• Sonuç bulunamadı

Bitkiler ve biyoçeşitliliğin öğretilmesine yönelik bir rehber materyal geliştirme çalışması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bitkiler ve biyoçeşitliliğin öğretilmesine yönelik bir rehber materyal geliştirme çalışması"

Copied!
135
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

ORTAÖĞRETĠM FEN VE MATEMATĠK ALANLAR EĞĠTĠMĠ

ANABĠLĠM DALI

BĠYOLOJĠ ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

BĠTKĠLER VE BĠYOÇEġĠTLĠLĠĞĠN ÖĞRETĠLMESĠNE YÖNELĠK BĠR

REHBER MATERYAL GELĠġTĠRME ÇALIġMASI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan

Hatice Esra GÜNAYDIN

Ankara Haziran, 2011

(2)
(3)

T.C.

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

ORTAÖĞRETĠM FEN VE MATEMATĠK ALANLAR EĞĠTĠMĠ

ANABĠLĠM DALI

BĠYOLOJĠ ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

BĠTKĠLER VE BĠYOÇEġĠTLĠLĠĞĠN ÖĞRETĠLMESĠNE YÖNELĠK BĠR

REHBER MATERYAL GELĠġTĠRME ÇALIġMASI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hatice Esra GÜNAYDIN

DanıĢman: Prof. Dr. Figen ERKOÇ

Ankara Haziran, 2011

(4)
(5)

ii ÖNSÖZ

Tüm çalıĢmam boyunca benden güler yüzünü ve yardımlarını esirgemeyip, her türlü desteği sağlayan tez danıĢmanım Sayın Prof. Dr. Figen ERKOÇ‘a; tüm katkıları için ArĢ. Gör. Dr. Meryem SELVĠ‘ye; maddî ve manevî destekleriyle her zaman yanımda olan sevgili anneme ve babama; ihtiyaç duyduğum her an yardımıma koĢarak beni yalnız bırakmayan Özhan ÖZBAY‘a; ve çalıĢmam için gönüllü olan saygıdeğer öğretmenlere gönülden teĢekkür ederim.

(6)

iii ÖZET

BĠTKĠLER VE BĠYOÇEġĠTLĠLĠĞĠN ÖĞRETĠLMESĠNE YÖNELĠK BĠR

REHBER MATERYAL GELĠġTĠRME ÇALIġMASI

GÜNAYDIN, Hatice Esra

Yüksek Lisans Biyoloji Öğretmenliği Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Figen ERKOÇ

Haziran-2011, 94 sayfa

Bu çalıĢma, bitkiler ve biyoçeĢitliliğin öğretilmesine yönelik bir rehber materyal geliĢtirmek amacıyla yapılmıĢtır. AraĢtırmada görüĢme yöntemi kullanılmıĢ, Ankara ili merkez ilçelerinde görev yapmakta olan 22 biyoloji öğretmeninin hazırlanan rehber materyal ve biyoçeĢitlilikle ilgili görüĢleri alınmıĢtır.

AraĢtırmanın sonucunda, öğretmenlerin biyoçeĢitlilik konusunda hâkimiyet düzeylerinin yeterli olmadığı; biyoçeĢitlilik konusundaki bilgi düzeylerini tanımlayabildikleri tür sayısıyla eĢ değer tuttukları tespit edilmiĢtir. Öğretmenler, öğrencilerinin de konuyla ilgili bilgi seviyelerinin yeterli olmadığını belirtmiĢ, bunun nedeni olarak ise ilköğretimde konuya yeterli ağırlılık verilmemesini göstermiĢlerdir. Öğretmenlerin rehber materyal kullanımına yeterli önemi vermedikleri, biyoçeĢitlilik konusunu yüzeysel bir anlatımla geçtikleri ise araĢtırmada ortaya çıkan bir diğer sonuçtur. Müfredatta biyoçeĢitlilik konusunun öğrenci seviyesinde ele alınmasına rağmen, konuyu tam olarak kavratmada yetersiz kaldığı; uygulama ve görsellikte eksiklerinin olduğu da araĢtırmanın çıktılarından biridir.

AraĢtırmacı tarafından hazırlanan rehber materyal öğretmenlerin tümü tarafından beğenilmiĢ, öğretici bir nitelik taĢıdığı belirtilmiĢtir.

(7)

iv ABSTRACT

A STUDY ON THE DEVELOPMENT OF A RESOURCE MATERIAL FOR TEACHING PLANTS AND BIODIVERSITY

Günaydın, Hatice Esra

Masters Thesis Biology Teaching Programme Thesis Advisor: Prof. Dr. Figen ERKOÇ

June-2011

The aim of this study was to design and develop a resource material for teaching plants and biodiversity. During the research, interview method was used and opinions of 22 biology teachers working in central districts of Ankara were obtained on the developed biodiversity resource material.

Results of the study showed that the teachers levels of expertise/command on biodiversity were not satisfactory and that they envisoned their level of knowledge on biodiversity with the number of species could identify. Teachers also indicated that the students‘ levels of knowledge on the subject were not sufficient and claimed the reason to the little weight given to the subject in primary school education. Another result of the study was that teachers did not give necessary importance to using resource materials and carried out teaching activities with a superficial teaching approach. Although the subject of biodiversity is present at the students‘ level in the curriculum, it was inefficient to completely comprehend the subject, lacked practice and visual components.

The resource material prepared by the researcher was appreciated by all participating teachers and they commented that the material was of teaching/instructive quality.

(8)

v

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA SAYFASI………... i

ÖNSÖZ……… ii

ÖZET………... iii

ABSTRACT……… iv

TABLOLAR LĠSTESĠ……… vii

ġEKĠLLER LĠSTESĠ………. viii

KISALTMALAR………..………...ix 1. GĠRĠġ 1.1. Problem Durumu……… 1 1.2. Alt Problemler………... 4 1.3. AraĢtırmanın Amacı……….. 4 1.4. AraĢtırmanın Önemi……….. 5 1.5. Varsayımlar……….... 5 1.6. Sınırlılıklar………. 6 1.7. Tanımlar………. 6 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE……….. 8

2.1. BiyoçeĢitliliğin Önemi ve Bitkiler………. 8

2.2. BiyoçeĢitliliği Olumsuz Etkileyen Faktörler………. 17

2.3. BiyoçeĢitliliğin Korunması………... 25

2.4. Türkiye‘nin BiyoçeĢitliliği………. 28

2.5. BiyoçeĢitlilik ve Bitkilerin Korunmasında Eğitimin Rolü………. 35

2.6. BiyoçeĢitlilik ve Bitkilerin Biyoloji Dersindeki Yeri ve Önemi……... 42

2.6.1.Türkiye‘de BiyoçeĢitlilik Eğitimi……….. 42

2.6.2.Dünyada BiyoçeĢitlilik Eğitimi……….. 48

(9)

vi 3. YÖNTEM……….. 60 3.1. AraĢtırmanın Modeli……….. 60 3.2. Evren ve Örneklem……… 60 3.3. Verilerin Toplanması………. 61 3.4. Verilerin Analizi……… 61 4. BULGULAR ve YORUM………. 63 5. SONUÇ ve ÖNERĠLER……… 73 5.1. Sonuç………... 73 5.2. Öneriler……….. 78 KAYNAKÇA……….. 83 EKLER………...……… 94

(10)

vii TABLOLAR

Tablo 1. Dünyada Medikal Bitki Kullanımı………... 9

Tablo 2. BiyoçeĢitliliğin Yararları………...……… 13

Tablo 3. Dünya Nüfus ArtıĢı ………..……… 17

Tablo 4. Dünya Nüfus ArtıĢının Ekolojik Önemi ve BiyoçeĢitliliğin Korunmasına Olumsuz Etkileri……...………...………. 18

Tablo 5. Belli BaĢlı Gıdaların Üretiminde ve Tarımsal Kaynakların Kullanımındaki Büyüme………... 19

Tablo 6. Bazı Ülkelerin Tahmini Nüfus ArtıĢ Değerleri ………... 20

Tablo 7. BiyoçeĢitlilik ve Çevre Eğitiminin Genel Hedefleri ………... 41

Tablo 8. Çevre Konularının Ortaöğretim Biyoloji Müfredatında Yeri ……….. 47

Tablo 9. Orta Öğretim Biyoloji Dersi Müfredatı ………..……...…... 47

Tablo 10. Çevre Konularıyla Ġlgili Bilgi Edinme Kaynakları ………..………….. 55

Tablo 11. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlerin Görev Yaptığı Okul Türleri ……... 63

Tablo 12. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlere Ait Genel Bilgiler ...……... 64

Tablo 13. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlerin Biyoçesitlilikle Ġlgili Bilgi Düzeylerine Göre Dağılımları ………...………... 65

Tablo 14. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlerin BiyoçeĢitlilik Konusunun Mevcut Müfredatta Ele AlınıĢ Düzeyi Hakkında GörüĢlerinin Dağılımı ………... 66

Tablo 15. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlerin BiyoçeĢitlilik Konusunun Mevcut Müfredatta Sahip Olduğu Yeterlilik Düzeyi Hakkında GörüĢlerinin Dağılımı …... 67

Tablo 16. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlerin Öğrencilerin BiyoçeĢitlilik Konusunda Hazır BulunuĢluk Düzeyleri Hakkında GörüĢlerinin Dağılımı …………..……... 68

Tablo 17. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlerin Rehber Materyal Kullanma Düzeyleri…... 69

Tablo 18. AraĢtırmaya Katılan Öğretmenlerin Kaynak Kitap Materyallerinin BiyoçeĢitlilik Konusunun Öğretimindeki Yeterliliği ile Ġlgili GörüĢleri ………...70

(11)

viii ġEKĠLLER

ġekil 1. Mysis relicta ………. 21

ġekil 2. ParçalanmıĢ Habitat……….... 22

ġekil 3. Astragan Kürkü ve Üretimi Ġçin Öldürülen Karagül Kuzusu……….... 24

ġekil 4. BiyoçeĢitliliğin Korunmasında Buzdağı Ġlkesi………... 26

ġekil 5. Yeryüzünün Flora Bölgeleri Haritası………. 29

ġekil 6. Türkiye Ġklim Bölgeleri Haritası……… 30

ġekil 7. Türkiye‘nin Millî Parkları, Tabiat Parkları ve Tabiatı Koruma Alanları………... 34

