• Sonuç bulunamadı

2.3 SANAT EĞĠTĠMĠNĠN AMAÇLARI

2.4.2 Zihinsel GeliĢim

2.4.2.1 Piaget’in BiliĢsel GeliĢim Kuramı Oyun ve Resim ile Ġlgili GörüĢleri

Piaget, daha çok bireyin algılama ve düĢünüĢ tarzını kapsayan biliĢsel geliĢim ile ilgilenmiĢ, onun kuramsal yaklaĢımı çok sayıda psikoloğu etkilemiĢtir. (Piaget, 1964, 1980; Piaget & Ġnhelder, 1969). (akt: Cüceloğlu, 2012, s.338).

Piaget, çocuğun doğumdan ergenliğe kadar olan biliĢsel geliĢimini ayrıntılı olarak incelemiĢtir.

BiliĢsel geliĢimin bireyin ve sinir sisteminin olgunlaĢması ve bireyin çevreye uyum sağlaması sonucunda gerçekleĢtiğini belirtmiĢtir. (Arı, 2008, s.56).

Piaget, hem olgunlaĢmanın, hem de öğrenmenin etkisini kabul der, ancak çocuğun faal olarak sürekli bir etkileĢim içinde olmasını temel olarak görür. Çocuğun çevresiyle

ister oyun, ister baĢka biçimde sürekli etkileĢim içinde olması, onun biliĢsel geliĢiminin yönünü ve derecesini belirler. (Cüceloğlu, 2012, s.338).

Piaget‟in biliĢsel geliĢim kuramında 4 evre vardır. Bunlar duyusal hareket dönemi(0- 2 yaĢ), iĢlem öncesi dönem (2-7 yaĢ), somut iĢlem dönemi (7-11 yaĢ) ve soyut iĢlem dönemi (11 yaĢ ve üstü). Piaget‟in zihinsel geliĢim dönemlerine göre;çocuk duyusal- motor evre içindeyken zekanın görüntüsü hareketlidir. Bu dönemin baĢında bebek kendini, diğer objelerden ayırt edemez ve davranıĢı refleks örüntülerle kısıtlanmıĢtır. Ġlk alıĢkanlıklarının oluĢmaya ve iliĢki bilincinin geliĢmeye baĢladığı bu dönemde çocuk nesneler ve olaylar arasında basit düzeyde iliĢkileri keĢfeder ve algılamaya çalıĢır. Nesne sürekliliği bu dönem sonlarına doğru kazanılır. (Yavuzer, 1994, s.61).

Çocuk her aĢamada kavramlar ve yaklaĢım tarzları geliĢtirerek belirli bir biliĢsel dengelemeye ulaĢır. Yeni ortamlar ve yeni deneyimler bazen biliĢsel dengelemeyi bozar. BiliĢsel dengelemesi bozulan çocuk, yeni bir dengelemeye ulaĢabilmek için yeni kavramlar geliĢtirme, veya yeni yaklaĢım tarzları uygulama yoluna gider. Böylece BiliĢsel geliĢim sürekli iĢler. (Cüceloğlu, 2012, s.338).

Çocuk iç temsilden, baĢka bir deyiĢle kelime, kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaĢamına yeni zenginlikler getirir. Örneğin, bir ağaç dalını at gibi kullanmaya, ana-baba rollerine girerek arkadaĢlarıyla yetiĢkin iliĢkilerini taklit oyunları oynamaya baĢlar. Birçok çocuk hayali arkadaĢ icat ederek, bu hayali arkadaĢı evine davet eder,beraber yemek yer. Bu sembolik, hayali ve oyunsal maceralar sayesinde çocuk yavaĢ yavaĢ gerçek yaĢama hazırlanır. (Cüceloğlu, 2012, s.346).

Oyunda her hareket kalıtımsal temele dayanır. Birey, yaĢamı boyunca, daha önce türünün geçirmiĢ bulunduğu aynı geliĢme seyrini geçirecektir (Tezcan, 1994, s.65).

Piaget için oyun, dıĢarıdan gözlemlenebilen yollarla diğer davranıĢlardan açık bir biçimde ayrılan farklı bir davranıĢ türü değildir. Zihinsel yaĢamda oyun öğesini belirleyen Ģey, daha çok, bir dizi etkinlikte az ya da çok ifadesini bulabilen, davranıĢa doğru özel bir yönelimdir. Bu yönelimi Piaget ‟özümleme‟ olarak adlandırılır. Piaget‟e göre zekanın her eylemi birbirine karĢıt iki eğilim olan özümleme uyma arasındaki

dengelenim tarafından belirlenmektedir. Özümlemede kiĢi olayları, nesneleri ve durumları, örgütlü zihinsel yapıları kuran

dıĢsal çevrenin yeni yönleriyle birleĢtirmek için yeniden örgütlenmektedir. Zeka eylemiyle kiĢi, dıĢsal gerçekliğin gerekliliklerine uyum sağlarken, aynı zamanda zihinsel yapılarını eksiksiz olarak korumaktadır. Oyun ise tersine, özümlemenin uymaya üstünlüğüyle belirlenmektedir. Çocuk olayları ve nesneleri, mevcut zihinsel yapılarının içine almaktadır. (Nicolopoulou, 2004, s.137-169).

