• Sonuç bulunamadı

Okul öncesi dönem çocuğunun kendini ifade etmesinde resmin önemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Okul öncesi dönem çocuğunun kendini ifade etmesinde resmin önemi"

Copied!
163
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUĞUNUN KENDİNİ İFADE

ETMESİNDE RESMİN ÖNEMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

İlke AKMAN

(2)

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUĞUNUN KENDİNİ İFADE

ETMESİNDE RESMİN ÖNEMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

İlke AKMAN

Tez Danışmanı

Yrd. Doç. Dr. Güzin AYRANCIOĞLU

(3)

………. ‘ın ……… ………

……. başlıklı tezi………tarihinde, jürimiz

tarafından……… ……….Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan :………..

Üye:

………

Üye ( Tez Danışmanı) :

………

Üye:

………

(4)

Çocuk, yaptığı resimler aracılığıyla kendisini algılama biçimi, ailesi ve diğer çevresi ile ilgili bilgiler verir. Böylelikle çocuğun yalnızca kendi yaĢantısından değil, çevresi ve çevresiyle olan iliĢkisi hakkında ipuçları verir.

Resim bir ifade aracıdır. Bu araĢtırmada resmin bir ifade aracı olması bakımından önemi vurgulanmıĢtır.

Okul öncesi dönem, çocukların resim yoluyla iç dünyalarını yansıtmak bakımından kritik bir öneme sahiptir. Çocuk bu dönemde duygularını ve yaĢantısını çizimlerine yansıtmakta, sözel olarak ifade edemediklerini, resim yoluyla doğal olarak aktarabilmektedir.

Çocukların kimi zaman anlatmak istemedikleri iç yaĢantıları resimleri aracılığıyla açığa çıkabilmektedir.

Nitekim, onların bilinç altından su yüzüne çıkan problemleri, istedikleri hatta istemediklerini anlayabilme açısından yetiĢkinler için köprü niteliğindedir.

Çocuk resimlerinin, okul öncesi dönem çocukları için kendilerini ifade etmeleri açısından ikinci bir dil olması son derece önemlidir.

Bu çalıĢmada; 5-6 yaĢ okul öncesi dönemde çocuğun kendini ifade edebilme yollarından birinin de resim olduğunun ve resmin bir ifade aracı olması bakımından önem kazanmasının açıklanması hedeflenmiĢtir.

AraĢtırmada “aile bireyleri” konulu çizimler kullanılmıĢ olup, çocukların “aile “ algısının, aile içi iliĢkilerinin, kendi bakıĢ açılarından ailede kendilerini nasıl algıladıklarının yaptıkları çizimlerle arasındaki iliĢki değerlendirilmiĢtir. Çocukların geliĢimsel özellikleriyle, çizgisel geliĢim özelliklerinin paralelliği araĢtırılmıĢ, resimleri aracılığıyla değerlendirilmiĢtir.

AraĢtırma süresince destekleri, yönlendirmeleri ve değerli katkılarından dolayı danıĢmanım Sayın Yrd. Doç. Dr. Güzin Ayrancıoğlu‟na sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.

AraĢtırmamda bana yardım eden sevgili babam ve hocam Sayın Yrd. Doç. Yusuf Baytekin Balcı‟ya, ÇalıĢmamı düzenlememde desteğini esirgemeyen sevgili kuzenim Görkem Sarıkaya‟ya teĢekkürlerimi bildiririm..Ayrıca Arı Önokul‟ da çalıĢmamın uygulama aĢamasında bana okulun kapılarını açan Önokul müdürü Sayın NeĢe Sayın‟a, sevgili öğretmenler Sayın Ebru Turan ve Simay Atasoy‟a teĢekkür ederim.

Son olarak araĢtırmamın tamamlanmasındaki en önemli destekçilerime, sevgili çocuklarıma minik kalplerini katarak yaptıkları biricik resimler için bütün içtenliğimle sevgilerimi sunarım.

(5)

OKUL ÖNCESĠ DÖNEM ÇOCUĞUNUN (5-6) KENDĠNĠ ĠFADE

ETMESĠNDE RESMĠN ÖNEMĠ

AKMAN, Ġlke

Yüksek Lisans, Resim-iĢ Öğretmenliği Bilim Dalı

Tez DanıĢmanı: Yrd. Doç, Dr. Güzin AYRANCIOĞLU

2014

, 189 sayfa

Okul öncesi dönem (5-6 yaĢ) geliĢimsel ve çizgisel geliĢim açısından kritik bir dönem olmakla birlikte, çocuk resimlerinin yetiĢkinlerce doğru değerlendirilmesi ve çocukların çizgisel, ruhbilimsel ve geliĢimsel ifadelerini yorumlama bakımından önemlidir. Çocuk resimleri, çocuğun aile, anne, baba, kardeĢ, kısaca çevresiyle iliĢkilerini ortaya koyabilir.

Bu araĢtırmada; çocuğun kendini ifade etmesinde resim yapmasının önemi araĢtırılmıĢ ve açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Ayrıca çocukların kendilerini ifade etmelerinde bir ifade aracı olarak “aile bireyleri” konulu çizimler kullanılıp, çocukların “aile” algısının, aile içi iliĢkilerinin, ailede kendilerini nasıl gördüklerinin yaptıkları çizimlerle arasında bir iliĢkisi olup olmadığı değerlendirilmiĢtir.

Bu araĢtırma betimsel bir çalıĢma olup, çalıĢmaya Türkiye‟den Ankara ili Çankaya ilçesinden Arı Ön Okula devam eden 5ve 6 yaĢ grubu 35 çocuk oluĢturmaktadır.

Öğrencilere, aile algısını ifade etmeleri için „aile bireyleri‟ resmi çizmeleri istenmiĢtir. Ayrıca, aile bireyleriyle ilgili genel bilgilere sahip olmak için, 19 maddeden oluĢan aile bilgi formu hazırlanmıĢtır.

ÇalıĢmanın sonucunda okul öncesi dönem çocuğunun kendilerini ifade edebilme araçlarından birinin de resim olduğu, yapılan “aile bireyleri” konulu resimlerin önemli bir ifade aracı olduğu açıklanmıĢtır. Ailenin etkili olduğu ve çocuk resimlerinde bu yansıtmaların görüldüğü saptanmıĢtır. Aile bireyleri içinde mutlu ve rahat olan anaokulu çocuğunun resimlerinde renkler, mekan, oran ve figür çizimleriyle bunu rahatça ifade ettiği görülmüĢtür. ġema öncesi dönem çocuk resimlerinin önemi araĢtırılmıĢ, çocukları anlamada yetiĢkinler için çok önemli bir araç olduğu saptanmıĢtır. Çocuk resimleri aynı zamanda çocukların kendilerini ifade etmesinde de adeta ikinci bir dil niteliği taĢıdığı gözlenmiĢtir.

(6)

bireyleri ile ilgili bilgi ve gözlemlerin birlikte değerlendirilmesinin önemli olduğu vurgulanmıĢtır.

Anahtar Kelime:Okul Öncesi Çocuk, Çocuk Resimleri, Ġfade, Aile Kavramı

(7)

ABSTRACT

THE IMPORTANCE OF PRE-SCHOOL AGED KIDS‟ DRAWINGS ON EXPRESSING THEMSELVES

AKMAN, Ilke

Masters of Arts, Department of Painting Teacher Thesis Advisor; Assistant Proffessor, Guzin Ayrancioglu, Phd

2014, p.189

Pre-school ages of a kid is a critical period for growth of his / her drawings. During this period, majority of the children draw images of their parents and siblings in addition to their environment. Grown ups can understand these kids‟ pscycological mood by evaluating these drawings accurately.

This study investigated the importance of kids‟ drawings on expressing themselves. 35 pre-school aged kids from Ari Pre-School, Cankaya, Ankara, Turkey were asked to draw a picture of their family and family members. These drawing were then evaluated to find if there is a relationship between these kids‟ family environment or how kids see themselves among the other members of the family and their drawings. To ensure the accuracy of the evaluations, a 19 question survey, seeking general information about the families of these kids, was requested to be filled.

This study prooved that drawings for pre-school aged kids are one of the most imporant ways to express themselves. These drawings pointed out the importance of family to the pre-school aged kids. By evaluating these drawings, it wasn‟t hard to identify the kids with happy families and environment; since kids with happy families and environment were able to reflect their emotions to their drawings with colors, shapes and images they pictured.

As a result of this study; it was clear that pre-school aged kids use painting as a secondary language to express themselves. It was also concluded that when drawings are

(8)

family environment and pscycological mood of pre-school aged kids.

(9)

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1

Şema Renk Uzam Karalama Ġki-dört yaĢ Devim-Duyusal Denetimli Denetimsiz Kimileri isimlendirilmiĢ çizgiler El ve göz uyumu çabaları Tekrarlar Duygusal isteğe bağlı Renk anlayıĢı Her yer Şema Öncesi Dört-yedi yaĢ Ben merkezci ĠĢlem Öncesi Kaba Formlar DüĢsel öykülerin çizimi Sosyal, dil kazanılmıĢ, yavaĢ ve somut düĢünme

Sevdikleri renkler Yüzen Ģekiller

Şematik Yedi-dokuz yaĢ Somut ĠĢlem Kaba formlar DüĢsel öykülerin çizimi Somut nesneler ve olaylarla mantıksal iĢlem.

Örnek: seri yapma, ölçülere göre

EĢyaya bağlı renk; Bilinen renkler Taban çizgisi Maskeleme KarıĢık Boyutlandırma BoĢlukta Saydamlık

(10)

sınıflandırma, durumu koruma, baĢkalarının görüĢlerine inanma Gerçekliğin Doğuşu

Dokuz-on iki yaĢ

Çete Çağı Kimi hareketler görülür Kız- erkek olarak roller belirlenir Giysiler farklılaĢır Sevgi-nefret resimleri çizilir. Gerçekçi Kimi gölgelemeler KarıĢık renkler

Çok yönlü taban çizgisi

Ġlkel görünümlü perspektif sorunu hala vardır.

Gerçekçilik Onüç-yirmi bir yaĢ

Çete Çağı

Hareket,üç boyutlu biçimler,soyutlama var.

DıĢavurumcu renk ile gerçekçi renk anlayıĢı

Çok yönlü görüĢ

KAYNAK: Ortaöğretim Sanat Öğretimi (Ankara 1997).

Lowenfeld’in Resimsel Gelişim Evreleri Kuramı Ve Piaget’in Zihinsel Gelişim Evreleri Kuramı İle Eşleştirilerek Hazırlanmış Gelişim Evreleri Tablosu Temel alınan öğeler; şemanın, rengin, uzamın kullanılışı

(11)

YAŞ FREUD’UN PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM AŞAMALARI ERİKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM AŞAMALARI PİAGET’İN BİLİŞSEL GELİŞİM AŞAMALARI

0-1 Oral aĢama: Ağız

uyarılmanın odak noktasını oluĢturur. Çocuğu memeden kesmek çok zordur.

