• Sonuç bulunamadı

1844 tarihli nüfus defterlerine göre Beyşehir kazası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1844 tarihli nüfus defterlerine göre Beyşehir kazası"

Copied!
166
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANA BĠLĠM DALI YAKINÇAĞ TARĠHĠ BĠLĠM DALI

1844 TARĠHLĠ NÜFUS DEFTERLERĠNE

GÖRE BEYġEHĠR KAZASI

Müjgan ġAHĠNKAYA

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Doç. Dr. Hüseyin MUġMAL

Bu çalıĢma S.Ü. BAP koordinatörlüğü tarafından 13203010 nolu YL tez projesi olarak desteklenmiĢtir.

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)

vi

ĠÇĠNDEKĠLER

KISALTMALAR ... xi

ÖNSÖZ ... xii

GĠRĠġ: TARĠHÎ ARKA PLAN ... 1

I.BEYġEHĠR’ĠN ADI VE KONUMU ... 1

A.BEYġEHĠR ADI ... 1

B. BEYġEHĠR’ĠN KONUMU ... 3

II. BEYġEHĠR’ĠN TARĠHĠ ... 4

A.TÜRK HÂKĠMĠYETĠ ÖNCESĠNDE BEYġEHĠR VE ÇEVRESĠ ... 4

B. TÜRK HÂKĠMĠYETĠNDE BEYġEHĠR VE ÇEVRESĠ ... 7

BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 14

1844 YILINDAN ÖNCEKĠ DÖNEMLERDE OSMANLI NÜFUS SAYIMLARI ... 14

I. OSMANLI’DA NÜFUS VE NÜFUS SAYIMLARI ... 14

A. NÜFUS KAVRAMI ... 14

B-GENEL OLARAK OSMANLI DEVLETĠ’NDE TAHRĠR GELENEĞĠ ... 18

C-OSMANLI DEVLETĠ’NDE YAPILAN NÜFUS SAYIMLARI ... 22

(7)

vii

1844 NÜFUS SAYIMINA GÖRE BEYġEHĠR KAZASI

... 29

I.BEYġEHĠR KAZASI’NIN DEMOGRAFĠK YAPI 36 A-KENT VE KIRSAL NÜFUS ... 36

B.NÜFUS HAREKETLERĠ ... 43

C-YAġ DAĞILIMI ... 50

II. AĠLE YAPISI VE ÇOCUK SAYISI ... 55

III. ġAHISLARIN TĠPOLOJĠSĠ, ĠSĠM VE LAKAPLARI ... 61

A-TĠPOLOJĠ ... 61

B-LAKAPLAR ve UNVANLAR ... 64

C-ġAHIS ĠSĠMLERĠ ... 68

IV. BEYġEHĠR KAZASI’NDA MESLEKĠ YAPI .... 70

A–TARIMLA ĠLGĠLĠ MESLEKLER ... 73

B–SINAÎ VE TĠCARETLE ĠLGĠLĠ MESLEKLER ... 76

C–ÜRETĠM ĠLE ĠLGĠLĠ OLMAYAN MESLEKLER ... 80

V. BEYġEHĠR KAZASI’NDA SOSYAL YAPI ... 85

A-OSMANLI ORDUSUNA KATKI: ASKERDE OLANLAR ... 85

B. ÖZÜR DURUMU OLANLAR ... 90

(8)

viii

D. KÖLELER VE HĠZMETÇĠLER ... 92

E- YETĠM HANE REĠSLERĠ... 95

SONUÇ ... 97

KAYNAKÇA ... 108

EKLER ... 115

Tablo 1: BeyĢehir Kazası’nda YerleĢimlere Göre Hane Sayısı ve Tahmini Nüfus. 1844. ... 115

Tablo 2: BeyĢehir Kazası’nda YerleĢim Birimlerine Göre Hane BaĢına DüĢen Nüfus. 1844. ... 116

Tblo 3: BeyĢehir Kazası’ndan Büyük ġehirlere Göç Eden Erkek Nüfusun Dağılımı. 1844. ... 117

Tablo 3a: Ġzmir’e Giden Erkeklerin Kaç Yıldır Ġzmir’de Oldukları. 1844. ... 119

Tablo 3b: Ġzmir giden Erkeklerin Meslek ÇeĢit ve Sayıları. 1844. ... 120

Tablo 3c: Ġstanbul’a Giden Erkeklerin Meslek ÇeĢit ve Sayıları. 1844. ... 121

Tablo 3d: Ġstanbul’a Gidenlerin Kaç Yıldır Ġstanbul’da Olduklarına Dair. 1844. ... 121

Tablo 3e: BaĢka Yere Gidenlerin Gittikleri Bölgeler ve Sayıları. 1844. ... 122

Tablo 4: BeyĢehir Kazası’nda Erkeklerin Ortalama YaĢı. 1844. ... 122

(9)

ix

Tablo 5: BeyĢehir’de YaĢayan Erkeklerin YaĢ

Aralıkları ve Dağılım Oranı. 1844. ... 124 Tablo 6: BeyĢehir Kazası’nda Hane Üyeleri

Açısından Çekirdek Aile-GeniĢ Aile Tablosu. ... 124 Tablo 7: BeyĢehir Kazası’nda Hane BaĢına DüĢen Erkek Çocuk .1844. ... 126 Tablo 8: BeyĢehir Kazası’nda YaĢayan Erkeklerin Boy Tanımlamaları. 1844 ... 128 Tablo 9: BeyĢehir Kazası Genelinde YetiĢkin

Erkeklerin Sakal Görünümleri. 1844. ... 129 Tablo 10: BeyĢehir Kazası Genelinde YetiĢkin Erkeklerin Bıyık Görünümleri. 1844. ... 130 Tablo 11: BeyĢehir Kazası’ndaki Erkeklerin

Kullandıkları ġahıs Ġsimleri. 1844. ... 130 Tablo 12: BeyĢehir Kazası’nda Nitelikleri Açısından Meslek Kategorisi. 1844 ... 131 Tablo 13: BeyĢehir Kazası’nda Tarımla Ġlgili

Meslekle MeĢgul KiĢilerin Sayısı. 1844. ... 132 Tablo 14 : BeyĢehir Kazası’nda Ticaret

(Alım-Satım) ile UğraĢanların Oranı. 1844. ... 134 Tablo 15: BeyĢehir Kazası’nda Sınaî Üretimle MeĢgul Olanların Oranı. 1844. ... 135 Tablo 16: BeyĢehir Kazası’nda Hizmet ĠĢiyle

(10)

x

Tablo 17: BeyĢehir Kazası’nda Dini, Adli, Askeri ve Ġlmi Görevlilerin Sayısı. 1844. ... 137 Tablo 18: BeyĢehir Kazası’nda Görev Yapan

Muhtarların Ġsim ve Meslek Bilgileri. 1844. ... 138 Tablo 19: BeyĢehir Kazası’nda Askerde Olanların Askerlik Sürelerine Göre Dağılımı. 1844. ... 143 Tablo 20: BeyĢehir Kazası’nda YaĢayanlar Arasında Özür ÇeĢidi ve Sayısı. 1844. ... 144 Tablo 21: BeyĢehir Kazası’nda YerleĢim Yerlerine Göre Özürlü Sayısı ve Oranı.1844. ... 145 Tablo 22: BeyĢehir Kazası DıĢında Tahsilde

Olanların Ġsim ve Memleketleri. 1844. ... 146 Tablo 23: YerleĢim Yerlerine Göre Gulamların Ġsim ve YaĢları. 1844. ... 147

Fotoğraf 1: BeyĢehir Kazası 1844 Tarihli Nüfus Defteri’nin Kapağı. ... 149 Fotoğraf 2: BeyĢehir Kazası Davgana Köyü AĢağı Mahalle’ye Ait Kayıt Örneği. ... 150 Fotoğraf 3: BeyĢehir Kaza Merkezi Hacı Armağan Mahallesine Ait Kayıt Örneği. 1844. ... 151 Fotoğraf 4: BeyĢehir Kazası En Küçük

YerleĢimlerinden Çivril Köyü’ne Ait Kayıt

(11)

xi

KISALTMALAR

Bkz.: Bakınız

BOA: BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi C.: Cild

çev.: Çeviren

DĠA: Diyanet Ġslam Ansiklopedisi DĠE: Devlet Ġstatistik Enstitüsü KTB: Kültür ve Turizm Bakanlığı MEB.: Milli Eğitim Bakanlığı NFS.d: Nüfus Defteri nr.: Numara S.: Sayı s.:Sayfa TTK: Türk Tarih Kurumu vb.: Ve Benzeri vs.: Ve Saire yy.: Yüzyıl

(12)

xii ÖNSÖZ

1844 Tarihli Nüfus Defterlerine Göre Beyşehir Kazası isimli bu çalıĢmanın amacı, BeyĢehir Nüfus Defterleri ıĢığında BeyĢehir Kazası’nın sosyal ve demografik yapısını incelemektir. Nüfus defterleri Osmanlı Devleti’nde önemli bir kaza merkezi olan BeyĢehir’in erkek nüfus miktarı, çalıĢan erkek sayısı, hane sayısı, kiĢilerin yaĢ ortalaması ile kazanın sosyal, ekonomik, demografik özelliklerinin belirlenebilmesi açısından önemlidir.

Bu çalıĢma, Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı ArĢivleri Daire BaĢkanlığında BOA, NFS. d katalogunda 3315 numarada kayıtlı olan 1844 tarihli BeyĢehir Kazası Nüfus Defteri’nden hareketle yapılmıĢtır. 1844 tarihli nüfus sayımları, detaylı olması ve Osmanlı Devleti’nin ikinci ana nüfus sayımı olması gibi özellikleri açısından önceki sayımlara göre daha nitelikli olduğu için tercih edilmiĢtir. Bahsi geçen defter, arĢivden hem CD ortamı hem de fotokopisi alınmak suretiyle temin edilmiĢ, öncelikle günümüz Türkçesine çevrilmiĢtir. Çeviri iĢlemi

(13)

xiii

tamamlandıktan sonra nüfus defterinde yer alan veriler, Excel programına aktarılmıĢtır. Bu çalıĢmada kullanılan tablolar ve metin içerisinde yapılan değerlendirmeler Excel üzerinde yapılan hesaplamalar sonucunda oluĢturulmuĢtur.

ÇalıĢma, giriĢ ve iki ayrı bölümden oluĢmaktadır. ÇalıĢmanın giriĢ bölümünde BeyĢehir’in adı, konumu ve tarihçesine yer verilmiĢtir. ÇalıĢmanın birinci bölümde 1844 öncesinde yapılan nüfus sayımları genel olarak ele alınmıĢtır. 1844 Nüfus Sayımına Göre Beyşehir Kazası adlı ikinci bölümde ise, 1844 tarihli nüfus defterinde yer alan veriler, demografik ve sosyal yapı, aile yapısı gibi baĢlıklar altında değerlendirilmiĢtir.

