• Sonuç bulunamadı

İsyanın Eşiğinde: Kansav, Şeyhü’l-Arap ve Çerkes birlikleri ile Mücadeleler

II. BÖLÜM MUSTAFA PAŞA’NIN MISIR BEYLERBEYLİĞİ

2.2 İsyanın Eşiğinde: Kansav, Şeyhü’l-Arap ve Çerkes birlikleri ile Mücadeleler

Memlukler döneminde Mısır eyaletinin mülki idaresinde söz sahibi olan Kâşifler ve Şeyhü’l-arapların Mısır’ın fethinden sonra Sultan Selim’in emri üzerine görevlerinden azledilmedikleri yukarıda ifade edilmişti. Bu şekilde Mısır’daki “yetişmiş insan gücü” kaynağı ile Osmanlı idarecileri; iç işleyişte bölgenin adet ve kanunlarını, halk ile yönetim arasında nasıl bir uyum olduğunu öğreneceklerdir.172 Kaşifler, Mısır’da Kahire’ye bağlı

170 Nevâdir,vr.373a. 171 Nevâdir,vr.375a.

48

vilayetlerin yönetiminde sorumlu yerel beylerdir. Bu yerel beylerin en büyük vazifeleri görevli oldukları bölgedeki halkın Osmanlı hakimiyetini tanımalarını sağlamak, halkın hukukuna riayet etmek ve yıllık vergileri vaktinde hazineye ödemeleri gelir.173 Şeyhü’l-

Araplar ise Mısır’da aşiret hayatının yaygın olduğu bölgelerde idareden sorumlu yöneticilerdir. Yetki ve vazifeleri Kâşiflerin yetki ve vazifelerine eşittir.174

Vaktiyle Memluk yönetimine hizmet etmiş Çerkes asıllı Hayır Bey’in beylerbeyliği sürecinde top yekûn bir isyana teşebbüs etmemiş Kâşifler ve Arap Şeyhleri, Mustafa Paşa’nın beylerbeyliği sürecinde Mısır askeri teşkilatında önemli bir yere sahip Çerkes askerleriyle büyük ve seri isyanlara teşebbüs etmişlerdir.175 Nitekim Hayır Bey’in

Mirahuru Kansav’ın yeniden Memluk hakimiyetini ihdas etmek için isyan etmesi ve doğrudan Mustafa Paşa yönetimine baş kaldırarak neredeyse bütün yerel beyleri etrafında toplayıp büyük bir kaosa sebebiyet veren Cânım Kâşif isyanı bunun en büyük ispatıdır.176

Mısır tarihi üzerine yapılmış modern araştırmalar, Mustafa Paşa’nın Mısır beylerbeyliği sürecinde birçok isyanın meydanı gelmesinin sebebini, kendileri gibi Çerkes ya da Arap kökenli olmayan doğrudan Osmanlı merkezinden gönderilen bir idarecinin olmasına, Mustafa Paşa’nın Memluk emirlerine karşı nasıl bir politika izlemesi gerektiğini bilmemesine ve Hayır Bey’in adamlarının yetki alanlarını sınırlandırmasına bağlarlar.177 Öne sürülen bu üç yaklaşımın ilki devrin önemli kronik yazarı Celâlzâde tarafından “Hayr Beg’ün vefâtı ile dest-i tetâvülleri dâmân-i memleketden kûtâh u kasîr olub, taht-ı Mısır’ a Rum’ dan vezîr-i âlî-şân varub, kavânîn-i şer-i kavîm icrâ olınmağla hükûmet ü istiklâlden nâ-ümîz ü meyûs oldılar”178 sözleriyle desteklenir. Mustafa

Paşa’nın Memluk emirlerine karşı izlemiş olduğu politikaları bilmemesi olarak gösterilen ikinci ihtimal, yoruma açık bir ifadedir. İleride bahsedileceği üzere neredeyse her gün Mısır’ın farklı farklı bölgelerinde patlak veren isyan süreçlerinde, Şeyhü’l-Arapları ve Çerkes emirlerini kendi divanında toplaması ve her birine söz hakkı verip Osmanlı yönetimine karşı sadakatlerini tazelemek adına yemin ettirmesi Mustafa Paşa’nın isyan

173 Seyyid Muhammed, “XVI. Asırda Mısır Eyaleti”, s.158. 174 Seyyid Muhammed, “XVI. Asırda Mısır Eyaleti”, s.169. 175 Demirtaş, “Tabakatü’l-Memâlik”, vr .82b-83a.