Temel güven ve bunun karĢıtı temel güvensizlik: Bebek kendine bakan kiĢiye güven bağları kurmalıdır.

Duyusal-hareketsel aĢama (0-2): Bebek dıĢ dünyayla ve nesnelerle yaptığı faaliyetlerle etkileĢim kurar.

2-3 Anal aĢama: Anüs

uyarılmanın odak noktasıdır.Tuvalete gitmeyi öğretme temel bir adımı oluĢturur.

Bağımsızlık ve bunun karĢıtı utanç ve Ģüphe: Çocuk bağımsızlık peĢindedir. Tuvalet eğitimi iyi becerilmezse utanma duygusu yerleĢir.

Operasyon (iĢlem) öncesi devre (2-6): Çocuk zihinsel imgeler veya kelimeler yoluyla dıĢ nesne ve olayları temsil eder; nesneleri gruplara ayırmaya baĢlar, fakat akıl yürütme nesnelerin görünüĢlerine ve hareketlerine bağlı kalır.

4-5 Fallik aĢama: Cinsel

organ uyarılmanın odak noktasıdır; aynı cinsten ana-babayla özdeĢleĢme kurmak temel adımı oluĢturur.

GiriĢim ve bunun karĢıtı suçluluk duygusu: Çocuk kendine daha güvenli ve saldırgan olur. Aynı cinsten ana-babayla çatıĢma suçluluk duygusuna yol açabilir. 6-12 Örtük aĢama: Cinsel enerji bastırılmıĢtır. Savunma mekanizmalarının geliĢimi en önemli görevdir. Üreticilik ya da aĢağılık duygusu: Çocuk kültürünün gerektirdiği bütün becerileri (okuma yazma, bisiklete binme) kazanmak zorundadır; aksi halde aĢağılık duygusu geliĢtirir.

Somut iĢlemsel aĢama: DüĢüncenin soyutlaĢması yönünde atılan büyük bir adım bu aĢamada gerçekleĢir. Deneyimlerine dayanarak çocuk toplama, çıkarma, sınıflama ve sıraya dizme gibi bazı yeni zihinsel iĢlemleri yapabilir.

13-18 Genital aĢama: Cinsel organlar uyarılmanın yine odak noktasıdır. Olgun cinsel iliĢkiler geliĢtirebilmek en önemli görevi oluĢturur.

Benlik özdeĢleĢmesi ve bunun karĢıtı rol bunalımı: Genç kiĢi cinsel ve mesleksel benlik özdeĢimini

gerçekleĢtirmeli ve yeni değerler aramalıdır.

Formel iĢlemsel aĢama: Birey soyut ve karmaĢık zihinsel iĢlemleri kullanarak sorunlara sistematik olarak yaklaĢabilir, Nesnelere dayanmadan soyut kavramları ve sembolleri kullanabilir. Her yetiĢkin bu aĢamaya ulaĢamayabilir.

Freud, Erikson ve Piaget tarafından önerilen geliĢme aĢamaları KAYNAK:Ġnsan ve DavranıĢı, Doğan Cüceloğlu, (2012).

(12)

Sanatsal (Artistik) kategori 2-4 Yaş Grubu 4-6 Yaş Grubu

ESTETİK ALGI

Görsel, biliĢsel ve duyuĢsal farkındalık, sanatsal geliĢimde belirleyicidir. Dokunma, ses, koku, rol yapma, kelime dağarcıkları ve diğer oyunsal becerilerdeki geliĢimleri çizgi ve renkleri deneme ve kavramada etkili olmaktadır. Nedenleri aramaya yönelik eğilimlerde geliĢmeler.

Çevrelerindeki varlıkları anlama ve onları tanımlama beceri kazanırlar. Sanatı oluĢturan unsurları tanımayı ve tanımlamayı öğrenmeye çalıĢırlar. (Renk, biçim, hareket, denge, form, madde-öz, kompozisyon-kurgu). Önceki dönemlerden etkinlikleri daha bilinçli olarak geliĢtirip, onlara anlam yüklemeye çalıĢırlar.

SANAT TARİHİ

GeçmiĢin farklı kültür ve yörelerine özgü bazı sembolik Ģekiller gösterilir, sanatçıların iki ve üç boyutlu yapıtları ve çalıĢma ortamları tanıtılır, bilgilendirilir. Bu yapıtlar günlük yaĢantıyla iliĢkilendirilir. Yakın çevre ile ilgili sanatsal faktörler canlı tutulur. Çevreden karĢılaĢtırma, benzetme ve zıtlıklar yakalanır.

Eski ve günümüze ait sanat yapıtları arasındaki farkları kavrayabilirler. Tarihteki veya öykülerdeki kahramanları tanırlar. Diğer el sanatları ve mimari hakkında bilgi edinebilirler. Diğer sanat yapıtları arasındaki farklılıkları kavrayabilirler. Müze ve sanat galerilerinin gezilmesi anlamlıdır.

YARATICI ETKİLER

Özellikle üç boyutlu çalıĢmalara yönelik aĢırı ilgi ve merak. ÇeĢitli sponten (içgüdüsel) denemeler, Oyun hamuru ve yap bozlar üzerinde yoğunlaĢma. Renkleri keĢfetmeye yönelik çabalar. Üç yaĢ sonlarına doğru, ürettikleri yapıtlar üzerinde anlam yükleme gayretleri görülür.

Planlama ve hayal güçlerinin zorladığı bir dönemdir. Detaylar üzerinde yoğunlaĢma, resimde hareket ve mesaj öğelerinde belirginlikler görülür. Gerek iki gerekse üç boyutlu anlatımlarda farklı araç gereçleri kullanmayı tercih ederler. Renklerin çeĢitli özelliklerini keĢfederler. Özellikle görsel ve duyuĢsal araç-gereçler artistik geliĢimlerinde etkilidir.

ELEŞTİRİ DÜZEYİ (YARGILAMA)

Sanat yapıtlarının (kendi ürünlerinin) tema ve teknik niteliklerini analiz etme becerisi. Sanat yapıtlarına bakıĢ açıları geniĢletilir. Yapıtları incelemenin eğlendirici boyutları üzerinde durulur. Yapıt üzerinde kendi düĢüncelerini ifade becerisi kazandırılmaya çalıĢılır.

Ünlü sanatçıların yapıtlarını tanıyabilirler, sorgulayabilirler. Kendi oluĢturduğu yapıtlarla iliĢkilendirebilirler. Sanat yapıtlarını anlamlandırma ve kavrama yetileri geliĢir.

Çocuğun Sanatsal GeliĢim Düzeyi Tablosu

(13)

ĠÇĠNDEKĠLER

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA ve ONAY SAYFASI………i

ÖNSÖZ……….ii ÖZET………...…iii ABSTRACT………..v ĠÇĠNDEKĠLER………vi TABLOLAR DĠZĠNĠ..………...…vii I BÖLÜM ĠÇĠNDEKĠLER ... 1 1.GĠRĠġ ... 3 1.1 Problem ... 3 1.2 AraĢtırmanın Amacı ... 8 1.3 AraĢtırmanın Önemi ... 9 1.4 Varsayımlar ... 10 1.5 Sınırlılıklar ... 10 1.6 Tanımlar ... 10 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 13

2.1 SANAT VE SANAT EĞĠTĠMĠ TANIMI, KAVRAM YANILGILARI ... 13

2.2 SANAT EĞĠTĠMĠNĠN GEREKLĠLĠĞĠ ... 17

2.3 SANAT EĞĠTĠMĠNĠN AMAÇLARI ... 19

2.4 5-6 YaĢ Çocuğunun GeliĢim Özellikleri ... 20

2.4.1 Bedensel GeliĢim ... 21

2.4.2 Zihinsel GeliĢim ... 22

2.4.2.1 Piaget‟in BiliĢsel GeliĢim Kuramı ... 22

2.4.2.1.1. ĠĢlem Öncesi Dönem ... 25

2.4.2.2. Zihinsel GeliĢimin bir Göstergesi Olarak Resim ... 26

2.4.3 Sosyal GeliĢim ... 27

2.4.4 KiĢilik GeliĢimi ... 28

2.4.5 Sanatsal GeliĢim ... 29

2.4.5.1 Çocuğun Sanatsal GeliĢim Evreleri ... 32

2.4.5.1.1 Karalama Evresi (2-4 yaĢ) ... 34

2.4.5.1.2 ġema Öncesi Evre (4-7 yaĢ) ... 36

2.4.5.1.3 ġematik Evre (7-9 yaĢ) ... 42

2.4.5.1.4. Gerçekçilik Evresi (9-12 yaĢ) ... 43

2.4.5.1.5. Doğalcılık Evresi (12-14 yaĢ) ... 44

2.5 ÇOCUK RESĠMLERĠ ... 45

2.5.1 Çocuk resimlerine Ruhbilimsel ve GeliĢimsel YaklaĢımlar ... 48

2.5.1.1. Ġnsan Figürü ... 50

2.5.1.2 Ev Figürü ... 53

2.5.1.3 Renk Kullanımı ... 55

2.5.1.4 Anne Baba KardeĢ Figürü ... 56

2.5.1.5 GüneĢ- Bulut-Dağ ... 57

(14)

2.5.2.1 Düzleme Özelliği ... 58

2.5.2.2 Tamamlama Özelliği ... 59

2.5.2.3 Boy HiyerarĢisi Özelliği ... 59

2.5.2.4 Saydamlık Özelliği ... 60

2.5.3 Çocuk Resimlerinde Ġfade ... 61

2.5.4 Çocuk Resimlerinde Aile Olgusu ... 63

2.5.5 Çocuk Resimlerinin Değerlendirilmesinde Aile Bireylerinin Tutumları ... 66

2.6 DUYU, DUYUM ... 68

2.7 ALGI ... 68

2.7.1 Görsel Algı ... 70

2.7.1.1. Görsel Algılamada Çocuk Tipleri ... 71

2.7.1.1.1. Görücü Tipler ... 71 2.7.1.1.2. Ġzlenimci Tipler ... 71 2.7.1.1.3. KarıĢık Tipler ... 72 2.8 ĠMGE VE ĠMGELEM ... 72 3.YÖNTEM ... 74 3.1 AraĢtırmanın Modeli ... 74 3.2 ÇalıĢma Grubu ... 74

3.4 Veri Toplama Aracı... 75

3.4 Verilerin Analizi ... 77 4. BULGULAR VE YORUMLAR ... 78 5. SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 134 5.1 Sonuç ... 134 5.2 ÖNERĠLER ... 137 KAYNAKÇA ... 139 EKLER ... 144

(15)

I.BÖLÜM

1.GĠRĠġ

GeliĢme içinde olan okul öncesi çocuğun hayatında ailenin yeri büyüktür. Çocukların çizdikleri aile konulu resimler, kendilerini ifade etmelerinde bir araç olarak kullanılabilmektedir. Çocuk yaptığı resimler aracılığıyla kimi zaman hayalini yansıtabilmektedir. Örnek olarak nasıl bir yuvada yaĢamak istediğini resimleriyle bize anlatabilir. Çocuk, gerek renklerle gerek çizimleriyle ikinci bir dil rolü üstlenen, kendini daha rahat ifade edebildiği resim yoluyla kendini anlatmaya çalıĢmaktadır. Çocuk resimleri, sadece çocuğun problemlerini çözme açısından değil, aile bireylerinin de kendilerine bakabilme olanağı da sağladığından son derece önemlidir.

