• Sonuç bulunamadı

Sömürge sonrası dönemde Afrika'da bütünleşme hareketleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sömürge sonrası dönemde Afrika'da bütünleşme hareketleri"

Copied!
142
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI

SÖMÜRGE SONRASI DÖNEMDE AFRİKA’DA

BÜTÜNLEŞME HAREKETLERİ

Mesut ÇAKAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Birol AKGÜN

(2)
(3)
(4)

Numarası Mesut ÇAKAN Ana Bilim / Bilim

Dalı Uluslararası İlişkiler / Uluslararası İlişkiler Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Birol AKGÜN

Tezin Adı Sömürge Sonrası Dönemde Afrika’da Bütünleşme Hareketleri

ÖZET

21. yüzyılda özellikle küreselleşmenin etkisiyle uluslararası örgütlerin işlevi ve önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bölgesel örgütlenmelerin önem kazandığı günümüzde Avrupa Birliği (AB) benzeri örgütlenmelerin önemi ve uluslararası ilişkilerdeki etkinliği artmıştır. Uluslararası örgütlerin etkinliğinin artması bölgesel entegrasyonların oluşmasını hızlandırmıştır. Afrika kıtası da bu bağlamda özellikle bağımsızlık sonrası dönemde kıta içinde çeşitli entegrasyonlara girişmiştir. Kıta, iç sorunlarını bölgesel örgütler aracılığıyla aşmaya çalışmaktadır. Afrika kıtasında şu an BM genel kuruluna üye 54 ülke bulunmaktadır. Bu sayı dünya’da bulunan devlet sayısının yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında 54 devletin oybirliğiyle aldıkları kararlar BM çatısı altında önemli bir ağırlığa sahiptir. Fakat Afrika kıtasında siyasi bir bütünlük henüz bulunmamaktadır. Bunun en büyük nedenlerinden biri sömürge sonrası dönemde bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerin kıta içerisinde bir bütünlük oluşturamamalarıdır. Bu çalışmada Afrika kıtasında, kıta çapında tüm devletleri kapsayan siyasi bir bütünlük ve küresel anlamda uluslararası güce sahip etkin bir örgütün neden henüz oluşmadığının cevabı aranmaktadır. Afrika’daki siyasi, bölgesel ve sosyo-kültürel entegrasyonlar sınıflandırılıp kuruluş amaçları ve etkinlikleri üzerinde inceleme yapılmıştır. Kıtada oluşturulan entegrasyonların hangi iç dinamikler doğrultusunda meydana geldiği incelenmiştir. Bu bağlamda kıtada kolonyal bağların etkisinin neo-kolonyal dönemde de devam ettiği ve bölgesel örgütlenmelerde belirleyici olduğu sonucuna ulaşılacaktır.

(5)

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Mesut

Numarası ÇAKAN

Ana Bilim / Bilim

Dalı Uluslararası İlişkiler / Uluslararası İlişkiler Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora Tez Danışmanı

Prof. Dr. Birol AKGÜN

Tezin İngilizce Adı Integration Movements in Africa in Post-Colonial Period

SUMMARY

In 21st Century, under the influence of globalization, international organizations's importance and functions are growing of day by day. Especially coming into prominence of regional organizations, The effectiveness European Union (EU) and similiar organizations has been increased in international relations.The increasing effectiveness of international organizations has accelerated the emergence of regional integrations. Even The Continent of Africa has created difirent kinds of integrations, especially in the post-independence period. Continent is trying to solve the problems through regional organizations. There are 54 member states in UN General Essembly from the continent of Africa.This number is the one-quarter of the states in all over the world. In this context, decisions taken by 54 state's unanimity, occupies important weight under the umbrella of UN. However there are no political integrity within the states of Africa continent. One of the greatest reason is that the newly independent states could not create an integrity within the continental, especially in the post-colonial period. In this study is trying to provide answer to why not formed yet, such a political integrity and an effective organization with the international force that includes all states within the continent. The political,regional and socio-cultural integrations of Africa has been classified and examined in accordance with their organizational goals and events. The established integrations in the Continent, were examined in accordance with the internal dynamics of integrations. In this context, the effect of colonial ties over continent has been maintained during the neo-colonial period. Also this ties are decisive over regional organizations.

(6)

TEŞEKKÜR

Lisans ve yüksek lisans eğitimim boyunca Uluslararası İlişkiler disiplinine olan ilgi ve sevgimin artmasında büyük katkılar sağlayan başta tez danışmanım Prof. Dr. Birol Akgün hocam olmak üzere, Prof. Dr. Şaban H. Çalış, Doç. Dr. Murat Çemrek, Yrd. Doç. Dr. Metin Aksoy, Yrd. Doç. Dr. Nezir Akyeşilmen, Yrd. Doç. Dr. Erdem Özlük ve Yrd. Doç. Dr. Arif Behiç Özcan hocalarıma vermiş oldukları emeklerden dolayı teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Mesut ÇAKAN Konya-2012

(7)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası………... i

Tez Kabul Formu………. ii

Özet………..… iii Summary……….. iv Teşekkür……….. v İçindekiler ... vi Kısaltmalar……….……….. ix Tablolar Listesi……… x Şekiller Listesi………. xi Giriş………... 1 BİRİNCİ BÖLÜM AFRİKA’NIN COĞRAFİ VE TARİHSEL PERSPEKTİFİ……… 6

1.1.Afrika Coğrafyası ve Kıtanın Genel Özellikleri……….………..… 6

1.1.1. Kıtanın Genel Coğrafi Özellikleri……….………. 8

1.1.2. Kıtanın Genel Beşeri Özellikleri……….…….. 12

1.1.3. Kıtanın Ekonomik Coğrafi Özellikleri………... 17

1.2.Afrika Tarihi……….…… 22

1.2.1. Sömürge Öncesi Dönem……… 23

1.2.2. Sömürge Dönemi……… 28

1.2.3. Sömürge Sonrası Dönem……… 33

İKİNCİ BÖLÜM ENTEGRASYON ve ENTEGRASYON TEORİLERİ………. 41

2.1.Entegrasyon Kavramı………... 42

2.2.Entegrasyonun Amacı ve Koşulları………..…….……... 43

2.3.Entegrasyon Çeşitleri………...…….….... 44

2.3.1.Ekonomik Entegrasyon……….….. 44

2.3.2.Sosyal Entegrasyon………... 46

(8)

2.4.Entegrasyon Teorileri………..……. 47

2.4.1.Fonksiyonalizm (İşlevselcilik)………...…. 48

2.4.2.Neo-Fonksiyonalizm (Yeni İşlevselcilik)……….…... 50

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AFRİKA ENTEGRASYONLARI……….. 52

3.1. Neo-Kolonyal Dönemde Sömürge Ülkelerinin Oluşturduğu Örgütler……… 53

3.1.1. Fransızca Konuşan Devletler Topluluğu (Francophonie)………....….. 54

3.1.2. Frank Birliği (Zone Franc)………. 58

3.1.3. İngiliz Devletler Topluluğu (Commonwealth) ……….……. 62

3.2. Pan-Afrikanizm Hareketi Sonucu Oluşan ve Kıtayı Kapsayan Örgütler...… 67

3.2.1. Afrika Birliği (AfB)………...……….…… 69

3.2.1.1. Afrika Birliği Örgütü (AfBÖ) Aşaması………..…………... 70

3.2.1.2. Afrika Birliği’nin Kuruluşu………….……….…….……. 73

3.2.1.2.1. AfB’nin Temel Organları...……….….. 74

3.2.1.2.2. AfB’nin Etkinliği………..… 76

3.2.2. Afrika’nın Gelişmesi İçin Yeni Ortaklık (NEPAD)………..….… 78

3.2.3. Afrika Kalkınma Bankası (ADB)………... 80

3.2.4. Afrika Ekonomik Topluluğu (AfET)……….…. 82

3.3. Bölgesel Ekonomik Örgütler……….... 83

3.3.1. Kuzey Afrika Bölgesel Örgütleri……….……... 84

3.3.1.1. Mağrib Birliği (UMA)………... 85

3.3.1.2. Sahel-Sahra Ülkeleri Topluluğu (CEN-SAD)...……….…… 87

3.3.2. Batı Afrika Bölgesel Örgütleri……….….. 89

3.3.2.1. Batı Afrika Ekonomi ve Para Birliği (UEMOA)……….... 90

3.3.2.2. Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS)…….…. 92

3.3.3. Orta Afrika Bölgesel Örgütleri………... 96

3.3.3.1. Orta Afrika Ekonomik ve Gümrük Birliği (UDEAC)……… 97

3.3.3.2. Orta Afrika Ülkeleri Ekonomi ve Para Topluluğu (CEMAC)…... 99

3.3.3.3. Orta Afrika Devletleri İktisadi Topluluğu (CEEAC)……….…… 101

3.3.3.4. Büyük Göller Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (CEPGL)..…….….. 103

(9)

3.3.4.1. Doğu Afrika Topluluğu (EAC)……….….. 107

3.3.4.2. Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD)……….. 109

3.3.4.3. Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA)………….……. 111

3.3.4.4. Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC)………. 113

3.3.4.5. Güney Afrika Gümrük Birliği (SACU)……….……. 115

Sonuç………...…… 117

(10)

KISALTMALAR

AB Avrupa Birliği - European Union

ABÖ Afrika Birliği Örgütü - Organisation of African Union ADB Afrika Kalkınma Bankası

AfB Afrika Birliği

AfET Afrika Ekonomik Topluluğu

APEC Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği - Asia-Pacific Economic Cooperation ASEAN Güneydoğu Asya Uluslar Birliği - Association of Southeast Asian

Nations

BM Birleşmiş Milletler

CEEAC Orta Afrika Devletleri İktisadi Topluluğu

CEMAC Orta Afrika Ülkeleri Ekonomi ve Para Topluluğu CEN-SAD Sahel-Sahra Ülkeleri Topluluğu

CEOA Afrika Ekonomik Topluluğu

CEPGL Büyük Göller Ülkeleri Ekonomik Topluluğu COMESA Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı

