu yıl Fazıl Hüsnü Dağlarca için özel bir program hazırlıyoruz. Türkiye Yazar­ lar Sendikası üyesi 100 yazarımız bugün­ ler içinde kitaplarını imzalayacaklar. Ay­ rıca her Kitap Fuarı döneminde ayrı bir yöntemle saptanan bir “ Halk Ödülü” var.

Uluslararası bir fuara doğru

Fuarı ilk düzenlediğimizde ne kitap yayıncısının ne

de yazarın fuara güveni vardı. İlk sergiden sonra

herkesin birleştiği bir nokta oldu.

Bu yıl TÜYAP Sergi Sarayı'nda düzenlenen fuar bugüne kadar Etap’ta TÜYAP Ticaret Merkezi’nde gerçekleştiriliyordu.

ma

Ö n ü m ü zd eki yıllarda diğer

uluslardan da katılımlar

olacak. Örneğin 1988 yılında

açılacak olan 7. Kitap Fuarı’na

Frankfurt Kitap Fuarı idaresi,

Türk okurundan kabul

görebilecek bir dizi Alman

kitabıyla katılacak. Yine aynı

dönemde Rus edebiyatı ile

ilgili bir bölüm açılacak. Ama

bütün bu çalışmalar olduğu

için Kitap Fuarı’nın uluslararası düzeyde olduğunu

söyleyemeyiz. Uluslararası olmanın gerektirdiği

belirli hususlar var.

(5)

_____________________ K İT A P 8 7 __________________________________

Fuar’da konferans ve söyleşiler

6 kasım cuma

Kitap Fuarı’nın onur ozanı Fazıl Hüsnü Dağlarca ile

Alpay Kabacalı’nın söyleşisi saat 14.30-15.30 ara­

sında Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek. Sa­ at 15.30-18.00 arasında ise Dağlarca kitaplarını imzalayacak.

7 kasım cumartesi

Kitap Fuarı’nın konuk ozanı Resul Hamzatov ile

Mazlum Beyhan’ın konuşması saat 14.30 ile 15.30

arasında konferans salonunda izlenebilecek. Saat 15.30-18.00 arasında ise Hamzatov TYS standında kitaplarını imzalayacak.

8 kasım pazar

Fuarın Yunanlı konuk yazarı Dldo S otlrlyu’nun söy­ leşisi konferans salonunda saat 14.30-15.30 arasın­ da gerçekleşecek. S otlrlyu ’nun imza günü TYS standında saat 15.30-18.00 arasında

10 kasım salı

Ord.Prof. Hıfzı Veldet Velldedeoğlu konferans sa­ lonunda saat 14.30-15.00 arası “ Söylev’fn 60. Yılı

ve Atatürk” konulu bir konferans verecek. Velide-

deoğlu 15.00-18.00 arası TYS standındaSöylev” ve “ Belgeler” adlı kitapları imzalayacak.

F. Hüsnü Dağlarca,

Resul Hamzatov

H.V. Velidedeoğlu,

11 kasım çarşamba

Kitap Fuan’na katılan Sovyetler Birliği’nde Inostrannaya Literatura dergisi yö­ neticilerinden konuk yayıncı Valer! N. Perekhvatov saat 14.30-15.30 arası

" Sovyetler Birliği’ndeki Türk Edebiyatı” konulu bir konuşma yapacak.

12 kasım perşembe

1987 TÜYAP Kitap Fuarı Halk ödülü'nü kazanan yazarla saat 14.30-15.30 arasında konferans salonunda bir söyleşi yapılacak. Yazar kitaplarını saat

15.30-18.00 arası TYS standında imzalayacak.

13 kasım cuma

Erdal ö z ve Tomrls Uyar’la “ Yazarlığa İlk Adım, İlk

Yapıtlar, Yazarlık ve Yayımcılık” konulu söyleşi saat 14.00-16.00 arası konferans salonunda yapılacak.

14 kasım cumartesi

Rıfat İlgaz, Zeki Alasya, Ahmet Gülhan ve Metin Akpınar’ın katılacağı’Hababam Sınıfı 30 Yaşında”

konulu söyleşi saat 14.00-16.00 arası konferans sa­ lonunda

15 kasım pazar

Prof.Dr. Mümtaz Soysal’la saat 14.00-16.00 arası

konferans salonunda “ Yönetmek ve Yaratmak"

ko-nulu söyleşi gerçekleştirilecek. Rıfat İlgaz,

(19 x 27) 232 s. 1. Hm. Renkli

İLKER

tıp terimleri »özlüğü

Turkçesiyle birlikte dokuz dile çevrilmiş bulunan Sözlük, ülke­ mizde sağlık alanında öğrenim gören binler­ ce öğrencinin yanında bu alanla ilgilenen herkese büyük bir kaynak niteliğindedir. (14x20) 560 s. I. Hm. ve III Hm.

Anatomi

s t M i i g i i Tıp öğrenimini kolay­ laştıran Sözlük. İlk kez 2 2 .0 0 0 tıp teriminin, terim olarak Türkçe karşılıkları, tıpdışı an­ lamları, tıbbi botanik, fizik, kimya, zooloji te­ rimleri 2. Baskı (14x20) 472 s. I. Hamur. • Sinir sisteminin A n a to m o -fiz y o lo jik esasları • Nöroljik muayene usulleri ve Semioloji • Beyin hastalıkları • Adale hastalıkları (14 x 20) 256 s. 3. Hm.

Kitapta “ ilaçların Je­ n e rik is im le ri” - Kontrendikasyon ve Y an E tk ile ri-ila ç interaksiyonları-İlaç Entoksikasyonları Ge­ belik ve lohusalıkta İlaç Kullanımı adlı bö­ lümlerden oluşmakta

(14 x 23) I. Hm. 88 ba s k ısı h a zırla n - maktadır.

A d res : Ankara Cad. 95 Sirkeci / İst. Tel: 522 28 51 526 86 41 A N K A R A -P O S T A Ç EK LER İ

1 6 8 2 7 8

İNKILAP KİTABEVİ

Y A Y I N C I L I K T A 6 0 Y I L S Î Z L E R L E

Tüm yayınları ile her yıl olduğu gibi yine bu yılda 6. Kitap Fuarı’nda Stand No: 118-121 kataloglarımızdan seçeceği­ niz kitaplar posta ödemeli gönderilir.