Okul öncesi dönem çocukları için insan resmi önem kazanmaktadır. Bu dönemde çocuklar kendilerinin, aile bireylerinin varsa kardeĢlerinin ve kendileri için önemli olan diğer aile bireylerinin resimlerini yaparlar. Ev figürü de bu dönem çocuğunun çizimlerinde önemlidir, çocuk için “yuva” kavramını oluĢturması bakımından çocuk evin resmini aile bireyleriyle birlikte de yapmaktadır. Çocuğun genel anlamda kiĢiler arası iliĢkileri, aile bireyleriyle yakınlığı ve onun gözünden ailesinin nasıl algılandığı resimleri aracılığıyla yansıtılır. Bu anlamda resim çocuğun iç dünyasını anlayabilme bakımından da yetiĢkinlere önemli ipuçları vermektedir.

Aile bireylerinin çocuğun dünyasındaki öneminden dolayı ve çocuğun kendini ifade etmesinin belirlenmesinde aile bireyleri konulu resmin araç olarak kullanabileceği düĢünülmüĢtür. AraĢtırmada, Okul öncesi dönem 5-6 yaĢ çocuğunun yaptıkları aile bireyleri resimleri aracılığıyla çocukların , (“aile” kavramı ile ilgili algısını, aile içi iliĢkilerini, ailede kendilerini nasıl gördüklerinin, kendi gözleriyle baĢka bireylerin anlatımını) genel anlamda kendilerini ifade etmeleriyle yaptıkları çizimler arasında bir iliĢkisi olup olmadığını belirlemek amaçlanmıĢtır.

1.1 Problem

Bir toplumun sahip olduğu doğal kaynakların en değerlisi insandır. Ġnsanın iĢlenip değerlendirilmesi ise „eğitim‟ aracılığı ile olur. Eğitim, bireyin doğumundan baĢlayarak, ona belirli bilgi ve becerileri kazandırıp, değer yargıları aĢılarak onu daha yetkin bir

(16)

yetiĢkin haline getiren, bireyin yaĢayıĢını değiĢtiren ve tüm yaĢamı boyunca devam eden bir süreçtir. (BaĢaran 1983, s. 22).

Okul öncesi dönem, insan yaĢamının temelini oluĢturan bir dönemdir. YaĢamın her evresinde, insanın o dönemde yerine getirmesi gereken görev ve sorumlulukları vardır. Öyleyse insan yaĢamının her döneminde olduğu kadar okulöncesi döneminde en iyi biçimde ve uygun yaĢantılarla geçirilmesi önemlidir. (Oktay 1999, s.132)Bu kritik bir dönemdir. Okul öncesi dönem belirli bir zaman diliminde belirgin bazı özelliklerin ön planda olduğu ve bu özelliklerin uyarılmasının önemli olduğu bir dönemdir (YeĢilyaprak ,2002, s.31).

Okulöncesi dönem çocuğunun kendini ifade etmesinde resim yapmasının önemi yadsınamaz bir durumdur. Çocuğun yaptığı resimler, onların iç dünyalarını tanımamızda bir ipucu niteliği taĢır ve çocuk kendini tanıma fırsatını da resimleri vasıtasıyla bulabilir.

Okul öncesi dönem insan yaĢamının bütün evrelerinin yapı taĢını oluĢturan kritik bir dönemdir. Bu dönemdeki kazanımlar çocuğun sonraki yaĢamında temelini de oluĢturur. Çocuk bu yıllarda hızla geliĢir ve çevresindeki bütün uyaranlara son derece açıktır. Bu nedenle her bakımdan sağlıklı ve geliĢmiĢ bir birey olması için okul öncesi dönemin verimli bir Ģekilde geçirilmesi gerekmektedir.

Herbert Read‟ın sanat yoluyla eğitim kuramı kendi sözleriyle Ģöyledir: “Bir insanda geliĢme ancak görülebilir ya da iĢitebilir simgelerin anlatımı yoluyla olur. Eğitim böylece bir anlamda bu anlatım biçimlerinin geliĢtirilmesidir. Bu da çocuğa ve yetiĢkine nasıl devinimler yapacağının, imgeler, sesler, araçlar ve kullanım nesneleri yaratacağının öğretilmesidir. Bir insan eğer bütün bunları yapabiliyorsa, iĢte o insan tam olarak eğitilmiĢ insandır”. (Read, 1923‟den akt. KırıĢoğlu, 2002, s.25).

Okulöncesi Eğitim; çocukların zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal geliĢmelerini, sistemli bir ortamda daha iyi sağlayan, yeteneklerinin geliĢmesine yardım eden, onları temel eğitime hazırlayan ve temel eğitim bütünlüğü içerisinde yer alan bir eğitim basamağıdır. ( Öz, 1983, s.235).

Çocuk ve sanat doğal olarak birbirini tamamlayan en ilgi çekici, değiĢen, geliĢen, ve sürekliliği olan, çağdaĢ, yaratıcı eğitim anlayıĢı içinde önemli bir unsurdur. Çizme, boyama, yırtma, inĢa etme gibi sanatsal etkinlikler süreç içinde karmaĢık bir niteliğe

(17)

sahip olup, çocuk bu tür etkinliklerle kendine göre anlamlı bir bütünlük oluĢturarak deneyim kazanır. (Artut, 2001:187).

Piaget, çocuğu sürekli araĢtıran, çeĢitli sorular soran, sorularına cevaplar arayan, deneysel giriĢimlerde bulunan bir varlık olarak görür. Çocukların kendilerine özgü deney ve soruları, çocuklarda düĢünmenin temelini oluĢturur. Bunlara Piaget „Ģema‟ adını verir. Çocuk önceki deneyimlerini ve bilgilerini kullanarak yaptığı resimlerle dünyayı anlamaya çalıĢır. (Sarı, 2003:70).

Bütün çocuklar hayata doğal olarak kendilerini sanatçı yapabilecek kadar donanımlı gelirler. (Read, 1981, s.124).

Var olan bu potansiyelin korunması, açığa çıkarılması ve kiĢiliklerin oluĢumunda, ben kavramının kazanımında ,sanat eğitimi kadar doğrudan etkili baĢka alan yoktur. (Erinç, 1998, s.81).

Küçük yaĢlarda alınan sanat eğitimi sanatsal yeteneklerin su yüzüne çıkmasına yardımcı olurken, küçük yaĢlarda Ģekillenen insan beyninin yaratıcı ve alternatifli düĢünebilen özgür bireyler olmasına da katkıda bulunacaktır. (Kösebey, 2002, s.401). Sanat eğitiminin çocuğa etkisi konusunda üç farklı yaklaĢım bulunmaktadır.

1. Psikolojik yaklaĢım 2. BiliĢsel yaklaĢım 3. ÖzgeliĢim yaklaĢımı

Psikolojik yaklaĢım sanat, çocukların dünya yapısıyla ilgili bilgilerinin yansıması olarak değerlendirilirken, özgeliĢim yansıması ise sanatı, çocukların öz geliĢimlerini ifade etmekte çocukların içinde yaĢadıkları toplumla kendileri arasındaki iliĢkiyi anlayabilmeleri, kendilerini ifade edebilmelerini ve toplumla iletiĢim kurabilmelerini sağlamaktadır.( UlutaĢ, 2004, s.1-12).

Çocuğun eğitiminde amaçlanan hedeflere ulaĢabilmesi için bilĢsel, duyuĢsal ve deviniĢsel davranıĢların kazandırılmasında sanat eğitimi önemli bir rol oynamaktadır. (Etike, 1995, s.32).

Çocukların yaptığı resimler onların iç dünyalarına girmemizi sağladığı gibi, sanat eğitimi yoluyla çocukların doğuĢtan getirdikleri anlatım güçlerini, var olanı daha da geliĢtirerek çocuğu her yönden donanımlı hale gelmesi için olanak sağlanmaktadır.

Okul öncesi dönem sanat eğitiminde çocukların kendilerini daha özgürce ifade edebilmelerine ve daha bağımsız olarak çalıĢmalarını yapabilmelerine yer verilir. Çünkü

(18)

bu dönemlerde kendilerine özgü son derece özgür, kendi dünyasını yansıtan özel anlatım biçimleri vardır. (Artut, 2001, s.187).

Her çocuk dünyasını farklı Ģekilde algılar ve ifade eder. Çocukların kendini ifade etmesinin ve anlatmasının en önemli aracı resim yapmaktır. Bu yüzden çocuğun resim yapması, farkında olmadan baĢka bir dili kullanmasıdır. Resim böylece çocuğun dünyasında özel bir yer oluĢturmaktadır. Birçok kuram çocuğun resim yoluyla ifadesini farklı Ģekillerde yorumlamıĢlardır. Bu araĢtırmada çocuk resimlerine yaklaĢımlara bakılmakla beraber çocuğun resimsel geliĢim evreleri ve çocuk resim özellikleri araĢtırma içinde olacaktır. Çocuğun belli evrelerde belli çizgisel geliĢim basamaklarında olduğu bilinmektedir. Çocuğun çizgisel geliĢim aĢamaları araĢtırmaya dahil olacaktır. Bu bilgiler doğrultusunda çocukların kendilerini ifade etmesinde yaptığı aile resimlerinin bir araç olarak kullanabileceği düĢünülmektedir. Çocukların kendi bakıĢ açısından yansıttığı bu resimlerin incelenmesi araĢtırma kapsamında olacaktır.

Okulöncesi sanat eğitimi, çocuğa sadece sanatla değil, tüm iliĢkilerinde düĢünme alıĢkanlığı kazandırma olmalıdır. (Erinç, 1995, s. 13).

DüĢünen çocuk, etrafına, dünyasına ve yaĢamında var olan her unsura farklı bakıĢ açısı ile bakabilme özelliği kazanabilmektedir. Değerlendirme yaparken neden-sonuç iliĢkilerini de kavramayabilir ve iletiĢimi güçlenebilir. Bu kazanım, bütün yaĢantısının içinde yerini önemli ölçüde belli edebilmektedir. DüĢünme kapasitesi çoğaldıkça, Ġfade yeteneği geliĢen çocuk, yaptığı resimlerle de iç dünyasını daha çoĢkulu, zengin bir anlatımla bu yansımayı gösterebilmektedir.

