T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI
KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI
BURDUR ARKEOLOJİ MÜZESİ’NDEN BİR GRUP
ADAK VE MEZAR STELİ
SERDAR BAĞLIBEL
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Danışman
Doç. Dr. Zeliha GİDER BÜYÜKÖZER
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
BİLİMSEL ETİK SAYFASI
Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.
Öğ
renci
ni
n
Adı Soyadı SERDAR BAĞLIBEL
Numarası 154203011013
Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji / Klasik Arkeoloji
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tezin Adı Burdur Arkeoloji Müzesi’nden Bir Grup Adak ve Mezar Steli ✓
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU
Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Burdur Müzesi’nden Bir Grup Adak ve Mezar Steli başlıklı bu çalışma 27/08/2018 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Öğ renci ni n
Adı Soyadı Serdar BAĞLIBEL
Numarası 154203011013
Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji / Klasik Arkeoloji
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Doç. Dr. Zeliha GİDER BÜYÜKÖZER
Tezin Adı Burdur Arkeoloji Müzesi’nden Bir Grup Adak ve Mezar Steli
ÖNSÖZ
Bu çalışmanın ana konusunu Burdur Müzesi envanterinde kayıtlı bir grup mezar ve adak steli oluşturmaktadır. Hem mezar stellerinin hem de adak stellerinin işlenişinde yerel taşra işçiliği göstermesinden dolayı çalışma konusunu oluşturan eserler farklı bölgelerde yer alan taşra üslubunda yapılmış steller ile karşılaştırılmıştır. Bu konu üzerinde çalışma yapmamı öneren, ilk öğrencilik yıllarımda gitmiş olduğum Lagina Hekate Kutsal Alanı kazısında beraber çalıştığım ve çalışmalarımın her aşamasında ilgi, sabır ve desteğini esirgemeyerek mesleki gelişimime katkıda bulunan, tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Zeliha Gider Büyüközer hocama teşekkür ve şükranlarımı sunarım. Çalışma konusu eserlerin belirlenmesinde ve literatür çalışmasında desteklerini esirgemeyen Prof. Dr. Ertekin Mustafa Doksanaltı ve Dr. Öğretim Üyesi Deniz Pastutmaz Sevmen’e, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde ve Antakya Hipodrom ve Çevresi Kazıları’nda 2015 yılından beri birlikte çalıştığım sayın hocam Prof. Dr. Hatice Pamir’e sabır ve destekleri için teşekkür ederim. Çalışmalar sırasında zamanlarını ayırarak yardımda bulunan başta Arş. Gör. Metin Dora’ya, Sanat Tarihi Bölümü öğretim elemanı Dr. Orçun Erdoğan’a ve Arkeolog Kamuran Öncü’ye ve epigrafik verilerin değerlendirilmesinde desteğini esirgemeyen Doç. Dr. Fatih Onur’a ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu tez konusunu çalışmama gerekli izini veren Burdur Müzesi Müdürlüğü’ne özellikle Uzman Evren Şahin’e teşekkürü bir borç bilirim. Stellerin fotoğraflanması konusunda desteklerini esirgemeyen kıymetli arkadaşlarım doktora öğrencileri Derviş Ozan Tozluca’ya ve Cihangir Aldemir’e, fotoğrafların düzenlenmesi konusunda yardımcı olan Arkeoloji bölümü lisans öğrencileri Mert Aslanyürek ve Ferdi Çiftçi’ye teşekkür ederim. Ayrıca tez sürecinde fikirleriyle ve tecrübeleriyle bana yol gösteren tüm Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi Arkeoloji bölümü öğretim elemanlarına şükranlarımı sunarım.
Son olarak eğitim hayatım boyunca maddi ve manevi destekleri ile akademik dünyada yer almama vesile olan aileme sonsuz minnetlerimi sunarım.
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Öğ
renci
ni
n
Adı Soyadı Serdar BAĞLIBEL
Numarası 154203011013
Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji / Klasik Arkeoloji Programı
Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Doç. Dr. Zeliha GİDER BÜYÜKÖZER
Tezin Adı Burdur Arkeoloji Müzesi’nden Bir Grup Adak ve Mezar Steli ÖZET
Bu çalışmada Burdur Müzesi envanterinde yer alan müzeye bağış ve tescil yoluyla kazandırılmış 27 mezar, 23 adak steli olmak üzere toplam 50 adet stel tanıtılmıştır. Steller belirli bir konteks içerisinde olmadığından tarihlendirme önerilerinde ve stellerin kökeninin belirlenmesinde, stellerin formu, figürlerin stilistik özellikleri ve epigrafik verilerden faydalanılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde Pisidia Bölgesi’nin tarihi coğrafyası ve kazı ve araştıma tarihçesinden bahsedilmiştir. İkinci bölümde mezar stelleri mimari formlarına göre ayrılarak tipoloji oluşturulmuş ve steller farklı bölgelerdeki benzer örnekleri ile karşılaştırılmıştır. Üçüncü bölümde mezar stellerinde yer alan figürler, duruş özelliklerine göre başlıklar halinde sunulmuş ve figürlerin stilistik özellilikleri ve epigrafik verileri doğrultusunda tarihleme önerileri yapılmıştır. Dördüncü bölümde adak stelleri yazıtlarından ve ikonografik özelliklerinden yola çıkılarak değerlendirilmiştir. Katalog bölümünde stellerin herbirine ayrı ayrı katalog numarası verilerek, hem mimari hem de figür özellikleri ayrıntılı olarak tanıtılmıştır. Değerlendirme ve sonuç bölümünde, çalışmada ele alınan stellerden hareketle bölgenin mezar sanatının etkileşim alanları belirlenmiş ve stellerin olası kökenlerine değinilmiştir. Adak stellerinde ise etkileşim alanlarının yanı sıra bu stellerin bölge kültünün çeşitliliğine sağladığı katkılara da değinilmiştir. Elde edilen veriler doğrultusunda mezar stellerinin en erken örneğinin M.Ö. 2.-1. yy., en geç örneğinin M.S. 4. yy.’a, adak stellerinin ise M.S. 2.-3. yy.. aralığında bir döneme ait olabileceği önerilebilir. Karşılaştırma örnekleri doğrultusunda Pisidia Bölgesi’nin Lydia, Phrygia ve Isauria Bölgesi ile etkileşim içinde olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Pisidia, Burdur Müzesi, Roma Dönemi, Mezar Steli, Adak Steli
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
SUMMARY
This study focuses on 27 grave and 24 votive steles from the Burdur Museum, acquired either by registery or donations. Since the steles do not have an archaeological context, their datation and origins were determined based on the forms of the steles, stylistic characteristics of the figures and the epigraphic data. The first chapter focuses on the historical geography, as well as the excavation and research history of Pisidia. Throughout the second chapter, a typology has been established based on the architectural forms on the grave steles and the studied steles are compared to the similar examples from other regions. In the third chapter, the figures are catagorized according to their posture features and dating proposals were formulated according to the stylistic characteristics and the epigraphic data. The fourth chapter encompasses an evaluation of the votive steles according to their inscriptions and iconography. The conclusion presents an overall assessment of the Pisidian funerary art and interaction with other regions based on the studied examples, a discussion of the origins of the steles and finally, an evaluation of the regional variety of the cults concerning the votive steles, as well as the interregional interactions. The catalogue section introduces each stele by giving them individual inventory numbers, detailed descriptions and photos. The study concludes that the earliest example of the grave steles might be dated to the 1st century BCE and the latest to the 4th century CE, while the votive steles are dated to a period between the 2nd and 3rd century CE. The similarities between the studied steles and parallel examples point towards an interaction of Pisidia with Isauria, Phrygia and Lydia regions.
Keywords: Pisidia, Burdur Museum, Roman, Grave Steles, Votive Steles.