(19 x 27) 560 s. İli. Hm. (19x27) 312 s 1. Hm. Renkli • Yaprakların rengi zarifliği

ve fidan görüntüsü için _ sevilen salon yaprakları • Yıllık çiçekli bitkiler • öm ürlü çiçekli bitkiler • Hastalık, Zararları ve

çareleri

• Bitkiler için çalışma takvimi

• Kadın ve Erkek • Gebelik-Doğum • Bebek Odası • Temel Beceriler • Bebeğin de Aklı Vardır • Bebekten Çocuğa • Anne Baba Olmanın

Psikolojisi I « « M V| I (22 x 30) 256 s. 1. Hm. Renkli

87

1987

BESERİ

İ, < : iA R

Ki,VUZU

5

(6)

A M M Y A Y IN L A R I

Aydaki Kadın Yediçmar Yaylası

Ahm et Hamdi Tanpmar Kemal Tahir

(Mayıs 1987-Kasım 1987)

NUSRET HIZIR

MELİH CEVDET

Z İ N D K Y

Ölümsüzler

T0P1U 0YU*L«|- 1

KOCA BÎR VAZ

gül dönüyor

avucumda

GERİDE

1 KALANLAR

B

I P

I

i

K

w

A .

İZM

İZM

Ölümsüzler Koca Bir Yaz Gül Dönüyor Avucumda

Edip Cansever

m

Melih Cevdet A nday OKtay Rifat Geride Kalanlar Nusret Hızır

çağdaş rus şiiri antolojisi ataol behramoğlu

S E C İ L M İ S Ş İ İ R L E R

I7İİİI

_________________________________ _.... m t Çağdaş Rus Şiiri Seçilmiş Şiirler Antolojisi Ted Hughes Ataol Behramoğlu

Orhan Veli Kanık

MAOL

BŞHR

û

MOOLU

m Eski Nisan Ataol Behramoğlu

ilhanberk

Atlas İlhan Berk Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ö m ürlü John Berger

ADAM

ANA

YAZIM

KILAVUZU

A na Yazım Kılavuzu, eski T ürk Dil K urum u'nun o rtad an kalkm asıyla satışına son

verilen "Y eni Yazım K ılavuzu"nun yarattığı boşluğu doldurm ak amacıyla

hazırlanm ıştır.

Uzun çalışm aların ürünü "Yeni Yazım Kılavuzu” ile yerleşmiş olan kurallardan

ayrılınm am akla birlikte kimi boşlukların doldurulm asına

özen gösterilm iştir.

Eski T ürk Dil K urum u G enel Y azmanı Ö m er Asım A ksoy'un başkanlığında A na Yazını Kılavuzu'nu hazırlayan kurulda şu uzm anlar

görev alm ışlardır:

Oyu A dalı, A yla Bayaz. M ehm et D eligönül, B eşirG ö ğ ü ş, Prof.D r.V ecihe H atiboğlu,

D oç.D r.A ydın K oksal, Em in Ö zdem ir, Sami N .Ö zerdim , İnci Sağın.

2 YAŞINDA

ADAM SANAT, magazinleşme eğilimlerine karşı, sanatçıların ürünlerini değerlendirm ek, ön plana

geçirmek için çıkıyor.

ADAM SANA T, eleştirm enlere tam bir düşünce özgürlüğü sağlamak için çıkıyor. ADAM SANA T, D ünya'daki kültürel gelişmeleri, kuramsal yenilikleri okurlarına yansıtmak için çıkıyor.

ADAM SANAT, kültür hayatımızda değerli olan ne varsa desteklem ek için çıkıyor.

ADAM SA N A T’m 2; cildi tam am landı. ADAM SANATı h er avın başında gazete bayilerinde bulabilirsiniz. ADAM SAN AT'm abone koşulları: 6 aylık: 4200: bir yıllık 8400 T L ’d iı. ADAM SANAT’m 1-12. sayılarını içeren 1. cildi 5500; 13*24. sayılarını içeren 2. cildi 7500 TL kargılığında adresimizden istenebilir.

A dam Y ay tn lan ’nın şiir, rom an, öykü, anı, incelem e, bilim , d en em e, karik atü r, spor. Aziz Nesin kitapları ve sözlük dizilerinde yayımladığı değerli kitapların sayısı 315'i bulm uştur. T üyap K itap F u a rın a gelerek, kitaplığınızdaki eksik “A D A M ’ la n indirimli edinebilirsiniz.

değerli kitaplar yayımlar.

ADAM YAYINLARI Büyükdere Cad. No: 57, 80725 Maslak-İstanbul

Tel: 176 23 30 (8 hat) ( Paşabahçe Mağazası üstü)

(7)

KASIM (3 3 ) SAYISI ÇIKTI

Siyasi Haber ve Yorum Dergisi

ŞİMDİ

BÜTÜN TÜRKİYE'DE,

BAYİLERDE...

BEHİCE BORAN

BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ, SOSYALİZM

MÜCADELESİNE ADANMIŞ BİR YAŞAM

□ Nihat Sargın’ın, Behice Boran’ın 70.doğum yılı üstüne yazısı.

□ Doğu gerçeği ve Behice Boran.

□ Behice Boran’ın Adımlar dergisinde yayımlanan (1943), "Hümanizmanın Sosyal

Şartları” ve Yürüyüş dergisinde yayımlanan (1977) yazıları.

□ Ülkemizin seçkin aydınları, sanatçıları, politikacılarının Behice Boran’ın ardından

söyledikleri.

□ Boran’ı son yolculuğunda on binlerce kişi uğurladı...

□ Yayımlanmamış fotoğraflarla, Behice Boran’ın yaşamı.

□ Anap’ın Oyunu Bozulmalı □ B. Boran ve H.Kutlu’nun, TİP ve TKP’nin birleştiklerine ilişkin Brüksel’de yaptıkları basın açıklaması □ ORHİM ve KUTYAY’ın sendikaları kullanarak yolaçtığı eğitim skandalına tepkiler □ Haluk Gerger’in “ABD-SSCB Füze Anlaşması ve Olası Sonuçları” yazısı □ Deri işçilerinin grevi işverenlerin oyunlarını bozarak sürüyor □ Dünyada Neler Oluyor bölümünde, okumadığınız, duymadığınız haberler □

EKİM DEVRİMİ’NİN 70.YILI

□ Sinan Tuna / Ekim Devrimi ve Çoğunluk

□ Celal A.Kanat / Ekim Devrimi ve Türkiye

□ Ahmet Gündüz / Ekim’den Öğrenmek

G ÜN’ün bu sayısını edinin, kitaplığınızda saklayın...

