• Sonuç bulunamadı

Reşat Nuri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Reşat Nuri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EDEBİ SOHBETLER

6 i

Reşat Nuri

B

ÜYÜK edîb Reşat Nuri Günte-

kin’i bize o güzel türkçesiyle daba nice eserler verebileceği bir olgunluk çağında toprağa verişi - miz, dilimiz ve edebiyatımız için cidden telâfi edilmez bir kayıptır.

Gerek sayı, gerek değer, bakı - mından edebiyatımıza kazandırdı­ ğı büyük eserlerinin hiçbirinde Reşat Nuri, çağımızın sağlı sollu, kaprisli ve zararlı lisan oyunla­ rından hiçbirine kapılmamıştır. Bu yüzden, devrinin hakîkî türk- çesini en iyi temsil eden .bir mu­ harrir olarak, açık alınla yaşamış ve öyle temiz ölmüştür.

Bu faziletli hareketin mühim bir sebebi, onun ileride temas e- deceğim, şuurlu, lisan anlayışıdır. Diğer bir sebep, ince, hisli ve zevkli romancımızın, türkçenin kendi gençlik çağında vâsıl oldu­ ğu güzelliğin kuvvetle farkına varmış bulunmasıdır. Üçüncü ve daha güzel bir sebep ise Reşat Nuri’nin hemen bütün hayâtı bo­ yunca bir maârif adamı, bir hoca olduğunu unutmayışıdır. 0, çok iyi bilirdi ki nesillere, nesiller bo­ yu hitâbedecek insan, dilin, mek­ tep sınıflarına ve âile harimine açık'alınla girebilecek, en gerçek, canlı, zevkli, ciddî, temiz, klâsik ve kasıdsız olanını kullanır.

Yine bu yüzdendir ki bugün aklı başında Türk hocalarının, vatan çocuklarına hiç çekinmek­ sizin tavsiye edebilecekleri men­ sur eserlerimizin başında ve bel­ ki en başında Reşat Nuri türkçe­ siyle yazılmış olanlar vardır.

Türk romanında boydan boya gezilmiş ve sevilmiş bir vatanın sayısız canlı çizgileriyle örülmüş bir “ memleket edebiyatı,, yapma­ ya muvaffak olan sanatkârımızın, bu memleketin lisânını da aynı güzellikle tanıyıp kullanması,

Nihad Sami

B A N A R L I

şüphesiz, tabiî bir hâdise, haklı bir zaferdir.

'k

Reşat Nuri, 1892 de İstanbul’ da doğmuştur. Babası, asker doktor­ lardan Nuri Beydir. Bir asker ço­ cuğu olduğu için hayâtının ilk çağlan umumiyetle Anadolu’da geçmiş, bu arada en çok Çanak­ kale ve İzmir’de bulunmuştur:

“ İstanbulluyum. Fakat asker çocuğu olduğum için hayatımın mühim bir kısmım taşrada geçir­ dim. En ziyade Çanakkale ve İz­ mir’de bulundum. Hâlâ üzerimde İstanbul’dan ziyade buralarm te­ sirini hissederim.,, sözleri, aziz romancımızın; şöhretinin ilk yıl­ larında İnci mecmuası sahibi Se­ dat Simavi Beye anlattığı haya­ tından bir parçadır.

Reşat Nuri, orta tahsilini İz­ mir’de Fransız Frerler Mektebin­ de yapmış, yüksek tahsili için de İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesine devam etmiştir. Bur­ sa ve İstanbul mekteplerinde u- zun müddet muallimlik yapmış, bir aralık Fâtih Vakıf Mektebi müdürlüğünde bulunmuş, sonra Vefa Sultânisinde, daha sonra E- renköy Kız Lisesinde türkçe ve edebiyat okutmuştur.

(Reşat Nuri’ nin dil ve edebiyat hocalığı anlayışı, edebî sanatların, edebî hareketlerin ve edebî şah­ siyetlerin ancak kendi metinle­ riyle tanıtılabileceği tarzında idi. Edebiyatımızın eski, yeni belli başlı klâsiklerini hattâ orta okul sınıflarında okutmayı lüzumlu gö­ rür, bu sınıfların hazmedebilece­ ği parçaları seçmekte, büviSk sa­

irlerimizi en dikkate değer par- çalariyle tanıtmakta ustalık gös­ terirdi. Onun edebiyat hocalığı anlayışında, bir zamanlar Dârül- fünunda edebiyat muallimliği ya­ pan, İstiklâl Marşı şairi, Meh­ met Akif’in tesiri vardır. Dârül- fünun’da edebiyatı metinlerle o- kutan Akif’ten "en doğru yolu seçmiştir,, diye hürmetle ve sitâ- yişle bahsederdi.)

