• Sonuç bulunamadı

Kanuni Sultan Süleyman'ın Veziri Mustafa Paşa Hayatı ve Mısır Beylerbeyliği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kanuni Sultan Süleyman'ın Veziri Mustafa Paşa Hayatı ve Mısır Beylerbeyliği"

Copied!
201
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN VEZİRİ

MUSTAFA PAŞA

Hayatı ve Mısır Beylerbeyliği

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Büşra GÜR

Danışman:

Prof. Dr. Feridun M. EMECEN

İSTANBUL

2019

(2)
(3)

T. C.

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN VEZİRİ

MUSTAFA PAŞA

Hayatı ve Mısır Beylerbeyliği

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Büşra GÜR

Danışman:

Prof. Dr. Feridun M. EMECEN

İSTANBUL

(4)
(5)
(6)

iv ÖZ

16. yüzyılda Doğu- Batı ekseninde şekillenen Osmanlı politikalarında aktif rol alarak Doğu’yu ve Batı’yı kendi siyasi karakteri üzerinde birleştiren ikinci vezir Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği sürecinde yapmış olduğu faaliyetler bu tezin ana konusunu oluşturmaktadır. Hayır Bey’in vefatı ile merkezden tayin edilen ilk beylerbeyi olması Osmanlı yönetimi açısından Mısır için bir “geçiş süreci” idi. 16. yüzyıl Osmanlı siyasi gerçekliği içinde Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi, Rodos Serdarı, ikinci vezir ve Mısır Beylerbeyi olarak boy göstermiş olan Mustafa Paşa’ya dair Osmanlı kaynaklarının bir çoğu dilsizdir. Nitekim döneminin çağdaş kronik yazarlarının eserleri incelendiğinde özellikle Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği’ne dair yüzeysel ve birbirini tekrar eden bilgilerin yer aldığı görülmektedir. Bu kaynakların çoğunun onun beylerbeyliği süresi ve Mısır’da gerçekleştirmiş olduğu faaliyetlere yönelik eksik veya yanlış bilgiler vermesi, literatürde Mustafa Paşa’ya dair var olan çalışmaların da sıhhatinin sorgulanmasına sebep olur. Mevcut kaynaklar arasında ünlü Memlük Tarihçisi İbn İyas’ın “Bedâyi‘ü’z-zühûr fî- Vekâyi‘i’d-duhûr” adlı eserinin, son cildinin son bölümünde Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği’nin ilk iki ayına dair detayların varlığı dönemin karanlık yüzüne ışık tutar niteliktedir.

Kendi dönemindeki tüm kaynaklar incelendiğinde Mustafa Paşa’nın Mısır’daki 9 aydan 1 gün eksik beylerbeyliği sürecinde askeri, siyasi ve hukuki faaliyetlerine dair gün gün detay veren eser, Dimyat Kadısı Abdussamed b. Seyyid Ali b.Davut Diyarbekrî’nin Mısır tarihi üzerine hazırlamış olduğu “Tercümetü’l-nüzhe es-seniyye fi-zikr el- hulefâ ve’l-mülük el-Mısriyye” adlı eseridir. Daha önce bu konuya dair yapılmış çalışmalarda kullanılmayan “Tercümetü’l-nüzhe es-seniyye fi-zikr el- hulefâ ve’l-mülük el-Mısriyye” isimli eserin “Nevâdirü’t-Tevârih” başlıklı İstanbul nüshası baz alınarak literatürde var olan mevcut bilgiler ile çarpmaz okuma eşliğinde hazırlan bu tez, Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği’ne dair birtakım kanaatlere yeni açılımlar getirmektedir.

Anahtar Kelimeler: Mustafa Paşa, Mısır, Mısır Beylerbeyi, Vezir, Diyarbekrî, Nevâdirü’t-Tevârih, İbn İyas, Bedâyi‘ü’z-zühûr fî-Vekâyi‘i’d-duhûr

(7)

v

ABSTRACT

The main subject of this thesis is the activities carried out by the second vizier Mustafa Pasha, who took an active role in the Ottoman politics formed in the 16th century on the axis of East-West. He united the East and the West on his political character. Being the first governor to be appointed from the center was a transition period for Egypt in terms of Ottoman rule. In the 16th century Ottoman political reality, most of the Ottoman sources regarding Mustafa Pasha, who appeared as the Governor of Anatolia and Rumelia, the commander-in-chief of Rhodes, the second vizier and the Beylerbeyi of Egypt, were dumb. As a matter of fact, when the works of the contemporary chronic writers of the period are examined, it is seen that there is superficial and repetitive information about the Egyptian beylerbeyi of Mustafa Pasha. The fact that most of these sources provide incomplete or incorrect information about the period of his administration and the activities he has carried out in Egypt leads to the questioning of the health of the existing works of Mustafa Pasha in the literature. Among the available sources, the famous Mameluk Historian, Ibn Iyas's work called “Bedâyi‘ü’z-zühûr fî- Vekâyi‘i’d-duhûr” sheds light on the dark side of Mustafa Pasha's Egyptian administration. When all the sources in his period are examined, kadi of Damietta, Diyarbekrî’s work called “Tercümetü’l-nüzhe es-seniyye fi-zikr hulefâ ve’l-mülük el-Mısriyye” gives the best details of the military, political and legal details of Mustafa Pasha's nine-month leadership in Egypt. This thesis was prepared with the cross-reading of the information available in the literatüre and one of the part of “Tercümetü’l-nüzhe es-seniyye fi-zikr el- hulefâ ve’l-mülük el-Mısriyye,” which is titled “Nevâdirü’t-Tevârih.” By this way, it eliminates the prejudices of Mustafa Pasha's Egyptian administration and brings new discourses.

Keywords: Mustafa Pasha, Egypt, Governor of Egypt, Vizier, Diyarbekrî, Nevâdirü’t-Tevârih, İbn İyas, Bedâyi‘ü’z-zühûr fî- Vekâyi‘i’d-duhûr

(8)

ÖNSÖZ

Bu tezin konusu, 16. yüzyılda Doğu-Batı ekseninde şekillenen Osmanlı Devleti’nin politik algılarını kendi siyasi karakteri üzerinde birleştirmiş Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği sürecinde yapmış olduğu faaliyetlerdir. Sultan Selim tarafından Çaldıran ve Mısır seferleri ile büyük ölçüde ortadan kaldırılan Doğu sorununa ilişkin askeri ve siyasi meselelerde kritik görevleri başarı ile tamamlayan Mustafa Paşa, Anadolu ve Rumeli beylerbeyliğinin ardından kariyerinin en üst basamağı olan ikinci vezirliğe getirilir. İkinci vezir olma halini muhafaza eden Mustafa Paşa, “Altın Çağ” siyasetinin ilk yıllarını şekillendiren siyasi karakterlerden biridir. Mustafa Paşa, Doğu-Batı ekseninde gelişen 16.yy Osmanlı politikalarının Doğu kanadındaki üstün başarılarından sonra Batı kanadında Osmanlı Devleti’nin Avrupa hakimiyetini pekiştiren meselelerde de önemli roller üstlenir. Nitekim Belgrad Seferi’nde göstermiş olduğu büyük başarı neticesinde Rodos Seferi’ne Osmanlı donanmasının Serdar’ı olarak katılmıştır.

Hayır Bey’in vefatı üzerine Rodos Seferi esnasında Mısır’a beylerbeyi tayin edilen Mustafa Paşa’nın faaliyetlerine dair dönemin çağdaş kaynaklarında yeterli detaylar bulunmamaktadır. Bu nedenle literatürdeki mevcut bilgilerin sıhhati sorgulanmaya muhtaçtır. Bu tezde, ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanlı politikalarının yönü ve mahiyeti içerisinde Mustafa Paşa’nın nereye konuşlandırılacağı ele alınacaktır. Ardından Mustafa Paşa’nın kim olduğu, Osmanlı siyasetinin hangi merhalelerinde yer aldığı; Osmanlı kaynakları ve F. Emecen’in makalesindeki bilgiler muvacehesinde literatürdeki mevcut yargılar ile mukayese edilerek ele alınacaktır. İlaveten dönemin çağdaş kaynakları arasında yeterli detaylara yer verilmeyen ve bu nedenle mevcut literatürde sis perdesiyle örtülü Mısır Beylerbeyliği sürecine dair tek ayrıntılı bilgi kaynağı olan Dimyat Kadısı Abdussamed b. Seyyid Ali b.Davut Diyarbekrî’nin Mısır tarihi üzerine hazırlamış olduğu “Tercümetü’l-nüzhe es-seniyye fi-zikr el- hulefâ ve’l-mülük el-Mısriyye” adlı eserinin “Nevâdirü’t-Tevârih” başlıklı İstanbul nüshası ve ünlü Memlük Tarihçisi İbn İyas’ın “Bedâyi‘ü’z-zühûr fî- Vekâyi‘i’d-duhûr” adlı eserinin son cildinin son bölümünde bu konuya dair vermiş olduğu bilgiler baz alınarak Mustafa

(9)

vii

Paşa’nın Mısır Beylerbeyliğine dair yeni bakış açıları sunulacaktır. Son olarak da Diyarbekrî’nin eserindeki ilgili kısımların çeviriyazısı verilecektir.

Bu tezin konusu belirleyip çalışmalarımın her aşamasını ilgi ve alaka ile takip eden danışman hocam Prof. Dr. Feridun M. Emecen’e teşekkürlerin en büyüğünü bir borç bilirim. Eserdeki Arapça ifadelerin tercümesinde desteğini esirgemeyen 29 Mayıs Üniversitesi İslam ve Din Bilimleri Fakültesi hocalarından Prof. Dr. İsmail Durmuş’a, Yüksek Lisans eğitimim boyunca varlığını ve desteğini her zaman hissettiğim 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü asistanlarından Sinan Kaya’ya, eserin transliterasyonunda anlamakta zorlandığım bazı ifadeleri çözmemde yardımlarını esirgemeyen 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Bölümü asistanlarından Abdullah Esen’e, tez sürecinde değerli fikirleri ile her daim yanımda olan Mustafa Eken’e tezin Abstract bölümü yazarken yardımcı olan sınıf arkadaşım Sinan Çakır’a teşekkürlerimi arz ederim.