Çocuk çok az anlayabildiği ve kontrolünün dıĢındaki sosyal ve fiziksel dünyaya uyum sağlama zorunluluğuyla karĢı karĢıyadır. Piaget‟ye göre uyum sağlama çevreyle olan iliĢkilerin özümsemesiyle oluĢur. Çocuk, yaĢadığı deneyimleri, varolan biliĢsel yapısı ve fikirleriyle özümsemeye çalıĢı. Bu süreç içinde zaman zaman özümseyemediği deneyimler yaĢayabilir. Oyun özümlemeyi içeren belli baĢlı bir etkinliktir.(Yavuzer, 1992, s.25).

Çocukların neden çizdikleri sorusuna çizimi bir çeĢit oyun faaliyeti olarak düĢünmekle baĢlanabilir. GeliĢimci yaklaĢımların genelde oyunla, özelde çizimle bağdaĢtırdıkları güdü ve iĢlevleri incelenir. (Yavuzer, 1992, s. 22).

Piaget, çizimi sembolik oyun ve zihinsel imgelerle açıklar. Ona göre çizimler, zihinsel imgenin kağıt üzerine yansıması olarak görülmektedir. Bununla birlikte çizimi, dıĢ dünyayı temsil etme çabası olarak da görmüĢ, bu nedenle de çizimleri zihinsel imgelerin ortaya çıkıĢı olarak değerlendirmiĢtir. (Yavuzer, 1992, s.24-25).

Piaget: „Resim yapmak çocuk için simgesel bir oyundur. Çocuğun bu oyunda ortaya koyduğu Ģey onun duygusal ve düĢünsel yaĢamıyla ilgili imgelerdir. Çocuğun uyum sağlaması gereken toplumsal, nesnel gerçekler dünyasıyla çeliĢkileri, istekleri, sevinç ve tedirginlikleriyle bir iç dünyası vardır. Birinciyi ortak anlatım aracı olan dil ile anlatılabilen çocuk ikinciyi bu dil ile anlatamayabilir. Bu nedenle çocuğun çocuk sanatı olarak adlandırılan –ki kesinlikle sanat değildir- bu ilk kendiliğinden simgesel anlatımları çevreyi, toplumu kısaca nesnel gerçekleri, benimseme ile „ego‟ nun dıĢavurumunun bir bileĢkesinden baĢka bir Ģey değildir‟ der.(Piaget, 1953,KırıĢoğlu, 2002, s.56).

Piaget‟nin resim ve zihinsel geliĢmeyle ilgili görüĢleri, çocuk geliĢimci yaklaĢımlarda hala ağır basmaktadır. (Piaget ve Ġnhelder, 1969, Yavuzer, 1992:24). Ona göre çocukta zekanın geliĢimi, büyük ölçüde biyolojik olgunluğa ve çocuğun yaĢına bağlı olarak bazı evrelerden geçerek ilerler. Piaget, bir resim kuramı önermemiĢtir.

Resmi, çocuğun dünyayı geliĢen bir biçimde zihninde temsil ettiği yolundaki kuramına bir kanıt olarak kullanmıĢtır. (Yavuzer, 1992, s.24).

Doğumla birlikte baĢlayan ve erginlik dönemiyle son bulan psiĢik geliĢme, bedensel büyüme ile karĢılaĢtırılabilir. Birincisi de, ikincisi gibi önemli bir biçimde denge kurmaya bakar. Gerçekte, beden nasıl büyümenin son bulmasıyla ve organların olgunlaĢmasıyla belirlenen göreceli bir denge düzeyine değin evrim geçiriyorsa, benzer Ģekilde, zihinsel yaĢamda yetiĢkin bireyin zihniyle temsil edilen en son denge yönünde evrimleĢiyor diye algılanabilir. Buna göre geliĢme, ilerleyen bir denge, daha az dengeli bir durumdan, daha yüksek bir durumuna sürekli bir geçiĢtir. (Piaget, 2004, s.13).

4 yaĢ dönem çocuğu bu bağlamda, Piaget‟in zihin geliĢim kuramında ĠĢlem Öncesi dönemin içinde yer almaktadır.

2.4.2.1.1. ĠĢlem Öncesi Dönem

Çocuk bu dönemde dili kullanmaya ve ilkel düzeyde, bir sembol ile bu sembolün teslim ettiği nesne arasındaki iliĢkiyi ilk kez anlamaya baĢlamaktadır. Bu dönemde dili sembolik anlamda kullanma ve bir Ģeyi gerçekte yapma becerisinden çok, onu hayal etme yeteneği geliĢmektedir. (Ġnanç,Yazgan,Atıcı, 2007, s.120).