G Ü N ’e abone olalım, abone bulalım, G Ü N ’ü

bayilerden soralım, çevremizde yaygınlaştıralım...

GÜN’e abone olarak, yüzde 41 indirimli, 2 9 0 liraya

(8)

b e n d e n

ıSELÂM SÖYLE

1 ANADOLU’YA

K İT A P 8 7

A

» M ■

Dido Sotiriyu

« T i

BİR ANADOLU GÖÇMENİ: DİDO SOTİRİYU

‘Kitaplarımı yazarken

yaşamla işbirliği yapıyorum’

nistan’da 41. baskıya ulaştı.

STELYO BERBERAKİS

T

¡ürkiye’de “Benden Selam Söyle Anadolu”ya adlı kitabı ile tanı­ nan Yunanlı yazar Dido Sotiriyu TÜYAP Kitap Fuarı’nm çağrılısı olarak İstanbul’a geldi. Kendi­ siyle 65 yıl aradan sonra yapaca­ ğı Türkiye seyahati öncesi konuştuğumuz­ da heyecanım gizlemiyor ve İstanbul’dan sonra doğduğu yere Aydın’a yapacağı ge­ ziden dolayı çok mutlu olduğunu söylüyor­ du.

i. Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu Rumlarının Yunanistan’a göçü sırasında, savaşta sağ kalabilen aile fertleriyle bitlik­ te Yunanistan’a giden Sotiriyu ilk kitabını 2. Dünya Savaşı sonrasında yazdı. “Ben ki­ tap yazarken, hafızamda kalanları, ruhu­ ma işleyen olayları acı ve sevinçli yönleriy­ le kâğıda geçiririm” diyor Sotiriyu. İşte ka­ nıtı “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” ya da bundan önce yazdığı ilk kitabı “Ölüler Bekliyor..!’

Bu ikisi dışında “Komut”, “Yıkılıyoruz” ve “Alevlerin İçinden” adlı kitapları da bu­ lunan Sotiriyu “Komut”ta Yunanistan’da­ ki savaş sonrası siyasi gelişmeleri yaban­ cıların ve gizli haber alma örgütlerinin ro­ lünü anlatıyor. “Yıkılıyoruz” adlı yapıtı Yu­ nanistan’ın 1950-60 yılları arasındaki işsiz­ lik gibi sosyal sorunları ve Almanya’ya baş­ layan göçten sonra ortaya çıkan yeni orta­ mı işliyor. “Alevlerin İçinden” adlı kitap ise Küçük Asya felaketinin öyküsünü anlatı­ yor.

“ 1923 mübadelesiyle Anadolu’dan (Ay- dm’dan) Yunanistan’a geldiğimde küçük ve ruhen yaralı bir çocuktum. Çocukluk yıl­ larında yaşadığım iyi ve kötü anılar belle­ ğimde yer etmişti. Bu anılarımı çocukluk yıllarımda yazamazdım. Daha sonraki gençlik yıllarımda da bu kez Yunanistan1 da zor yıllar yaşadım. Alman işgali, dire­ niş ve iç savaş yılları... Küçük Asya felake­ ti ile ilgili ilk kitabımı savaş yıllarından son­ ra yazabildim. “Ölüler Bekliyor” adlı bu kitabım, o dönem için olay yaratmıştı. Pa­ ris’te Sorbonne Üniversitesi ve diğer Avru­ pa üniversitelerinde belgesel dersler için ör­ nek gösterildi” diyor Sotiriyu.

Bugüne kadar yazdığı kitaplarına kendi deyişiyle “yaşam edebiyatı” üslubu vermeye çalışan Sotiriyu, Yunanistan’da ve çevrildiği tüm ülkelerde kapışılan “Benden Selam Söyle Anadoluya” yı da aynı kaygıyla ka­ leme almış. Sotiriyu bu konuda şunları söy­ lüyor: “Ben bu kitapları yazarken, yaşamın kendisiyle işbirliği yaptım. Kaleme aldığım malzemeleri bana gerçek yaşamın kendisi verdi. Eserlerimin içindeki kahramanların rolleri ise hiç önemli değil. Birinci kişi ba­ zen ikinci kahramandan yer yer önemsiz bir noktada bulunabilir.”

“Benden Selam Söyle Anadolu’ya” ya­ ni Yunancadaki adıyla “Kanlı Topraklar”

1923

mübadelesiyle

Anadolu’dan Yunanistan’a

geldiğimde küçük ve ruhen

yaralı bir çocuktum.

Çocukluk yıllarında

yaşadığım iyi ve kötü anılar

belleğimde yer etmişti. Bu

anılarımı çocukluk yıllarımda

yazamazdım. Daha sonraki

gençlik yıllarımda da bu kez

Yunanistan’da zor yıllar

yaşadım. Alman işgali, direniş ve iç savaş

yılları... Küçük Asya felaketi ile ilgili ilk kitabımı

savaş yıllarından sonra yazabildim."

bu yakınlardaki 41. baskıya ulaştı. Dk yayım­

landığında Tolstoy’un “Harp ve Suîh”un da benzetilen kitapta yazar “savaş sırasında benliklerini yitiren hayvansı duygularını sergileyen insanların trajedyasına” örnek verdiğini söylüyor.

“Benden Selam Söyle

Anadolu’ya”dan-bazı alıntılar Yunan ilkokullarında ders ko­ nusu oluşturuyor. Lise yıllarında da yine­ leniyor. Yazara göre demokrasinin ilkele­ rine saygı gösterilen Yunanistan’da ilerici öğretmenler, öğrencilere bu kitabı örnek göstererek şovenlik duygularının sonuçla­ rını gösteriyorlar. Federal Alman Cumhur­

başkanı Weizeacker’in bir konuşması sıra­ sında kitabının sonundaki cümleye atıfta bulunması ise Sotiriyu’yu çok duygulandı­ rıyor. Kitabın sonunda hem Türkçe hem Yunanca “Kahrolsun Neden Olanlara” ya­ zılı.