Öğ
renci
ni
n
Adı Soyadı Serdar BAĞLIBEL
Numarası 154203011013
Ana Bilim / Bilim
Dalı Arkeoloji / Klasik Arkeoloji Programı
Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Doç. Dr. Zeliha GİDER BÜYÜKÖZER
Tezin İngilizce Adı A group of Votive and Grave stelai from Burdur Museum
İÇİNDEKİLER
Bilimsel Etik Sayfası ... i
Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... ii
ÖNSÖZ ... iii
ÖZET ... iv
SUMMARY ... v
LEVHALARIN LİSTESİ ... viii
KISALTMALAR LİSTESİ ... x GİRİŞ ... 1 AMAÇ ... 1 KAPSAM ... 2 YÖNTEM ... 2 1. PISIDIA BÖLGESİ ... 3
1.1 Pisidia Bölgesi’nin Tarihi Coğrafyası ... 3
1.2. Kazı ve Araştırma Tarihçesi ... 13
2. MEZAR STELLERİ... 17
2.1. Mimari Öğeye Sahip Olan Steller ... 19
2.1.1. Üçgen Alınlıklı Steller ... 19
2.1.2. Şematik Akroterliler ... 24
2.1.3. Üst Kenarı Alınlık Biçiminde Üçgen Kesilmiş Steller ... 26
2.1.4. Kemer Biçimliler ... 27
2.1.5. Katlı Steller ... 28
2.2. Herhangi Bir Mimari Öğeye Sahip Olmayan Steller ... 30
3. MEZAR STELLERİNİN İKONOGRAFİSİ ... 31
3.1. Figürlü Steller... 31
3.1.1. Ayakta Duran Figürlüler ... 31
3.1.2. Oturan Figürlüler ... 44
3.1.3. Ölü Yemeği (Symposion) Sahneliler ... 47
3.2. Diğer Betimliler ... 53
4. ADAK STELLERİ ... 56
4.1. Dioskurlar ... 56
4.2. Herakles/Kakasbos ... 61
4.4. Apollon ... 72
4.5. Zeus ... 75
4.6. On İki Tanrı (Dodeka Theoi) ... 77
4.7. Plouton-Kore ... 79
LEVHALARIN LİSTESİ
Levha 1 : Harita 1: Pisidia Bölgesi,
Harita 2: Pisidia Bölgesi ve Komşu Bölgeler Levha 2 : Resim 1a, 1b (kat. no. 1) Mezar Steli Levha 3 : Resim 2a, 2b (kat. no. 2) Mezar Steli Levha 4 : Resim 3a, 3b (kat. no. 3) Mezar Steli Levha 5 : Resim 4a, 4b (kat. no. 4) Mezar Steli Levha 6 : Resim 5a, 5b (kat. no. 5) Mezar Steli Levha 7 : Resim 6a, 6b (kat. no. 6) Mezar Steli Levha 8 : Resim 7a, 7b (kat. no. 7) Mezar Steli Levha 9 : Resim 8a, 8b (kat. no. 8) Mezar Steli Levha 10 : Resim 9a, 9b (kat. no. 9) Mezar Steli
Levha 11 : Resim 10a, 10b, 10,c (kat. no. 10) Mezar Steli Levha 12 : Resim 11a, 11b (kat. no. 11) Mezar Steli Levha 13 : Resim 12a, 12b (kat. no. 12) Mezar Steli Levha 14 : Resim 13a, 13b (kat. no. 13) Mezar Steli Levha 15 : Resim 14a, 14b (kat. no. 14) Mezar Steli Levha 16 : Resim 15a (kat. no. 15) Mezar Steli Levha 17 : Resim 16a, 16b (kat. no. 16) Mezar Steli Levha 18 : Resim 17a, 17b (kat. no. 17) Mezar Steli Levha 19 : Resim 18a, 18b (kat. no. 18) Mezar Steli Levha 20 : Resim 19a, 19b (kat. no. 19) Mezar Steli Levha 21 : Resim 20a, 20b (kat. no. 20) Mezar Steli Levha 22 : Resim 21a, 21b (kat. no. 21) Mezar Steli Levha 23 : Resim 22a, 22b (kat. no. 22) Mezar Steli Levha 24 : Resim 23a, 23b (kat. no. 23) Mezar Steli Levha 25 : Resim 24a, 24b (kat. no. 24) Mezar Steli Levha 26 : Resim 25, (kat. no. 25) Mezar Steli
Resim 26 (kat. no. 26) Mezar Steli
Levha 27 : Resim 27 (kat. no. 27) Mezar Steli, Resim 28 (kat. no. 28) Adak Steli Levha 28 : Resim 29a (kat. no. 29) Adak Steli
Resim 29b (kat. no. 29) Adak Steli (detay)
Levha 29 : Resim 30 (kat. no. 30) Adak Steli, Resim 31 (kat. no. 31) Adak Steli Levha 30 : Resim 32 (kat. no. 32) Adak Steli, Resim 33 (kat. no. 33) Adak Steli Levha 31 : Resim 34a,34b (kat. no. 34) Adak Steli
Levha 32 : Resim 35 (kat. no. 35) Adak Steli, Resim 36 (kat. no. 36) Adak Steli Levha 33 : Resim 37a, 37b (kat. no. 37) Adak Steli
Levha 34 : Resim 38a, 38b (kat. no. 38) Adak Steli Levha 35 : Resim 39a, 39b (kat. no. 39) Adak Steli Levha 36 : Resim 40a, 40b (kat. no. 40) Adak Steli
Levha 37 : Resim 41 (kat. no. 41) Adak Steli, Resim 42 (kat. no. 42) Adak Steli Levha 38 : Resim 43a, 43b (kat. no. 43) Adak Steli
Levha 39 : Resim 44a, 44b(kat. no. 44) Adak Steli Levha 40 : Resim 45 (kat. no. 45) Adak Steli Levha 41 : Resim 46a, 46b (kat. no. 46) Adak Steli Levha 42 : Resim 47a, 47b (kat. no. 47) Adak Steli Levha 43 : Resim 48a, 48b (kat. no. 48) Adak Steli Levha 44 : Resim 49a, 49b, 49c (kat. no. 49) Adak Steli Levha 45 : Resim 50a, 50b (kat. no. 50) Adak Steli
KISALTMALAR LİSTESİ bk. : Bakınız cm. : Santimetre çev. : Çeviren ed. : Editör fig. : Figür gen. : Genişlik kal. : Kalınlık kat. : Katalog
kat. no. : Katalog Numara km. : Kilometre lev. : Levha m. : Metre M.Ö. : Milattan Önce M.S. : Milattan Sonra no. : Numara res. : Resim vd. : Ve Diğerleri vol. : Volume yük. : Yükseklik
GİRİŞ
Tarihsel süreç boyunca, yaşamın sonsuzluğuna duyulan özlem neticesinde şekillenmiş öteki dünya anlayışı, tüm toplumlarda ve tüm tarihsel dönemlerde kendini göstermiş ve bir gelenek olarak gelecek nesillere yazılı ve yazısız eserler ile nesilden nesile aktarılmıştır. Bu sanat eserleri toplumların inançları, toplumsal kuralları, sosyo-ekonomik durumları, etnik yapıları, coğrafi özellikleri gibi toplumsal verilerin yanısıra bireylerin yaşları, cinsiyetleri ve meslekleri hakkında da bilgiler sunmaktadır. Toplumlar bu sanat eserlerini oluştururken kendilerine özgü sembolleri kullanmışlardır. Bu semboller günümüzde eski toplumları anlamak için başvurabileceğimiz temel unsurlardır. Bu semboller mitolojik hikâyelerden günlük yaşamlarından, doğadan korkularından ve üzüntülerinden beslenmişlerdir. Anadolu’da çeşitli tarihsel dönemlerde yaşayan toplulukların kendilerine özgü bu özelliklerini incelemek ve bu toplumlar hakkında somut veriler elde etmek bilindiği üzere arkeolojinin esas amacıdır. Bu bağlamda mezar stelleri ve adak stelleri gibi eski toplumların ve bireylerin birincil derecede önem verdikleri eserleri incelemek arkeoloji bilimi açısından kaçınılmazdır.
AMAÇ
“Burdur Müzesi’nden Bir Grup Mezar ve Adak Stelleri” olarak adlandırdığımız bu çalışmanın amacı; Burdur Müzesi’ne yüzey buluntusu, satın alma, tescil, onarım ve altyapı çalışmalarıyla kazandırılmış, farklı tiplerdeki mezar ve adak stellerinin değerlendirilerek, bilimsel etik çerçevesinde bilim dünyasına tanıtmaktır. Pisidia Bölgesi’nin komşu bölgeler ile ölü kültü ve heykeltıraşlık açısından etkileşimini görmek amaçlanmıştır. Çalışma konusunu oluşturan stellerin bazıları epigrafik açıdan değerlendirilmiş fakat stellerin hiçbiri arkeolojik açıdan değerilmemiştir. Oysaki epigrafik verilerin yanısıra form, betim, ikonografi, kompozisyon gibi birçok arkeolojik veri veren bu stellerin tarihlendirme ve lokalizasyon konusunda arkeolojik bağlamda değerlendirilmesi kaçınılmazdı.
KAPSAM
Burdur Müzesi’nde yer alan 27 adet mezar steli ve 24 adet adak steli çalışma kapsamında ele alınmıştır. Steller, kazı ve yüzey araştırması gibi belirli bir konteks içinde bulunmayan, satın alma, bağış, tescil yoluyla müze envanterine giren eserler arasından seçilmiştir. Burdur Müzesi’nde yer alan bomos tipli mezar ve adak stelleri çalışma kapsamı dışında tutulmuştur.
YÖNTEM
Çalışma kapsamında ele aldığımız steller, Burdur Müzesi’nden izin alınarak teşhir halinde olan ve müze deposunda bulunan steller arasından seçilmiştir. Müzedeki çalışma şartlarının el verdiği ölçüde tüm yüzeylerin fotoğrafları çekilmiş, ölçüleri alınmıştır. Daha sonra müzenin envanter bilgilerine ulaşılmış ve bu doğrultuda söz konusu steller için ayrıntılı katalog oluşturulmuştur. Katalog sonucunda Pisidia ve komşu bölgelerin ölü kültü ve heykeltıraşlığı hakkında litratür çalışması yapılmış ve böylece bir tipoloji oluşturulmuştur. Mezar stelleri tipolojik açıdan değerlendirilirken öncelikle stellerin form özellikleri göz önünde bulundurulmuştur. Bunun sonucunda steller, mimari öğelerin bulunduğu ve mimari öğelerin bulunmadığı steller olarak sınıflandırılmıştır. Form özelliklerinin yanı sıra figürlerin betimsel özellikleri, sahnelerin kompozisyon özellikleri, sahnede verilen tasvirlerin ikonografik özellikleri ve epigrafik veriler dikkate alınarak değerlendirme yapılmıştır. Bu doğrultuda söz konusu stellerin form, kompozisyon, ikonografi, betim özellikleri açısından benzerleri tespit edilmiştir. Bu örnekleri envanterinde bulunduran Konya Arkeoloji Müzesi, Isparta Arkeoloji Müzesi, Manisa Müzesi, Fethiye Müzesi, Antalya Müzesi ve Yalvaç Müzesi ziyaret edilmiş, müzelerin sunduğu imkanlar doğrultusunda örnekler yerinde incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda çalışma kapsamındaki steller ile çevre müzelerdeki benzer örneklerin analojik değerlendirilmesi yapılmış, tarihlendirme ve olası lokalizasyon önerilerinde bulunulmuştur.