ġekil 8. 1600 Yılından Bu Yana Hayvan Nesillerinin Tükenme Sebepleri……… 35

ġekil 9. Dale‘nin YaĢantı Konisi………. 51

ġekil 10. Kavram Haritası……….... 53

(12)

ix

KISALTMALAR ASCI : Zümrüt Ağı Alanları

BCS : Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesi

ÇEKÜL : Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma Vakfı

DD : Doğa Derneği

DHKD : Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği

f : Frekans

FAO : BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü GEF :Küresel Çevre Fonu

IUCN : International Union for Conservation of Nature MEB : Millî Eğitim Bakanlığı

ÖÇKB :Özel Çevre Koruma Bölgeleri SGP :Küçük Destek Programı WWF-Türkiye : Doğal Hayatı Koruma Vakfı TÇV :Türkiye Çevre Vakfı

TEMA :Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Vakfı TTKD : Türkiye Tabiatını Koruma Derneği

TURMEPA : Deniz Temiz Derneği

TÜRÇEK : Türkiye Çevre Koruma ve YeĢillendirme Kurumu TÜRÇEV : Türkiye Çevre Eğitimi Vakfı

(13)

I. BÖLÜM

GĠRĠġ

1.1. Problem Durumu

BiyoçeĢitlilik genç bir disiplin olmakla birlikte, sahip olduğu önemle öne çıkmaktadır. BiyoçeĢitlilik ekoloji biliminin ve biyolojik korumanın ana baĢlıklarından biridir. Türlerin çeĢitliliğini tanımlamak ve altında yatan nedenleri ortaya çıkarmak pek çok ekoloğun ve doğa bilimcinin temel uğraĢı haline gelmiĢtir (Palmer, 1994; Brown, 2001). Tür çeĢitliliğinin zenginliğini tespit etmek için pek çok yaklaĢım ortaya konmuĢtur (Magurran, 2004). Tüm bu yaklaĢımların odağında, neredeyse istisnasız olarak gözlenen yerel çeĢitliliğin mutlak miktarı vardır (Pärtel, Kovats ve Zobel, 2011).

BiyoçeĢitliliğin bu kadar göz önünde olmasının diğer bir nedeni ise hızlı bir yok olmayla karĢı karĢıya olmasıdır. Pek çok ekolojik ortam ve farklı biyotik gruplardan çoğu canlı türü, insan faaliyetleri nedeniyle tehlike altındandır (Vié, Hilton-Taylor ve Stuart, 2009; Strayer ve Dudgeon, 2010).

BiyoçeĢitliliği tehdit eden insan faaliyetleri (antropojenik) üzerine yapılan araĢtırmalar, türlerin yok oluĢundaki artıĢa paralel bir Ģekilde artmakta ve önem kazanmaktadır (Ehrlich ve Wilson 1991). Biyoteknolojideki ilerleme ve bilinenlerin dıĢında tanımlanmayı bekleyen pek çok egzotik türün varlığı, sadece bilim dünyasının değil, endüstrinin de biyoçeĢitliliğe bakıĢını değiĢtirmiĢtir. Yapaylıktan uzaklaĢarak, doğal kaynaklı üretim yapmak, içinde bulunduğumuz yüz yılda giderek önem kazanmaktadır. AraĢtırıcılar eski biyolojik materyalleri besin, sağlık ve endüstride kullanmanın yeni yollarını bulmuĢ ve kullanım alanlarını geniĢletmiĢlerdir (The International Development Research Center, 1994). Bu yeni pazar fırsatları ek araĢtırma ve yatırımları da katalizlemiĢtir. Yani biyoçeĢitliliği korumak sadece mevcut olan türlerin yok olmasını engellemekten öte, insanların yaĢam standartlarını yükseltmelerine de yardımcı olmaktadır.

(14)

Sürüp gitmekte olan çevresel bozulmanın en büyük zararı biyoçeĢitlilik kaybı olarak görülmektedir. Bunun nedeni alellerden türlere kadar hangi organizma için olursa olsun bir kere yok olan çeĢitliliğin bir daha geri gelmeyecek olmasıdır (Wilson, 1999).

Wilson‘a (1999) göre, biyoçeĢitliliğin korunmasının üç temel sebebi vardır; birincisi insan nüfusundaki hızlı artıĢ beraberinde çevrenin ağır tahribatına neden olmaktadır. Ġkincisi bilim, biyoçeĢitliliğin kullanılmasında hem insan ihtiyaçlarını giderme hem de çevre tahribatının önlenmesinde yeni yollar bulmalıdır. Son olarak, doğal yaĢam alanlarının tahribi biyoçeĢitliliğin geri dönüĢümsüz tahribatına yol açmaktadır. Özellikle bitki türlerinde kaydedilen yok oluĢ ciddî boyutlardadır. Günümüzde bitkilerde bir günde kaydedilen tür kaybı, kaybı doğal süreçlerle meydana gelen kayıptan 1000 ilâ 10000 kat daha hızlıdır. Akeroyd‘a (2002) göre, önümüzdeki 50 yılda, 60000-100000 sayıda bitki türünün yok olması beklenmektedir. Bitkilerin, canlılığın devamı için taĢıdığı önem düĢünülecek olursa, bu hızlı yok oluĢ çok yakın zamanda insanlar da dâhil olmak üzere diğer tüm canlıları ciddî Ģekilde etkileyecektir. Myers (1979), her yıl yok olan yaklaĢık 40000 tür gibi, bir gün insanoğlunun da aynı nedenlerle yok olabileceğini öne sürmüĢtür.

BiyoçeĢitliliği korumanın gerekliliği ve önemi evrensel olarak kabul görmüĢtür. Uluslararası seviyede ileri bir iĢbirliği ile antlaĢmalar ve sözleĢmelerle konuya resmiyet kazandırılmıĢ ve acil önlem plânları hazırlanmıĢtır. Bunlardan en önemlisi BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı‘nda imzalanan ve Rio SözleĢmeleri olarak da adlandırılan sözleĢmelerdir. 1992 yılında Brezilya‘nın Rio de Janerio Ģehrinde, Rio Zirvesi olarak düzenlenen bu konferans, 108‘i devlet baĢkanlığı düzeyinde olmak üzere 172 ülkenin katılımıyla gerçekleĢtirilmiĢtir (http://www.ncsa-turkey.cevreorman.gov.tr/rio-sozlesmeleri.aspx). Zirve‘nin en somut sonuçlarından biri BirleĢmiĢ Milletler Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesi‘nin (BCS) imzalanmasıdır.

BCS‘nin 12‘nci maddesi ―Biyolojik çeĢitliliğin ve unsurlarının belirlenmesi, korunması ve sürdürülebilir kullanımı için alınacak tedbirler konusunda bilimsel ve teknik eğitim ve öğrenim programları düzenleyip idame ettirecek ve bu eğitim ve öğrenim için

(15)

geliĢmekte olan ülkelerin özgül ihtiyaçlarına gereğince destek sağlayacaklardır‖ ifadesini içermektedir. Sürdürülebilir bir çevre ve biyoçeĢitliliğin uzun vadede korunması için izlenecek yollardan biri eğitimdir. Günümüzde pek çok ülkenin eğitim kurumlarında, biyoçeĢitlilik ve biyoçeĢitliliğin korunmasına yönelik faaliyetler yapılmaktadır. Bazı ülkelerde biyoçeĢitlilik koruma ve eğitim merkezleri kurulmuĢ; bazılarında ise öğrencilerde doğa koruma bilincini artırmaya yardımcı olmak için yeni eğitim programları geliĢtirilmiĢtir (Lindemann-Matthies, 2002).

GeliĢmekte olan ülke kabul edilen ülkemizin sahip olduğu biyolojik zenginliğini kaybetmeden geliĢimine devam etmesi için toplumun (öğrencilerin) koruma bilincini geliĢtirecek Ģekilde eğitilmesi, özellikle gelecek nesiller için çok büyük önem taĢımaktadır (Yörek, 2006). Bitkiler ve özellikle de biyoçeĢitlilik konusu çağımızda bilim dünyası ve toplumsal hayatta önemli bir yere sahip olduğu kadar eğitim ve öğretimde de ciddîye alınan bir konu haline gelmiĢtir. Dünyadaki sorunların büyük bir kısmı, nüfus patlaması, çevre kirliliği, kalıtsal hastalıklar, beslenme bozuklukları vb. biyoloji bilimine ve biyoloji eğitimine yeterince önem verilmemesinden kaynaklanmaktadır (Kumbıçak vd., 2006). Bitkiler ve biyoçeĢitliğin korunması hakkında bireylerin bilinçlenmesi için erken yaĢlarda bu konularla tanıĢmaları ve önemini kavramaları gerekmektedir. Bu nedenle biyoçeĢitlilik ilk ve orta öğretimde çevre ile ilgili üniteler içerisinde Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulu tarafından geliĢtirilen yeni müfredatlarda yerini almıĢtır.

Bu araĢtırmanın problem durumu ―biyoçeĢitlilik ve bitkiler konusunu öğretmek için ortaöğretim kademesine yönelik hazırlanmıĢ rehber materyallerin yetersiz oluĢu‖dur. Hazırlanan rehber materyal ile bu problemin çözülmesi hedeflenmiĢtir.

(16)

1.2. Alt Problemler

1. Biyoloji Öğretmenlerinin biyoçeĢitllik konusuna hâkimiyet düzeyleri nedir? 2. Biyoloji öğretmenlerinin biyoçeĢitilik konusunun mevcut müfredatta ele alınıĢ düzeyi hakkındaki düĢünceleri nelerdir?

3. Öğretmenlerin biyoçeĢitlilik konusunun mevcut müfredatta sahip olduğu yeterlilik düzeyi hakkındaki düĢünceleri nelerdir?

4. Ortaöğretim öğrencilerinin biyoçeĢitlilik konusundaki hazırbulunuĢlukları yeterli düzeyde midir?

5. Öğretmenlerin derslerinde rehber materyal kullanımı ne düzeydedir?

6. Kaynak kitaplarda mevcut olan materyaller biyoçeĢitliliği öğrencilere kavratmada yeterli midir?

1.3. AraĢtırmanın Amacı

Bu çalıĢmanın amacı ortaöğretim biyoloji dersinde geçen bitkiler ve biyoçeĢitlilik konularının öğretiminde biyoloji öğretmenlerinin kullanımı için bir rehber materyal hazırlamaktır. Öğretmenlerin materyal hakkındaki görüĢleri ile materyalin değerlendirilmesi ve yorumlanması sağlanmıĢtır.