Yüksek Lisans tez çalıĢması olarak konunun belirlenmesinde ve hazırlanmasında benden yardım ve desteğini esirgemeyen danıĢmanım Doç. Dr. Hüseyin MUġMAL’a, defterin okunması sırasında zorlandığım yerlerde yardımına baĢvurduğum Prof. Dr. Ġzzet SAK’a, ayrıca Tarih Bölümü BaĢkanı Prof. Dr. Muhittin TUġ ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ hocalarım baĢta olmak

(14)

xiv

üzere bugüne kadar emeği geçen bütün hocalarıma, aileme ve arkadaĢlarıma çok teĢekkür ederim.

Müjgan ġAHĠNKAYA Konya 2014

(15)

1

GĠRĠġ: TARĠHÎ ARKA PLAN I.BEYġEHĠR’ĠN ADI VE KONUMU A.BEYġEHĠR ADI

Ġlkçağ’da BeyĢehir Gölü’nün de içinde olduğu bölge Pisidya adıyla anılmıĢtır. Pisidya’da “Karallia” adlı Ģehir daha sonra harap olmuĢ “ViranĢehir” adını almıĢ ve

Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubad devrinde

Türkmenler tarafından yeniden kurulmuĢtur.

EĢrefoğulları’nın hâkimiyeti döneminde Seyfeddin Süleyman Bey, Ģehri surlarla çevirtmiĢtir. Bu dönemden

itibaren ViranĢehir’in adı “SüleymanĢehir” olmuĢtur1

. Beyliğin merkezi olmasından dolayı zamanla beyin Ģehri olarak anılmıĢ ve “BeyĢehir” adının almıĢtır.

BeyĢehir adının bir de efsanevî hikâyesi vardır. Buna göre; Trogitis’te bulunan Seyyid Harun Veli, günümüzde kendi adıyla anılan camiyi yaptırmaktadır. EĢrefoğlu Mehmet Bey cami inĢaatı sırasında ona malzeme yardımında bulunur. Sonrasında geliĢen olaylar sayesinde dost olurlar. Bu dostluk sonrasında EĢrefoğlu

1

Bilal Alperen, Beyşehir ve Tarihi, Büyük Sistem Dersanesi Matbaası, Konya 2001, s.3.

(16)

2

Mehmet Bey Trogitis’e SeydiĢehir adını verirken, Seyid

Harun Veli de SüleymanĢehir’e BeyĢehir adını vermiĢtir2

. BaĢka bir anlatıma göre; Anadolu’nun en eski yerleĢim birimlerinden biri olan Mistia’yı I. Alâeddin Keykubad ve ordusu fethettikten sonra, yararı dokunan komutan EĢref Bey’e burayı hediye eder. EĢref Bey’in oğlu Seyfeddin Süleyman Bey, Ģehri yeniden kurarak kaleyi yeniler, büyük bir cami, medrese, han ve hamam yaptırır. Zamanla da buraya Mistia adı unutularak

Süleymaniye denmeye baĢlamıĢtır3

. ġehrin adı, Osmanlı dönemi belgelerinde Medine es-Süleymaniyye el-EĢrefiyye, SüleymanĢehir, BegĢehir, BekĢehir, ve

BeyĢehri gibi değiĢik Ģekillerde geçmektedir4

.

2 Alperen, Beyşehir, s.3; Sinan Gönen, “Efsanelere Göre Ġnsan Adlarından Kaynaklanan YerleĢim Yeri Adları ve BeyĢehir Adı”, I.

Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu Bildiriler Kitabı,

Konya 2006, s. 708.

3 Gönen, “BeyĢehir Adı”, s.707-708. 4

Mehmet Akif Erdoğru, “BeyĢehir”, İslam Ansiklopedisi, c.VI, Türkiye Diyanet Vakfı, Ġstanbul 1992, s.84.

(17)

3

B. BEYġEHĠR’ĠN KONUMU

BeyĢehir kenti, Orta Anadolu’nun güneybatısında yer almakla birlikte Göller Havzası’na dâhil olup Konya

iline bağlıdır5. Aynı adı taĢıyan gölün güneydoğu

kenarında kurulmuĢtur6

.

Ġlçe, Batı Toroslar arasında yer alan çukur alandadır. Bu çukurun büyük bir kısmını BeyĢehir Gölü kaplamaktadır. Göl’ün güneydoğusunda BeyĢehir Ovası devam eder. Toroslar, batıdan ve güneyden yüksek, sarp dikliklerle ovaya inerler. BeyĢehir’deki düzlük alanlar bozkırlar halinde uzanır. Çevredeki dağlar ise, ormanlarla kaplı ve toprakları da verimli bir yerdir7

.

Akdeniz Bölgesi’nin Göller Yöresi sınırları içinde yer alan BeyĢehir, önemli bir geçit noktasında da

5

M. Memduh Yavuz, Eşref Oğulları Tarihi Beyşehir Klavuzu, Babalık Matbaası, Konya 1934,s.2.

6 Erdoğru, “BeyĢehir”, s.84; Cemali Sarı, “ġehirleĢme Sürecinde BeyĢehir Ġlçesinin Nüfus Özellikleri”, I. Uluslararası Beyşehir ve

Yöresi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Konya 2006, s.130.

7 Alperen, , Beyşehir, s.4; Sertaç Güngör, Figen Dilek, “Coğrafi Bilgi Sistemleri Yardımıyla Katı Atık Depolama Sahaları Ġçin Yer Seçim Kriterleri ve BeyĢehir Ġlçesi Ġçin Uygun Depolama Alanlarının Seçimi”, I. Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu Bildiriler

(18)

4

bulunmaktadır. En güney ucu temel alındığı zaman Akdeniz’e olan uzaklığı 65 km civarındadır. Bir set misali araya giren Toroslar, yöreyi Akdeniz’den ayırmıĢtır8

. Doğusunda Konya, kuzeyinde Doğanhisar,

Hüyük ve Ilgın, kuzeydoğusunda Derbent,

kuzeybatısında ġarkîkaraağaç ve Eğirdir, batısında YeniĢarbademli, güneybatısında Sütçüler, güneyinde

Derebucak ve güneydoğusunda SeydiĢehir yer alır9

.

II. BEYġEHĠR’ĠN TARĠHĠ

A.TÜRK HÂKĠMĠYETĠ ÖNCESĠNDE BEYġEHĠR VE ÇEVRESĠ

BeyĢehir ve çevresinin tarihi M.Ö. 7000li yıllara kadar uzanmaktadır. Bölgede Eski ve Orta TaĢ Dönemi’ne ait buluntuların; fakat daha çok Cilalı TaĢ

Devri’ne ait buluntular vardır10. AraĢtırmalar,

BeyĢehir’in o dönemlerde önemli bir yerleĢim alanı

8

Alperen, , Beyşehir, s.4; S. Güngör, “Depolama”, s.689.

9 Alperen, Beyşehir, s.4; M. M. Yavuz, Eşref Oğulları, s.2; C. Sarı, “ġehirleĢme”, s.130.

10 Alperen, Beyşehir, s.16; Hüseyin MuĢmal, “BeyĢehir Tarihçesi”,

Tarihten bugüne ve Geleceğe Uzanan Konya Beyşehir (Derebucak-Hüyük) 2000 Rehberi, C.I, Konya 2000, s.93.

(19)

5

olduğunu göstermiĢtir. M.Ö. 5700-5300 arsına tarihlenen Erbaba Höyüğü kalıntıları bunun en somut göstergesi

olarak kabul edilebilir11. Ġlçe çevresinde Çukurkent,

GölkaĢı ve YeĢildağ Höyüğü’nden baĢka daha

araĢtırması yapılmamıĢ pek çok höyük bulunmaktadır12

. Eski çağlarda BeyĢehir ve çevresini içine alan bölgeye

Pisidi, bölge ahalisine ise Pisidyalı denmektedir13

.

BeyĢehir ve çevresinde etkin olduğu bilinen ilk toplum Hititlerdir. BaĢkentleri Boğazköy (HattuĢaĢ) olan Hititler, muhtemelen Kafkaslar’ı aĢarak Anadolu’ya

gelmiĢlerdir14. M.Ö. 2000-750 yılları arasında

Anadolu’da ilk devleti kurmuĢ olan Hititler’den

BeyĢehir’deki Eflatunpınar ve Fasıllar Anıtları

kalmıĢtır15. Yöre zaman zaman Sümer, Asur ve hatta

Mısır akınlarına da maruz kalmıĢtır16. M.Ö. 1993’lerde Asurlar ve M.Ö. 1450’de de Mısır firavunu Sisostris’in

11 Alperen, Beyşehir, s.16. 12 MuĢmal, “Tarihçe”, s.93.

13Ġbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Beyşehir Tarihi, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, Erzurum 1991, s.1; Alperen, Beyşehir, s.18; Yavuz, Eşref Oğulları, s.9.

14 Alperen, Beyşehir, s.23. 15

Alperen, Beyşehir, s.23; MuĢmal, “Tarihçe”, s.93. 16 Yavuz, Eşref Oğulları, s.9; MuĢmal, “Tarihçe”, s.93.

(20)

6

bu bölgeye akınlar yaptığına dair bilgiler vardır. Hititler sonrası M.Ö. 1200 yıllarında Frigyalılar bölgeye hâkim olmuĢlardır17

.

Frigler çöktükten sonra Kimmerlerin saldırılarına uğrayan bölge, M.Ö. XVII. yüzyılda Lidya hâkimiyetine

girmiĢtir18. Lidyalılar zamanında Ġran ile savaĢ yapılmıĢ,

Keyhüsrev, Lidya’ya girmiĢtir. Ġran imparatoru Dara, bütün memleketini yirmi üç vilayete ayırırken, Lidya ve

Mis’i ikinci vilayet yapmıĢtır19. Dara’yı yenen, Batı

Medeniyetini Çin Sedleri’ne kadar götüren hükümdar Büyük Ġskender milattan otuz iki yıl önce vefat ettiği

zaman imparatorluk topraklarında dört krallık

kurulmuĢtur ki bunlar Mısır, Suriye, Makedonya ve

Anadolu’daki Bergama Krallığıdır20. Bergama

Krallığı’na Romalılar tarafından son verilmiĢtir21

. Roma Ġmparatorluğu ikiye ayrılınca bütün Küçükasya gibi

17 MuĢmal, “Tarihçe”, s.93. 18 Alperen, Beyşehir, s.24. 19 Konyalı, Beyşehir Tarihi, s.5-7. 20

Yavuz, Eşref Oğulları, s.10; Konyalı, Beyşehir Tarihi, s.8. 21 Konyalı, Beyşehir Tarihi, s.10.