1. PISIDIA BÖLGESİ
1.1 Pisidia Bölgesi’nin Tarihi Coğrafyası
Pisidia Bölgesi günümüzde Isparta ve Burdur illerinin tamamını, Antalya’nın ise kuzey kısmını oluşturmaktadır. Burdur, Eğirdir ve Beyşehir göllerini içine alan1
ve Göller Bölgesi olarak da nitelendirilen Pisidia Bölgesi’nin2 sınırlarının
belirlenmesinde zorluklar yaşanmaktadır3. Bölge, kuzey ve kuzeybatıda Phrygia,
doğuda Lykaonia, batıda Milyas ve Kabalis, güneyde Pamphylia, güneydoğuda ise Homanadlar Ülkesi, Kilikia ve Isauria ile komşudur4. Pisidia Bölgesi, kuzeyinde
Anama (Acı Tuz Gölü) ile Askania (Burdur Gölü) arasından geçen Söğüt Dağları’nın uzantılarıyla birleşen Sultan Dağları, güneyde Touros (Toros) Dağları, batıda Lysis (Erençay/Bozçay) Irmağı, doğuda Karalis5 (Beyşehir Gölü), güneydoğu köşede ise
Melas (Manavgat Çayı) ile çevrilidir6 (har. 1).
Pisidia’da yer alan kentlere7 ait ilk bilgileri Ariannos zikretmektedir8. Bu
kentler Sagalassos, Termessos ve Selge’dir9. Strabon, M.Ö. 100 yılında Ephesoslu
Artemidoros’un kaydettiği Pisidia kentleri listesine dayanarak Arrianos’dan daha çok kent adı vermiştir10. Bunlar, “...Selge, Sagalassos, Pednelissos, Adada, Tymbriada,
Kremna, Pityassos, Amblada, Anabura, Sinda, Arrassos (Ariassos), Tarbassos, Termessos ve Pisidia Antiokheiası”dır11. Tarbassos dışında tüm bu kentlerin
konumları bilinmektedir12. 1 Hürmüzlü, 2007: 1. 2 Özsait, 1980: 27. 3 Mitchell, 1991: 119;Tallon, 2015: 13. 4 Sevin, 2016: 182-183.
5 Strabon Karalis ve Trogitis göllerinin Lykaonia Bölgesi’nde olduğunu ifade etmektedir. Bk. Strabon
XII. 6. 1 (C 569).
6 Özsait, 1980: 27; Sevin, 2016: 182-183.
7 Pisidia kentleriyle ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Ramsay, 1960: 431-438; Özsait, 1980: 55-63; Sevin,
2016: 186-194. 8 Arrianos I. 28. 2. 9 Özcan, 2008: 19. 10 Özcan, 2008: 19; Tallon, 2015: 14. 11 Strabon XII. 6. 2 (C 569). 12 Tallon, 2015: 14.
Dağlık bir topografya’ya sahip13, farklı coğrafi özelliklerin görüldüğü Pisidia,
yaklaşık 1000 m, rakıma sahiptir ve yer yer 2500 m’yi aşan dağlar arasında oluşmuş göl, bataklık ve ovalık alanları vardır14. Bölge içindeki bu yükseltilerin antik
dönemdeki adları ile ilgili antik coğrafyacılar tarafından bilgi sunulmamaktadır15.
Batıdan doğuya doğru bölgenin belli başlı gölleri; Askania (Burdur Gölü), Limnai (Eğirdir ve Hoyran), Strabon’un Koralis olarak tanımladığı Karalis (Beyşehir)16 ve
doğu uçtaki Trogitis (Suğla)’tir17. Ayrıca batı uçta Takina (Yarışlı) ve
güneydoğusunda günümüzde kurutulmuş olan Paludes (Kestel), küçük çaplı göller arasındadır18. Bölgede, kuzeyden güneye doğru akarak sularını Akdeniz’e boşaltan üç büyük nehir vardır. Bunlar, Kestros (Aksu), Eurymedon (Köprüçay) ve Melas (Manavgat Çayı)’tır19.
Prehistorik dönemlerden itibaren bölgede yerleşim gören verimli düzlükler bulunur. Bunlar; batı uçta Burdur, Keçiborlu, Tefenni ve Bozova; orta kısımda Isparta ve Kuleönü ovaları; kuzey uçta Senirkent, doğu uçta ve güney kısmında Killinia denen Yalvaç-Şarkikaraağaç düzlükleri (Karaağaç Ovası)’dir20. Küçük ama
verimli alanlar sunan bölgenin21 coğrafi konumu, iklimsel özelliklerinde etkin rol oynamaktadır. Bölge, Akdeniz Bölgesi ve İç Batı Anadolu arasında geçiş iklimine sahiptir. Genel olarak Akdeniz ikliminin egemen olduğu coğrafyada, kuzeyden güneye akan ırmakların derin vadileri boyunca oluşturduğu iklimsel etki iç kesimlere kadar girmiştir22. Bölgede yüksekliklere bağlı olarak değişiklik gösteren iklim,
Akdeniz iklimine göre daha serin, karasal iklime göre daha sıcaktır.
Coğrafi koşulların sonucu olarak bitki örtüsü de farklılık göstermektedir. Alçak düzlüklerde makiler, yamaçlarda zeytin, çam, selvi, kızılçam, karaçam ve sedir 13 Ramsay, 1960: 431;Texier, 2002: 48. 14 Sevin, 2016: 184. 15 Sevin, 2016: 182-183. 16 Strabon XII. 6. 2 (C 569). 17 Özcan, 2008: 20. 18 Sevin, 2016: 186. 19 Özcan, 2008: 20; Sevin, 2016: 186. 20 Sevin, 2016: 185. 21 Jakar, 2007: 316. 22 Sevin, 2016: 185.
ağaçları topografyaya uygun olarak dağılır23. Strabon, Pisidialılar’ın zeytin ağaçları
ile kaplı olan tepelik alanlarda yaşadığını söylemiştir24. Plinius, kabukları çizilerek
elde edilen, reçinesi tedavi amaçlı ve parfüm yapımında kullanılan aselbent (styraks) ağacının bölgede yetiştiğinden bahsetmektedir25. Selge’de yaygın olarak ticareti
yapılan bu bitki sikkeler üzerinde de görülür26.
Engebeli bir yapısı olan Pisidia Bölgesi’nin ekonomisinde ormanlar önemli bir paya sahiptir. Güney Pisidia’da, sedir, köknar ve karaçam gibi ağaçlar ihracat ürünleri arasındadır27. Batıda yer alan verimli tarım arazilerinde ise tahılların yanı
sıra zeytin ve üzüm tarımına bağlı şarap ve zeytinyağı üretimi yoğunlaşmıştır28.
Bunun dışında koyun ve keçi sürüsünün tasvir edildiği mezar stelleri görülmektedir29. Ayrıca Strabon, Selge bölgesinde sığır yetiştiriciliği yapıldığını ve
başka yerlerde de uygun mera alanlarının bulunduğunu kaydetmiştir30. Bölgenin en
önemli kentlerinden birisi olan Sagalassos, olasılıkla tüm güney Pisidia ve Pamphylia’nın ihtiyacını karşılayacak kapasiteye sahip bir seramik üretim merkeziydi31. Ekonomik faaliyetler içinde, Sagalassos’ta yerel mermer atölyelerinin32 yanı sıra Termossos’ta deri atölyesi veya ayakkabı üretimi olduğu
bilinmektedir33.
Paleolitik dönemler ile ilgili Pisidia Bölgesi’nde pek az kalıntı vardır. Mevcut verilere göre bölgenin yerleşim tarihinin alt sınırı olarak Üst Paleolitik Dönem öngörülmektedir. Üst Paleolitik yerleşim izleri saptanan Isparta Kapalıin Mağarası’nda, yontma taş endüstrisi gelenekli Aurignacien tipinde taş aletler ele
23 Özsait, 1980: 38-41. 24 Strab. XII. 7. 3 (C 572). 25 Plinius XII. 125. 26 Sevin, 2016: 195. 27 Tallon, 2015: 19. 28 Tallon, 2015: 20; Sevin, 2016: 194.
29 Bracke 1993, 23-24; Delemen, 1993: 14; Karayaka, 2007: 17. 30 Strab XII. 7. 3 (C 570).
31 Waelkens, 2007: 689.
32 Broughton, 1975: 625; Özcan, 2008: 23. 33 Özcan, 2008: 23.
geçirilmiştir34. Burdur’un kuzeydoğu kısmında yer alan Baradız’da ise Epipaleolitik
mikrolit aletler tespit edilmiştir35.
Paleolitik Dönem’in sonunda yaşanan iklimsel ve çevresel değişimler sonucunda avcı toplayıcı yaşamın yerini tarıma bağlı yerleşik yaşam almıştır. Neolitik Dönem’de tarıma ve hayvancılığa bağlı yerleşimlerde hızlı bir yükselme söz konusudur. Pisidia Bölgesi’nde, bu dönem için (yaklaşık M.Ö. 7000-3000) önemli merkezler Hacılar, Kuruçay, Bademağacı ve Höyücek’tir36. Kalkolitik Dönem’de ise
(M.Ö. 6000-3000) teknolojik gelişmeler sonucu bakırın bulunmasıyla birlikte alet teknolojisinde gelişme yaşanmıştır37. Bu dönemde söz konusu Neolitik merkezlerde
dikkat çekici bir değişim yaşanmıştır. Geç Kalkolitik Dönem’de (M.Ö. 4000-3000) önceki toplumlardan farklı olarak sosyal ve önceden planlanmış yerleşime işaret eden belirtiler gözlemlenmiştir38.