EAC Doğu Afrika Topluluğu

ECOWAS Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu IGAD Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi IUCN Dünya Doğayı Koruma Birliği

M.Ö. Milattan Önce

NAFTA Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması - The North American Free Trade Agreement

NEPAD Afrika’nın Gelişmesi İçin Yeni Ortaklık SACU Güney Afrika Gümrük Birliği

SADC Güney Afrika Kalkınma Topluluğu UDEAC Orta Afrika Ekonomik ve Gümrük Birliği UEMOA Batı Afrika Ekonomi ve Para Birliği UMA Mağrib Birliği

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo No Sayfa

No

Tablo-1: Birleşmiş Milletler (BM) Tarafından Tanınan 35 Afrika Ülkelerinin Bağımsızlık ve BM Üyelik Tarihleri

Tablo-2: Ekonomik Entegrasyon Biçimleri 45 Tablo-3: Fransızca Konuşan Devletler Topluluğu (Francophonie) 57

Üyesi Afrika Ülkelerinin Üyelik Tarihleri ve Üyelik Durumları

Tablo-4: İngiliz Devletler Topluluğu (Commonwealth) Üyesi Afrika 64 Ülkeleri ve Üyelik Tarihleri

(12)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil No Sayfa

No

Şekil-1: Afrika Fiziki Haritası 09

Şekil-2 : Afrika’da Nüfus Dağılımı ve Yoğunluğu 14

Şekil-3: 1880 Afrikası 25

Şekil-4: Afrika’daki Krallıklar ve İmparatorluklar 26

Şekil-5: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 29

Şekil-6: Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 29

Şekil-7: Afrika Siyasi Haritası 37

Şekil-8: Fransızca Konuşan Devletler Topluluğu (Francophonie) 55 Üye Ülkeler

Şekil-9: Afrika’daki Fransız Sömürgeleri (1914) 56

Şekil-10: Fransızca Konuşan Devletler Topluluğu (Francophonie) 56 Üyesi Afrika Ülkeleri

Şekil-11: Frank Birliği (Zone Franc) Üyesi Afrika Ülkeleri-1 59

Şekil-12: Afrika’daki Fransız Sömürgeleri (1914) 60

Şekil-13: Frank Birliği (Zone Franc) Üyesi Afrika Ülkeleri-2 60

Şekil-14: İngiliz Devletler Topluluğu (Commonwealth) Üyesi Ülkeler 63

Şekil-15: Afrika’daki İngiliz Sömürgeleri (1914) 65

Şekil-16: İngiliz Devletler Topluluğu (Commonweallth) Üyesi 65 Afrika Ülkeleri

Şekil-17: Kuzey Afrika Ülkeleri Siyasi Haritası 84

Şekil-18: Mağrib Birliği (Union du Maghreb Arabe-UMA) Üye Ülkeler 86

Şekil-19: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 86

Şekil-20: Sahel-Sahra Ülkeleri Topluluğu (CEN-SAD) Üye Ülkeler 88

Şekil-21: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 88

Şekil-22: Batı Afrika Ülkeleri Siyasi Haritası 89

Şekil-23: Batı Afrika Ekonomi ve Para Birliği (UEMOA) Üye Ülkeler 91

Şekil-24: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 91

(13)

Üye Ülkeler

Şekil-26: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 94

Şekil-27: Orta Afrika Ülkeleri Siyasi Haritası 96

Şekil-28: Orta Afrika Ekonomik ve Gümrük Birliği (UDEAC) Üye Ülkeler 98

Şekil-29: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 98

Şekil-30: Orta Afrika Ülkeleri Ekonomi ve Para Topluluğu (CEMAC) 100 Üye Ülkeler

Şekil-31: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 100

Şekil-32: Orta Afrika Devletleri İktisadi Topluluğu (CEEAC) Üye Ülkeler 102

Şekil-33: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 102

Şekil-34: Büyük Göller Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (CEPGL) 104 Üye Ülkeler

Şekil-35: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 104

Şekil-36: Doğu Afrika Ülkeleri Siyasi Haritası 105

Şekil-37: Güney Afrika Ülkeleri Siyasi Haritası 106

Şekil-38: Doğu Afrika Topluluğu (EAC) Üye Ülkeler 108

Şekil-39: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 108

Şekil-40: Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) Üye Ülkeler 110

Şekil-41: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 110

Şekil-42: Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA) Üye Ülkeler 112

Şekil-43: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 112

Şekil-44: Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) Üye Ülkeler 114

Şekil-45: Birinci Dünya Savaşı Öncesi Afrika Sömürgelerinin Dağılımı 114

Şekil-46: Güney Afrika Gümrük Birliği (SACU) Üye Ülkeler 116

(14)

GİRİŞ

Uluslararası sistemde devletler için uluslararası örgütler dünya politikasında genel olarak bir dış politika enstrümanı olarak görülür. Aynı zamanda uluslararası örgütler kuruluş amacına göre de ülkelerin güvenlik, kalkınma ve sosyo-kültürel gelişimlerine katkı sağlayan oluşumlardır. Bu bağlamda uluslararası örgütler iyi bir yönlendirmeyle ülkelerin gelişme ve kalkınmalarını sağlayan birer katalizör olarak kullanılabilir. Özellikle az gelişmiş ülkelerin oluşturduğu bölgesel entegrasyonlar ekonomik gelişme sağlamak amacıyla oluşturulmaktadır.

Afrika kıtasında şu an Birleşmiş Milletler (BM) genel kuruluna üye 54 ülke bulunmaktadır. Bu sayı dünyada bulunan devlet sayısının yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında 54 devletin oybirliğiyle aldığı kararlar BM çatısı altında önemli bir ağırlığa sahiptir. Kıta ülkelerinin bir blok halinde hareket etmemelerinden dolayı BM genel kurulundaki bu çoğunluk Afrika ülkeleri tarafından etkin olarak kullanılmamaktadır. Afrika ülkelerinin hem kıta ile ilgili sorunlar hem de uluslararası sorunlar karşısında blok halinde hareket edememelerinin en önemli nedenlerinden biri sömürge sonrası dönemde bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerin kıta içerisinde bir bütünlük oluşturamamalarıdır. Afrika ülkelerinin kıta içerisinde bütünlük oluşturmakta zorluk çekmelerinin nedeni kıtanın tarihsel arka planında yatmaktadır. Bu bağlamda tezde incelenecek önemli noktalardan biride bu tarihsel arka planın kıtadaki entegrasyon hareketlerine etkileri ve doğurduğu sonuçlar olacaktır.

Afrika kıtasının kolonyal geçmişinden kaynaklanan iç sorunlarının yanı sıra günümüzde karşılaştığı önemli olumsuzluklardan biri de Afrika kıtasına ilişkin algıların hep Batı merkezli (eurocentric) bakış açısıyla yansıtılmasıdır. Kıta genel olarak fakirlik, yoksulluk, kendine yetmezlik, ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda istikrarsızlıklarla anılmaktadır. Tarihsel olarak baktığımızda sömürge öncesi dönemde Afrika’nın kendi içinde daha bütünsel ve daha çatışmasız bir yapı sergilediğini görmekteyiz. Bu bağlamda tezde Afrika tarihi incelenirken sömürge öncesi dönem, sömürge dönemi ve sömürge sonrası dönem olmak üzere üç kısma ayrılacaktır. Bu ayrımı yapmaktaki amaç ise yukarıda bahsettiğimiz gibi Afrika’nın

(15)

Batı’lı ülkelerin müdahalelerinden önce daha bütünleşmiş bir yapıda olduğunu göstermektir. Afrika’nın batılı güçler tarafından keşfiyle birlikte, kıtada istikrarsızlık ortamı artmış ve Afrika’nın kendi iç dinamikleriyle kabile ve krallık dönemindeki düzeni yok olmuştur. Şu anki Afrika ile birlikte anılan yoksulluk, az gelişmişlik, çatışmalar, iç savaşlar gibi söylemler ve algılar sömürgeci dış politikanın bağımsızlık sonrası dönemde bile sömürgeci ülkelerin dış politikalarını ve kıtaya yapılan müdahalelerin bir meşrulaştırma aracı ve argümanı olarak görülebilir. Ayrıca Batılı medyalar Afrika kıtasındaki bütün krizlerde Afrikalıların geri kalmışlığı, kabileciliği ve demokratik kurumları inşa etme yeteneğinden mahrum olduklarını iddia ederek Afrikalıların karşılaştığı sorunların sebebini gene Afrikalıları suçlayarak çözmeye çalışmaktadırlar.1 Bu çerçevede Afrika’daki gelişmeleri tarihsel perspektiften incelemek bize bugünkü Afrika’yı daha iyi anlamamıza ve Afrika olgusunu daha iyi analiz etmemize yardımcı olacaktır. Afrika sosyo-ekonomik bakımdan kolonyal dönem öncesinde çok daha bütünleşmiş bir bölge görüntüsü vermektedir. Sömürge dönemiyle birlikte Batılıların müdahaleleri Afrika’nın gelişimindeki doğal evrim sürecini olumsuz etkilemiştir.

Günümüzde Afrika’nın uluslararası arenada önemi artmıştır. Soğuk savaş sonrası dönemde uluslararası sistemdeki çözülme ve çok kutupluluk Afrika’nın önem kazanmasına neden oldu. Genç nüfusun varlığı, tarım alanları, enerji kaynakları, yer altı zenginlikleri gibi nedenler Afrika’nın tekrar önem kazanmasına ve küresel sistemde ön plana çıkmasına yardımcı oldu. Afrika böylece jeopolitik olarak önem kazanmaya başladı. Bu bağlamda Afrika uzun bir aradan sonra dünya politikasına geri dönmektedir. Afrika bu geri dönüşü gerçekleştirirken bölgesel ve uluslararası entegrasyonlardan yararlanmaktadır. Bu çalışmada kolonyal ve post-kolonyal süreçlerin Afrika’daki entegrasyonları nasıl etkilediği üzerinde durulacaktır. Entegrasyonlar Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi literatüründeki teoriler ışığında incelenecektir. Bu bağlamda temel olarak kullanılan teori fonksiyonalizm ve neo-fonksiyonalizm teorileri olacaktır.

