• Sonuç bulunamadı

Başkent Ankara'da ressam Avni Arbaş ile

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başkent Ankara'da ressam Avni Arbaş ile"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BAZAN BİRKAÇ KERE — “ Yaptığım şeyi bazan birkaç kere yinelerim,” diyor Avni Arbaş. “ Daha esasa varmak, daha doğru ve tam olanı bulmak için. Ama bir resmi ikinci kez yapamam, kopya ede­

m e n ” (Fotoğraf: M. GREENWOOD;

Başkent Ankara’da ressam Avni Arbaş ite

JÜLİDE GÜLİZAR

“ Tabii ki iyi bir şey” diye ya­ nıtlıyor, “ Türkiye’de olmak na­ sıl bir şey?” sorusunu, ressam Avni Arbaş. Artık Türkiye’de. Ama gidip geliyor yurt dışına. “ Yani merkezim Türkiye” di­ yor.

J.G. — Sanatçı nedir, Avni Arbaş?

A.A. — Yaşadığını ortaya dökmek zorunda olan insandır.

J.G. — Bu serginizde çok dik­ kat çeken bir yanı var resimleri­ nizin. Tablolarınızın çoğunda renklerden, şekillerden uzaklaşı­ yorsunuz. Öyle ki, koskoca tu­ val üstünde açık-uçuk bir mavi, ondan bir ton bile denilemeyecek koyulukta belli-belirsiz bir şekil. Dikkat edince bunun gemi oldu­ ğunu fark ediyor insan. Nedir bu?

A.A. — Şekillerden ve renk­ lerden uzaklaşma değil bu. An­ latmak istediklerimi daha sade anlatmak çabası yalnızca. Hani müzikte de, bir melodiyi tiz an­ latmak yerine hafiften anlatmak vardır. Bir görünümü yarım ton­ larla anlatmak diyelim buna, tiz anlatmak diyelim.

İp ü s tü n d e c a m b a z lık J.G. — Bir ressam bu tip

tab-lolarının altına “ huzuru arıyo­ rum” diye yazmış. Sonunda bomboş bir tuval asmış duvara ve “ huzuru buldum” demiş. Yoksa siz de mi huzuru arıyor­ sunuz?

A.A. — Herkes gibi, her sa­ natçı gibi. İp üstünde cambazlık yapmak gibidir bu iş. Boşluk ve sınırsızlığı iyi ayarlamazsanız, boşluğa düşüverirsiniz. İkisi ara­ sındaki nüansı iyi bulmak gere­ kir.

J.G. — Ne kadar çok kumsal, kumsalda tek tük insanlar, gemi­ ler, gökyüzü ve kuşlar çizmişsi­ niz öyle?

A.A. — Bir kere denizi sevi­ yorum. Ayrıca bulunduğum yer orası ve insan yaşadığını çiziyor.

J.G. — Bir şey daha var. Ba­ zı tablolarınız hemen hemen aynı olmak üzere, birden fazla sayı­ da. Örneğin birkaç tane horoz var ki neredeyse aynı. Neden bu?

A.A. — Evet, gemiler var, ko­ yunlar var, insanlar var aynı gi­ bi görünen. Ama aynı değil on­ lar. Yaptığım şeyi bazen birkaç kere yaparım. Daha esasa var­ mak, daha doğru ve tam olanı bulmak için. Bir resmi ikinci kez yapamam. Kopya edemem. Kendi resmimi de öyle. Hepsi ayrı şeylerdir,

J.G. — Dünya resminde, biz neredeyiz?

A.A. — Hemen hemen hiza­ sında. Ülkemde yapılanlara, ya­ pılmaya çalışılanlara bakıyorum da, böyle düşünüyorum.

J.G. — Peki siz resmin nere- sindesiniz? Daha doğrusu nere­ den başladınız, nereye geldiniz? Bir “ izm” e bağlı mısınız?

A.A. — Hayır, hiçbir “ izm’- ’e bağlı değilim. İnsan hayatı bo­ yunca bunların hepsini etüt edi­ yor. Onun bunun peşinden gide­ mez bir sanatçı. Görür, etüt eder, çalışır ve kendini bulur.

J.G. — Siz buldunuz mu? A.A — Kim kendini bul­ muş ki? Ama bütün çaba o yön­ de. Sanatın sınırı yok. Düşünün ki berten çok yapacağım resim­ leri seviyorum. Böyle bir soru sorsanız, benden bu cevabı alır­ dınız.

J.G. —Hayır, onu sormuyo­ rum. Ama size, her yönünüzle çok bilinen bir kişi olduğunuz için, soru sormak zor. Şimdi son bir soru. Picasso, Dali?

A.A. — Her ikisi de sevdiğim, saydığım sanatçılar. Ama hiç kimse ilahım değil. Dali başka bir şey. Bir hocamın deyişiyle “ o belki ilah, ama benim ilahım de­ ğil” ,

J.G. —Teşekkürler, Sayın Ar­ baş.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gök cisimlerinde çarpma nedeniyle olu- flan havza ya da çukurlar›n, cisimdeki kütlenin da¤›l›m›n› de¤ifltirdi¤i ve yeni- den kararl› hale gelebilmek için cismi

Halûk bu eseri hastalığı yüzünden yazam adığı için büyük ıstırap

Epey müddettenberi hakkında soruşturmalar yapılmakta olan Halit Ziya ile şoför Karakin dün Adliye’ye verilmişler ve ikinci Sullı Ceza Hâkimi tarafından

Geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Kronolojik Türk Sinema Tarihi (1914-1988) adlı önem­ li bir saptama uğraşından sonra bu yıl da Türkiye Si­

D’après l’ordre du sultan Moustafa, les pages de la Petite chambre durent se transporter dans l’ancien scraï, et alors cette chambre fi •'ul-ù-fail fermée ; plus

İşte Beyoğlu dramatik belgeseli yakın tarihimizi bile çözümleyemeyecek duruma geldiğimizin belgesi sayılabilir. Nostalji, bu­ günden düşmanca hesap sormaya

Basın gerçek değere gereken eleştiriyi getirdiği, boyalı basın yok denecek kadar az olduğu (bizde ise ciddi basın yok denecek kadar az) hükümet gerçek sanatçıları

Bu yılki fuarın bir özelliği de De­ koratif Sanat Eserlerine yer ver­ mesi, antika eserlerin yanı sıra günümüzde yapılan çeşitli eşya­ ların da sergilenm