Bronz Çağında (M.Ö. 3000-1200) maden teknolojisinin yanı sıra sosyal ve kültürel anlamda değişim yaşanır. Geç Kalkolitik Dönem sonu olarak da bilinen Erken Bronz Çağ I (MÖ 3000-2800) Pisidia’da henüz saptanmamıştır39. Erken Bronz
Çağı (M.Ö. 2800-2300) II Kuruçay ve Bademağacında belgelenmiştir40. Erken Bronz
Çağ boyunca yerleşimlerin sayısı ve dolaylı olarak nüfus artmış ve önemli yeni yerleşimler bulunmuştur. Bu yerleşimlerin büyük bir bölümü Batı Pisidia’da yer almaktadır. Bu dönemde toplumda önemli sosyo-politik değişimler yaşanmıştır. Orta Bronz Çağı (M.Ö. 2000/1900-1600) ile ilgili veriler kısıtlıdır. Bademağacında ve Harmanören mezarlığında bu döneme ait ikna edici bir veri sunulamamıştır41. Geç
Bronz Çağı (M.Ö. 1600-1200) temelde Hitit Çağı ile özdeşleştirilir. Şu ana kadar
34 Kansu, 1945: 217; Özsait, 1980: 64. 35 Özsait, 1980: 65. 36 Duru, 2007: 331-358. 37 Yakar, 2011: 250-251. 38 Duru, 2007: 331-358. 39 Duru, 2008: 10. 40 Duru, 2007: 331-358 41 Duru, 2008: 178.
güneybatı Anadolu’da birkaç yere ulaşılmıştır. Hitit metinleri içinde Arzawa’nın42da
bulunduğu Luviya Bölgesi’nde Pisidia’nın bir bölümü yer almaktadır43.
Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde olduğu gibi Pisidia Bölgesi’nin de Ege göçlerinden Pers Dönemi’nin ortalarına kadarki evresi, arkeolojik anlamda karanlıktır44. Pisidia Bölgesi, Phryg, Lydia ve Pers; Büyük İskender’in Küçük
Asya’ya gelmesi ile de Makedon egemenliği altında kalmıştır45. M.Ö. 8. yy.’da tarih
sahnesine çıkan Phrygler’in, Pisidia’nın batı kesiminde yer alan Yarışlı’ya kadar ulaştığı, ele geçen Phryg boyalı seramikleri ve boyalı kaplama levhalarından bilinmektedir46. Persler M.Ö. 546 yılında Lydia Krallığı’nı yıkarak tüm Anadolu’nun yönetimini ele geçirmiştir. Bu dönemde Pisidia vergiye bağlanmıştır.
19. yy. ortalarından itibaren bilim insanları tarafından yapılan etnik araştırmalarda Pisidialılar’ın kökeni Sami ırkına bağlanmaktaydı47. Öte yandan son
çalışmalar ışığındaki yeni çıkarımlar, Pisidia halkının Anadolu kökenli olduğu düşüncesinde yoğunlaşmaktadır. Klasik dönemlerden itibaren Pisidia’da görülen “ss”, “nt”, “nd” ekleri M.Ö. 2. binde bölgede konuşulan Luvi dili arasındaki bağa işaret etmektedir48. Pisidia’nın yerli halkı olarak bilinen Solymoslular hakkındaki ilk
bilgiler Homeros’ta karşımıza çıkar49. Herodotos bölgeyi Solymler’in Ülkesi Milyas
olarak tanımlamaktadır50. Plinius ise bölge halkının adını Solymi şeklinde zikreder51.
Strabon, Kabalialılar ve Solymoslular’ın aynı olduklarını ve Güllük Dağı’na Solymos, burada yaşayan halka ise Solymler dendiğini kaydetmektedir52. Antik
kaynaklarda ilk kez Pisidia ismi M.Ö. 5. yy. sonunda Ksenephon’da geçmektedir53.
42 Tuna, 2002: 57. 43 Tallon, 2015: 22. 44 Özsait, 1980: 105; Tallon, 2015: 24. 45 Hürmüzlü, 2007: 3. 46 Özsait, 1980: 106. 47 Özsait, 1980: 107. 48 Özsait, 1980: 109-113; Büyükkolancı, 1996: 14. 49 Homeros II. 6. 84. 50 Herodotos I. VI. 184. 51 Plinius V. 94. 52 Strabon XIII. 4. 16 (C 631). 53 Ksenephon III. 1. 13.
Arriannos54 ve Livius55 gibi antik yazarlar Pisidialılar’ı savaşçı karakterleri ile
tanımlar.
Pisidia’nın Hellenistik Dönemi ile ilgili veriler kısıtlıdır56. M.Ö. 333 yılında
bölgeye gelen Büyük İskender, Lykia ve Pamphylia kentlerini aldıktan sonra dağlık Pisidia Bölgesi’ni57 aşarak Phrygia’ya ulaşmayı amaçlamıştır58. Özgürlüklerine
düşkün, savaşçı kimlikleri ile bilinen Pisidia halkını egemenlik altına almak kolay olmamıştır. Büyük İskender Termossos ve Sagalossos’ta direnişle karşılaşır. Termesoslular İskender’i durdurmak için Yenice Boğazı’nı kapatsalar da İskender’in Termessos kuşatmasına engel olamamışlardır59. Ancak İskender dağlık bir arazide
yer alan Termossos’un zorluklarını60 ön görerek kuşatmadan vazgeçer ve elçi gönderen Selgeliler ile dostluk antlaşması imzalar61. Kuzeye doğru ilerleyen
İskender, Sagalassos önlerine kadar gelir ve İskender Tepesi olarak nitelendirilen yerde direniş ile karşılaşmasına rağmen kenti kuşatır62. Arrianos, İskender’in
Sagalassos’u ele geçirmesinden sonra Pisidia’nın geri kalanına sefere çıktığını ve şehirleri ya zorla ya da uzlaşma yoluyla aldığından bahseder63.
54 Arriannos I. 28.2.
55 Livius XXXVIII. 15. 9. 56 Mitchell, 1991: 122.
57 Pisidia Bölgesi’ndeki Hellenleşme süreci için ayrıca bk. Mitchell, 1991: 119-145; Brandt, 1992:
39-93Özsait, 1980.
58 Arriannos I. 29.1. 59 Tekin, 2007: 113-125. 60 Tekin, 2007: 113.
61 Özsait, 1980: 125. Bu konuda antik yazarların verdiği bilgiler için bk. Arriannos I.27; Strabon XII.
7. 3 (C 571).
62 Arriannos bu karşılaşmayı “Sagalassoslular Makedonyalılar’ın gelişini kentlerinin önündeki tepede
beklediler; çünkü burası en az kent duvarı kadar güçlü konumdaydı” olarak aktarmıştır. Bk.
Arriannos I 27.28.29. Ancak şu ana kadar gerçekleşmiş olan arkeolojik çalışmalarda bu savaşın izlerine rastlanmamıştır. Buradaki en eski buluntular Hellenistik Dönem urneleri ve Roma Dönemi lahitleridir. Bk. Waelkens ve Poblome, 2012: 40.
M.Ö. 323 yılının Haziran ayında İskender’in ölümünden sonra yaklaşık 50 yıl süren Diadokhlar Dönemi başlar64. Bu dönemde de Pisidia Bölgesi’nde tarihsel
anlamda önemli olaylar yaşanmıştır. Lykia ve Pamphylia yönetimini ele geçiren Phrygia satrabı Antigonos, Alketas ile Kretopolis’te yaptığı savaşı kazanmıştır65.
Diğer önemli olay ise Polybios tarafından anlatılan M.Ö. 281’deki Selge Pednelissos savaşıdır66.
M.Ö. 3. yy’da Lykia ve Pamphylia’nın kontrolü Seleukos ve Ptolemaioslar arasında el değiştirmiştir. M.Ö. 3. yy. ortalarında, Pisidia’nın kuzey sınırı boyunca Seleukoslar tarafından hemen hemen hepsi bu bölgeden geçen Seleukos yolu üzerinde bulunduğu bir dizi koloni kurulmuştur67. Kolonilerin kurulmasındaki amaç,
bölgedeki Seleukos yolunun kontrolünü sağlamaktır. Pisidia’da M.Ö. 193 yılında Antiokhos’a karşı kısmi ayaklanmalar olduğu bilinmektedir68.
M.Ö. 188 Apameia Barışı ile Roma bölgeye girmiştir69. Antlaşmaya göre
Romalılar Anadolu’dan toprak istememiştir ve buna bağlı olarak Pisidia toprakları Seleukoslar’dan alınarak, Pergoman Krallığı’na bırakılmıştır. M.Ö. 133 yılında ölen son Pergamon Kralı III. Attalos’un vasiyeti, Pisidia’da siyasi ve kültürel anlamda izler bırakmıştır70.
M.Ö. 129 yılında kurulan Asia Eyaleti ile Roma’nın yönetimsel anlamda bölgede etkinliğini artırdığı bilinmektedir. Pisidia Bölgesi Romalılarca, Lykaonia ve Pamphylia ile birlikte Kapadokya kralı V. Ariarates’in çocuklarına bırakılmıştır71.
Bölgenin coğrafi yapı ve yönetimsel boşluklara bağlı olarak zaman zaman krallık
64 Özgan, 2016a: 31-33. İskender’in ölümü ve sonrası Diadokhlar dönemi için bk. Özgan 2016a:
115-124.
65 Özsait, 1985: 9; Mitchell, 1992: 4. 66 Özsait, 1985: 47-50.
67 Tallon, 2015: 29.
68 Küçük yönetimler arasında Themisonium, Docimium, Lysinia, Philomelium ve Derbe vardır.
Özsait, 1985: 51; Mitchell, 1992: 4; Tallon, 2015: 29.
69 Özsait, 1985: 65; Bracke, 1993: 17. 70 Özsait, 1985: 68; Milner, 1998: 65-66. 71 Green, 1990: 531-532.
zayıflamış ve bu durumun sonucunda eşkıyalık ve korsanlık faaliyetleri yoğunlaşmıştır72.