1 Silvia Federic, “Savaş, Küreselleşme ve Yeniden Yapılanma”, Bülent Aras, Kenan Dağcı, Hasan

Selçuk, (Ed.), Yeni Yüzyılda Afrika, Güvenlik, Siyaset, Ekonomi, İstanbul: Tasam Yayınları, 2005, s. 160.

(16)

Tezin temel amacı Afrika’nın tarihsel ve kolonyal geçmişini inceleyerek, Afrika’daki bütünleşme ve entegrasyona etki eden faktörleri irdelemektir. Tezde Afrika kıtasında, kıta çapında tüm devletleri kapsayan siyasi bir bütünlük ve küresel anlamda uluslararası güce sahip etkin bir örgütün neden henüz oluşmadığının cevabı aranmaktadır. Ayrıca kıtadaki entegrasyonların teorik temelinde fonksiyonalizm veya neo-fonksiyonalizm gibi bütünleşme teorilerin varlığı da incelenecektir. Bu bağlamda teorik olarak entegrasyon kavramı, entegrasyonun amaç ve koşulları, entegrasyon türleri ve entegrasyon teorilerinden fonksiyonalizm ile neofonksiyonalizm teorileri ikinci bölümde incelenecektir. Bu bağlamda özellikle entegrasyonu meydana getiren koşullardan hangilerinin Afrika kıtasındaki entegrasyonlarda daha etkili olduğunun cevabı aranacaktır.

Çalışma yapılırken izlenilen yol çerçevesinde öncelikli olarak kıtanın coğrafi ve tarihsel olarak gelişimini anlamamız açısından ilk bölümde Afrika coğrafyası ve tarihi üzerinde durulmuştur. Kıtanın coğrafyası ve tarihi hakkında bilgi sahibi olmak, jeopolitik açıdan kıtanın zaman içerisinde geçirdiği evrimi anlamamıza yardımcı olacaktır. Afrika kıtası ve halkı batılı güçler tarafından yıllarca, özellikle sanayi devrimi sonrası dönemde, hammadde ve insan gücü bağlamında sömürgeye uğramış ve yıllarca kendi içinde bir bütünlük oluşturamamıştır. Afrika’da sömürge sonrası dönemde bağımsızlığını kazanan devletler siyasi ve ekonomik bütünlük sağlamak için çeşitli entegrasyonlar oluşturmuşlardır. Bu entegrasyonlar incelenirken kıtanın tarihsel arka planı sömürge öncesi dönem, sömürge dönemi ve sömürge sonrası olmak üzere üç kısımda incelenecektir. Sömürge sonrası dönemin sömürge öncesi dönemden nasıl etkilendiği ve kıtadaki entegrasyonları nasıl etkilediği çalışmanın tarihsel arka planını oluşturulacaktır. Coğrafya sabit kalsa bile siyasal açıdan yorumu değişim geçirmektedir. Coğrafyanın siyasal analizinde ve yorumundaki değişimi anlamak kıtanın uluslararası sistemdeki yerini ve önemini anlamamıza yardımcı olacaktır.

Afrika’nın gelişme hızı ve kalkınması kolonyal olan bölünmüş süreçte değil post-kolonyal dönemde oluşan milliyetçilik yerine, ilk ve orta çağlarda olduğu gibi geriye dönüş yaşamalıdır. Afrika kıtasında sıkça görülen etnik kökenli çatışmaların temel özelliği yayılma etkisidir. Etnik çatışmalar, zamanla komşu ülkelere de

(17)

sıçramakta ve böylece belli etnik gruplar, hedef haline gelip, ülkelerin istikrarsızlığa sürüklenmelerine neden olmaktadır. Örneğin kıtada Soğuk Savaş sonrası dönemde etnik türden en ciddi tahribat bırakan iç savaşlardan birisi Ruanda’da yaşanırken, Brundi’deki benzer gelişmelerin etkisi ile kısa sürede bu ülkelerin adeta bir enkaz yığını haline gelmelerine neden olmuştur.2 Afrika’nın sömürgeci güçler ve beraberinde milliyetçilikle tanışmasıyla birlikte kıta bölünmüş ve çatışmaların yoğun olduğu bir ortam meydana gelmiştir. Bu bağlamda çalışmanın ana teması Afrika’daki entegrasyon hareketlerinin neden kaynaklandığını incelemektir. Bu çalışma özellikle 1960’lardaki Afrika’daki bağımsızlık rüzgarından sonra bağımsızlığını kazanan ulus devletlerin hem kıta genelinde hem de bölgesel olarak oluşturdukları örgütleri konu almaktadır. Afrika’daki siyasi, bölgesel ve sosyo-kültürel entegrasyonlar sınıflandırılıp kuruluş amaçları ve etkinlikleri üzerinde inceleme yapılmıştır. Kıtada oluşturulan entegrasyonların hangi iç dinamikler doğrultusunda meydana geldiği incelenerek kıtada kolonyal bağların etkisinin neo-kolonyal dönemde devam edip etmediği ve bölgesel örgütlenmelerde belirleyici olup olmadığı araştırılacaktır.

Afrika’da entegrasyon arayışlarının temeli bağımsızlık öncesi dönemlere dayanmaktadır. Afrika’daki entegrasyonlar Afrika diasporası tarafından öncülük edilen Pan-Afrikanist hareketlerle kıta dışında başlamıştır. Pan-Afrikanist hareketin en önemli düşünürlerinden biri olan Marcus Garvey, Pan-Afrikanizmi üç ana karakteristik nokta etrafında tanımlamıştır. İlk olarak paylaşılan ortak tarih ve kültürel değerler, ikini olarak kalkınmasını öncelikle ve önemle kendi kaynaklarına dayandıran kolektif kendine yeterlilik ve son olarak kaderini belirlemede dış etkenlerden bağımsız olan bağımsız bir siyasi varlık oluşturmak bu hareketin temellerini oluşturmaktadır.3 Bu bağlamda kıtadaki ilk entegrasyon hareketleri kıta dışında ve kolonyal dönemde başlamıştır. Afrika’da birlik arayışları sömürge döneminde bağımsızlık temeline dayanmaktadır. Bu bağlamda üçüncü bölümde Afrika’daki entegrasyonlar incelenirken Pan-Afrikanizm hareketi sonucu oluşan Afrika Birliği Örgütü (AfBÖ) ve Afrika Birliği (AfB) ayrıntılı olarak incelenecektir.

2 Ufuk Tepebaş, Büyük Güçler ve Afrika, “21. Yüzyılda Çok Boyutlu Afrika Rekabeti”, İstanbul:

Tasam Yayınları, 2010, s. 65.

3 Makha Daro Sarr, “Afrika’daki Bölgesel Entegrasyon’un İncelenmesi ve Dış Ortaklık”, Ufuk

Tepebaş, (Ed.), Türk ve Afrikalı Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar),”İşbirliği ve Kalkınma”,

(18)

Tezde diğer önemli bir nokta ise Afrika kıtasında şu ana kadar kurulmuş olan siyasal, ekonomik ve bölgesel entegrasyonların başarılı bütünleşme hareketleri olup olmadığının sorgulanmasıdır. Afrika’da meydana gelen bölgesel örgütlenmelerden siyasal, sosyal ve ekonomik entegrasyon hareketlerinin en başarılı şekli olan Afrika Birliği Örgütü üzerinden diğer örgütlerin amaç ve sistemdeki yerleri hakkında incelemeler çalışmanın konusu içerisinde yer almaktadır. Afrika’da oluşan başarılı ve uzun süreli entegrasyon hareketlerinin iç dinamikleri analiz edilirken diğer taraftan Afrika jeopolitiğinin entegrasyon hareketleri üzerindeki etkisi ve önemi de ayrıca incelenecektir.

Afrika’daki entegrasyonlar üç ana kategoride incelenecektir. İlk olarak neo-kolonyal dönemde sömürge ülkelerinin etkisiyle oluşan ve Afrikalı ülkelerin üye olduğu entegrasyonlar incelenecektir. Bu entegrasyonlar, Fransızca Konuşan Devletler Topluluğu (Francophonie), Frank Bölgesi (Zone Frank) ve İngiliz Uluslar Topluluğu’dur (Commonwealth). İkinci olarak, Afrika kıtası dışında başlayan ve Afrikalı diaspora tarafından başlatılan pan-afrikanizm hareketi sonucunda Afrika’nın birliği ve bütünlüğünü sağlamak için kurulan Afrika Birliği ve tüm kıtayı kapsayan örgütler incelenecektir. Üçüncü olarak Afrika kıtasında oluşan bölgesel ekonomik örgütler incelenecektir. Bu örgütler Kuzey Afrika Bölgesel Örgütleri, Batı Afrika Bölgesel Örgütleri, Orta Afrika Bölgesel Örgütleri, Doğu ve Güney Afrika Bölgesel Örgütleridir.

Afrika’daki entegrasyon hareketleri sonucunda oluşan örgütler incelenirken izlenecek yöntem karşılaştırmalı harita yöntemi olacaktır. Bu yöntemle kolonyal dönemdeki Afrika sömürge haritası ile kıtada yer alan bölgesel örgütlerin haritaları kıyaslanacaktır. Bu yöntemi kullanmaktaki amaç; kıtada oluşturulan entegrasyonların kolonyal iç dinamiklerini belirlemek ve bu bağlamda kıtada kolonyal bağların etkisinin neo-kolonyal dönemde de devam ettiğini ve bölgesel örgütlenmelerde belirleyici olduğunu göstermektir.