“Başka bir ülkede yaşamış olsaydım bel­ ki çiçeklerden doğadan söz ederdim. An­ cak ben kapalı bir şatoda yaşamadım. Ya­ şamım daha çocukluk yıllarımdan azap ve mutluluk, eziyet ve hürriyet duygularıyla iç içe yoğrulmuş bulunuyor. Bu olaylarda ben de yer aldım. Yaşadım, gördüm ve tüm bu- gördüklerimi, yani yaşamın ta kendisini sa­ nata dönüştürmeye çalıştım” diyor Sotiri­ yu ve konuşmasını sürdürüyor:

“Gerçek bir yazar, eserlerini sahte kah­ ramanlara dayayıp, kendi görüşlerini ya da fikirlerini okurlarına aşılamamahdır. Ger­ çekler zaten kendiliğinden hareketli ve başlı başına birer öykü, birer eserdir. Gerçek bir yazar, istikbalin geçeceği yolu açmalıdır. Doğacak olan şeyler ileride doğacak olan şeyleri düşlemelidir. Bütün sahip oldukla­ rını verip kendisine hiçbir şey saklamama- lı, ayırmamahdır. Sanatçılar, kendi ülkele­ rinin temsilcileri ve çağlarının insanları ola­ rak uygarlığı yaratmalılar!’

HAMZATOV DA FUARDA

Yirmi dört saat ozan

DEMİRTAŞ CEYHUN

C

an dost Metin Eloğlu bir şiirin­de, aklımda kaldığı kadarıyla, “Anadan doğma şairim, sonra­ dan oldum sanma / Ey gafil okuyucu, genç şairlere kanma” der, biraz da piyasayı sarmış kö­

tü şiir, kötü şair bolluğuna bakıp, ince bir hicivle.

Nasıl şair olunur, nasıl şiir yazılır, bilmi­ yorum. Ama sanırım, mutlaka çalışılarak da şiir yazılabilmektedir. Yani, çalışılarak da şair olunabilinse gerek...

Maksim Gorki, “Kişiliğin Parçalanması” adlı o çok önemli incelemesinde, “Dünya­ nın ilk ve en büyük düşünürleri ozanlar­ dır” diyor. Büyük yazar, hiç kuşku yok ki, burada “düşünürlükle”, “ozanlık” kav­ ramlarını birlikte ve hatta çakıştırarak kul­ lanırken de, aslında bu iki kavramın kay­ naklandığı “bilim” ve “yaratı” alanlarının temelden farkılılıklarını vurgulamaya çalış­ maktadır. Çünkü, elbette bilgin de düşü­ nürdür, ozan da... Ama biçimleri ve ürün­ leri öylesine farklı ki birbirlerinden. Yani, kuşkusuz, insanlığın ilk ve en büyük dü­ şünürleri ozanlardır. Bu nedenle, bütün halklar ozanlarını kutsallaştırmışlardır ya...

İşte, yakından tanıma fırsatını buldu­ ğum, hatta dostu olma onuruna eriştiğim,

insanlığın bu büyük düşünür ozanlarından biri de, bence Resul Hamzatov’dur. Üste­ lik, sözcüğün tam anlamıyla anadan doğ­ ma ozandır Hamzatov. Babası Hamzat Sa- dasa, Dağıstan halkının en büyük ozanı­ dır. Yani, Hamzatov, şiirin içine doğmuş­ tur. Şiirle büyümüştür. Ve gün yirmi dört saat ozandır, şiir düşünür, bütün soy ozan­ lar gibi, bütün büyük ozanlar gibi.

Elbette, bir Hamzatov şiiri uzmanı filan değilim. Ayrıca hemen şunu da belirtmeli­ yim ki, bir ozanın şiirini kendi dilinin dı­ şındaki bir dilden kavrayabilmek de bence olanaksızdır. Çünkü dildir şiir. Her şeyin dil olduğu gibi...

Ne ki, Hamzatov’un o bir eşi daha zor bulunur (nasıl bir ad taksam ben de, bil­ mem ki...) o büyük destanı “Benim Dağıs- tamm”ı okuduktan sonra, tıpkı ışığa ko­ şan pervaneler gibi Dağıstan’a koştum. Da­ ğıstan’a koştum. Dağıstan, Dağıstanlılar yabancımız mı ki?.. Şeyh Şamiller... Hacı Muratlar... Derbent Kalası... Kendi desta­ nımız olarak dinlemişiz çocukluğumuzda. Kendi bahadırımız olarak serüvenlerine can kulağıyla katılmışız, onunla sevinmiş, onunla üzülmüşüz. Derbent Kalası çok mu uzağımızda? Asla.. Kafkasların dorukları­ na çıktım. Avarlarla çorba içtim. Laklarla şakalaştım. Kumuklarla Türkçe konuştum. Lergilerle taraştım. Dargilerle ilgili öykü­

ler dinledim. Kafkasların tepesindeki o dünya güzeli Hunzag platosundan aşağı, bulutlara baktım. Tsada köyünde Hamzat Sadasa’nm büstünün önünde saygı duru­ şu yaptım. Müzesindeki deftere içimi dök­ tüm. Niçin?..

Gördüğüm kadarıyla günümüz Sovyet şiiri denildiğinde, ilk akla gelenler iki ayrı grupta toplanabilir: Birinci grup anadille­ ri Rusça olanlar. Genellikle otuzlu yıllar­ da doğmuşlar, kırklı yıllarda şiir yazmaya başlamışlar, ellili yıllarda ilk kitapları çık­ maya başlamış, altmışlı yıllarda ise ünleri artık yurtdışına da taşmış. Örneğin Yevge- ni Yevtuşenkolar, Andrey Voznensenskiler, Bulat Okucavalar, Rojdestvenskiler, Bella Ahmadulina’lar. öjeki grup ise,Sovyetler Birliği’nde konuşulan öteki dillerde yazan­ lar. Bunların tamamını bilmek olası mı? Belki yetmişi aşkın dil. Ama bu Rusça ya­ zanların yanında bugün çağdaş Sovyet şii­ rinin ana temsilcilerinden biri de, işte Rusça dışındaki bir dilde yazan Resul Hamzatov. Şöyle bir dara düşüp de, “Benim Dağısta- mm”dan iki sayfa okuyunca, kendimi Hamzatov şiiri uzmanı sayıyorum ve yücel- dikçe yüceliyorum kendi içimde.

İnsanlığın, hiç kuşkum yok, ilk ve eh bü­ yük düşünürleri zincirinin günümüzdeki halkası büyük ozan Hamzatov’un dostu ol­ maktan gururluyum.