M.Ö. 102 yılının praetor’larından ünlü hatip ve aynı isimli triumvir’in dedesi olan Marcus Antonius73,bölgedeki kargaşa ortamını bitirmek ve kontrolü sağlamak için M.Ö. 102-101 yılında Phrygia’nın bir kısmı, Pisidia, Pamphylia, Lykia, Lykaonia’nın tamamını içine alan Kilikia Eyaleti’ni kurarak korsanlara karşı savaş açar74. Bu dönemin diğer önemli olayı da Lucius Cornelius Sulla ile Pontos Kralı
Mithridates VI. Eupator arasında, M.Ö. 89-85 yılları arasında gerçekleşen I. Mithridates-Roma Savaşı’dır75. Kaybedilen bu savaş Roma’nın korsanlarla girdiği mücadeleyi de olumsuz yönde etkilemiştir76. Kilikia Eyaleti Prokonsülü Publius
Servilius Vatia M.Ö. 78-74 yıllarında korsanlara karşı kısmi başarılar elde ettiyse de kesin bir sonuç alamamıştır77.
M.Ö. 64 yılında Roma Generali Gnaeus Pompeius Magnus ile Mithridates VI. Eupator arasında gerçekleşen III. Mithridates Savaşı’nı Pompeius kazanır ve Kilikia Eyaleti’nin sınırlarını Pamphylia, Pisidia, Isauria, Kilikia, Trakheia, Kilikia Pediası kapsayacak şekilde düzenlenir. Bölgede huzur kısmen sağlandıysa da çözümler geçici olmuştur78. M.Ö. 49 yılında Batı Pisidia, Milyas, Pamphlyia, Phrygia, Kilikia
Eyaleti’nden ayrılır ve Asia Eyaleti’ne dahil edilir79. Marcus Antonius, Parthların
Anadolu’dan gönderilmesiyle M.Ö. 39 yılında tampon bölge oluşturmak amacıyla vasal krallıklar kurmuş ve Pisidia Bölgesi ve çevresini vasal kral olarak atadığı Galatia Kralı Amyntas’a bırakmıştır80. Pisidialı Homanadlar’ın M.Ö. 25 de
72Adak, 2006:120. M. Adak, eşkıyalık faaliyetleri olarak nitelendirilen bu durumu, özgürlüklerine
düşkün olan Pisidia halklarının yerel ayaklanmaları olarak düşünülebileceğinden bahsetmektedir. Ayrıntılı bilgi için bk. Adak, 2006: 113-123.
73 Tozan, 2014: 145. 74 Green, 1990: 557-558. 75 Arslan, 2002: 115. 76 Green, 1990: 557-564. 77 Tekin, 2007: 172. 78 Mitchell, 1993: 29-30. 79 Özsait, 1985: 82; Özcan, 2008: 38. 80 Tekin, 2007: 178.
Amyntas’ı öldürmesinden sonra Pisidia, Galatia Bölgesi sınırlarına dahil edilmiştir81.
M.Ö. 31 yılında Octavianus’un Antonius ve Kleopatra’ya karşı Batı Yunanistan’da yer alan Actium’da kazandığı zaferle, hem Hellenistik krallıkların son temsilcisi Ptolemaioslar tarih sahnesinden çekilir, hem de Roma, cumhuriyet yönetiminden imparatorluk idaresine geçer82.
Roma İmparatorluk Devri’nde (M.Ö. 27-M.S. 395), Augustus’un ilk işlerinden birisi M.Ö. 27-25 yılları arasında eyaletleri yeniden düzenlemek olmuştur83. Onun
dönemi tarihte “Pax Romana” yani “Roma Barışı” olarak adlandırılan dönemin başlangıcıdır. Bu dönem M.S. 180’lere kadar sürmüştür. İmparator Augustus M.Ö. 25 yılında Galatia Eyaleti’ni (Provincia Galatia) kurmuştur84. Galatlara ait topraklara,
Pisidia ve Phrygia’nın doğu kısmı, Isauria, Lykaonia, Paphlagonia’nın iç kısmı ve Küçük Armenia dahildi85. Augustus diğer yeni eyaletlerde olduğu gibi Galatia
Eyaleti’nin de yönetimini kendi üzerine aldı. Ankyra’dan yönetilen eyalette, yönetimi kolaylaştırmak, kontrolü güçlendirmek amacıyla Pisidia’da yer alan beş veteran koloni kuruldu. Bu kolonilerin en önemlisi Pisidia Antiokheiası’dır86.
M.S. 14 yılında ölen Augustus’un politikaları, ölümünden sonra gelen Tiberius (M.S. 14-37) tarafından devam ettirilmiştir. Pisidia’nın batı ve güney kısımları Claudius (M.S. 41-54) tarafından M.S. 43 yılında kurulan Lykia ve Pamphylia Eyaleti’ne dahil edilmiştir87. Sonrasında ise M.S. 74 yılında Vespaisianus (M.S.
69-79) tarafından kurulan Galatia-Kappadokia Eyaleti’ne bağlanmıştır. Bölgenin kuzeyindeki kentler, M.S. 107-113 yılları arasında Traiaunus tarafından yeniden düzenlenen Galatia Eyaleti’ne bağlandı88. M.S. 114 yılında Suriye seferine çıkan
Traianus’un Termessos, Apollonia, Sagalassos ve Adada’ya uğradığı, şerefine 81 Özsait, 1985: 84-85; Sevin, 2016: 183. 82 Özsait, 1985: 106; Tekin, 2007: 178. 83 İplikçioğlu, 2007: 93. 84 Levick, 1967: 29. 85 Tekin, 2007: 178.
86 Augustus zamanında kurulan diğer koloniler arasında Germe, Ikonium, Ninica ve Laranda’yı
sayabiliriz. Augustus zamanında kurulan tüm koloniler için bk. Tekin, 2007: 178.
87 Özsait, 1985: 96. 88 Tallon, 2015: 38.
dikilen anıtlardan anlaşılmaktadır. Traianus’un ölümünden sonra yerine geçen Hadrianus (M.S. 117-138) imparatorluğu tanımak amacıyla yaptığı geziler sırasında Anadolu’ya gelmiştir89. Bu gezi sırasında Termessos ve Kremna gibi kentlere
uğradığı yorumu yapılsa da90 bu durum bazı araştırmacılar tarafından kabul
görmemiştir91.
Hadrianus ve Antonius Pius Dönemi (M.S. 138-161) Anadolu’nun genelinde olduğu gibi Pisidia için de refah, barış ve imar faaliyetlerinin yoğun olduğu dönemdir. M.S. 180’de sona eren Pax Romana ve M.S. 3. yy. ortalarından itibaren yaşanan Goth ve Sasani istilaları, depremler ve veba salgınlarının yanı sıra artan eşkıyalık faaliyetleri imparatorluğu zor duruma sokmuştur92. Eşkıyalık faaliyetleri
çerçevesinde güçlü olan Lydios, Pamphylia ve Pisidia kentlerini talan ederek Kremna’ya yerleşmiştir. Huzuru ve güven ortamını sağlamak amacıyla M.S. 279 yılında Marcus Aurelius Probus (M.S. 276-282) Anadolu’ya gelmiştir93. Aurelius
Probus Lydiaos’u öldürmüş ve Kremna halkının bir kısmını da başka yerlere sürdürmüştür94. Diocletianus (M.S. 284-305) eyaletlerde yeni düzenlemeler
yapmıştır. Pisidia Bölgesi ilk kez başkenti Pisidia Antiokheiası olan, Lykia-Pamphylia’nın kuzey kısmı ve Apameia’nın da yer aldığı yeni bir eyalet haline gelmiştir95. M.S. 395’de Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ile bölge Doğu
Roma İmparatorluğu içerisinde varlığını sürdürmüştür96.
Hristiyanlığın yayılmaya başladığı ilk yıllardan itibaren bölgede bu dine karşı ilgi duyulmaktadır. Bu durumu Aziz Paulos’un bölgeye ve Antiokheia’ya yaptığı ziyaretler desteklemektedir97. Pisidia’da resmi kilise örgütünün M.S. 4. yy’da
89 Özcan, 2008: 42. 90 Levick, 1967: 102; Özsait, 1985: 99. 91 Halfmann, 1986: 204-206. 92 Özcan, 2008: 44. 93 Özsait, 1985: 102-103. 94 Büyükkolancı, 1996: 22-24. 95 Özsait, 1985: 102. 96 Özsait, 1985: 104. 97 Ramsay, 1960: 50.
kurulduğu; Antiokheia, Sagalassos, Selge, Kremna, Adada ve diğer bazı kentlerin Piskoposluk merkezi haline getirildiği yazılı kaynaklardan bilinmektedir98.
Bölge, 1204 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan tarafından ele geçirilir. 1300 yılında Hamitoğulları Beyliği’ne bağlı olup, II. Murat (1421-1451) tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına dahil olmuştur99.
1.2. Kazı ve Araştırma Tarihçesi
14. ve 18. yy. arasında Pisidia Bölgesi araştırmaları hakkındaki bilgilerimiz, coğrafi tasvirlerden öteye gitmeyen seyyah notlarıdır100. Bölge ile ilgili bilimsel
nitelikli ilk araştırmaları 1706-1714 arasında Paul Lucas gerçekleşmiştir101.
