• Sonuç bulunamadı

Anadolu dağ efsaneleri (İnceleme – metin)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anadolu dağ efsaneleri (İnceleme – metin)"

Copied!
470
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI

ANADOLU DAĞ EFSANELERİ

(İNCELEME – METİN)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

ÖMER AYDOĞAN

Danışman

DR. ÖĞR. ÜYESİ AZİZ AYVA

(2)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Öğrencinin

Adı Soyadı Ömer AYDOĞAN

Numarası 128107011009

Ana Bilim / Bilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı / Türk Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans X

Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Aziz AYVA

Tezin Adı Anadolu Dağ Efsaneleri (İnceleme – Metin)

Bu tezin hazırlanmasında bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesin-de elçerçevesin-de edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Öğrencinin

Adı Soyadı Ömer AYDOĞAN Numarası 128107011009

Ana Bilim / Bilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı / Türk Dili ve Edebiyatı Programı Tezli Yüksek Lisans

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Aziz AYVA

Tezin Adı ANADOLU DAĞ EFSANELERİ (İNCELEME – METİN)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan ANADOLU DAĞ EFSANELERİ

(İNCELEME – METİN) başlıklı bu çalışma 19 / 08 / 2019 tarihinde yapılan savunma

sınavı sonucunda oybirliği / oyçokluğu ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Sıra No Danışman ve Üyeler

Unvanı Adı ve Soyadı İmza

1 Dr. Öğr. Üyesi Aziz AYVA

2 Prof. Dr. Sinan GÖNEN

(4)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrencinin

Adı Soyadı Ömer AYDOĞAN

Numarası 128107011009

Ana Bilim / Bilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı / Türk Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans X

Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Aziz AYVA

Tezin Adı Anadolu Dağ Efsaneleri (İnceleme – Metin)

ÖZET

Efsaneler anonim halk edebiyatının en önemli ve en sevilen türlerinden birisidir, Türk kültür geleneğinde de önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada efsaneler, coğrafya olarak Ana-dolu ile motif olarak da dağ ile sınırlandırılmıştır. Bunun tabii neticesi olarak da AnaAna-dolu Dağ Efsaneleri (İnceleme-Metin) adlı bu çalışma ortaya çıkmıştır.

Çalışmada dağın Türk edebiyatı, Türk düşünce sistemi, Türk mitolojisi, din ve inanış-lardaki yeri; efsanenin teşekkülü, işlevi, özellikleri, tasnifi ve diğer türlerle ilişkisine değini-lerek efsane metinlerinde tespit edilen motifler incelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışma ile Ana-dolu coğrafyasında anlatılan efsanelerde dağ kültünün yeri ve AnaAna-dolu’daki etkisinin ortaya çıkarılması, Anadolu’da anlatılan dağ ile ilgili efsanelerin bir bütün olarak ele alınıp incelen-mesi, efsanelerin taranarak bir motif üzerinde durulması ve motif çalışmalarının özendirilmesi amaçlanmıştır.

Yazılı kaynaklar taranmış, dağ ile ilgili efsaneler tespit edilerek kendi arasında tasnif edilmiş bu çalışmada, halk bilimi araştırmaları içinde yer alan karşılaştırma, metin merkezli ve bağlam merkezli metotlar kullanılmıştır.

Sonuç olarak çalışmada yazılı kaynaklardan 144 tane efsane metni tespit edilerek bir araya getirilmiştir. Tespit edilen bu efsaneler, Stith Thompson’un Motif-Index of Folk Litera-ture adlı eserindeki yapmış olduğu sınıflandırma esas alınarak değerlendirilmiş ve motifleri çıkarılmıştır. Ayrıca efsaneler tek tek ele alınarak motif sıraları verilmiş, dokuz motif de özel-likle ele alınarak çeşitli yönlerden değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Anadolu, efsane, dağ, Türk edebiyatı, Türk mitolojisi,

(5)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrencinin

Adı Soyadı Ömer AYDOĞAN

Numarası 128107011009

Ana Bilim / Bilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı / Türk Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans X

Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Aziz AYVA

Tezin Adı Anatolian Mountain Legends (Review - Text)

ABSTRACT

Legends are one of the most popular and popular genres of anonymous folk literature and have an important place in Turkish cultural tradition. In this study, legends are limited to Anatolia as a geography and mountain as a motif. As a result of this, this study called Anatoli-an Mountain Legends (Review-Text) has emerged.

In the study, the position of the mountain in Turkish literature, Turkish thought system, Turkish mythology, religion and beliefs; the formation, function, characteristics, classification of the legend and its relationship with other genres are discussed and the motifs identified in the legend texts are examined. With this study, it is aimed to reveal the place of mountain cult in the legends told in Anatolia and its effect in Anatolia, to examine the legends about the mountain as a whole in Anatolia, to focus on a motif by scanning legends and to encourage motive studies.

Written sources were searched, mountain legends were identified and classified among themselves. In this study, comparison, text centered and context centered methods used in folklore researches were used.

As a result, 144 myth texts from written sources were identified and brought together. These legends were evaluated based on the classification made by Stith Thompson in Motif In-dex of Folk Literature and their motifs were extracted. In addition, legends have been handled one by one and motif rows have been given, and nine motifs have been evaluated in various ways

Key Words: Anatolia, legend, mountain, Turkish literature, Turkish mythology,

(6)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... ii

ÖZET ...iii

ABSTRACT ... iv

KISALTMALAR ... vi

ÖN SÖZ... vii

GİRİŞ ... x

I. ARAŞTIRMANIN KONUSU, AMACI, METODU VE

MATERYALLERİ ... 1

A. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI ... 1

B. ARAŞTIRMANIN METODU VE MATERYALLERİ ... 2

II. DAĞ KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ ... 3

A. DAĞ NEDİR? ... 3

1. Sözlüklerde Dağ ... 3

2. Ansiklopedilerde Dağ ... 4

B. TARİHÎ-EDEBÎ KAYNAKLARDA DAĞ ... 14

1. Orhun Abideleri’nde Dağ ... 14

2. Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Dağ ... 16

3. Kutadgu Bilig’de Dağ ... 24

(7)

C. TÜRK DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE DAĞ ... 29

1. Şamanizmde ve Türklerde Dağ ... 29

2. Anadolu Türk Kültüründe Dağ ... 38

Ç. MENSUR TÜRLERDE DAĞ ... 39

1. Masallarda Dağ ... 39

2. Efsanelerde Dağ ... 43

3. Destanlarda Dağ ... 51

4. Halk Hikâyelerinde Dağ ... 52

5. Fıkralarda Dağ ... 54

D. MANZUM TÜRLERDE DAĞ ... 57

1. Mânilerde Dağ ... 57

2. Ninnilerde Dağ ... 58

3. Bilmecelerde Dağ ... 60

4. Türkülerde Dağ ... 63

5. Ağıtlarda Dağ ... 66

E. KALIPLAŞMIŞ İFADELERDE DAĞ ... 74

1. Atasözlerinde Dağ ... 74

2. Deyimlerde Dağ ... 77

3. Alkış (Dua)-larda Dağ ... 78

4. Kargış (Beddua)larda Dağ ... 82

(8)

G. DİN VE İNANIŞLARDA DAĞ ... 89

1. İlkel Toplumlarda Dağ ... 90

2. İlâhî Dinlerde Dağ ... 91

III. EFSANE KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ ... 98

BİRİNCİ BÖLÜM

ANADOLU DAĞ EFSANELERİ ÜZERİNE İNCELEMELER ... 124

A. ANADOLU DAĞ EFSANELERİNİN TESPİTİ,

TOPLANMASI VE YAZILMASI ... 124

B. ANADOLU DAĞ EFSANELERİNİN ÜSLUP VE

ŞEKİL ÖZELLİKLERİ ... 124

C. ANADOLU DAĞ EFSANELERİNİN TASNİFİ ... 125

İKİNCİ BÖLÜM

ANADOLU DAĞ EFSANELERİNİN MOTİF/EPİZOT SIRASI 132

A. MOTİF VE EPİZOT NEDİR? ... 132

B. EFSANELERİN MOTİF SIRASI ... 134

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ANADOLU DAĞ EFSANELERİNDE GÖRÜLEN MOTİFLER 186

A. AĞAÇ – DAĞ ... 256

B. SU – DAĞ 267

C. ATEŞ – DAĞ ... 275

Ç. ATA/DEDE KÜLTÜ – DAĞ ... 282

(9)

E. TAŞ KESİLME ... 298

F. YAĞMUR DUASI ... 302

G. YATIRLAR VE ZİYARET YERLERİ ...311

H. FORMÜLİSTİK SAYILAR ... 318

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ANADOLU DAĞ EFSANELERİ (METİNLER) ... 328

SONUÇ... 417

EFSANELERİN KAYNAKÇASI ... 420

BİBLİYOGRAFYA ... 435

A. EFSANE ADLARI DİZİNİ ... 446

B. MOTİF DİZİNİ ... 452

C. COĞRAFÎ DAĞILIM DİZİNİ ... 454

ÖZ GEÇMİŞ... 456

(10)

KISALTMALAR

age. : Adı geçen eser

a.s. : Aleyhisselam

AÜDTCFY : Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları AÜİFY : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları

BSTS : Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğü

BTS : Büyük Türkçe Sözlük

C : Cilt

çev. : Çeviren

DBTS : Doğan Büyük Türkçe Sözlük

ed. : Editör

haz. : Hazırlayan

Hz. : Hazret, Hazreti

OTS : Osmanlı Türkçesi Sözlüğü

ÖOTS : Ötüken Osmanlı Türkçesi Sözlüğü

RBTDS : Resimli Büyük Türk Dili Sözlüğü

S : Sayı

s. : Sayfa

TDK : Türk Dil Kurumu

TS : Türkçe Sözlük

vb. : Ve başkası, ve başkaları, ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi

vd. : Ve devamı, ve diğerleri

vs. : Vesaire

(11)

ÖN SÖZ

Efsaneler, belirli şahıs, yer ve hadiseler hakkında anlatılan, kalıp ifadeleri ve şekli olmayan anonim halk edebiyatının bir türü olarak karşımıza çıkan kısa halk an-latmalarıdır. Halk anlatmaları arasında efsanenin özel bir yeri vardır. Anadolu’da yer alan dağlar ve etrafında teşekkül etmiş pek çok efsane vardır.