(19)

BİRİNCİ BÖLÜM

AFRİKA’NIN COĞRAFİ VE TARİHSEL PERSPEKTİFİ

1.3. Afrika Coğrafyası ve Kıtanın Genel Özellikleri

Afrika coğrafyası ve kıtanın genel özellikleri incelenirken bölüm üç ana başlığa ayrılmıştır. İlk bölümde kıtanın genel coğrafi özellikleri hakkında coğrafi bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde, kıtanın genel beşeri özellikleri üzerinde durulmuş ve kıtadaki beşeri özellikler hakkında bilgiler yer almaktadır. Son bölümde ise kıtanın ekonomik coğrafi özellikleri hakkında bilgilere yer verilmiştir. Bu üç bölüm incelenirken salt coğrafi bilgiler yerine, coğrafyanın Afrika’daki siyasal hayata etkileri üzerine değerlendirmeler yapılarak coğrafyanın siyasal etkisi üzerinde durulmuştur. Bu bölümde amaç coğrafyayı sadece salt bilgi olarak kullanmak değil, coğrafi verilerden yararlanarak kıtanın iç dinamikleri hakkında bilgi sahibi olmaktır. Kıtanın coğrafi özelliklerini incelemeden önce Afrika kavramı ve kıtanın adını nereden aldığını üzerine bilgiler verilecektir.

Afrika kıtası, Yunan ve Roma döneminde yaşamış olan Eratosthenes (M.Ö. 275-195), Strabo (M.Ö. 63-25) ve Pomponius Mela (M.S. 1. yüzyıl)’nın eserlerinde dik bir üçgen ile temsil edilmekteydi. Antik ve orta çağlarda bu geometrik şeklin iki kenarının temsil edildiği Akdeniz (Nil Deltasından Cebelitarık Boğazına kadar olan yer) ve Kızıl Deniz bu dönemlerde bilinen yerlerdi. Fakat bu dik üçgenin uzun kenarı olan hipotenüs yani Batı Afrika tanınan ve bilinen bir yer değildi. Antik ve Orta çağda burası dünyanın kayıp bağı olarak temsil ediyordu. Batı Afrika, simgesel hem de kavramsal anlamda, Cebelitarık Boğazı’nın ötesi, gezginlerin ufku için ulaşılması zor bölgeyi temsil ediyordu. Bu bilinmezliğin başka bir boyutu ise kıyılara ulaşılmada zorluğa neden olan doğa koşullarıdır.4 Doğa koşulları, kıyı ve dağların birleştiği noktalarda kendini göstermekteydi. Kıyı noktalarının yüksek ve uçurum

şeklinde olması kıyıya yaklaşılmasını zorlaştıran bir faktördür. Güney Afrika’da Drakensberg bunun en belirgin örneğidir. Kâşiflerinin genellikle nehir ağızlarından

4 Mamadolu Fall, “Osmanlı Öncesi Afrika”, Ahmet Kavas, Hasan Öztürk (Ed.), Yükselen Afrika ve Türkiye, I. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi (23 Kasım 2005), İstanbul: Tasam Yayınları, 2006, s.

(20)

hareketle içlere doğru ilerleyerek keşiflerini yaparlardı. Fakat Afrika’da kıyıların yapısı ve dolayı kıyıların bu yapısı ve nehirlerin ulaşıma elverişsiz olması kâşiflerin buralara girişini geciktirmiştir. Dolayısıyla Afrika’nın çevresindeki kıtalarla ilişkiler kurması ve sömürüye geç açılmasının nedeni bu coğrafi özelliklerdir.5

Afrika kıtası modern tarihin başlangıcında, İtalyan Rönesans döneminde ise, sanatsal yolla tanınmaya başlamıştır. Kralların hizmetinde olan coğrafyacıların ve ressamların çalışmalarında Afrika resmedilmiştir.6

Afrika kıtasının adını nereden aldığıyla ilgili çeşitli düşünceler ve görüşler vardır. Bunlara kısaca değinirsek; ilk olarak en yaygın şekilde kabul edilen, Afrika adını, Pön savaşları sırasında, Kartaca’ya7 ilk defa ayak basan Romalılarca “Afri” veya “Africani” denilen oymakların adından, almıştır.8

Diğer bir bilgiye göre ise Eski Yunanlıların Afrika’ya “Libya” dedikleri bilinmektedir. Burada kullanılan “Libya” ise Lebular Diyarı anlamına gelmektedir. Ayrıca Romalar kıtanın Avrupa’nın güney uzantısı sayılar kıyıları için, Latince “Aprica”dan (Güneşli) ya da Yınanca “Apghrike” (Soğuksuz) kelimelerinden esinlenerek kullandıkları da belirtilmektedir. Afrika adının bugünkü Tunus dolaylarındaki verimli bir bölgeyi andıran ”Mısır Başakları” anlamına geldiği de söylenmektedir.9

Afrika terimi sonraları adını Arapça “ifrikiya” kelimesiyle anılmaya başlanmıştır. Afrika eyaletine Mısır’ın batısındaki ülke anlamına gelen “el-Magrib, Batı ülkesi” adı verilmiştir. Bu bölgenin güneyinde kalan kısım “Sahra” adıyla anılmaya başlamıştır. Afrika terimini bütün kıta için kullananlar buralara gelen Avrupalı sömürgeciler olmuştur.10

5 Türkkaya Ataöv, Afrika Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi Yayınları, 1975, s. 9.

6 Mamadolu Fall, a.g.m., s. 5.

7 Kartaca, M.Ö. 814 yılında, Tunus yarımadasında kurulmuş olan bir Fenike kolonisidir. 8

Aydoğan Köksal, Afrika Coğrafyası I: Genel Coğrafyasıyla Güney Afrika ve Madagaskar, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1976, s. 12.

9 Ramazan Özey, Afrika Coğrafyası, İstanbul: Aktif Yayınevi, 2009, s. 4. 10 Aydoğan Köksal, a.g.e., 12.

(21)

1.1.1. Kıtanın Genel Coğrafi Özellikleri

Afrika 37 derece kuzey ve 35 derece güney enlemleri arasında yer almaktadır. Batıda Atlas Okyanusu, güneyde ve doğuda Hint Okyanusu, kuzeydoğu ise Kızıldeniz’i çevrili büyük bir adadır.11 Afrika, Süveyş kıstağı ile Asya kıtasına bağlıyken, bu kıstak 1869’da açılan Süveyş kanalıyla Asya’dan, Cebeli Tarık Boğazı’yla Avrupa’dan ayrılır.12 Afrika kıtası 30.218.000 metrekarelik alanıyla dünyanın en büyük kıtalarından biridir.13

Afrika kıyıları sade bir yapıya sahiptir. Ayrıca yeryüzü şekilleri de oldukça sadedir. Okyanus kıyıları ise yüksek bir yapıdadır. Bu yüzden kıtada doğal limanların sayısı azdır. Kıtanın orta kısımlarında gür ormanların olması kara ulaşımını olumsuz etkilemiştir.14

Afrika kıtasının genel görünümü dar kıyı düzlüklerden hemen sonra dik yamaçlarla yükselen büyük bir platoyu andırmaktadır. Bu büyük platonun kuzeybatısında Cebelitarık Boğazı’nın güneyinde Atlas dağları yer almaktadır. Atlas dağlarının güneyinde ise Ahaggar dağları yer almaktadır. Kıtanın güneyinde Etiyopya dağları ve Güney Afrika’daki Draken dağları, kıtanın belli başlı önemli dağlarıdır. Kıtanın en yüksek yeri ise 5895 metre yüksekliğiyle Kenya’daki Klimanjaro Tepesidir.15 Şekil-1’de Afrika fiziki haritası verilmiştir. Anlatılan bilgiler doğrultusunda haritanın incelenmesi kıta hakkında verilen bilgileri daha iyi analiz etmemiz açısından yararlı olacaktır.

11 Ibid., s. 11.

12

Ibid., s. 11.

13 Cemalettin Şahin, Ülkeler Coğrafyası, Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, 1999, s. 81. 14 Ramazan Özey, a.g.e., s. 6.

(22)

Şekil-1: Afrika Fiziki Haritası

Kaynak: http://www.mapsofworld.com/physical-map/africa.htm# (15.12.2012)

Kıtanın Kuzey ve Güneybatı kesimindeki bölgelerde yağışın az olmasından dolayı akarsular oluşmamıştır. Fakat ekvator kesimindeki akarsular ise başta Kongo olmak üzere bol su taşımaktadırlar. Kıtanın en büyük akarsuyu Nil ve Kongo’dur.

(23)

Nil nehrinin Afrika için farklı bir önemi vardır. Çünkü Nil nehri Mısır Medeniyetinin doğmasına ortam hazırlamış.16

Afrika kıtasındaki göller kıtanın doğusundaki çöküntü alanlarında toplanmışlardır. Bu bölge üzerindeki çöküntü alanlarında kuzey-güney yönünde sıralanmıştır. Kıtanın en büyük gölleri Nyasa, Tanganika ve Viktoriya göllerlidir.17 Cibuti’deki Assal gölü ise kıtanın deniz seviyesinden 153 metre daha aşağıdadır.18

Afrika topraklarının 3/4’ü tropikal kuşakta yer almasından dolayı Afrika sıcak bir kıta olarak adlandırılmıştır.19 Dünyanın en büyük tropikal çölü olan Büyük Sahra, 8 milyon kilometrekare yüzölçümüyle kıtanın kuzeyinde yer alır. Kalahari ve Namib kıtanın diğer büyük çölleridir.20

Afrika kıtasında çeşitli iklim bölgeleri mevcuttur. En yağışlı yer ekvator kuşağında yer alan bölgelerdir. Ekvatorum kuzeyinde ve güneyinde bulunan bölgeler ise dinamik yüksek basınç alanı oluşturduğundan dolayı buraları kıtanın en kurak bölgeleridir. Afrika’da yer alan çöller ve kurak bölgeler bu kurak bölge üzerinde yer almaktadır. Bu bölgeler yağış az ve sıcaklık farkları en yüksektir.21

Afrika’nın iklim özelliklerine baktığımız zaman kıtaya genel olarak tropikal iklimim hakim olduğunu görmekteyiz. Kıtanın sıcak olması yeryüzü şekilleri ve coğrafi konumundan dolayıdır. Kıtanın iklim özelliklerinden dolayı “sıcak kıta” adını almıştır.22 Kıtada bulunan platolarda ılıman iklim, Cebelitarık boğazının güneyinde ise şerit halinde Akdeniz iklimi görülmektedir.23

İklim sadece bir coğrafi özellik değildir insanların yaşamlarını, üretim biçimlerini ve dolayısıyla tarihini de biçimlendiren bir faktördür. İklim koşulları Afrika’yı değişik bölgelere ayırmıştır. Afrika’da ormanlarda ve çöllerde yaşam koşulları güç olduğu için insanlar küçük topluluklar halinde yaşarken, düz yerler ve savanlarda daha büyük topluluklar halinde yaşamış ve büyük devletler

16Ibid., s. 83.