Pisidia’ya iki kez gelen P. Lucas birinci seyahatinde Burdur ve çevresini, ikinci seyahattinde ise Sagalassos, Isparta, Eğirdir ve Beyşehir’de incelemelerde bulunur. P. Lucas, gezi notlarında bazı kalıntılardan bahsetse de verdiği bilgiler yetersizdir102. Fransız seyyah Louis Alexandre Olivier de Corancez 1809 yılında Pisidia Bölgesi’nde incelemelerde bulunmuştur103. L. A. O. Corancez, antik kaynaklardan
bildiği Termessos ve Isinda başta olmak üzere birçok antik kentin yerini tespit etmek istemiştir. Pamphylia’yı sınırlayan Toros Dağları’nın kesiştiği yerdeki kalıntıları Isinda olarak yorumlamıştır104. 1816’da Otto von Richter önceki araştırmacılardan
farklı olarak Pamphylia’nın kuzeyinden Beyşehir Gölü istikametine gitmiş; Yalvaç’tan geçerken Antiokheia kentinin kalıntılarını bulamadan Eğirdir’e geçmiştir105. Francis Vyvyan Jago Arundell, 1826 ve 1833 yıllarında bölgeyi iki kez
ziyaret etmiştir. Amacı, P. Lucas’ın bahsettiği Sagalossos kalıntılarını epigrafik yönden kanıtlamak ve Antiokheia kentini tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda Arundell, Sagalossos kentinin nekropol alanında ele geçirdiği yazıtla kentin adını
98 Rott, 1908: 14-18; Ramsay, 1960: 50; Büyükkolancı, 1996: 23. 99 Karaman, 1991: 69; Özcan, 2008: 47;
100 Bölgenin araştırma tarihi ile ilgili detaylı bilgi için bk. Özsait, 1980: 4-25. 101 Lucas, 1712: 176-180; Özcan, 2008: 7.
102 Özsait, 1980: 4. 103 Corancez, 1816: 309.
104 Ritter, 1859: 676; Özcan, 2008: 8. 105 Özsait, 1980: 5.
ispatlamıştır. 1833 yılındaki ikinci gezisinde ise Pisidia Antiokheiası ve Isparta Uluborlu’daki Apollonia Mordiaion’u tespit etmiştir106. 1836 ve 1837 yıllarında
Anadolu’ya iki kez gelen William John Hamilton Pisidia’yı da ziyaret etmiş ve burada incelemelerde bulunmuştur107. 1841-1842 yılında, Andreas Schönborn antik
kaynaklardan yararlanarak bölgenin tamamını gezmiş; kentlerin konumunu ve yapı kalıntılarının tespitini yapmıştır108. A. Schönborn’un bölge ile ilgili incelemeleri Carl
Ritter tarafından değerlendirilmiştir. C. Ritter, Pisidia Bölgesi’nin coğrafi ve topografik sorunlarına çözümler üretmeye çalışmıştır. 1872-1879 yılları arasında ziyarette bulunan Gustav Hirschfeld birçok antik merkezi tespit etmiştir109.
Pisidia Bölgesi ile ilgili yoğun çalışmalar yürüten diğer bir araştırmacı da Sir William Mitchell Ramsay’dır. 1880’den itibaren Anadolu’da çalışma yürütmüş olan Ramsay’ın sunduğu coğrafi tespitler, epigrafik ve arkeolojik veriler Pisidia Bölgesi için önemlidir110.
Ramsay, 1912 yılında David M. Robinson ile Antiokheia’da kazılara başlamıştır. 1884-1885’te Karl Graf von Lanckoronoski, 1885’te Georges Albert Radet, 1899-1902’de Rudolf Heberday, Hans Rott ise 1906 yılları arasında sadece Hristiyanlık ve piskoposluk yapıları ile ilgilenmiş önemli araştırmacılardandır111.
Herbert Louis, Niyazi Çıtakoğlu ve Kurt Bittel, 1938 yılında Burdur-Isparta demiryolu yapımında Baradız Höyük’ten çıkan seramikleri incelemiş ve bölgenin prehistorik dönemi hakkında bilgiler sunmuşlardır112. 1994 yılında Türk Tarih
Kurumu adına Şevket Aziz Kansu başkanlığında Muzaffer Şenyürek ve İsmail Kılıç Kökten, Baradız ve Bazanönü’nde incelemelerde bulunmuştur. 1957-1960 yılları arasında James Mellart, 1985-1986 yılında Refik Duru Hacılar Höyük’te yaptıkları
106Arundell, 1834: 236.
107 Hamilton, 1842a: 470-476; Hamilton, 1842b: 341-364.
108 C.Ritter aktardığına göre ; A. Schönborn çalışmasın da Olbasa, Adada, Selge, Termessos
kentlerinin lokalizasyonunu yapmış, ayrıca Kremna ve Sagalossosta da incelemelerde bulunmuştur. Ritter, 1859: 690-692; Özsait, 1980: 11-12; Özcan, 2008: 9; Nollẻ, 2015: 3.
109 G. Hirschfeld’in konumlandırdığı kentler; Pednelissos, Erymna, Kotenna, Baris, Seleukeia Sidera ,
Komane’dir. Hirschfeld, 1879: 304; Özsait, 1980: 16.
110 Ramsay, 1961: 1967; Özsait, 1980: 18. 111 Özsait, 1980: 18.
çalışmalarla Anadolu’nun Neolitik ve Kalkolitik Dönemi’ni aydınlatıcı verilere ulaşmışlardır113. Bölgede yapılan önemli epigrafi çalışmalarında Louis Robert,
George. E. Bean, Greg Horsley, David French, Thomas Drew-Bear, Barbara Levick ve Alan Hall ve sonrasında Hubert Devijver, Rosalinde Kearsley’in çalışmaları öne çıkmaktadır114.
1960’lı yıllardan sonra Pisidia Bölgesi’nde kazı ve yüzey araştırmaları yoğunlaşmıştır. Pisidia’da, 1969-1972 yıllarında A. Machatschek ve M. Schwarz tarafından Selge’de115, 1971-1973’te Prof. Dr. Jale İnan tarafından Kremna’da116,
1986 yılında Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu tarafından Termessos’ta,117 1993 yılında
Prof. Dr. Orhan Bingöl118 başkanlığında Seleukeia Sidera’da kazılar yapılmıştır.
Antiokheia’da Ramsay’ın çalışmasından sonra 1985-1995 yılları arasında Yalvaç Müze Müdürü Mehmet Taşlıalan kazıları yürütmüştür119. Antiokheia’da 2008
yılından beri de Süleyman Demirel Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Özhanlı başkanlığında kazılar devam etmektedir120. Sagolassos kazıları 1989’da
Burdur Müzesi ve Marc Waelkens ortaklığında bir kurtarma kazısı olarak yürütülmüştür. 1990’da Prof. Dr. Marc Waelkens’ın yürüttüğü kazı121, 2014 yılından
itibaren Jeroen Poblome başkanlığında devam etmektedir122. Kibyra kazıları Yrd. Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru başkanlığında 2006 yılında başlamış olup, halen devam etmektedir123.
Kazıların yanı sıra Pisidia Bölgesi’nde birçok yüzey araştırması da yapılmıştır. Bunlar; 1972’den 2007’ye kadar devam eden Prof. Dr. Mehmet Özsait124 ve Prof. Dr.
113 Duru, 2008: 332. 114 Özcan, 2008: 14. 115 Machatschek ve Schwarz, 1984: 267. 116 İnan, 1970: 51. 117 Abbasoğlu, 1988: 213. 118 Bingöl, 1994: 43. 119 Taşlıalan, 1994: 287. 120 Özhanlı, 2015: 1. 121 Wealkens vd., 2015: 35. 122 Poblome, vd., 2016: 80. 123 Özüdoğru, 2015: 47.
Nesrin Özsait’in araştırmaları, 1982-1995 yılları arasında S. Mitchell ve M. Wealkens’in yürüttüğü Pisidia Projesi’dir125. Mehmet Akif Ersoy ve Süleyman
Demirel Üniversitesi Arkeoloji bölümü öğretim üyeleri de bölgede çalışmalar sürdürmektedir. Bunlar; Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Metin tarafından yürütülen Kremna ve Çevresi Yüzey Araştırması126, Yrd. Doç. Dr. Ralf Becks tarafından yürütülen
Şeref Höyük Komama Yüzey Araştırması127, Prof. Dr. Bilge Hürmüzlü Kortholt
başkanlığında yürütülen Isparta Arkeolojik Yüzey Araştırması128 ve Doç. Dr. Fikret
Özcan tarafından yürütülen Kuzey Pisidia Yüzey Araştırması129 projeleridir.
125 Mitchell ve Wealkens, 1989: 61. 126 Metin ve Soslu, 2016: 311. 127 Becks vd., 2016: 671. 128 Hürmüzlü vd., 2016: 667. 129 Özcan vd., 2016: 311.
2. MEZAR STELLERİ
Stel130, yekpare taş ya da mermerden yapılmış, üzerindeki betim veya yazıtlarla ölümsüzleştirmeyi simgeleyen, dikdörtgen formlu levhalara denilmektedir131.
Johansen, stelleri dik duran dikdörtgen işaret olarak tanımlamıştır132. Mezar stelleri
üzerine işlenen konular genel olarak, ölen kişiyi temsil eden figür, çeşitli motif ve eşyalardan oluşmaktadır. Bunlara bakarak ölen kişinin sosyal, dini ve ekonomik yaşamı hakkında bilgi sahibi olunmaktadır.
Ege dünyasında Geç Tunç Çağı ile birlikte azalan Minos etkisi yerini Myken kültürüne bırakmıştır133. Mykenai Akropolisi içinde yer alan Yuvarlak Mezar A
olarak adlandırılan yapıda, üzerinde av sahnesi, geometrik desenler ve tekerlekli araba betimlemelerinin yer aldığı, M.Ö. 16. yy’a tarihlendirilen steller ele geçmiştir134. Ancak mezar alanı içerisinde bulunan bu steller Grek dünyasındaki stel
geleneğinin öncülü olarak bilinse de mezar steli geleneğinin Myken sonrasında gerçekleştiği düşünülmektedir135. Grek ölü kültünün önemli bir unsuru olan mezar
stellerinin, heykel sanatı içerisinde tam anlamıyla yer bulması ancak M.Ö. 7 yy. sonlarına tarihlendirilen Paros stelinde işlenen erkek betimi ile gerçekleşmiştir136.
Arkaik Dönem’in sonları itibariyle mezar stellerinin ana hattı oluşturulmuş, form ve teknik özellikleri zaman içinde gelişerek devam etmiştir137.