176 Nevâdir,vr.378a.

177 Amer El-Hossary ,” Memluk Kaynaklarına Göre Yavuz ve Kanuni Dönemlerinde Mısır ve Şam’da Çıkan İsyanlar” (Yüksek Lisans Tezi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015),88; Seyyid Muhammed, “XVI. Asırda Mısır Eyaleti”, s.74.

49

sürecinde güveni merkeze alan sağlam bir politika ile hareket ettiğini gösterir. Bunun yerine bir önceki bölümde bahsedilen “müjde parası” adı altında halktan para toplanması, alınan ani kararlarla Mustafa Paşa yanlısı kadıların önemli merkezlere atanması ve mahkemelerde Mâliki hukukunu nehyeden birtakım kararların alınması daha spesifik ve gerçeğe çok daha yakın sebepler olarak gösterilebilir. Son olarak Hayır Bey’in adamlarının yetki alanlarının sınırlandırıldığına dair ileri dürülen görüşler de ihtiyatla karşılanmalıdır. Nitekim Çerkes cemaati Sultan Selim’in emriyle Hayır Bey tarafından harp sanatında mahir Çerkes askerlerden oluşturulur. Fakat İbn İyas Hayır Bey’in Çerkes askerlerini sevmediğini, Hayır Bey’in vefat ettiğinde 600.000 dinarlık bir hazinesi olmasına rağmen Çerkes askerlerinin 6 aylık maaşlarını ödemediğini yazar.179 Diğer

taraftan İbn İyas’ın vermiş olduğu bu haberi destekler bir şekilde Diyarbekrî, Muharrem ayının 11. Gününde Çerkes askerlerin Mustafa Paşa’ya gelerek yedi aydır ulufelerini alamadıklarını eğer Sultan Süleyman ulufelerini kestiyse kendilerinin haberdar edilmesi talebinde bulunduklarını ifade eder. Onlar eğer ulufeleri kesildiyse rızıklarını başka yerlerde arayacaklardır; ama ulufelerinin verilmemesi ile kıyafetlerinin alınmamasının sebebini de öğrenmek istemektedirler. Bu tutumlarına karşılık Mustafa Paşa, Sultan Süleyman’ın kesinlikle ulufelerini kesmek niyetinde olmadığı aksine ulufelerini arttırmak istediğini söyler. Hatta ertesi gün erken bir vakitte üç aylık ulufelerinin kendilerine ödeneceğini, geride hala alacakları varsa onların da verileceğini bildirir. Diyarbekrî, Mustafa Paşa’dan bu haberi alan Çerkes askerlerinin oldukça memnun kaldığını ifade eder.180 İsyanın sebepleri hakkındaki bu tartışmadan sonra Mustafa Paşa’nın isyan

hareketleri ile mücadelesinin Diyarbekrî anlatısı doğrultusunda ayrıca dönemin diğer kaynakları ışığında nasıl vuku bulduğu konusu ele alınacaktır. Dönemin Osmanlı kaynaklarından Celâlzâde Mustafa Çelebi’nin bu konuyu dair yüzeysel anlatımları ile büyük ölçüde paralellik gösteren Diyarbekrî, isyan hareketlerini muhtelif konuların arasına serpiştirerek gün gün ele almıştır.

Mustafa Paşa’nın Mısır’a beylerbeyliğinin altıncı ayında, bir Türk vezirin Mısır’ı idare etmesini çekemeyen Hayır Bey’in mirahuru Kansav, Osmanlı hakimiyetine karşı

179 Şeşen, Bedâyi‘ü’z-zühûr fî- Vekâyi‘i’d-duhûr: Yavuz’un Mısır’ı Fethi ve Mısır’da Osmanlı İdaresi, s.432.