Efsanelerle ilgili yapılan çalışmalar Avrupa’da 19. yüzyıl başlarına kadar da-yandırılırken Türkiye’de ise geç kalınmış, yeni sayılabilecek bir haldedir. Son yıllar-da üniversitelerimizde yapılan çalışmaların sayısının artması bu gecikmeyi kapatacak önemli bir gelişmedir. Akademik çalışmalar içerisinde Seyit Emiroğlu’nun Konya, Zekeriya Karadavut’un Yozgat, Nilgün Çıblak’ın İçel, Aziz Ayva’nın göller, Sinan Gönen’in yer adları ile ilgili yüksek lisans; Metin Ergun’un Türk dünyası, Halil Altay Göde’nin Isparta, M. Metin Türktaş’ın Denizli ile ilgili doktora çalışmalarını bu önem-li geönem-lişmelerden sayabiönem-liriz. Üniversitelerimizde bu çalışmalar dışında çok sayıda bi-tirme, yüksek lisans ve doktora tezinin hazırlandığının / hazırlatıldığının bilinmesi de Türkiye’deki efsane çalışmaları açısından memnuniyet verici önemli gelişmelerdendir. Ayrıca Türkiye’de efsane derlemelerinin başlamasıyla birlikte derledikleri efsaneleri yayımlayan Ali Rıza Önder, Mehmet Önder, Selma Aktan gibi araştırıcıların yapmış olduğu katkılar da unutulmamalıdır.

Biz de bu çalışmalardan esinlenerek Anadolu’da anlatılan dağ efsanelerini tes-pit ettikten sonra Anadolu Dağ Efsaneleri (İnceleme – Metin) adlı bu çalışmayı ha-zırlamaya karar verdik. Bu çalışma Giriş’in dışında, dört Bölüm, Sonuç, Efsanelerin

Kaynakçası, Bibliyografya ve Dizinler’den oluşmaktadır.

Giriş kısmında araştırmanın konusu, amacı, metodu ve materyallerine

değinildikten sonra dağ kavramının sözlüklerdeki anlamlarına yer verilmiştir. Ayrıca dağ ile ilgili ansiklopedik bilgilere değinildikten sonra tarihî – edebî kaynaklarda, Türk düşünce sisteminde, mensur / manzum türler ve kalıplaşmış ifadeler ile din ve inanışlarda dağın görünümü verilmiştir. Efsane kavramlarına genel bir bakış başlığı altında ise efsane kavramının tanımı, teşekkülü, işlevi, özellikleri, tasnifleri ve diğer türlerle ilişkilerine değinilmiştir.

(12)

Birinci Bölüm’de Anadolu Dağ Efsaneleri’nin tespiti, toplanması ve

yazıl-ması; üslup ve şekil özellikleri, tasnifleri hakkında kısa bilgiler verildikten sonra 144 efsane metni ile ilgili yapmış olduğumuz tasnif çalışmasına yer verilmiştir.

İkinci Bölüm’de motif ve epizot kavramları açıklanmaya çalışıldıktan sonra

yapmış olduğumuz tasnife göre numaralandırdığımız 144 efsane metninin tasnif nu-marasına göre motif sırası verilmiştir.

Üçüncü Bölüm’de Stith Thompson’un Motif – Index of Folk – Literature

adlı eserindeki motif sınıflandırması verildikten sonra 144 efsane metininde tespit etti-ğimiz motifler Stith Thompson’un A’dan Z harfine kadarki motif sınıflandırmasındaki ana ve alt başlıklar esas alınarak sıralanmıştır. Ayrıca efsane metinlerden seçtiğimiz

ağaç, su, ateş, ata / dede kültü, kurban / adak, taş kesilme, yağmur duası, yatırlar ve ziyaret yerleri ile formülistik sayılar motiflerinin dağ ile olan ilişkileri etraflıca

ele alınarak incelenmeye çalışılmıştır.

Dördüncü Bölüm, araştırıcılara ve dağ efsanelerine ilgi duyanlara yararlı

ola-cağı düşüncesi ile 144 Anadolu dağ efsanesi metnine ayrılmıştır. Metinler yapmış ol-duğumuz tasnife göre sıralanmıştır.

Sonuç’ta ise çalışmamızla ilgili yapmış olduğumuz tespitler, özellikle

efsane-lere dağ kültünün yansımaları ve ulaşılan netice özet olarak verilmeye çalışılmıştır.

Efsanelerin Kaynakçası’nda efsane metinlerinin alındığı kaynakların

künye-sine yer verilmiştir.

Bibliyografya’da gerek efsane metinlerini aldığımız kaynakların gerekse tezin

hazırlanması sırasında yararlandığımız kaynakların künyelerinin tamamına yer verile-rek yararlanılan kaynaklar soyada göre alfabetik olarak sıralanmıştır.

Dizinler’de ise çalışmadan yararlanmak isteyenlere kolaylık sağlaması

açısın-dan üç ayrı dizin hazırlanmıştır. Birinci dizinde efsane adlarının, ikinci dizinde motif-lerin, üçüncü dizinde de efsanelerin coğrafî dağılımlarının dizini hazırlanmıştır.

Yüksek lisans yapma fikrini yıllar önce bir bayram kutlaması sırasında beyni-me nakşeden, beni yüreklendiren, tıpkı bir bozkurt gibi her daim bana kılavuzluk eden

(13)

çok kıymetli hocam Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN’e; ilmi ve duruşu ile hayatımın her alanında önemli bir yeri olan ve son lisans bitirme tezi öğrencilerinden birisi olma şe-refine nail olduğum hocaların hocası Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU’na teşekkürü zevkli bir görev olarak kabul ediyorum. Tez çalışmamız sırasında geçmiş olduğum zorlu sü-reçlerde her zaman yanımda olan, beni cesaretlendiren bilgi ve tecrübesiyle her daim varlığını hissettiren danışman hocam Dr. Öğr. Üyesi Aziz AYVA’ya; bu süreçte yakın ilgi ve alakalarını eksik etmeyen birbirinden değerli eş, dost ve yakın arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum.

Bu çalışmanın nihayete ermesinde, bu yaşa gelene kadar üzerimde ödenmesi mümkün olmayan hakları olan anne ve babacığımın hayır duaları ile manevî destekleri de etkili oldu. 29 Ağustos 2015’te ahirete irtihal eyleyen sevgili babacığım rahmetli (Hacı) Mehmet AYDOĞAN’ın ruhlar âleminden desteğini her zaman yanımda hisset-tim. Annem (Hâce) Zekiye AYDOĞAN ise her daim duaları ve telkinleriyle yanımda oldu. Babacığıma Allah’tan sonsuz rahmet, anneciğime de sağlıklı, hayırlı uzun ömür-ler diliyorum. Keşke babacığım da bugünömür-leri görebilseydi. Ailemin diğer fertömür-lerine de ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bu çalışma; hayatımı anlamlandıran üç güzelin eşim Ayşe AYDOĞAN, kız-larım Azrâ Gökçe (2015) ve Ahsen Bengü (2017)’nün sabırlarıyla oldu. Tezin hazır-lanması sırasında klavyeye her dokunuşumda benimle birlikte klavyeye dokunmaktan mutlu olan kızlarımın yardımlarını da belirtmek isterim. Onların sabır ve hoşgörüsüne teşekkür ediyor, onlara en kalbî şükranlarımı sunuyorum.

Ömer AYDOĞAN ANKARA / 3-4 Mayıs 2019

(14)

GİRİŞ

Prof. Dr. Ali Berat Alptekin efsaneleri “Dinî, inandırıcı, kısa ve nesir

şeklinde-ki halk anlatmaları” olarak tanımlar. Efsaneleri diğer halk anlatılarından (masal, fıkra,

halk hikâyesi) ayıran efsanelerin dinî ve inandırıcı olma özellikleridir. Bu arada efsane araştırıcılarının birçoğunun dinî efsaneler başlığı altında değerlendirdiği velilere bağlı anlatmalara da “menkıbe” denilmektedir, bu hususu da hatırlatmak isteriz.

Türk dünyasında aynı kökten türeyen dağ kelimesi Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Balkanlardaki Türk topluluklarında

“dağ”; Özbekistan, Doğu Türkistan (Uygur Özerk Bölgesi)’da “tağ”; Başkurtistan,

Kazakistan ve Tataristan’da “tav”; Kırgızistan’da “töö” adları ile bilinmektedir (Alp-tekin, 2012: 176).

Dağ kültü çok eski çağlardan beri muhtelif uluslarda bulunduğu malum olan cihanşümul bir külttür. Eski Yahudiler Sina Dağı’nı, Araplar Arafat Dağı’nı, Yunanlı-lar Olimpos’u, Hintliler Himalaya’yı, MoğolYunanlı-lar Burhan – Kaldun’ı takdis etmişlerdir. Türk ulusunun yurt tuttuğu muhtelif ülkelerde dağ ve ağaç kültüne ya da bu kültün izlerine her yerde rastlanmaktadır. Orta ve merkezî Asya dağlarının çoğu Türkçe veya Moğolca mukaddes, mübarek, büyük ata ve büyük hakan anlamlarına gelen Han Ten-ri, Bayan Ula, Buztağ Ata, Bayın Ula, Othon Tenere, Iduk Art, Kayra Kaan, Erdene Ula, Kuttağ, Nurata gibi adlar taşırlar. Göktürkler Budun İnli, Iduk, Ötüken, Iduk Baş, Tamag Iduk adları takdis ederek hepsine “ıduk yer su” demişlerdi (İnan, 1998b: 253).

Anadolu’da böyle takdis edilen dağlara bilhassa Bektaşî ve Kızılbaş toplumla-rında çok sık rastlanmaktadır. Hacıbektaş’taki Arafat Dağı’ndan başka, Kırıkkale ya-kınlarındaki Hasandede köyünün yanında bulunan Denek Dağı bunlardan birini teşkil eder. Çevre Kızılbaşları, bu dağı çok kutlu sayarlar. Eskiden Orta Asya Türklerinde olduğu gibi Kızılbaşlar da bu dağlara esrar dolu yerler, mübarek mekânlar nazarıyla bakmaktadırlar (Ocak, 1983: 75).

Etnografya ve folklor araştırmalarından elde edilen bilgilere göre on asırdan beri Müslüman Türklerin halk tabakası içinde şamanlığın dağ ve ağaç kültünün gele-neklerine ve derin izlerine rastlanmaktadır (İnan, 1998b: 255).