Hazırlanan rehber materyal mevcut kaynak kitaplarda eksikliği duyulan kimi konulardan yola çıkılarak hazırlanmıĢtır; eksikliklerin bir kısmını gidermesi tezin çıktılarını oluĢturacaktır.

Rehber materyal hazırlanırken biyoçeĢitlilik konusunun yanı sıra bitkiler, kullanım alanları, ekosistemdeki yerleri ile ilgili ayrıntılara da yer verilmesinin nedeni, bitkiler konusunun biyoloji dersi içinde öğrencilerin zor olarak algıladıkları konular arasında bulunmasıdır. Farklı teknikler kullanılarak öğrencilerin algılamakta zorlandıkları bu konular daha rahat anlayacakları Ģekilde düzenlenmiĢ, görsellerden ve aktif katılımlı etkinliklerden yararlanılarak kalıcı bir öğrenme sağlanması amaçlanmıĢtır.

(17)

GörüĢlerine baĢvurma yolu ile biyoloji öğretmenlerinin hem biyoçeĢitlilik konusunda hem de öğrencilerin konuya bakıĢ açılarında daha ayrıntılı incelemeler yapmaları için bir merak uyandırmak ve konuyla ilgili bir değer yargısı oluĢturmalarına yardımcı olmak da araĢtırmanın diğer bir amacıdır.

1.4. AraĢtırmanın Önemi

Ülkemizde biyoçeĢitlilik konusunda yapılan araĢtırmalar sınırlı sayıda, eğitimin biyoçeĢitliliğin önemini kavratmada önemli bir araç olduğuna dair araĢtırmalar ise yok denecek kadar azdır. Çevre bilinci kazandırmada en önemli sorumluluğun öğretmenlere ait olduğu bilinirken; eğitim ve biyoçeĢitliliğin korunmasına yönelik çok az çalıĢma olması, bu araĢtırmanın gerekçesini ve önemini ortaya çıkarmaktadır.

Sahip olunan değerlerin özenle korunması gerekliliğinin toplum tarafından fark edilip benimsenmesinde eğitim etkili bir yol olarak kullanılmalıdır. Bunu gerçekleĢtirmek için öncelikle eğitimcilerin eğitimi Ģarttır.

Yapılan bu araĢtırma için hazırlanan rehber materyal eğitimcilerde biyoçeĢitliliğin önemi ve korunma gerekçeleri konusunda hem bilgi vermesi hem de mevcut bilinç seviyelerinin yükseltilmesini sağlayarak; kılavuzluk yapabilecektir.

1.5. Varsayımlar

Bu çalıĢma aĢağıda belirtilen varsayımlar temel alınarak hazırlanmıĢtır. —Seçilen örneklem evreni temsil etmektedir.

—AraĢtırmaya katılan öğretmenler görüĢlerini kendi istekleri doğrultusunda ve objektif olarak ortaya koymuĢlardır.

—AraĢtırmaya katılan öğretmenlerin konuya yönelik ilgilerinin benzer/aynı olduğu kabul edilmiĢtir.

—AraĢtırmacı çalıĢma süresince önyargılardan uzak hareket etmiĢtir. —Kaynaklardan elde edilen bilgiler güvenilir ve geçerli kabul edilmiĢtir.

(18)

1.6. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

Bitkiler ve biyoçeĢitliliğin öğretilmesine yönelik geliĢtirmiĢ olan rehber materyalin aktivitelerinin kapsamı, ilköğretim müfredatındaki Fen ve Teknoloji dersi ve ortaöğretim müfredatındaki Biyoloji dersi ile sınırlandırılmıĢtır.

Rehber materyalin eksiklikleri tamamlanırken görüĢme yapılan biyoloji öğretmenlerinin görüĢ ve önerileri dikkate alınmıĢtır.

1.7. Tanımlar

Biyoçeşitlilik: Karasal, sucul ve diğer ekosistem farklılıkları, ayrıca tür içi ve

türler arası farklılıklardan kaynaklanan yaĢayan organizmaların çeĢitliliğidir (Keating, 1993). BiyoçeĢitlilik yaĢayan doğa demektir: Kara, deniz ve diğer su ekosistemleri ile bu ekosistemlerin bir parçası olan ekolojik yapılar da dahil olmak üzere tüm kaynaklardaki canlı organizmalar arasındaki farklılaĢma anlamındadır (Atik, Öztekin ve Erkoç, 2010).

Ekosistem: Belirli bir alanda yaĢayan ve birbirleriyle sürekli etkileĢim içinde olan

canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluĢturduğu çevre sistemidir (KıĢlalıoğlu ve Berkes, 1994).

Endemik Tür: Doğal olarak sadece adaptasyon sağladığı belirli bir coğrafi

bölgede yasayan ve bu bölgenin dıĢında bulunmayan canlı türüdür (http://bioces.tubitak.gov.tr/).

Sürdürülebilirlik: Biyolojik sistemlerin çeĢitliliğinin ve üretkenliğinin

devamlılığının sağlanmasıdır (http://www.cevre.org.tr/). ―Çevresel Sürdürülebilirlik‖ çevre ile kurulan iliĢkinin, çevreyi mümkün olduğunca saf haliyle koruma temeline oturtulmasını sağlama sürecidir.

Öğretim: Belirli bir amaçla bir program ve bir plân dâhilinde, bireylere gerekli

(19)

kiĢiliklerini oluĢturan, hayat hazırlayan ve bir yönüyle de eğiten; öğrenme ve öğretme etkinlikleridir (KemertaĢ, 1999).

Yöntem: Bir amaca varmak için takip edilen doğruluğu ve baĢarısı denenmiĢ en kısa

(20)

II. BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. BiyoçeĢitliliğin Önemi ve Bitkiler

Yürümek, koĢmak, gülmek, ağlamak, beslenmek, konuĢmak, oturmak, kalkmak kısacası insan olmanın bize tanıdığı tüm faaliyetleri yerine getirebilmek için öncelikle ihtiyaç duyduğumuz Ģey Ģüphesiz ki enerjidir. Ġnsan olarak kendi enerjimizi üretmekten yoksun olduğumuz düĢünülünce, zekâmıza, ileri seviyede geliĢmiĢ teknolojimize, sınır tanımayan bilimsel merak, motivasyon ve geliĢmelerimize ve diğer tüm maddî imkânlarımıza rağmen, aslında bir yeĢil yaprağa muhtacız.

Besin zincirinin en önemli halkasını oluĢturan, üreticiler olarak adlandırılan yeĢil bitkiler milyonlarca yıldır canlılık için gerekli olan güneĢ enerjisini, sahip oldukları özel sistemlerle dönüĢtürerek diğer tüm canlıların kullanımına sunmaktadır. YaĢam için gerekli olan enerji döngüsünün ilk halkası Cyanobakterler, algler ile yeĢil bitkilerdir: Üreticiler.

Yeryüzündeki canlılığın devamı için bitkilerin varlığı Ģarttır. Ġnsan yaĢamının devam etmesini sağlayan oksijen, su ve gıda gibi temel ihtiyaç maddelerinin yeryüzündeki dengesini bitkilerin sağladığı düĢünüldüğünde yeĢil bitkilerin taĢıdığı hayatî önem daha iyi anlaĢılmaktadır. Bitkiler sadece insanlar için değil yeryüzündeki diğer canlılar için atmosfer ve ısı dengesinin sağlanmasında çok önemlidir. Ekolojik önemlerinin yanı sıra bitkilerin gıda, ekonomik, sağlık sektöründe ilâç hammaddesi olarak vazgeçilmez yeri vardır.

Bitkilerin önemli ekonomik faydaları da bulunmaktadır. Özellikle sağlık (tıp, veterinerlik ve eczacılık) sektöründe bitkilerin üstlendiği rol hayatî boyutlardadır. Bitkiler yeni ilâçların üretilmesinde kullanılan en önemli kaynaklardır. Çağımızın en ciddî hastalığı olan kanserin tedavisi için, son yıllarda bitki kaynaklı ilâçlar ağırlıklı olarak araĢtırılmaktadır.

(21)

Öte yandan dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğu, maddî güçleri ilâç satın almaya yetmediği için genellikle bitkisel kaynaklı geleneksel tedavi yöntemlerine baĢvurmaktadır. Dünya nüfusunun %60‘ından fazlası ilk çare olarak bitkisel kaynaklı ilâçları kullanmaktadır.

Dünya üzerinde yaĢayan 250000 yüksek yapılı bitki türünün çok büyük bir kısmı henüz farmakolojik özellikleri açısından incelenmiĢ değildir. Son yıllarda bu konuda en büyük çalıĢma ABD‘de 1960 ve 1982 yılları arasında yapılmıĢ, 35000 yüksek yapılı bitkiden alınan numunelerin 114000‘de antikor (kanser önleyici) ya da kanseri tedavi edici özellikler gözlenmiĢtir (Cragg, 1993). Cragg ve Newman (2003) daha sonra yaptıkları araĢtırmalarla bunu desteklemiĢ; bitki alkaloitleri ve ilgili bileĢiklerin kanser terapilerinde ve AIDS enfeksiyonlarının tedavisindeki etkililiğini derlemiĢtir. Shippmann (2002), FAO‘nun çalıĢmaları doğrultusunda Dünyadaki medikal bitki kullanımını saptamıĢ ve Tablo 1‘de göstermiĢtir.

Tablo 1. Dünyada Medikal Bitki Kullanımı (Schippmann, 2002; FAO). (Tabloda yer almayan Türkiye‘nin, florasındaki 9000'in üzerinde bitki türünün 1000 kadarı medikal bitkidir. www.tarim.gov.tr/uretim/Bitkisel_Uretim,Aromatik_Tibbi_Bitkiler.html)

Ülke Bitki Türleri Medikal Bitki Türleri Oran

(%) Çin 26 092 4 941 18,9 Hindistan 15 000 3 000 20,0 Endonezya 22 500 1 000 4,4 Malezya 15 500 1 200 7,7 Nepal 6 973 700 10,0 Pakistan 4 950 300 6,1 Filipinler 8 931 850 9,5 Sri Lanka 3 314 550 16,6 Tayland 11 625 1 800 15,5 ABD 21 641 2 564 11,8 Vietnam 10 500 1 800 17,1 Ortalama 13 366 1 700 12,5 Dünya 422 000 52 885

1983–1994 yılları arasında üretilen 520 yeni ilacın %39‘u doğal kaynaklıdır ya da direkt olarak doğaldır. Ocak 1981 - Haziran 2006 tarihleri arasında tüm dünya tarafından

(22)

kabul edilen hastalıklar için onaylanan toplam 1184 yeni ilâcın %28‘i doğal kaynaklıdır (Newman ve Cragg, 2007). 1999 yılında en çok satan 20 çeĢit ilâcın doğal kaynaklı olduğu bilinmekle birlikte bunların yıllık getirisi 26 Milyar dolardan fazladır. Bu ilâçların bazıları: Simvastatin, lovastatin, enalapril, pravastatin, atorvastatin, augmentin, ciprofloxacin ve cyclosporindir.