Sanat eğitimi çocukların geliĢimine uygun oyuncak seçme gibi bir mantıkla düzenlenmelidir. Oyuncak alırken oyuncağın çocukların geliĢimine uygunluğu, ekonomikliği, dayanıklılığı, kullanıĢlılığı, ve güvenirliğine dikkat edilmesi gibi aynı özellikler sanat eğitiminde de göz önüne alınabilinir. Sanat eğitiminde etkinliklerin tıpkı oyuncaklar gibi çeĢitlendirilmesi veya farklı Ģekillerde yapılması çocukların ilgisinin artmasını sağlayacaktır. (Ersoy, 1999, s.5-9 ).

Sanat eğitiminde çocukların çeĢitli becerilerini geliĢtirmesine, kavram geliĢimine ve duygularını ifade etmesine önem verilmektedir. Ancak çocuklarla çalıĢmaları hakkında tartıĢmak ihmal edilebilmektedir. Genellikle öğretmenler çocuklarla renk, çizgi, biçim gibi öğeleri içeren teknik bir konuĢma yapmaktadır. Öğretmen çocukların çalıĢmalarının özellikleri, kalitesi hakkında konuĢtukça, çocukların özgüvenleri geliĢecek, kendisinin

(19)

veya baĢkasının sanat ürününe bakmayı, estetik özellikleri görmeyi ve bunlarla ilgili tartıĢmayı öğrenecektir.(Epstein, 2001, s.56).

Bu eğitim verilirken, çocukların gözlerindeki sevinci korumaktan baĢka amaç güdülmemelidir. (Read, 1981, s.138).

Çocukların yaptıkları resimlere iliĢkin olarak yetiĢkinlerin davranıĢ ve tutumlarından çocukların etkilenebildikleri belirlenmiĢtir.

Birçok öğretmen veya ebeveyn çocukların sanat çalıĢmaları sırasında veya etkinlikler sonucu ortaya çıkan sanat ürünlerine nasıl tepkide bulunacakları, nasıl anlam verecekleri hakkında zorlanabilmektedir. Ġyi niyetli yetiĢkinler genellikle “ne kadar ilgi çekici, ne kadar sürede yaptın, resimlerinden gerçekten hoĢlanıyorum.” v.b gibi olumlu ve değer verici bir tepki verebilir. Bu tür cevaplar veren yetiĢkinlerin yanı sıra „kafanın üstüne gözleri yapmalısın‟, “ Baca böyle olmamalı” v.b. gibi eleĢtirici ve düzeltici yaklaĢımda bulunan yetiĢkinler de bulunmaktadır. (Engel, 1996, s.74-79).

YetiĢkinler çocuklara özellikle bu kritik dönem içerisinde yönlendirmede bulunmak yerine, onları bu süreçte cesaretlendirerek, herĢeyden önce bu yolculuktan keyif

almalarına katkıda bulunabilirler. Çocuk sanat etkinlikleri sonucunda bir sadece bir sanat ürünü vermemekte, onu

tanımamıza yaran önemli ipuçlarını sunarak bilinçsiz bir Ģekilde kendisini anlatmaktadır.(Artut, 2001, s.187).

Okulöncesi öğretmenleri çocukların sanat ürünlerini ,hikaye veya resim kitabı oluĢturma, kavram araçları yapma(, marakas v.b. müzik aletleri yapma, oyun araçları yapma, vücudunu çizme, ev, araba, kukla,trafik iĢaretleri v.b.yapma) gibi amaçlar içinde değerlendirilebilir. (Kim Vd, 2001).

Bütün çocukların resimleri kendilerince değerlidir; bu nedenle güzel veya çirkin olarak değerlendirmeden tüm resimlerin sergilenmesi çok önemlidir. (Clemens, 1991, s.4-11).

Anne-baba ve öğretmenler tarafından okulöncesi dönem çocuğunun, geliĢim özelliklerinin iyi bilinmesi çocuk resimlerine daha farkındalıkla ve yüksek bir bilinçle yaklaĢımı getirir. Bu anlamda yetiĢkinlerin sorumluluğu da fazlalaĢmıĢtır. Sanat eğitimi de çocuğun bu potansiyelini en iyi Ģekliyle destekleyerek, çocuğun geliĢiminde yararlı olmaktadır.

(20)

1.2 AraĢtırmanın Amacı

Çocukların çizdiği resimler göründüğünden çok daha fazla Ģeyler ifade eder. Resimler aynı zamanda çocukların geliĢimlerinin ve becerilerinin genel birer göstergesidir. Resimler bize çocukların düĢünüĢ biçimlerinin yanı sıra, diğer çocuklarla ve yetiĢkinlerle olan sorunlarını, iliĢkilerini yansıtır. Bizlere bu sorunları anlamamız ve çözmemiz açısından da önemli ipuçları verir. Ayrıca bu resimler konu ve figür seçiminde rol oynayan kültürel ve sosyal belirleyicileri değerlendirme olanağı verir. (Yavuzer, 1992, s.12).

Okul öncesi çocuk resimlerinde bilinç dıĢı yansımalarını da görebilmekteyiz. Ġç dünyasının doğal yansıması bize onun hakkında birçok Ģey anlatır. Çocuğun kendisiyle ilgili bilgiler elde etmenin yanı sıra aile içi iliĢkileri, kendini nerede ve nasıl gördüğü, kendi gözünden baĢkalarını ne Ģekilde gördüğünü anlayabilme Ģansını yakalarız.

Bu bilgilere baktığımızda, çocuk resimlerinin önemi onları çizgisel geliĢim yönünden ve ruhbilimsel yönden değerlendirme anlamında göz ardı edilemez bir gerçektir.

Çocukların kendilerini ifade etmelerinde bir ifade aracı olarak “aile bireyleri” konulu çizimler kullanılmıĢ olup, çocukların , ( “aile” kavramı ile ilgili algısını, aile içi iliĢkilerini, ailede kendilerini nasıl gördüklerinin, kendi gözleriyle baĢka bireylerin anlatımını) genel anlamda kendilerini ifade etmeleriyle yaptıkları çizimler arasında bir iliĢkisi olup olmadığı üzerinde durulmuĢtur.

Okul öncesi dönem 5-6 yaĢ çocuğunun kendilerini ifade etmelerinde yaptıkları “aile bireyleri” resimleri önemli bir ifade aracı olup olmadığı belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Bu amaçla Ģu sorulara yanıt aranmıĢtır;

1.Aile bireylerinin sayısal yönden eksiksiz olarak ifade edilmiĢ midir? 2.Aile bireyleri arasında boy hiyerarĢisi var mıdır?

3.Aile bireylerinin ifade ediliĢ biçimleri açısından farklılıklar var mıdır? (yüz ifadeleri v.b.)

4.Aile bireylerinin ayrıntılı çizimleri , boyamaları açısından farklılıklar var mıdır?

5. Aile bireylerinin vücut oranları çizimleri açısından farklılıklar var mıdır ? 6. Aile bireyleri- mekan iliĢkisi bulunmakta mıdır?

(21)

1.3 AraĢtırmanın Önemi

Çocuğun bize kendisini yansıtması ve olaylar hakkındaki duygu ve düĢüncelerini ifade etmesinde yalın bir anlatım aracı olan resmin önemi büyüktür. (Yavuzer, 2005,s. 5) .

Okul öncesi dönemdeki çocuk resimleri çocukları tanımamız ve onların iç dünyalarına bakabilmemiz açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu dönemde yapılan resimler tamamen içsel bir yansımanın ürünüdür. Onlar hakkında çok yönlü bilgi sahibi olma fırsatı yakalarız.

Çocuk, kendi resimlerinde bize imgelerini, düĢüncelerini, ayrıntılarıyla anlatma olanağı bulur. Sözlü anlatım gibi figüratif ifade de çocuğun resim yoluyla anlatım biçimidir. Sözlü anlatımda çocuğun zaman zaman yetersiz kaldığına rastlanabilindiği gibi çocuk resimlerinde de perspektif yetersizliklere rastlanır. Resim, çocukla iletiĢim kurmakta karĢılaĢtığı güçlükleri aĢma konusunda, yetiĢkine yardımcı olur. Oyun gibi, grafik etkinlikler de çocuğun ilgisini canlı tutar ve haberi olmadan onun kendini ifade etmesini sağlar. Çocuğun dıĢ dünyayı nasıl algılayabildiğinin bir göstergesi de resimdir. Çocuk, figüratif düĢünce etkisinde formlarını oluĢturur. Gördüğünü yansıtmaya en uygun formu çizmeye çalıĢır. Burada önemli olan görsel olarak yansıtılan konunun ne ifade ettiğidir. ( Yavuzer, 1992, s.12).

Çocuğun resimlerinde doğal yansımalarını görürüz ve ikinci bir dil niteliği taĢıyan resim aracılığıyla istemsiz anlatımlarına rastlayabiliriz. Bu ifadeler beklide anlatmak istediği Ģeyler yanındaki gizil ifadelerdir. Bu bakımdan değerlendirildiğinde ruhbilimsel anlamda da bu dönem resimleri önemli bir araçtır.

Okul öncesi dönem çocuklarının yaptığı resimler, onların kendilerini ifade etme biçimlerinin yanı sıra aile bireyleri ve çevresiyle olan iliĢki Ģeklinin yansıması ve iç dünyası ile ilgili ipuçları vermesi açısından önemlidir. Bu bakımdan ailelere ve yetiĢkinlere yararlı olduğu düĢünülmektedir.

Bu çalıĢmada, yapılan çocuk resimlerinin önemli bir ifade aracı olduğu kanıtlanmaya çalıĢılmıĢtır.

(22)

1.4 Varsayımlar

5-6yaĢ grubu çocukların aileleri, Aile Bilgi Formu‟ndaki soruları doğru ve samimi yanıtlamıĢlardır.

Çocuklar yaptığı aile çizimleriyle kendi ifadelerini yansıtmaktadır.

Okul öncesi dönem çocuklarının yaptıkları aile bireyleri resimleriyle, kendilerini ifade etmeleri arasında bir iliĢki vardır.

Çocukların yaptıkları resimler ve aile bilgi formu, araĢtırmanın amacını gerçekleĢtirecek yeterli ve geçerli bilgileri yansıtacak niteliktedir.

1.5 Sınırlılıklar Bu araĢtırma;

1. 5-6 yaĢ grubundaki çocukların resimleri ile sınırlandırılmıĢtır. 2. Resim konusu “aile bireyleri” konulu resim ile sınırlandırılmıĢtır.

3. AraĢtırma bulguları Ankara‟da yer alan Ankara‟da bir kurumdan elde edilen veriler ile sınırlandırılmıĢtır.

1.6 Tanımlar

Aile Çizimleri: Çocuk tarafından çizilen aile resmi çocuğun ebeveyni ve aile içinde yer alan diğer bireylerle olan iliĢkisini, çocuğun bakıĢ açısından aile iĢlevlerini değerlendirmede önemli bilgiler sunar (Bahçıvan-Saydam, 2004: 113).