(21)

7

Pisidya’da da Doğu Roma Ġmparatorluğu’nun (Bizans’ın)

hâkimiyeti kurulmuĢtur22

.

Bizans’ın zayıf düĢtüğü dönemlerde Emevî ve

Abbasi orduları Anadolu’ya yönelik olarak

düzenledikleri seferler çerçevesinde Konya ve BeyĢehir’e de hâkim olmuĢlardır. Ancak bölgenin uzun süre

Arapların elinden kalması mümkün olmamıĢtır23

.

B. TÜRK HÂKĠMĠYETĠNDE BEYġEHĠR VE ÇEVRESĠ

Anadolu’ya gelmiĢ olan Oğuz boylarından; Bozoklar’dan 9, Üçoklar’dan 10 boy olmak üzere 19 Oğuz boyunun BeyĢehir, Isparta ve Burdur’u içine alan Göller Bölgesi’ne gelip yerleĢtikleri tespit edilmiĢtir24

. XI. yüzyıldan sonra Osmanlı hâkimiyetine kadar BeyĢehir ve çevresi sırasıyla Anadolu Selçukluları,

Karamanoğulları, EĢrefoğulları, Hamidoğulları,

22 Alperen, Beyşehir, s.24-25; MuĢmal, “Tarihçe”, s.93; Konyalı,

Beyşehir Tarihi, s.13; Osman Akandere, “Konya Vilayeti

Salnamelerine Göre BeyĢehir Kazası”, I. Uluslararası Beyşehir ve

Yöresi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Konya 2006,s.595.

23 Alperen, Beyşehir, s.25; Akandere, “Salnameler”, s.595.

24 Kemal Göde, “BeyĢehir ve Göller Bölgesindeki Oğuz Boylarının Dünü ve Bugünü”, I. Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu

(22)

8

Turgudoğulları’nın elinde kalmıĢtır. 1466’da da kesin

olarak Osmanlı hakimiyetine geçmiĢtir25

Anadolu Selçukluları’nın Kösedağ yenilgisi ile Moğol-Ġlhanlı hâkimiyetini tanımasıyla, uçlarda birer, Oğuz Türkmen beyi tarafından kurulan Türkmen Beylikleri bağımsızlıklarını ilan ederek Anadolu Türklüğünü kurtarmıĢlar ve bozulan Türk birliğini yeniden kurmuĢlardır. ġu anda içinden bulunduğumuz BeyĢehir merkez olmak üzere EĢrefoğulları ve komĢu beylikler Karamanlılar, Hamidoğulları gibi sayıları yirmiye yakın Türkmen beylikleri kurulmuĢ sonunda da

Osmanlıların idaresinde birleĢmiĢlerdir26

.

Osmanlılar ele geçirmek istedikleri beylikleri öncelikle çatıĢmaya girmeden diyalog yoluyla almaya çalıĢmıĢlardır. Bu siyaseti büyük ölçüde baĢarılı olan

Osmanlıların Anadolu’daki en ciddi rakibi

25 Mehmet Akif Erdoğru, Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı, IQ Kültür Yayıncılık, Ġstanbul 2006, s.39.

(23)

9

Karamanoğulları olmuĢtur. Bu sebepten olsa gerek BeyĢehir bu iki devlet arasında sık sık el değiĢtirmiĢtir27

. Osmanlıların yöreye yönelik ilk ciddi adımı Sultan I.Murad dönemine rastlar. Sultan Murad büyük oğlu Yıldırım Bayezid ile Germiyan hükümdarı Süleyman ġah’ın kızı Devlet Hatun’un niĢanları yapılmıĢ ve bir süre sonra da düğünleri olmuĢtur (780/1378). Süleyman ġah, kızının çeyizi olarak Kütahya, TavĢanlı, Emiz (Eğriöz), Simav Ģehir ve kasabalarını Osmanlılara terk etmiĢtir. Düğün münasebeti ile davetli olan Hamitoğlu Hüseyin Bey’in hediye getiren elçisine Sultan I.Murad, Hüseyin Bey’e ait bazı yerlerin kendisine satılmasını istemiĢtir. Düğünden sonra Kütahya’ya gelen sultanın kendi üzerine geldiğini sanan Hüseyin Bey, AkĢehir, Yalvaç, BeyĢehir, SeydiĢehir, Karaağaç ve rivayete göre Isparta’yı 80 000 altın karĢılığında satmıĢtır. Böylece BeyĢehir ilk kez Osmanlı hâkimiyetine girmiĢtir (1381)28

.

27

Alperen, Beyşehir, s.39.

(24)

10

I.Murad’ın Rumeli’de fetihle meĢguliyeti

sırasında Karamanoğlu Alâeddin Bey, BeyĢehir’i ele geçirmiĢtir (1386). Bu olayla sultan, Karamanoğulları üzerine yürümüĢ ve Karaman kuvvetlerini Konya kalesinde sıkıĢtırmıĢtır. Kızı Melek Hatun’un ricasıyla damadı Karamanoğlu Alâeddin’i affetmiĢtir (1387). Sultan I.Murad’ın 1389’da Kosova SavaĢı’nda Ģehadeti üzerine Alaüddin Bey yeniden BeyĢehir’i almıĢtır(1390). Daha sonra ÇarĢamba Çayı sınır olmak üzere bölge

yönetimi Osmanlı’ya geçmiĢtir29

.

Osmanlı’yı rahatsız eden bu beyliğe karĢı, devletin sınırlarını geniĢletmek isteyen II. Mehmet de bu meseleyi çözüme kavuĢturmak istemiĢtir. Ordusuyla AkĢehir ve BeyĢehir üzerine geldiği zaman Karamanoğlu Ġbrahim Bey Ermenek yakınlarındaki TaĢeli’ne çekilmiĢtir. Ulemadan Molla Veli adlı bir kiĢiyi araya koyarak barıĢ istemiĢ ve Ilgın sınır sayılarak AkĢehir, BeyĢehir ve SeydiĢehir 1451’de yeniden Osmanlı’ya geçmiĢtir. Karamanoğlu Ġbrahim Bey ölünce oğulları Pir Ahmet ve Ġshak arasında mücadele baĢlamıĢtır. II.

(25)

11

Mehmet, Pir Ahmet Bey’e yardım edince o da AkĢehir ile BeyĢehir’i ve Sıklanhısarı’yla Ilgın taraflarını 1465’te Osmanlı’ya bırakmıĢtır. Bir süre sonra tarihe Eflatunpınar SavaĢı olarak geçen yeni bir olay yaĢanmıĢtır. Yusuf Mirza komutasındaki Akkoyunlu kuvvetleri ile Karamanoğulları Karaman ilini aldıktan sonra AkĢehir’e daha sonra Boldavin’den geçip BeyĢehir yakınlarındaki Kıreli’ne gelmiĢtir. Burada ġehzade

Mustafa ve Anadolu Beylerbeyi Davut PaĢa

komutasındaki Osmanlı ordusu galip gelmiĢtir. Yusuf Mirza yakalanırken Pir Ahmet kaçmıĢ ve Uzun Hasan’a sığınmıĢtır. Bu beyliğin tamamen ortadan kalkmasıyla BeyĢehir de el değiĢtirmekten kurtulup Osmanlı

Devleti’ne dâhil olmuĢtur30

.

Karaman Eyaleti, Osmanlı hükümeti tarafından, merkezî otoriteyi yerleĢtirmek amacıyla, her zaman yapılageldiği üzere idarî bakımdan sancaklara, sancaklar kadılıklara, kadılıklar da nahiyelere bölünmüĢtür31

. XV.

30 Alperen, Beyşehir, s.41; MuĢmal, “Tarihçe”, s.94; Erdoğru, “Ġcmal”,s. 97.

(26)

12

yüzyılın sonlarına doğru Karaman beylerbeyliği ihdas edilmiĢtir32

.

Karaman Vilayeti’ne ait 1476 tarihli bir vakıf defterinde Konya, Larende, SeydiĢehir, BeyĢehir, AkĢehir, Niğde, Ürgüp ve Aksaray vilayetlerinin

bulunduğu sahaya Karaman Vilayeti denilmiĢtir33

. Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen 1513 tarihli bir belge Karaman Vilayeti’nin 25 kazadan oluĢtuğunu bildirmektedir. Bu kazalar; Konya, Larende (Karaman), Niğde, Ereğli, Kayseri, Karahisar, Aksaray, Koçhisar, Gülnar, AkĢehir, Ġshaklı, Belviran, BeyĢehri, Ilgın, SeydiĢehri, Ermenek, Çemeneli, Mud, Ortaköy, Ürgüp,

KarıtaĢ, Eskiil, Turgutili, Aladağ ve Zengicek’tir34

. XVI. yüzyılda BeyĢehir Sancağı iki kazaya ayrılmıĢ ve sınırları XVI. yüzyılın sonlarına kadar değiĢmeksizin kalmıĢtır. Sancağa sürekli iki kadı tayin edilmiĢtir. Biri BeyĢehir Ģehrinde oturan BeyĢehir kadısı;

32 Mehmet Akif Erdoğru, “Karaman Vilayetinin Ġdarî Taksimatı”,

Osmanlı Araştırmaları, S.XII, Ġstanbul 1992, s.426.

33

Alperen, Beyşehir, s.42.

(27)

13

diğeri ise, SeydiĢehir’de oturan SeydiĢehir kadısıdır35

. Sancakta iki kaza merkezine bağlı dokuz nahiye bulunmaktadır. BeyĢehri Kazası’na bağlı nahiyeler Göçü, Cezire, KaĢaklı, YeniĢehir, Yağan, Yalasun ve Kıreli; SeydiĢehir nahiyesine bağlı nahiyeler ise Gurgurum ve Bozkır’dır36

. BeyĢehir, 1507 yılında on iki mahalleye

sahipken, 1584 yılında bu sayı on beĢe çıkmıĢtır37

. Kıbrıs’ın fethi sonrasında konumundan dolayı BeyĢehir Sancağı’nın da önemi artmıĢtır. Osmanlı Devleti’nin bir sancağı olan BeyĢehir, 1870’lerde belediye konumuna dönüĢtürülmüĢ; 1928’de yapılan idarî bölünüĢlerle de ilçe

merkezi olmuĢtur38

.

35 Erdoğru, Beyşehir Sancağı, s.69. 36 Erdoğru, “Ġcmal”,s. 97.

37

Erdoğru, Beyşehir Sancağı, s.189. 38 MuĢmal, “Tarihçe”, s.95.