(15)

Anadolu Dağ Efsaneleri (İnceleme – Metin) adlı bu çalışmada aşağıdaki

ko-nular hakkında bilgiler verilecektir:

Araştırmanın konusu, amacı, metodu ve materyalleri hususlarına değinildikten sonra “Dağ Kavramına Genel Bir Bakış” başlığı altında “Dağ nedir?” sorusuna yanıt aranacak, sözlük ve ansiklopedilerde dağ bahsiyle konuya açıklık getirilecektir.

“Tarihî – Edebî Kaynaklarda Dağ”, “Türk Düşünce Sisteminde ve Türk Mito-lojisinde Dağ”, “Mensur Türlerde Dağ”, “Manzum Türlerde Dağ”, “Kalıplaşmış İfa-delerde Dağ”, “Âşık Edebiyatında Dağ”, “Din ve İnanışlarda Dağ” konu başlıkları altında dağ bahsi çeşitli yönlerden değerlendirilecektir.

“Efsane Kavramına Genel Bir Bakış” başlığı altında efsanenin tanımı, teşek-külü, işlevi, özellikleri, tasnifi ve diğer türlerle olan ilişkisi ortaya konulmaya çalışı-lacaktır.

“Anadolu Dağ Efsaneleri Üzerine İncelemeler” başlığı altında ise Anadolu dağ efsanelerinin tespiti, toplanması, yazılması, üslup ve şekil özellikleri ile tasnifi konu-larına değinilecektir.

“Anadolu Dağ Efsanelerinin Motif / Epizot Sırası” başlığı altında motif ve epi-zot kavramları tanımlandıktan sonra 144 efsanenin motif sırası verilecektir.

“Anadolu Dağ Efsanelerinde Görülen Motifler” başlığı altında ise S. Thomp-son, altı ciltlik Motif - Index of Folk Literature adlı eseri hakkında kısa bilgi veril-dikten sonra efsane metinlerinde geçen motifler Stith Thompson’un Motif – Index’teki sınıflandırmasına göre verilecek ve bu motifler arasından seçilen 9 motif Türk mitolo-jisi ve Şamanizm merkezinde incelenecektir.

“Anadolu Dağ Efsaneleri (Metinler)” başlığı altında metinlerde görülen yazım hatalarının sebepleri ile bunların ortadan kaldırılması hususuna değinildikten sonra metinler tasnif numaralarına göre verilecektir. Efsanelerin kaynakçası, bibliyografya ve dizinler bölümleriyle de çalışma sona erdirilecektir.

(16)

I. ARAŞTIRMANIN KONUSU, AMACI, METODU VE

MATERYALLERİ

A. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI

Dağ, çevresindeki karasal alanlardan daha yüksek olan kara kütlelerine verilen addır. Dünyada birçok dağ olup bunların ortaya çıkış nedenleri birbirinden farklıdır. Bazı dağlar yerin sıkışmasıyla oluşurken bazı dağlar ise lavların yeryüzüne çıkıp don-masıyla oluşmuştur. Ağaçlara ev sahipliği yapan bu dağlar pek çok ırmağa kaynaklık eden birer gözedir. Dağlar kimi zaman birer dinlenme yeri, zaman zaman da büyük aşkların vazgeçilmez mekânı olarak karşımıza çıkarken kimi zaman da âşıkları birbi-rinden ayıran yerler olarak hafızalardaki yerini alır.

Efsaneler, belirli şahıs, yer ve hadiseler hakkında anlatılan, kalıp ifadeleri ve şekli olmayan anonim halk edebiyatının bir türü olarak karşımıza çıkan kısa halk an-latmalarıdır. Ülkemizde efsane üzerine yapılan çalışmalar genellikle belli bir bölgeyi (il, yöre, havza vs.) konu etmiştir. Bu çalışmalar arasında tabiat şekilleriyle ilgili ef-saneler arasında dağ efef-sanelerinin yeri oldukça fazladır. Dağların adlandırılması ise sıradan bir olay değildir. Her dağın neden bu adı aldığı konusunda sözlü kaynaklarda yer alan bir ya da birden fazla efsaneye rastlamak mümkündür.

Bu tezin konusunu, yukarıda özetlenmeye çalışılan dağlar ve dağlar etrafında teşekkül eden anlatmaların Anadolu’da yaşayan Türklerin düşünce dünyasına etkileri, halk edebiyatı ürünlerinden efsanelere yansıyan yönleri teşkil edecektir.

Bu çalışmada; dağ kavramı, dağın tarihî – edebî kaynaklarda görünümü, man-zum–mensur türlerle ilişkisi, kalıplaşmış ifadeler, âşık edebiyatı ile din ve inanışlara yansımasının ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Efsane tanımı, teşekkülü, işlevi, tasnifleri ve diğer türlerle ilişkilerine değinilerek efsaneler ile ilgili bilgilerin verilmesi amaçlanmaktadır. Anadolu’da anlatılan efsaneler arasında yer alan dağ kültünün Ana-dolu’daki etkisi, Anadolu’da anlatılan tabiat şekilleriyle ilgili efsaneler arasında dağın Anadolu coğrafyasında ve insanındaki yeri, Anadolu’da anlatılan dağ ile ilgili efsane-lerin bir bütün olarak ele alınıp incelenmesi, Anadolu’da anlatılan efsaneefsane-lerin tarana-rak bir motif üzerinde durulması ve motif çalışmalarının özendirilmesi, Anadolu dağ efsanelerinin tasnif edilmesi; şahsiyetlerin dağ efsanelerine etkisi ve Anadolu insanın düşünce dünyasına etkileri vb. gibi hususlar halk edebiyatı ürünlerinden efsaneler üze-rinde ele alınarak bunların efsanelerdeki etkilerinin gösterilmesi amaçlanmaktadır.

(17)

B. ARAŞTIRMANIN METODU VE MATERYALLERİ

Bu çalışmada dağ kavramı ele alınırken “Dağ nedir? Anadolu efsanelerine

et-kisi nedir? Dağın Türk mitolojisi ve Türk düşünce sistemindeki yeri nedir?”

sorula-rına cevap aranarAkdağ kavramı açıklanmaya çalışılmıştır. Ülkemizde konuyla ilgili yapılan çalışmalardan müstakil kitaplar, yüksek lisans, doktora ve doçentlik tezleri ile çeşitli makale, bildiri ve ilgili arşivlerin taranması sonucu elde edilen metinler mater-yallerimizi oluşturmuştur.

Türk mitolojisi özellikle de dağ kültü ile ilgili gerekli bilgiler araştırmalar ya-pılmak suretiyle önemli bilgiler not edilmiştir. Özellikle bir ilin sınırları içinde anlatı-lan efsane metinlerini derleyip inceleyen Yozgat Efsaneleri, Isparta Efsaneleri, Konya Efsaneleri, Elazığ Efsaneleri, İçel Efsaneleri gibi kaynaklar görülmüştür. İl, ilçe gibi yerleşim yerlerinin folklor ve halk edebiyatı ürünlerini derleyen Çukurova Folkloru, Anamur Folkloru vb. gibi kaynaklara ulaşılmıştır. Anadolu efsanelerini derleyip in-celeyen 101 Anadolu Efsanesi, Anadolu Efsaneleri 1-2, Yaşayan Anadolu Efsaneleri, Dilden Dile Nesilden Nesile Anadolu Efsaneleri gibi müstakil kitaplar incelenerek il-gili efsaneler alınmıştır.

Yukarıda sıraladığımız kaynaklar taranarAkdağ ile ilgili efsaneler seçilip tasnif edilmiştir. Yapılan bu tasnif doğrultusunda halk bilimi araştırmaları içinde yer alan karşılaştırma, metin merkezli, bağlam merkezli metotlar kullanılarak Anadolu Dağ

Efsaneleri incelenmeye çalışılmıştır. Kaynaklardan alıntılar yaparken bazen orijinal

metinler olduğu gibi alınmış bazen özet olarak yer verilmiş, zaman zaman da yorum-larımızla konuya tarafımızdan müdahil olunmuştur.

Bu çalışmada; tabiat şekilleriyle ilgili efsaneler başlığı altında yer alan dağ ile ilgili efsanelerden Anadolu coğrafyasında anlatılanlar derlenecek, derlenen bu efsane-ler bilimsel bir incelemeye tabi tutularak özgün bir sonuç ortaya konulmaya çalışıla-caktır.

(18)

II. DAĞ KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ

A. DAĞ NEDİR?

Bilimsel araştırmalarda ele alınan konuyla ilgili temel kavramlar incelendikten sonra esas konuya geçilmesi, araştırma konusunun sağlam temeller üzerine kurulma-sının vazgeçilmez bir unsurudur. Araştırmalarda bu yöntemin uygulanması yapılan araştırmanın bilimselliğinin tartışma konusu olmasını önler. Biz de bu düşünceden hareketle araştırmamızın temel kavramı olan “dağ” kelimesinin anlamı üzerinde du-rulmasının incelememizin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağı kanısına vardık. Bu dü-şüncelerle “Dağ nedir?” sorusuna türlü kaynaklardan cevaplar aradık. Şimdi türlü kaynaklardan “Dağ nedir?” sorusuna bulduğumuz cevaplara aşağıda yer verilecektir.

1. Sözlüklerde Dağ

a. Türkçe Sözlük

Dağ: Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hâkim ve

oldukça geniş bir alana yayılan bölümü (TDK, TS, 2011: 576).

b. Türkçe Sözlük (Ali Püsküllüoğlu)

Dağ: Yerkabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine göre

ege-men durumda olan ve oldukça geniş bir alana yayılan, tırmanması çok zor, ağaçlarla kaplı ya da çıplak, kayalık, çok yüksek bölümlerine verilen ad (Püsküllüoğlu, TS, 2012: 507).

c. Doğan Büyük Türkçe Sözlük

Dağ: Çevresine göre daha yüksekte kalan toprak veya kayalık yeryüzü şekli,

balkan, tur, cebel, kûh. Umutsuzluk yasağı sırtımı verdiğim dağ-B. Karakoç (Doğan, DBTS, 2014: 335).