Varlıklarıyla hayatımın her alanına anlam kazandıran dostlarım Aslı Zeynep Ortakan ve Feyza Nur Yılmaz’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Tezin dayandığı eser ve belgeleri barındıran 29 Mayıs Üniversitesi Kütüphanesi ve İslam Araştırmaları Merkezi çalışanlarına yardımları için teşekkür ederim.

Hayatımın son iki yılında her daim varlıkları ile beni mutlu eden Habibe Gürleyen ve Cansu Yiğit’e teşekkürlerimi sunarım.

Hayatım boyunca maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen aileme şükranlarımı sunarım.

Büşra GÜR İstanbul 2019

(10)

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI ... ii

BEYAN ... iii ÖZ ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi İÇİNDEKİLER ... viii GİRİŞ ... 1

I.BÖLÜM-SULTAN SÜLEYMAN’IN İKİNCİ VEZİRİ MUSTAFA PAŞA ... 5

1.1 Altın Çağ Siyaseti ... 6

1.2 Vezirlik Yolunda: Mustafa Paşa’nın Kim Olduğu ve Evliliğine Dair Birtakım Tartışmalar ... 11

1.3 Kubbealtı: Mustafa Paşa Osmanlı Divanında ... 18

1.4 Cihanşümul Vezir: Rodos Serdarı ve Mısır Beylerbeyi Mustafa Paşa ... 24

II. BÖLÜM- MUSTAFA PAŞA’NIN MISIR BEYLERBEYLİĞİ ... 35

2.1.Mustafa Paşa’nın Mısır’da idari ve Hukukî Faaliyetleri ... 37

2.2 İsyanın Eşiğinde: Kansav, Şeyhü’l-Arap ve Çerkes birlikleri ile Mücadeleler ... 47

2.3. Kalkışma: Cânım Kâşif İsyanına Dair Detaylar ... 52

2.4 Kanlı Savaş: İnal Bey ve Cânım Kâşif’in Akıbeti... 62

III. BÖLÜM-MUSTAFA PAŞA’NIN MISIR’A GELİŞİ HAKKINDA İKİ ÇAĞDAŞ KAYNAK: İBN İYAS VE DİYARBEKRÎ NE DİYOR ? ... 75

3.1 Müellif ve Esere Dair Birtakım Meseleler ... 75

3.2 Mukayese: İbn İyas ve Diyarbekrî ... 81

SONUÇ ... 110

KAYNAKLAR ... 114

EK ... 118

(11)

GİRİŞ

16. yüzyılda Doğu-Batı ekseninde şekillenen Osmanlı Devleti’nin politik algılarını kendi siyasi karakteri üzerinde birleştirmiş Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği sürecinde yapmış olduğu faaliyetler bu tezin ana konusudur.16. yüzyıl başlarında hakim olduğu coğrafya gereği daha önce tecrübe etmediği yeni sosyal ve siyasi meselelerle karşı karşıya gelen Osmanlı Devleti’nin, bu yeni meselelere dair getirmiş olduğu çözümler “yetişmiş insan gücü” kaynağından bağımsız değildi. Bu yeni meseleler Doğu-Batı ekseninde şekillenen Osmanlı Politikalarının Doğu kanadında kendisini “Şark Meselesi”1olarak

gösterirken Batı’da Fatih Sultan Mehmet dönemini politikalarının devamı niteliğindeki Akdeniz ve Orta ve Avrupa hakimiyetini sağlayacak fetihler silsilesi halinde görülür. Nitekim Sultan Süleyman’ın ilk sefer-i hümayunu olan Belgrad seferi ve hemen ardından gerçekleştirdiği Rodos Seferi, Orta Avrupa ve Akdeniz hakimiyeti için düzenlenen bir gaza hareketi olmasının yanı sıra devletin vizyonu açısından da sembolik bir önem taşır. Bu iki müstahkem kale vaktiyle Fatih Sultan Mehmet’in gerçekleştiremediği ana hedeflerindendi. Sultan Selim iktidarında Çaldıran ve Mısır seferleriyle büyük ölçüde çözüme kavuşmuş Doğu sorununda ve Sultan Süleyman’ın kıta Avrupa’sında gerçekleştirmiş olduğu bu fetihlerde şüphesiz yanlarında bulunan kurmaylarının etkileri büyüktür. Çaldıran Seferi ve Mısır Seferleri’nde almış olduğu kritik görevleri başarı ile tamamlaması sonucu kendi kariyer çizgisinin en üst basamağına gelen ve Sultan Süleyman döneminde konumunu koruyan İkinci vezir Mustafa Paşa’nın katkıları da bu meyanda değerlendirilebilir. Nitekim Belgrad’ın fethinde bulunan Mustafa Paşa, sefer esnasında göstermiş olduğu üstün gayretleri neticesinde Rodos seferinde ise Serdar olarak ordunun başındadır. Rodos Seferi’nin devam ettiği günlerde Mısır Beylerbeyi Hayır Bey’in vefatı üzerine daha önce Mısır seferinde göstermiş olduğu gayretler sebebiyle kendisi Sultan Süleyman tarafından beylerbeyi unvanı ile Mısır’a gönderilir.2

1 “Şark meselesi” ile ne denmek istendiği ve izahatı için bk. Feridun Emecen, Osmanlı Klasik Çağı’nda

Siyaset, İstanbul: Kapı, 2018, s.341.

2 Nevâdirü’t-tevârih, Millet Ktp. Ali Emiri T. nr. 596, vr.360a; İbn İyas, Bedâyi‘ü’z-zühûr fî-

Vekâyi‘i’d-duhûr: Yavuz’un Mısır’ı Fethi ve Mısır’da Osmanlı İdaresi,,çev. Ramazan Şeşen, İstanbul: Yeditepe

(12)

2

16. yüzyıl Osmanlı politikalarının temel meselelerine yön veren önemli devlet adamlarından biri olan ikinci vezir Mustafa Paşa’nın kim olduğu, hayatı ve faaliyetlerine dair dönemin çağdaş kaynaklarında var olan bilgiler oldukça kısa ve yüzeyseldir. Bu nedenle literatürdeki çalışmalarda kim olduğu, Osmanlı merkezi yönetiminde hangi görevlerde yer aldığı ve evliliğine dair birçok eksik ve yanlış bilgiler mevcuttur. Bu tezde ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanlı politikalarının yönü ve mahiyeti içerisinde Mustafa Paşa’nın nereye konuşlandırılacağı ele alınacaktır. Ardından Mustafa Paşa’nın kim olduğu, evliliğine dair literatürdeki birtakım tartışmalardan hareketle Sultan Selim’in hangi kızı ile evli olduğu ve Osmanlı siyasetinin hangi merhalelerinde yer aldığı; dönemin çağdaş Osmanlı kaynakları ve F. Emecen’in ilgili makalesindeki bilgiler muvacehesinde literatürdeki mevcut yargılar ile mukayese edilerek ele alınacaktır.

Eski bir Memluk Beyi olan Hayır Bey’in Mısır iktidarı, Osmanlı yönetimi açısından Mısır için bir “geçiş süreci” olarak değerlendirilmekteydi. Hayır Bey’in vefatı ile Mustafa Paşa’nın merkezden gönderilen ilk Mısır beylerbeyi olması, “geçiş süreci” nin merkez tarafından sonlandırılma telaşı olarak da değerlendirilebilir. Mısır’daki Osmanlı hakimiyetinin idari, askeri ve hukukî manada tam olarak sağlanabilmesi bakımından yeni bir dönemin kapısını aralayan Mısır Beylerbeyliği sürecine dair dönemin kaynaklarının büyük çoğunluğu sessizdir. Nitekim döneminin çağdaş kronik yazarlarından Celâlzâde Mustafa Çelebi dahi Rodos ve Belgrad seferleri dışında Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği sürecine dair oldukça yüzeysel ve kısa ve bilgiler verir.3

Diğer taraftan kendisiyle çağdaş Celâlzâde Sâlih Çelebi, Matrakçı Nasuh ve daha geç tarihli Gelibolulu Mustafa Âli, Peçevi gibi tarihçiler de bilinen ve birbirini tekrar eden bilgiler vermesi bu dönemin sis perdesiyle örtülü olmasına neden olur.

Çağdaş Osmanlı kronikleri incelendiğinde Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği sürecine dair tek ayrıntılı bilgi kaynağı Dimyat Kadısı Abdussamed b. Seyyid Ali b.Davut Diyarbekrî’nin Mısır tarihi üzerine hazırlamış olduğu “Tercümetü’l-nüzhe es-seniyye fi-zikr el- hulefâ ve’l-mülük el-Mısriyye” adlı eseri ile ünlü Memlük Tarihçisi İbn İyas’ın “Bedâyi‘ü’z-zühûr fî- Vekâyi‘i’d-duhûr” adlı eserinin son cildinin son bölümünde bu konuya dair iki aylık bir süreci kapsayan vermiş olduğu bilgilerdir. Fakat mevcut

3 Funda Demirtaş, “Celâl-zâde Mustafa Çelebi, Tabakâtü’l-Memâlik Derecâtü’l-Mesâlik” (Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi,2009).

(13)

3

literatürde F.Emecen’in Mustafa Paşa hakkında yazmış olduğu makale dışında bu konuya dair hazırlanmış çalışmaların hiç birinde adı verilen eserin kullanılmaması, hali hazırdaki çalışmaların sıhhatinin sorgulanmasına sebep olur. Nitekim bu tezde referans alınan Diyarbekrî’nin Mısır tarihi üzerine kaleme aldığı eserin “Nevâdirü’t-Tevârih” başlıklı İstanbul nüshasında çok açık bir şekilde Mustafa Paşa’nın Mısır beylerbeyliği süresinin 9 aydan 1 gün eksik sürdüğü ifade edilmesine rağmen çağdaş kaynakların referans alınmadığı çalışmalarda “7 ay”4 ve “5 ay 7”5 gün şeklinde bu süreye dair yanlış yargılar

mevcuttur. Diğer taraftan Diyarbekrî’nin eserinden hareketle Mustafa Paşa’nın Mısır’da sadece isyan hareketlerini bastırmakla görevli olmadığı aksine “merkezileşme” politikaları muvacehesinde askeri, sosyal ve hukukî meselelere dair getirmiş olduğu birtakım uygulama ve faaliyetler sebebiyle birtakım isyan hareketlerinin meydana geldiği etraflıca anlatılacaktır. Bu tez, Mustafa Paşa’nın beylerbeyliği sürecinde Mısır’da baş gösteren isyanlara dair var olan kanaatlere yeni bir yaklaşım getirmeye çalışacaktır. Nitekim Diyarbekrî’nin eserinden hareketle onun döneminde baş gösteren üç büyük isyan hareketinin arka planında var olan birtakım sebepler ve uygulamalar etraflıca incelenecektir.