Parthenon’un inşasına kadar Atina ve Attika’da stel üretimi yoğunluk kazanmış olup, M.Ö. 4 yy’ın ikinci yarısından itibaren bunlar sade bir mezar taşından ziyade artık lüks ve büyük maliyetleri olan sanat eserleri haline gelmiştir. Atina nekropollerinde neredeyse yer kalmamış ve bu durumla ilgili şikâyetler artmıştır. M.Ö. 317-307 yılları arasında Atinalı yönetici Phaleronlu Demetrios bir genelge ile
130 Steller, yazıtlarına göre; mezar, adak, yasa, onurlandırma, katalog-liste, spor müsabakaları,
yapı-büyü-lanetleme, mektup ve sınır stelleri olarak sınıflandırılmaktadır. Stel türleri hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Malay, 1987: 18.
131 Saltuk, 1997: 165; Şahin, 2000: 1; Er, 2012: 366. 132 Johansen, 1951: 68. 133 Akçay, 2017: 28. 134 Akçay, 2017: 28-29. 135 Johansen, 1951: 66. 136 Şahin, 2000: 1. 137 Atalay, 2012: 16.
mezar steli üretimini yasaklamıştır. Bu yıllarda olasılıkla Attika’da üretim yapılmamıştır138. Daha sonra biçimsel olarak Attika stellerine benzeyen139 mezar
stelleri, Hellenistik Dönem’de kendi stilini yaratarak Klasik Dönem geleneğinden farklı yönde ilerlemiştir140. Anadolu’da Hellenistik Dönem’de görülen stel
üretimindeki yaygınlık Roma egemenliği sırasında da devam etmiştir141. Bu artışa
bağlı olarak steller artık belli bir sosyal tabakadan ziyade halkın çoğunluğu tarafından, sosyo-ekonomik durum ile doğrudan ilişkili bir biçimde yaptırılabilen mezar taşlarına dönüşmüştür. Steller M.S. 2. ve 3. yy’da büyük ölçüde formunu korumuş ancak geç antik dönem sanatının yozlaşan stiliyle birlikte gerçek formundan uzaklaşmıştır142.
Steller üzerinde kullanılan mimari öğeler olan akroter, alınlık, tympanon, kemer, pilaster gibi mimari unsurların işleniş özellikleri, figürlerin ikonografik, stilistik ve işçilik özellikleri stellerin tarihlendirilmesinde, lokalizasyonunun belirlenmesinde ve belli bir tipoloji oluşturmamızda göz ardı edilemeyecek kriterlerdir. Ayrıca epigrafik veriler de tarihlendirme kıstaslarımızdandır. Çalışmamızda bu temel kıstaslar göz önünde bulundurularak mezar stellerini incelerken Mimari özelliklerine göre ve Betimsel özelliklerine iki ana başlık altında değerlendirilmiştir. Mimari özellillerin işlenişi bakımından steller, “Üçgen Alınlıklı”, “Şematik Akroterli”, “Üst Kısmı Alınlık Şeklinde Üçgen Kesilmiş”, “Kemerli”, steller olarak alt başlıklar halinde incelenmiştir. Ayrıca herhangi bir mimari öğeye sahip olmayan, kırılma ve aşınmalara bağlı stel formu belirlenemenler “Mimari Öğeye Sahip Olmayan Steller” başlığı altında değinilmiştir. Mezar stelleri betimsel öğeler açısından ikonografik unsurlar da göz önünde bulundurularak hem stilistik hem işçilik hem de figürlerin duruş özelliklerine göre; “Ayakta Duran Figürlüler”, “Oturan Figürlüler”, sahnede işlenen kompozisyonun konusuna göre “Kline Sahneliler” alt başlıklarında incelenmiştir.
138Johansen, 1951: 13; Özgan, 2016b 11. Bu dönemin en son örneği M.Ö. 4 yy. sonlarına
tarihlendirilen Rhamnus buluntusudur. Bk. Özgan, 2016b 11, res. 1.
139 Fıratlı, 1965: 269. 140 Atalay, 2012: 19. 141 Atalay, 2012: 19. 142 Saraçoğlu, 1997: 20.
2.1. Mimari Öğeye Sahip Olan Steller
Mezar stelleri biçimsel olarak belirli mimari tarzları temsil etmektedir. Stellerin ön cephelerinin tapınak görünümünde tasarlanması antik dönem ölü gömme geleneğinin yaygın bir kullanımıdır. Bu uygulamanın ahşap yapı geleneklerinin mezar stellerinin cephelerinde taklit edilmesi sonucu ortaya çıktığı önerilmektedir143.
Pisidia Bölgesi’nde ele geçen ve bu çalışma kapsamında incelediğimiz mimari öğeye sahip steller, benzer tipolojik özellikleri göz önünde bulundurularak üç alt grupta incelenmiştir. Bunlar; Üçgen Alınlıklı Steller (kat. no. 5 (lev. 6), 10 (lev. 11), 13 (lev. 14), 14 (lev. 15), 15 (lev. 16), 16 (lev. 17), 17 (lev. 18), 19 (lev. 20), 20 (lev. 21), 23 (lev. 24), 24 (lev. 25), 25 (lev. 26), 26 (lev. 26)), Şematik Akroterli Steller (kat. no. 1 (lev. 2), 2 (lev. 3), 12 (lev. 13)), Üst Kenarı Alınlık Biçiminde Üçgen Kesilmiş Steller (kat. no. 3 (lev. 4), 7 (lev. 8), 8 (lev. 9), 9 (lev. 10), 18(lev. 19), 21 (lev. 22)) ve Kemer Biçimli Stellerdir (kat. no. 4 (lev. 5), 6 (lev. 7), 11 (lev. 12)).
2.1.1. Üçgen Alınlıklı Steller
Mezar stellerinde üst yapı elamanı olarak üçgen alınlığın kullanımı ilk olarak Arkaik Dönem’de karşımıza çıkmaktadır144. Klasik Dönem’de üçgen alınlık pek
tercih edilmezken145, Hellenistik Dönem ve sonrasında stellerde üçgen alınlık kullanımı yaygınlaşmaktadır146. Roma Dönemi’nde alınlıkla kompozisyon alanı
arasındaki arşitravın ortadan kalkması, alınlığın silme üzerine işlenmesi, akroterlerin şematikleşmesi veya bazı örneklerde düz bırakılması dönemin karakteristik özelliği olarak yansımaktadır147. M.S. 2. ve 3. yy’a gelindiğinde mezar stellerinin formunun
büyük ölçüde koruduğu, ancak geç antik dönemle birlikte tüm sanatlarda görülen yozlaşmanın mezar süsleme biçimlerine de yansıdığı görülmekte ve her bölgenin
143 Fıratlı, 1965: 271.
144 Neumann, 1979: 31, lev. 17a.
145 Atalay, Klasik Dönem mezar stellerinde görülen üst yapıdaki bezemelerin hem tamamlayıcı motif
hem de süsleme elamanı olarak kullanıldığını düşünmektedir. Bk. Atalay, 2012: 19.
146 Pfuhl ve Möbius, 1977: lev. 1, no. 2; Atalay, 2012: 21. 147 Saraçoğlu, 1997: 19-20.
yerel olarak kendi stilini uygulamaya başladığı bilinmektedir148. Söz konusu radikal
değişimin izlerine en çok taşra atölyelerinde rastlanmaktadır.
Üst kısımda üçgen alınlık bulunan steller Pisidia Bölgesi’nde bulunan steller arasında sayısal olarak en sık karşılaşılan mezar steli grubudur (kat. no. 5 (lev. 6), 13 (lev. 14), 14 (lev. 15)149, 15 (lev. 16), 16 (lev. 17), 17 (lev. 18), 19 (lev. 20)150, 20 (lev. 21)151, 23 (lev. 24), 24 (lev. 25)152, 25 (lev. 26)153). Kat. no. 26 (lev. 26) numaralı stelin üst bölümü kırık olmasına rağmen hem kenarında yer alan pilasterler hem de kompozisyon alanında betimlenen el figürünün, sağlam olarak ele geçmiş ve benzer biçimsel özelliklere sahip kat. no. 25 (lev. 26) numaralı stelden dolayı bu başlık altında değerlendirilmiştir.
Bu gruba giren mezar stellerinin biçimsel olarak; ön cephede her iki yanında bulunan pilasterlerle sınırlandırılan kare veya dikdörtgen kompozisyon alanı (aedicula), üçgen bir alınlık, üstte köşe ve tepe akroterleri, tympanona işlenen rozet motifi, kartal ve Medusa figürleri en temel özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Mezar stellerinin alt bölümü ayrıntılı işlenmemiş ancak bazı örneklerde yerde dik durmasını sağlayan zıvana çıkıntısı (predella) bulunmaktadır (kat. no. 10 (lev. 11), 23 (lev. 24)). Stellerin ön cephe dışındaki bölümleri tıraşlama yapılmadan kabayonu olarak bırakılmıştır. Stelin kalınlığı genel olarak eşit iken bazı örneklerde alttan yukarıya doğru daralan formdadır (kat. no. 5 (lev. 6), 13 (lev. 14)).
Mezar stellerinin belirli mimari şekilleri yansıtmasının yanı sıra esas şekillerin basitleşmesiyle meydana gelen sade şekiller de görülür. Mimari eleman olarak arşitravın işlenmediği üçgen alınlıklı stellerin çoğunluğu düz bırakılmıştır. Stel alınlığını çevreleyen simanın alçak kabartma olarak detaylandırılışı, bezemelerin daha çizgisel olması en temel özellik olarak karşımıza çıkar154. Ancak stelin tapınağı 148 Saraçoğlu, 1997: 20. 149 Horsley, 2007: 212, lev. 316. 150 Horsley, 2007: 202, lev. 298. 151 Horsley, 2007: 175, lev. 267. 152 Horsley, 2007: 206, lev. 305. 153 Horsley, 2007: 168, lev. 245.