ç. Ötüken Osmanlı Türkçesi Sözlüğü

Dağ: Çevresine oranla büyük çaplı yüksekliğe sahip arazi yapısı (Çağbayır,

(19)

d. Osmanlı Türkçesi Sözlüğü

Dağ: Yeryüzünün yüksek kesimi (Parlatır, OTS, 2014: 308). e. Yeni Tarama Sözlüğü

Dağ: Dağ arkasında dağın öbür yakasında (Dilçin 2018: 72). f. Coğrafya Terimleri Sözlüğü

Dağ: Yerkabuğunun çıkıntılı, yüksek; eğimli yamaçlarıyla çevresine egemen

ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümlerine verilen ad (Öngör 1980: 173).

g. Kişi Adları Sözlüğü

Dağ: (Cinsiyet: Erkek) Çevresindeki araziye göre çok yüksek olan toprak,

kaya.

ğ. Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü Dağ: Orman.

h. Türk Lehçeleri Sözlüğü Türkiye Türkçesi: Dağ Azerî Türkçesi: Dağ

Kazak Türkçesi: Jara, dak, dık (yürekte) Kırgız Türkçesi: Töö

Özbek Türkçesi: Tağ Rusça: Rana

2. Ansiklopedilerde Dağ

Dağ kelimesinin sözlük anlamları verildiğine göre şimdi de dağ hakkındaki an-siklopedik bilgilere yer vermenin yararlı olacağı kanaatindeyiz. İncelemiş olduğumuz ansiklopedilerde dağ kelimesi coğrafî özelliklerinin yanında mitolojik özellikleriyle de karşımıza çıkmaktadır. Ansiklopedilerden derlediğimiz dağ maddesiyle ilgili bilgi-lere aşağıda yer verilecektir.

(20)

a. İslam Ansiklopedisi’nde Dağ

“Dinlerde mekânın kutsallığına paralel olarAkdağların ayrı bir önemi vardır.

Dağların kutsal oluşu ve onlara karşı tâzimde bulunulması, Tanrı’ya en yakın yerler olarak kabul edilmeleri, daha gelişmiş dinlerde ise Tanrı’nın yüceliğini ve aşkınlığı-nı sembolize etmelerinden ileri gelmektedir. Dağların bulunmadığı yerlerde insanlar, yüce varlığa yakınlaşma ihtiyaçlarını çeşitli kuleler inşa ederek karşılamaya çalışmış-lardır. Bâbil Kulesi, Mezopotamya’daki ziguratlar, Meksika’daki “teocalli” denilen piramitler bu amaca yönelik yapılardır. Özellikle ilkel toplumlarda dağların kutsal sayılmasının bir diğer sebebi ilâhların ikamet ettikleri yerler olarak kabul edilmeleri-dir. Homeros’un naklettiğine göre ilâhlar sarp tepelerden iner, taraftarlarına yardım ettikten sonra tekrar oralara çıkarlar. Kaldeliler Aralu adını verdikleri dağda büyük ilâhlarının ikamet ettiğine inanırlardı. Grekler’deki Olimpos dağı tanrıların ikamet-gâhıdır. Diğer taraftan dağlar ulaşılamaz, uzak, ekseriya volkanik ve daima ihtişamlı olmaları sebebiyle Tanrı’nın kudret ve azametinin sembolü olmuştur. Ayrıca dağlar kutsal varlıkların veya ilâhların zuhur ve tecelli ettikleri yahut ulûhiyyetle irtibata geçilen yerler olmaları bakımından da saygı görmüşlerdir. Çin imparatorları dağların zirvesinde kurban takdim ediyorlardı. Sînâ dağı Yahudilik’te ve İslâm’da Tanrı’nın tecelli ettiği ve Hz. Mûsâ ile konuştuğu yer olduğu için kutsaldır.

Kur’an’da Nûh’un gemisinin indiği yerin Cûdî dağı olduğu bildirildiği halde Tevrat’ta bu yer Ararat dağları diye adlandırılmaktadır. Ararat dağları Batılılar’ca Ağrı dağı olarak kabul edilmekte ve Ermeniler’ce Ağrı dağı kutsal sayılmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’de dağların, yeryüzünün kazıkları olarak (en-Nebe’ 78/7) sa-pasağlam çakılıp (en-Nâziât 79/32) dikildikleri (Gāşiye 88/19), Allah’ın insanlar için dağlarda oturulacak barınaklar yaptığı (en-Nahl 16/81), Semûd kavminin dağlarda evler yonttuğu (el-A‘râf 7/74; el-Hicr 15/82; eş-Şuarâ 26/149), ilâhî emanetin dağ-lara verildiği, ancAkdağların bunu kabul etmediği (el-Ahzâb 33/72), dağların Allah’ı tesbih ettikleri (el-Hac 22/18) ve Hz. Dâvûd’un Allah’ı tesbihine katıldıkları (el-En-biyâ 21/79; Sebe’ 34/10; Sâd 38/18), kıyamet gününde dağların yürütüleceği (el-Kehf 18/47; et-Tûr 52/10; el-Vâkıa 56/5; el-Hâkka 69/14; el-Meâric 70/9; el-Müzzemmil 73/14; el-Mürselât 77/10; en-Nebe’ 78/20; et-Tekvîr 81/3; el-Kāria 101/5) ve ufalanıp savrulacağı (Tâhâ 20/105) bildirilmektedir.

(21)

Kur’an’da dağ karşılığı kullanılan cebel-cibâl kelimesinin yanında yine aynı anlama gelen, fakat sadece Sînâ dağı için kullanılan “tûr” kelimesi de mevcuttur. Allah Tûrisînâ’ya yemin etmektedir (et-Tûr 52/1; et-Tîn 95/2). Hz. Mûsâ’nın Allah’ı görmek istemesi üzerine Allah bu dağa tecelli etmiş ve dağ parçalanmıştır (el-A‘râf 7/143). Allah Hz. Mûsâ’ya Tûr’un sağ tarafından seslenmiş (Meryem 19/52; Tâhâ 20/80; el-Kasas 28/29, 46), İsrâiloğulları’ndan söz alınması sebebiyle üzerlerine Tûr kaldırılmış (el-Bakara 2/63, 93; en-Nisâ 4/154; el-A‘râf 7/171), Tûrisînâ’da yetişen ağaç methedilmiştir (el-Mü’minûn 23/20).

Diğer taraftan Hz. Peygamber’in, kendisine vahiy gelmeden önce ibadet ve te-fekkürle vakit geçirdiği ve ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu Hira dağı da müs-lümanlara göre kutsaldır. Rivayete göre Hz. Peygamber, yanında ashabından bir grup olduğu halde bu dağın üstüne çıkmış, o sırada dağ sallanınca, “Ey Hira sakinleş! Zira üzerinde nebî veya sıddîk veya şehid bulunmaktadır” (Müsned, V, 346) demiştir. Buna benzer bir rivayet de Uhud dağı için nakledilir (Müsned, III, 112; IV, 274, 275; VI, 17; Müslim, “Zühd”, 73; Ebû Dâvûd, “Büyûʿ”, 29). Hz. Peygamber Uhud dağını işaret ederek şöyle demiştir: “Bu dağ bizi sever, biz de onu severiz” (Buhârî, “İʿtiṣâm”, 16, “Cihâd”, 71, 74, “Eṭʿime”, 28, “Zekât”, 54, “Enbiyâʾ”, 10). Hac farîzasının temel rükünlerinden biri olan vakfenin ifa edildiği Arafat dağı da kutsaldır. Arafat ve Müz-delife, Hz. Âdem ile Havvâ’nın cennetten yeryüzüne indirildiklerinde ilk karşılaştıkları yer olarak da kabul edilir (Yâkūt, IV, 104-105).

İslâm’da bazı dağların çeşitli sebeplerle ayrı bir tâzime konu oluşu, sadece oralarda cereyan eden dinî olaylarla ilgili olup hiçbir zaman dağlara tanrısal bir hüviyet atfedilmemiş ve buralar tapınma konusu yapılmamıştır” (Harman, 1993: 401)

Ayrıca Ahmet Yaşar Ocak, Eski Türklerde Dağ Kültü başlığı altında Ortadoğu ve özellikle Asya kavimlerinde ve çeşitli Türk boylarında mevcut olan dağ kültüyle ilgili klasik kaynaklardaki bilgileri zikrettikten sonra dağ kültünün Anadolu’ya yan-sıması konusuna değinir. Tezin ilgili yerlerinde bu hususlara değinileceğinden dolayı burada şimdilik bu özet bilgiyi vermekle yetinitilecektir.

b. Türk Ansiklopedisi’nde Dağ

Çevresine göre çok yüksek bir kabartı durumunda bulunan, inişli çıkışlı bir çeşit yeryüzü biçimi. Dağ adı altında birçok dik yamaçları, kabartıları, bunlar

(22)

arasın-da derin vadileri bulunan ve çevredeki alçak yerlere doğru bir etekle sona eren yer kabarıkları toplanır. Dağ, tek tek kabartılar halinde bulunabileceği gibi (Hasan Dağı, Karadağ), çoklukla yan yana ve birbirini ardından sıralanmış dağlar olarak da bulunur (Kuzey Anadolu Dağları, Toros Dağları). Dağlar yatay dağılışlarına, düşey durumları-na, yükseklik değerlerine göre bunlar: 1. Sıra Dağlar, 2. Tek Dağlar, 3. AlçAkdağlar,

4. Yüksek Dağlar olarak sınıflandırılmışlardır.

Daha sonra oluşları ve biçim alışlarına göre dağlar değerlendirilmiş, buna etki eden iç güçler ve olaylarla (orojonez, epirojonez, volkanizma) dış güçler ve olaylar (su, rüzgâr, buz aşındırması ve sürüklemesiyle taşların ufalanması, yer değiştirmesi) göz önüne alınarak yapı ve biçimine göre dağlar: 1. Kırık Dağları, 2. Kıvrım

Dağla-rı, 3. Volkan Dağları olarak sınıflandırılır (Türk Ansiklopedisi, C 12, 1964: 177-178). c. Yeni Türk Ansiklopedisi’nde Dağ

Çevresindeki araziye göre daha yüksek olan az veya çok eğimli ve geniş alanları kaplayan kabartılar, yeryüzü şekilleri olarak tanımlanan dağlar, yeryüzünde meydana gelen çeşitli jeolojik olaylar sonucunda teşekkül etmiştir. Dağların meydana gelmesine sebep olan başlıca jeolojik olaylar ve teşekkül sebeplerine göre dağ tipleri şunlardır:

1. Volkanik Dağlar: Yerkabuğunun altından fışkıran lavların birbiri üstünde

birikmesi sonucu teşekkül etmiştir. Ağrı, Erciyes ve Nemrut Dağı bu tür dağlardır.