Diyarbekrî ve eserine dair ilk kapsamlı çalışmayı hazırlayan Benjamin Lellouch, kendi çalışmasında kullanmış olduğu Londra nüshasından hareketle eserin hangi çağdaş kaynaklardan beslendiğine dair analizlerde bulunmuştur. Lellouch, bu analizleri yaptığı bir bölümde Seyyid Muhammed es-Seyyid Mahmud’un tezi6 ve Mıchael Winter’in maruf

çalışmasından7 iktibasla 14 Ramazan 923/ 30 Eylül 1517 tarihinden Hicri 928/ 1522

yılının sonuna kadar meydana gelen “vâkı‘alar” ın kaynak belirtilmeden Mısır tarihi üzerine hazırlanmış İbn İyas’ın eserinin “Türkçe uyarlaması” olduğunu ifade etmektedir. Bu tezin odak noktasını oluşturması bakımından Mısır Beylerbeyi Hayır Bey’in vefatı,

4 Hasan Akyol, “16. Yüzyıl Osmanlı Kroniklerinde Çoban Mustafa Paşa”, Uluslararası Çoban Mustafa

Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu-IV Bildiri, ed. Prof. Dr. Haluk SELVİ, Prof. Dr. İbrahim

ŞİRİN, Doç. Dr. M. Bilal ÇELİK, Dr. Ali YEŞİLDAL Resül NARİN, Kocaeli: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Yayınları, 2018, s. 225.

5 Recep Dikici, “Çoban Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği, Kültürel ve Manevi Faaliyetleri ile İzmitli Seyyidi Efendi’nin Manzume-i Ahlakî’sindeki Mesajları”, Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli

Tarihi-Kültürü Sempozyumu-IV Bildiri, Kocaeli: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler

Dairesi Başkanlığı Yayınları, 2018, s.271.

6 Seyyid Muhammed Es Seyyid Mahmud, “XVI. Asırda Mısır Eyaleti” (Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi,1990), s.19.

7 Michael Winter, Egyptian society under Ottoman rule : 1517-1798, Londra: Routledge and Kegan Paul,1992.

(14)

4

Mustafa Paşa’nın Mısır Beylerbeyliği’ne tayin edilme süreçlerini kapsayan 1 Zilkade 928/ 22 Eylül 1522 – 29 Zilhicce/ 19 Kasım 1522 tarihleri iki metin üzerinden tarihlere göre mukayese edilmiştir. Yukarıda zikredilen tarih aralığı gibi kısa bir dönem dahi dikkatlice tahlil edildiğinde Lellouch’ın “Türkçe uyarlama” ve Seyyid Muhammed es- Seyyid Mahmud’un “Türk nokta-i nazarına göre yapılmış tercümesinden ibaret”8

şeklindeki yorumlarının meseleyi kapsayacak derinlikte olmadığı ve bu nedenle ihtiyatlı yaklaşılması gerektiğine dair tespitler izah edilecektir. Ardından “Karnı Yarık” usulü ile iki metnin yukarıda verilen tarih aralığındaki anlatıları karşılıklı olarak bir araya getirilecek ve son olarak Mustafa Paşa’nın Mısır beylerbeyliği sürecine dair tek bilgi kaynağı olan Diyarbekrî’nin eserindeki ilgili kısımların çeviriyazısı verilecektir.

(15)

5

I.BÖLÜM-SULTAN SÜLEYMAN’IN İKİNCİ VEZİRİ

MUSTAFA PAŞA

Vüzera-yı atabe-i hulyadan düstûr- ı vakūr vezir-i sâni Mustafa Paşa, tab‘-ı hakāyık beyni dakāyık-küşâydı Hocazade Mehmed Efendi

“Süleyman Çağı” denilen dönemi oluşturan dinamikler “yetişmiş insan gücü” kaynağından bağımsız değildi.9 Fatih Kanunnameleriyle bürokrasinin temel dayanak

noktası haline gelen kul sistemi, yönetim mekanizmasını tek bir zümreye ait olmaktan çıkarıp kozmopolit yapısı ile “yetişmiş insan gücü” kaynağına alt yapı oluşturur. Kul sistemi içerisinde yetişmiş devlet adamlarının Osmanlı siyasetinde asrın ikinci yarısına kadar oynadıkları aktif rol bilinen bir gerçektir. Sultan Selim ve Sultan Süleyman iktidarının ilk yıllarında aralıklarla Osmanlı Divanında yer almış olan ve bürokrasinin farklı kademelerinde yer alan Mustafa Paşa’nın hayatı, dönemin Doğu-Batı ekseninde şekillenen politik algılarını kendi siyasi karakteri üzerinde “mecz” etmesi bakımından “Süleyman Çağı” nın ilk yıllarına dair daha önce işaret edilmeyen farklı detaylara temas eder. Böylelikle Mustafa Paşa örneğinden hareketle, “Altın Çağ” denilen dönemin başlarında yetişmiş bir Osmanlı bürokratının kariyer çizgisinin nasıl şekillendiğine dair bazı tespitlerde bulunulabilir. Buradan hareketle bu bölümde cihanşümul bir kisve ile Doğu ve Batı siyasetinde boy gösteren Sultan Süleyman dönemi Osmanlı politikaları ve bu dönemde devlet adamı olarak öne çıkan Mustafa Paşa’nın hayatına dair bazı ayrıntılara, dönemin kaynakları doğrultusunda meselenin daha önce temas edilmeyen yönlerine işaret edilecektir. Buradan hareketle bu bölüm içerisinde önce Sultan Süleyman Dönemi Osmanlı Politikaları ve Mustafa Paşa’nın bu politikalar içerisinde nereye konuşlandığı mütalaa edilecektir; ardından Mustafa Paşa’nın şahsi hayatı ve kariyer çizgisine dair yargılar ele alınacaktır. Buna bağlı olarak ayrıca Mustafa Paşa’nın vezirliğe

9 Feridun M. Emecen “İhtişam Çağının Başlangıcında Bir Osmanlı Devlet Adamı: Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa”, Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü

Sempozyumu-IV Bildiri, ed. Prof. Dr. Haluk SELVİ, Prof. Dr. İbrahim ŞİRİN, Doç. Dr. M. Bilal ÇELİK,

Dr. Ali YEŞİLDAL Resül NARİN, Kocaeli: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Yayınları, 2018, 25.

(16)

6

getirilme süreci takip edilecek, nihayet Mustafa Paşa’nın Rodos Seferi’ndeki aktif rolleri ve sefer esnasında tayin edildiği Mısır Beylerbeyliğinde ne tür faaliyetlerde bulunduğuna değinilecektir.

1.1 Altın Çağ Siyaseti

Osmanlı Devleti, 16. yüzyıl başlarında hakim olduğu coğrafya gereği daha önce tecrübe etmediği yeni siyasi ve sosyal meselelerle karşı karşıya gelir. Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti’nin Doğu sınırlarında kendisine “alternatif” sayılabilecek din temelli yeni bir siyasi oluşumun gündeme gelmesi, beraberinde kendine özgü bir “Şark Meselesi” meydana getirir.10 Bu durum karşısında Osmanlı Devleti, kendi içerisinde siyasi ve askeri bir savunma hattı oluşturur. Bu savunma hattına bağlı olarak 1514 yılında Çaldıran ovasında Safevi tehlikesi geri püskürtüldüğü gibi olası bir Safevi-Memluk ittifakını önlemek için sadece birkaç yıl içerisinde Mercidabık ve Ridaniye seferleri sonucu Mısır fethedilir. Safevi tehlikesinin büyük ölçüde bertaraf edilmesinin hemen ardından Mısır’ın fethedilmesi, Osmanlı Devleti’nin doğu sınırlarında tehdit unsuru oluşturan “alternatif” sayılabilecek yeni bir siyasi oluşumu engellenmesi kadar Sünni İslam’a da “alternatif” sayılabilecek Safevi dini düşüncesinin İslam Dünyası’nda “yeni bir söylem” olarak palazlanmasına engel teşkil eder.

15. yüzyılın son çeyreğinde Vasco da Gama’nın önderliğindeki Portekizli denizciler, Hint Deniz yolunu keşfiyle Hindistan yarımadasındaki ticareti kontrol etmek bu sayede Mısır ve Akdeniz ticaretini Lizbon’a kanalize etme fırsatı bulur. Şüphesiz Portekizli denizcilerin Akdeniz ticaret yoluna hakim olmak istemelerinin yanı sıra bölgedeki Hristiyan halk ile irtibata geçme hedefleri de mevcuttu. Zaman içerisinde Kızıldeniz ve Akdeniz sahillerinde süratle ilerleyen Portekizli denizciler, Kızıldeniz sularında seyreden Müslüman gemilerine saldırılar düzenlemeye başlar. Nitekim bu durum sadece Müslüman tüccar gemilerinin tehdidiyle sınırlı kalmaz ve Hac güzergahı olan Mukaddes topraklar da Portekiz tehdidiyle karşı karşıya kalır. Bütün bu tehditlere bağlı olarak Memluk Sultanlığı ve Portekizliler arasında bir dizi savaş meydana gelmiş

10 “Şark meselesi” ile ne denmek istendiği ve izahatı için bk. Feridun Emecen, Osmanlı Klasik Çağı’nda

(17)

7

olsa da yaklaşık üç asırdır hilafet makamı ile Sünni İslam’ın hamiliğini üstlenen Memluk Devleti’nin mukaddes topraklara yönelik Hristiyan tehdidini ortadan kaldırmakta âciz kalması, bu misyonun Osmanlı Devleti tarafından üstlenilmesine yol açar. Böylelikle Osmanlı Devleti, topraklarının batı kısmında “küffara” karşı gerçekleştirdiği gaza faaliyetlerini, Abbasi hilafetinden bağımsız olarak elde ettiği İslam’ın ve mukaddes yerlerin koruyucusu, hizmetçisi unvanı ile birleştirdiği yeni bir “kutsal savaş” misyonuna dönüştürür. Bu aynı zamanda Suriye ve Mısır seferleriyle Hint Denizi, Basra Körfezi ve Kızıldeniz koridoru aracılığı ile Osmanlı Devleti’nin Akdeniz sahillerine uzanan yolların kontrolünde namzet olduğunu gösterir. Nitekim Arap yarımadası 20. yüzyıl başlarına kadar Osmanlı hakimiyetinde varlığını sürdürür.

