13 EKİM 2000 CUMA
YAZI O D A SI
SELİM İLERİ
Reşat Nuri'yi Hatırlamak
Benim öyle yazarlanm vardır, durup dururken ha tırlarım . Onlara ne kadar çok şey borçlu olduğu mu düşünürüm .
Reşat Nuri Güntekin o soy yazarlanmdandır. İlk tanışmamız “Kirazlar” hikâyesiyle. İlkokulday dım, “Kirazlar” Okum a Kitabı’mızdaydı. Bu hikâ yenin etkisi o gün bugün sürer. Evet, bugün de tek satırı eskim em iştir.
Çalıkuşu, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü kim
b ilir kaç kuşağı etkilem iştir. Günümüzün çok sa tan rom anlannınki gibi b ir etki değil bu, b ir iki yıl içinde sönüp gitm em iş.
Çalıkuşu te frika edilirken, Feride’nin Anadolu günleri, yurdun kurtuluşuyla eşanlamlı okunm uş; Ahm et Ham di Tanpınar anlatıyor.
F e rid e ’nin yaratıcısı Yeşil G ece’de günüm üzün hâlâ çözüm leyem ediği b ir aynlık sorunundan söz açıyordu, yolun ikiye ayrılabileceğinden, çok teh likeli dönem eçlerden...
Reşat Nuri, Fatma Aliye Hamm’ın Udi rom a nından sonra yazarlık sanatına heves ettiğini söy lem iştir. Yalnız, kim sesiz insanı, b ir genç kızı, hem de kaçgöç devrinde, çalışm a hayatının ayakta tu tabileceğini ileri sürm üş U dı’yi günüm üzde kaç ki şi okuyacak? Udı’yi çoktan unutuluş çöplüğüne atı- verm işiz.
Reşat N uri'yi okuyor muyuz? Ders kitaplan, m üf redat derken, Reşat Nuri isteksizce okunan bir ro m ancı haline getirilm iş, bana sorarsanız.
G erçi “Kirazlar”a ders kitabım ızda kavuşm uş tum . Bununla b irlikte, yarıyıl ödevlerim iz için öze tin i çıkarm aya çalıştığım M iskinler Tekkesi’nin ta dına varabilm em için yıllan, özgür okum aları ge reksineceğim ...
‘İstanbul’da doğan, Ç anakkale’de b ir m ahalle m ektebine giden İzm ir’in ‘Frerler’ Fransız m ekte binde öğrenim ini sürdüren Reşat Nuri, Çalıkuşu’yla
‘taşra’ yaşantısına açılıyor; Ü sküdar’daki çocuk luk dönem lerinde lalası Şakir Ağa’nın, m asallar anlatm ış bu eski, Harem İskelesi kayıkçısının do ğaçtan yaratıcılığını yaşamı boyunca ilke biliyor... Reşat N uri’nin eserinde, toplum un can alıcı so runlarını her kesim den okurun kavrayabileceği güçlü b ir anlatım , seçik b ir Türkçe karşım ıza çıkar. Rom ancıya gönül borcum uz sonsuz.
Dudaktan Kalbe’yi okuduğum günleri hatırlıyo
rum , yem eden içm eden kesilm iştim .
Şehir Tiyatrosu’nda seyrettiğim Tanrıdağı Ziya fetinden o yıllar pek b ir şey anlayam am ıştım . Tıp kı Miskinler Tekkesi gibi, Tanndağı Ziyafeti de za man geçince allak bullak edecekti. ‘Diktatör’ kim liğinin irdelendiği bu oyunun yeniden sahnelenm e m esi beni hep üzer.
Günün birinde kendim i Kenan'a benzetm iştim .
‘Santimantalroman’ sanılm ış Dudaktan Kalbe'nin
Kenan’ı gönlünde birçok şey yıkılıp harap olduk tan sonra, kendisini “bir hayat mağlubu” g ib i gör meye başlar. "Büyük hislere artık kabiliyeti” yok tur. Sevdaları, tutkuları artık “akaryıldızlar” a ben zem ektedir...
Reşat N uri’nin Eski Hastalık adlı rom anından ti yatroya uyarladığı Eski Şarkı’da uzak b ir deniz fe neri sanki yanıp söner, ışığı belirli aralarla parlayıp durur. ‘Gönül eğitimi’ toplum u nasıl aydınlatacak sa, o uzak fener de, sıcak, baygın güney gecesin de sanki b ir şey söylem ek istem ektedir. Am a kim se dinlem ek istem iyor.
M illi Eğitim Başm üfettişi Reşat N uri’yi, rom an cının, edebiyatçının yanı sıra, devlet adamını Tür kiye hatırlamıyor. Fakat Eski Şarkı’da bayraklar, fe nerler geçiyor; uzak b ir deniz feneri güney gece sinin bol yıldızlı karanlığında hâlâ ışıyor, gönlün sı kıntısına pınltılar serpiyor. Pırıltılar, körlükten kor kanların kılavuzu.
Reşat Nuri’nin dergilerde, gazetelerde unutulmuş, kitaba evrilm em iş nice yazısı var. En abuk sabuk yazıların kitaplaştığı günüm üzde, ka dirb ilir b ir ya yınevinin ilgisini Reşat Nuri yazılan bilm em çekmez mi?
Takvimde tz Bırakan:
"Misafir Mustafa Kemal'di. Locada Ibsen’/
seyrederken, oyundan sonra yağmurluktu b ir as ker tarafından sürülen eski ve galiba biraz yana eğil miş b ir payton içinde Beyoğlu caddesini geçer ken, kimin yanında oturduğumu, ne kutsal bir ta rih gecesi geçirmekte olduğumu nereden bilebi lirdim?” Reşat Nuri G üntekin, “İlk Piyesim", Ay- dabir, 1954.