• Sonuç bulunamadı

Türkiye yedi coğrafi bölgeye ayrılmıĢ bir ülkedir. Bu yedi coğrafi bölgenin her birinde farklı bir iklime, floraya ve faunaya rastlanmaktadır. Bu özelliğinin dıĢında Ülkemiz dünyanın en önemli üç ekolojik bölgesini de içine almaktadır. Bu üç bölge Avrupa-Sibirya, Akdeniz, Maki, Maki-Step, Ġran-Turan‘dır. Yeryüzündeki flora bölgeleri ġekil 5‘te verilmiĢtir.

Yeni sınıflandırmaya göre ise Türkiye‘nin ekolojik bölgeleri: 1. Karadeniz Ġklim Bölgesi

3. Karasal Bölgeler 4. Marmara GeçiĢ Bölgesi 5. Akdeniz Ardı GeçiĢ Bölgesi

6. Güneydoğu Anadolu GeçiĢ Bölgesi (Atalay, 2002).

ġekil 5. Yeryüzünün flora bölgeleri haritası (Gaussen‘e göre (Avcı, 1993)). (http://student.britannica.com/eb/art-26/Floral-kingdoms-subkingdoms-and- major-regions-of-theworld).

Türkiye barındırdığı türlerin çeĢitliliği bakımından dünyada önde gelen ülkelerden biridir. Bunun nedenleri;

— Anadolu‘nun üç kıta arasında bir köprü bir köprü durumunda olmasından kaynaklı olarak türlerin göç yolları üzerinde bulunması.

— Çok kısa mesafelerde olağanüstü derecede farklı yeryüzü Ģekillerine ve buna bağlı olarak farklı iklimleri barındırması.

— Buzul devirlerinde olumsuz doğa koĢullarından kaçan canlılar için elveriĢli yaĢam olanakları sunmuĢ olmasıdır.

Türkiye‘nin coğrafi yapısının farklılığı yüksek endemizm ve genetik çeĢitlilik sağlar. Türkiye, Akdeniz ve Yakın Doğu olmak üzere iki önemli Vavilovyan gen merkezinin kesiĢtiği noktada yer almaktadır. Bu iki bölge tahılların ve bahçe bitkilerinin ortaya çıkıĢında çok önemli bir role sahiptirler. Türkiye‘de beĢ ayrı ―mikro-gen merkezi‖ bulunmaktadır. Son otuz yıl içinde yerel ve ithal soyların kullanımıyla geliĢtirilen kaydedilmiĢ tahıl çeĢidi sayısı 256 olup; bunun 95‘i buğday, 91‘i mısır, 22‘si arpa, 19‘u pirinç, 16‘sı süpürge darısı, 11‘i yulaf ve 2‘si de çavdar çeĢididir (Çevre Bakanlığı, 2001).

ġekil 6. Türkiye Ġklim Bölgeleri Haritası (BirleĢmiĢ Milletler ÇölleĢme ile Mücadele SözleĢmesi, 2005).

Türkiye florası, kültürü yapılmıĢ önemli tarımsal bitki türlerinin yabanî akrabalarını ve bu türlerle ilgili genetik çeĢitliliği kapsar (örneğin buğday, nohut, mercimek, elma, armut, kayısı, kestane ve antep fıstığı). Bahçe bitkileri ise; üretilmekte olan yaklaĢık 50 cinsi ve yetiĢtirilip dağıtımı yapılmakta olan 100 kadar türle beraber yerli varyeteler ve diğer kaynaklardan gelenlerle beraber 200‘ü bulduğu düĢünülmektedir. Bu çeĢitlilik meyve türlerinde de belirgin olup 138 civarında olduğu tahmin edilen meyve türlerinin 80‘i Türkiye‘de yetiĢtirilmekte, tropikal ve sup-tropikal meyvelerin girmesiyle bu sayı artmaktadır. Tarım türlerinde yabanî asma türünü (Vitis silvestris) de barındıran Anadolu, üzümün (Vitis vinifera) gen merkezidir.

Ülkemiz sahip olduğu biyolojik zenginlikleri ile kıtalarla yarıĢabilecek düzeydedir. Örneğin, Türkiye‘de tanımlanmıĢ tohumlu bitki türü sayısı günümüzde Avrupa‘daki 12500 tür sayısına yakın ve 11000 civarındadır. Tür ve tür altı takson sayısı ise 12000‘e ulaĢmıĢtır (Özhatay vd. 1994; Özhatay vd. 1999; Özhatay ve Kültür, 2006; Özhatay vd. 2009). Bu tür zenginliği Avrupa‘nın hiçbir ülkesinde bulunmamaktadır. Aynı zamanda sahip olduğu türlerin %34‘ü (3925) endemiktir (Atik, vd., 2010). Böylece Türkiye tohumlu bitki çeĢitliliği açısından bir kıta özelliği gösterir.

Ülkemizin sahip olduğu tüm bu biyoçeĢitliliğini doğrudan veya dolaylı olarak koruyan ulusal koruma statüleri mevcuttur. Ulusal mevzuata göre belirlenen doğa koruma alanı statüleri 13 adettir. Bunların 4‘ü Millî Parklar Kanunu, 5‘i Orman Kanunu, 2‘si Kara Avcılığı Kanunu, 1‘i Su Ürünleri Kanunu ve 1‘i Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında yer almaktadır. Millî Parklar Kanunu kapsamında yer alan koruma alanlarının ana amacı bilimsel yöntemlere göre doğanın korunmasıdır.