Algı: Her tür gerçekliğin duyu organları aracılığıyla alınıp, zihinde bilgiye dönüĢtürme iĢlemi.

Anlatım: Anlatma iĢi. Bir düĢünceyi, bir konuyu söz veya yazı ile bildirme, ifade. BiliĢsel GeliĢim: Zihinsel süreçlerle açıklanan öğrenme ürünleri hakkında bilgi veren alan.

Duyum: Duyularla araçsız olarak gerçekleĢtirilmiĢ bilinç olgusu. Ġzlenimle algı arasında bulunan bir bilinç olgusudur, her ikisiyle de karıĢtırılmamalıdır. Ġzlenim duyumdan önce (izlenim de göz duyumuyla gözleme yoluyla yapılıyor) ve algı

(23)

duyumdan sonra gerçekleĢir. Duygu teriminden de titizlikle ayrılmalıdır; duygu bir tasarımın, duyum bir etkinin sonucudur. Örneğin sevinç bir duygu, açlıksa bir duyumdur.

Duyularla araçsız olarak gerçekleĢtirilmiĢ bilinç olgusu. Ġzlenimle algı arasında bulunan bir bilinç olgusudur. Ġzlenim duyumdan önce (izlenim de göz duyumuyla, gözleme yoluyla yapılıyor.) ve algı duyumdan sonra gerçekleĢir.

Ġfade: DıĢa vurum. Anlatım.

Okul Öncesi: Çocuğun ilkokula baĢlamasından önceki çağ ile ilgili, bu çağa özgü. Okul Öncesi Eğitimi: Ġnsanın doğduğu andan ilköğretime baĢladığı ana kadar geçen yılları kapsar. Çocukların daha sonraki yaĢamlarında önemli rol oynayan bedensel, psikomotor, sosyal, duygusal, zihin ve dil geliĢimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, kiĢiliğin Ģekillendiği ve çocuğun devamlı olarak değiĢim içerisinde olduğu bir süreçtir. Doğumdan, ilkokul baĢlangıcına kadar olan çocukluk yıllarını içine alan; bu yaĢ çocuklarının bireysel özelliklerine ve geliĢimsel düzeylerine uygun, zengin-uyarıcı çevre olanaklarını sağlayan; onların tüm geliĢimlerini toplumun kültürel değerleri ve özellikleri doğrultusunda, en iyi biçimde yönlendiren bir eğitim süreci.

Plastik Sanatlar: , kalıplanabilen veya Ģekil verilebilen (plastik niteliğe sahip) boya, kil, alçı gibi malzemelerin uygulanmasıyla oluĢturulan resim, heykel, çizim, vb. sanat dallarının tümüne verilen genel addır.

Resim: Bir renk, bir bağlantı (biçimi) düzenidir.

Sanat Eğitimi: KiĢinin duygu, düĢünce ve izlenimlerini anlatabilmek, yetenek ve yaratıcılığını estetik bir seviyeye ulaĢtırmak amacıyla yapılan eğitim faaliyetlerinin tümüdür.

Ġmge: duyu organlarının dıĢtan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal. Ġmgelem: Ġmgelem, edinilmiĢ imgeleri birleĢtirip kaynaĢtırma ve bu birleĢiklerden yeni imgeler tasarlama yetisidir. Ġnsan özgü olduğu ileri sürülen bu yeti, derece derece,

edinilmiĢ bir imgeyi yeniden canlandırmaktan yaratıcılığa kadar yükselir. Ġmgelemin yarattığı bir imgenin doğada nesnel bir karĢılığı bulunmayabilir, ama o

yaratılan imgenin temel gereçleri nesnelerden yansıyan imgelerdir. EdinilmiĢ bir imgeyi yeniden canlandıran imgeleme belleksel imgelem ya da yenileyici imgelem, eni buluĢlar

meydana getiren yaratıcı imgelem denir.

(24)

Yaratma: Zekâ, düĢünce ve hayal gücünden yararlanarak o zamana kadar görülmeyen yeni bir Ģey ortaya koymak, yapmak.

Yaratıcılık: Yaratıcılık, olmayan bir Ģeyi hayal edebilme, bir Ģeyi herkesten farklı yollarla yapabilme ve yeni fikirler geliĢtirebilme yeteneğidir. BaĢka bir deyiĢle yaratıcılık herkesin gördüğü Ģeyi aynı görüp onunla ilgili farklı Ģeyler düĢünebilmektir. Projektif Teknik: Resmin duyguları yansıtmada bir araç olduğu kabul edilmiĢtir. Klinik değerlendirmede kullanılan resim testleri psikolojik testler içinde yer alır ve projektif teknikler olarak adlandırılır. Bu testler projektif bir yönteme dayanır. Projeksiyon dıĢavurum anlamına gelmektedir. “Bireyin davranıĢı, kiĢiliğinin yansımasıdır” varsayımına dayanır (Altınköprü, 2003, s. 216-217).

(25)

II.BÖLÜM 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1 SANAT VE SANAT EĞĠTĠMĠ TANIMI, KAVRAM YANILGILARI

Ġnsanlık tarihinin ilkel dönemden günümüz uygarlığına kadar geliĢim sürecini incelediğimizde, sanatın insanlık tarihiyle yaĢıt, insanla var olan bir olgu olduğunu görmekteyiz. (Balcı, Say, 2002, s.7).

Sanatın dünya üzerinde ortaya nasıl çıktığını aritmetik ölçülerle kesin biçimde saptamak olanaksızdır. (Türkdoğan, 1979, s.11).

Sanatın tanımı kesin olarak yapılamamakla birlikte, sanat herkese göre göreceli bir kavramdır. Sanat insanla var olmuĢtur, insanlık kadar eskidir. Ġnsanın kendini anlatma isteği, ihtiyaçları sanat kavramının oluĢmasına neden olmuĢtur.

Sanat açık kavram olduğu için tanımında sanatçılar, eleĢtirmenler, sanat tarihçiler, sanat bilimciler ve sanat felsefecileri anlamamaktadır. (BoydaĢ, 2005, s.1).

Sanat, insanın doğasının bir gereğidir. Ġnsan olmanın gereği ve varlığın dıĢa vurumudur. (Artut, 2001, s.89)

Sanat, insan yaĢamının her çevresinde yer alan, onsuz olunamayan, insanın onsuz edemediği bir „olgu‟dur. (Uçan,1992, s.60).

Ġnsanın sanatla doğrudan iliĢkisi doğumdan itibaren oluĢmaya ve bebeklik döneminde belirginleĢmeye baĢlar, çocukluk döneminde çeĢitlilik kazanır. Gençlik döneminde ise daha hız kazanıp yoğunlaĢır. YetiĢkinlik döneminde derinlik kazanır, oturur ve bu süreç yaĢam boyu devam eder. (Uçan, 1992, s.61).

Ġç dünyanın anlatımında ve yaratıcılığın geliĢmesinde, Sözle anlatılamayanı anlatmada sanat bir araçtır.(KırıĢoğlu, 1991, s.23).

Yüzyıllar boyunca fizik ötesi bir olgu olarak görülen sanat, aslında organik bir olaydır. Soluk alma gibi bir ritmi ve konuĢma gibi anlatımsal ögeleri vardır.

Algılama, düĢünme, imgeleme ve bedensel eylemin de katıldığı etkin bir süreçtir.(San, 1980, s.6)

Sanat güzelliğin çeĢitli yöntemlerle ifade edilme biçimidir. Böylece yaratıcılık ortaya çıkmaktadır. (Erbay, 1997, s.5)

(26)

Yaratıcılık, alternatifli düĢünebilme, problem çözebilme gibi zihinsel süreçleri de içerdiğinden, yalnızca bir süreç değil, süreçler dizi olarak düĢünülmelidir. (Özer, 1996, s.75)

Uzun yıllar boyunca sanat eğiticileri, yaratıcılığı sanat eğitimine yaptığı yardımcı iĢlevin bir önemli yönü olarak görmüĢlerdi. O zamanlar yaratıcılığın hangi süreçlerden geçtiği, nelerden oluĢtuğu hakkında az ve belirsiz bilgiler vardı. ġimdi ise birçok bilgiye sahibiz. Yapılan araĢtırmaların sonuçları, insan tarafından tamamlanmıĢ her iĢte yaratıcılığın bir temel öge olarak bulunduğunu kanıtlamıĢtır. ( San,1980, s.20)

Görsel sanat eğitimi olarak sanat eğitimi, bireylerin duygu ve düĢüncelerini ile yaratıcılık güçlerini estetik bir düzeye ulaĢtırmak amacıyla yapılan bir eğitimdir.(BoydaĢ, Balcı, 1997, s.169).

Yaratıcılığın, çocuğun tamamen özgür olduğu, rastlantısal güzelliklerin anında değerlendirildiği bir ortamda gerçekleĢmesi beklenir. Görsel sanat bu tür davranıĢa en çok olanak sağlayan ders ve çocuğun içinde doğuĢtan var olan yaratıcılığın ortaya çıkarılması ve geliĢtirilmesi için sanat bir araçtır.(KırıĢoğlu, 1991, s.11).

Sanat, yaratıcı gücün açığa çıkması için bu görevi üstlenirken, sanat eğitimi de yaratıcılığın önemli bir parçasını oluĢturmaktadır. Yaratıcılığın beslenmesi de yine sanat eğitimiyle mümkündür. Sanat eğitimi aracılığıyla , yaratıcılık gücünü ortaya çıkarma, çocuğun bu özgün olan sürece daha yakın olmasını sağlamaktadır.

Sanat Eğitimi insanın genel eğitimi içerisinde önemli bir yere sahiptir. (Buyurgan, 2001, s.11)

Sanat eğitimi genel eğitim içinde önemli bir yere sahip olmalıdır, sanat eğitimi sadece yetenekli olan bireylere verilmeli düĢüncesi yaygın olmakla birlikte sanat eğitimi her birey için gereklidir,herkese verilmelidir. Birey sanat eğitimiyle kendine güven duymayı öğrenebilecek ve kendini ifade edebilecektir.(Buyurgan, 2001, s.11)

Sanat eğitimi insanın (kiĢinin) genel eğitimi içinde kendine özgü yöntem ve ilkeleri olan özel bir alandır. Sanat eğitiminin gereği üzerine düĢünürken ister istemez „sanatın gerekliliği‟ düĢüncesi öne çıkmaktadır. Öte yandan gerekliliğine inanılmayan ya da ne kadar gerekli olduğu tam anlamıyla ortaya konulmamıĢ düĢünsel temelleri oluĢmamıĢ bir eğitim alanında ne kadar baĢarılı olunabileceği açıktır. (Gençaydın, 1990, s. 48).