Bunların haricinde, ―her derde deva‖ aspirin söğüt ağaçlarından elde edilen salisilik asitten; ağrı dindirici ve öksürük kesici özelliği bulunan kodein gelincik çiçeğinden; kalp rahatsızlıklarında tedavi edici olan digoksin yüksük otundan; kas spazmları, göz ve kalp rahatsızlıklarında kullanılan atropin ise güzel avrat otu olarak bilinen bitkiden elde edilmektedir.

Son zamanlarda insanların ilâç kullanımının yanı sıra alternatif tıp yöntemlerine yönelimleri artmıĢtır. Tıbbî bitkiler olarak adlandırılan yüzlerce bitki türü sayesinde insanlar gereksiz kimyasal kullanımından kaçınarak kimi rahatsızlıklarına çare bulabilmektedir. Sadece Bodrum ilçesi sınırları içinde karın ağrısı, bulantı ve hazımsızlık gibi mide rahatsızlıkları, yaygın olarak tıbbî bitkilerle tedavi edilmektedir ve bu amaçla kullanılan 24 bitki türü saptanmıĢtır (Ertuğ, 2004). Aynı araĢtırmaya göre idrar yolu ve börek rahatsızlıklarında 20, öksürük ve yaraların tedavisinde de 15 bitki türünün kullanıldığı öğrenilmiĢtir.

Sadece sağladığı bu yararları nedeniyle bile, bitkileri korumak Ģüphesiz ki insanın kendine yapacağı en büyük yardımlardan biridir. Bitkileri koruyabilmek için ise öncelikle biyoçeĢitliliğin öneminin kavranması Ģarttır.

BiyoçeĢitlilik gen yapısından iĢlevine kadar, farklı özelliklere sahip, farklı ekosistemlerde yaĢayan canlı türlerinin sayı ve tür bakımından bolluğudur; biyoçeĢitlilik dünya üzerindeki etkileĢim ağını bozmamak için korunması gereken önemli bir olgudur. BiyoçeĢitlilik, ekosistemlerin canlıların nesillerini devam ettirebilmeleri için gerekli olan yaĢam destek sürecinin devamlılığının ve sağlıklı bir çevrenin de göstergesidir. Biyolojik

(23)

çeĢitlilik ya da biyoçeĢitlilik yaĢamın çeĢitliliğidir ve genel olarak tüm düzeylerdeki organizmaların çeĢitliliğini kasteder (Gaston ve Spicer, 2004).

BiyoçeĢitlilik yaĢayan doğadır. Kara, deniz ve diğer su ekosistemleri ile bu ekosistemlerin bir parçası olan ekolojik yapılar da dahil olmak üzere tüm kaynaklardaki canlı organizmalar arasındaki farklılaĢma anlamındadır (Atik vd., 2010).

Tüm tanımlara göre biyoçeĢitlilik dört temel öğeyi kapsamaktadır:

1) Tür çeĢitliği 2) Genetik çeĢitlilik

3) Habitat/ekosistem çeĢitliliği

4) Ekosistemlerin iĢlevsel açıdan çeĢitliliği

BiyoçeĢitliliğin tam olarak anlaĢılması için öncelikle bu dört öğeden bahsetmek gerekmektedir.

Tür çeşitliliği; belli ekosistemlerde yaĢayan türlerin zenginliğini ifade etmektedir.

Örneğin ülkemizde 12.000 bitki türü ve 80.000 hayvan türü bulunmaktadır (Çevre Bakanlığı, 2007; Atik vd. 2010). Besin zincirleri, av-avcı iliĢkileri gibi türlerin birbirleriyle ve çevreleriyle kurdukları her türlü etkileĢim tür çeĢitliliğini etkilemektedir.

Genetik çeşitlilik; Genetik çeĢitlilik; bir topluluk içerisinde birbirinden farklı

alellerin fiziksel özelliklerden, biyokimyasal özelliklere değiĢik türde genetik yapılar oluĢturduğu farklılıklar bütünüdür. Genetik çeĢitlilik genlerin çeĢitliliğidir. Canlılar aynı türden olsalar bile farklı kalıtsal yapıları ve bu yapıların nesilden nesle değiĢimi gereği farklı genetik yapıya (genotip) sahip olabilirler. Bu farklı özellikler aynı türün herhangi bir bireyi için yaĢamsal bir avantaj olabilir; örneğin bir birey soğuğa veya kuruluğa daha dayanıklı olmasını sağlayan genetik materyale sahipken bir diğeri sahip olmayabilir. Dolayısıyla soğuğa veya kuruluğa dayanıklı birey diğerine göre daha avantajlı olacak ve soğukta veya kurulukta da yaĢamını sürdürebilecektir. Fiziksel bölgenin soğuması halinde

(24)

bu çeĢitliliğin yok olması bahsi geçen türün neslinin ortadan kaybolmasına neden olabilir. Genetik farklılık, doğal hayatta değiĢen koĢullara uyumu sağlamasının yanında evcil hayvanların ve tarımsal ürünlerin üretilmesine de katkıda bulunur. Sonuç olarak, genetik çeĢitlilik biyolojik çeĢitliliğin sürekliliği için önemli bir olgudur. Genetik çeĢitlilik yok olursa, türler dıĢ etkilere daha savunmasız hale gelir; tür içi çiftleĢmelerde ortaya çıkabilecek problemlere daha duyarlı olurken, çevresel değiĢikliklere adapte olmakta sorun yaĢar (National Research Council, 1992).

Genetik çeĢitlilik üzerinde populasyonun büyüklüğü, mutasyonlar, ekolojik ve evrimsel değiĢimler, sosyal düzen ve canlıların arazi kullanma biçimleri, doğal veya yapay tahribatlar, uzaysal dağılım, aynı soy içi çiftleĢme, göçler, farklı iklimler ve iklimlerde meydana gelen değiĢiklikler gibi faktörler etkili olmaktadır. Örneğin Kutuplarda yasayan tilkiler soğuk hava koĢullarında yasayabilmek için yağlı bir vücut yapısına ve vücut sıcaklığını muhafaza edebilmek için sivri olmayan küçük kulaklar ve çeneye sahiptir. Çölde yasayan tilkiler ise güneĢ enerjisinin kolayca iletilebilmesi için sivri uçlu ve geniĢ kulaklar ile sivri uçlu çeneye sahiptirler (Schulze ve Mooney, 1994; Amos ve Harvood, 1998).

Ekosistem çeşitliliği; Dünya üzerinde canlı ve cansız varlıkların, aralarında

karmaĢık iliĢkiler kurarak oluĢturdukları yaĢam dünyasıdır (Çepel, 2003). Yani ekosistemler canlılar için yaĢam ortamıdır. Bir ekosistem bitkiler ve hayvanlar ile toprak, su, hava, mineraller gibi cansız varlıklardan oluĢur. Ekosistemlerin görevi o ortama uyum sağlamıĢ, o ortama özgü canlıların nesillerini sürdürmektir. O halde ekosistemler ne kadar çeĢitli olursa biyoçeĢitlilik de o kadar fazla olur.

Topluluklar ve çevreleri ile olan iliĢkileri karmaĢıktır ancak, bunlar su sirkülasyonu, toprak oluĢumu, enerji akıĢı gibi ana ekolojik süreçlerin de mekanizmasını oluĢturur. Bu süreçler canlı toplulukları için gerekli olan gıdayı sağlayarak kritik bir karĢılıklı bağımlılık oluĢur.

Bahsedilen bu bağımlılıktan dolayı bir ekosistem yok olduğunda içinde barındırdığı türler de (endemik türlerde dâhil olmak üzere) yok olmaktadır. BiyoçeĢitliliğin

(25)

temel öğelerinden bir tanesi de tür çeĢitliliği olduğuna göre ekosistemleri korumak aslında türleri korumak demektir. Buradan da anlaĢıldığı üzere biyoçeĢitliliğin temel öğeleri sürekli bir etkileĢim halindedir. Birinde meydana gelen bozulma diğerini de mutlak surette etkilemektedir. Öyleyse biyoçeĢitliliği bir bütün halinde korumak asıl amaç olmalıdır.

İşlev çeşitliliği; canlıların birbirleriyle ya da cansız varlıklarla bulundukları

etkileĢimlerin tümü iĢlev çeĢitliliğidir. Bir canlı ne kadar zengin bir ekosistemde yaĢıyorsa iĢlev çeĢitliliği de o kadar zengin olacaktır. Canlılar arasındaki simbiyotik iliĢkiler, av-avcı iliĢkileri, rekabetler iĢlev çeĢitliliğine örnek verilebilir. ĠĢlev çeĢitliliği tüm canlılar için büyük önem taĢır. ĠĢlev çeĢitliliği sayesinde canlılar arası denge kurulur.

Mayer (1996)‘e göre biyoçeĢitliliğin yararları Tablo 2‘de verilmiĢtir.

Tablo 2. BiyoçeĢitliliğin Yararları (Mayer, 1996)

DEĞER KRĠTER ÖRNEK

Ekonomik değer Materyal Kaynağı Besin, ilâç, hammadde Ekolojik değer Ekolojik ĠĢlev arıtılması, iklime etkisi Madde yıkımı, suyun

Bilimsel değer Bilgi Biyoindikatör, genetik

bilgi

Estetik değer Güzellik

Süs bitkileri, parklar,

doğal süs eĢyaları

Dinlenme bakımından

değeri Dinlenme ĠĢlevi

Açık alanlar, bahçeler, dinlenme yerleri,

rekreasyon BiyoçeĢitliliğin biz insanlara sunduğu bazı yararlar aĢağıda sıralanmıĢtır:

1) Ekonomik Yararlar: BiyoçeĢitliliğin sağladığı ekonomik yararları Ģu baĢlıklar altında toplamak mümkündür;

a) Gıda: Ġnsanoğlunun ihtiyaç duyduğu proteinlerin %90‘dan fazlası, sadece dokuz evcil

(26)

ürünleri olarak bilinen bazı canlılar (balık, karides, midye...) ise, evcilleĢtirme (su ürünleri yetiĢtiriciliği, çiftlik) programına sadece son yarım yüz yıl içinde alınmıĢtır.