Sultan Selim’in hükümdarlığı döneminde Doğu Anadolu hakimiyetini sağlamış Osmanlı Devleti, Sultan Süleyman’ın iktidarının başladığı günlerde yeni misyonu ile “Şark Meselesi” ne dair problemlerini büyük ölçüde ortadan kaldırmış durumdaydı. Kısa süreli iktidarı boyunca Osmanlı Doğu sınırlarını güvence altına almış ve Osmanlı’nın kendine özgü “Kutsal Savaş” vizyonu ile Hilafet gücünü tek bir elde toplayabilmenin önünü açan Sultan Selim, Doğu-Batı ekseninde şekillenen Osmanlı politikaları için büyük bir zemin hazırlar.11 Nitekim söz konusu bu vizyonun getirmiş olduğu meseleler aynı

zamanda Osmanlı Devletinin hakim olduğu coğrafyada yürüteceği dört asırlık politikaların başlangıcı niteliğindeydi. Sultan Selim’in hazırlamış olduğu bu zemin üzerine tahta geçen Sultan Süleyman, babasından tevarüs ettiği Doğu Siyasetini devam ettirmeyi hedeflemiş olsa da kendine özgü bir siyaset anlayışı ve askeri faaliyetler gerçekleştireceği yeni bir saha belirler. Yukarıda belirtildiği üzere Sultan Selim tarafından “Şark Meselesi” ne dair problemlerin büyük ölçüde ortadan kaldırılmış olması, Sultan Süleyman’ın siyasi ve askeri istikametini büyük dedesi Sultan II. Mehmet gibi Batı’ya çevirmesine neden olur. Nitekim 1520’den 1566’ya kadar süren uzun saltanat döneminin daha ilk yıllarında Orta Avrupa’ya seferler düzenlemesi bunun tezahürü ve Osmanlılar için yeni bir devrin başladığının büyük bir emaresidir.

Kendisiyle çağdaş batılı Tarihçiler Sultan Süleyman’ın uzun soluklu ve fetihlerle dolu iktidarına istinaden kendisine “Muhteşem” ve “Büyük Türk” sıfatını kullanmaktan çekinmezler. İlaveten zaman içerisinde Osmanlı tarihçileri tarafından da kabul gören

(18)

8

“Kanuni” sıfatı ise 18. yüzyılın batılı tarihçileri tarafından kanun yapıcılığına ithaf edilir. “Muhteşem Türk” ün döneminde adalet kıstasında gerçekleştirilen reformlar, daha geniş ve daha kapsamlı meselelere cevap bulunabilmesi için kanunların yeniden şekillenmesi, bürokrasi ve devlet teşkilatının “klasik” olarak addedilen forma girmesi, diğer taraftan yukarıda bahsedilen Doğu-Batı eksenli yeni siyasi vizyon bu dönemin “Süleyman Çağı” ve “Altın Çağ” olarak anılmasına yol açar. Böylelikle Osmanlı Devlet felsefesinin bir ürünü olan Nasihatnamelerde “idealize” edilmiş yönetim ve iktidar anlayışı “Süleyman Çağı” olarak tarif edilmektedir. Hatta 18. yüzyılın sonlarına doğru devletin yeniden eski gücüne kavuşabilmesi için alınması gereken tedbirlere dair kaleme alınan layihalarda, çözümün iç dinamiklerde olduğu sürekli vurgulanmış ve “Altın Çağ” denilen Sultan Süleyman dönemi yönetim anlayışına geri dönülmesi gerektiği işaret edilmiş olması son derece manidardır.

Diğer taraftan 14. ve 15. yüzyıllarda yaşamış Avrupa hükümdarları, hakimi oldukları devletlerin geleceğini güvence altına almak ve mutlak hakimiyet sağlayabilmek için derebeylerle uzun süre mücadele etmişlerdir. 16. yüzyıl ise Fransa’da İngiltere’de, Roma Germen İmparatorluğu’nda cihanşümul politikalar izleyen İmparator ve Kralların çağı olmuştur.12 Sultan Süleyman’la çağdaş Habsburg İmparatoru V. Karl, İslam

Dünyası’nda Sultan Süleyman’ın temsil etmiş olduğu cihanşümul karakterli siyaset anlayışının Batı’daki en büyük temsilcilerinden biriydi.13 Bu durumda siyasi ve askeri

istikametini Avrupa’ya çevirmiş Osmanlı gücü ile Habsburg iktidarının çatışması elbette kaçınılmazdı. Nitekim Sultan Süleyman saltanatının ilk yıllarında Orta Avrupa’nın anahtarı sayılabilecek Belgrad Kalesi ve Habsburgların Afrika kıyılarındaki kolonilerinin genişlenmesine engel teşkil eden Rodos Kalesi’nin fethi, zaman içerisinde Batı sınırlarında gerçekleşebilecek olası gaza faaliyetlerinin habercisi niteliğindedir. Söz konusu bu fetihler Osmanlı Sultanının İslam Dünyası’nın hâmisi sıfatı ile “Hristiyanlar” üzerine gerçekleştirdiği ilk gaza faaliyetleridir. Diğer taraftan Sultan Süleyman’ın ilk sefer-i hümayunu olan Belgrad Seferi ve hemen ardından gerçekleştirdiği Rodos Seferi, Orta Avrupa ve Akdeniz hakimiyeti için düzenlenen bir gaza hareketi olmasının yanı sıra

12 Batı literatüründe bu anlamdaki temaslarla ilgili son bir çalışma için bk. Andre Clot, Muhteşem

Süleyman: Osmanlı’nın Altın Çağı, çev. Turhan Ilgaz, İstanbul: Epsilon Yayıncılık, 2005, s.10; Henk

Boom, Büyük Türk: Muhteşem Süleyman’ın İzinden 1494-1566, trc. Briet-G. Özlen, İstanbul, 2012. 13 Karşılaştırmalı bir çalışma: James Reston, Kanuni ve Şarlken: Avrupa Uğruna Savaş 1520-1536, çev.Deniz Arslan, İstanbul: Timaş Yayınları, 2011.

(19)

9

devletin vizyonu açısından da sembolik bir önem taşır. Bu iki müstahkem kale vaktiyle Fatih Sultan Mehmet’in gerçekleştiremediği ana hedeflerindendi.14

Sultan Süleyman’ın, saltanatının ilk yıllarında kıta Avrupa’sında gerçekleştirmiş olduğu bu fetihlerde onun yanında bulunan kurmaylarının de etkili rol oynamış olduklarına şüphe yoktur. Sultanın yanındaki henüz siyaseten önde görülmeyen yakın arkadaşı İbrahim’in yanında kubbe vezirlerinin belirleyici fonksiyonlarını gözden kaçırmamak gerekir. Bunlar arasında yer aldığı açık olan Mustafa Paşa’nın katkıları da bu meyanda değerlendirilebilir. Nitekim Belgrad’ın fethinde bulunan ikinci vezir Mustafa Paşa, Rodos’un fethinde ise Serdar olarak ordunun başındadır. Batı siyasetinde Fatih Sultan Mehmet’in izinden giden Sultan Süleyman, Belgrad ve Rodos fetihlerinden sonra yine Fatih politikaları muvacehesinde üçüncü stratejik mevki olan Korfu adasına sefer düzenler. Korfu adası, İstanbul’un fethinden sonra Hristiyan dünyanın tek merkezi olan İtalya’nın kapısını açacak bir mevkideydi. Sultan Süleyman, Otranto kalesine asker çıkartan fakat vefatı sebebiyle muhasaranın yarıda kalmasıyla olumsuz sonuçlanan Fatih Sultan Mehmet gibi bu hedefini gerçekleştiremez.

Sultan Süleyman saltanatının ilk yıllarında kıta Avrupa’sında ve Akdeniz’de fetihler gerçekleştirilirken, Sultan Selim döneminde büyük ölçüde ortadan kaldırılan Doğu meselesinin olası bir şekilde yeniden gündeme gelme ihtimalini doğuran bir isyan hareketi gerçekleşir. Yeni fethedildiği için Osmanlı idaresinin tam anlamıyla nüfuz edemediği Suriye bölgesinde, aslen eski bir Memluk Beyi olan Şam Beylerbeyi Canberdi Gazali, Memluk hâkimiyetini yeniden ihdas etmek için isyan eder.15 Muhtemel bir Safevi

desteğini önlemek için isyan, 1521 yılının ilk günlerinde bastırılır. İstikrarlı ve fetihlerle dolu bir Batı politikası yürütülürken Osmanlı hakimiyetinin tam olarak ihdas edilemediği “Altın Çağ” siyasetinin sorunlu bölgesi Mısır, Sultan Süleyman iktidarının ilk yıllarında birçok isyana sahne olur. Nitekim Rodos Seferinin devam ettiği günlerde eski Memluk Beyleri’nden Mısır Beylerbeyi Hayır Bey’in vefatı üzerine batıya karşı yürütülen gaza faaliyetlerinde katkıları göz ardı edilemeyen Rodos serdarı ikinci vezir Mustafa Paşa, Mısır’a Beylerbeyi tayin edilecek ve Mısır’da birçok isyan ile karşı karşıya kalacaktır.