Sanat eğitimi; bireyin kiĢiliğini ortaya çıkarmasına yardımcı olduğu, bireye çağdaĢ yaĢama ve özgür düĢünme yolu açtığı, bireyin yaĢamına biçim verdiği, içinde yaĢadığı

(27)

toplumun refahına ulaĢmasında etkili olduğu, bireyin özgürlük ve bağımsızlık duygularını doyuma ulaĢtırdığı ve dünya barıĢının güvencesi olduğu için gereklidir.(San, 1990s.7)

Sade anlamıyla sanat eğitimi, „bireye kendi yaĢantısı yoluyla amaçlı olarak belirli sanatsal davranıĢlar kazandırma‟ ya da „bireyin sanatsal davranıĢında kendi yaĢantısı

yoluyla amaçlı olarak belirli değiĢiklikler oluĢturma‟ sürecidir. Bireysel ve toplumsal yaĢamda özgün olanı ve güzel olanı arama güdüsü ön plana geçer

ya da geçebilir. Özgünü ve güzeli arama güdüsü beraberinde sanatı öne çıkarır Sanat öncelik kazandığında sanat eğitimine daha çok önem ve değer verilir. (Uçan, 1992, s.60-63).

Genel sanat eğitimi içinde hiçbir sanat, resim kadar insanın kendini tanımlamasında, kanıtlamasında doğadaki varlıkların algılamasında ve betimlenmesinde etkili olmamıĢtır. (Artut, 2001, s.186).

KiĢinin kendine ait olanı, imgeleri, düĢünceleri ve duyguları sanat ile dile gelir. Bu çok özel durumun, yansıması, sözcüklerle ifadesi beklide mümkün olmayan anlatımların paylaĢılması birey için önemli bir gereksinimdir . Bu ihtiyacın beslenmesinde, geliĢmesinde ve var olanı daha donanımlı hale getirme görevini üstlenmede sanat eğitimi büyük önem taĢır.

Sanat eğitimi, genel anlamda güzel sanatların bütün alanını kapsayan,okul içi ve okul dıĢı yaratıcı eğitim sürecidir. (BoydaĢ, Balcı:1997, s.169).

Günümüze kadar gelen tarihsel süreçte sanat eğitimi ile ilgili kullanılan terimler de çeĢitlilik göstermektedir. ( Resim-iĢ, sanat öğretimi, sanat yoluyla öğretim, estetik eğitim, güzel sanatlar eğitimi, sanata doğru eğitim, temel sanat eğitimi v.b. ). Sanatı konu edinen, sanat eğitimiyle ilgili olarak ortaya çıkan bu kavramlar sıklıkla kavram kargaĢasına yol açmaktadır. ( Yolcu, 2004, s.86).

„Neden sanat eğitimi‟ sorusuna verilebilecek birçok yanıt vardır. Bunlardan bazıları bireyin kendi kiĢiliğini bulabilmesine ve kendini kanıtlamasına katkıda bulunabilmek ve bireye kendini ifade etme olanağını sağlayabilmek, sanatı izleyerek bir tüketici ve üreterek bir üretici olarak kendi kültürüne bu Ģekilde katkıda bulunabilmek, estetik beğenilerini ve yargı gücünü geliĢtirebilmek gibi daha sayılabilecek birçok nedenle bireylerin sanat eğitimine ihtiyaçları vardır.(KırıĢoğlu, 2002, s.5).

(28)

Sanat eğitimi, okullarda bugün yer alan Resim-iĢ dersi karĢılığı kullanılmak istenen bir tanımdır. Yeni bir tanım olarak bilim çevrelerince kabul edilse de bunun; tanım, kavram ve kapsam olarak tam yerine oturduğu söylenemez. Resim-iĢ dersi, temel sanat eğitimi, sanat öğretimi, estetik eğitimi, sanat yoluyla eğitim gibi birçok tanım ve kavram, ülkemizde oldukça yerleĢmemiĢ bir durumu gözler önüne serer.(KırıĢoğlu, 2002, s.2).

Sanat eğitimi San‟a göre oldukça tartıĢmalı bir konudur, özellikle ülkemizde sanat eğitimi; boĢ zamanları değerlendirmek amacıyla yapılan yaratıcı etkinliklerin düzenlenmesinden, sanatçı yetiĢtiren öğretim anlamına gelen çok geniĢ bir anlam yaygınlığında kullanılmaktadır. Kavramın içinde bulunan iki ayrı kavram olan „sanat‟ ve „eğitim‟ kavramları baĢlı baĢına oldukça geniĢ kapsamlı kavramlardır. Bu nedenle sanat eğitiminde sanatın mı öğretileceği, yoksa amacın öncelikle „insan eğitimi‟ mi olduğunu varsayan değiĢik anlayıĢlar nedeniyle „sanat eğitimi‟ kavramı evrensel bir sorun haline gelmiĢtir. (San, 2003, s.13).

Kavramı kullanan kiĢiler ve kurumlara göre anlamda farklılıklar ve karıĢıklıklar da beraberinde gelmektedir. Sanat eğitiminin yeni bir tanım ve alan oluĢundan kaynaklanan diğer sebeplerini de sıralayabiliriz. Sanat ve bilim çevrelerinde kullanılan „Sanat Eğitimi‟ tanımı ile okullarımızda „Görsel Sanat Eğitimi‟ karĢılığı olarak Resim-iĢ karıĢıklığının sürüp gitmesine neden olmaktadır. ( KırıĢoğlu, 2002, s.2).

Diğer bir karmaĢıklık ise, „Sanat Eğitimi‟ nin yalnız görsel sanatlar dallarında yapılan eğitimi mi belirlediği, yoksa tüm sanatları içine alan geniĢ bir anlam mı taĢıdığıdır. Ünlü tarihçi Herbert Read „sanatın anlamı‟ adlı kitabında „sanat‟ sözcüğünün daha çok plastik ya da görsel sanatlara bağlandığını, ancak tüm sanatları kapsayan geniĢ bir tanım olarak ele alınması gerektiğini söyler. Read „sanat yoluyla‟ adlı kitabında aynı görüĢte olmasına karĢın kitaptaki açıklayıcı örneklerin çoğunluğunun görsel sanatlar dersinin oluĢturması ilgi çekici bir detaydır. (KırıĢoğlu, 2002, s.2).

Sanat eğitimi kavramı oldukça tartıĢmalı bir konudur. Kavramın içinde bulunan iki ayrı kavram olan „sanat‟ ve „eğitim‟ kavramları baĢlı baĢına oldukça geniĢ kapsamlı kavramlardır. Bu nedenle sanat eğitiminde sanatın mı öğretileceği, yoksa amacın öncelikle „insan eğitimi‟ mi olduğunu varsayan değiĢik anlayıĢlar nedeniyle „sanat eğitimi‟ kavramı evrensel bir sorun haline gelmiĢtir. ( San, 2003, s.3).

(29)

Sanat eğitimi, yetiĢmekte olan bireyin eğitim sürecidir; yetiĢkin eğitimi değildir. Kavramla ilgili sorunlar tartıĢılarak çeĢitli görüĢler savunulmuĢtur. Sıklıkla müzik, edebiyat gibi sanat türlerinin dıĢında bırakılarak , „plastik sanat eğitimi‟ ya da „ görsel sanatlar eğitimi‟ gibi kavramlara gidilmiĢtir. Genel eğitim içerisinde sanat eğitiminin konularını, geçmiĢ ve Ģimdiki zaman oluĢturmakta, sanat eğitimini oluĢturan kuram ve uygulama, sanatçı ve izleyici hep bir arada bulunmaktadır. ( San, 2003, s.17).

Sanat eğitimi alanındaki sorunlar toplumsal, ekonomik, politik ve kültürel değiĢimle her gün katlanarak artmaktadır. Bu sorunların her birine ayrı ayrı çözümler aramak temelde bir yarar sağlamaz. Sorunlara geniĢ bir perspektiften bakmak ve yaklaĢmak, bütüncül bir çözüm aramak gerekmektedir.

2.2 SANAT EĞĠTĠMĠNĠN GEREKLĠLĠĞĠ

Sanat eğitimini „ insan‟la ele almak gerekir. Çünkü sanat eğitiminin temelini insan oluĢturur. Sanatın insansız düĢünülemeyeceği gibi sanat eğitimi de insansız düĢünülemez. Sanat insanla var olmuĢtur, insandan doğmuĢtur ve insan eğitim hayatı içinde sanat eğitimine ihtiyaç duyar.

Günümüzde insanların daha bireyselleĢip, ben merkezci olmaya baĢladığı düĢünüldüğünde, bir ifade biçimi olan sanatın önemi anlaĢılmaktadır.

Sanat insan doğasının bir gereğidir. Toplumsal yaĢamın en önemli boyut ve unsurlarından biridir. Ġnsan olmanın gereği, varlığının bir ifadesidir. Dolayısıyla insan yaĢamında formal bir sanat eğitimi olmadığını düĢünsek bile sanatsal belirtiler amatörce veya spontan bir Ģekilde, insanın doğasından kaynaklanan bir içtepi olarak kendini gösterecektir. (Artut, 200, s.89).

Sanat eğitimi; bireyin kiĢiliğini ortaya çıkarmasına yardımcı olduğu, bireye çağdaĢ yaĢama ve özgür düĢünme yolunu açtığı, bireyin yaĢamına biçim verdiği, içinde yaĢadığı toplumun refaha ulaĢmasında etkili olduğu, bireyin özgürlük ve bağımsızlık duygularını doyuma ulaĢtırdığı, bireye geniĢ bir açı içerisinde düĢünme yeteneği kazandırdığı, dünya barıĢının güvencesi olduğu için gereklidir. (San, 1990, s.7).

Artut‟a göre sanat eğitiminin amaç ve gerekliliğinin özünde insan ruhunun yüceltilmesi, insanın özgürleĢmesi, bireylerin ruhsal gereksinimlerinin doyurulması, dengeli, çağdaĢ, duyarlı bir toplum yaratılması çabası güdülür. Sanat eğitimi bireylere

(30)

özgür anlatım olanakları sağlar. Sanat eğitimi, genel düzeyleri nasıl olursa olsun tüm toplum ve ülkeler için kaçınılmaz bir gereksinimdir.(Artut, 2001, s.94).

Ayrıca sanat eğitimi bireylerin ve toplumun içinde yaĢadıkları çevreye ve ortama yeterince duyarlı olabilmelerini, çevreyle çok yönlü, kapsamlı, yararlı iletiĢim ve etkileĢimde bulunabilmelerini, estetik gereksinimlerini giderebilmelerini, estetik beğenilerini geliĢtirebilmelerini, sanatsal yaratma güdülerini doyurabilmelerini, kendilerini ifade edip gerçekleĢtirebilmelerini, yaĢamlarını daha anlamlı ve yetkin duruma getirebilmelerini ve bu yolda sanattan en iyi biçimde yararlanmalarını esas alır. (Uçan, 1992, s.62).