2. Aşınma Yoluyla Teşekkül Etmiş Dağlar: Düzlüklerin ve yaylaların

akar-sular, rüzgâr ve başka tabiî sebeplerle aşındırılması sonucu sert kısımların çevrelerine göre yüksekte kalmasıyla teşekkül etmiş yüksekliklerdir: İstanbul’daki Büyük ve Kü-çük Çamlıca tepeleri gibi.

3. Kıvrılma ve Kırılma Sonucu Teşekkül Etmiş Dağlar: İki yandan gelen

şiddetli bir basınç sonunda yer kabuğunun kıvrılması veya kırılması sonucu teşekkül etmişlerdir. Dünyadaki birçok sıradağlar bu şekilde meydana gelmiştir: Alp Dağları, Himalaya ve Toros Dağları kıvrılma, Kuzey Amerika’nın batısındaki Kayalık Dağlar kırılma sonucu teşekkül etmiştir.

Daha sonra dağların kıyıların şekillenmesinde oynadıkları rol ve iklime olan etkileri ele alınmıştır. Ayrıca dünyanın en yüksek bazı zirveleri bulunduğu sıradağa,

(23)

ülke ve kıtalara göre sahip oldukları yükseklikleri sayısal değerleriyle birlikte tablo halinde verilmiştir (Yeni Türk Ansiklopedisi, C 2, 1985: 600-601).

ç. Yeni Hayat Ansiklopedisi’nde Dağ

Dağ, çevresindeki yüzey şekillerine oranla, daha yüksekçe olan yer şekilleridir. Dağlar genellikle uzun kıvrımlar halinde uzanırlar. Dağlar, yeryüzünün çeşitli hareket-leri sonucunda oluşmuştur. Bu hareketler şunlardır:

1.Kıvrılma: İki yandan gelen şiddetli bir basınç sonunda olur. Dünyanın

bir-çok büyük dağ zincirleri, örneğin Alpler, böyle meydana gelmiştir.

2.Kırılma: Yanlardan gelen şiddetli basınç, bazen kayaların kıvrılmasına

de-ğil, kırılmasına yol açar. Bu tür dağların bir yanı sarp, öbür yanı tatlı eğimlidir. Kuzey Amerika’nın batısındaki dağlardan çoğunun oluşumu böyledir.

3.Aşınma: Bir yaylayı sürekli olarak aşındıran nehirler, buradaki kayalık

ke-simlerin dağ olarak belirmesine yol açar.

4.Yanardağlar: Yanardağ patlamaları sonucunda, birtakım lavlarla meydana

gelir (Yeni Hayat Ansiklopedisi, C 2, 1979: 949-951).

Daha sonra dağların oluşumu üzerinde çeşitli kuramlar, dağların yüksekliğinin nasıl ölçüldüğü, dağların insanların yaşayışına, coğrafyanın iklimine, ulaşıma vs. etki-si konuları ele alınmıştır. Dağların meydana geliş görseline ve yurdumuzun başlıca en yüksek dağlarının sayısal verilerle yer aldığı tabloya yer verilmiştir.

d. Türk Edebiyatı Ansiklopedisi’nde Dağ

Çevresine oranla yüksek ve kabartı durumunda olan bir yeryüzü biçimi, kaya kütlesi. “Şamanist Türklerde dağ kültü Gök Tanrı kültüyle ilgili bir kült olmuştur.” (Abdulkadir İnan). Hunlar’ın Han-yoan Dağı’nda Gök-Tanrı’ya kurban kestiklerini, başka Orta Asya kavimlerinin de kurbanlarını yüksek dağ tepelerinde sunduklarını biliyoruz. Orta Asya dağlarının çoğunun “kutsal, büyük ata, büyük hakan” anlamların gelen Türkçe ya da Moğolca adlar taşımaları da dağın o dönem insanlarının dinsel ya-şamında özel bir yeri olduğunu kanıtlamaktadır. Nitekim Orhun Yazıtları’nda geçen

(24)

Ötüken Dağı, Göktürk İmparatorluğu’na bağlı Türk boylarıyla, yabancı boylar için de

kutsal sayılıyordu. Bu kutsallık, Uygar metinlerine yansıdığı gibi, Kutadgu Bilig’de ve Dîvânu Lugâti’t-Türk’de de anılmıştır. Ayrıca destanlarda dağ motifinin önemli bir yer tuttuğu görülür. Ergenekon destanı’nda dağdaki demir eritilip yol açılır ve yeryüzüne dağınılır. Cüveyni’nin aktardığı Uygur destanı’nda ise Uygurlar, kutsal dağlarını Çinliler parçalayıp götürünce yıkıma uğrarlar.

Yalnızca Şamanizmde değil bütün dinlerde, tarih boyunca insanların dinsel inanışlarında dağa rastlanır. Eski Yunan’da Tanrılar Olimpos’ta otururlar; Musa, Tan-rıyla Tur Dağı’nda karşılaşır, Muhammed’e peygamber olduğu Hira Dağı’nda bil-dirilir. Denilebilir ki Gök Tanrı imgesinin dağa ilgisi, yüksek dağ tepelerinin göğe yakın olması, uzaktan bulutlarla sarılı doruklarının gökle birleşmiş gibi görünmesi bu kutsallığı beslemiştir.

Türklerde, göçebelikten yerleşikliğe geçiş sonucu dağ kültürü eski önemini yitirmekle birlikte Anadolu’da gerek Alevî Türkmenlerin, gerekse yörüklerin Şama-nizm’deki dağ kültüne bağlanabilecek kurban törenlerini günümüze dek sürdükleri bilinmektedir. Ayrıca Anadolu’daki halk ayaklanmalarında, bu ayaklanmalara önder-lik eden kişilerin(Baba İshak gibi) bir süre dağda inzivaya çekildikten sonra dinsel bir önder olarak ortaya çıkıp yığınları kendilerinin mehdi olduklarına inandırmaları ve devlete kafa tutmaları ilginçtir. Söz konusu ayaklanmaların temelinde sosyo ekonomik nedenler yatıyor olsa da önderi izleyenlerin onun kutsal bir kişi olduğuna inanmaların-da inanmaların-dağ kültünün izlerini aramak yanlış olmaz (Özkırımlı, 1982: 338-339).

Daha sonra Osmanlı Dönemi Türk Edebiyatı’nda divan şairleriyle saz şairleri-nin dağ yaklaşımındaki farklılık, Tanzimat Sonrası Türk Edebiyatı’nda dağ konusu dö-nemlere göre ele alınmıştır. Ayrıca Pir Sultan Abdal’ın “Yıldız Dağı”, Dadaloğlu’nun

“Dağlar Bizimdir”, Ahmed Arif’in “Otuzüç Kurşun’dan I” şiirlerine yer verilmiştir.

e. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nde Dağ

Yeryüzü şekillerinden. Çevresine nispetle daha yüksekte kalan kayalık bölge-ler.

Burada “dağ” motifi “efsane”, “âşık edebiyatı” ve “divan edebiyatı” alt baş-lıklarında incelenmeye çalışılmıştır.

(25)

*Efs. Türk mitolojisinde tabiat hemen her unsuruyla özel bir anlam ve önem kazanmıştır. Dağ da bir tabiat motifi olarak Türk mitolojisinde Tanrıların ve hakanların çeşitli ilişkilerini konu edinen eserlerde efsanevî bir nitelik almıştır.

Dağlar, çeşitli Türk boylarında meydana gelen efsanelerde ya efsanenin bir özelliğine dayanarak ya da dağın yapısıyla ilgili olarak birtakım özel adlarla anılır:

Akdağ, Bakır Dağ, Altındağ, Demir Dağ, Kutsal Dağ, Gök Dağı…

Avrupa mitolojisinde “dünya kuşağı”na cingulus mundi adı verilirdi. Ruslara ve Fin-Uğur kavimlerine göre yeryüzünün kuşağı Ural dağları idi. Türk destanlarında da Demir ve Bakır Dağlar, yeryüzünün temel direkleri olarak gösterilir. Göktürk efsa-nelerinde yer alan Ergenekon ve Ötüken Dağları da bu niteliğe sahip dağlar arasında yer alır.

Altay Şamanizminde Tanrılar panteonunda Altındağ’ın özel bir yeri vardır. Bu dağ göğün en üst katında bulunur ve burası 9 Tanrı ile göklerde yaşayan 30 yiğidin konutudur. Altay Yaratılış Destanı’nda Altındağ gökle yer arasında gösterilir:

Dünya yaratılınca Tanrı rahatı seçti, Oturmak için yine Altındağı’na geçti, Ayla güneşe değer, gökteydi delikleri Bulunurdu Altındağ, gökle yer arasında.

Güney Sibirya masallarında baştan başa bakırdan yapılmış bir Bakır Dağ’dan söz edilir. Radloff’un derlediği masallardan birinde “Yerin altında 9 deniz vardır.

Bun-lar ayrı ayrı birer denizdirler, ama bir noktada birleşirler. Bu 9 denizin birleştiği yerde yeryüzüne kadar yükselen bir Bakır Dağ vardır.” şeklinde mitolojik bir bilgi yer

al-maktadır.

Ergenekon Destanı için en önemli kaynak Reşidüddin’in Câmiü’t-tevârih’idir.

Bu destanda Türklerin yaşadıkları ve çoğaldıkları bu bölgeden dağları eriterek çıktık-ları anlatılır. Türklerin Ergenekon Dağı’ndaki demir madenini eritip diğer bölgelere dağılmaları, bu dağa Türk mitolojisinde efsanevî ve kutsal bir anlam vermiştir.

(26)

Akdağ da Uygurlar için efsanevî ve kutsal bir dağdır. Uygur Kağanı Böğü,

gökten indiğine inanılan kutsal kız ile bu dağda buluşmuş ve sevişmiştir. Akdağ’ın Göç efsanesi’nde geçen hikâyesi ise şöyledir: Uygurlar “Kutlu Dağ”ın yamaçlarında yaşarlarmış. Bu dağ onlara uğur ve bereket verir, mutluluklarını artırırmış. Günlerden bir gün Çinlilerle savaştan bıkan hakan onlarla dostluk kurmak istemiş. Çin prensesi ile evlenmeye karar vermiş. Ancak Çinliler prensese karşılık bu dağı istemişler ve onu parça parça ederek alıp götürmüşler. Bunun üzerine memleketteki ırmaklar çekilmiş, bitkiler kurumuş. Bütün canlılar “Göç!.. Göç!..” diye inlemeye başlamışlar.