Dilin ortaya çıkmasıyla birlikte, davranıĢlar zeka yönünden olduğu kadar, duygu açısından da temelde değiĢir. Önceki dönem boyunca gerçek ya da maddi tüm edimlerin yöneticisi kalan çocuk, dil sayesinde ve anlatı biçimi altında tüm edimlerin yöneticisi kalan çocuk, dil sayesinde ve anlatı biçimi altında geçmiĢteki edimlerini önceleyecek duruma gelir. (Piaget, 2004, s.31).

Dilin ortaya çıkıĢı sırasında küçük çocuk yalnızca önce olduğu gibi fizik dünyayla değil, ayrıca iki yeni ve hem de birbiriyle yakından iliĢkili dünyayla da karĢı karĢıyadır. Toplumsal dünya ve iç temsiller dünyası. Oysa maddi nesneler ya da cisimler açısından süt çocuğunun ben merkezcil bir davranıĢ baĢlattığını ve yavaĢ yavaĢ nesnel bir evren içine yerleĢmek için bu davranıĢ içinde Ģeylerin kendine mal edilmesinden asıl etkinliğe geçiĢte uyum üzerine ağır bastığını anımsamak gerekir. (Piaget, 2004, s.32).

ĠĢlem öncesi çocuk, baĢkasının görüĢüyle düĢünemez. BaĢkasının bakıĢ açısından yapılar oluĢturamaz. Bu evrede çocuk kendini olayların merkezinde görür. Ben merkezlidir. Bu durum henüz çocukta mantığın geliĢmediğini gösterir. O, Her olayı kendi açısından görür. (Yavuzer, 2013, s.222).

4-5 yaĢlarındaki 3 çocuk bir arada oynarken, çoğu kez aynı Ģeylerle meĢgulmüĢ gibi görünmelerine rağmen, farklı kurallarla kendi oyunlarını oynamaktadır. Bu tür oyunlara

„paralel oyun‟ denir. Oyun oynarken birbirleriyle iletiĢimde görünmelerine rağmen, ilgisiz Ģeylerden söz eder

ve birbirlerinin neler konuĢtuğuyla ilgilenmezler. Buna „toplu monolog‟ denir. (Arı, 2008, s.61).

2.4.2.2. Zihinsel GeliĢimin bir Göstergesi Olarak Resim

Çocuklar önce nesneleri, olayları zihinlerinde sembollere dönüĢtürürler. Semboller zihinlerde resmedilir. Bu duruma da “düĢünmenin baĢlangıcı” denilmektedir. ĠçselleĢtirilen nesne ve olaylar kavram ve dil geliĢiminin ilk adımını oluĢturur. Çocukta düĢünmenin baĢlangıcını oluĢturan nesnelerin sembolleĢtirilmesi biliĢsel geliĢim için önemlidir. (Senemoğlu, 2004, s.41).

BiliĢsel geliĢim dönemleri farklı kültürel ortamlarda farklı yaĢlarda görülse de her birey bu aĢamalardan sırayla geçmektedir. Piaget her dönemin hangi yaĢlarda ortaya çıktığını yaklaĢık olarak belirtilmiĢtir fakat bu yaĢlar kesinlik kazanmaz. GeliĢim dönemleri geçiĢlilik göstermektedir. (Selçuk, 2004, s.85).

"Resmin Çocukların BiliĢsel GeliĢimine Katkısı" adlı kitabında W. Ellion Eisner, çocuklarda düĢünme ve algılama yeteneklerinde kalitatif değiĢikliklere sebep olarak dokuz çeĢit sanat faaliyetinden söz etmektedir. Çocukların:

1- Ġmajlar yaratabildiklerini,

2-Bu imajların semboller yerine geçebileceğini,

3- Sembollerin ve imajların onları bir hayal dünyasına götürebileceğini,

4- Ġmaj yaratma sürecinin, önce yargıya varmayı gerektirdiğini,

6- Fiziksel olarak mevcut olmayan düĢünce ve duyguların imajlarla sembolize edileceğini,

7- Sadece görsel Ģekilde dıĢavurumlanabilecek bazı imaj ve duyguların olduğunu,

8-Dünyayı estetik yaĢantının bir kaynağı olarak görmeyi öğrendiklerini belirtmektedir.

Yazar, sanatsal düĢünmenin bazı yönlerinin insan doğasında var olduğunu ancak diğer yönlerin kültürle birlikte Ģekillendiğini söylemektedir. Ġnsan doğasına kültürü getirmenin bir yolunun da sanat eğitimi olduğunu belirtir. Bununla, çocukların biliĢsel geliĢiminin hızlanacağı görüĢündedir.( San, 1982, s.53-54 )

Benzer Belgeler