Yeryüzünde 500.000‘den fazla bitki türü bilinmektedir. Bunlardan 40–50 bin kadar tür, yenilebilen çeĢitli ürünler (yaprak, gövde, kök, meyve, tohum, özsu) vermektedir. Ama bugün, dünyada tüketilen gıda miktarının %90‘ı, sadece 15 bitki türünden üretilebilir; bunun %60‘ı ise sadece üç türden (buğday, mısır ve pirinç) elde edilmektedir.

b) Gen kaynağı: Gıda üretimi açısından, sadece sınırlı sayıda canlı türüne bağımlı kalmak

güvenli bir yol değildir. Bunun tarihteki en önemli kanıtı 1845–1849 yılları arasında Ġrlanda halkının tek gıda kaynağı olan patatesin bir mantar hastalığına yakalanması sonucu milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan büyük kıtlıktır.

Gen kaynakları çeĢitlendikçe insanların belli türlere bağımlılığı azalmaktadır. Artan dünya nüfusu göz önünde bulundurulduğunda bir süre sonra mevcut doğal besin kaynaklarının dahi insanlara yetmeyecektir. O halde gen kaynaklarını korumak ve gelecek nesillere aktarılması sağlamak ekonomik açıdan büyük bir önem taĢımaktadır.

Ġnsanların gereksinmelerini karĢılamak amacıyla bitkisel kaynakları bilinçsizce kullanması, arazi açmaları, yerli (geleneksel) çeĢitlerin yerini ıslah edilmiĢ çeĢitlerin alması, yabancı ot ilâçlarının kullanımı, üretim yapmak yerine doğadan sökerek tüketme, tabiî afetler, ĢehirleĢme ve endüstrileĢme bitki gen kaynaklarının azalmasına ve hızla kaybedilmesine neden olmaktadır (Balkaya ve Yanmaz, 2001).

Dünya üzerinde bitkilere ait genetik çeĢitliliğin yoğun olduğu bölgelere ―Bitki Gen Merkezleri‖ (Hot Spot) adı verilmektedir. Bu Bitki Gen Merkezleri toplam 12‘dir. Bitki türlerinin doğal olarak yetiĢtiği ortamlardan toplanarak, genetik çeĢitliliğin korunması ve sürdürülebilmesi için saklanıp korundukları merkezlere ise ―Bitki Gen Bankaları‖ denilmektedir.

(27)

c) Biyolojik Kontrol Araçları: Tarımda pestisit kullanımını ve çevre kirliliğini azaltmak

için kullanılan alternatif ve nispeten ekonomik yöntemlerden biri biyolojik kontroldür. Özellikle böcek gibi zararlılara karĢı kuĢların kullanılması bir nevi biyolojik kontrol aracıdır.

d) Doğal ve Endüstriyel Ürünler: Canlılardan elde edilen ürünler yalnızca gıda maddesi

olarak değil pek çok farklı alanda da kullanılabilmektedir. Gül bitkisini reçel yapıp gıda maddesi olarak kullanmak mümkün iken, kozmetik sektörü tarafından parfüm yapımında da kullanılabilmesi buna örnek olarak verilebilir.

Pek çok bitki yapıĢtırıcı, inĢaat malzemesi, boya, kâğıt, kumaĢ vb. malzemelerin üretiminde kullanılmaktadır. Örneğin piyasada satılan ilâçların yaklaĢık %25‘i yüksek yapılı bitkilerden elde edilir (Örneğin, morphine, codeine, quinine, atropine içeren ilâçlar). Tropik bölgelerdeki bitki türlerinin sadece %1‘inin bilimsel anlamda denendiği düĢünülürse geride çok ciddî, en azından teorik olarak, %99‘luk bir potansiyel vardır (Balandrin, Kinghorn, and Farnsworth, 1993).

e) Bilimsel Modeller: Doğadaki canlılar pek çok bilimsel geliĢmeye model olmaktadır.

Örneğin ahtapot benzeri bir deniz canlısı olan Nautilus denizaltı tasarımları için model oluĢturmuĢtur. Tüm kuĢlar arasında en sessiz uçuĢu yapan baykuĢ model alınarak hızlı trenlerin neden olduğu gürültü sorunu çözülmüĢtür.

2) Ekolojik Faktörler: Doğadaki her canlının belli bir görevi vardır. Canlılardan biri görevini aksattığı zaman bu içinde yaĢadığı ekosistemin dengesinin bozulmasına yol açar. Tek bir canlının görevindeki aksama bir ekosistemin bozulmasına neden oluyorsa, pek çok canlı türünün yok edilmesi tüm dünyanın dengesini alt üst etmeye yeterlidir.

Canlılar biz farkına varmasak da günlük yaĢantıları sonucu bizlere pek çok hizmet vermektedir. Yiyeceklerin ve hammaddelerin üretilmesi, iklimin ve atmosferin düzenlenmesi, suyun ve toprağın korunması, besin döngüsünün sağlanması, atıkların parçalanmasıyla çevre temizliğinin sağlanması verilebilecek bazı örneklerdir. Tüm bu

(28)

hizmetler karĢılığında hiçbir bedel ödenmeden yapılmaktadır. DeğiĢik bilim dallarında 13 bilim adamının yaptığı araĢtırmaya göre, eğer bu hizmetler, bir süper-Ģirkete yaptırılmıĢ olsaydı bu Ģirkete yılda ortalama 33 trilyon dolar ödenmesi gerekirdi (Costanza ve Perrings 1990). Kaldı ki böyle bir Ģirket yoktur ve hiçbir zaman da olmayacaktır.

Tüm bu etkenler dikkate alındığında biyoçeĢitliliğin korunması aslında insan neslinin sürekliliğini korumakla eĢ anlamlıdır. BiyoçeĢitlilik yok olmaya yüz tuttuğu zaman dünya üzerindeki tüm bilim adamları bir araya gelse dahi bu gidiĢi durdurmak olanaksızdır. Dünya evimizin arka bahçesi olamayacak kadar karmaĢıktır. Her Ģey yok olduktan sonra baĢtan yapmak imkânsız olduğuna göre henüz geç kalmadan mevcut sistem korunmalıdır.

Sonuç olarak;

1. BiyoçeĢitliliğin doğrudan yararları üretim ve tüketim pazarlarında karĢımıza çıkmaktadır. Gıda, ilâç, biyolojik kontrol, endüstriyel hammadde ve ekoturizm sektöründe biyoçeĢitlilik doğrudan kullanılmaktadır.

2. Dolaylı yararlarını sıralamak doğrudan yararlarını sıralamak kadar kolay olmamakla birlikte, insanların kaliteli bir yaĢam sürmeleri için asıl katkıyı biyoçeĢitliliğin dolaylı yararları sağlamaktadır.

3. BiyoçeĢitliliğin doğal görevi olarak bize sağladığı yaĢam destek sistemlerini sunî ortamlarda ücretsiz elde etmek mümkün değildir.

4. BiyoçeĢitliliğin en küçük ve en ilkel canlı türlerinden, en geliĢmiĢ canlı türlerine kadar tüm elemanları insanoğlunun refahını etkilemektedir. Bu nedenle biyoçeĢitlilik herhangi bir ayrıma gidilmeden bir bütün olarak korunmak zorundandır. ―Ekosistemlerde ekolojik dengeyi sağlayan iliĢkiler düĢündüğümüzden daha çapraĢık değil, düĢünebileceğimizden de karmaĢıktır-William BOWEN‖

(29)

5. BiyoçeĢitlilik kaybı geri dönülmez noktalara ulaĢtıktan sonra insanoğlunun bir gelecek hayal etmesi imkânsız olacaktır. Bu nedenle hem günümüz hem de geleceğimiz için biyoçeĢitliliği olması gerektiği gibi korumak, korumak için ise önce bu konuda bilinçlenmek ve bilinçlendirmek gerekmektedir.

2.2. BiyoçeĢitliliği Olumsuz Etkileyen Faktörler

BiyoçeĢitliliği olumsuz etkileyen faktörlerin baĢında insan kaynaklı olanlar gelmektedir. Bunları beĢ baĢlık altında toplamak mümkündür:

Nüfus artıĢı Çevre kirliliği Ġklim değiĢikliği

Doğal ortamların zarar görmesi Doğal hayatın aĢırı sömürülmesi

Bilindiği gibi dünya üzerinde yaĢayan tüm canlılar üreme yeteneğine sahiptir. Ġnsan dıĢındaki canlıların üremeleri ekosistemler tarafından kontrol edilebilmekte ve olumsuz sonuçlar doğurmaları engellenmektedir. Ġnsanoğlu sahip olduğu zekâ ve teknoloji sayesinde bu kontrolün dıĢında kalmayı baĢarabilmiĢtir. Ancak çağlar geçtikçe bu durum hızlı bir nüfus artıĢına neden olmuĢ, çevreyi olumsuz etkilemeye baĢlamıĢtır. BM‘nin 2004 raporuna göre 2300 yılına kadar Dünya nüfusunun kıtalar bazında değerleri Tablo 3‘te verilmiĢtir.

Tablo 3. Dünya Nüfus ArtıĢı (World Population To 2300, BM, 2004).

Yıl Afrika Asya

Latin Amerika

ve Karayipler

Okyanusya Avrupa Kuzey

Amerika Nüfus (Milyon) 1950 2212 1.398.5 167.1 12.8 171.6 547.4 2000 795.7 3.679.7 520.2 31.0 315.9 728.0 2050 1.803.3 5.222.1 767.7 45.8 447.9 631.9 2100 2.254.3 5.019.2 732.5 46.1 473.6 538.4

(30)

2150 2.083.1 4.650.8 675.0 44.8 490.1 550.4

2200 2.008.2 4.681.7 680.8 45.5 508.8 573.7

2250 2.060.4 4.824.0 703.5 47.0 523.0 593.8

2300 2.112.7 4.943.2 722.7 48.4 534.1 611.3

Dünya nüfusu 1600‘lü yılların ortalarına kadar yavaĢ bir artıĢ göstermiĢtir. Tabloya göre 1900‘lü yıllarda yeterince yüksek olan nüfus oranlarının 2000-2050 yılları arasında çok hızlı yükseleceği; 2300‘e gelindiğinde ise toplam dünya nüfusunun yaklaĢık 9 milyarı bulacağı tahmin edilmektedir. Tablo 4‘te Dünya nüfus artıĢının ekolojik önemi ve biyoçeĢitliliğin korunmasına olumsuz etkileri verilmiĢtir.