Amaç sanatla eğitimdir; gerek sanat uğraĢısında bulunan kiĢide, gerek sanat eserleriyle karĢılaĢıp değerlendirmede harekete geçen tüm zihinsel yeti, ve süreçleri, duyu, duyum, algılama, imgeleme, anma, düĢünme, çağrıĢım gibi güçleri eğitmektir. ( San,1980, s.3)

Sanat eğitimi çocuğun tüm zihinsel faaliyetlerini duyum algı, imgelem gibi güçleri ile birlikte duygu uyumunun eğitiminin sağlanmasıdır. (Balamir,1999, s.4).

Bu eğitimi sağlarken çocuğun geliĢim alanları ve geliĢim basamaklarının belirlenmesi gerekir. Okul öncesi dönemde çocuğun bir bütün olarak beslenmesi, kendini gerçekleĢtirmesine imkan sunulması esas olmalıdır. Temel eğitim içinde önemli bir yere sahip olan sanat eğitimi, bu anlamda da vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Sanat eğitimi çocuğun kendini özgürce ifade edebildiği bir ortamdır. Çocuğun kiĢiliğinin geliĢmesinde, kendine güvenmesinde önemli rol oynar. Sanat eğitimi, özgür, barıĢçı, insancıl, yaratıcı, toplumu ile bütünleĢmiĢ ve değiĢen Ģartlara göre kendini yenileyebilen, geleceğin izlerini yansıtan çocukların yetiĢmesi için vazgeçilmez bir dünyadır. (Buyurgan, 2001, s.12).

Sanat eğitimi, çocuğun geniĢ anlamda geliĢmesini içeren en güvenilir ortamdır. Çünkü o, bu ortamda kendi temposu paralelinde, doğal eğilimlerini uygular, kendi deneyimlerini kullanır. (Buyurgan, 2001, s.11).

Dünyaya hoĢgörü içinde, farklı pencerelerden bakabilen gözler için sanat eğitimine ihtiyaç vardır.

(31)

Sanat eğitimi kavramıyla ilgili farkındalık arttıkça çevreye karĢı daha duyarlı, hassas bireyler yetiĢecektir. Sorgulamadan her durumu kabullenen insan yerine araĢtıran ve ne araĢtırdığının farkında olan, hedefleri olan ve sürekli geliĢen, büyüyen bir birey için sanat eğitimi gereklidir.

2.3 SANAT EĞĠTĠMĠNĠN AMAÇLARI

Sanat eğitiminin amaçlarına baktığımızda, bireye kazandırılmak istenen özellikler için belirlenen ilkeler; yaratıcı, araĢtırıcı, sorgulayıcı, kendine güvenen, analitik düĢünme yetisi olan, sanatsal sorunlara çözümler bulabilen, sezgi sahibi, sağlıklı düĢünme yeteneğine sahip ve kiĢilik geliĢimi bakımından yeterli, yaratıcı,, özgün, algı gücü kuvvetli, duyuĢsal, biliĢsel, algısal güçleri geliĢmiĢ, yaratıcı edinimleri ile kendini ifade edebilecek teknik bilgilerle donatılmıĢ, sorunlar karĢısında çözüm yolları üretebilen, bir kimlik ve kiĢiliktir. ( Söylemez, 2004, s.393).

Sanat eğitimi çocuğun kendini özgürce ifade edebildiği bir ortamdır. Çocuğun kiĢiliğinin geliĢmesinde ve kendine güveninin olmasında önemli rol oynar. Sanat eğitimi çocuklara, kültür, sanat ve tarih değerlerini kazandırırken aynı zamanda onların özgürce yaratıcı düĢüncelerini ortaya koyabilecekleri bir süreç olmalıdır. (Buyurgan, 2007, s.23).

Sanat eğitiminin temel amacı çocuğun, gencin, yetiĢkinin sanatsal eğitimini sağlamaktır. (KırıĢoğlu, 2002, s.54).

Sanat eğitimi, bir çerçeve içinde, bireylerin yeteneklerinin iĢletilip, yaratıcı, kendine güvenli, estetik duyguları geliĢtirilmiĢ kiĢi olmalarını amaçlayan, genelde aynı özelliklere sahip çağdaĢ bir toplum yaratma hayalinin de sanat eğitimi ile gerçekleĢeceğini bilmeliyiz. (ĠĢleyen, 1977, s.99).

Sanat eğitimi değerlerle düĢünme ve nitelikli ürünler verme yolunda çocuğun biliĢsel davranıĢının geliĢmesine yardım etmek için değil, Simmern‟nin deyimiyle „Sanatsal biliĢ‟ i güçlendirmek için var olmalıdır.(KırıĢoğlu, 2002, s.65).

Sanat eğitiminin en önemli amaçlarından biri görmeyi, dokunmayı ve tat almayı öğretmektir. Çevresini hakkıyla algılayıp onu biçimlendirmeye yönelmek için gerekli ilk Ģarttır.

(32)

Yalnızca bakmak değil “görmek” yalnızca duymak değil “iĢitmek”, yalnızca ellerle yoklamak değil “dokunulanı duymak” yaratıcılık için gerekli ilk aĢamalardır. (San, 1985 ‟den , akt, Buyurgan, serap ve ufuk 2007, s.22).

2.4 5-6 YaĢ Çocuğunun GeliĢim Özellikleri

GeliĢim, doğumdan ölüme devam eden kesintisiz bir süreçtir. Ġnsan geliĢimi konusu olan geliĢim psikolojisi, çocukluk, ergenlik ve yaĢlılık olmak üzere geliĢim özellikleri ile ilgilenmektedir.(Atkinson ve Atkinson, Smith, Bern, Hoeksema, 1999, s.106).

Doğumdan sonra büyüme ve geliĢme devam eder. DeğiĢik aĢamalarda beden farklı iç salgılar üreterek boyun uzunluğunu, sesin tonunu ve cildin görünüĢünü belirler. Bedenin içinde belirli bir yerde bir biyolojik saat çalıĢmakta ve belirli zamanlarda belirli salgıları harekete geçirmektedir. Bu tür biyolojik oluĢumlar, geliĢim sürecinin en önemli temellerinden birini oluĢturur. (Cüceloğlu, 2012, s.335).

GeliĢim, büyüme, olgunlaĢma, öğrenme ve yaĢantı sonucu bireyde gözlenen nitelik ve nicelik boyutundaki değiĢiklikleri kapsamaktadır. (Atıcı,Bilgin,Ġnanç, 2007, s.60).

GeliĢim dönemlerinde kritik dönemler vardır. Bu dönemler belirli davranıĢların veya yeteneklerin edinilmesi gereken önemli dönemlerdir. Bu dönemde kazanılamayan belli davranıĢların sonraki geliĢim dönemlerinde onarılması zor olabilir. (Arı, 2008, s.41).

Çocuğun geliĢimi doğumdan önce, bebeklik, okulöncesi dönem, okul dönemi olarak dört dönemi kapsadığı belirtilmektedir.

Ergen geliĢimi ise ayrıca iki grupta incelenmektedir.

Okulöncesi dönem (5-6 yaĢ): Bu dönemde fiziksel geliĢim ve zihinsel geliĢimle dil geliĢimi hızlı bir biçimde sürmekte; çocuklar, öz bakım becerileri açısından daha da geliĢmekte ve cinsiyet rollerinin farkına varmaya baĢlamaktadır.

Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keĢfetme çabasına baĢlar. KeĢif çabasında kullandığı temel araçlar doğuĢtan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Bu devreye duyusal-hareketsel (sensory-motor) aĢama adı verilir. Dokunma gibi, basit duyusal verilerden, tutma ve emme gibi basit hareketlerden iĢe baĢlayan çocuk, temel süreçlerin üzerine yenilerini koyarak çevresini anlayabilecek bir biliĢsel sistem geliĢtirmeye baĢlar.(Cüceloğlu, 2012, s.346).

GeliĢim, bireyin doğuĢtan getirdiği biyolojik süreçlerle, çevre koĢullarının sürekli etkileĢimi içinde oluĢur. EtkileĢimsel yaklaĢımı temel kabul etmiĢ psikologlar, çevrenin

(33)

ve biyolojik yapının değiĢik yönlerine ağırlık verirler. Bu nedenle etkileĢimsel yaklaĢım içinde birbirinden farklı kuramlar yer alır. Kuramlar en belirgin üçü kısaca Ģöyledir;

Üç temel yaklaĢım tarzı geliĢimsel psikologların görüĢlerini etkilemiĢtir. Bunlardan biri bireyin psikoseksüel geliĢimine önem vermiĢtir ve Freud‟un adıyla bilinen psikoanalitik okulu oluĢturur. Ġkinci yaklaĢım tarzı bireyin psikososyal geliĢimine önem verir ve Erik Erikson tarafından geliĢtirilmiĢtir. Üçüncü görüĢ bireyin biliĢsel geliĢimine ağırlık verir ve Jean Piaget tarafından geliĢtirilmiĢtir.

2.4.1 Bedensel GeliĢim

Bedensel geliĢme sürekli bir olaydır. Ġki yaĢındaki çocuk, yetiĢkinlerin duyusal yeteneklerinin hemen hemen tümüne sahiptir. Bu nedenle, beĢ yaĢından sonra duyusal yetenekte bir geliĢmeden söz edilemez, ancak beynin geliĢmesi devam eder. Ġki yaĢındaki çocuğun beyni, yetiĢkin insan beyni ağırlığının %75‟i kadardır. Bu oran beĢ yaĢında %95‟e ulaĢır. Beyinde meydana gelen değiĢikliğin büyük bir kısmı, var olan beyin hücrelerini birbirine bağlayan bağlantıların çoğalmasıyla açıklanabilir.

Ġki ile baĢ yaĢ arasında çocuğun hareketlerinin tür ve sayısında da bir artma gözlenir. Ġki ile baĢ yaĢ arasında boy uzaması yavaĢlar. Doğumda bebek ortalama olarak boyunun %30‟unu kazanmıĢ olarak dünyaya gelir. Ġki yaĢında yetiĢkin boyunun yaklaĢık yarısına ulaĢan çocuk, iki yaĢından sonra bedensel yönden pek geliĢmez. Yıllık geliĢim %5 dolayına düĢer, daha sonra ergenlik çağında yeniden hızlanır. (Cüceloğlu, 2012, s.345).

4-5 yaĢ çocuğu hareketlidir. O enerjik olan tırmanma, sıçrama, atlama, hızla bisiklet pedallama ve takla atma gibi tüm bedensel etkinlikleri sever. Artık koĢma, ani durma ve tekrar koĢmayla ani dönüĢleri büyük baĢarıyla becerir. Parmak uçlarında oldukça dengelidir. Merdivenleri tek baĢına yardımsız ve ayak değiĢtirerek tırmanır. Eğer yardım edilirse uzun bir merdivenden ayak değiĢtirerek inebilir. Motor becerileri epeyce geliĢmiĢtir, beden hareketlerini istediği gibi ustalıkla yönlendirebilir; keskin, ani dönüĢleri gerçekleĢtirir; itip çekerek koĢabilir. Merdivenlere ve ağaçlara tırmanır, parmak ucunda yürüyebilir ve koĢabilir. Üç tekerlekli bisiklete binmede ustalaĢmıĢtır; U dönüĢlerini kolaylıkla gerçekleĢtirir. Tek ayağının üstünde 3-5 saniye durabilir. Dizlerini kırmadan öne eğilerek, yerdeki nesneleri dizip, düzenler ve eline alabilir. ( Yavuzer, 2013, s.203).