50

büyük bir isyan teşebbüsünde bulunur.181 Diyarbekrî, Mustafa Paşa’yı öldürerek Memluk

hakimiyetinde olduğu gibi Çerkes Beyleri’ni eski yerlerine tayin etmek, hatta yeniden Memluk hakimiyetini ihdas edip Sultan olarak da Kansav’ı seçmek niyetinde olduğunu söyler. Diyarbekrî isyan hareketine dair detaylı anekdotlara yer verir. Ona göre: Kansav bir gün Kâsıd ile birlikte sarhoş olup taşkınlık yapar. Önce evindeki tüm eşyalarını, kıyafetlerini, silah ve teçhizatlarını boşaltır ve evini göçertip başka bir yere taşır. Ardından silahlarını kuşanıp meydana atıyla gelerek aslı olmayan, fitne ve fesada sebep olacak sözlerle isyan teşebbüsünde bulunur. Mustafa Paşa bu durumdan hemen haberdar olup adamlarını meydana gönderir ve Kansav yakalanır. Diyarbekrî, Mustafa Paşa’nın bu isyan hareketini, Çerkes askerleriyle ittifak halindeymiş görüntüsü veren Rum askerlerinden öğrendiğini söylerken182. Celâlzâde, Mustafa Paşa’nın sâdık adamları

tarafından haberdar edildiğini yazar.183 Devamı yine Diyarbekrî’den takip edilen hadise şöyle gelişir: Mustafa Paşa hemen o an Kansav’ın boynunu vurmak isterse de adamları buna mani olur. Sonra Mustafa Paşa’nın adamları Kansav’ı kalenin aşağısında iyice döverler ve ona keçi yününden yapılmış arakiye isimli bir çul giydirirler. Bunun üzerine Cânım Hamzavî, Kansav’ın bağışlanması için şefaat diler, bunun üzerine arakıyeden çıkarılıp ve kaleye götürülür. Mustafa Paşa, Hayır Bey’in diğer adamlarını da kalede tutmak ister, fakat adamlar korkularından kaçıp gizlenirler. Kaledeki bu fitne fesat ortamından ziyadesiyle huzursuz olan halkın tedirginliği artar. Mustafa Paşa görür ki bu kargaşa ortamı şehirde fesat ve fitneye sebep olur, kaçan kimselere geri döndükleri taktirde zarar ve ziyan vermeyeceğine dair eman verdiğini duyurur. Kaçan kişiler bu haberi alır almaz saklandıkları yerlerden çıkarak Cânım Hamzavî’nin yanına sığınırlar. Cânım Hamzavî de o kimseleri alıp Mustafa Paşa’ya teslim eder ve Mustafa Paşa sözünü tutup kimseye cezalandırmaz, eman üzerine herkesi bağışlar ve serbest bırakır.

181 Demirtaş, “Tabakatü’l-Memâlik”, vr. 83a. “Hayr Beg’ ün emîr-i ahûr-ı kebîri Kansu ve hazînedâr-ı sağîri Mısırbay ve tüfengci-başısı Budak dimekle marûf pelîdler ittifâk idüb, aralarında mezbûr Kansu’ yı Mısır’ a sulţân idüb, Çerkesler gerü ol mülke müstevlî olmak sevdâsına düşüb, her ţâyifeden ţabîatı fitne ü fesâda mâyil ve bunın gibi hüsrân u dalâlete mâyil olan erbâb-ı şirret ü fesâd ve ashâb-ı mazarrat u ifsâddan hayli kimesneleri iğvâ u ızlâl eyleyüb, mukarrer eylemişler ki, “Bir gün paşa dîvân idüb, ahvâl-i reâyâ görilür iken Kansu kendüsi birkac yüz melâîn ile ale’ l-ğafle hücûm idüb, kal‘a-i Mısır’ı alub ve birkac yüz melâhide ile dahı sâyirleri esvâk-ı Mısır’a yüriyüb, Osmânîlerden mevâzı-ı müteferrikada sâkin olanları bir yere cemiyyet etdirmeyüb, kılıçdan geçüreler.”