(28)

14

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

1844 YILINDAN ÖNCEKĠ DÖNEMLERDE OSMANLI NÜFUS SAYIMLARI

I. OSMANLI’DA NÜFUS VE NÜFUS SAYIMLARI

A. NÜFUS KAVRAMI

Arapça "nefs" kelimesinin çoğulu olan "Nüfus" kelimesi, mana olarak “nefis, hayat, canlar, ruhlar”

anlamına gelmektedir39

. Bununla birlikte günümüzde taĢıdığı anlama göre nüfus, bir ülkede, bir bölgede, bir evde belirli bir anda yaĢayanların oluĢturduğu toplam sayımlardır. Nüfus sayımları bir toplumu meydana getiren fertlerin sayı, cinsiyet, yaĢ, meslek, dil, din ve öğrenim durumlarını ortaya koyduğundan toplumların sosyolojik, ekonomik ve tarihî yönlerini araĢtırmak ve

39 Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara, 2003, s.84; .Ġsmail Parlatır, Osmanlı

(29)

15

sosyal tarihlerini yazmak için çalıĢma yapacak olanlar

açısından oldukça önemlidir40

.

Tarihte ilk kez hane kayıtlarının tutulmasıyla birlikte baĢlayan nüfus hizmetleri, M.Ö. II. yüzyıla gidecek kadar çok eski bir geçmiĢe sahiptir. Yüzyıllar boyunca ülkeler doğum, ölüm ve evlenme gibi nüfus olaylarını ve nüfus hareketlerini, genel olarak askerlik ve vergi toplama gayesi ile kayıt altına almaya çalıĢmıĢlardır. Önemli bir kamu hizmeti olarak sürekli var olan ve mahiyeti geliĢen nüfus hizmetleri, günümüzde toplumun tanınması, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli olarak sunulması, oluĢturulacak istatistiki bilgilerle eğitimden sağlığa birçok sektöre veri sağlanması, nüfus hareketlerinin izlenmesi, kimlik kartı benzeri uygulamalarla kiĢilerin gerçek kimliklerinin

doğrulanması gibi birçok alana yayılmıĢ bulunmaktadır41

.

40

Alaattin Aköz, ġeyda Karaca, “1831 Nüfus Sayımına Göre Doğanhisar’ın Demografik Yapısı”, I. Ulusal Doğanhisar ve Çevresi

Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu, 5-7 Ekim 2012, Konya, s.17.

41 Adnan Çimen, “Sayım, Kayıt Düzeni ve TeĢkilatlanma Açısından Osmanlıda Nüfus Hizmetleri”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari

(30)

16

Osmanlı Devleti, kuruluĢundan itibaren hem Anadolu'da, hem de Rumeli'de fetih hareketlerine girmiĢ ve bu bölgelerin fethedilmesiyle birlikte bölgede yaĢayan farklı etnik nüfuslar da Osmanlı egemenliğine katılmıĢtır. Batılı araĢtırmacılar da Osmanlı'nın bu etnik ve dini çeĢitliliğe sahip nüfusu yönetmesinin büyük bir

maharetin göstergesi olduğunu söylemiĢlerdir42

. Klasik dönem Osmanlı toplumunda insanlar arasında yapılan en önemli sınıflandırmalardan biri dinî açıdan yapılan sınıflandırma olmuĢtur. Bu sınıflandırma Müslüman ve

Müslüman olmayanlar sınıflandırılması Ģeklinde

yapılmıĢtır. Bununla birlikte Osmanlı Devleti'nde XV ve XVI. yüzyıllarda, fert fert değil; fakat vergi mükellefi olan erkek nüfus esas alınmak suretiyle, otuz-kırk yılda bir, bazen de daha sık aralıklarla nüfus ve vergi sayımları yapılmıĢtır43

.

42Ahmet Tabakoğlu, "Klasik Dönemde Osmanlı Ekonomisi", Türkler

Ansiklopedisi, C.X, Editör: Hasan Celal Güzel, Yeni Türkiye

Yayınları, Ankara, 2002, s. 672.

43 Bahaeddin Yediyıldız, "Klasik Dönemde Osmanlı Toplumuna Genel Bir BakıĢ", Türkler, C.X, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 188.

(31)

17

1520-35 yılları arasında Osmanlı coğrafyasında

toplamda 12-12,5 milyon nüfus olduğu tahmin

edilmektedir. Bu sayımlardan hareketle her hanede beĢ kiĢi hesabına göre, bu tarihlerde, Osmanlı Anadolu’sunun nüfusu 5.733.485, Rumeli'ninki ise 5.958.995 kiĢi olarak değerlendirilmektedir ki, toplam olarak 11.692.480 kiĢilik bir nüfus tahmin edilmektedir. Ömer Lütfi Barkan bu nüfusun, defterlere kayıtlı olmayanları da dâhil

edilince, 12-12,5 milyon civarında olabileceğini

düĢünmektedir. Bu nüfusun %58.12'si Müslüman,

%41.34'ü Hıristiyan, %0,54'ü ise Yahudi’dir44

. Ancak Kemal Karpat, 1550 yılında Osmanlı nüfusunun 38 milyonun üzerinde olduğunu söyleyerek farklı bir

değerlendirme yapmaktadır45

.

Yukarıda ifade edildiği gibi XV. ve XVI. yüzyıllardaki Osmanlı nüfusu, her on yılda bir, sonraları da her otuz yılda bir yapılan tahrirlerden alınan rakamlara dayanmaktadır. Bu sayımlardan elde edilen veri tabanı bir kasaba ya da köyün yaklaĢık nüfusunu belirlemede

44 Yediyıldız, " Osmanlı Toplumu”, s. 189. 45

Kemal H. Karpat, Osmanlı Modernleşmesi Toplum, Kuramsal

(32)

18

kullanılabilir; ancak var olan tüm nüfus tahrirlerinin ayrıntılı bir analizi bulunmadıkça, Osmanlı nüfusunun boyutlarına iliĢkin her tahmin Ģüpheli olmaya

mahkûmdur46

.

B-GENEL OLARAK OSMANLI DEVLETĠ’NDE TAHRĠR GELENEĞĠ

Tahrir kelimesi; “yazma, kaleme alma, deftere

geçirme ve kaydetme” anlamına gelmektedir47

. Türkiye açısından nüfus hizmetleri, Osmanlı döneminde tasarlanan güçlü ve köklü geleneklere dayanmaktadır. Osmanlılar, hazineye gelir sağlama, savunma ve fetih için asker toplama gayesi ile arazi ve nüfus yazımı/sayımı yapılmasına ve bunlarla ilgili kayıtların tutulmasına özel bir önem vermiĢlerdir. Genel olarak belirli olay ve dönemlere göre yürütülen bu tahrirlerin (yazım/sayımların) baĢlangıcı Osmanlının kuruluĢ yıllarına kadar gitmektedir. Bu sayım ve yazım geleneği, Cumhuriyet döneminde yeteri kadar takdir edilip

46

Karpat, Nüfus, s. 41. 47 Parlatır, Sözlük, s.1614.

(33)

19

devralınan nüfus kayıtları tam olarak korunamasa bile,

temel ilkeleri itibariyle aynen devam etmiĢtir48

.

Tahrirler, Osmanlı Ġmparatorluğu’nda, tımar

sisteminin uygulandığı eyaletlerde, nüfus ve

vergilendirilebilir gelir kaynaklarının tespiti için yapılan

sayımlardır49. Sayım esnasında kayıtlar bir deftere

iĢlenmekte, buna da tahrir defteri denmektedir. Tahrir yapmanın amacı, öncelikle, eyaletlerdeki nüfus ve vergilendirilebilir gelir kaynaklarını tespit etmek, sonra da, bunları çeĢitli devlet görevlilerine, Ģahıslara ve vakıflara, hizmetleri karĢılığında maaĢ, gelir ve mülk olarak tahsis etmektir. Gelirlerin bu yolla dağıtımı,

Osmanlının direkt merkezi hazineden ödeme

yapmaksızın, ordu beslemelerini ve topluma sosyal ve

dini hizmetler sunmalarını mümkün kılmaktadır50

. Osmanlı’da özellikle XV. ve XVI. yüzyıllarda yapılan bu gibi sayım ve yazımlar öncelikle

48 Çimen, “Nüfus Hizmetleri”, s.185.

49 Fatma Acun,” Osmanlı Tarihi AraĢtırmalarının GeniĢleyen Sınırları: Defteroloji”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S.1, Ġstanbul 2000, s.320.

(34)

20

vergilendirme amacını taĢırdı. Fethedilen toprakların ekonomik potansiyelini ve matrahını ölçmek, tımarları dağıtıp gelirlerini kayda geçirmek ve vakıfların gelir kaynaklarını sıralayıp kaydetmek ve denetlemek de bu

yazımların diğer amaçları arasında sayılabilir51

.

I. Beyazıt döneminden beri yürürlükte olduğu anlaĢılan bu tahrirler, yapılan fetihleri izleyen yıllarda yeni bir padiĢahın tahta çıkması, daha önce tahrir yapılmıĢ bölgelerin gelir kaynakları veya dirlik dağılımında önemli değiĢikliklerin meydana gelmesi ya da yeni ıslahatların uygulamaya konması halinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Tahririn amacı fethedilen bölgelerin gelir kaynaklarının bir dökümünü çıkarmak ve bu gelir

kaynaklarının dirlik olarak dağıtımının

gerçekleĢtirilebilmesine imkân sağlamak olduğundan fetihleri izleyen yıllarda ve daha sonra belli aralıklarla yapılmaya devam edilmiĢtir. Bu tahrirlerin yenilenme süreleri 30-40 yılda bir veya bir nesil olarak kabul edilmiĢse de tahrire tabi tutulacak bölgenin özelliğine

51 Cem Behar, “Osmanlı Nüfus Ġstatistikleri ve 1831 Sonrası ModernleĢmesi”, Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik, T.C. BaĢbakanlık Devlet Ġstatistik Enstitüsü, Ankara 2000, s.63.

(35)

21

göre değiĢiklik gösterebilmiĢtir. Tahrirler 1590’lı yıllara kadar düzenli aralıklarla gerçekleĢtirilmiĢ, bu dönemden sonra kapsamlı tahrirler gerçekleĢtirilememiĢtir. XVII. yüzyıldaki tahrirler ender olarak yeni fetihlerin ardından

ve bölgesel olarak gerçekleĢtirilmiĢtir52

.