14 Feridun Emecen, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2011, s.102.

(20)

10

Yüzyılın ikinci çeyreğinin başlarında Cihanşümul politikalarıyla Avrupa’da sınırlarını büyük ölçüde genişletmiş V. Karl, en büyük rakibi Fransa’yı Kuzey İtalya’da Pavia’da bertaraf ederek Fransa kralını esir alır. Fransa, çözümü Doğu’da V. Karl ile boy ölçüşebilecek bir diğer gücün timsali olan Sultan Süleyman’a başvurmakta bulur. Sultan Süleyman Fransa’nın kendisinden yardım talebinde bulunması üzerine Macaristan’a sefer düzenler ve 1526’da yılında meydana gelen Mohaç Seferi ile V. Karl’ın Avrupa’daki sarsılmaz zannedilen gücü büyük bir darbe alır. Bununla birlikte 28 Ağustos 1526 Mohaç Muharebesi sonucu tarihi Macar Krallığı sona erer. Belgrad ve Rodos’un fethinden sonra gerçekleşen Mohaç Zaferi, Avrupa’da şüphesiz Sultan Süleyman’ın askeri ve diplomatik başarısına dair büyük yankı uyandırdığı kadar Avrupa siyasetinde büyük bir tehdit de oluşturur. Nitekim Sultan Süleyman, Mohaç zaferinden sonra sadece Macaristan toprakları üzerinde değil bütün Hristiyan Avrupa üzerinde üstünlük iddiasında bulunur. Hatta bu iddiasını tüm Hristiyan alemine göstermek için “kayser tacı” giymeye karar verir.

Macaristan’ın fethinden sonra Avusturya Arşidükü Ferdinand Mohaç ovasında ölen Kral II. Louis’in meşru varisi olduğunu iddia ederken Sultan Süleyman, savaşın Osmanlı lehine sonuçlanması üzerine krallığa dair hakların bundan böyle hükümsüz olduğunu bu nedenle Macaristan üzerinde inisiyatif gücünün kendisinde olduğunu söyler. Aynı günlerde Erdel bölgesindeki Hristiyan halk kendisine kral olarak Zapolya’yı seçer. Osmanlı yönetimi tampon bölge olması sebebiyle Zapolya’nın krallığını tanır. Böylelikle Sultan Süleyman, Avusturya Arşidükü Ferdinand ve Kutsal Roma-Germen İmparatoru V. Karl olmak üzere Habsburg hanedanını karşında bulur. Ferdinand’ın Zapolya’yı yenerek Budin’e girmesi üzerine Sultan Süleyman, Ferdinand elçilerine açıkça Zapolya’nın tarafında olduğunu beyan ederken diğer taraftan V. Karl ile yapmış olduğu diplomatik temaslarda kendisine sadece “İspanya Kralı” diye hitap ederek diplomatik üstünlük iddialarını bir kez daha yinelemiş oluyordu. Netice olarak Osmanlı ve Habsburglar arasında Macaristan meselesi sebebiyle yaklaşık yüz elli yılık hakimiyet mücadelesinin dördüncü adımı olarak 1529 yılında Osmanlı birlikleri sefere çıkar.16

Doğu-Batı ekseninde şekillenen Sultan Süleyman iktidarının ilk dokuz yılında Belgrad,

16 Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar : Klasik dönem (1302-1606)

Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişimi, İstanbul : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009,. c.1,

(21)

11

Rodos, Mohaç Seferleri ve Mısır’da Osmanlı hakimiyetinin ihdas edilmesi gibi dönüm noktalarında ikinci vezir ve Beylerbeyi olarak bilfiil yer almış Mustafa Paşa, Viyana kapılarına dayanan Osmanlı ordusunun akıbetini göremeden vefat eder.17

1.2 Vezirlik Yolunda: Mustafa Paşa’nın Kim Olduğu ve Evliliğine Dair Birtakım Tartışmalar

Sultan Selim ve Sultan Süleyman döneminde siyasi kararların alındığı divanda ikinci vezir olarak yer almış Mustafa Paşa’nın hayatına dair birtakım tespitlerde bulunmak, Sultan Selim döneminin siyasi karakterini şekillendiren Doğu politikalarını ve Sultan Süleyman döneminin ilk yıllarındaki siyasi ve politik hamleleri anlamak bakımından önemlidir. Sultan Selim Döneminde Çaldıran ve Mısır Seferleri’nde yer almış Mustafa Paşa, Sultan Süleyman döneminde ise Belgrad, Rodos ve Mohaç Seferleri’nde Osmanlı ordusunda ön saflarda yer alır. Osmanlı siyasetinin önemli meselelerinde adı daima zikredilen Mustafa Paşa’nın şahsi hayatı ve kariyerine dair dönemin kaynakları oldukça “cılız” bilgiler vermektedir. Hayatına dair en erken tarihli biyografik bilgiyi Küçük Nişancı Mehmet Paşa verir. Mehmet Paşa, Mustafa Paşa’nın Gebze’de metfun olduğu, Sultan Selim döneminde vezirliğe getirildiği ve Sultan Süleyman döneminde de vezirlik görevini sürdürüp Hicri 935 yılında vefat ettiği bilgisini aktarır.18 Diğer taraftan Mustafa

Paşa’ya dair yapılmış modern araştırmalar, onun şahsi ve bürokratik hayatından ziyade yaptırmış olduğu mimari eserler çerçevesinde şekillenmiştir. Yapılmış olan bu araştırmalardan hayatına dair birkaç bilgi kırıntısı dışında detaylı bir malumat elde edilememektedir. Hayatına dair çağdaş ve yakın döneme dair eldeki birtakım bilgilerden hareketle bir anlatı oluşturulmaya çalışıldığında ise hayatının ilk yıllarına dair bilgilerin farklı Mustafa Paşalarla karıştırıldığı görülür. Bu nedenle Mustafa Paşa’nın hayatının ilk yıllarına dair eldeki verilerin sıhhati sis perdesiyle kaplıdır.

Bazı araştırmalarda Mustafa Paşa’nın önce Yeniçeri Ocağında yetiştirilip Çaldıran Seferine katıldığı, ardından sonra Saray’a alınarak sırasıyla Kapıcıbaşı, Rumeli Beylerbeyliği görevlerinde bulunduğu bu makamda iken, sadrazam Pir-i Mehmet

17 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.27.

(22)

12

Paşa’nın isteği ile I. Selim tarafından önce III. vezirliğe ardından II. vezirliğe getirildiğine dair birtakım bilgiler mevcuttur.19 Hatta Mustafa Paşa’nın Bosna’da küçük bir çobanken

Piri Mehmet Paşa tarafından kendisine yöneltilen sorulara zekice cevap vermesine üzerine himaye edildiği ve Piri Mehmet Paşa’nın kızı ile evli olduğuna dair iddialar mevcuttur.20 İlaveten Müneccimbaşı maruf eserinde Mustafa Paşa’nın Piri Mehmet Paşa’nın uhdesinde yetiştiğine işaret ederek kendisinin tezkirecisi olduğunu söyler. Fakat ileride detaylı bir şekilde ele alınacağı üzere Mustafa Paşa’nın Piri Mehmet Paşa’nın kızı ile değil Sultan Selim’in kızı ile evlidir. Ayrıca Osmanlı müelliflerinin bazılarının Piri Mehmet Paşa’yı yüceltmek için kurgulamış olduğu birtakım anlatılardan Müneccimbaşının da etkilenme ihtimali söz konusu olmalıdır.21 Nitekim bir sonraki

bölümde değinileceği gibi Çaldıran Seferi sonrası Mustafa Paşa’nın vezirlikten azledilerek yerine Piri Paşa’nın vezir tayin edilmesi, onun tezkirecisi olduğuna dair yerleşmiş bilgilerin doğru olmadığını gösterir.

Literatürde Mustafa Paşa’nın Çoban, Gazi, Boşnak, Damat, Mısırlı Paşa, Polak, Koca Lala lakapları ile anıldığı ifade edilir.22 Bu lakapları, menşei ve devlet

kademelerinde gelmiş olduğu rütbelere binaen aldığı açık bir şekilde görülse de, sadece bir araştırmada yer alan “Polak” lakabından hareketle yukarıda da zikredildiği üzere farklı Mustafa Paşalar ile karıştırıldığı aşikardır.23 Nitekim Polak Mustafa Paşa, Sultan

Süleyman döneminde Kaptan-ı derya olarak Osmanlı donanmasının başında olan farklı bir tarihi şahsiyettir. Koca Lala, lakabı ise her ne sebepten dolayı kendisine yakıştırıldığı bilinmemekle birlikte bu sıfatın sadece Evliya Çelebi tarafından kullanıldığı bir gerçektir.24 İlaveten Mustafa Paşa’ya isnat edilen “Çoban” yakıştırması dâhil olmak üzere

yukarıda zikredilen elkabın hiçbiri Haydar Çelebi, Hoca Saadettin, Celâlzâde gibi dönemin önemli müellifleri tarafından hiçbir zaman kullanılmamış olup kendisi daima İkinci vezir Mustafa Paşa olarak tanıtılmıştır. Mustafa Paşa’nın Gebze’deki vakıf arazileri

19 Mehmed Süreyya, Sicilli Osmanî, Haz. Nuri Akbayar, Trans. Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996, c. 4, s. 1192.

20 Muratcan Zorcu, “Venedik Balyos Raporlarının Işığında Çoban Mustafa Paşa”, Journal of Turkish

Studies 42 (2014): 88. Dipnot 9.

21 Müneccimbaşı Ahmet Dede, Sahaif-ül-Ahbar fî Vekayi-ül-a‘sâr (Müneccimbaşı Tarihi),çev. İsmail Erünsal, İstanbul: Tercüman Gazetesi, c.2, s.506.