17Ibid., s. 83. 18Ibid., s. 82.

19Ramazan Özey, a.g.e., s. 5. 20Ibid., s. 5.

21

Cemalettin Şahin, a.g.e., s. 82.

22Ramazan Özey, a.g.e., s. 17. 23Cemalettin Şahin, a.g.e., s. 83.

(24)

kurabilmişlerdir. Kıtanın güneyinde ve kuzeyindeki ılıman kıyılar geçmişten beri Asyalı ve Avrupalı göçmenler için çekim noktası özeliği taşımaktadır.24

Afrika’daki toprak özellikleri yeryüzü şekilleri ve iklimin etkisi şekillenmiştir. Ekvator bölgesinde yağışın fazla oluşundan dolayı laterit (yıkanmış) topraklar mevcuttur. Ekvatorun kuzeyinde ve güneyinde yer alan bölgelerde ise çöl toprakları mevcuttur. Çöl topraklarının temel özelliği ise organik madde miktarının çok az miktarda olmasıdır. Afrika topraklarının en önemli sorunu ise toprak erozyonudur.25 Toprak örtüsünün Afrika tarımına etkisi, kıtanın ekonomik coğrafya özellikleri bölümünde incelenecektir.

Kıtanın bitki örtüsü de kıtanın toprak özellikleri gibi iklime bağlı olarak gelişmiştir. İklim bölgeleri bitki örtüsüyle bağlantılı oluşmuştur. Çöllerde bazı yerlerde bozkırların olmasına rağmen genel olarak çöller bitki örtüsünden yoksundur. Platolardaki ılıman iklim kuşağında savan ve çayırlar mevcutken, ekvator bölgesinde tropikal ormanlar mevcuttur. Bu tropikal ormanlarına aynı zamanda yağmur ormanları da denilmektedir. Bu bölgedeki ormanlar sürekli yağmur alıp yeşilliğini korumaktadır. Bu ormanlar ayrıca zengin bir orman altı florasına sahiptir.26

Afrika’daki değişik iklimlerde değişik hayvan türlerine rastlanmaktadır. Özellikle savan ve tropikal step bölgeleri en çok hayvan türlerine rastlanan bölgelerdir. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) 2006 raporu birçok canlı türünün yok olma tehlikesi taşıdığını göstermektedir. Kıtada hayvan topluluklarının korunmasının amaçlandığı milli parklar ve doğal rezerv alanları da mevcuttur.27

Afrika kıtası 5 bölgeye ayrılmıştır. Bunlar, Kuzey, Güney, Doğu, Batı ve Orta Afrika’dır.28 Afrika’da kurulan bölgesel örgütleri incelerken bu sınıflandırma üst başlıkları oluşturacaktır. Aynı iklim şartları altında bulunan devletlerde siyasi birlik yönünden bir çekicilik bulunurken, farklı iklim tiplerinde bulunan ülkeler bu konuda daha zayıf bir bütünlük tablosu çizmektedirler.29 Coğrafi özellikler bu bağlamda

24Ramazan Özey, a.g.e., s. 6. 25Ibid., s. 30.

26Cemalettin Şahin, a.g.e., s. 83. 27

Ramazan Özey, a.g.e., s. 37.

28Awad Salih Burvin, “Afrika Birliği ve Afrika Siyaseti”, Ahmet Kavas, Hasan Öztürk, (Ed.), a.g.e.,

s. 127.

29

(25)

siyasal bütünleşmeler üzerinde belirleyici olmaktadır. Aynı coğrafi özelliklere sahip ülkeler kendi bölgelerinde daha hızlı bir entegrasyon sürecine girebilmektedirler. Afrika kıtasında da bölgesel örgütlenmelerin daha fazla olduğunu görmekteyiz. Ayrıca iklim farklılıkları Afrika insanının yaşamını ve tarihini de biçimlendirmiştir. Yaşam koşullarının güç olduğu orman ve çöllerde küçük topluluklar halinde yaşayan insanlar, düzlük yerlerde ve savanlarda büyük devletler kurmuşlardır. Güneydeki ve kuzeydeki ılıman kıyılar ise uzun yıllar Asyalı ve Avrupalı göçmenleri kendine çekmiştir.30

1.1.2. Kıtanın Genel Beşeri Özellikleri

Asya’dan sonra dünyanın en kalabalık kıtası Afrika’dır.31 Nüfusun dağılışı düzenli değildir. En sık nüfuslu yerler; Akdeniz kıyıları, Nil ırmağı boyu, Gine Körfezi’nin kuzey kıyıları, güneydoğu Afrika kıyıları ve Viktorya gölü çevresindeki bölgelerdir. Nüfusun seyrek olduğu yerler ise Kuzey Afrika’nın dışında kalan yerlerdir. Ayrıca nüfusun seyrek olmasının önemli nedeni çöllerin ve yağmur ormanlarının geniş alan kaplamasıdır.32 Çöller ve tropikal ormanlar yaşam için elverişli yerler değildir. Bu yüzden daha çok ilkimin elverişli olduğu yerler ve suya yakın yerler yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Coğrafi özellikler, yerleşim yerlerinin seçimi üzerinde etkili bir faktördür.

Afrika’nın bölgelere göre nüfus yoğunluğu dağılışı düzensizdir. Nüfus yoğunluğu, ekonomiye ve iklim etkilerine bağlıdır. Nüfusun en az olduğu alanlar çöllerdir, çöl bölgelerinde oturanlar, yok denecek kadar olup kilometrekareye 5 kişiden az nüfus isabet eder.33 Buna karşılık nüfusun yoğun olduğu alanlar ise tarımın çok verimli olduğu ve çeşitli endüstri tesislerinin bulunduğu yerlerdir.34

Şekil-2’de Afrika kıtasının nüfus dağılımı ve yoğunluğunun gösterildiği harita incelendiğinde Afrika’da nüfusun kıyı kesimlerde ve şehir merkezlerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Şekil-2’deki harita ile Şekil-1’deki harita birlikte

30Ramazan Özey, a.g.e., s. 6. 31

Ibid., s. 6.

32Cemalettin Şahin, a.g.e., s. 86. 33Aydoğan Köksal, a.g.e., s. 83. 34Ibid., s. 83.

(26)

incelendiğinde, Afrika’da nüfusun seyrek olduğu alanların ise genelde çöller ve yüksek platolar olduğu görülecektir.

Afrika kıtasının 2010 yılı itibarıyla toplam nüfusu 1.022.234’dir. Birleşmiş Milletler nüfus verilerine bakıldığı zaman Afrika kıtasındaki nüfus artış yüzdesinin 2005-2010 yılları arasında % 2,3 olduğu görülmektedir. Dünya nüfusunun artış hızı ise 2005-2010 yılları arasında % 1,1’dir. Nüfusun yaş ortalaması ise 19-20 arasındadır.35 Bu bağlamda Afrika nüfus artışının dünya nüfus artış hızının önünde olduğu görülmektedir. Nüfus artış hızının fazla olması ileriki yıllarda genç nüfusun daha fazla olacağı bir Afrika’nın oluşmasına neden olacaktır. Genç Nüfusun fazla olması bir dezavantaj olmasına rağmen, iç gücü bakımından dinamik bir nüfusun varlığı anlamına gelmektedir.

Afrika'da ki bu nüfus verilerinin dışında doğum ve ölümlerinde üzerinde durmakta yarar vardır. 1995-2000 yılları arasında kıtada doğum oranı %38 iken, dünya genelinde doğum oranı % 22’lerdedir. Aynı yıllar arasında yıllık ölüm oranı dünya genelinde %9 iken, Afrika’da % 14’te, bebek ölüm oranları ise dünyada %57 iken Afrika’da bu sayının %87 olduğu görülmektedir.36 Ayrıca, dünyada Afrika kökenli insanların sayısı, Afrika’daki nüfusun yaklaşık iki katını bulmaktadır. Bunun sebebi ise geçmişte kıtadan götürülen kölelerin varlığıyla açıklanmaktadır.37 Kıtadaki göç hareketi ise söyle özetlenebilir; kıta dışına göçler genelde, Fransa, İspanya,

İtalya, Hollanda, İngiltere’ye yapılmıştır. İç göçler ise Çad’dan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne, Sudan’dan Kongo’ya ve Angola’dan Kongo’ya doğru yapılmıştır.38

Şekil-2: Afrika’da Nüfus Dağılımı ve Yoğunluğu

35http://esa.un.org/unpd/wpp/Excel-Data/population.htm (15.12.2012) 36

Ramazan Özey, a.g.e., s. 45.

37Ibid., s. 6.