182 Nevâdir,vr.379b.

183 Demirtaş, “Tabakatü’l-Memâlik”, vr. 83a.“Bu vechile ârâ-i fâsideleri olduğını aralarından bazısı gelüb haber viricek.”

51

Diyarbekrî meseleyi burada keser ve üç gün sonra vuku bulan hadiseler arasında isyancıların akıbetine değinir. Mustafa Paşa, Cemaziyelâhir ayının 17. gününde yani Kansav’ın yakalanmasından üç gün sonra Hayır Bey’in iki asi kulu ile birlikte Kansav’ın şehir meydanında infaz edilmesini ister. Aynı gün ibret-i alem olsun diye Kansav ve diğer iki asi şehir meydanında askerler arasında ikişer biçdürdi ve başların soyub saman doldurub devlet eşiğine gönderdi. Diyarbekrî, Kansav ve diğer isyancıların böyle şiddetli bir cezaya çarptırmalarının sebebi olarak açıkça Osmanlı yönetimine karşı bir ayaklanma planı içerisinde olduklarını gösterir. Hal böyle iken Mustafa Paşa infazın akabinde şehir halkına “özin ve nefsin bilmeyüb devletlü padişaha hâ’in olanın cezâsı budur”184 diye nida verdirip hainlerin cesetlerini Rumeyli’de üç gün teşhir ettirdikten sonra defnedilmelerine müsaade eder. Mustafa Paşa’nın Rum askerleri tarafından isyan hareketinden haberdar edilmesi üzerine isyan büyük bir felakete dönüşmeden bastırılmış olur.

İlaveten Kansav isyanı sırasında Mustafa Paşa, Hayır Bey kullarının şehir içinde saklandıklarına dair haber aldıktan sonra her birini aramaya koyulur. Bu yüzden Cemaziyelâhir ayının 21.gününde Bulak Subaşısını, Hayır Bey’in gizlenen kullarından üçünü hapsedip bazı eşyalarını gasp etmesi üzerine hapseder. Bu olayın hemen ardından Mustafa Paşa, bütün yeniçerilerin yakınlarıyla birlikte Kale’nin Harabî Tatar denilen bölgesine Sipahilerin ise Karafe bölgesine yakın Hoş Arap denilen bölgesine yerleşip konuşlanmalarını ve Yesâr Araplarını o bölgeden uzaklaştırmalarını emreder. Ayrıca Kale’nin etrafındaki yabancı birliklerin de bölgeden uzaklaştırılmasını ve yerine Rum askerlerinin yerleştirilmesini ister. Nitekim Mustafa Paşa’nın bu emri yerine getirilir. Mustafa Paşa olası bir muharebe hali için kalenin eksikliklerini giderip teçhizatını yaptırır. Sonra 400 askeri 4 bölük halinde Ridaniye, Bürkâtü’l-Habeş, Eski Mısır ve Bulak tarafına konuşlandırır.

Yine aynı günlerde şehir içerisine Hayır Bey’in kulları arasına fitne düşüp her biri farklı yerlerde gizlenir diye bir dedikodu yayılır. Bu dedikoduya kulak kabartan Mustafa Paşa önce yatsı namazından sonra şehrin kapılarının 5 derece kapatılacağı emrini verir ardından Hayır Bey kullarının saklandıklarına dair şüphe duyduğu bölgelere yeniçeriler gönderir. Kansav isyanının büyük kayıplara sebep olmadan bastırılması ve Hayır Bey

52

kullarının yakalanması üzere Mısır’da günlük yaşam normale döner. Fakat bu hadiseden kısa bir süre sonra Feyyum Kâşifi Cânım Bey ve Garbiyye Kâşifi İnal’ın isyanı Mustafa Paşa yönetimini oldukça zorlar ve Mısır’da sonu kanlı bir savaş ile neticelenen kaosa sebep olur. Bir sonraki bölümde Diyarbekrî anlatısı üzerinden Cânım Kâşif ve İnal Bey’in isyanına giden süreç mütalaa edilecektir.