Tahrir defterleri yapılıĢ sıralarına göre, ilki defter-i 'atdefter-ik, defter-ikdefter-incdefter-i defter-ise defter-defter-i ceddefter-id olarak adlandırılmaktadır. Üçüncü bir tahrir yapılması durumunda isimlendirme değiĢmekte buna göre, ilk deftere “defter-i köhne”, ikincisine “defter-i 'atık”, üçüncü deftere ise “defter-i cedid” denilmektedir. XVII. yüzyılın baĢlarında klasik tahrirlerin terk edilmesiyle birlikte Nüfus/Hane, Mukataalar, Cizye, Timar ve Evkaf defterleri yerine, daha ayrıntılı bilgi içeren belli konulara yoğunlaĢan baĢka defterler tutulmaya baĢlanmıĢtır. Bunlar arasında Avârız-Hâne Defterleri, Mukataa Defterleri, Cizye/Cizye Muhasebe Defterleri, Timar Tevcih Yoklama/Defterleri, Evkaf Tahriri/Evkaf Yoklama Defteri, Nüfus Yoklama Defterleri, Vilayet Muhasebe Defterleri, Mevâcib

52 Numan Elibol, “Osmanlı Ġmparatorluğu’nda Nüfus Meslesi ve Demografi AraĢtırmaları”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve

(36)

22

Defterleri, Tahrir-i Emlâk ve Nüfus Defterleri, Nüfus

Tahrirleri, Temettü'ât Defterleri gibi defterler

sayılabilir53 .

C-OSMANLI DEVLETĠ’NDE YAPILAN NÜFUS SAYIMLARI

Modern anlamda Osmanlı’daki nüfus

hizmetleriyle (sayım, kayıt düzeni ve teĢkilatlanmayla) ilgili köklü çalıĢmalar, 1790 yılında Amerika BirleĢik Devletleri, 1801 yılında Fransa ve Britanya’da yapılan nüfus sayımlarından 30-40 yıl sonra, 1831 yılında baĢlamıĢtır. Bu yüzden 1829 yılında Ġstanbul’da yapılan yerel nüfus yazımı/sayımı bir tarafa bırakılacak olursa, 1831 nüfus sayımı/yazımı nüfus hizmetleri tarihi

bakımından milat sayılmaktadır54

.

Günümüzde yürütülen nüfus hizmetlerinin kayıt düzeni, teĢkilatlanması ve dayandığı temel prensipleri bakımından 1831 nüfus sayımı önemli bir yere sahiptir. Çünkü Osmanlı Devleti’nde ilk nüfus sayımı 1831

53

Çimen, “Nüfus Hizmetleri”, s.193. 54 Çimen, “Nüfus Hizmetleri”, s.193-194.

(37)

23

yılında gerçekleĢtirilmiĢtir55. Ancak bu sayımın temel

amacı; vergi ve asker toplamak olduğundan, ülkedeki

kadın nüfusu sayılmamıĢtır56

. Esas amacına uygun olarak da bu sayımda Osmanlı’nın sadece erkek nüfusu kaydedilmiĢtir. Fiilen askere alınabilecek olan sadece Müslüman nüfustur. Bunun yanı sıra cizye ve bedel-i askeriye’ye tabi gayrimüslim nüfus da çoklukla “reaya”,

Ermeni, Yahudi, Kıptî olarak tasnif olunmuĢtur57

.

1831 nüfus sayımında Anadolu ve Rumeli’de yaĢayan erkek nüfusu yaĢına bakılmadan istisnasız sayılmıĢ, fakat orduya asker vermeyen bölgeler sayımın dıĢında tutulmuĢtur. Sayım dıĢında tutulan ve orduya asker vermeyen eyaletler: Lahsa, Basra, Yemen, Mısır,

Tunus, Cezayir, Trablusgarp ve HabeĢ’tir58. Sayımın her

yerde aynı yöntem ve ilkelere göre yapılması planlanmıĢ

55

Enver Ziya Karal, Osmanlı imparatorluğunun İlk Nüfus Sayımı

1831, DĠE Matbaası, Ankara, 1997, s.10.

56 Çimen “Nüfus Hizmetleri”, s.192; Mehmet Yılmaz, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Hatunsaray Nahiyesinde Nüfus ve Nüfus Hareketleri”,

I. Uluslararası Hatunsaray ve Çevresi, Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu Bildirileri, Konya 2012, s.316.

57 Behar, “Nüfus Ġstatistikleri”, s.68.

58 Hacı Haldun ġahin, Osmanlı Dönemi Nüfus Defterlerinde Çorum

Bölgesi Aşiretleri, Çorum Belediyesi Kültür Yayınları, Çorum 2013,

(38)

24

olduğundan merkezden görevlendirilen memurlar önce toplanmıĢlar, kendilerine talimat verilmiĢ ve sayım

yörelerine daha sonra yollanmıĢlardır59

.

Osmanlı Devleti, bu sayımla Müslim ve gayrimüslim nüfusu ortaya çıkartmayı, böylece Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılıp (15-16 Haziran 1826) yerine yeni bir ordunun kurulması için askere alınabilecek Müslüman erkek nüfusun ve cizye alınabilecek gayrimüslim nüfusunun tespitini yapma gereğini duymuĢtur. Zira Yeniçeri Ocağı’nın yerine kurulan “Asâkir-i Mansûre-i

Muhammediyye” ordusunun sağlam temellere

oturtulması, sürekli geliĢtirilmesi hem de insan gücü yönünden yeni kaynaklara sahip olması gerekiyordu. Yani ülke dâhilinde askerlik yapabilecek ahalinin sayısı ile vergi verecek olanların sayılarının bilinmesi, yeni ordunun aktif gücünün tespit edilmesi ve vergi sisteminin yeniden düzene sokulması gerekiyordu. Bunları gerçekleĢtirebilmek için erkek nüfusun sayılması elzemdi60.

59

Behar, “Nüfus Ġstatistikleri”, s.68. 60 Aköz, Karaca, “Doğanhisar”, s.17-18.

(39)

25

Sultan II. Mahmut bu gerekçelerle Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusuna alınacak askerleri belirlemek için hemen ve öncelikle Ġstanbul’da bir nüfus sayımı baĢlatmıĢtır. Ancak 1828-29 Osmanlı- Rus SavaĢı nedeniyle bu sırada sayım ülke geneline yayılamamıĢtır. Nihayet nüfus sayımı tam olarak 1831 yılında gerçekleĢtirilebilmiĢtir61

. Erkek nüfusunun sayımı genel olarak din bölümüne göre yapılmıĢ bulunmaktadır. Bu bakımdan Rumeli ve Anadolu’nun Ġslam ve Hıristiyan olarak nüfusları tespit edilmiĢtir. Ġslam nüfus, Türk olan

Ġslamlar, Türk olmayan Ġslamlar diye bölünmemiĢtir62

. Sayım memurları, zaten uzun süre askerlik hizmetinden bitkin düĢmüĢ olan Müslümanların kuĢkularını gidermek ve doğru bilgi vermeleri için cevaplayanlarda güven uyandırmak amacıyla kadılar ve ulema arasından, yani saygın dini sınıfa mensup üyeler arasından atanmıĢlardır. YaklaĢık 85 yüksek düzey memurun, hizmetlerine verilen çok sayıdaki kâtiple

61 Mahir Aydın, “Sultan II. Mahmud Döneminde Yapılan Nüfus Tahrirleri”, Sultan II. Mahmud ve Reformları Semineri (28-30

Haziran 1989), Ġstanbul 1990, s.91.

(40)

26

birlikte sahaya gönderilmiĢ olması 1831 sayımına atfedilen önemi göstermektedir63. 1831 kayıtlarını adeta bir veri tabanı olarak kullanan Osmanlı Devleti, üç-beĢ

yılda bir nüfus güncellemesi yaptırmıĢtır64

.

Enver Ziya Karal’a göre, 1831 sayımını sebebi mal değerinin ve zilyetliğinin değiĢmesi nedeniyle vergilerin gereğinden az veya fazla toplanması, bazı derbent ve hanların yıkılıp yok olmasına rağmen, bunların bakım ve tamirinin vergiden muaf tutulmasının anlamını yitirmesidir65. 1831 sayımını, ilk genel sayım olması; Rumeli ve Anadolu’da yapılmıĢ olan bu ve

bundan sonraki sayımların hiçbirinin henüz

yayınlanmamıĢ olması nedeniyle önemli görülmektedir. 1831 sayımı politik bir amaca yönelik olmayıp, devlet bu sayımla askerlik ve vergi bakımından Müslüman ve Hıristiyan nüfus sayısını öğrenmek istemiĢtir.

63

Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfus (1830-1914), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul 2003, s.58.

64 Mehmet Yılmaz, ”Tanzimat Döneminde Yapılan Nüfus Sayımlarına Göre Kulu Köyü”, Kulu Sempozyumu Bildirileri, Kulu 2012, s.90.

(41)

27

1831 sayımına göre, Anadolu’da 1.939.236’sı Müslüman, 230.519 reaya olmak üzere 2.170.847 erkek nüfus; Rumeli’de 500.697’i Müslüman ve 833.994’ü reaya olmak üzere toplam 1.334.691 erkek nüfus bulunmaktadır. Osmanlı’daki toplam erkek nüfus Kıbrıs ve Akdeniz adalarıyla birlikte 2.467.128’i Müslüman, 1.147.470’i reaya olmak üzere 3.615.330 olarak tespit edilmiĢtir66

.

Osmanlı'da yapılan genel nüfus sayımı sadece 1831 sayımlarıyla sınırlı kalmamıĢtır. Zamanla değiĢen koĢullar, yeni getirilen düzenlemeler, yapılan bu ilk sayı-mın daha sonra ortaya çıkan eksik yönleri, ayrıca tam anlamıyla imparatorluktaki bireylerin tamamının sayıma tabi tutulmamıĢ olması sonraki dönemlerde yeni nüfus sayımlarının yapılmasını zorunlu kılmıĢtır. Ġlk nüfus sayımının ardından 1844’te ikinci bir nüfus sayımı yapılmıĢtır. Fakat bu nüfus sayımı da öncekinden farklı olmamıĢtır. 1844 nüfus sayımı uzun yıllar sürmüĢ, 1851’de alınan yeni kararla bazı bölgelere sayım

66

Cem Behar, “Osmanlı Ġmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin Nüfusu 1500-1927”, Tarihi İstatistikler Dizisi, C.2,Ankara 2011, s.23-24.