38Hıfzı Topuz, “Afrika’ya Genel Bir Bakış”, Öncesi Afrika”, Ahmet Kavas, Hasan Öztürk, (Ed.),

(27)

Kayak: http://www.britannica.com/media/full/65614 (13.12.2012)

Afrika kıtasındaki eğitim verilerine baktığımızda, 1990’lı yıllarda % 50 olan okuma yazma oranı 2001 yılında % 63’e çıkmasına rağmen dünyanın diğer yerlerine göre bu oran oldukça gerilerdir. Afrika’da her beş kişiden biri temel eğitimden yoksundur. Erkek çocuklarının % 39’u ve kız çocukların da % 43’ü ilkokula gitmemektedir. Ayrıca kıtada okulu tek etme oranı yüksek olduğu için çocukların ancak % 20’lik bir kısmı okulu tamamlayabilmektedir. Ayrıca bir diğer sorun ise yetişkin ölümlerinin yüksekliği ve ortalama yaşam süresinin kısa oluşundan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden her yıl öğretmen kadrolarının ortalama %20 si AIDS

(28)

gibi hastalıklardan hayatlarını kaybetmektedir.39 Bu sebeplerden dolayı acilen eğitim kadroları oluşturulmalı ve AIDS gibi ölümlere neden olan hastalıklar için önlem alınmalıdır. Birleşmiş Milletler (BM) raporlarında belirtildiği gibi Afrika’da eğitime yapılan harcamalara rağmen hala kaliteli ilköğretim kurumlarının oluşmadığı ve bunun için uzun bir sürece ihtiyaç duyulduğu yer almaktadır. Afrika ülkelerinin üçte birinde tüm çocukların yarısının ilköğretimi tamamlamadığı görülmektedir.40

Afrika kıtasındaki yüksek okul ve üniversite eğitimine baktığımızda ise, sömürge döneminde Avrupa eğitim modeline uygun birkaç üniversite kurulmuş olsa bile, yüksek öğretimde asıl gelişme 20. yüzyıl ortalarında başlamıştır. Bugün çoğu Afrika ülkesinde üniversite bulunmaktadır.41

Etnik yapı bakımından Afrika zengin topluluklar mozaiğidir. Afrika’da Kongo’da 300, Nijerya’da 200 ve Fildişi Kıyısı’nda 60 olmak üzere tüm kıtada ortalama 2000 civarına etnik topluluk yaşamaktadır.42 Etnik yapıdaki bu çeşitlilik sömürge döneminde çizilen sınırlarla daha çok parçalanmıştır. Bu yüzden kıtada etnik çatışmaların sayısı oldukça yüksektir. Bu konuya ayrıntılı Afrika Tarihi bölümünde değinilecektir.

Afrika kıtasında yer alan insan gruplarını incelediğimizde temel olarak üç farklı insan grubu bulunmaktadır. Bu gruplardan ilki; Kuzeyde Arapça konuşan Hami ve Sami ırkları yani Araplardır. İkincisi Orta Afrika bölgesinde yaşayan zenci gruplar. Son olarak Güneyde yer sayısı diğerlerine oranla az olan genelde sömürge döneminde Afrika’ya gelmiş ve yerleşmiş olan beyazlardır Bu bağlamda, Afrika’nın Kuzeyine, Arap Afrika’sı, orta bölüme Zenci Afrika’sı ve güneye de Beyaz azınlık Afrika’sı denmektedir. 43 Afrika’nın en yaygın insan tipine, genellikle Zenci adı verilmektedir.44 Zenci olarak adlandırılan yerlilerde içlerinde kabilelere ve köylere göre farklılıklar göstermektedir. Bunun temel nedenini William H. McNeill şu

şekilde açıklamaktadır;

39Ali Çankaya, “Türkiye-Afrika Kalkınma İşbirliği”, Ahmet Kavas, Hasan Öztürk, (Ed.), a.g.e., s. 313. 40 http://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=38203#.USSjlR3QBGg (10.12.2012)

41

Ramazan Özey, a.g.e., s. 50.

42Hıfzı Topuz, a.g.m., s. 111. 43Ramazan Özey, a.g.m., s. 6.

(29)

“Genel zenci kategorisine giren zenci topluluklar kabileden kabileye, köyden

köye büyük farklılıklar gösterir. Bunun nedeni, 1850’den önce Afrika’nın yerel topluluklarının, çoğu kez biyolojik alanda olduğu kadar kültürel alanda da yabancılardan uzak, yalıtılmış durumlarını sürdürebilmiş olmalarıdır. Bu, her topluluğun kendi farklı fiziksel biçimini geliştirmesine olanak vermiştir.”45

Kıtanın güney kesiminde genelde Beyaz tenli insanlar yaşar. Bunlar Afrika nüfusun yüzde ikisini kadarını oluşturur. Genellikle Avrupa kökenli oldukları sanılan bu grubun çoğunluğu Güney Afrika Cumhuriyeti’ndedir.46 Afrika’da yer alan insan grupları üzerinde genel olarak yapılan sınıflandırmaya değindik. Yukarıda belirttiğimiz bu üç grup kendi içinde de etnik alt dallarına ayrılmıştır. Fakat bu tezde bu konuya yer verilmesine gerek görülmemiştir. Bunun nedeni ise zaten Sömürge döneminde yeterince bölünmüş olan Afrika kıtasını ve kıta halkını ırksal olarak sınıflandırmanın yararsız olacağı düşüncesidir. Böyle bir etnik sınıflandırma insanı merkeze alan bir yaklaşım olmayacaktır.

Afrika’da konuşulan dillere baktığımızda iki bine yakın dil konuşulmaktadır. Bu sayı dikkate alındığında, dünyada konuşulan dillerin üçte ikisi Afrika’da yer aldığı görülmektedir. Kıtada en çok konuşulan diller; Svahili (60 milyon), Wolof, Dioula, Haoussa (Hevsa), Peul, Lingala, Kikongo, Malgaş, Amharik, Tigre ve Berberi dillerdir. Ayrıca Afrika kıtasında sömürgecilerin getirmiş olduğu İngilizce, Fransızca, Arapça, İspanyolca, Portekizce ve Güney Afrika’da Hollanda kökenli bir dil olan Afrikaan dillerini de yaygın olarak konuşmaktadırlar. Afrika’daki bu dil zenginliğinden dolayı Afrikalılar kendi ana dillerinden yanı sıra komşu grupların dilleri ve sömürgeyle gelen dillerden birini de konuşmaktadır.47 Birçok Afrika dili olmasına rağmen bu dillerde yazı geleneği yoktur. Sadece 40 tanesi bir milyon ve daha fazla kişi tarafından konuşulmaktadır.48

45Ibid., s. 652.

46

Erol Tümertekin, Nazmiye Özgüç, Beşeri Coğrafya, İnsan-Kültür-Mekan, İstanbul: Çantay Kitapevi, 2002, s. 373.

47Hıfzı Topuz, a.g.m., ss. 111-112.

(30)

Din olarak Afrika kıtasında üç din hâkimdir. Kuzeyde Müslümanlar, güneyde Hıristiyan ve orta bölümde ise Animist egemenliği vardır.49 Müslümanlık Arapların etkisiyle 13. yüzyılda kıtada gelişmeye başlamıştır. Hıristiyanlık kıta nüfusunun yaklaşık % 40’ında yağındır. Müslüman nüfus ise 350 milyon civarındadır.50 Animizm, ruhların ve ruhsal güçlerin her nesnede, her yerde her zaman bulunduğu inancıdır. Animist inançlar Afrika’da belirli bir tek din halinde yayılmamışsa da milyonlarca Afrikalı animizme inanmaktadır. Animizm doğada insanın ruhuna az çok benzer ruhlar bulunduğunu kabul eden din anlamına gelmektedir.51 Ayrıca Müslüman olmayan siyah Afrika toplumların dini Aminizm olarak tanımlanmaktadır.52 Afrika’nın Amazon Havzası’nda Borneo ve Yeni Gine’nin iç kesimindeki dağlarda yaşayanlar yerli halklar Animizme inanmaktadır.53

1.1.3. Kıtanın Ekonomik Coğrafi Özellikleri

Afrika kıtasının ekonomik coğrafya özellikleri üzerinde durmadan önce kıtanın genel olarak neden ekonomik sıkıntılar yaşadığı konusunda bilgi vermemiz yerinde olacaktır. Afrika ekonomisinin geri kalmışlığını Afrikalı liderler, küreselleşme sürecinde diğer bölgeler gelişme üzerine yoğunlaşırken Afrika’nın ekonomik ve toplumsal sorunlarla boğuştuğunu ve geri kaldığını gözlemlemişlerdir. 54

Afrika kıtasında yaşanan savaşlar, çatışmalar, ayaklanmalar, göçler, sınır sorunları, askeri darbeler, soykırım ve ayaklanmalar, korsanlık ve seçimlerde yaşanan şiddet olayları Afrika’daki az gelişmişlikten kaynaklanan nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür sorunlar kıtayla ilgili ekonomik ve siyasal birçok sorunun kaynağını oluşturmaktadır.55 Kıtanın karşılaştığı önemli sorunlardan biride sağlık sorunlarıdır. Kıtanın karşılaştığı en önemli sağlık sorunu AIDS’dir. Ruanda, Gambiya, mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Zambiya gibi ülkeler AIDS yüzünden

49 Ramazan Özey, a.g.e., ss. 6-7. 50Hıfzı Topuz, a.g.m., s. 112.

51 Felicien Challaye, Dinler Tarihi, Çev: Semih Tiryakioğlu, İstanbul: Varlık Yayınları, 2002, s. 24. 52 Ibid., s. 25.

53

Erol Tümertekin, Nazmiye Özgüç, Beşeri Coğrafya, İnsan-Kültür-Mekan, s. 219.

54Numan Hazar, Küreselleşme Sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika İlişkileri, Ankara: Yeni Türkiye

Yayınları, 2003, s. 74.

(31)

büyük sorunlar yaşamaktadır.56 Bu sorunlarla mücadele için Afrikalı ülkeler birçok bölgesel örgüt kurmuştur. Bu örgütlerin kuruluş amaçları arasında kıtada yaşanan bu sorunların giderilmesi öncelikli hedef olarak belirlenmiştir. Afrika’daki sorunların çözümü için kurulmuş olan bölgesel örgütlere üçüncü bölümde değinilecektir.

Afrika, topraklarıyla ve iklimiyle genel olarak tarıma pek elverişli değildir. Kıtanın büyük bir bölümüne çok az yağış düşer,.Tropik yağmur oranlarının olduğu yerlerde ise topraklar daha güçsüz durumdadır bazı madensel tuzların yıkandığı için toprak verimsizleşmiştir.57 Diğer bir olumsuz etken ise yetiştirilen ürünler ise yeteri kadar kaliteli nitelikte olmamasıdır.58 Son olarak ele almamız gereken nokta ise taşıma ve iletişim güçlükleridir. Kıtanın çoğu toprakları denizden oldukça yüksektedir. Deniz yoluyla gelen malların kıyıdan içeri taşınmasında zorluklar oluşmaktadır.59 Bu nedenler kıtanın coğrafi özelliklerinden dolayı özellikle tarımın neden gelişmediğini göstermektedir. Ayrıca toprağın fiziksel ve kimyasal özeliğinin tam olarak değerlendirilememesi de Afrika’daki tarım faaliyetlerinin geri kalmasına ve başarısızlığına neden olmuştur. 60 Bu bağlamda kıtadaki iklimin ve toprağın tarıma elverişli olmaması ayrıca kıtaya az yağış düşmesi ekonomik olarak tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir.