Tablo 4. Dünya nüfus artıĢının ekolojik önemi ve biyoçeĢitliliğin korunmasına olumsuz etkileri (KıĢlalıoğlu ve Berkes, (1991)‘den değiĢtirilerek).

Zaman Dünya nüfusu ArtıĢ

(%) Ġkiye katlanma süresi (yıl) Ortalama ömür M.Ö. 10000 yıl 86 Milyon --- --- 20 Milât 250 Milyon %0,001 2000 1650 500 Milyon %0,05 1650 1750 730 Milyon %0,1 700 35 1800 900 Milyon %0,3 400 1850 1,1 Milyar %0,5 240 1900 1,6 Milyar %0,10 140 45 1950 2,5 Milyar %l,l 70 55 2000 6 Milyar %1,7 41 65

Dünyadaki doğal kaynakların bu hızlı nüfus artıĢından etkilenmemesi beklenemez. Ġnsanların yüzyıllardır yaptıkları üretim ne yazık ki tüketimlerini karĢılayacak boyutta değildir. Dünya nüfusu hızla artmasına rağmen bazı temel gıda maddelerinin üretim hızında yavaĢlama kaydedilmektedir. Belli baĢlı gıdaların üretiminde ve tarımsal kaynakların kullanımındaki büyüme Tablo 5‘te verilmiĢtir.

(31)

Tablo 5. Belli baĢlı gıdaların üretiminde ve tarımsal kaynakların kullanımındaki büyüme (BM FAO <http://www.fao.org/agriculture/crops/core-themes/theme/seeds- pgr/sow/sow2/country-reports/en/>).

Üretimdeki bu yavaĢlamanın en önemli iki nedeni;

1. Tarım arazisi, sulama suyu ve gübre kullanımındaki hızlı azalma.

2. Toprak erozyonu, yeraltı sularının azalması, hava kirliliği, ozon tabakasının incelmesi gibi çevre tahribatlarıdır.

Görüldüğü gibi üretimdeki azalmanın temelinde nüfus artıĢına bağlı, insan kaynaklı faktörler yatmaktadır. Buradan varılacak sonuç, önümüzdeki yıllarda dünyayı ciddî bir darboğazın beklediğidir.

Uzmanlara göre artan nüfus artıĢının yaratacağı tahribattan korunmak için bazı önlemler ileri sürmektedirler. Bunlardan bazıları yaĢam kaynaklarını tahrip etmemek ve nüfusun gereksinimlerini karĢılayabilecek daha ekonomik yaĢam modelleri geliĢtirebilmektir. Ancak dünya nüfusuna eklenen yıllık 80-100 milyon kadar insan bu önlemlerin önünü tıkamaktadır. Bazı ülkelerin tahmini nfus artıĢ değerleri Tablo 6‘da görülmektedir.

Hızlı Büyüme Devresi YavaĢ Büyüme Devresi Malzeme/Kaynaklar Sene Hız

(Milyar Dolar) Sene

Hız

(Milyar Dolar)

Belli BaĢlı Gıda Maddeleri ---

Buğday üretimi 1950-84 +2,9 1984-92 +0,2 Soya fasülyesi üretimi 1950-80 +5,1 1980-92 +2,2 Et üretimi 1950-86 +3,4 1986-92 +2,0 Dünya balık rekoltesi 1950-88 +4,0 1988-92 -0,8

Temel Tarım Kaynakları ---

Üretim alanları 1950-81 +0,7 1981-92 -0,5

Sulanan alanlar 1950-78 +2,8 1978-92 +1,2

(32)

Tablo 6. Bazı ülkelerin tahmini nüfus artıĢ değerleri (http://www.census.gov/ipc/www/idb/rank.php). ÜLKE 2000 (Milyon) 2050 (Tahmini Milyon) Hindistan 1.006 1.656 Endonezya 213 313 Nijerya 123 264 Pakistan 152 290 Çin 1.263 1.303 ABD 282 434 Türkiye 67 100

Nüfusun hızla artması demek, gıda kaynaklarının hızla tükenmesi, eklenen nüfusa barınak yapabilmek için doğal alanların tahrip edilmesi, habitatların parçalanması; yani ciddî çevre sorunları olduğunun en iyi göstergeleridir.

BiyoçeĢitlilik kaybına insan nüfus artıĢı neden olduğu gibi yabancı türlerin ait olmadıkları ekosistemlerde hızlı yayılıĢı da neden olabilir. Egzotik türler de denilen bu yabancı türler, son yüzyılda ulaĢım olanaklarının artması ve bu türlerin ticaretinin yapılmaya baĢlanmasıyla dünyanın dört bir yanında etkili olmaktadırlar. Bu türler hem biyoçeĢitliliği tehdit etmekte hem de verdikleri zararla ülkeleri büyük maddî külfet altına sokmaktadır.

1981 yılında, Avrupa çıkıĢlı çingene güvesinin (Lymantia dispar) ABD'de neden olduğu zararların bedeli 764 Milyon dolar olarak hesap edilmiĢtir. Hazar Denizi yöresinden Kuzey Amerika'ya yayılan çizgili midye (Driessana polymorpha), çok süratle üreyen ve her türlü habitata yayılan bir türdür. Enerji istasyonlarının su borularını tıkarsa, tesislerin yeniden tasarlanması ABD‘ye 800 Milyon dolara mal olacaktır.

Egzotik türlerin biyoçeĢitliliğe verdiği zarar bazen domino etkisi gösterebilmektedir. Örneğin ABD'nin Montana eyaletindeki Flathead nehrine, somon balıklarına besin olsun diye, ġekil 1‘de verilen opossum karidesi (Mysis relicta) salınmıĢtır. Karides yerel planktonları tüketmiĢtir, oysaki bunlar yavru somon balıklarının belli baĢlı

(33)

besinidir. Somon balıkları tükenince, bu balıkla beslenen bazı karasal canlılar - kartallar, martılar, su samurları, ayılar ve çakallar – yok olan yaban hayatı saflarına katılmıĢtır.

Verilen zararın çok daha doğrudan olduğu örnekler de vardır. Yeni Zelanda açıklarındaki Big South Cape adasına yabancı sıçanlar ulaĢınca, beĢ kuĢ türü ve bir yarasa cinsinin soyları tükenmiĢtir (http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/ BiyoCesitlilik /BiyolojikIstila.pdf).

ġekil 1. Mysis relicta

Habitatların parçalanması biyoçeĢitlililik kaybının önemli bir nedenidir (Simberloff, 2000). AraĢtırma, habitat parçalanmasının tür zenginliğini ve takson çeĢitliliğini azalttığını; ekosistemin iĢleyiĢini olumsuz yönde etkileyebileceğini göstermiĢtir. Zarar görmüĢ ekosistemlerin istilacılardan daha kolay etkilendiği göz önüne alınırsa, bu türlerin vereceği zararı en aza indirmenin bir yolu ekosistemlerin tahribatının engellenmesidir. Son 30–40 yılda Avrupa‘da tarım, ormancılık, endüstri, enerji, turizm gibi insan aktivitelerinin yoğunlaĢması doğal habitatların parçalanmasına, devamında da yok olmasına neden olmuĢtur (European Commission, 2010); aynı kaynağa göre potansiyel tehditler aĢağıdadır:

— Çoğu tür için yaĢamsal önemde olan nehir ekosistemleri ve nehirlerin denizle birleĢtiği haliçler Avrupa‘nın her tarafında ciddî Ģekilde zarar görmüĢtür.

(34)

— Biyolojik değeri çok yüksek diğer habitatlar da, bugün orijinal büyüklüklerinin çok altında kalmıĢtır.

— Memeli türlerinin yarısı; sürüngen balık ve kuĢ türlerinin 1/3‘ü tehlike altındadır.

— Bitkiler ele alındığında 3000 bitki türünün tehlike altında olduğu ve bunların 27‘sinin yok olmak riski ile karĢı karĢıya bulunduğu bildirilmektedir.

Nüfusa bağlı olarak artan ulaĢım ihtiyacını karĢılamak için açılan otoyollar, yeni çizilen denizyolu güzergâhları habitatları parçalayan diğer etkenlerdir.

ġekil 2. ParçalanmıĢ habitat (http://www.ucm.es/info/zoo/bcv_eng/research.html).

ParçalanmıĢ habitatlarda yaĢayan türlerin besin ve barınak bulma ihtimalleri azalacağı için, bu türlerin uzun süre hayatta kalmaları da imkânsızdır. Pek çok populasyon bu nedenle yok olmuĢ, yok olmaya da devam etmektedir.

Ġnsanoğlunun doğal kaynakları Ģuursuzca sömürmesi de biyoçeĢitliliğin yok oluĢunda büyük etkendir. AĢırı avlanma, balıkçılıkta yanlıĢ tekniklerin kullanımı, yanlıĢ dönemlerde avlanma, maddî getirileri için türlerin büyük oranlarda avlanması, kesilmesi veya toplanması, ekosistemlerin toparlanmasına fırsat vermeden kısa aralarla avlanmak, gibi davranıĢlar geri dönüĢü olmayan sorunlar yaratmaktadır.

(35)

Ekologlora göre günümüzde denizlerin karĢı karĢıya olduğu en büyük tehdit aĢırı avlanmadır. Gelecekte balığın, satın almaya herkesin maddî gücünün yetmeyeceği sadece belli üst gelir gruplarının yiyebileceği pahalı bir protein kaynağı ve lezzet olma ihtimali bulunmaktadır.

Günümüzde balık avcılığı adeta fabrikalara dönüĢtürülmüĢ gemilerle, ileri düzeyde geliĢmiĢ teknolojik sistemler kullanılarak yapıldığı için balıkların kaçarak kurtulma gibi bir Ģansı da yoktur. Bu nedenle insanların bu konuda kısa zamanda bilinçlendirilmesi ve türlerin yok olmasının engellenmesi gerekmektedir. AĢırı balıkçılık sadece deniz ekosistemlerini değil uzun vadede tüm ekosistemleri etkiler ve döngülerde kaymalara neden olur (US Environmental Protection Agency, 2007).