(42)

28

memurları atanmıĢ ve 1857 yılında Kıbrıs’taki Müslüman nüfusun sayımı geniĢletilerek göçebelerin de sayılması

kararlaĢtırılmıĢ ve bu sayım 1861’de tamamlanmıĢtır67

. Sonuç olarak Osmanlı'da yapılan nüfus sayımları, gerek savaĢlar, gerek sayımların tüm impara-torluk sınırlarını kapsamayıĢı, sayımlarda cinsiyetin esas alınması gibi etkenler sayımların niteliğini etkileyen temel faktör olmuĢtur. Osmanlı döneminin en kapsamlı sayımları 1885 ve 1907 yıllarında yapılan sayımlardır. Nüfusun yaĢa, cinsiyete, doğum yerine, mesleğe, medenî duruma, etnik kökene ve cemaate göre dağılımlarını verebilen ilk ve son sayımlar bunlardır. Yapılan bu sayımlarda sadece bir nüfus sicili ve kütüğü oluĢturmak

için yapıldığından demografik kaygılar ağır basmıĢtır68

.

67

Karpat, Osmanlı Nüfusu, s.62. 68Behar, “Türkiye’nin Nüfusu”, s.70.

(43)

29

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

1844 NÜFUS SAYIMINA GÖRE BEYġEHĠR KAZASI

Birinci bölümde ifade edildiği gibi, Osmanlı Devleti’nde ilk nüfus sayımı 1831 yılında yapılmıĢtır. Ancak bu sayımlarda amaç vergi ve asker tespitini yapmak olduğundan, yalnızca erkekler sayılmıĢ ve bu nedenle sayıma kadınlar dâhil edilmemiĢtir69. Osmanlı Devleti’nde ikinci genel nüfus sayımı ise 1844 yılında yapılmıĢtır. Bu genel nüfus sayımlarının haricinde 1831 ve 1844 yılları arasında da bazı yıllarda çeĢitli nüfus sayımları yapılarak asker ve vergi hesaplamaları

yapılmıĢtır70. 1844 yılındaki sayımlar, 1843 yılında kura

69 Bu konuda geniĢ bilgi için bkz. Enver Ziya Karal, Osmanlı

İmparatorluğu’nda ilk Nüfus Sayımı, Ankara 1997.

70 Bu konuda yapılmıĢ bazı çalıĢmalar için bkz. Abdülkadir Gül, “XIX. Yüzyılın Ġlk Yarısında Erzincan ve Köylerinin Demografik ve Ġskân Yapısı (1835 Tarihli Nüfus Defterine Göre)”, Erzincan Eğitim

Fakültesi Dergisi, Cilt-Sayı: 11-2 Yıl: 2009, Erzincan 2009, s.

163-182; Yunus Özger, “Tanzimat Öncesi Erzurum ġehrinin Demografik Yapısı (1251/1835 Tarihli Nüfus Defterine Göre), A.Ü. Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 29, Prof. Dr. Zeki BaĢar Özel

Sayısı Erzurum 2006, s. 239-266; Yunus Özger, “XIX. Yüzyılın Ġlk Yarısında Tercan ve Köylerinin Demografik Yapısı (1835 Tarihli

(44)

30

sisteminin yürürlüğe girmesinden sonra orduyu yeniden düzenlemek, askere alma usulünü değiĢtirmek ve daha da önemlisi bu sırada yürürlüğe giren temettuat vergisini daha sağlıklı bir Ģekilde toplamak amaçlarıyla yapılmıĢtır. Bu nedenle 1844 sayımlarında da kadın nüfus sayılmamıĢtır. Bazı araĢtırmacılara göre, 1844

sayımları modern esaslara dayanan ilk nüfus sayımıdır71

. 2011 yılı Eylül ayına kadar araĢtırmacıların hizmetine sunulmayan bu sayımlar bu tarihten itibaren araĢtırmacıların hizmetine açılmıĢ, nüfus defterleri kullanılarak çeĢitli lisansüstü tezleri ve bilimsel yayınlar

yapılmaya baĢlanmıĢtır72

.

Nüfus Defterine Göre), Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 10-2 Yıl: 2008, Erzincan 2008, s. 59-75.

71

Yılmaz, “Kulu”, s. 92.

72 Örnek bir çalıĢma için bakınız: Hacı Haldun ġahin, Osmanlı

Dönemi Nüfus Defterlerinde Çorum Bölgesi Aşiretleri, Çorum

Belediyesi Kültür Yayınları, Çorum 2013; Mehmet Yılmaz, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Hatunsaray Nahiyesinde Nüfus ve Nüfus Hareketleri”, I. Uluslararası Hatunsaray ve Çevresi, Tarih,

Kültür ve Turizm Sempozyumu Bildirileri, Konya 2012, s.307-333;

Mehmet Yılmaz, ”Tanzimat Döneminde Yapılan Nüfus Sayımlarına Göre Kulu Köyü”, Kulu Sempozyumu Bildirileri, Kulu 2012, s.81-132.

(45)

31

1844 tarihli BeyĢehir Kazası nüfus defteri, Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı ArĢivleri Daire BaĢkanlığında BOA,

NFS.d kataloğunda 3315 numarada kayıtlı

bulunmaktadır. Tasnif sırasında verildiğini

düĢündüğümüz sayfa usulüne göre numaralandırılmıĢ olan nüfus defteri 252 sayfadan oluĢmaktadır. Ciltli olarak düzenlenmiĢ olan defter 20X50 cm ebadında olup ebrusuz olarak hazırlanmıĢtır. Defterle ilgili bilgi formunda verilen bilgilere göre, defterin baĢlangıç tarihi 25 ġevval 1260/ 7 Kasım 1844’tür. Her sayfada 8-10 satır ve her satırda da 3-4 isim bulunan defterin sayfa düzeni ve yazı bakımından itinalı tutulmuĢ olduğu söylenebilir.

Defterin kapak sayfasında “ Konya Sancağı Defter Nazırı idaresinde bulunan BeyĢehri Kazası’nın nüfus-ı zükûrunun Ġslam defteridir. Sene 260” yazmaktadır. Defterin 1, 2, 4, 29, 31, 32, 59, 123, 151, 152, 179, 211, 212, 251 ve 252. sayfalarımda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Defterde BeyĢehir Kazası’na bağlı 34 ayrı yerleĢim yeri ile kaza merkezinde yer alan 4

(46)

32

ayrı mahallenin kayıtları bulunmaktadır. Defterde yer alan ilk kayıt BeyĢehir Kazasına bağlı Davgana Köyü, Yenice Mahallesine ait kayıtlardır. En son kayıt ise, BeyĢehir Kazası Huğlu Köyü’ne ait kayıtlardır.

Bazı bölgelerde halkın yeni vergi konulacak diye yazılmaktan kaçındığı 1844 nüfus sayımı, BeyĢehir Kazası’nda baĢarıyla gerçekleĢtirilmiĢtir. BeyĢehir Kazası nüfus defterinin 250. sayfasında nüfus sayımının ne zaman, kim tarafından ve nasıl gerçekleĢtirildiğine dair bilgi verilmektedir. Bu bilgilere göre, BeyĢehir Kazası’nda nüfus sayımı Asakir-i Hassa-i ġahane

miralaylarından Hacı Ahmet Bey tarafından

gerçekleĢtirilmiĢtir. Hacı Ahmet Bey 1844 yılında BeyĢehir Kazası’na bizzat gelerek kazaya tabi köyleri tek tek dolaĢarak elinde mevcut olan talimat-ı seniyyeye uygun bir Ģekilde herkesi bizzat görmek ve hiç kimseyi geride bırakmamak koĢuluyla kazada yaĢayan erkeklerin isim ve Ģöhretlerini, yaĢ ve eĢkallerini kaydetmiĢtir. Kaza müdürü ve muhtarları birbirlerine kefil olarak sayıma nezaret ve refakat etmiĢler, nüfus defterini damgalarıyla mühürlemiĢlerdir.

(47)

33

1844 yılına ait BeyĢehir Kazası nüfus kayıtları, hane esasına göre tutulmuĢtur. Kayıtlarda hane reisi esas alınmıĢ, önce hane reisi yazıldıktan sonra sırayla o hanede yaĢayan erkek nüfus kaydedilmiĢtir. Kadın nüfusa dair herhangi bir kayıt bu defterlerde bulunmamaktadır. Defterin düzenleniĢ tarzı incelendiğinde aĢağıdaki tespitler yapılabilmektedir. Defterin baĢında öncelikle nüfus kaydının ait olduğu yerleĢimin adı verilmiĢtir. YerleĢimde bulunan bütün haneler, hane numarası 1’den baĢlatılmak suretiyle deftere kaydedilmiĢtir. Hane reisinin adı satır baĢına yazıldıktan sonra hemen altına büyükten küçüğe olmak üzere hanedeki diğer erkekler kaydedilmiĢtir. Bununla birlikte aynı hanede yaĢayan hane reisinin kardeĢi, yeğeni, kayınbiraderi, amcası, üvey oğlu gibi erkek yakınları varsa onların adları da çocukların devamında kaydedilmiĢtir. Diğer taraftan hane reisinin kölesi, çırağı, tebaası, kalfası, hademesi gibi aile üyesi kabul edilen bireylerin de yazıldığı görülmektedir. Defterdeki kayıtların hane ve numara verilmek suretiyle düzenlendiği anlaĢılmakla birlikte bazı kiĢilerin numara

(48)

34

verilmeden kaydedilen kiĢilerin genellikle askerde olan kiĢiler olduğu anlaĢılmaktadır.

Defterdeki kayıtlar her yerleĢim birimine ait son kaydın bitimiyle toplam hane ve toplam erkek sayısı verilerek mühürlenmiĢtir. Ancak nüfus kaydını yapan kiĢi tarafından yapılan hesaplamalarda zaman zaman tutarsızlıklar olduğu, kayıtların eksik ya da fazla çıktığı, bazı numaraların iki kere yazıldığı, bazı numaralarının atlandığı gibi nedenlerle hatalı toplamlara ulaĢıldığı anlaĢılmaktadır. Biz çalıĢmamızda defterdeki kayıtları esas almakla birlikte kendi hesaplamalarımız ıĢığında değerlendirme yapacağız.

Nüfus defterlerinde kayıt altına alınan erkekler hane reisine olan yakınlıkları derecesinde isimleri kaydedildikten sonra bunlara ait eĢkâl bilgileri de kayıtlarda yer almıĢtır. EĢkâl bilgileri genel olarak kiĢinin boy özelliği (kısa, kısaca, orta, uzunca, uzun) ve bıyık, sakal türleri ( ak, kara, kır, köse, ter, taze, kumral, kırca, az, müzellef, Ģabemred) açısından ifade edilmiĢtir. Kayıtlarda eĢkâl bilgilerinin dıĢında kiĢilerin yaĢı da net olarak ifade edilmektedir. Ayrıca meslek sahibi olan

(49)

35

erkeklerin meĢgul oldukları mesleklerin isimlerine de yer verilmiĢtir.