Kıtanın % 70’i tarım sektöründe çalışmaktadır. Bu nedenle tarım ülke ekonomileri için önemli bir gelir kaynağıdır. Afrika ülkeleri için her ne kadar tarım, ülkeler için önemli bir gelir kaynağı niteliğinde olsa da tarım sektöründeki teknoloji ve bilgi yetersizliği, tarım kredilerinin kullanılmasındaki güçlükler ve tarım pazarındaki bozukluklar yüzünden dünyadaki tarımsal üretimin en az olduğu yerlerden biridir. 61

Amazonlardan sonra dünyanın en büyük tropik ormanları Afrika’nın Kongo Havzasında yer almaktadır.62 Afrika’da ormanlarda önemli bir gelir kaynağıdır. En fazla orman üreten ülkeler, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Nijerya, Etiyopya,

56Erol Tümertekin, Nazmiye Özgüç, Ekonomik Coğrafya, Küreselleşme ve Kalkınma, İstanbul: Çantay

Kitabevi, 1999, s. 95.

57William H. McNeill, a.g.e., s. 649. 58Ibid., s. 650.

59

Ibid., s. 651.

60Ramazan Özey, a.g.e., s. 31. 61Ali Çankaya, a.g.m., s. 313. 62Ramazan Özey, a.g.e., s. 5.

(32)

Güney Afrika Cumhuriyeti ve Tanzanya’dır. Kıtada büyüyen şehirler, çevre kirliliği, ormanların yok edilmesi ve iklim değişiklikleri ormanlara zarar vermektedir.63

Afrika’daki enerji kaynakları olarak en önemlilerin başında petrol gelmektedir. Ayrıca şelalelerin yer aldığı nehirlerin potansiyelleri kullanılarak barajlar da inşa edilerek enerji elde edilmektedir. Kıtada doğalgaz üretimi de petrolün yanı sıra önemli bir enerji kaynağıdır. Kıtada kömür fazla bulunmamaktadır. Kömür bulunan ülkeler, Güney Afrika, Fas, Cezayir, Nijerya, Rodezya ve Madagaskar’dır.64

Afrika doğal kaynaklar bakımından kıtalar arasında en zengin olanıdır. Dünyadaki altın ve boksit rezervlerinin yarısı Afrika’da bulunmaktadır. Diğer doğal kaynaklar ise, petrol, uranyum, demir, manganez, krom, kömür ve platindir.65 Dünyadaki işletilebilir kömür rezervlerinin % 5,8’i Afrika’da bulunmaktadır. Kıtanın en önemli kömür üreticisi ve ihracatçısı Güney Afrika Cumhuriyeti’dir.66 Afrika petrol yatakları bakımından dünyanın rezervlerinin % 7’sine sahiptir. Libya, Nijerya, Cezayir, Mısır, Tunus, Gabon ve Kongo petrol rezervi bakımından ilk sıralardadır.67 Kıtadaki doğal zenginlik kaynaklarının varlığı kıta ülkeleri için fazla yarar sağlamamıştır. Sömürgeciliğin kıtaya yayılmasıyla birlikte kıtadaki yer altı zenginlikleri Avrupalı ülkeleri tarafından hammadde olarak Avrupa’ya taşınmıştır. Bu bağlamda Avrupa, sömürgecilikten önemli yararlar elde etmiştir 20. yüzyıla girerken sömürgeci ülkelerin sadece Afrika’daki stratejik ve maddi çıkarları küçümsenecek gibi değildir. Avrupalılar Afrika’dan endüstriyel gelişmenin sürekliliği ve ticaret için son derece önemli olan, demir cevheri, manganez, fosfor, elmas, pirinç, pamuk, kauçuk ve kahve gibi maddeler elde etmişlerdir. Bu bağlamda Afrika’da en çok toprak büyüklüğüne sahip ülkeler sırasıyla İngiltere, Fransa, Portekiz, Almanya ve Belçika’dır. 68

Afrika’da ulaşım gelişme döneminde bulunmaktadır. Limanlar bakımından kıyıların yapısından dolayı doğal limanlar azdır. En büyük limanlar kuzey kesimde Akdeniz kıyılarında, güneyde ise Cap bölgesinde limanlar yer almaktadır. Yol

63Ibid., ss. 101-102.

64Aydoğan Köksal, a.g.e., s. 94. 65

Cemalettin Şahin, a.g.e., ss. 85-86.

66Hayati Doğanay, Ekonomik Coğrafya 2: Enerji Kaynakları, Erzurum: Şafak Yayınevi, 1998, s. 139. 67Ibid., s. 338.

(33)

yapımı ve buna bağlı olarak kara ulaşımı Afrika’da gelişmektedir. Hava ulaşımı ise son zamanlarda büyük gelişmeler göstermektedir. En çok gelişim hava ulaşımında yaşanmaktadır.69

Afrika kıtasının sahip olduğu tarihi, kültürel ve doğa zenginliği bakımında turizm değerlerine sahip olması kıtanın turizm potansiyelini arttırmaktadır. Özellikle kıtada bulunan milli parklar ve Mısır’da bulunan tarihi değerler yoğun turist çekmektedir.70

Afrika ekonomisi genelde tarıma dayandığı için geçim kaynağı genelde tarımsal ürünlerdir. Canlı hayvanlar ve hayvan ürünleri, et, deri ve yün, balık ihraç edilirken bunların yanı sıra değerli madenlerde ihraç edilmektedir. Afrika’nın ithal ettiği ticari maddeler ise, çeşitli makineler, ulaşım araçları ve parçaları, madeni yağlar, elektrikli araçlar, ilaçlar, giyecek eşyalar, kumaş, ayakkabı gibi ürünlerdir. Ayrıca Afrika’da bağımsızlığını kazanan ülkelerin ticaret hacimlerinin en fazla bulunduğu ülkeler genellikle sömürgesi oldukları Avrupa ülkelerdir. Bu bağlamda Çad Cumhuriyeti’nin ithalatının ve ihracatının en fazla olduğu ülke Fransa, Gambiya’nın İngiltere, Zaire’nin Belçika, Somali’nin ise İtalya’dır.71 Görüldüğü gibi Afrika ülkelerinin ticaret hacminin en fazla olduğu ülkeler sömürge bağı olunan ülkelerdir. Afrika’daki bölgesel ekonomik entegrasyonlarda bu bağlamda sömürge bağıyla ilişkili olarak şekillenmiştir.

Kalkınmakta olan ülkelerin gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmalarının temel nedenlerini Weatherby dört başlık altında toplamaktadır. Bunlar; batılı güçlere bağımlılık, modernleşmede gecikme, nüfus patlaması ve refahın eşitsiz dağılımıdır. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde batılı güçlere bağımlılık geçmişteki sömürge dönemi bağımlılığının ekonomik ve siyasal olarak devam etmesi veya yeni-sömürgeci (neo-kolonyal) güçlerin gelişmekte olan ülkelerin üzerindeki ekonomik ve siyasal kontrol mekanizması şeklindedir.72 Bu bağlama Afrika ülkelerindeki az gelişmişliğin temel nedenleri yukarıda belirtilen noktalarla kesişmektedir.

69

Aydoğan Köksal, a.g.e., s. 96-97.

70Ramazan Özey, a.g.e., s. 117. 71Aydoğan Köksal, a.g.e., s. 95.

(34)

Doğal ortam şartları devletlerin siyasal yapısını etkilemektedir. Örneğin aynı iklim kuşağında yer alan devletlerin farklı devletler olmasına rağmen ortak sorunlarının mevcuttur. Ortak iklim kuşağı yani coğrafi özellikler ülkeler arasında ekonomik ve kültürel birliklerin kurulmasına neden olabilmektedir.73 Aynı iklim özelliklerinde bulunan ülkelerin siyasi birlik kurmaları farklı iklim kuşağında yer alan ülkelere nispeten daha kuvvetlidir.74 Bu bağlamda bölgesel ekonomik ve kültür entegrasyonların oluşumunda ortak iklim özellikleri yani ortak coğrafi özelliklerinde etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.

Coğrafi özellikler aynı zamanda dünya tarihini yönlendiren medeniyetlerin oluşmasında etkili olduğu görülmektedir. Örneğin, ilk medeniyetlerin sulanabilen kurak, yarı kurak ve subtropikal kuşakta görülmeleri tesadüf değildir. İlk medeniyetlerin Mısır, Mezopotamya ve Musonlar Asyası’nda başlaması bunun kanıtı olarak gösterilebilir. Buralardaki sulanabilir alüviyal ovalar, Dicle, Fırat, Nil gibi büyük nehirlerin taşkın ovaları ilk medeniyetlerin kurulmasına beşiklik etmiştir.75 Diğer nokta ise coğrafi olarak denizin etkisi ülkelerin teşkilatlanmasında kendini göstermektedir. Örneğin Afrika ülkelerinde bağımsızlık hareketleri önce denize yakın yerlerde başlamış ve iç kesimlere doğru ilerlemiştir.76 Ayrıca coğrafi faktörler iç ve dış politik kararlarda etkileyici bir rol oynarken, aynı zamanda devletlerin almış oldukları siyasi kararlarda coğrafi ortamı dolaylı olarak etkilemekte ve ortamın değişmesine yol açabilmektedir. Örneğin sınır değişiklikleri ve toprak kayıpları gibi siyasi gelişmeler, nüfus ve etnik yapı gibi beşeri coğrafi faktörleri etkileyebilmektedir.77

Bu bölümde tezin inceleme alanı bir kıta olduğu için, konunun daha iyi kavranması ve konu ile ilgili analizin yapılmasında yardımcı olması adına Afrika kıtasının coğrafi özelliklerini tanımak bakımından önemlidir. Coğrafya sadece yeryüzü şekilleri anlamına gelmemektedir, yeryüzü şekilleri aynı kalsa bile coğrafyanın siyasi anlamı ve önemi değişebilmektedir. Bu bağlamda yapılacak siyasi

73 İbrahim Atalay, a.g.e. s. 291. 74

Ibid., s. 305.