Uzun müddet, Maârif Vekâleti müfettişi olarak; yurdumuzun her köşesini tekrar tekrar dolaşan ve Türkiyeyi defalarca yakmdan ta­ nıyan Reşat Nuri, 1939 seçiminde Çanakkale’ den milletvekili seçil­ miştir. Bir aralık (1947 senesin­ de) İstanbul’da Memleket isimli bir gazetenin başmuharrirliğine getirilmiş, daha sonra, Türkiye- nin Birleşik Milletler nezdinde kültür mümessilliğini yapmış; Fransa’da talebe müfettişi olarak bulunmuş; sonra, tekrar yurda ve Maârif Müfettişliğine dönmüştür. 7 aralık 1956 da, tedâvi için git­ tiği Londra’da vefat ettiği zaman Maârif Vekâleti müfettişliğinden emekli bulunuyordu.

•k

“ Küçüklüğümde fazla haşarı idim. Mektebe göndermek hemen kabil olmuyordu. Mektebi sevmi­ yordum. Bir aralık teyzezâdem Ruşen Eşrefle bizi Selimiye’deki mahalle mektebine göndermek istediler. İkimiz de çok yaramaz­ dık. Hele bir araya geldiğimiz za­ man âdetâ kudururduk. Benim Şak ir Ağa isminde ihtiyar bir la­ lam vardı. Harem iskelesinin es­ ki bir kayıkçısı olan Şakir Ağa, zıyk-ı sadr’a (göğüs darlığına, teneffüs güçlüğüne) uğramış, söz­ de daha hafif bir hizmet olmak üzere bana lala olmuştu. Hele Ruşen’le beraber bulunduğum va­ kit bizi idâre etmek, anafora, a- kmtıya kayık idâre etmekten da­ ha kolay bir iş değildi. Bizi bü­ yüttükten sonra memleketine gi­ dip ölen biçare adamın, Allah bi­ lir ama, galiba biz kanına gir­ dik.,, hikâyesi, hisli, vefâlı, hâtı­ ralarına candan bağlı fakat o ölçü­ de hareketli ve enerjik yazarımı­ zın kendi çocukluğuna ait, zeki çizgilerle belirtilmiş hâtıraların - dandır.

Ölümünden yıllarca sonra, böy­ le rikkatle hatırladığı bu lala Şa­ kir ağa, Reşat Nuri’nin ele avu­ ca sığmaz çocukluğunu sadece idâre etmekle kalmamış, onun edebî zevki üzerinde de, birtakım halk hikâyeleriyle, derin tesir bı­ rakmıştır ki bu noktayı gelecek yazımda anlatacağım.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Birinci Cihan Harbinden son­ ra Fahri Kopuz, Reşat Erer, Ke­ mimi Haşim, Âmâ Nâzım, Ney­ zen İhsan Aziz, Tanburi Ahmet Neşet, Hanende Sıtkı, Hanende Arap

Kâm il Paşa hak­ kında şahsan bir hürmet hissi bes­ lemem, Hürriyet ve itilâ f hakkında hislerime ölçü tutulamaz.. Kâm il Pa şayi istibdat devrinde Izmirde

If we accept the spiritual interpretation of the book that Christ is the Bridegroom speaking of the Church, of the Christian, as the bride, then we get

Tiroid cerrahisinde karşılaşılabilecek başlıca komplikasyonlar geçici veya kalıcı rekürren larengeal sinir paralizisi, geçici veya kalıcı süperior larengeal

Gazetemize yazdığı «Yurddan Y a ­ llar» serisile bütün memleketin dikkatini ıir daha üzerine çeken güzide edib İsma­ il Habib, tetkik seyahatlerine bir

Bundan sonra Ofluoğlu’nu oyunculuğunun yanında tiyatro adamı ve tiyatro kurucusu olarak da görüyoruz: 1958‘de İstanbul Oda Tiyatrosunu 1966’da da Mücap

ürkiye’deki mevcut klasik müzik eğitimini bir adım ile­ ri götürerek, konservatuvar öğrencilerinin on gün bo­ yunca dünya çapında tanın­ mış müzisyenlerden

Bunların başlıcalan şunlardır: Mevlevilik (Ha­ şan Âli Yücel), Mevlânâ Celâleddin’in hayat ve felsefesi (Ab- dülbaki Gölpınarlı), Mevlânâ ve muhiti