Ekosistemlerdeki bozulmalar insanlara doğrudan da etki etmektedir. Örneğin; denizlerde azalmakta olan balık stokları pek çok ülkenin ekonomilerini de etkilemektedir. Senede yaklaĢık 3,1 Milyar dolar değerinde 1,5 Milyar ton balığın yakalandığı Kanada‘nın Nova Scotia bölgesi açıklarındaki balık yataklarında avlanan morina ve mezgit balıklarının artık bulunamaması balık avlayan ve iĢleyen çevrelerde büyük miktarda iĢçi çıkarılması ile sonuçlanmıĢtır (http://oceans.greenpeace.org/tr/our-oceans/overfishing).

Bazı kiĢilerin ―özel zevkleri‖ uğruna, nesli tehlike altında olan hayvanları avladıkları da üzücü bir gerçektir. Ancak asıl zararı ticarî ve maddî kaygıyla yapılan büyük avlanmalar yaratmaktadır. Tek bir kürk yapımı için aynı türden onlarca hayvan öldürülmekte, lüks zevkleri uğruna bu kürkleri satın alanlar da öldürenler kadar bu kıyıma destek olmaktadır. Dünyayı sadece kendilerinin zanneden, diğer canlıların yaĢam hakkını hiç düĢünmeden ellerinden alabilen bu zihniyete dur denilmelidir.

2005 yılında kürk endüstrisi 12,5 Milyar dolar hacime ulaĢmıĢtır. The Humane Society International‘in verdiği rakamlara göre Çin‘de yılda yaklaĢık 200000 kedi ve köpeğin kürkünden elbise, Ģapka, oyuncak, Ģal gibi maddelerin süslenmesi için katledildiği bilinmektedir (http://www.hsi.org/). Fiyatı 12000 doları bulan astragan kürkünü elde etmek için sadece Türkiye‘de yılda 4.000.000 Karagül kuzusu öldürülmektedir.

(36)

Bir kırtasiyede elimize alıp ne kadar güzel dediğimiz bir oyuncak, bir tüylü kalem bile aslında bir canlının katledilmesinin ürünü olabilir. Kürk sektörü günümüzde iĢte bu kadar geniĢ yayılım gösteren bir hale gelmiĢtir. BaĢını da dünya üretiminin %85‘ini elinde bulunduran Çin çekmektedir.

ġekil 3. Astragan kürkü ve üretimi için öldürülen karagül kuzusu.

Hayvan türlerinin hayvanat bahçeleri için, bitki türlerinin ise süs amaçlı doğal ortamlarından koparılması da bir nevi avcılıktır. Ayrıca bilimsel amaçlı yapılan deneylerde de canlı türlerinin kullanımı etik sınırları aĢmamalıdır.

Çevre kirliliği ve iklim değiĢikliği de biyoçeĢitliliğin yok oluĢunu hızlandıran etkenlerdir. Çevre kirliliği hem doğrudan hem de iklim değiĢikliğine neden olarak biyoçeĢitliliği iki koldan etkilemektedir.

Atmosferde endüstri kaynaklı sera gazlarının artması geri dönülmez boyutlarda iklim değiĢikliğine yol açmaktadır. Ġklim türlerin yayılıĢını etkileyen temel etkendir. Bir tür kendisi için en elveriĢli iklimde yaĢar, yaĢadığı yerin ikliminde bir değiĢiklik olduysa da uygun olan baĢka bir yere göç eder. Ancak dünyanın genelinde yaĢanan iklim değiĢikliği, pek çok canlı türünün göç etmesine dahi fırsat vermeden yok oluĢlarını hazırlamaktadır. Bu etki özellikle hareket edemedikleri için bitki türlerinin yok oluĢunu hızlandırmaktadır. Göç

(37)

edebilme yeteneği olmayan bitkiler yaĢadıkları yerde meydana gelen değiĢikliklerden direkt olarak etkilenir ve yok olurlar.

EndüstrileĢmenin artmasıyla atmosfere salınan zararlı gazlar küresel ısınma ile iklim değiĢikliğinin en büyük nedenidir. Ayrıca ozon tabakasına verdiği zarar da güneĢin zararlı etkilerini üst düzeye çıkarmıĢ, iklim değiĢikliğini karĢı konulamaz boyuta getirmiĢtir.

Dünyamızı eski haline getirmek imkânsız olsa da, en azından mevcut halini korumak için yapılabilecek pek çok Ģey vardır.

2.3. BiyoçeĢitliliğin Korunması

Dünya, tarihindeki en hızlı nüfus artıĢı ve buna paralel olarak enerji kaynaklarındaki en hızlı azalmayı yaĢamaktadır. Gıda kaynakları hızla tükenmekte, dünya nüfusunun ciddî bir bölümü açlık ve sefaletle boğuĢmaktadır. Önümüzdeki 50–100 yıl içinde bu kötü gidiĢi durdurabilmek için sadece nüfus artıĢını engellemenin ve kaynakları daha akıllıca kullanmanın bile yeterli olacağında uzmanlar hem fikirdir.

Canlılar dünyasının sunduğu kaynakların akıllıca kullanılması demek, var olan ekosistemleri korumak, iyice anlaĢılabilecekleri ve gerçekten de insan yararına kullanılabilecekleri zamana kadar onları ancak barındırdıkları biyolojik çeĢitliliği kurtaracak kadar mikro düzeyde idare etmek demektir (Wilson, 1999). Biyolojik zenginliklerin korunmasında buzdağı ilkesi kullanılmaktadır (Kudoğlu, 2007).

(38)

ġekil 4. BiyoçeĢitliliğin Korunmasında Buz Dağı Ġlkesi (Kurdoğlu, 2007).

Buzdağı ilkesi temel alınarak ülkeler arasında biyoçeĢitliliği korumaya yönelik adımlar atılmıĢ, uluslararası sözleĢmeler imzalanmıĢtır. Bu sözleĢmeler arasında en önemlisi 1992 yılında BM Rio Zirvesi‘nde imzaya açılan Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesidir.

Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesi, yeryüzündeki bitki ve hayvan türlerinin korunmasını hedeflerken, bu türlerin yaĢam alanlarının da koruma altına alınmasını ve genetik çeĢitlilik, zenginliğin korunmasını sağlamak yolunda atılan son derece önemli bir adımdır (Brown, 1994).

Bağlayıcı bir sözleĢme olan BCS‘nin bazı yükümlülüklerini Ģöyle sıralamak mümkündür:

(39)

• BiyoçeĢitliliğinin acil olarak korunması gereken türlere ve mekânlara öncelik verilerek izlenmesi,

• Koruma alanlarının belirlenmesi ve kurulması,

• Koruma altına alınmayan bölgelerde de doğa ve kaynakların kullanımında sürdürülebilirlik ilkesinin geçerli olması,

• SözleĢmenin uygulanması için gerekli yasal ve idarî düzenlemelerin yapılması, • Halkın biyolojik çeĢitliliğin değeri ve önemi konusunda eğitilmesi,

• Bu konuda yapılan araĢtırmaların ve bulguların ülkeler arasında serbestçe paylaĢılması,

• KalkınmıĢ ülkelerin, biyolojik çeĢitliliğin korunabilmesi için kalkınmakta olan ülkelere gerekli parasal ve teknik yardımları sağlamaları.

SözleĢme Aralık 1996‘da TBMM tarafından onaylanarak 27 Aralık 1996 tarih ve 22860 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanmıĢ veÜlkemiz de BCS‘ye taraf olmuĢtur.

Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesinin 2nci maddesinde ―biyolojik çeĢitlilik unsurlarının, uzun dönemde biyolojik çeĢitliliğin azalmasına yol açmayacak Ģekilde ve oranda kullanımı ve böylece biyolojik çeĢitliliğin bugünkü ve gelecekteki nesillerin ihtiyaçlarını ve özlemlerini karĢılama potansiyelini muhafaza etmesi anlamındadır‖ hükmü yer almaktadır. Bu ifade incelendiğinde, biyolojik çeĢitliğin sürdürülebilir kullanımı, bir yandan bugünkü kuĢakların gereksinimlerini karĢılarken bölgeler arasındaki eĢitliğin gözetilmesi, diğer yandan da gelecek kuĢakların haklarının güvence altına alınmıĢ olmasını içermektedir.

BiyoçeĢitliliğin korunması ile ilgili olarak uluslararası alanda imzalanmıĢ baĢka antlaĢmalar da vardır. Bunlardan bazıları:

(40)

1. Ramsar SözleĢmesi: 1971 yılında Ġran‘ın Ramsar Ģehrinde imzalanmıĢtır. Su kuĢlarının yasam ortamı açısından uluslararası öneme sahip sulak alanların korunmasına yönelik imzalanmıĢtır.

2. CITES SözleĢmesi: Nesli tehlikedeki yabani hayvan ve bitki türlerinin uluslararası ticaretine iliĢkin bir sözleĢmedir. 1973 yılında Washington‘da imzalanmıĢtır.

3. Bern SözleĢmesi: Avrupa‘nın Yaban Hayatı ve YaĢama Ortamlarının Korunması SözleĢmesi 1979 yılında Bern‘de imzalanmıĢtır. SözleĢmenin amacı, yabani flora ve faunayı ve bunların yaĢama ortamlarını muhafaza etmek, özellikle birden fazla devletin iĢbirliğini gerektirenlerin korunmasını sağlamak ve bu iĢbirliğini geliĢtirmektir.

BiyoçeĢitliliği korumanın diğer ve belki de en etkili yolu ise eğitimdir. BiyoçeĢitlilik konusu, biyoloji eğitiminin gelecekteki alanıdır (Mayer, 1996). BiyoçeĢitlilik ve biyoçeĢitliliğin korunması çok yönlü bir konudur ve günümüzde hız kazanan problem çözmeye dayalı öğretim yaklaĢımı için son derece uygundur. Dreyfus, Wals ve Weelie (1999), biyoçeĢitlilik konusunun öğrencilerin birden çok çözümü olan karmaĢık problemlerle karĢı karĢıya gelmelerini sağladığını ifade etmiĢ ve çok boyutlu olarak ele alınmasının gerekliliğine değinmiĢtir. Ayrıca biyoçeĢitliliği korumak için eğitim yolunu seçmek, uzun vadede çözümler üreteceği için, sürdürülebilir bir çevre için gereklidir.