75 Ibid., s. 293. 76 Ibid., s. 294.

(35)

analizler ve okumalar değerlendirirken kıtaların, bölgelerin ve ülkelerin coğrafi özellikleri de dikkate alınmalıdır.

Coğrafya yukarıda belirttiğimiz gibi sadece yeryüzü şekillerinden, dağlardan, ovalardan, akarsulardan ve haritalardan ibaret değildir. Bu bölümde Afrika kıtası hakkında bilgiler verilirken bu bilgilerin siyasal olarak kıtayı nasıl etkilediği ve ne tür gelişimlere zemin hazırladığı üzerinde durulmuştur. Ayrıca kıtanın coğrafi özelliklerinden dolayı güçlü devletlerin doymamış olmaları ve tacirlerin uzak bölgeler arasında gidip gelmemelerinden dolayı kıtada dünyanın diğer bölgelerine göre çok daha çeşitli kültür, dil ve insan tiplerinin uzun süre varlıklarını sürdürebilmelerin sağlamıştır.78

1.4. Afrika Tarihi

Bu bölümde Afrika tarihi sömürge öncesi dönem, sömürge dönemi ve sömürge sonrası dönem olmak üzere üç ana başlık altında incelenecektir. Bu sınıflandırmanın amacı Afrika tarihini sömürge bağlamında üçe ayırıp karşılaştırmak yapmaktır. Sömürge öncesi dönemde kıtanın genel durumuna değinilecektir. Sömürge döneminde kıtanın Avrupalılar tarafından keşfiyle başlayan sömürge sürecinde kıtanın doğal gelişiminde meydana gelen değişim üzerinde durulacaktır. Son bölümde ise dekolonizasyon süreciyle birlikte 1960’larda hızlanan bağımsızlık hareketleri sonucundan kıtada bağımsızlığını kazanan ülkelerin ve kıtanın bu dönemdeki genel durumu hakkında bilgi verilecektir. Ayrıca günümüzde kıta ülkelerinden azgelişmişlik bağlamında karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunların nedenleri üzerinde durularak analizler yapılacaktır.

78William H. McNeill, a.g.e. s. 652.

(36)

1.2.1. Sömürge Öncesi Dönem

Afrika’da yapılan kazılar sonucunda elde edilen taştan yapılmış eski araçlara bakıldığında Afrika kıtasının da Asya ve Avrupa’da görülen benzer yerleşim yerlerinin varlığı ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda Atlas dağlarının buzullarla kaplı olduğu dönmede kıtada komünal düzenin var olduğuna dair değerlendirmeler bulunmaktadır.79

Afrika’da köleliğe dayanan sistemin milattan önce 4000 civarında eski Mısır’da görüldüğü bilinmektedir.80 İlk yerleşmeler dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi Afrika’da da nehir kenarlarında olmuştur. Nil vadisinin sulama kanallarıyla dolu olması bunun en belirgin özelliğidir. Nil vadisi kenarsında tarım faaliyetlerinin gelişmesi ve buna bağlı olarak taş, kil ve ağacın kullanılması, madenin bulunması ve bunlara bağlı olarak ticari faaliyetlerin artması beraberinde ticarette artmıştır. Ticaretin ve üretim araçlarının gelişmesi köleliği beraberinde getirmiş ve bu nedenle Afrika’da eski mısırda köleliğe dayanan sistemin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 81

Üretim ve ticaretin gelişmesi Afrika’daki toplum yapısını da köleler ve köle sahipleri olmak üzere ikiye ayırmıştır. Köle elde etmenin yolu savaşlardan geçmekteydi. İnsan gücünden yararlanmak için savaş tutsakları öldürülmek yerine köle olarak kullanılıyordu. Ayrıca köle elde etmenin diğer bir yolu borcunu ödeyemeyen özgür kişilerin statülerinin köleliğe indirgenmesiyle olmaktaydı. 82

Afrika’da ilk yerleşim yerlerinden biri olan Nil nehri kıyıları ve Mısır’ın nüfusu bu dönemde çok yoğun ve kalabalıktır. 12. yüzyılda İslam dünyasını gezen Benjamin (1165-1173) ve Petachia (1170-1187) adlı iki Yahudi’ye ait seyahatnamelerde83 Mısır seyahatinde Nil nehrinin aktığı kollar üzerine birçok şehir, kasaba ve köy kurulduğunu belirtmiş ve buradaki nüfus yoğunluğuna “dünyada bu kadar yoğun nüfuslu başka bir yer var mıdır bilmiyorum” sözüyle değinmiştir.84

79Türkkaya Ataöv, a.g.e., s. 4. 80Ibid., s. 4.

81Ibid., s. 4. 82

Ibid., ss. 4-5.

83Tudela’lı Benjamin, Ratisbon’lu Petachia, Çev: Nuh Arslantaş, Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2001, s.1

(37)

Orta Çağda Afrika’nın genel özelliği ise İmparatorlukların dağılıp feodal ilişkilerin kurulmuş olmasıdır. Kabileler arası savaşlar ve köle ayaklanmaları da görülmüştür.85 Arapların kıtaya gelmeleri ise yedinci yüzyılda mısıra gelmeleri ve bu bölgeye egemen olmalarıyla başlamıştır. Arapların kıtanın kuzeyine gelmeleri bölgede bulunan halkın etnik ve kültürel özelliklerinde değişiklikler yapmış ve bölgenin Araplaşmasına neden olmuştur. Bölgeye Arapların hakim olmasıyla birlikte Arap dili sadece dinsel olarak değil aynı zamanda ticarette de kullanılmaya başlamıştır.86

Orta çağlarda Afrika’nın batısına baktığımızda bölgenin kendine özgü bir takım özelliklerinin olduğunu görmekteyiz. Kralın bütün toprağın sahibiydi fakat toprağın bir kısmını vasalları ile bölüşmekteydi. Bu yapı Afrika’nın diğer bölgelerinden farklı bir uygulama olma özelliği taşımaktadır. Toplum bir bütün halinde ve önemli bir rol oynamakta devam ediyor, klan örgütleri devlet sistemi içinde yaşıyor ve toplum sınıflar halinde tabakalaşıyordu. Fakat bu farklılıklar kesin ve açık bir şekilde gözükmemekteydi.87 Bu bağlamda değerlendirdiğimizde toplumsal farklılıkların olmasına rağmen çatışmanın olmadığı ve bir Afrika’nın olduğunu söylemek mümkündür. Aynı zamanda Afrika’nın batısı sömürge öncesi dönemde kendi içine kapalı göçebe gruplardan oluşmak yerine, farklı kimlik biçimlerinin ortaya çıkmasına imkân veren bir yapı sergilemiş, genişleyip daralan ve gidip gelen nüfus hareketlerinin olduğu canlı bir bölge görüntüsündedir.88

Avrupa’nın Afrika’yı istilasından önce kıtadaki devlet yapısına baktığımızda, bir etnik grupla o etnik grubun kurduğu devlet arasında bir özdeşlik bulunduğu için devlet en kapsayıcı kimlik biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda kendini egemen hükümdarın tebaası olarak tanımlayan kişinin meslek grubu ne olursa olsun bu etnik gruba dâhildir.89

Genel olarak değerlendirdiğimiz zaman, Orta Çağlarda Afrika’da da bölgeler arasında dengeli olmamakla birlikte bir gelişmenin var olduğunu görmekteyiz.

85Türkkaya Ataöv, a.g.e., s. 6. 86Ibid., s. 6-7.

87

Ibid., s. 7.

88Jean-Loup Amselle, “Afrika’da Etnik Yapı ve Kimlik”, Jean Leca (Ed.), Uluslar ve Milliyetçilikler,

Çev: Siren İdemen, İstanbul: Metis Yayınları, 1998, s. 73.

Referanslar

Benzer Belgeler

Afrika – Türkiye ilişkilerinin, tarihten gelen bağlarla birlikte gelişmesine katkıda bulunmayı sürekli kılabilmek için önümüzdeki yıllarda gerçekleştirmeyi hedef

2 gerçekleştirilen ticaretin Afrika ülkelerinin toplam dış ticaretinin %12’sine denk gelmesi kıtada ekonomik açıdan önemli bir potansiyel olduğunu

Güney Afrika, Zimbabve ve Kenya’da ticari ölçüde sığır yetiştirebilmekle birlikte, sürülerin çoğu Tuareg (Kuzey Afrika), Fulani (Batı Afrika) ve Masai (Doğu

Bu nedenle Afrika ülkelerinin ekonomik kalkınma hızı çok düşüktür (1970-79 arasında ulusal gelirlerin ortalama yıllık büyüme hızı yüzde 1 'in

2009 yılında Tanzanya ve Fildişi Sahili’nde, 2010 yılında Kamerun, Gana, Mali, Uganda, Angola ve Madagaskar’da, 2011 yılında Zambiya, Mozambik, Moritanya, Zimbabve,

Rus Ordusu, özellikle Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde askerî üsler kurmayı hedefleyerek ve bölge hükûmetleriyle askerî iş birliği anlaşmaları imzalayarak hem Afrika’da hem

Kıtanın maden çıkarımında başta gelen ülkeleri Güney Afrika Cumhuriyeti, Zambiya, Demokratik Kongo, Namibya ve Fas’tır.. Kıtanın dünya üretimindeki payı, %

(Odaların saat 12:00’da boşaltılması gerekmektedir) Arzu eden misafirlerimiz rehberimizin ekstra olarak düzenleyeceği Gold Reef City turuna katılabilirler.. Gold