(34)

Cüceloğlu‟na göre, (2012, s.344) Okul çağında gözlenen bedensel geliĢme yavaĢ bir tempoyu izler. Çocuk bu süre içinde boy atar, daha karmaĢık hareketleri becerebilecek hale gelir ve bedensel kuvvetinde bir artma olur. Ancak bu değiĢiklikler yavaĢ bir biçimde olur ve dikkat çekmez. Çocuğun iki tekerlekli bisiklete binmesi beklide bu dönemin en önemli yeni davranıĢıdır.

Ġnce Motor Becerileri

Her iki göz ayrı ayrı örtülüp görüĢ bir süre için tek gözle sağlandığında, iğne, iplik, kırıntı gibi çok küçük nesneleri eline alır ve yerine koyar.

YetiĢkin iğneye iplik geçirirse, o da küçük tahta boncukları ipliğe dizip kolye yapabilir.

Kendisine gösterildikten sonra, 6 küpü üst üste koyarak 3 basamaklı merdiven yapabilir.

YetiĢkini taklit ederek elini ( hem sağ hem sol) tümüyle açar ve baĢparmağını her bir parmağının ucuna değdirir.

2.4.2 Zihinsel GeliĢim

2.4.2.1 Piaget’in BiliĢsel GeliĢim Kuramı Oyun ve Resim ile Ġlgili GörüĢleri

Piaget, daha çok bireyin algılama ve düĢünüĢ tarzını kapsayan biliĢsel geliĢim ile ilgilenmiĢ, onun kuramsal yaklaĢımı çok sayıda psikoloğu etkilemiĢtir. (Piaget, 1964, 1980; Piaget & Ġnhelder, 1969). (akt: Cüceloğlu, 2012, s.338).

Piaget, çocuğun doğumdan ergenliğe kadar olan biliĢsel geliĢimini ayrıntılı olarak incelemiĢtir.

BiliĢsel geliĢimin bireyin ve sinir sisteminin olgunlaĢması ve bireyin çevreye uyum sağlaması sonucunda gerçekleĢtiğini belirtmiĢtir. (Arı, 2008, s.56).

Piaget, hem olgunlaĢmanın, hem de öğrenmenin etkisini kabul der, ancak çocuğun faal olarak sürekli bir etkileĢim içinde olmasını temel olarak görür. Çocuğun çevresiyle

(35)

ister oyun, ister baĢka biçimde sürekli etkileĢim içinde olması, onun biliĢsel geliĢiminin yönünü ve derecesini belirler. (Cüceloğlu, 2012, s.338).

Piaget‟in biliĢsel geliĢim kuramında 4 evre vardır. Bunlar duyusal hareket dönemi(0-2 yaĢ), iĢlem öncesi dönem (dönemi(0-2-7 yaĢ), somut iĢlem dönemi (7-11 yaĢ) ve soyut iĢlem dönemi (11 yaĢ ve üstü). Piaget‟in zihinsel geliĢim dönemlerine göre;çocuk duyusal-motor evre içindeyken zekanın görüntüsü hareketlidir. Bu dönemin baĢında bebek kendini, diğer objelerden ayırt edemez ve davranıĢı refleks örüntülerle kısıtlanmıĢtır. Ġlk alıĢkanlıklarının oluĢmaya ve iliĢki bilincinin geliĢmeye baĢladığı bu dönemde çocuk nesneler ve olaylar arasında basit düzeyde iliĢkileri keĢfeder ve algılamaya çalıĢır. Nesne sürekliliği bu dönem sonlarına doğru kazanılır. (Yavuzer, 1994, s.61).

Çocuk her aĢamada kavramlar ve yaklaĢım tarzları geliĢtirerek belirli bir biliĢsel dengelemeye ulaĢır. Yeni ortamlar ve yeni deneyimler bazen biliĢsel dengelemeyi bozar. BiliĢsel dengelemesi bozulan çocuk, yeni bir dengelemeye ulaĢabilmek için yeni kavramlar geliĢtirme, veya yeni yaklaĢım tarzları uygulama yoluna gider. Böylece BiliĢsel geliĢim sürekli iĢler. (Cüceloğlu, 2012, s.338).

Çocuk iç temsilden, baĢka bir deyiĢle kelime, kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaĢamına yeni zenginlikler getirir. Örneğin, bir ağaç dalını at gibi kullanmaya, ana-baba rollerine girerek arkadaĢlarıyla yetiĢkin iliĢkilerini taklit oyunları oynamaya baĢlar. Birçok çocuk hayali arkadaĢ icat ederek, bu hayali arkadaĢı evine davet eder,beraber yemek yer. Bu sembolik, hayali ve oyunsal maceralar sayesinde çocuk yavaĢ yavaĢ gerçek yaĢama hazırlanır. (Cüceloğlu, 2012, s.346).

Oyunda her hareket kalıtımsal temele dayanır. Birey, yaĢamı boyunca, daha önce türünün geçirmiĢ bulunduğu aynı geliĢme seyrini geçirecektir (Tezcan, 1994, s.65).

Piaget için oyun, dıĢarıdan gözlemlenebilen yollarla diğer davranıĢlardan açık bir biçimde ayrılan farklı bir davranıĢ türü değildir. Zihinsel yaĢamda oyun öğesini belirleyen Ģey, daha çok, bir dizi etkinlikte az ya da çok ifadesini bulabilen, davranıĢa doğru özel bir yönelimdir. Bu yönelimi Piaget ‟özümleme‟ olarak adlandırılır. Piaget‟e göre zekanın her eylemi birbirine karĢıt iki eğilim olan özümleme uyma arasındaki

dengelenim tarafından belirlenmektedir. Özümlemede kiĢi olayları, nesneleri ve durumları, örgütlü zihinsel yapıları kuran

(36)

dıĢsal çevrenin yeni yönleriyle birleĢtirmek için yeniden örgütlenmektedir. Zeka eylemiyle kiĢi, dıĢsal gerçekliğin gerekliliklerine uyum sağlarken, aynı zamanda zihinsel yapılarını eksiksiz olarak korumaktadır. Oyun ise tersine, özümlemenin uymaya üstünlüğüyle belirlenmektedir. Çocuk olayları ve nesneleri, mevcut zihinsel yapılarının içine almaktadır. (Nicolopoulou, 2004, s.137-169).

Çocuk çok az anlayabildiği ve kontrolünün dıĢındaki sosyal ve fiziksel dünyaya uyum sağlama zorunluluğuyla karĢı karĢıyadır. Piaget‟ye göre uyum sağlama çevreyle olan iliĢkilerin özümsemesiyle oluĢur. Çocuk, yaĢadığı deneyimleri, varolan biliĢsel yapısı ve fikirleriyle özümsemeye çalıĢı. Bu süreç içinde zaman zaman özümseyemediği deneyimler yaĢayabilir. Oyun özümlemeyi içeren belli baĢlı bir etkinliktir.(Yavuzer, 1992, s.25).

Çocukların neden çizdikleri sorusuna çizimi bir çeĢit oyun faaliyeti olarak düĢünmekle baĢlanabilir. GeliĢimci yaklaĢımların genelde oyunla, özelde çizimle bağdaĢtırdıkları güdü ve iĢlevleri incelenir. (Yavuzer, 1992, s. 22).

Piaget, çizimi sembolik oyun ve zihinsel imgelerle açıklar. Ona göre çizimler, zihinsel imgenin kağıt üzerine yansıması olarak görülmektedir. Bununla birlikte çizimi, dıĢ dünyayı temsil etme çabası olarak da görmüĢ, bu nedenle de çizimleri zihinsel imgelerin ortaya çıkıĢı olarak değerlendirmiĢtir. (Yavuzer, 1992, s.24-25).

Piaget: „Resim yapmak çocuk için simgesel bir oyundur. Çocuğun bu oyunda ortaya koyduğu Ģey onun duygusal ve düĢünsel yaĢamıyla ilgili imgelerdir. Çocuğun uyum sağlaması gereken toplumsal, nesnel gerçekler dünyasıyla çeliĢkileri, istekleri, sevinç ve tedirginlikleriyle bir iç dünyası vardır. Birinciyi ortak anlatım aracı olan dil ile anlatılabilen çocuk ikinciyi bu dil ile anlatamayabilir. Bu nedenle çocuğun çocuk sanatı olarak adlandırılan –ki kesinlikle sanat değildir- bu ilk kendiliğinden simgesel anlatımları çevreyi, toplumu kısaca nesnel gerçekleri, benimseme ile „ego‟ nun dıĢavurumunun bir bileĢkesinden baĢka bir Ģey değildir‟ der.(Piaget, 1953,KırıĢoğlu, 2002, s.56).

Piaget‟nin resim ve zihinsel geliĢmeyle ilgili görüĢleri, çocuk geliĢimci yaklaĢımlarda hala ağır basmaktadır. (Piaget ve Ġnhelder, 1969, Yavuzer, 1992:24). Ona göre çocukta zekanın geliĢimi, büyük ölçüde biyolojik olgunluğa ve çocuğun yaĢına bağlı olarak bazı evrelerden geçerek ilerler. Piaget, bir resim kuramı önermemiĢtir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bununla birlikte anne-babaların aile katılım çalışmalarına yönelik inançlarının ayrıca aile katılım çalışmalarının yürütülmesinde belirleyici olduğu (Hornby ve

Kişi sayısı: Materyal sayısı kadar Amaç: Görsel algı ve dikkat gelişmesi Materyal: Renkli Sudoku kâğıtları. Uygulama: Aşağıdaki renkli Sudoku kâğıtları ve kare

Müfettişleri, mahkemeleri sonuna kadar iz­ leyecek, bu bozuk sicilin mahkemeler önünde hesap verişini halka duyuracak. Bulduğumuz her türlü yeni belgeyi kamu­

Aile katılımının, okul öncesi dönemde çocukların psikolojik, sosyal ve akademik başarısı üzerinde olumlu etkilerinin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda,

Araştırmada çocukların sosyal bağımsızlık becerisinin ölçülmesinde Anaokulu ve Anasınıfı Davranış Ölçeği’nin sosyal bağımsızlık alt boyutu, okula

Ahlaki gelişim düzeyleri hakkında yapılan bazı çalışmalarda beden eğitimi dersinin çocuğun ahlak gelişimine etkisi (Güler, 2006), ailesiyle yaşayan ve çocuk

4- Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 48–71 aylık çocukların resimlerinde doğa öğelerini ve materyalleri çizme durumlarına göre okul algıları nasıldırb.

2008- 2009 eğitim öğretim yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Öğretmenliği ve Gazi Üniversitesi Mesleki