Nüfus defterlerinde isim, yaĢ, eĢkâl ve meslek bilgilerinin dıĢında kiĢiye ait kayıtların üzerinde notlar halinde bazı bilgilere de rastlanmaktadır. Bu bilgiler kör, topal, yaralı, çolak, alil (sakat), yekçeĢm (tekgöz), vs. gibi kiĢinin fiziki özelliklerini ifade ettiği gibi askerde, Ġzmir’de, Der-Aliyye’de gibi baĢka memlekette bulunduğuna dair bilgileri de içermektedir. Bu bilgilerin içerisinde bazı kiĢilerin eğitim amacıyla gittikleri bölgelerin isimlerine de rastlanmaktadır. Defterlerdeki kayıtlar çok kısa ve özet bilgileri ihtiva ettiği için hanenin büyüklüğüne göre değiĢse de bir sayfada yaklaĢık olarak 5-6 hane ve 20-25 erkek kaydı yer almaktadır. Bu yönüyle ortalama 30-40 hanelik bir köye ait bir nüfus kaydının 8-10 sayfadan oluĢtuğu görülmektedir. AĢağıda 252 sayfadan oluĢan, 34 köy ve bir kaza merkezinin kayıtlarının yer aldığı BeyĢehir Kazası nüfus defterine göre kazanın demografik yapısı incelenecektir.

(50)

36

I.BEYġEHĠR KAZASI’NIN DEMOGRAFĠK YAPI

A-KENT VE KIRSAL NÜFUS

1844 tarihli BeyĢehir Kazası nüfus defterinde BeyĢehir kaza merkezinde Hacı Armağan, Orta, Cami ve Dalyan Mahallesi olmak üzere dört mahalle ve 34 köy kaydedilmiĢtir. Kaza nüfus defterinde merkez haricinde Akburun, Avdancık, AvĢar, Bademli, BaĢlamıĢ, Bayat, Bayındır, Bektemir, Candar, Çiftlik-i Kebir, Çivril, Çonya, Çukurağıl, Doğancık, Eğirler, Emen, Eylikler, Göçü, Gönen, Gurgurum, Huğlu, Ġsa, Karaali, Karadiken, Kırıklı, Kıstıfan, Kurdular, Manastır, Mesudlar, Sarı, Sevindik, ġamlar, Üskerles isimlerini taĢıyan 33 köye ait kayıtlar ile Davgana Köyü’nde AĢağı Mahalle, Cami-i Kebîr, SokakbaĢı ve Yenice isimli mahallelere ait kayıtlar bulunmaktadır.

Defterdeki kayıtlara göre, BeyĢehir Kazası’nda 1844 yılında 2457 hane, 6480 erkek nüfus ve yaklaĢık 13 000 kiĢi yaĢamaktadır. 1844 yılı nüfus defteri verilerine göre, kaza merkezinde yaklaĢık 400 hane yaĢamakta olup, kentte 911 erkek ve 1822 kiĢi ikamet etmektedir. 1830-1831 yılında yapılan nüfus sayımına göre ise, kent

(51)

37

merkezinde 831 erkek bulunmaktadır73. 1840 yılında,

Ģehrin nüfusu 353 haneye, 790 erkeğe ulaĢmıĢ

bulunuyordu74. Bizim tespitlerimize göre ise, kent

merkezinde 1844 yılında 911 erkek ve 395 hane bulunmaktadır.

BeyĢehir ve çevresi ile ilgili yapılan çalıĢmalarda BeyĢehir kent merkezi ve kaza geneli ile ilgili çeĢitli nüfus tahminleri yapılmıĢtır. Bu tahminlere göre, XVI. yüzyılda sancak merkezi olarak önemli bir nüfusu barındıran BeyĢehir’de XVI. yüzyılın sonlarından itibaren bir düĢüĢ yaĢanmaya baĢlandığı görülmektedir. BeyĢehir’in nüfusu hakkındaki ilk önemli tahminler, kentin Osmanlı hakimiyetinde bulunduğu XVI. yy. ve sonraki dönemlere aittir. Bu döneme iliĢkin tahminlere göre, 1507’de 269 hane; yaklaĢık 1350 kiĢiden ibaret olan Ģehir nüfusu, 1518-1524 arası 1700’den 1900’e (337-378 hane) yükselmiĢtir. 1584’de ise 3000’i (603 hane) aĢmıĢtır. Kaza merkezi 1641’de 222 hane, 1899’da

73 Karal, İlk Nüfus Sayımı, s.203.

74 Hüseyin MuĢmal, XIX. yüzyılın İlk Yarısında Beyşehir ve

Çevresinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (179-1864), S.Ü. Sosyal

(52)

38

409 hane ve 1914’te 600 hane nüfusa sahip olmuĢtur75

. 1868 tarihli Konya yıllığında BeyĢehir’in merkez nüfusu 6914 olarak gösterilmektedir. 1887 yılında kazanın

toplam nüfusu 33175 olduğu ifade edilmiĢtir76. 1944 yılı

verilerine göre kaza merkezinde 1832’si kadın ve 1888’i erkek olmak üzere toplam 3720 kiĢi yaĢadığı tespit edilmiĢtir. Kazanın genel nüfus ise, 29465 kadın ve

25914 erkekle 55379 kiĢidir77.

Bu çalıĢmada ele aldığımız 1844 tarihli BeyĢehir Kazası nüfus defterlerine göre, 2457 hane ve 6480 erkek nüfus bulunmaktadır. 1840 yılına ait temettuat defterleri kullanılarak yapılan bir çalıĢmada bu tarihte BeyĢehir Kazası’nda 2289 hane ve 5811 erkek nüfus tespit

edilmiĢtir78. Arada 4 yıllık bir fark bulunmasına rağmen

nüfusun 4 yıl içinde yaklaĢık 670 kiĢi arttığı görülmektedir. Temettuat defterlerinin hane esasına göre düzenlenmekle beraber nüfus tespiti yapma amacını taĢımadığı için nüfus tahminleri açısından nüfus

75 MuĢmal, BeyĢehir, s 87; Erdoğru, “BeyĢehir”,s.85. 76 Alperen, Beyşehir, s.116.

77

Alperen, Beyşehir, s.117. 78 MuĢmal, Beyşehir, s.347

(53)

39

defterlerindeki veriler kadar isabetli değildir. Bu nedenle 1844 yılında BeyĢehir Kazası’nın toplam nüfusunun yaklaĢık 13 000 civarında olduğu yönğndeki tahmin daha tutarlı olacaktır.

Defterdeki kayıtlara göre, BeyĢehir Kazası’nda hane sayısı açısından en küçük yerleĢim birimi Çiftlik-i Kebîr isimli köydür. Bu köyde 1844 yılında 8 hane ve 14 erkek kaydedilmiĢtir. BeyĢehir Kazası’nda hane sayısı açısından en büyük yerleĢim yeri ise 457 hane ve 1145 erkek kaydı ile Davgana Köyü’dür. Davgana Köyü, 395 hane ve 878 erkeğin kaydedildiği BeyĢehir Kaza merkezinden dahi büyük olan bir yerleĢim olarak dikkat

çekmektedir79. Ekler bölümünde yer alan Tablo 1’de

BeyĢehir Kazası’na bağlı yerleĢim birimlerinin hane sayısı, hanelerde bulunan erkek sayısı ve tahmini nüfusu verilmektedir.

Tahmini nüfus iki metotla hesaplanabilir. Bunlardan ilki hane sayısının kabaca 5 ile çarpılmasıyla elde edilebilir. Bir diğer hesaplama metodu ise erkek

79

BeyĢehir Kazası’nda yerleĢim birimlerine göre hane sayısı ve tahmini nüfus için ekler bölümünde Tablo 1’e bakılabilir.

(54)

40

nüfus kadar kadın nüfus bulunduğu kabul edilerek erkek nüfusun 2 ile çarpılmasıyla elde edilebilir. Her iki model de nüfusun kesin olarak tespite imkân vermemekle birlikte gerçeğe en yakın tahmine bu modellerle ulaĢmak mümkündür. Biz çalıĢmamızda yaptığımız nüfus hesaplamalarında erkek nüfus kadar kadın nüfus bulunduğunu kabul ederek yapılan ikinci metodu esas aldık. Her iki hesaplamanın da birbirine yakın sonuçlar verdiği görülmektedir. Nitekim 2457 hane ve 6480 erkek nüfusun bulunduğu BeyĢehir Kazası’nda hane sayısı 5 ile çarpıldığında 12 285; erkek nüfus kadar kadın nüfus

olduğu düĢünüldüğünde ise 12 960 sayısına

ulaĢılmaktadır. Buna göre, 1844 yılında BeyĢehir kaza nüfusunun yaklaĢık 13 000 kadar olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Tablo 1’e göre, 1844 yılında BeyĢehir kaza merkezinde bulunan dört mahallede toplam 395 hane, 911 erkek nüfus ve tahmini olarak toplam 1822 kiĢi yaĢamaktadır. BeyĢehir kaza merkezi toplam kaza nüfusunun %14,06’sını oluĢturmaktadır. BeyĢehir kaza merkezindeki en büyük mahallenin Cami Mahallesi

(55)

41

olduğu görülmektedir. Cami Mahallesi’nde 846, Hacı Armağan Mahallesi’nde 530, Orta Mahalle’de 270, Dalyan Mahallesi’nde 176 kiĢi yaĢamaktadır.

Kazadaki nüfus açısından en büyük yerleĢim birimi olan Davgana Köyü 2386 kiĢilik nüfusuyla BeyĢehir kaza merkezinden dahi büyük olduğu gibi toplam nüfusun %18,41’i yani kaza nüfusunun neredeyse 1/5’i bu köyde yaĢamaktadır. Bu sonuçlara göre kaza nüfusunun 1/3’ünün BeyĢehir ve Davgana Köyü’nde yaĢadığı görülmektedir. BeyĢehir Kazası’nda Davgana Köyü ve kaza merkezi dıĢındaki bazı yerleĢimlerin de nüfusunun 1000’den fazla olduğu anlaĢılmaktadır. Bunlar arasında 1242 kiĢilik nüfusuyla Üskerles, 1346 kiĢilik nüfusuyla Manastır köyleri de kazanın büyük yerleĢimleri arasında yer almaktadır. Kazadaki bazı yerleĢimler ise, diğer yerleĢimlere nazaran nüfus açısından oldukça küçük yerleĢimlerdir. Kazadaki bu yerleĢimlerin nüfusu 50’den az olup bu köyler kaza toplam nüfusunun çok az bir kısmını oluĢturmaktadır. Bunlar arasında AvĢar 44, Çiftlik-i Kebir 28, Çivril 36 kiĢilik nüfuslarıyla kaza nüfusunun ancak %1’ine sahip

(56)

42

durumdadırlar. Kazadaki bazı yerleĢimler nüfusun %1’ine bile sahip değildirler. % 0,34 ile AvĢar, %1,00 ile BaĢlamıĢ, %0,66 ile Bayat, %0,22 ile Çiftlik-i Kebir, %0,28 ile Çivril, %0,49 ile Doğancık, %0,93 ile Sevindik, %0,79 ile Kıstıfan, %0,62 ile Kırıklı kazanın en küçük köyleridir.