(9)

K İT A P 8 7

DÜŞÜNMEYE ZORLAYAN YAZAR BONDAREV

İnsanlığın yaklaşmak zorunda

olduğu Kıyı

VLADİMİR ANDREYEV

SSC B Küçük Tiyatro Baş Rejisörü

Y

uri Vasilyeviç Boııdarev, gerçek Rus aydınlığıyla, anıları bugün üstüne düşüncelerle ustaca bir­ leştiren bir yazardır. Yıllar önce elime kapağında akşam mavili­ ğinde pencerelerinden ışık sızan,

bacasından duman süzülen bir ev resminin olduğu yalın ciltli bir kitap seçmişti: “Geç

Akşamlar” Bondarev’in öykü kitabı. O za­ man, yazarla çok eskilerden tanışıyormu- şum gibi bir duygu kaplamıştı beni. Neden­ se onun çok seyrek gülümsediğine, yüksek sesle çok seyrek konuştuğuna ve kahraman­ larına âşık olduğuna tamamen inanmıştım. Öykülerde uydurmanın zerresi hissedilmi­ yordu. Yazarın anlattığı insanlarla birlikte yaşadığını net olarak anladım. Okullu ço­ cuk, yaşlı öğretmen, genç jeolog, eski as­ ker bütün bunlar gerçek yaşamda birçok kez karşılaştığım insanlardı, ama yine de benim için yepyeniydiler. Onları tanıyor­ dum, ama tam olarak değil, duymuştum, ama tam dinlememiştim, öykülerden biri “Bağışlayın Bizi!’ Yaşlı öğretmenle eski öğ­ rencisinin insanın yazgısı üstüne bir diya­ logu. öykü beni öyle derinden etkiledi ki hemen onu televizyon ekranına getirmeyi kararlaştırdım ve bunu gerçekleştirdim. Bondarev’in öyküsünün atmosferini ver­ mek için aktörlerle nasıl uğraştığımızı unu­ tamam. Yaşlı öğretmenin kitaplığında bu­ lunması gereken kitapları binbir özenle seç­ miş, yalın sonbahar buketi için sokaklar­ da ağaçlardan düşen yaprakları toplamış­ tık. “Büyük bir fabrikada proje mühendi­ si olarak çalışan, ünlü ve bu ününe yıllar­ dır alışmış ve ondan yorulmuş” biri olan öykünün kahramanı eski öğrenciyle birlik­ te, ileride adam olmamız için fedakârca ça­ lışan öğretmenlerimize karşı gecikmiş bir minnettarlık ve suçluluk duygusunu hisset­ miştik. Oyun boyunca yazar gibi biz de hep yineledik: “Bağışlayın bizi!’ İşlere, kaygı­ lara, uğraşlara daldığımızda bize bir za­ manlar biri tarafından yapılan iyiliği unu­ tuyoruz ve bunu haklı çıkarmanın hiç yo­ lu yok. Film üstünde çalışırken hepimizin üstünde özenle durduğu konu Bondarev’­ in öyküsünün yinelenemez güzelliğini, onun bilge hüznünü ve insanlara yönelik, iyiliği anımsa, düşün çağrısını en iyi şekil­ de nasıl seyirciye verebileceğimiz oldu.

Bondarev’in “Kıyı” romanı yazınımızda yalnızca büyük bir olay olarak görülmemiş aynı zamanda büyük yankılar uyandırmış, uzun süreler tartışılmış ve okumak için kü­ tüphanelerde kuyruklar oluşturulmuş bir kitaptı. Bondarev’in Rogaçevski ile birlik­ te romanı senaryolaştırdığı gün benim için en mutlu günlerden biriydi. Oyunu sahne­ lemem için Küçük Tiyatro beni davet etmiş­ ti. Romanı yeniden okurken —birçok kez okudum— ondaki, dramatik yapıtlara öz­ gü sanatsal özellikleri buldum. Kahraman­ lar bütünlükleri ve özgünlükleriyle dikka­ ti çekiyorlardı. Her birinin kendine özgü davranışları, konuşma karakterleri ve psi­ kolojik durumları vardı. Bütün bunlar

sah-TÜYAP Kitap Fuarı’nırı bu yılki konukları

arasında yer alan Bondarev İçin yarattığı

kahramanlar birer gerçektir. Bu yüzden

de okur onlara gerçekmiş gibi yaklaşır.

neye koymak için çok önemliydiler. Bütün karakterler herkesi heyecanlandırıyor ve ak­ törlere geniş olanaklar sağlıyorlardı. Çeliş­ kiler çok keskindi. Konu, açık ve bizim çev­ rede denildiği gibi öngörülen bir durumda dinamik ve ayrıntılı olarak gelişiyordu. Bü­ tün bunlar sahneye özgü kurallara göre oyunu sahnelemeye yardım ediyorlardı.

Senaryonun okunmasından sonra oyun­ da görev alan herkesin, insanlığın var olu­ şunun temel sorunları hakkında yazarın görüşleriyle nasıl heyecanlandıklarını anım­ sıyorum. Bondarev yalnızca savaşın anım­ sanması için genç teğmen Nikitin’den bah­

setmiyor, aynı zamanda öyle herkesin her zaman göremediği, ta baştan beri var olan ve devam etmek istiyorsa insanlığın yaklaş­ mak zorunda olduğu Kıyı’dan da bahsedi­ yor. Yazarın bu düşünceleri vermesinin ya­ nında bizi çok uzun süredir tanıdığı, sev­ diği, onlar için üzüldüğü, sevindiği, umut bağladığı, onlarla savaştığı ve bir saniye bile ayrılmadığı insanların dünyasına götürmesi hepimizi derinden etkilemişti. Tam anla­ mıyla bu nedenle olağanüstü güzeldir: “Son Top Atışları”, “Dinginlik”, “sıcak Kar” ve “Taburlar Ateş İstiyor!’ Ne de ol­ sa Bondarev yazar olmadan önce kahra­ manlarının o zor yolundan geçmiştir.

Savaşı böylesine dürüst ve içten anlat­ mak için sanatsal ustalık yeterli değildir. Bondarev’in kitaplarını okurken anlatılan olayların tanığı oluyorsun, yüreğin hızlı hız­ lı atmaya başlıyor, kanın şakaklarına fırlı­ yor. Ama okuduktan sonra bir kenara bı­ rakıyorsun. Oysa yazar bu duygularla sü­ rekli yaşamaktadır.