Yine Uygurların Oğuznâme’sine göre Karlukların ortaya çıkışı anlatılırken Buz

Dağ’ın adı geçer. Efsaneye göre Oğuz’un atı bu dağa kaçar, Tanrı ve şeytandan

kork-mayan bir yiğidi, bu baştan başa karla kaplı dağa gider, 9 gün sonra Oğuz’a atını geti-rir. Oğuz da kendisine Karluk adını vegeti-rir.

Kırgızların Manas Destanı’nda ise dağlar, yiğitlerin görünüş ve güçlerini sim-geleyen, bu kişilere olağanüstülükler kazandıran bir motif olarak kullanılmıştır. Ma-nas’ın yiğitlerinden Alman-bet “Ala dağlar benzeri Alman-Bet” diye nitelendirilir.

Dağlar ile beyler (yiğitler) arasındaki benzerliği hem mitolojik hem de gerçek-çi anlamıyla bir savı (atasözünü), Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’ünde görmekteyiz:

“Yer basrukı tag, budhun basrukı beg”

(Yerin baskısı, tutanı dağ, milletin baskısı, tutanı, bey)

Dede Korkut Hikâyeleri’nde ise dağların Şamanlık devirlerinden gelen belirsiz

etkilerle anıldıkları görülür. Çeşitli münasebetlerle Karadağ, Aladağ, Karacuk Dağı,

Kazılık Dağı söz konusu edilmektedir.

Masallarımızda geçen Kafdağı ise efsanelere konu olmuş meşhur bir dağdır. Göçebelikten toprağa yerleşik döneme geçtikten sonra Türk edebiyat verimlerinde dağ daha ziyade yücelik, serinlik, büyüklük, ağırbaşlılık, ıssızlık, hürriyet havası teneffüs edilen bir yer ifadeleri ile kullanılmaya başlanmıştır.

(27)

*Âşık ed. Âşık edebiyatında bizzat belli bir dağ üzerine söylenmiş şiirler (Pir Sultan Abdal – Yıldızdağı / Âşık Efkârî – Toros dağları / Avanoslu Şuayb Şahin – Er-ciyes Destanı vb.) olduğu gibi bir tabiat motifi olarak sayısız şiire konu edilmiş dağlar da vardır.

Dağlar üzerine yazılmış çok sayıda destan bulunmaktadır. Bunlardan Âşık Mahmud’un Dağlar Destanı’ndan birkaç dörtlüğü örnek olarak alıyoruz:

İçine gün düşmez ormanı vardır Âşıklar derdine dermanı vardır Belki katlimize fermanı vardır Varayım dağlara dermanım nedir. Açılan güllerim hâra karıştı Ah çektim feryadım zâra karıştı Mahmud yana yana nâra karıştı Varayım dağlara dermanım nedir

Bu dağlar kimi şairde yiğit durağı, kimi şairde de arslan yatağıdır. (Dadaloğlu, Köroğlu gibi). Ancak umumî olarak bütün âşıklarda görülen özelliklerinin başında onların yüceliği, başlarından duman eksilmeyişi, tipisi-boranı ile tehlikeli, mor sün-bülleri, çiğdem çiçekleri ile sevimli oluşu, çıkıp yücesinden seyran edilişi ile insanın içine ferahlık verişi ve her şeyden çok da sevgilinin yaylası oluşları dolayısı ile övülen yönleri gelir. Dağlara ilenmek, beddua etmek ancak âşığın sevgilisinin başına dağlar-da bir felaket gelmesi ile olur. Yahut dağlar-dağlar âşıkla sevgilisi arasındağlar-da aşılmaz bir engel gibi görünür. O zaman âşık dağ ile konuşur, ondan kendisine yol vermesi için ricada bulunur, ancAkdağlar çoğunluklar taş bağırlı’dır.

Gurbet elde yaman oldu halimiz Sılaya varmaya nice çağlar var Ah ederim elim erişmez yâre Aramızda yıkılası dağlar var

(28)

Bazen dağlar bir sığınma, bir kurtuluş bölgesi olarak görülür:

Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir

Dadaloğlu

Bazen dağlar sevgili ile beraber gezilecek, sefa sürülecek yerlerdir:

Tutam yâr elinden tutam Çıkam dağlara dağlara

Ercişli Emrah

*Di. ed. Divan edebiyatında tag, kûh, kûhsâr, cibâl, cebel gibi kelimelerle ifade edilen dağ motifi inlemesi, yankı vermesi, yüksekliği, ululuğu, üzerinden suların, sel-lerin eteklere doğru akması, taşbağırlı oluşu ile ele alınmaktadır.

Makâle-i gâm-ı hicrânum okısam kûha Ne denlü seg-i dil olursa inler idi cibâl

Ahmed Paşa

AncAkdağ unsuru, divan edebiyatında, âşık edebiyatında işlendiği kadar söz konusu edilmemiştir. Buna sebep olarak âşık edebiyatının köylük alanlarda, divan ede-biyatının ise şehirlerde gelişmiş olması gösterilebilir (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklo-pedisi, C 2, 1977: 178 – 180).

Daha sonra Batı Tesirinde Türk Edebiyatı Dönemi’nden başlanarak “dağ”ı konu edinmiş Abdülhak Hamid (Tarhan), Faruk Nafiz, Ahmet Muhip Dranas, Necip Fazıl ve Behçet Necatigil’den örneklere değinilmiştir.

Sonuç olarak incelediğimiz ansiklopedilerin bazısında dağ maddesi yalnızca coğrafî bir terim olarak ele alınmışken bazısında ise Türk mitolojisi, Türk edebiyatı ve Türk halk kültürüyle olan ilişkisine değinilerek ele alınmıştır.

(29)

B. TARİHÎ-EDEBÎ KAYNAKLARDA DAĞ

1. Orhun Abideleri’nde Dağ

Orhun Abideleri, Göktürk Hanedanlığı’nın ikinci döneminden kalmış olan ya-zılı anıtlardır. Orhun havzasında bulunan bengü taşlardan birisi Kül Tigin adına 732 yılında diktirilmiştir. Aynı vadideki diğer bengü taş, Bilge Kağan adına 735 yılında oğlu tarafından diktirilmiştir. Üçüncü bengü taş, Ulan Batur yakınlarında, Bayın Çok-to mevkiindedir. Bu taş, Vezir Bilge Tonyukuk tarafından kendi adına 716-726 yılları arasında bizzat diktirilmiştir (Ercilasun, 2016: 339).

Orhun Abideleri’nin vasıflarını Muharrem Ergin’in şu veciz ifadelerinde

bul-mak mümkündür:

Türk adının Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası. Türk askerî dehasının, Türk askerlik sanatının esasları. Türk gururunun ilahi yüksekliği. Türk feragat ve fazi-letinin büyük örneği. Türk milliyetçiliğin temel kitabı. Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcını mila-dın ilk asırlarına çıkartan delil. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları (Ergin, 2003a: XIV).

Orhun Abideleri’nde dağ, orman olarak karşımıza çıkmakla birlikte

umumiyet-le “Ötüken ormanı” şeklinde geçmektedir. Bunun dışında “Çogay / Çugay ormanı”,

“Kadırkan ormanı”, “Kögmen / Gökmen ormanı”, “Songa ormanı”, “Altın / Altun ormanı” ifadelerinin yanında dağ ile kurulmuş “kemiğin dağ gibi yattı” benzetmesi

de karşımıza çıkmaktadır.

Hüseyin Namık Orkun ve Muharrem Ergin “Ötüken”i sözlüklerde yer adı ola-rak değerlendirerek şöyle anlamlandırırlar:

Ötüken: Ötüken ormanı, dağı, yeri (Ergin, 2003a: 109). Ötüken: Göktürklerin hükûmet merkezi (Orkun, 2011: 164).

(30)

Bu anlamlandırmalardan da anlaşılacağı üzere metinlerde her ne kadar

“Ötü-ken, Çogay, Kadırkan, Kögmen, Songa ve Altın ormanı” denilse de buradaki ormanın

dağ karşılığı kullanıldığı aşikârdır. Orhun Abideleri’nde geçen “orman / dağ” adları ile ilgili bilgileri Ergin ve Orkun’daki şekillerine aşağıda yer verilecektir. Ayrıca ifade-lerin sonuna köşeli parantez içerisinde güney yüzü için [G], doğu yüzü için [D] yazı-larak kitabenin hangi yüzünden alındığına ve satır numaralarına atıfta bulunulacaktır. İfadelerin sonundaki ilk sayfa numarası Ergin’in, ikincisi ise Orkun’un eserindeki say-fa numarasını gösterecektir. Metnin son kısmına ise her iki yazarın eseri dipnot olarak verilecektir.

Kül Tigin Abidesi’nin güney ve doğu yüzünde Ötüken Dağı / ormanı şöyle

geçmektedir:

“Türk kağanı Ötüken ormanında [Dağı’nda] otursa ilde sıkıntı yoktur.” [G3] (s. 3; 23)

“Ötüken ormanından [Dağı’ndan] daha iyisi yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı [Dağı] imiş.” [G4] (s. 5; 24)

“Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur.” [G8] (s. 5; 24)

“Mukaddes Ötüken ormanının [Dağı’nın] milleti, gittin.” [D23] (Ergin, 2003a: 17; Orkun, 2011: 40)

Kül Tigin Abidesi’nde geçen diğer dağlarla ilgili ifadeler de Ergin ve

Orkun’da-ki şeOrkun’da-killeriyle alınacaktır. İfadeler Ergin’den alınacak olup, Orkun’da farklı adlandır-ma varsa bu farklılık köşeli parantez [ ] içerisinde gösterilecektir.