22 Fatih Müderrisoğlu, “Bânî Çoban Mustafa Paşa ve Bir Osmanlı Şehri Gebze”, Vakıflar Dergisi 25 (1995): 67.

23 Müderrisoğlu, “Bani Çoban Mustafa Paşa”, s. 67. Dipnot 7. 24 Müderrisoğlu, “Bani Çoban Mustafa Paşa”, s. 67-68.

(23)

13

ile ilgili 17.yy’a ait bazı belgelerde kendisine “Kara, Gazi, Kapucu Gazi ve Koyuncu” lakapları ile anıldığı görülür.25 Daha çok modern araştırmalarda yer alan “Çoban”

yakıştırmasının burada zikredilen “Koyuncu” yakıştırmasından dönüşerek galat-ı meşhur olma ihtimali yüksekse de aslında Koyuncu unvanının ilgili kaydın yanlış okunmasından kaynaklandığı tespit edilmiştir26 Mustafa Paşa’nın vakfiyesinden hareketle isminin nasıl

zikredildiğine dair yapılmış iki farklı çalışmadan çıkan sonuç birbiri ile aynıdır. Topkapı Sarayı arşivinden çıkarılan vakfiye defterine göre ismi “Mustafa Paşa b. Abdülkerim” şeklinde zikredilmektedir. Fakat bazı vakfiyelerde “Mustafa Paşa bin Abdülmûin” şeklinde de tesmiye edildiği görülür.27

Mustafa Paşa’nın menşei ile alakalı bilgi veren biyografik çalışmalarda Boşnak veya Arnavut asıllı olduğu zikredilmektedir.28 Fakat bu bilgiler dönemin çağdaş Osmanlı

kaynaklarından tespit edilemez. Diğer taraftan Mustafa Paşa’nın vezareti sırasında kendisini bizatihi gören Venedik Balyosları, menşeine dair birtakım ipuçları vermektedir. Marco Minio’nun 8 Nisan 1522’de senatoda okunan “relazione” sinde 40 yaşlarında olduğu ve “schiavon” kökenli olduğunu söyler.29 Schiavon tabiri, Dalmaçya ve İstirya

bölgelerinde yaşayan Venedik tebaası için kullanılır. Diğer taraftan Pietro Bragadin’in 9 Haziran 1526’da sunmuş olduğu raporda 48 yaşında ve Arnavut asıllı olduğu söylenir.30

Pietro Zen’in 4 Kasım 1524’te sunmuş olduğu “relazione” sinde Karadağ menşeili ve Kotor civarından geldiği söylenmektedir.31 Buradan hareketle kendisine Kotor civarından

olan Mustafa Paşa diye bahsedilmesi, Arnavut menşeili olduğun iddiasını ortadan kaldırır.32 Diğer taraftan Mustafa Paşa’nın yaşına dair Venedik balyos raporlarında

verilen bilgilerden hareketle 1480 yılı civarında doğduğu ve 1490’larda Enderun’a girdiği tahmin edilebilir.33 Bu nedenle Mustafa Paşa’nın Enderun’a giriş tarihini Fatih Sultan Mehmet dönemi olarak işaret eden tespitlerin34 doğru olma ihtimalinin ortadan kalktığı

25 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.28. Dipnot 10. 26 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.27-28. 27 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.28. Dipnot 11. 28 M.Süreyya , Sicilli Osmanî, IV,1192.

29 Erhan Afyoncu, Venedik Elçi Raporlarına Göre Kanuni ve Pargalı İbrahim Paşa, çev. Pınar Gökpar- Elettra Ercolino, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2012, s.53.

30 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.28. Dipnot 12. 31 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.28. Dipnot 15. 32 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.28. Dipnot 16. 33 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.29.

(24)

14

görülür. Bununla birlikte Mustafa Paşa’nın 1500’lerden itibaren kariyer hayatı başladığı varsayılabilir. Mustafa Paşa hakkında geniş çaplı bir araştırmaya imza atan F. Emecen’in tespitlerine göre, II. Bayezid dönemine ait bir hazine Ruznamçesinde geçen bir kayıtta, “odabaşılık” görevinde iken Mayıs 1503 tarihinde Ağrıboz sancakbeyliği verilen Mustafa Bey olma ihtimali düşük de olsa söz konusudur. Aynı Ruznamçede, 1504-1509 yılları arasına ait kayıtlarda Mustafa Bey adlı bir kapıcıbaşı olduğu görülür. Bu söz konusu kapıcıbaşı 1510’da mir alemliğe yükselince ondan boşalan kapıcıbaşılık görevine başka bir Mustafa Bey getirilir. Bu iki Mustafa Bey’in daha sonraki hayatlarına dair sıhhatli veriler bulunamadığı için Mustafa Paşa ile irtibatları tam olarak tayin edilememektedir.35

Mustafa Paşa aynı zamanda II. Bayezid’in son sadrazamı Koca Mustafa Paşa ile de karıştırılır. Koca Mustafa Paşa’nın hayatına dair anekdotlardan hareketle Abdülkerim oğlu Çoban Mustafa Paşa’nın Serez’in Anfipoli köyünde dünyaya geldiği, 1489 yılında Vatikan’a sığınan ve Aziz Angel Kalesi’nde tutuklu bulunan kardeşi Cem Sultan meselesine dair dönemin Papası VI. Alexander Borgia ile görüşmek üzere gönderildiği iddia edilir.36 Fakat Gelibolulu Âli’den takip edildiği üzere mevzu bahis olan diğer Mustafa Paşa; 1495’te Avlonya Sancakbeyi, 1497’de Rumeli Beylerbeyi ve ardından sadrazamlığa getirilir.37 Mustafa Paşa’nın ise hiçbir zaman Sadrazam olmadığı bilinen bir

gerçektir. Nitekim dönemin önemli müelliflerinden Hoca Saadettin Efendi’nin, Mustafa Paşa ve Koca Mustafa Paşa hakkında vermiş olduğu ipuçları arasındaki fark bariz bir şekilde ortadadır. Hoca Saadettin Efendi, özellikle Sultan Selim’in kardeşi Şehzade Ahmet’e mukavemet göstermek için Mustafa Paşa öncülüğünde birlikler gönderdiğinden bahsederken Sadrazam olan Koca Mustafa Paşa hakkında ise tam tersi bir yorumda bulunarak iki tarihi şahsiyetin birbirinden farklı kişiler olduğunu işaret eder.38

Mustafa Paşa’nın hayatının ilk dönemlerine dair birtakım detayların yeterince açık ve net olmadığı daha önce ifade edilmişti. Aynı şekilde Sultan Selim’in hangi kızı ile evli olduğuna dair eldeki karinelerin sınırlı olması, dönemin tarih anlatılarında net bir

35 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.29. Dipnot 12,19,20,21,22. 36 Mehmet Z. İbrahimgil, “Makedonya’da Gazi Mustafa Paşa’nın Vakıf Malları”, Balkanlarda Osmanlı

Vakıfları ve Eserleri Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara,

2012, s. 159-169.

37Gelibolulu Mustafa Âlî, Künhü’l-ahbar, İstanbul : Takvimhane-i Amire, 1277, vr. 201a, 201b.

38 Hoca Sadeddin Efendi, Tacü't-tevarih, İstanbul: Tabhane-i Âmire, 1279, c.2. s.22. “Mustafa Paşa, hüddâm-ı zevi el-ihtirâm sultanı meyânında mezîdi ihtisâs ile ser-firâz olub terbiyye-i aliyyelerine mukarenet ile merâtib-i aliyye kat‘ına isti‘dât bulmuştur evâili saltanatta kapucu başı iken sultan cem ahvalini isti‘lâm içün risalet tarikiyle frenk diyarına varub vefk-i merâm üzre edayı peyâm idüb…”

(25)

15

ifade bulunamaması ve eldeki birtakım tapu-tahrir, vakfiye gibi arşiv vesikalarının yanlış yorumlanmasından hareketle bu konuya dair yapılmış çalışmaların farklı neticelere ulaşmış görünür.39 Kendi dönemi ile çağdaş tarih anlatılarından sadece kariyerine dair

küçük detaylara ulaşılabilen Mustafa Paşa’nın Sultan Selim’in hangi kızı ile evli olduğuna dair bir detay bulunmamaktadır. Bununla birlikte geç tarihli biyografik eserlerde de evliliği ile ilgili sadece Sultan Selim’in damadı olduğu bilgisinden başka bir detaya rastlanmaz.40 17. yüzyıl Osmanlı müelliflerinden Müneccimbaşı yine aynı şekilde Sultan Selim’in hangi kızı ile evli olduğunu söylemez. Fakat Hicri 925 yılı Muharrem ayında (Ocak 1519) Mustafa Paşa’nın vezirliğe getirildiği gün Sultan Selim’in kızı ile evlendirildiğini söyler.41 Dönemin çağdaşlarından babası Hasan Can’ın anlattıklarını da

satır aralarına nakş eden Hoca Saadettin Efendi ise “Bu eyyamda Mustafa Paşa’yı damadı Rumeli Beylerbeyliğinden mesned ne is‘âd buyruldu ” diyerek Mustafa Paşa’nın vezirliğe getirildiğinde zaten Sultan Selim’in damadı olduğundan bahseder.42 Buradan hareketle

Müneccimbaşı’nın vermiş olduğu detaya ihtiyatla yaklaşılmalıdır.

Mustafa Paşa’nın eşinin kim olduğu ve isminin ne şekilde zikredildiğini doğru tayin edebilmek için Osmanlı kaynakları kadar yabancı kaynakların da referans alındığı çalışmaları dikkatli bir şekilde tetkik etmek gerekir. Mustafa Paşa’nın eşinin, bazı kaynaklarda “Sultanzâde Hanım Hatun” olarak geçen Sultan Selim’in kızı “Sultanzâde Şahzâde Hatun” dur. Fakat yerli ve yabancı kaynakların sıhhatli bir şekilde tetkik edilmemesinden kaynaklanan bir hata ile Mustafa Paşa’ya dair önem arz eden bazı modern çalışmalarda eşinin adı “Hafsa Sultan” olarak zikredilir. Burada Mustafa Paşa’nın eşinin kim olduğuna dair literatürde var olan yargılara ve bu yargıların nereden kaynaklandığına temas etmek yerinde olacaktır.

39 Kenan Ziya Taş, “Çoban Mustafa Paşa’nın Eşi Yavuz Sultan Selim’in Hangi Kızı?”, Uluslararası Çoban

Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu-IV Bildiri, ed. Prof. Dr. Haluk SELVİ, Prof. Dr.

İbrahim ŞİRİN, Doç. Dr. M. Bilal ÇELİK, Dr. Ali YEŞİLDAL Resül NARİN, Kocaeli: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Yayınları, 2018, 261-267; Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.28-29.