Bondarev’in kitaplarında yazılanların, “Taburlar..!’ da yüzbaşı Yermakov’un, “Kı- yı”da yazar Nikitin’in, “Seçim”de ressam Vasilyev’in “Oyun”da rejisör Krimov’un güvendikleri inandıkları geleceğe umut ve inançla, çağdaş insanın tutumuyla bugün­ kü yaşamın prizmasından geçirilerek yazıl­ mış olması da herkesi büyüleyen bir olgu­ dur. Bondarev’in kitaplarına özgü olan bu

zaman ilişkisi bizim için de uymamız ge­ reken zorunlu bir olgu oldu. Bir yandan fi­ kir ağırlıklı bir yandan da olağanüstü bi­ çimde içinde felsefi ve duygusal özellikleri birleştiren yazınsal temele dayanarak pub- lisist bir oyun ortaya koymaya çalışıyorduk. İnsan ilişkilerinin gerçek değerleri konusu­ nu ön plana çıkararak yazar tarafından önerilen ilkeler doğrultusunda çağdaş in­ sanın iç dünyasının daha da derinliklerine girmeye çalıştık ve güzel ve yiğit bir insan olan Nikitin’in uğruna savaştığı, yaşadığı şeylerin tamamiyle ortaya çıkmasını istedik.

Güzel bir düzyazıda her zaman

drama-Oavaşı böylesine dürüst

ve içten anlatmak için

sanatsal ustalık yeterli

değildir. Bondarev’in

kitaplarım okurken

anlatılan olayların tanığı

oluyorsun, yüreğin hızlı

hızlı atmaya başlıyor, kanın

şakaklarına fırlıyor.

turjik bir başlangıç vardır. Dramatizm do­ ludur, çünkü insanları, insanı, onun acıla­ rını ve sevinçlerini anlatır. Anımsıyor mu­ sunuz, Beethoven bir keresinde “Yaşam trajedidir” demişti. Yazarlarımızın yapıtla­ rından yaratılan senaryolar oyun için mü­ kemmel bir temeldir. Daha doğrusu senar­ yo öyle güçlü oluyor ki rejisöre yalnızca an­ latılana ulaşmak ve tüm düşünceyi açığa çı­ karmak kalıyor. Bondarev’in yapıtlarıyla tanıştığında da bu tür duygular oluşuyor. Küçük Tiyatro’da “Kıyı” üstünde çalıştığı­ mız o dakikaları, saatleri, günleri ömrüm boyunca en değerli anılar olarak saklaya­ cağım. Şimdi bile bazen kulisteyken Niki­ tin’in, Emma’nın rollerini “yaşarım”, Knyajko ve Samsanov’un davranışlarının mantığını kavramaya çalışırım ve rolü oy­ namadan bile onu sevmenin mümkün ol­ duğunu düşünürüm.

“Kıyı” üstünde çakşırken Bondarev’le ta­ nışma mutluluğuna eriştim. (“Bağışlayın Bizi”nin çekimlerinde yalnızca telefonla gö­ rüşmüştük.) Kahramanlarını canlı insanlar­ mış gibi düşünmesi beni büyülemişti. Sah­ neleme çalışmalarını gözden geçirerek se­ naryoya son şeklini vermiş ve kahraman­ lara bakış açımızı geliştirerek ilk anda gör­ mediğimiz yeni şeyleri görmemize yardım etmişti. Bondarev’in bu özelliği beni ger­ çekten şaşırtmıştı: Romanı bitirdikten son­ ra kahramanlarıyla vedalaşmamıştı. Onlar

yazarın içinde yaşıyorlardı. Yeni çizgileri­ ni ortaya çıkarıyorlar ve kitabın dışına çı­ karak onlarla birlikte yaşıyordu. Kahra­ manları Bondarev için gerçektirler ve bu yüzden de okur onlara gerçekmiş gibi yak­ laşır. Rejisör olarak görevim her şeyden ön­ ce okurun yazara inandığı gibi salonda da seyircilerin oyunculara inanması için bu ya­ şam gerçeğini dikkatlice sahneye koymak­ tı.

Yanılmıyorsam Volter şöyle demişti: “İyi yazan kişi okuyanı da iyi düşünmeye zor­ lar!’ Yazar, rejisöre ve oyunculara tam ola­ rak güvenmekle ve senaryoya varyasyonu­ nu vermekle (Oyun, yapıtın değerini tam olarak yansıtabilecek mi?) belirli bir riske atılır. Sahne varyasyonunu alan rejisör de yapıtın sanatsal değerini sahneleme aşama­ sında korumak, onu sıradan bir tiyatro oyununa çevirmemek için sorumluluk yük­ lenir. Yapıt seni tam olarak çektiğinde, on­ da anılan sorunlar senin sorunların oldu­ ğunda, kahramanlarla acı çektiğin, onlar­ la yaşadığında, tüm gücünü bu işe verme­ ye, tüm yüreğinle çalışmaya karar verdiğin­ de ve yapıtın yalnızca laflardan oluşmadı­ ğına inandığında bu çok zor işe atılma hak­ kına sahip olabilirsin. (Rejisörün hakkın­ dan değil, sanatçının vicdanından bahse­ diyorum.) Ve o an bu işten vazgeçemeye­ ceğini, bıraktığında bunun kendine ve ya­ zara bir ihanet olduğunu anlarsın.

Bondarev’in yapıtlarıyla üçüncü kez kar­ şılaşmam yazarın Yermolovski Tiyatrosu için bence en yeğin yapıtı olan savaştaki in­ sanı anlattığı “Taburlar Ateş lstiyor”u sah­ nelemem için bana güvendiği zaman oldu. 1943 sonbahannda Dinyeper’in geçilmesi sırasındaki savaşları anlatıyordu. O olay­ ları öyle canlı bir biçimde aktarıyor ki son sonbaharlarını gören genç kahramanların dökülen kanının sayfalardan aktığını sanı­ yorsunuz. Bu genç yaşta ölen insanlara, ya­ zarın duyduğu acıyı her an duyumsuyor- sunuz. Bütün bunları seyirciye nasıl vere­ bilirdik? Anahtar olarak daha önce denen­ miş bir yöntemi seçtik: Yazara güven.

