Edebiyat Aleminde
|M---RâbiaHâtun
we şiirleri
Edebiyat âdemimizi meşgul eden meseleler arasında — Son çıkan münakaşa doîayısiyle — Râbia Hatun ve şiirleri meselesi en ön plânda yer almışa benziyor. Değerli edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlımn ortaya attığı bu mesele, edebiyat tarihimiz bakı - m adan ehemmiyetli bir mahiyet arzetmektedir. Bu hususta düşün celerimizi bildirmeden önce, işin esasını belirtmek yerinde olur. Son 5 — 6 yılöanberi edebiyat â- lerrimize zaman zaman Râbia Hatun imzalı şiirler takdim edil mektedir. İsmail Hâmi Deniş - mend'de meveud eski bir mec muada 'mukayyed olduğu söyle - nen bu birer kıt'adan ibaret şiir lerin sahibi hakkında verilen ma lûmat »se, tahminlere dayanan noksan ve tatmüı edemiyici şey lerdir. Buna göre bu ¿ f a l a r ı ya zan Râbia Hatun Erzurumludur; 15 inci asrın sonu ve 16 mcı as rın bşamda yaşamış olmalıdır ve asil bir aileye mensuptur. Banar- lı, bir ay kadar önce Hürriyette çıkan iki makalesinde o zaman elde bulunan üç kıt’ayı incelemiş ve Râbia Hatunun 15 veya 16 in ci asırda değil daha muahhar za manda belki de — divan şiirinin çözülüş devri olan — 19 uncu as rın başlangıcında yaşamış olabi leceğini ileri sürmüştür. 14 Tem- mu-z tarihli Hürriyette yazdığı üçüncü makalede Aile mecmuası nın son sayısında yeni neşredilen üç kıt'ayı ele alarak bunların 20 ince asırdan önce yazılamiya- cağmı iddia ve bu kıtaların İ. H. Danişmend tarafından yazıldığını ima etmektedir. Genç bilginin — şiirlerin sanat ve estetik değe ri hakkmdaki mülâhazalarına iş tirak etmemekle beraber — ede biyat tarihimizi şaşırtıcı olarak vasıflandırdığı harekete karşı ta kındığı hassas hattâ asabi muka beleyi ve edebiyat tarihimiz yö nünden pek hayırlı saydığımız müdahalesini saygılı karşılıyo - ruz.
Başka milletlerin edebiyatında da bu gibi hâdiseler ender rast lanılan vak’alardan değildir; me selâ Şekispir efsanesi Ingiliz ede biyatında bugün bile halledilme miş bir vakıadır.
Eser kendisini yaratandan daha ehemmiyetli olduğuna göre bizim üzerinde asıl durmamız icap eden nokta, yaratan değil yaratılandır.
Btt düşünceyi öne Süre • rerek diyebiliriz ki, Râbia Hatun imzalı kıt’alar edebiyatımız için kazanç sayılacak cidden güzel ve bazen harikulade vasıf taşıyan birbirinden eâzîp şiirlerdir. Ve sırf bu mülâhazayla ilâve edelim ki, m eselâ.
Men fâ senün yanımda dahi hasretem sana
mısraını ihtiva eden kıt’a, edebi- yatiHiızaa parıltılı bir şiirdir ve sayın öğretmen Banarlımn son ma kalesinde sık sık andığı Yahya Kemal’in bu ayarda bir mısra ve şiiri yoktur.
j YAZAN--- ^
— — Faruk K. Demirleş
Asıl meseleye gelince, muhte rem üstadın Râbia Hatun adlı geçmiş asırlarda yaşamış bir Türk şairinin bulunmayışı bakkaldaki düşüncelerine biz de iştirak edi yoruz. Kendileri bunu isbat için bazı deliller ileri sürüyorlar. Biz de bunlara bir kaç tane daha ilâ ve ederek Râbia Hatun’un 20 inci asırdan daha önce yaşamasının imkânsızlığını göstereceğiz.