40 M.Süreyya , Sicilli Osmanî, IV,1192; İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1971.II.Cilt s.100.

41 Müneccimbaşı Ahmet Dede, Müneccimbaşı Tarihi, c.2 s.498. Aynı kaynağı kullanan Muratcan Zorlu, muhtemelen Hicri tarihi Miladi tarihe çevirirken hata yapmış olmalıdır. Mustafa Paşa’nın vezir tayin edilme tarihini 1518 olarak gösterir.

(26)

16

Çağatay Uluçay harem hayatı ve sultanlara dair yapmış olduğu maruf çalışmasında, Sultan Selim’in on kızından altısının isimlerini eşleriyle birlikte zikreder. Kaynaklarda adının “Sultanzâde” veyahut “Şehzâde” olarak geçtiği Hanım Sultan’ı Mustafa Paşa’nın eşi olarak takdim eder.43 Çağatay Uluçay’ın “vesikalarda adı

Sultanzâde ve Şehzâde diye geçer” şeklindeki ifadesi, Mustafa Paşa vakfiyesinde geçen eşi Hanım Hatun’un mütevelli yapılacağına dair şart koşulan ibareden hareketledir.44

Mustafa Paşa’ya dair Fatih Müderrisoğlu tarafından yapılmış nitelikli bir diğer çalışmada, Çağatay Uluçay referans gösterilerek Mustafa Paşa’nın eşi Şehzade Sultan olarak zikredilir.45 Diğer taraftan Mehmet Z. İbrahimgil,46 İlknur Aktuğ47 ve Metin Sözen’in48 ekibiyle hazırlamış olduğu maruf çalışmalarda ise Sultan Selim’in “Hafsa Sultan” isimli kızı ile evli olduğu ifade edilir. İsmi verilen araştırmacıların Mustafa Paşa’nın “Hafsa Sultan” ile evli olduğu yargısına nereden ulaştıkları dair, eserlerinde bu konunun bahsedildiği bölümler tetkik edildiğinde herhangi bir kaynak belirtmedikleri görülür. Mustafa Paşa’nın Hafsa Sultan ile evli olma halinin hangi kaynak münasebetiyle mevcut literatürde yer ettiği de maalesef karanlıktır. Buradan hareketle Mustafa Paşa’nın bazı kaynaklarda “Sultanzâde Hanım Hatun” olarak geçen Sultan Selim’in kızı “Sultanzâde Şahzâde Hatun” ile evli olduğu gerçeği yerli ve yabancı kaynaklarda nasıl tetkik edildiğine değinmek yerinde olacaktır.

Venedik raporlarında Sultan Selim tarafından katledilen bostancıbaşının eski eşi Mustafa Paşa’nın eşi olarak gösterilir.49 Hal böyle ise hanımının 1515’te idam edilen

İskender Paşa’nın dul eşi olma ihtimali ortaya çıkar. Diğer taraftan Pietro Zen raporunda 1524’te idam edilen yine aynı şekilde bostancıbaşılıktan yetişme Ferhad Paşa’dan dul kalan hanımıyla evli olduğunu ifade eder.50 Fakat in’amat defterlerindeki kayıtlarda

Ferhad Paşa’nın eşinin adı Beyhan Sultan olarak zikredilirken diğer taraftan Mustafa

43 M. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara:TTK, 1985, s. 31-34. 44 Uluçay, Padişahın Kadınları, s.34. Dipnot 1.

45 Müderrisoğlu, “Bani Çoban Mustafa Paşa”, s. 68. 46 İbrahimgil, “Mustafa Paşa’nın Vakıf Malları”, s.160.

47 lknur Aktuğ, Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989, s.1. 48 Metin Sözen ve Rüçhan Arık, Türk Mimarisinin Gelişimi ve Mimar Sinan, İstanbul: İş Bankası Yayınları, 1975, s. 164.

49 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.29. Dipnot 25. 50 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.29. Dipnot 26.

(27)

17

Paşa’nın eşinin adı açık bir şekilde “Sultanzâde Şahzâde Hatun” olarak zikredilir.51

Mustafa Paşa’nın 1524’te idam edilen Ferhad Paşa’nın eşi Beyhan Sultan ile evli olmadığının en büyük kanıtı, Mustafa Paşa’nın 1522 yılında Mısır’a beylerbeyi olarak geldiği günlere dair anlatısında ünlü Memluk tarihçisi İbn İyas’ın maruf eserindeki “Mustafa Paşa Selimşah’ın kızıyla evliydi. Eşi Sultan Süleyman’ın kız kardeşiydi.” ifadeleridir.52 Hal böyle iken Mustafa Paşa’nın 1515’ten sonra 1516’da Şahzade Hatun ile evlendiği söylenebilir.53 İlaveten Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk yıllarına ait

Ruznamçe kayıtlarında kendisine birtakım in’amlarda bulunulması sebebiyle ismi sıkça zikredilir. Mustafa Paşa hayatta iken kendisi için “zevce-i hazret-i Mustafa Paşa” ifadesi kullanılır.54 Mustafa Paşa’nın vefatından sonra ise saraydan kendisine yiyecek ve diğer

ihtiyaçları için ayrılan tahsisat listelerinde ismi “Şahzade-i Sultan zevce-i merhûm Mustafa Paşa” şeklinde açıkça ifade edilir.55 Mustafa Paşa vakıfları konusunda

araştırmacıların sıklıkla başvurduğu Tayyip Gökbilgin’in maruf eserinde Mustafa Paşa’ya ait birtakım tahrir ve vakıf kayıtlarında eşinin ismi zikredilir.56 Tayyip

Gökbilgin’in vermiş olduğu tahrir kayıtlarının birincisinde “Mülk-i Sultanzâde Hanım Hatun, karye-i Karabağ tâbi-i Çirmen” ifadesi geçerken ikincisinde “Mezraa-i Aladeresi tâbi-i Çirmen mülk-i Hazret-i Mustafa Paşa Susığırı Kışlası... Aladeresi sınurını beyân eder... Mülk-i Sultanzâde Sultan Hanım Hatun karye-i Karabağ’ın umûmen haddi ve sınurı” ifadesi ile Mustafa Paşa’nın eşinin ismi açıkça kaydedilir.57 Diğer taraftan

Topkapı Sarayı müzesindeki vakfiye kaydında da “Hanım Hatun binti’l-merhûm es-Sultan Selim Han” ibaresinden hareketle Mustafa Paşa’nın es-Sultan Selim’in kızı Sultanzâde Hanım Hatun ile evli olduğu bilgisi kesinlik kazanır.58 Buraya kadar Mustafa

Paşa’nın menşei ve kariyer çizgisi hakkında yerleşmiş birtakım hatalı, eksik ve temas edilmeyen detaylara ve tartışmalara yer verildi. Bir sonraki bölümde ise 16.yy Osmanlı

51 Tayyip Gökbilgin, XV.ve XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livası, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1952, s. 515.

52 Şeşen, Bedâyi‘ü’z-zühûr fî- Vekâyi‘i’d-duhûr: Yavuz’un Mısır’ı Fethi ve Mısır’da Osmanlı İdaresi, s. 440.

53 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.29.

54 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.30. Dipnot 29. 55 Emecen, “Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Veziri Mustafa Paşa” s.30. Dipnot 32. 56 Taş, “Çoban Mustafa Paşa’nın Eşi” s.265. Dipnot 24.

57 Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livası, s. 515-517. 58 Taş,“Çoban Mustafa Paşa’nın Eşi” s.266. Dipnot 27.

(28)

18

siyasetinin önemli bir parçasını oluşturan Doğu Politikalarında Mustafa Paşa’nın nasıl rol aldığı ve bu roller sayesinde kendi kariyer çizgisinin nasıl şekillendiği ele alınacaktır.

1.3 Kubbealtı: Mustafa Paşa Osmanlı Divanında

Sultan Selim, tahta geçer geçmez hükümdarlığına tehdit oluşturabilecek tüm unsurları ortadan kaldırmaya başlar. Bunların başında elbette ki hanedana mensup şehzadelerin bertaraf edilmesi meselesi gelir. İki kardeş arasındaki kıyasıya mücadelede Şehzade Ahmet Tosya, Çankırı ve Kastamonu canibinde ilerlerken kendine taraftar toplar. Şehzade Ahmet’in kardeşi ile arasındaki son hesaplaşmada 20.000 taraftarı vardır. Sultan Selim, kardeşinin ordu toplama teşebbüsüne karşılık Bıyıklı Mehmet Paşa ve Mustafa Paşa komutasında öncü birlikler gönderir.59 Dönemin çağdaş kaynaklarından Haydar

Çelebi’nin ruznamesinde iki ayrı Mustafa Paşa’dan bahsedilir. Bu iki Mustafa Paşa’dan hangisinin ikinci vezir Mustafa Paşa olduğunu tayin etmek güçtür. Yine de Mustafa Paşa’nın Çaldıran Seferi’nde Sultan Selim’in yakınında olduğu muhtemeldir. Çünkü dönemin çağdaş müelliflerinden İdris-i Bitlisî maruf eserinde, Mustafa Paşa’nın Çaldıran Seferinde Sultan Selim ile aynı safta yer aldığını söyler.60 Buradan hareketle Osmanlı-İran ilişkilerinin geldiği noktada Mustafa Paşa’nın etkin olduğu hatta ilk vezirlik statüsünü burada kazandığı varsayılabilir. Fakat diğer taraftan Çaldıran Seferi sonunda Mustafa Paşa’nın, Sultan Selim’in gazabına uğrayarak vezirlikten azledildiği dönemin kaynaklarında zikredilir. Bunun sebebi, Sultan Selim’in Çaldıran’da kazanmış olduğu büyük başarıya rağmen elinden kaçırmış olduğu Şah İsmail’i iyice köşeye sıkıştırmak ve sefere devam ederek ileri bir harekatın devamını istemesine bağlanabilir. Fakat yeniçerilerin büyük bir gulgule ile paşalara ve padişaha serzenişte bulunarak Anadolu’ya dönmek istemeleri üzerine Sultan Selim, yeniçerilerin bu karşı duruşunun faturasını Mustafa Paşa’ya keser. Önce askerin içinde rencide edercesine atından düşürtür ardından kendisini vezirlikten azleder. Yerine Mevlana Celâleddin Aksarayî’nin torunlarından Piri

59 Feridun Emecen, Yavuz Sultan Selim, İstanbul: Kapı Yayınları, 2016, s.89.

60 İdris-i Bitlisî, Selim Şah-name Haz. Hicabi Kırlangıç, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001, s.170. “Ruhun istirahat yeri ve fetihler makamı olan ordunun kalbindeyse Süleyman mekanlı Sultan ile birlikte azametli vezirler Hersekli Ahmet Paşa, Dokakinli Ahmet Paşa ve Mustafa Paşa ile dünya sığınağı ordudan on beş bölük, sağ ve sol tarafın komutanlarıyla birlikte sıralandılar.”; Gelibolulu Âli, 229a 232a.