Ve sonra Bondarev’in “An”ı. Beklentiler, yıldızların parıltıları, ışıkların sönüşü, be­ beğin ilk adımı, yaşlı kişinin bilge bakışı, kabaran bir sürgün, karın el değmemiş be­ yazlığı, güneşin aydınlığı, bahçedeki ay ışı­ ğı, kavuşmalar ve ayrılıklar... Bütün bun­ lar çevremizde olanlar ve bütün dünya, in­ sanlığın yaşamı bunlarla örülmüş. Her an, bir daha yinelenemez, güzel, değerli ve bir daha döndürülemez. “An” yazarın yaşam, dünya ve insan üstüne düşüncelerinin mey­ vesidir. Bu kitap dünyanın duyumsanma- sımn ufuklarını geliştirmektedir. Bana göre “An” yazarın bütün kahramanlarıyla doğ­ rudan ilgilidir.

Böyle bir kitap bir oturuşta yazılamaz, an be an yaşanarak ancak ortaya konur. Bondarev gibi yürek enginliğine sahip ya­ zarlar dinlediklerinde bile yaratırlar. An­ cak böyle bir kesintisiz süreç inşam gerçek sanata ulaştırır.

(10)

CUMHURİYET KİTAP

• • • •

KULUBU ÜYELERİNE

NELER SAĞLIYOR?

KATALOG

C K K ÜYELİK FORMU

ADI SOYADI_________________

ADRESİ______________________

TEL

I

I Cumhuriyet Kitap Kulübü’ne üye olmak istiyorum

Giriş ödentesi olan 6.000.- T L .’nin/25D M PTT çek

fotokopisi ve l adet fotoğrai ektedir.

[

__ 1 Üyeliğimi yenilemek istiyorum (üye numaram ... )

Üyelik ödentisi olan 3.500.- TL’n in /2 0 DM PTT çek

fotokopisi ektedir.

P T T Çek No: 148 784

Adres: Kitap Kulübü Türkocağt Cad, 39-41 34334 - Cağaloğlu/tSTANBUL

K i t a p seçimi için; içinde ayrıntılı bilgilerin

yer aldığı, 150 yayınevinin yaklaşık 10.000

kitabını kapsayan dev katalog (222 sayfa, özel

kutusu ile)...

• •

T J \k e m iz in ve dünyanın önde gelen, 3000’e

yakın yazarının tüm yapıtlarını içeren 80

sayfalık, büyük boy YAZARLAR DİZİNİ...

A . y l ı k ÇERÇEVE Dergisi; büyük boy, en az

40 sayfada yeni yayınlar, kültür ve sanat

olayları, kitap tanıtımları, haberler...

K u lü b ü n tüm etkinliklerden yararlanmak

için özel kimlik kartı. (Fotoğraflı, şeffaf

koruyucusu ile)

D e ğ i ş e n indirim oranları

T ü m kitap isteklerinde posta giderleri

kulübe aittir.

ÜYELİKKOSULLARr

________________Yurtiçi B.Alm. Fransa

îng.

ABD

Yeni üyelik 6.000.T L 25.-D M 85 FF. 9. L. 15 $ Üye yenilem e 3.500.-T L 20.-DM 70 FF. 7. L. 11 $

*

1987 yılı için geçerlidir. Cumhuriyet Gazetesi ve Bizim Almanca

aboneleri için yeni üyelik (giriş) ödentisi, üyelik yenilemedeki

gibidir.

(11)

B eh ice B oran’a

Saygı

AÇIK YOLUN TÜRKÜSÜ W alt W hitm an Türkçesi: Behice Boran • 'YARENLİK" ÜSTÜNE Behice Boran • • • BARIŞ UĞRUNDAKİ MÜCADELEDE SAİRİN ROLÜ Nâzım Hikmet • • • DEVRİM SONRASI RUSYA'DA SANAT Muhsin Ertugrul • SOSYALİST GERÇEKÇİLİK ve SANATTA BULUŞ A.Ovcharenko • •İYİ!" Mayakovski • ALEKSANDR BLOK VE ŞİİRİ Marc Slonim • • • KİTAPSIZLAŞMA (MI?) Demirtaş Ceyhun

Güzel Bir İnsan

NESRİN ARMAN

Bir Tip

NURER UĞURLU

Düşün Adamı

Kimliğiyle

ŞÜKRAN KURDAKUL

Behice Borariı

Alkışlarla

Uğurlarken

NURER UĞURLU

Sanat

Somut Olanı

İşler

BEH İCE BORAN

“O Günler”den

Bir Anı

Ş ükrü Usta A nlatıyor

METİN CENGİZ

BROY/YENİ KİTAPLAR

Şükran Kurdakul

ÇAĞDAŞ

TÜRK EDEBİYATI

Şafakta Suydular Evler NÂZIM HİKMET ROMANYA'DA EREM MELİKE ROMAN

1000 TL Meşrutiyet'ten Cumhuriyete Sinema’dan Tiyatroya MUHSİN ERTUĞRUL e f d a l SEVİNÇLİ 3000 TL SÜREKLİ BİR İLKBAHAR NURER UĞURLU 1500 TL DÜNYADA

ÖĞLE RAKILARI NELER OLUYOR YAŞAYAN BİR ŞİİR MEHMET KEMAL Gorbachev ve Sosyalizmde ATAOL BEHRAMOĞLU

2 basım 750 TL Yeni Yollar A BAŞER KAFAOĞLU.

3 basım 2500 TL

1500 TL

B R O Y Y A Y IN L A R I

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI (-MEŞRUTİYET

II- CUMHURİYET DONEM! ŞÜKRAN KURDAKUL 1Ö00Q Tl ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI II ibuyuk bovı6000 TL. ÇİMEN YAPRAKLARIAAfalt WMman-Memet Fuat/1250 TL SONSUZ VE ÖBURÜ/Turgut Uyar'2000 TL.

UNUTULMUŞ YAZILAR/ Memet Fuat/2500 TL. GIACOMO JOYCE/James Joyce-Zeynep Avc 750 TL. . SAHİCİ MUCIZELER/Max Jacob-Utku Tamer/1250 TL. ■ ŞİİR VE GERÇEKLİK/Özdemır lnce/1500 TL. ■ ŞİİRİN YALNIZLIGI/Mehmet H.Doğan/2500 TL. ■ TOPLANMIŞ SEVGİ ÛLÜLERi/Hüseyın Alemdar/500 TL. • YÜZLER VE ZARFLAR/Süha Trğtepe/500 TL.