“Güneyde Çogay [Çugay] ormanına [Dağı’na]…” [G6] (s. 5; 25)

“Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş.” [D2] (s. 9; 29)

“Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş, toplanıp yetmiş er olmuş.” [D12] (s. 13; 35)

(31)

“Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti öyle kondurduk, öyle düzene sok-tuk.” [D21] (s. 17; 39)

“Kanın su gibi koştu, kemiğin dağ gibi yattı.” [D24] (s. 17; 41)

“Mızrak batımı karı söküp, Kögmen [Gökmen] ormanını [Dağı’nı] aşarak yü-rüyüp Kırgız kavmini uykuda bastık.” [D35] (s. 21; 46)

“Kağanı ile Songa ormanında savaştık.” [D35] (s. 21; 46)

“Kırgız kağanını öldürdük, ilini aldık. O yılda Türgişe doğru Altın [Altun] or-manını [Dağı’nı] aşarak, İrtiş nehrini geçerek yürüdük.” [D36] (Ergin, 2003a: 23; Or-kun, 2011: 46)

Yukarıda verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi Orhun Abideleri’nde bazı yer adları her ne kadar orman ile birlikte kullanılmış olsa da esasında bize dağı ima etmek-tedir. Anlaşılan odur ki o yıllarda “orman” karşılığı olarak kullanılan “yış” kelimesi “dağ” yerine de kullanılmaktadır.

2. Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Dağ

Araplara Türkçeyi öğretmek için Kaşgarlı Mahmud tarafından 1074 veya 1077 yılında tamamlanan Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türk dilinin bilinen ilk sözlüğüdür. Türk-çeden Arapçaya ansiklopedik bir sözlük mahiyetindedir. Eserin tam adı Kitâbu Dîvâni

Lugâti’t-Türk’tür; “Türk lehçelerini toplayan kitap” demektir.

Dîvânu Lugâti’t-Türk, 8000 civarında Türkçe kelimenin Arapça karşılıklarını

veren bir sözlük, 11. yüzyıl Türkçesinin küçük bir grameri, 11. yüzyıldaki Türk boyla-rının ağızları hakkında bilgi veren diyalektolojik bir çalışma, 11. yüzyıldaki Türk boy ve alt boyları hakkında bilgi veren etnolojik bir eser, 11. yüzyıl Türk coğrafyasına ait kısa bilgiler veren bir coğrafya eseri, yer adlarının yanında kişi adlarına da yer veren onomostik bir çalışmadır. Türklere ait bazı efsaneleri, çeşitli âdet ve inanışları içine alan; tarım, hayvancılık, avcılık, çeşitli zanaat ve mesleklerle; giyim-kuşam, süslen-me, eşya ve aletler, silahlar ve at takımları, çeşitli yiyecek içecek ve yemeklerle ilgili bilgiler veren; eğlence, oyun ve çalgı aletleri hakkında bilgilenmemizi sağlayan bir

(32)

halk bilimi eseridir. Dîvânu Lugâti’t-Türk, bir halk hekimliği kitabı, atalar sözü külli-yatı ve 11. yüzyıla ait bir şiir antolojisidir (Ercilasun-Akkoyunlu, 2014: XVII-XVIII). Kaşgarlı Mahmud’un bir milliyetçi şuuruyla çalışıp bir âlim sıfatıyla yazdığı büyük eserin adı Dîvânu Lugâti’t-Türk’tür (Banarlı, 2001: 253).

Türk kültür tarihinin en önemli ve eski yazılı kaynağı olan Dîvânu

Lu-gâti’t-Türk’te Türklerin hayatında çok önemli bir yeri olan dağ kelimesine ait bilgilere

rastlıyoruz. Şimdi Dîvânu Lugâti’t-Türk’de tespit ettiğimiz dağ ve dağ ile ilgili keli-meleri veriyoruz:

Ta.g özi: Dağ vadisi için denilir (s. 21). Edi.z tag: Yüksek dağ (s. 26).

Iduk tag: Geçit vermeyen, uzayıp giden dağ (s. 31). erdi oza erenle.r

erdem begi bilig tag aydı üküş öğütle.r

könlüm bolur anar sa.g (s. 43).

(Eski zamanlarda ilim ve hikmetleri dağ yüceliğinde olan erdem sahibi adam-lar vardı. Öğüt verici çok şeyler söylediler. Onadam-ları yad edince gönül arınır)

Otlug tag: Otlu dağ (s. 48).

Ogrug: Vadinin dönemeci, kesildiği yer (s. 48). Tag ogrugı: Dağın kesintiye uğradığı yer (s. 48). Adıglıg tag: Ayısı çok olan dağ (s. 76).

Bu tag ol tawra.k akın akıtga.n: “Bu, yağmur suyunu hızla akıtan dağdır.”

anlamına gelir (s. 80).

Ol tag aşdı: O, dağ vb. şeyleri aştı (s. 89). Tag artuçlandı: Dağda ardıç çoğaldı (s. 136).

(33)

Kuz tag: Dağın gölgeli tarafı. Güneşi sadece öğleden sonra gören kısımdır.

Güneşin sol tarafına düşer. Çoğunlukla soğuk ve karlı olur. Atasözü: Kuzda kar eksü.

me.z koyda yag eksü.me.z: Dağın gölgeli tarafından kar eksilmez; koyundan da yağ

eksilmez (s. 142).

Burun: Dağın ucu. Tag burnu denir (s. 172).

Tarmut: Dağın yarıkları, çıkıntı ve girintileri. Bundan tag tarmut keçtim

de-nir; “dağın yarıklarını, çıkıntı ve girintilerini geçtim” demektir (s. 196).

Büktir: Dağlardaki girinti çıkıntılar. Şiir: aga büktir üze yordım

barık yakıpkıya kördim anı bilip takı bardım tükel yagı tozı togdı

Diyor ki: Dağın çıkıntısına tırmandım. Uzaktan bir karaltı gördüm. (ne olduğu-nu) anladıktan sonra yerimde durdum. Düşmanın tozu parladı (s. 198-199).

Beldir: Dağın burnu. Tag beldiri denir (s. 199).

Basruk: Her şeyin ağırlığı. Atasözü Yi.r basrukı tag bodu.n basrukı beg.

Anlamı: Yerin direkleri ve ağırlığı dağ iledir; insanların ağırlığı ise beyler iledir. Yani yerin sabit durması dağlarladır; insanların sabitliği ise beylerledir. Çünkü insanlar ona(beye) tutunurlar (s. 204).

Basarlıg tag: Sarımsaklı dağ demektir (s. 217). Sugurlug tag: Dağ sıçanı olan dağ (s. 217). Bakırlıg tag: Bakırlı dağ (s. 217).

Sukaklıg tag: Geyikli dağ (s. 218). Korumlug tağ: Taşlı, kayalı dağ (s. 219).

Tenri tag birle yi.rig basurdı: Allah dağlarla yeri bastırıp sabitleştirdi. Ağır

(34)

Tag tagka kawuşma.s kişi kişi.ke kawuşu.r: (Atasözü) Dağ dağa kavuşmaz;

insan insana kavuşur (s. 261).

Tag köründi: Dağ vb. göründü ve ortaya çıktı (s. 278).

Tag keleplendi: Dağ “kelep” (çalı) adı verilen bitkilerle örtüldü (s. 311). Tag kadraklandı: Dağın girinti çıkıntıları çoğaldı (s. 314).

Tag tüşgünlendi: Dağda gevenler çoğaldı (s. 315).

Talga.g: İnsanı basıp öldürecek şiddetteki tipi. Bundan tag üze talga.g boldı

denir; “dağ üzerinde kar ve tipi koptu” demektir (s. 320).

Yasul tag: Yayvan dağ. Her yayvan araziye de yasul denir (s. 355).

Yüksek tag: Yüksek dağ. Yükselmiş, uzun ve yüksek her şeye yüksek denir

(s. 368).

Ku.z tag: Dağın gölgeli tarafı (s. 398).

Tag: Dağ. Atasözü: Tag tagka kawuşma.s kişi kişi.ke kawuşu.r. Anlamı: İki

dağ yerlerinde sabit oldukları için birbirlerine kavuşmazlar. İnsanlar ise uzun zaman geçse bile birbirlerine kavuşurlar (s. 410).

Tag tı.tlandı: Dağ, çam ağcıyla birlikte oldu (s. 432).

Ya: Yay. Atasözü: Kurmış kiriş tügülme.s ukrukun tag eğilme.s. Anlamı:

Kurulan yaya düğüm atılmadığı gibi kementle de dağ eğilmez. Bu, birisine, zayıf va-sıtlarla büyük bir işe girişmemesini tavsiye için söylenir (s. 440).

Töpü: Dağın tepesi. Bundan tag töpü.si denir (s. 441).

Mun tag: Akıl dişi. Bundan mun tag öndi denir; “akıl dişi çıktı” demektir (s.

493).

Mun: Sıkıntı (mihnet). Atasözü: Erke mun tegi.r tag seniri.ne yel tegi.r.

Anlamı: İnsana sıkıntı düşebilir; rüzgârın dağın burnunu vurduğu gibi. Sonra ondan (sıkıntı) kaybolur; rüzgârın dağ burnundan kaybolduğu gibi. Dağ burnu yerinde dur-maktadır (s. 493).

Tag yanku.la.dı: Dağ yanklılandı. Bu senin bağırdığın gibi onun sana cevap

(35)

Ol anı tagda yaylattı: O, onu dağda vb. yerlerde oturttu ve yaylattı (s. 345). Er tagda yayla.dı: Adam dağda yazı geçirdi (s. 477).

(ıl-): “adam dağ vb. yerlerden indi” anlamında er tagdan kodı ıldı denir (s.

87).

Ol tagdın kodı indi: O, dağ vb. yerlerden indi (s. 88).

Ol menin birle tagdın kodı ılışdı: O, dağdan inmekte benimle yarıştı (s. 95). Ol anı tagdın ıldurdı: O, onu dağ vb. yerden indirdi (s. 107).

Er tagdın ılısa.dı: Adam, dağ vb. yerlerden inmek istedi (s. 124). Tagdın inildi: Dağdan inildi (s. 270).

Tagdın suwla.r kamug kuyuluşdı: Dağdan sular döküldü. Diğer sıvılar için

de aynıdır (s. 431).

Ukruk: Kement. Şu atasözünde geçer: Tagıg ukrıkın eğme.s, tenizni kaygı-kın bögme.s. Anlamı şudur: Yüksek dağ kementle tutulmaz; denizin de kayıkla önü

kesilmez. Yani, önemli bir iş, basit bir sebepten dolayı reddedilmez (s. 49).

Tamga: Denizlere, göllere, vadilere vb. yerlere akan su kolu. Denizin koy,

liman kısmına tamga denir. Şiir:

tamga suwı çıkıp tagıg öte.r artuçları tegre önüp tizgin yete.r

Diyor ki: Bu su kolu dağa nüfuz eder. Ardıçlar da sanki at dizgini gibi sıra sıra etrafında bitmişler (s. 184).