(29)

19

Mehmet Paşa’yı 920 yılı 12 Şaban günü (2 Ekim 1514) vezarete getirir.61 Sultan Selim’in,

Çaldıran sonrası Mustafa Paşa’yı vezirlikten azletmesine rağmen gözden çıkarmadığı hatta kızı Şahzâde Hatun ile evlendirerek kendisine daha yakın olmasına imkan tanıdığı görülür. İlaveten Mısır Seferinde kendisine verilen kritik görevler ve bu görevler neticesinde kariyerinde belli merhaleler aşarak yeniden vezirlik statüsü kazanması bunun göstergesidir.

Mercidabık ovasında 24 Ağustos 1516’da Memluk hükümdarı Gavri’yi mağlup etmesiyle Şam’a giren Sultan Selim, Memlukler’in tekrar toparlanamayacağını düşünüyordu. Bundan sonraki asıl tehlikenin Memlukler değil Safeviler olduğunu düşünen Sultan Selim, Şah İsmail’den gelebilecek olası bir saldırı için ordunun büyük bir kısmını Diyarbakır’da konuşlandırır. Hal böyle iken Memlukler’in Tomanbay’ı sultan seçerek yeniden toparlanmaya başladıkları haberi, Osmanlı cephesinde bir kargaşaya yol açar. Sultan Selim askerlerin büyük bir çoğunluğunu Diyarbakır canibinde konuşlandırmasına rağmen toparlanmaya başlayan Memluk Beyleri’ne mukavemet gösterip doğrudan Kahire’ye girme kararı alır. Dönemin kaynakları, Kahire’ye doğru harekete geçileceğine dair alınan kararda Osmanlı birliklerinin kendi içerisinde ihtilafta olduğu bilhassa yol şartlarının engel teşkil edeceğini savunarak seferden vazgeçmek isteyen paşaların varlığından bahseder.62 Bunun üzerine Sultan Selim, 922 yılı 15 Şevval

günü (11 Kasım 1516) divanı toplar. Sefer hazırlıkları sebebiyle Padişahın huzurunda tartışan Anadolu Beylerbeyi Zeynel Paşa ile Anadolu defterdarı Zehrimar Kasım görevlerinden azledilir. Ardından Anadolu Beylerbeyliği’ne Mustafa Paşa, defterdarlığa ise İskender Çelebi getirilir.63 Burada görülüyor ki Çaldıran Seferi’nde Sultan Selim’in

gazabına uğrayan Mustafa Paşa, Sultan Selim’in yakın çevresinden uzak kalmaz. İlaveten sefer hazırlıklıları sırasında Sultan Selim’in kararını sorgulayan devlet ricalinin varlığı

61 Hoca Sadeddin Efendi, Tacü't-tevarih, s.284 “…. cümleten yolda giderken dilsüze buyurdular Mustafa Paşa’nın kuskusun kesti”.; Emecen, Yavuz, s.153-157; Ahmet Uğur, Yavuz Sultan Selim, Kayseri: Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayını, 1992, s.82.

62 İdris-i Bitlisî, Selim Şah-name, s. 327. “Ordunun bu kışta Osmanlı beldelerinden uzak yerde toparlanması ve bir araya getirilmesi zordur. Şu an hizmette bulunan seçkinler ve yakın kimselerle böyle bir tehlikeli sefere yönelmek, Mısır ordusu gibi bir orduyu yenmek nasıl başarılır. Bu sebeple yiyecek içecek maddelerinin develere yüklenmesi, o susuz, otsuz, uçsuz bucaksız çölden taşınması imkansız görünmektedir, varılacak yer çok uzaktır. Böyle zorlukların söz konusu olduğu tehlikeli bir harekete girişmekten kaçınılması gerektiği görüşü ağır basıyordu. Görüş ve düşüncelerin çoğu, mücahitler sultanın seferi ertelemesi yönünde..”

(30)

20

düşünülünce Mustafa Paşa’nın böyle bir ortamda Anadolu Beylerbeyliği’ne getirilmesi, Sultan Selim ile aynı düzlemde bir politik anlayışa sahip olduğunu gösterir.

Sultan Selim, eski Memluk Beyleri’nden Halep valisi Hayır Bey ve Şehsuvaroğlu Ali Bey’in teşvikiyle yanındaki askeri birliklerin Tomanbay ordusuna kıyasla daha az olduğunu bilmesine rağmen Kudüs’ten Kahire’ye hareket etme kararı alır.64 Tomanbay

ise Osmanlı ordusunun Hanke yakınlarına geldiğini öğrenince, Ridaniye’de bir savunma hattı oluşturur. Daha önce Anadolu Beylerbeyliği’ne getirilen Mustafa Paşa, savaş günü az sayıdaki askeriyle ordunun sağ cenahına konuşlanır.65 Toplarının ve ateşli silahların

savaşın seyrini büyük ölçüde etkili olduğu Ridaniye’de, Osmanlı ordusu mutlak bir zafer kazanır. Savaşın Osmanlı lehine sonuçlanması ve Osmanlı ordusunun Kahire’ye girmesine karşılık Tomanbay yakalanamaz. Bu durum Kahire sokaklarında Tomanbay yandaşları ve Yeniçeriler arasında büyük çatışmalara sebep olur.66 Sultan Selim, Yunus

Paşa ile şehrin asayişini sağlamak istediyse de başarılı olamaz. Karşılıklı çatışmaların kısa süreliğe kesildiği bir günde 3 Şubat günü Kahire’de ilk divan toplanır. Yapılan bu ilk divanda Sultan Selim’in, Ridaniye önlerinde meydana gelen savaşta başarı göstermiş devlet ricalini taltif etmek niyetinde olduğu görülür. Nitekim yaralı olmasına rağmen divana katılan Yunus Paşa Veziriazamlığa ve Anadolu Beylerbeyi Mustafa Paşa, Rumeli Beylerbeyliği’ne getirilir.67 Ardından Sultan Selim, Tomanbay meselesinin çözümü için birtakım teşebbüslerde bulunur. Aracılar ile Tomanbay arasında birtakım yazışmalar cereyan eder. Bu yazışmalarda Sultan Selim, kendisine biat ettiği taktirde ona Kahire yönetimini tahsis edeceği haberini gönderir.68 Buna rağmen Tomanbay, Sultan Selim’in

kendisine karşı yöneltmiş olduğu müşfik tavır ve vaatlere itimat etmez. İlaveten kendisine gönderilen Osmanlı elçisi Mustafa Çelebi’yi ve dört mezhep kadısını katleder. Bu hadise ile Tomanbay’ın hiçbir şekilde Osmanlı hakimiyetini tanımayacağı anlaşılır ve Garbiyye tarafında olduğu öğrenilir öğrenilmez yakalanması için Sultan Selim tarafından Rumeli Beylerbeyi Mustafa Paşa komutasında bir grup eyalet askeri peşinden

64 İdris-i Bitlisî, Selim Şah-name, s. 328. “…işlerin sonucu konusunda uzak görüşlü davranan yüce padişah, tehlikelere atılmaya karar verdi ve yüce Allah’ın yardımı ve Kitab’ın ve Rasul’ün ortaya koyduğu kural ile zorlu seferlere girişmeye azmederek…”

65 Haydar Çelebi, Ruznâme (Feridun Bey, Münşeatü’s-Selâtin, I, İstanbul 1274, içinde), s.484. 66 Emecen, Osmanlı Sultanları, s.90.

67 Celâlzâde Mustafa, Selim-name, Haz. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1997. s.432.

68 Lütfi Paşa, Tevarih-i Âli Osman, İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1341, s. 266. “ulü’l-emre gelsin, bana itaat edip inat eylemesin, geri ilin ve memleketin mukarrer edeyim.”

Referanslar

Benzer Belgeler

Sebebi: Macar kralının ölmesi üzerine Ferdinand’ın Budin’e saldırması Sefere çıkan Kanuni Budin’i aldığı gibi Macar topraklarını yeniden düzenledi..

Meğer uzaktan sadece baş üstünde bir hotoz gibi görünen kale ta aşağı­ ya kadar bir mustatil çizerek uzanıp inmekte imiş, iki yüz elli metre yüksekliğindeki

İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankasında (UBB) veya Ürün Takip Sistemine (ÜTS) kayıtlı ve kendisine tedarikçi tarafından verilen bayi tanımlayıcı numaralarını

Ölüm Tarihi: On Kasım Bin Dokuz Yüz Otuz Sekiz (1938) Öldüğü Yer: Dolmabahçe Sarayı.. Anıt

Taraf-ı Aliyye-i Hüsrevâniyeden Hatt-ı Hümâyûn-ı Sa„âdet-makrûn ve Emr-i Şerîf-i Âlî-yi Şân sâbıkan Yeniçeriler Ağası olup azlolunan Köse Mehmet Ağa‟nın esbâb u erzâk

Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Filar­ moni Orkestrası, yeni kurulan Devlet Konservatuarı ve Devlet Operası’nda çeşitli görevlerde bulunan Alnar, Atina Devlet,

Hastalığın ayırıcı tanı- sında Graves oftalmopatisi, orbital lenfoma başta ol- mak üzere primer veya metastatik tümörler, sarkoidoz, Wegener granülomatozisi, orbital

Ces eunuques blancs font, en seconde ligne, lë service extérieur du harem ; ils sont un peu moins sauvages que les noirs , parce qu’ils ont une communication plus