154 Kat. no 3 (lev.4), 4 (lev.5), 6 (lev.7), 10 (lev.11), 13 (lev.14), 14 (lev.15), 15 (lev.16), 17 (lev.18),
anımsatır şekilde tasarlanmış olan üçgen alınlığın altında, mimari yapılarda görülen alçak kabartmalı diş sırasıyla süslenmiş örneklere de rastlanmaktadır155 (kat. no. 20, (lev. 21)).
Bezemelerin daha çizgisel yapılmasından kaynaklı olarak akroter ve alınlık konturları belirginleştirilmiş ancak ayrıntıların yüzeysel verildiği stellerde üçgen alınlık adeta bir fon üzerinde duruyormuş gibi gösterilmeye çalışılmıştır156. Alınlığın üzerinde yer alan tepe ve köşe akroterlerinin herhangi bir bitkisel süsleme yapılmadan düz biçimde bırakıldığı örnekler sayısal olarak çoğunluktadır157. Bunun yanında tepe akroteri süslenmezken, köşe akroterlerinde basit bitkisel süsleme olan (kat. no. 13 (lev. 14)) veya her iki akroter üzerinde bitkisel süslemelerin görüldüğü örnekler de bulunmaktadır (kat. no. 24 (lev. 25)).
Alınlıklı steller hem alçak (kat. no. 5, 17, 19, 24, 25) hem de yüksek kabartma (kat. no. 13, 14, 15, 16, 20, 23) olmak üzere iki farklı biçimde tasarlanmıştır. Stellerde görülen tympanonun biçiminde benzerlik görülse de üzerinde bulunan tasvirler, motifler ve bezemeler bakımından çeşitli farklılıklar göze çarpmaktadır. Alınlığın yüzeysel işlendiği bazı örneklerde çizgisel olarak işlenmiş bitkisel motifler kullanılırken (kat. no. 5, 19, 24), bazılarında herhangi bir süsleme unsuruna rastlanmamaktadır (kat. no. 17 ve 25). Yüksek kabartma tekniğinde yapılmış olanlarda ise (kat. no. 13, 14, 15, 20, 23) rozet158, disk159, kartal160 ve Medusa başı161
gibi bezemelerle süslenmiştir. Ancak stellerin bazılarında görülen betim kalkan, rozet
155 Kat. no 3, 4, 6, 10, 13, 14, 15, 17, 19, 20, 23.
156 Saraçoğlu, 1997: 20. kat. no. 5 (lev.6), 7 (lev.8), 8 (lev.9), 10 (lev.11), 24 (lev.25), 25 (lev.26)
numaralı steller bu tanımlamaya uygundur.
157 Kat. no. 5 (lev.6), 10 (lev.7), 15 (lev.16), 16 (lev.17), 20 (lev.21), 23 (lev.24).
158 Kat. no. 5 (lev.6), 13 (lev.14), 19 (lev.20). Rozet motifi yaprak sayısı farklılıklar göstermektedir.
Kat. no. 5 (lev.6) dört yapraklı, kat. no. 13 (lev.14) sekiz yapraklı, kat. no. 19 (lev.20) altı yapraklı işlenmiştir. Rozet motifi, Eski Mezopotamya, Aşağı ve Yukarı Mısır ile Akdeniz sanatında yaygın olarak kullanılmıştır. Bk. Köse, 2013: 212.
159 Kat. no. 23 (lev.24).
160 Kat. no. 14 (lev.15) ve kat. no. 15 (lev.16). Kartal figürünün ikonografik anlamı bu çalışmada
bölüm 3.1.1. “Ayakta Duran Figürler”değinilmiştir.
161 Kat. no 10 (lev.11). Medusa başının ikonografik anlamı ve kullanımı bk. bu çalışma bölüm 3.1.3
veya disk motiflerini andırsa da kesin bir yargıda bulunmak güçtür162. Bu durum
taşra üslubunun etkisini ve mimari ögelerin işlenmeyip kabaca bırakılmış olabileceği düşüncesini akla getirmektedir. Kuzeybatı Pisidia Bölgesi’nde ele geçen alınlıklı mezar stellerinin bezeme unsurlarında da benzer uygulama görülmektedir163. Ayrıca
işçiliğin kalitesiz oluşu ve kullanılan malzemenin yapısı nedeniyle de bu betimlerin detaylıca tanımlanması zorlaşmaktadır.
Alınlıklı stellerin tapınağı anımsatan ön cephelerinin bazılarında kompozisyon alanını çevreleyen her iki kenarında kaide164 (kat. no. 13, 23, 24, 25), üzerine oturan
pilasterler ve pilasterlerin üst kısmında genelde bezemesiz silmeli başlıklar kullanılmıştır (kat. no. 23, 24, 25, 26). Ancak kat. no. 10 ’da betim alanını sağ ve solda sınırlandıran pilasterlerin yerine köşeli kesilmiş silmeler kullanılmıştır.
Kompozisyon alanı genel itibariyle dikdörtgen formlu, yüzeysel niş alanında tek panodan (kat. no. 13, 16, 19, 23, 24, 25, 26 oluşmaktadır. Bazı stellerde (kat. no. 14) derin dikdörtgen niş, bazılarında ise (kat. no. 20) derin kare niş görülmektedir. Tıraşlanmış betim alanında niş ve aediculanın ortadan kalktığı ve figürlerin düz silme şeklinde bir kaide üzerinde verildiği örnekler (kat. no. 5, 15, 17) bulunmaktadır. Bu stellerde kompozisyon alanı kenarlardan herhangi bir mimari öğe ile sınırlandırılmamıştır. Düz silme şeklinde verilen kaidelerin kalınlıkları figürlerin boyutu ve işleniş biçimiyle doğru orantılıdır. Figürlerin stilize veya alçak kabartma olarak işlendiği stellerde (kat. no. 5, 8) ince silme şeklinde kaide, orta yüksek ve yüksek kabartma olarak işlendiği stellerde ise (kat. no. 15, 17) kalın silme şeklinde kaide kullanılmıştır. Işık, bu stelleri çıkmalı olarak tanımlamış olup, stellerde kaide yapılmasının kişisel beğenilerle ilgili olabileceğini iddia etmiştir165.
Değerlendirilen mezar stelleri içinde kat. no. 5, 14, 19, 20, 24, 25’te Grekçe yazıt mevcuttur. Yazının kazındığı alanlar farklılık göstermektedir. kat. no. 5 ve kat. no. 27’de yazıt kabartma alanının üst çerçevesine kazınırken, kat. no. 6, 14, 19, 20’de yazıt kabartma alanının alt kısmında oluşturulan düz yüzeye yazılmıştır. Bu iki
162 Kat. no. 9 (lev.10), 20 (lev.21), 24 (lev.24). 163 Çelik, 2017: 61-65.
164Bu kaide “ayna tersi form” olarak tanımlanmıştır. Bk. Polat-Becks ve Metin, 2014: 146. 165 Işık, 1988: 17.
uygulamanın dışında kat. no. 10166, 24, 25’te yazıt kabartma alanının iç yüzeyinde
yer almaktadır.
Özetle, üçgen alınlıklı stellerde akroter ve alınlığın konturları belirgin olup, ayrıntıların çizgisel işlendiği ve üçgen alınlığın adeta bir fon üzerinde duruyormuş izlenimi verildiği görülmektedir (kat. no. 5). İncelediğimiz örnekler dışında, ayrıntıların yüzeysel işlendiği üçgen alınlıklı stellerin benzerlerine Eumeneia Antik Kenti167 ve Kuzeybatı Pisidia Bölgesi’nde yer alan Apollonia yöresinde rastlanmaktadır168. Ancak Eumeneia ve Kuzey Pisidia stellerinin dikdörtgen prizma
şekilde tasarlanmış olan gövde yapısı kat. no. 5 numaralı stelimizden ayrılan yanını oluşturmaktadır.
Kat. no. 14’deki stelde Suriye tipi olarak adlandırılan, derin nişli bir aedicula ve alınlığın ortasında, gövdesi cepheden, başı profilden verilmiş bir kartal figürü yer almaktadır. Alınlık bölümünde tasvir edilen kartal figürü daha çok Phrygia Bölgesi’nde karşımıza çıkmaktadır. İzmir Kültür Müzesi’nde yer alan 247 envanter numaralı mezar steli169 ile Çavdarhisar’da bulunmuş olan kapı betimli mezar
stelleri170 formsal özellikleri ile stelimizle benzerlik göstermektedir.
Tıraşlanmış betim alanında niş ve aediculanın ortadan kalktığı ve figürlerin silme şeklinde bir kaide üzerinde verildiği kat. no. 15 ve kat. no. 17 için form yönüyle benzer steller Isparta Müzesi171, Manisa Müzesi172 ve Uşak Müzesi’nde173
bulunmaktadır. Karşılaştırma örneklerinde de figürler, çalışmamızda değerlendirilen steller gibi (kat. no.15 ve 17) tıraşlanmış düz bir zemin üzerinde oluşturulan silme şeklindeki kaide üzerine işlenmiştir. Tepe ve köşe akroterlerinin yer aldığı örneklerde tympanonda stilize kartal figürü bulunurken, tepe akroterlerinde basit bitkisel
166 Ayrıca kat. no. 10’da, üst panoda yer alan kemer üzerine de tek satır Grekçe yazıt kazınmıştır. 167 Söğüt, 2011: 83-84.
168 Çelik, 2017: 50, res. 12b. 169 Waelkens, 1986: lev. 32. 170 Waelkens, 1986: lev. 12, no. 80. 171 Brixhe vd., 1987: no. 2, 3, 5, lev. V.
172 Işık, 1988: kat. 5, lev. 3; kat. 66-67, lev. 34; kat. 76, lev. 39. 173 Işık, 1988: kat. 18, lev. 9.