Er ogla.k kozıka çattı: Adam oğlağı, kuzuya vb. kattı. Oğuz lehçesidir. Şiir: Ordulanıp yüksek tagıg ogla.k çata.r

Uygur tatın yuwga alıp yomgın sata.r

Dağın tepesinde pusuya yatan bir adamı niteleyerek diyor ki: O, dağın tepesin-de yerleşti. Hâlâ kuzuyu oğlak vb. şeylere katmaktadır; yani çobandır. Buna rağmen Uygurlara saldırarak onlardan sürü alır ve onları satar (s. 324).

(36)

Ton yırtıldı: Elbise yırtıldı. Şiir:

atsa okın kezgerip kim tur anı yıgdaçı tagıg atıp ugrasa özi kuyı yırtılu.r

Zamanı niteleyerek diyor ki: O, okunu gezleyip atarsa ve onunla bir dağı hedef alırsa o vadinin ortasıyla dibi parçalanır (s. 390).

Bu keyik ol ıtıg tagka agıtga.n: “Bu, köpeği devamlı dağa çıkaran avdır.”

anlamına gelir (s. 80).

Ol tagka agdı: O, dağ vb. şeylere çıktı (s. 89).

Ol menin birle tagka agışdı: O, dağ vb. yerlere çıkmakta benimle yarıştı (s.

94).

Ol anı tagka agıttı: O, onu dağ vb. yerlere çıkarttı (s. 102). Ol tagka atlandı: Oğuzca’da “dağa çıktı” demektir (s. 116). Ol tagka agısa.dı: O, dağ vb. şeylere çıkmak istedi (s. 124). Tagka agkıl: Dağa çık (ss. 245 - 247).

Ola.r tagka agduk: Onlar dağa çıktı (s. 249).

Ol tagka agka.lır: O dağa çıkmak üzeredir ve neredeyse çıkacaktır (s. 251). Bu tagka agku ugur erme.s: Şimdi, dağa çıkma zamanı değildir (s. 251). Bu tagka aga.sı ugur tegül: Oğuz lehçesinde şimdi, dağa çıkma zamanı

de-ğildir (s. 251).

Tag tagka kawuşma.s kişi kişi.ke kawuşu.r: (Atasözü) Dağ dağa kavuşmaz;

insan insana kavuşur (s. 261).

Koy tagka başlandı: Koyun dağa doğru sürüldü (s. 302). Ol anı tagka yoklattı: O, onu dağa vb. yerlere çıkarttı (s. 344).

(37)

Tag: Dağ. Atasözü: Tag tagka kawuşma.s kişi kişi.ke kawuşu.r. Anlamı: İki

dağ yerlerinde sabit oldukları için birbirlerine kavuşmazlar. İnsanlar ise uzun zaman geçse bile birbirlerine kavuşurlar (s. 410).

Tagka yokla: Yola çık (s. 439).

Ögreyük: Âdet. Afrâsiyab Han’ın mersiyesinde zamanı vasfederek diyor ki: ögreyüki mundag ok

munda adın tıldag ok atsa ajun ugrap ok taglar başı kertilü.r

Diyor ki: Zamanın âdeti böyledir. Bu öldürücü sebeplerden gayrısı bahanedir. Devran dağların başına doğru bir ok atsa (dağların başı) aşınır (s. 81-82).

Menin kö.züme nen ilerdi: Uzakta veya karanlıkta gözüme bir şey görünür

gibi oldu. Şöyle derler:

kakla.r kamug kölerdi tagla.r başı ilerdi ajun tını yılırdı tü tü çeçek çergeşür

Diyor ki: İçinde su birikmiş çukurlar doldu ve su çoğaldı. Dağların başı belirdi. Dünyanın içi ısındı. Ağaçlar çiçeklendi. Her cinsten çiçekler sıra sıra dizilip toplandı (s. 92).

Suwla.r akışdı: Her yönden sular akmaya başladı. Şöyle derler: kar buz kamug erüşdi

tagla.r suwı akışdı kökşin bulıt örüşdi kayguk bolup ügrişü.r

(38)

Yazı tasvir ederek diyor ki: Kar ve buz eridi, dağlar suyu akmaya başladı. Yeşil bulut oluştu. Suda bir kayığın kımıldayışı gibi hava da kımıldaşıyor (s. 94).

Ol tagnı edizlendi: O, dağı uzun bir engel saydı (s. 129). Ol tagnı arkalandı: O, sırtını dağa verdi (s. 130).

Kak: Su birikintisi. Şiir: kaklar kamug kölerdi taglar başı ilerdi ajun tını yılırdı tü tü çeçek çergeşü.r

Baharı niteleyerek diyor ki: Su birikintileri gölleşinceye dek doldu. Su, etekle-rini basınca, dağların başları su birikintileri arasında hayal meyal göründü. Dünyanın nefesi ısındı; ağaç çiçekleri belirip sıra sıra dizildiler (s. 318).

Eçkü tagıktı: Keçi vb. yabanileşti ve dağa çıktı. Tagıka.r, tagıkma.k (s. 266). Başı anın alıktı

Kanı yüzüp turuktı Balıg bolup tagıktı Emdi anı ki.m yete.r

Kanı soğuyan bir yaralıyı tasvir ederek diyor ki: Onun yarası azdı ve dağa çıktı. Yarada kan birikti (yayıldı?) ve ağırlaştı. Şimdi ona (yardımına) kim yetişir? (s. 95-96).

Talkıg: Dağların çarpıştığı yer (s. 202).

Dag: At vb. şeylerin damgalandığı dağlama. Farslar bu kelimeyi Türklerden

almışlardır. Bu kelime Farsçadır denmez; çünkü onların Türkler kadar hayvanları yok-tur ki damgalarının adı olsun. Ben bu kelimeyi İslam (ülkelerinin) uçlarında işittim (s. 410).

(39)

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere Dîvânu Lugâti’t-Türk’te dağ ve dağ ile ilgili kelimeler oldukça fazladır. Aralarında birçok atasözü ve deyimin de yer aldığı yukarıda vermiş olduğumuz örneklerden hareketle “dağ” kavramının Türklerin hayatında önemli bir yere sahip olduğunu ve Türk kültüründe köklü bir yer işgal etti-ğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

3. Kutadgu Bilig’de Dağ

İslamî Türk edebiyatının ilk yazarı Yusuf Has Hacib’dir. Devrinin bilgin bir ya-zarı ve Türk tefekkür tarihinin sayılı bir mütefekkiri olduğu eserinden anlaşılan Yusuf Has Hacib, İslam ahlak, iman ve kültürünü kuvvetle benimsemiştir. Ancak bu benim-seyiş ona yerli ve millî değerleri ihmal ettirmemiştir. Baştan sona nazımla tertiplediği eserini başarılı bir Türkçe ile yazması; böylesine büyük bir eserde yabancı kelimelere pek az yer vermesi, bunun ilk delilidir. Kutadgu Bilig’i Türk halkı arasında yaygın edebi söyleyişlerle, halk deyimleriyle ve atasözleriyle besleyerek millî bir hale koy-muştur (Banarlı, 2001: 231).

İslamî Türk edebiyatının ilk eseri olmak sıfatını muhafaza eden Kutadgu Bilig, kutluluk bilgisi, saadet bilgisi; devlet olma bilgisi; devlet idaresi bilgisi manalarında bir addır. Kitap, gerek fert olarak gerek cemiyet halinde yaşayan insanların, iyi bir siyasetle idare edilip, dünyada ve ahirette mesut olabilmeleri için tutulacak yolları gös-terir. Mesnevi tarzında yazılmış, manzum bir eserdir. Eserin sonunda kaside şeklinde söylenmiş 124 beyit tutarında üç parça ve eserin içinde yeri geldikçe söylenmiş 173 dörtlük vardır. Bütün bunlarla birlikte Kutadgu Bilig’in tamamı 6645 beyittir. Kitaba sonradan ilave edildiği düşünülen 77 beyitlik manzum mukaddime bu sayıya dâhil değildir (Banarlı, 2001: 232).

Türk edebiyatının ve Türk kültürünün önemli yadigârlarından birisi olan Ku-tadgu Bilig, dil, tarih, sosyoloji, siyaset ve tefekkür yönünden kıymetli bir vesikadır. Bir siyasî, idarî ve sosyal bilgiler kitabı olan Kutadgu Bilig’de dağ mefhumuna da rastlıyoruz. Tespit ettiğimiz örnekleri aşağıya alıyoruz. Örneklerin başındaki numara-lar eserdeki beyit numarasını göstermekte sayfa numaranumara-ları ise beyitlerin sonunda yer almaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Hattice dediğimiz bu dil, onlar siyasi ve kültürel olarak benliklerini kaybettikten sonra da Hititler tarafından ibadet dili olarak kullanıldı.. Özellikle Hititçe

Neolitik devirden Hristiyanlığın ortaya çıkışına kadarki süreçte Anadolu’da Ana Tanrıça kültünün varlığı ve önemi, arkeolojik kazılarda ortaya

latifolius, Alnus glutinosa (L.) Gaertner subsp. minor Miller subsp. minor, Salix caucasica Andersson, Frangula alnus Miller subsp. alnus, Fraxinus angustifolia Vahl. ex Willd.)

kişi adı verilebilir: Mesela, büyük Moğol kağanı Çinggis doğduğu zaman, obada esir olarak bulunan bir düşman beyi Temuçinin adı bu yeni doğan çocuğa verilmiştir..

Kamus-ı Türkf' den sonra İstan­ bul' da çeşitli isimler altında çok sayıda Türkçe sözlük hazırlanmıştır.. A- nadolu ağızlarının ilk sözlüğünü

Bilnck ve Mc Kercba- (4), SJlrr adeoovirua enfebiyonumın teabitinde uyıuJaoacak te- rum OOtraJ.iıuyon testinde, serum örneklerinin 1110 OnIUILıda sulmdınlmumı, 1110 ve

Oturma miktarının yüksek, konsolidasyon hızının düşük olduğu 145+000 ile 154+000 kmler arasında konsolidasyon süresini azaltmak için % 25 aşırı yükle- me

Çalışmanın sonucunda; kumaşların görünüm farklılıkları olmasına rağmen, çoğunlukla kamçılı tezgahta üretildikleri, pamuk ipliği yoğun olmakla birlikte ipek, yün, floş,