. UMARSIZ PENELOPE/Yannıs Rıtsos-Cevat Çapan/1250 TL. > TEMİZ YÜREKLE/Atılla Jozsef-Kemal Özer/1250 TL

> NÂZIMIN BİLİNMEYEN MEKTUPLARI/Şükran Kurdakul 0000 TL. ' NÂZIM/'Aydın Aydemir (3. basım)/2500 TL.

> NÂZIM NÂZIM/Aydın Aydemir (2. basım)/1500 TL. • HAYATBİLGISI/Özdemır ince/1000 TL.

» ÖĞLE RAKILARI/Mehmed Kemal (2. basım)/750 TL. • ŞİLİ DUYARUĞI/Seyyıt Nezir (3. basım)/1000 TL. • YAŞAYAN BİR ŞİIR/Atao! Behramoğlu/1500 TL.

• BİYOLOJİDE DİYALEKTİK YÖNTEM/ITFrolov-Yakup Şahan/1500 TL. • SÜREKLİ BİR İLKBAHAR/Nurer Uğuriu/1500 TL.

• JOHN ARDEN'DA BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK/Fehmı Efe/750 TL. • ŞİİRİN İLKELERİ/Salâh Birsel (4. basım)/1000 TL. • BAĞIMLI ŞIIR/Alı Cengtzkan/1000 TL

• LALE SESİYDİLER VE YOKTULAR/Gülselı lnal/1000 TL. • DÜNYADA NELER OLUYOR/Arslan Başer Kafaoğlu/2500 TL. • ÇAĞIRIN GIDENLERI/Muştak Erenus/1000 TL.

• STOCKHOLM'DE MAVİ SAATLER/Özkan Mert/1000 TL. • ŞAFAKTA SOYDULAR EVLER-NÂZIM ROMANYA'DA

/Erem Melike Roman/1000 TL • SORULAR KITABI/Pablo Neruda/1000 TL. • AŞK SONELERI/Pablo Neruda-Metın Cengız/1000 TL. • SONUNU ÇİZIYORUM/Mümın Parmaksız/1000 TL. . SİNEMADAN TİYATRO YA MUHSİN ERTUĞRUL

/Efdal Sevmçli/3000 TL.

MÜZİK KİTAPLARI DİZİSİ

(O tar skorları, Şarkı Sözleri-lng., Türkçe- İllüstrasyonlar)

The RC

i

S

1LUNG T

t o n e s i

i

f i AR Fl INK El

SIMON &

; t h e b e a t l e s

I. V/7 * ' A v l -kA .

9

%

* 5

Û M

/ a y n i

SUNAR

The ROLLING STONES • SİMON & GARFUNKEL • The BEATLES

OK AHA M OR BF N F

HAVANA'DAKİ ADAMIMIZ

I

ÇAĞDAŞ

YAZARLAR DİZİSİ

(Manuel Puigll (3-, Baskı)

• ÖRÜMCEK KADININ ÖPÜCÜĞÜ

• HAVANADAKİ ADAMIMIZ

<2 Baskı)

• RUHLARIN EVİ

dsabel Ailende) (Craham Greene)

• DOM CASMURRO-NALET • TANRIYA ADANAN TOPRAK

(Machado de Assis) (Erskine Caldwell)

TÜYAP K İTAP FUARI 104 N O .DAYIZ HİL-KIYI STANDI

M I I I I

TURK YÄPI SEKTÖRÜNÜN

DERGİSİ

, . X T'

MİMARLAR, MÜHENDİSLER, ŞEHİRCİLER,

RESTORATÖRLER,ÇEVRECİLER, ÖĞRENCİLER,

MÜTEAHHİTLER, YAPI MALZEMESİ ÜRETİCİLERİ..

abone olmalısınız

Tek b ir dergide Dünya'yı, Türkiye'yi en son gelişmeleri ile yakından izleyebilir, kendi ana dilimizde okumanın, yapı sektörüm üzü yakından izlemenin keyfini

yasayabilirsiniz.

T iş Bankası Türbe Şb. 43151 Hes No ya Senelik 1 1 .0 0 0 .TL veya 6 a y lık 6.000.-TL sini yatırıp, hangi aydan abone olmak istediğiniz ve adresinizi P K 1177-SIPKECİ-34432-İST. adresine bildirin derginiz her ay’m 25'lni takiben PTT kanalı ile ulaştırılacaktır

Referanslar

Benzer Belgeler

Safranbolu tjütün bu kent­ ler içinde çeşitlilik İçinde bütünlüğün simgelen- diğl kentlerden biri olduğu İçin ilk örnek olarak alınmıştır.. Geleneksel

Ama bir kaç yaprak sonra &#34;sahibi izz ü celal olan saâdetmend bu bendelerine buyurdu kim bu memduh-i enam ve Mahmud-i hâs ü âm olunan düstur-i kerimü'~-~an~n dokuzyüz

Hisarın igüney 'batısında ve bir küçük tepe üzerinde bulunan silindir şeklindeki büyük kule ise Zağanos Paşa taralından yaptırılmıştır.. Kapısının

Bu açıdan, çağdaş dü­ şüncelere, özgürlükçü de­ mokrasiye ve Atatürk ilke­ lerine bağlı basın, üniver­ siteler ve siyasal partiler gi­ bi kurumlann ve

Tanınmış bir yayımcının kızı,eski bir gazeteci olan re­ jisör Barbro Karabuda ite ko­ cası kameraman Güneş Kara­ buda, Türkiye'nin sanat tem­ silcileri

İstanbul tarafında Süleymani- ye, Şehzade, Edirnekapıda Mihrü- mah Sultan, Aksarayda Haseki, Tahtakalede Rüstem Paşa, Topha­ nede Kılıç Ali Paşa, Cihangir,

(c) Göçmen olarak kabul edilen kişiler. 403 Sayılı TVK’da istisnai vatandaşlığa alınabilecekler arasında sayılan, “Türk vatandaşlığını herhangi bir

MiUiYET'iN İKİ YAZARI HAliT ÇAPIN VE ORHAN TÜREL VARŞOVA’da bir haftalık bir süre Nazım Hikmet'in oğlu Mehmet'le beraber oldular.. WM YAKIMDA