Millî parklar, bilimsel ve estetik, biyolojik (bitki örtüsü ve yaban hayatı), ekolojik, jeolojik, coğrafik ve benzeri doğal yapısı ile arkeolojik, etnografik, antropolojik, mitolojik tarihi ve kültürel özelliklerden bir veya bir kaçına sahip; bilimsel, eğitsel, estetik, sportif, eğlenme ve dinlenme bakımından ulusal ve uluslararası öneme haiz, en az 1000 hektar geniĢliğinde kara ve su alanlarıdır (Millî Parklar Yönetmeliği, 1986).

Millî Parklar Yönetmeliği‘nin 6‘ncı maddesine göre Millî Parklar;

1. Doğal ve kültürel kaynak değeri ile rekreasyonel potansiyeli, ulusal ve uluslararası düzeyde önem taĢımalıdır.

2. Kaynak değerleri, gelecek nesillerin miras olarak devralacakları ve sahip olmaktan gurur duyacakları düzeyde önemli olmalıdır.

3. Kaynak değerleri bozulmamıĢ veya teknik ve idarî müdahalelerle ıslah edilebilir durumda olmalıdır.

4. Saha büyüklüğü, kaynak değeri sıklığı yönünden, özel durumlar ve adalar dıĢında en az 1000 ha olmalı ve bu alan bütünüyle koruma ağırlıklı zonlardan meydana gelmelidir.

Bilim ve eğitim bakımından önem taĢıyan nadir, tehlikeye maruz ve kaybolmaya yüz tutmuĢ ekosistemler, türler ve tabiî olayların meydana getirdiği seçkin örnekleri ihtiva eden ve mutlak korunması gerekli olup sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmıĢ tabiat parçaları seklinde tanımlanan Tabiat Koruma Alanları, Millî Parklar Yönetmeliği‘nin 7nci maddesine göre;

1. Ulusal ve uluslararası düzeyde tipik, emsalsiz, nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuĢ ekosistemler, türler ve doğal olayların meydana getirdiği veya gizlediği doğal ve geleneksel arazi kullanım Ģekillerine ait örnekleri barındırmalıdır.

2. Genellikle hassas ekosistemlere, habitatlara veya hayat Ģekillerine, biyolojik ve jeolojik önemli çeĢitliliklere, zengin genetik kaynaklara sahip olmalıdır.

3. Bu özellikleri ve farklılıkları; bilim, eğitim, araĢtırma kurumları veya ilgili kuruluĢlar tarafından saptanmıĢ olmalıdır.

4. Saha büyüklüğü, korunması gerekli değerlerin hayatlarını uzun süreli olarak devam ettirmelerine yeterli olmalıdır.

Tabiat parkları, doğal yapısı, bitki örtüsü ve yaban hayatı bakımından belirli bir özelliğe, üstün estetik değere ve manzara bütünlüğü sağlayacak ölçüde yeterli büyüklüğe sahip, halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun doğa parçalarıdır (Millî Parklar Yönetmeliği, 1986).

Millî Parklar Yönetmeliği‘nin 6‘ncı maddesine göre;

1. Millî veya bölge seviyesinde üstün tabiî fizyocoğrafik yapıya, bitki örtüsü ve yaban hayatı özelliklerine ve manzara güzellikleri ile rekreasyon potansiyeline sahip olmalıdır.

2. Kaynak ve manzara bütünlüğünü sağlayacak yeterli büyüklükte olmalıdır. 3. Bilhassa açık hava rekreasyonu yönünden farklı ve zengin bir potansiyele sahip olmalıdır.

4. Mahallî örf ve âdetlerin, geleneksel arazi kullanma düzeninin ve kültürel manzaraların ilgi çeken örneklerini de ihtiva edebilmelidir.

Ancak; Türkiye‘nin biyoçeĢitliliğinin etkin olarak korumasını sağlayan düzenlemeler uluslararası düzenlemelerdir. Türkiye‘de, uluslararası sözleĢmeler kapsamında oluĢturulan koruma alanı statüleri: Dünya Kültürel ve Doğal Miras Alanları; Zümrüt Ağı Alanları (ASCI); Özel Çevre Koruma Bölgeleri (ÖÇKB) ve Ramsar Alanlarıdır. Uluslararası koruma alanlarının seçim kriterleri incelendiğinde bu kriterlerin somut ve net bir biçimde ortaya konduğu ve doğrudan habitatların, biyoçeĢitliliğin korunmasına gönderme yaptığı görülmektedir. Bu nedenle bu koruma statülerinin Türkiye‘nin biyoçeĢitliliği için büyük önem taĢımaktadır.

Türkiye‘nin millî parkları, tabiat parkları ve tabiatı koruma alanları ġekil 7‘de verilmiĢtir.

ġekil 7. Türkiye‘nin millî parkları, tabiat parkları ve tabiatı koruma alanları (National Geographic, 2006).

Benzer Belgeler