2.4. Türkiye’nin BiyoçeĢitliliği

Türkiye yedi coğrafi bölgeye ayrılmıĢ bir ülkedir. Bu yedi coğrafi bölgenin her birinde farklı bir iklime, floraya ve faunaya rastlanmaktadır. Bu özelliğinin dıĢında Ülkemiz dünyanın en önemli üç ekolojik bölgesini de içine almaktadır. Bu üç bölge Avrupa-Sibirya, Akdeniz, Maki, Maki-Step, Ġran-Turan‘dır. Yeryüzündeki flora bölgeleri ġekil 5‘te verilmiĢtir.

Yeni sınıflandırmaya göre ise Türkiye‘nin ekolojik bölgeleri: 1. Karadeniz Ġklim Bölgesi

(41)

3. Karasal Bölgeler 4. Marmara GeçiĢ Bölgesi 5. Akdeniz Ardı GeçiĢ Bölgesi

6. Güneydoğu Anadolu GeçiĢ Bölgesi (Atalay, 2002).

ġekil 5. Yeryüzünün flora bölgeleri haritası (Gaussen‘e göre (Avcı, 1993)). (http://student.britannica.com/eb/art-26/Floral-kingdoms-subkingdoms-and-major-regions-of-theworld).

Türkiye barındırdığı türlerin çeĢitliliği bakımından dünyada önde gelen ülkelerden biridir. Bunun nedenleri;

— Anadolu‘nun üç kıta arasında bir köprü bir köprü durumunda olmasından kaynaklı olarak türlerin göç yolları üzerinde bulunması.

— Çok kısa mesafelerde olağanüstü derecede farklı yeryüzü Ģekillerine ve buna bağlı olarak farklı iklimleri barındırması.

— Buzul devirlerinde olumsuz doğa koĢullarından kaçan canlılar için elveriĢli yaĢam olanakları sunmuĢ olmasıdır.

(42)

Türkiye‘nin coğrafi yapısının farklılığı yüksek endemizm ve genetik çeĢitlilik sağlar. Türkiye, Akdeniz ve Yakın Doğu olmak üzere iki önemli Vavilovyan gen merkezinin kesiĢtiği noktada yer almaktadır. Bu iki bölge tahılların ve bahçe bitkilerinin ortaya çıkıĢında çok önemli bir role sahiptirler. Türkiye‘de beĢ ayrı ―mikro-gen merkezi‖ bulunmaktadır. Son otuz yıl içinde yerel ve ithal soyların kullanımıyla geliĢtirilen kaydedilmiĢ tahıl çeĢidi sayısı 256 olup; bunun 95‘i buğday, 91‘i mısır, 22‘si arpa, 19‘u pirinç, 16‘sı süpürge darısı, 11‘i yulaf ve 2‘si de çavdar çeĢididir (Çevre Bakanlığı, 2001).

ġekil 6. Türkiye Ġklim Bölgeleri Haritası (BirleĢmiĢ Milletler ÇölleĢme ile Mücadele SözleĢmesi, 2005).

Türkiye florası, kültürü yapılmıĢ önemli tarımsal bitki türlerinin yabanî akrabalarını ve bu türlerle ilgili genetik çeĢitliliği kapsar (örneğin buğday, nohut, mercimek, elma, armut, kayısı, kestane ve antep fıstığı). Bahçe bitkileri ise; üretilmekte olan yaklaĢık 50 cinsi ve yetiĢtirilip dağıtımı yapılmakta olan 100 kadar türle beraber yerli varyeteler ve diğer kaynaklardan gelenlerle beraber 200‘ü bulduğu düĢünülmektedir. Bu çeĢitlilik meyve türlerinde de belirgin olup 138 civarında olduğu tahmin edilen meyve türlerinin 80‘i Türkiye‘de yetiĢtirilmekte, tropikal ve sup-tropikal meyvelerin girmesiyle bu sayı artmaktadır. Tarım türlerinde yabanî asma türünü (Vitis silvestris) de barındıran Anadolu, üzümün (Vitis vinifera) gen merkezidir.

(43)

Ülkemiz sahip olduğu biyolojik zenginlikleri ile kıtalarla yarıĢabilecek düzeydedir. Örneğin, Türkiye‘de tanımlanmıĢ tohumlu bitki türü sayısı günümüzde Avrupa‘daki 12500 tür sayısına yakın ve 11000 civarındadır. Tür ve tür altı takson sayısı ise 12000‘e ulaĢmıĢtır (Özhatay vd. 1994; Özhatay vd. 1999; Özhatay ve Kültür, 2006; Özhatay vd. 2009). Bu tür zenginliği Avrupa‘nın hiçbir ülkesinde bulunmamaktadır. Aynı zamanda sahip olduğu türlerin %34‘ü (3925) endemiktir (Atik, vd., 2010). Böylece Türkiye tohumlu bitki çeĢitliliği açısından bir kıta özelliği gösterir.

Ülkemizin sahip olduğu tüm bu biyoçeĢitliliğini doğrudan veya dolaylı olarak koruyan ulusal koruma statüleri mevcuttur. Ulusal mevzuata göre belirlenen doğa koruma alanı statüleri 13 adettir. Bunların 4‘ü Millî Parklar Kanunu, 5‘i Orman Kanunu, 2‘si Kara Avcılığı Kanunu, 1‘i Su Ürünleri Kanunu ve 1‘i Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında yer almaktadır. Millî Parklar Kanunu kapsamında yer alan koruma alanlarının ana amacı bilimsel yöntemlere göre doğanın korunmasıdır.

Millî parklar, bilimsel ve estetik, biyolojik (bitki örtüsü ve yaban hayatı), ekolojik, jeolojik, coğrafik ve benzeri doğal yapısı ile arkeolojik, etnografik, antropolojik, mitolojik tarihi ve kültürel özelliklerden bir veya bir kaçına sahip; bilimsel, eğitsel, estetik, sportif, eğlenme ve dinlenme bakımından ulusal ve uluslararası öneme haiz, en az 1000 hektar geniĢliğinde kara ve su alanlarıdır (Millî Parklar Yönetmeliği, 1986).

Millî Parklar Yönetmeliği‘nin 6‘ncı maddesine göre Millî Parklar;

1. Doğal ve kültürel kaynak değeri ile rekreasyonel potansiyeli, ulusal ve uluslararası düzeyde önem taĢımalıdır.

2. Kaynak değerleri, gelecek nesillerin miras olarak devralacakları ve sahip olmaktan gurur duyacakları düzeyde önemli olmalıdır.

3. Kaynak değerleri bozulmamıĢ veya teknik ve idarî müdahalelerle ıslah edilebilir durumda olmalıdır.

(44)

4. Saha büyüklüğü, kaynak değeri sıklığı yönünden, özel durumlar ve adalar dıĢında en az 1000 ha olmalı ve bu alan bütünüyle koruma ağırlıklı zonlardan meydana gelmelidir.

Bilim ve eğitim bakımından önem taĢıyan nadir, tehlikeye maruz ve kaybolmaya yüz tutmuĢ ekosistemler, türler ve tabiî olayların meydana getirdiği seçkin örnekleri ihtiva eden ve mutlak korunması gerekli olup sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmıĢ tabiat parçaları seklinde tanımlanan Tabiat Koruma Alanları, Millî Parklar Yönetmeliği‘nin 7nci maddesine göre;

1. Ulusal ve uluslararası düzeyde tipik, emsalsiz, nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuĢ ekosistemler, türler ve doğal olayların meydana getirdiği veya gizlediği doğal ve geleneksel arazi kullanım Ģekillerine ait örnekleri barındırmalıdır.

2. Genellikle hassas ekosistemlere, habitatlara veya hayat Ģekillerine, biyolojik ve jeolojik önemli çeĢitliliklere, zengin genetik kaynaklara sahip olmalıdır.

3. Bu özellikleri ve farklılıkları; bilim, eğitim, araĢtırma kurumları veya ilgili kuruluĢlar tarafından saptanmıĢ olmalıdır.

4. Saha büyüklüğü, korunması gerekli değerlerin hayatlarını uzun süreli olarak devam ettirmelerine yeterli olmalıdır.

Tabiat parkları, doğal yapısı, bitki örtüsü ve yaban hayatı bakımından belirli bir özelliğe, üstün estetik değere ve manzara bütünlüğü sağlayacak ölçüde yeterli büyüklüğe sahip, halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun doğa parçalarıdır (Millî Parklar Yönetmeliği, 1986).

Şekil

Tablo  1.  Dünyada  Medikal  Bitki  Kullanımı  (Schippmann,  2002;  FAO).  (Tabloda  yer  almayan  Türkiye‘nin,  florasındaki  9000'in  üzerinde  bitki  türünün  1000  kadarı  medikal  bitkidir
Tablo 3. Dünya Nüfus ArtıĢı (World Population To 2300, BM, 2004).
Tablo  4.  Dünya  nüfus  artıĢının  ekolojik  önemi  ve  biyoçeĢitliliğin  korunmasına  olumsuz etkileri  (KıĢlalıoğlu ve Berkes, (1991)‘den değiĢtirilerek)
Tablo 5. Belli baĢlı gıdaların üretiminde ve tarımsal kaynakların kullanımındaki  büyüme (BM FAO &lt;http://www.fao.org/agriculture/crops/core-themes/theme/seeds-  pgr/sow/sow2/country-reports/en/&gt;)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Üçüncü ölçek ise de Vries, Bame &amp; Dugger (1988) tarafından geliştirilen ve PATT (Pupils’ Attitude Towards Technology) olarak isimlendirilen ve yurt dışından Rensburg,

The most notable findings of our study were that some patients did not achieve remis- sion despite B cell depletion, and that rituximab could be given in the

 本研究是探討銀杏( Ginkgo biloba )、人參( Panax ginseng )、五 味子( Schizandra chinensis )萃取物複方,對 CCl4

輻射防護的有效方法:

Bu çalışmada, Türkiye’nin kuzeybatısında, Edirne İlinde bulunan Trakya Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi için fotovoltaik paneller kullanılarak

Çalışma grubu 2, çalışma grubu 1’den elde edilen kodlamaya karşı tutum ölçeğinin faktör yapısının onaylanıp onaylanmadığını göstermek için

öğrencilerinin beden eğitimi dersine ilişkin tutumlarını belirlenmesine yönelik yapılan araştırmada, öğrencilerin kişisel özelliklerine göre beden eğitimi