BeyĢehir Kazası’nda hane baĢına düĢen nüfusa bakıldığında bazı yerleĢimlerin dikkat çekici olduğu

görülmektedir80. Kazada hane baĢına düĢen kiĢi sayısı

açısından en yüksek sayı Karaali Köyü’ndedir. Bu köyde hane baĢına düĢen kiĢi sayı 7,85 iken, Çukurağıl’da 7,31, Kurdular’da ise 6,76’dır. Hane baĢına düĢen kiĢi sayısı bakımından en küçük sayı ise 3 ile Çivril Köyü’nde görülmektedir. Ayrıca Çiftlik-i Kebir Köyü’nde bu sayı 3,50, AvĢar Köyü’nde ise 3,67 olarak gerçekleĢmiĢtir. Bu sonuçlara göre hane baĢına düĢen kiĢi sayısı kaza merkezinde 4,61, kaza genelinde ise 5,27 olarak ortaya

çıkmaktadır81. Bununla birlikte bu oran kazanın en büyük

80 BeyĢehir Kazası’nda yerleĢim birimlerine göre hane baĢına düĢen nüfus miktarı ekler bölümündeki Tablo 2’ye bakılabilir.

81

1833-34 Nüfus sayımına göre Doğanhisar’da hane baĢına düĢen ortalama nüfus 5,4 olarak tespit edilmiĢtir. Orhan Çelikten, “1833-34

(57)

43

köyleri olan Davgana’da 5,22, Üskerles’te 5,42, Manastır’da 6,29’a ulaĢmaktadır. Bu yönüyle kazanın büyük köylerinde hane baĢına düĢen kiĢi sayısı yüksek oranda seyrederken, bu oranın kazanın küçük köylerinde ve kaza merkezinde düĢük olduğu görülmektedir.

B.NÜFUS HAREKETLERĠ

1844 tarihli BeyĢehir Kazası nüfus defterlerinde erkeklerin isim, eĢkal ve meslek bilgileri belirtildikten sonra bu bilgilerin hemen üstüne o kiĢilerin Ģehir dıĢında ya da bölge dıĢında olmaları halinde not düĢülerek nerede olduğu ve/veya neyle meĢgul oldukları hakkında bazı bilgiler verilmektedir.

Göç, genel bir ifadeyle insanların bir yerleĢim yerinden baĢka bir yerleĢim yerine gitmelerine denmektedir. Göç hareketleri neden ve sonuçlarıyla

Nüfus Sayımına Göre Doğanhisar Kazası Nüfus Özellikleri”, I.

Ulusal Doğanhisar ve Çevresi Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu,

5-7 Ekim 2012, Konya, s. 130; Benzer Ģekilde 1831 nüfus sayımında 4962 kiĢi nüfusa sahip olan Hatunsaray Nahiyesi’nde hane baĢına düĢen kiĢi sayısı 5,3’tür. 1844 sayımlarına göre ise, hane baĢına düĢen kiĢi sayısı 5,2’dir. Yılmaz,”Hatunsaray”, s.317-319.

(58)

44

birlikte bir süreç olarak kabul edilebilir. Bu sebeple de göçler üzerine yapılan araĢtırmalarda göç tanımı için iç-dıĢ, ekonomik-siyasî, sürekli-geçici, gönüllü-zorunlu

göçler gibi farklı gruplamalar da yapılmıĢtır82

. XIX. yüzyılın ortalarında BeyĢehir ve çevresinde bulunan kazalara bağlı olan 89 yerleĢim biriminden 40’ı

büyükĢehirlere göç vermiĢtir. Yani bölgedeki

yerleĢimlerin %45’inden büyükĢehirlere göç yapılmıĢtır.

Bölgede en fazla göç veren kaza BeyĢehir’dir83

.

1844 yılında düzenlenmiĢ olan nüfus defterine göre, BeyĢehir köy ve merkezinde kayıtlı olan bazı kiĢilerin Ġzmir ve Ġstanbul gibi büyük Ģehirlere çalıĢmak

amacıyla göç ettikleri anlaĢılmaktadır84. Zira bu kiĢilerle

ilgili notlarda gitmiĢ oldukları bölgelerde kaç yıldır bulundukları ve neyle meĢgul olduklarına dair de bilgiler

82 Hüseyin MuĢmal, “XIX. Yüzyıl Ortalarında BeyĢehir Bölgesinden Ġzmir ve Ġstanbul’a Yapılan Göçler”, I. Uluslararası Beyşehir ve

Yöresi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Konya 2006, s.269.

83 MuĢmal, “Göçler”, s.270.

84 BeyĢehir Kazası’ndan büyük Ģehirlere göç eden erkek nüfusun yerleĢim birimlerine göre dağılımı için ekler bölümünde Tablo 3’e bakılabilir.

(59)

45

bulunmaktadır85. Defterlerde düĢülen notlara göre

BeyĢehir Kazası’nda kaydedilmiĢ 6480 erkekten 622’si Ġzmir, 63’ü Ġstanbul, 46’sı da baĢka yerlerde olmak üzere toplam 731 kiĢi, yani erkek nüfusunun %11,3 çalıĢmak amacıyla BeyĢehir Kazası’ndan büyük Ģehirlere göç etmiĢlerdir86. Konya Vilayeti’nin baĢka bölgelerinde de kısmen görülen ve Hatunsaray çevresinde Ġzmir’e gitmek, BeyĢehir bölgesinde ise Aydın’a gitmek olarak adlandırılan bu âdetin tam olarak ne zaman ortaya çıktığını tespit etmek oldukça zordur. AnlaĢılan Tımar sisteminin bozulmasından itibaren baĢlangıçta mevsimsel bir göç hareketi olarak güz aylarında tarlasını eken çiftçilerin hasat mevsimine kadar geçecek olan 6-7 aylık boĢ zamanlarında ek gelir temin etmek amacıyla Ġzmir,

85 Ġzmir’e gidenlerin kaç yıldır Ġzmir’de olduklarına dair bilgi için ekler bölümünde Tablo 3a’ya bakılabilir.

86

1841 nüfus sayımlarına göre Doğanhisar Kazasından 1841 yılında nüfusun %2’lik bölümü Edirne’ye göç etmiĢtir. Ancak bu göçlerin nedenleri ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemektedir. Fuat Uçar, “1841 Sayımlarına Göre Doğanhisar Kazasında Nüfus ve Nüfus Yapısı”, I. Ulusal Doğanhisar ve Çevresi Tarih, Kültür ve Turizm

(60)

46

Aydın ve Manisa taraflarına gitmeleri Tanzimat’ın ilan

edildiği dönemlerde yoğunlaĢmıĢtır87

.

Tablo 3’e göre, büyük Ģehirlere göç eden BeyĢehirlilerin %85’i Ġzmir’e, %8,7’si Ġstanbul’a, %6,3’ü ise diğer Ģehirlere göç etmiĢlerdir. Ġzmir’e göç veren yerleĢimler incelendiğinde bazı yerleĢimlerin dikkat çektiği görülmektedir. Nitekim bunlardan Davgana Köyü’nde nüfus defterinde kayıtlı kiĢilerin yaklaĢık %20’si Ġzmir’e göç etmiĢlerdir. Yani Davgana Köyü’nde her beĢ erkekten biri Ġzmir’e göç etmiĢtir. Bu alanda dikkat çeken bir diğer yerleĢim ise, Gönen Köyü’dür. Gönen Köyü’nde kayıtlı olan erkeklerin %23,7’si Ġzmir’e göç etmiĢtir. Diğer taraftan Eğirler Köyü’nde 55 kiĢi, Üskerles Köyü’nde 33 kiĢi, Emen Köyü’nde 32 kiĢi ve BeyĢehir merkezinden 36 kiĢi Ġzmir’e göç etmiĢlerdir. Burada üzerinde yer alan bilgi notunda Ġzmir’de bulunduğu belirtilenler ele alınmıĢ ve tablolar oluĢtururken bu bilgi notundaki veriler kullanılmıĢtır. Ancak bunların dıĢında bilgi notunda askere gittiği halde askerlik sırasında firar ederek Ġzmir ve çevresine kaçan

Şekil

Tablo 1: BeyĢehir Kazası’nda YerleĢimlere Göre Hane Sayısı ve Tahmini Nüfus.  1844.
Tablo 2: BeyĢehir Kazası’nda YerleĢim Birimlerine Göre Hane BaĢına DüĢen  Nüfus. 1844
Tablo 3a: Ġzmir’e Giden Erkeklerin Kaç Yıldır Ġzmir’de Oldukları. 1844.  Sene (Hicri)  Kaç Yıldır Ġzmir’de
Tablo 3b: Ġzmir giden Erkeklerin Meslek ÇeĢit ve Sayıları. 1844.
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Hanede baba adı kayıtlı olmayan 2 veya 3 erkek kardeĢin bir arada yaĢadığı toplam 8 hane tespit edilmiĢ bunlar geniĢ aile statüsünde belirtilmiĢtir.3 hane

Araştırmada hizmet kalitesinin belirlenmesine yönelik olarak kullanılan temel unsurlar olan alt ölçekler ile müşteri memnuniyeti arasındaki ilişkilerin ortaya konduğu

In this study in vitro phenolic compounds production capacity and the effect of UV irradiation on phenolic compounds via callus culture were determined in Vitis vinifera

Yerleşim birimleri adı, sınıfı (kaza, nahiye, karye, cemaat, çiftlik) ve bağlı olduğu birim adı (Karye-i Kuz tabi-i kaza-i Ağlasun), kişiler ise hane esasına göre önce

Öz: Osmanlı Arşivi “Çorum Şehrinin Müslim Nüfus Defteri’ incelenerek hazırlanan bu çalışma Çorum şehrinin 1844 tarihli Müslüman nüfus yapısını

Programda: Beethoven’ in ikinci senfo­ nisi ve Jentsch’in köy şenlikleri, Mozart'ın sihirli flüt operası uvertürü vardır. İstanbul Şebir

Anlam inşası etki araştırmalarının varsaydığı gibi yukarıdan aşağıya bir süreç olmadığı için, izleyici kendisi için kodlanmış olan medya metnini, kendi anlam

Son Test verilerinde ise 11 öğrenciden %100’ü katılıyorum cevabını vermişlerdir ve bu bulgular ile hem web destekli uygulamaların hem de Coedu platformunun materyal