Türk şiü’inin tarihî tekâmülünü (bilhassa dahilî tekâmülün) ol - dukça yakından tetkik eden bir kimse için elimizde bulunan bu altı kıt’amn mâna, şekil, dil ve üslûp yönünden geçmiş asırlar - dan ziyade bugüne daha yakın ol duğunu kestirmek güç değildir, meselâ:
ÎPâyin sadâsı gelse de sen hiç gelmesen Men beklerem kıyâmetedek
vuslat istemen Bulsam izünie semtinin ol
semt« ermesem Aşsam zamânı hasrettin encamı gelmeden
kıt’asında «gelmeden» kelimesi bile bu kıt’anın 15 - 16 mcı asır da yazılmadığına kuvvetli bir de lildir. Çünkü o asırlarda «meden» gerundiyumu henüz «medin» şek linde idi, yâni kelime «gelmedin» olmalıydı ki, bu vaziyette de ka fiye bozulurdu. Aile mecmuasının son saysında çıkan kıt’aîardan bi rinin
Ey gözlerimde Cennet - i A'Iââyı gördüğüm
mısraı Râbia Hatun’un ancak Servetifünun edebiyatından sonra yaşamış olabileceğini göstermek tedir. Gerçekten bu mısradaki i- fade ile Süleyman Nazif’in
Gel ey vürûdunu bir ömr için de beklediğim mısraı arasında ne kadar yakınlık vardır. Biz Râbia Hatun’un uy - durma bir şahıs olduğuna bu kı tanın intişarından sonra kat’iyet- le inandık. Vakıa «ey» hitabı ile başlayan mısralar son zamanlara mahsus bir hâl değildir; Fuzulî’nin
Ey giyüp gülgûn demâden az
ın . i cevlân eyleyen
mısraı ve Ahmet Paşanın meşhur kerem kasidesindeki
Ey muhit - i keremün katresi umman _ ı kerem
mısraı ve Şeyhi’nin
İy kemâl -i kudrettin nefhmde
âlem bir nefes ly devlettin gününde rûşen bu
cümle âlem
mısraları bu arada hemen hatır- lanabilirse de erbabı, bununla di ğerleri arasındaki ifade farkını kolaylıkla ayırd eder.
Mâna bakımından ve dahilî mpl zeme yönünden bu kıtaların divân edebiyatı çerçevesi dahilinde ol duğunu söylemek isbatı imkânsız bir dâvadır. Tasavvur (imaj) ve hayal dünyası itibarile bu şiirler klâsik divân şiirimizin hudutları dışındadır. Divân edebiyatımız - dan alınmış mefhum ve mazmun lar bugünün dünya görüşü ve an latış hususiyeti ile söylenmiştir.
Yepyeni görüşleri, duyuşları ve anlatışları ile bunlar, Avrupai e- debiyatımız içinde yer tutacak mahiyettedirler. Râbia Hatun im zalı şiirlerdeki temlerin en belli başlısı zaman mekân temidir. Bu tem değil 16 ncı asır, hattâ Serve tifünun edebiyatına bile bir hayli yabancı bir temdir; hususî bir kıymet kazanması, A . Hâşinı’den ve bilhassa A. Hamdi Tanpmar’m şiirlerinden sonradır. Ailede son çıkan kıt’alardan birindeki Hâşi- mâne
Bîr gül Olaydı gönlüm câııa» koparmag üzre
B ir bey olurdu eâmım bir ân o parroağ üzre
mısralarından başka, diğer bir kıt’adaki
Bir bâd esüp te encüm ¡neydi alây alay
mısramdaki hayal da yine Hâşi- min
Hücumu söndürerek yırtılan büyük rüzgâr
mısramdaki imajı hatırlatıyor. Bize öyle geliyor ki, Râbia Ha tun müstear adı ile ve şark şive siyle şiirler yazan şahıs henüz hayatta ve aramızdadır. V e edebi yatımıza bu kadar güzel şiirler he diye ettiği için edebiyat tarihimizi şaşırtıcı ve yanlış yola sevk edi ci hareketi de - yine bu yüzden - affedilmeye lâyıktır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a To ros Arşivi