• Sonuç bulunamadı

Teknolojik Gelişimin Ürünü Olan Patent ve Türkiye'deki Durumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Teknolojik Gelişimin Ürünü Olan Patent ve Türkiye'deki Durumu"

Copied!
71
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

2

TEKNOLOJİK GELİŞİMİN ÜRÜNÜ OLAN PATENT VE

TÜRKİYE’DEKİ DURUMU

Kezban Anıl YÜKSEL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

İŞLETME EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren …….. ( ……) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Kezban Anıl

Soyadı : YÜKSEL

Bölümü : İşletme Eğitimi İmza

Teslim Tarihi : …./02/2015

TEZİN

Türkçe Adı : Teknolojik Gelişimin Ürünü Olan Patent ve Türkiye’deki Durumu

İngilizce Adı : The Patent in the Product of Technological Development and Its Situation in Turkey

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Kezban Anıl YÜKSEL

(5)

iii

Jüri onay sayfası

Kezban Anıl YÜKSEL tarafından hazırlanan “Teknolojik Gelişimin Ürünü Olan Patent Ve Türkiye’deki Durumu” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi İşletme Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof. Dr. Yıldız ÖZERHAN

İşletme Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ……….

Başkan: Prof. Dr. Beyhan MARŞAP

İşletme Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ……….

Üye: Doç. Dr. Haşim ÖZÜDOĞRU

İşletme Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ……….

Tez Savunma Tarihi: …../…./2015

Bu tezin İşletme Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Servet KARABAĞ

(6)

iv

TEKNOLOJİK GELİŞİMİN ÜRÜNÜ OLAN PATENT VE

TÜRKİYE’DEKİ DURUMU

(Yüksek Lisans Tezi)

Kezban Anıl Yüksel

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Ekim, 2015

ÖZ

Fikri yaratıcılığın unsuru düşünsel ürünler olan buluşlar, firmaların gelirlerini arttırmasında önemli bir etkiye sahiptir. İnsan düşünerek fikir ürünleri meydana getirir ve ekonomik bir varlık olması sebebiyle bu ürünleri sanayide kullanır ve kazanç elde eder. Gerek işletmeler gerek şahıslar bu ürünlerden teknolojik gelişmelerden maksimum düzeyde yararlanırlar. Ekonomiler buluşların sanayiye uygulanabilmesiyle kalkınmakta, üstünlük kazanmaktadır. Fikir sahibi buluşundan ötürü bir üstünlük kazanır ve hak sahibi olur. Firmalar veya şahıslar bu fikri ürünlerini kazanca dönüştürmek için Türk Patent Enstitüsüne patent başvurusu yaparak, buluşlarını üçüncü şahıslara karşı koruma altına alırlar. Patent ile buluş sahibinin fikri yaratıcılığını ödüllendirmek, teşvik etmek ve sonucunda buluşun açıklanması ile toplumu geliştirmek amaçlanmaktadır. Patent, buluş sahibine yaratıcı düşüncesinden, buluşundan ötürü belli bir zaman diliminde, yasal haklar çerçevesinde koruma altına alındığını gösteren belgedir. Patent başvurusu yapan yalnızca buluşunu koruma altına alıp izni dışında kullanandan korumakla kalmaz, kendisinden başka her kim aynı buluşu yapıyorsa onu da engeller. Fikri mülkiyet hukuku içinde yer alan buluş sahibine patent verilmesi için ulusal ve uluslar arası düzeyde kapsamlı şartlar ve sınırlandırmalar getirilmiştir. Bu tez çalışmasında patent alımlarının ilk basamağı olan buluş faaliyetleri, bu faaliyetler sonucunda yapılan patent başvuruları ve bu başvuruların ayrıntılı olarak ortaya konulması amaçlanmıştır. Toplam patent başvurularına ve yüzdesel grafiklere bakılacaktır. Türk Patent Enstitüsünden alınan hazır datasal veri olan 2000-2013 yılları arası patent başvuruları ayrıntılı olarak incelenecek ve tablolar ve grafikler yardımıyla yorumlanacaktır. Tezin birinci bölümünde problem durumu, araştırmanın amacı ve önemi açıklanmıştır. İlgili araştırmalara yer verilmiş ve ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

(7)

v

İkinci bölümde fikri ve sınai mülkiyetin gelişim sürecinden buluş, fikri mülkiyet, sınai mülkiyet, fikri mülkiyet ve sınai mülkiyet arasındaki farklılıklar anlatılmış ve buluş kavramı ayrıntılı olarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde patent, patent türleri, patent hakkı, uluslar arası ve bölgesel antlaşmalar açıklanmış ve dördüncü bölüme geçilmiştir. Tezin dördüncü bölümünde ise 2000-2013 yılları arasında patent başvurusunda bulunan toplam firmalar sektörel olarak ayrıntılı şekilde incelenmiştir. İşletmelerin hangi yıllarda ne kadar patent başvurusunda bulundukları tablolarla ve grafiklerle ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Grafikler ve tablolar yardımıyla yorumlamalar yapılarak tezin dördüncü bölümü tamamlanacaktır. Türkiye’de 2000-2014 yılları arasında patent başvuru sayıları ve GSMH verileri ile regresyon analizi yapılarak tez tamamlanacaktır. GSMH arttıkça patent başvuru sayısı artar hipotezi kanıtlanmaya çalışılacaktır.

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Buluş, Patent, Patent Başvuru Sayısı, Patent Verileri Sayfa Adedi : 54

(8)

vi

THE PATENT IN THE PRODUCT OF TECHNOLOGICAL

DEVELOPMENT AND ITS SITUATION IN TURKEY

(Master Thesis)

Kezban Anıl Yüksel

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

October, 2015

ABSTRACT

Inventions, the intellectual products that are elements of mental creativity, have an important effect for the firms to increase their revenues. Men and women produce intellectual products using their intellect, and because these products are economic assets, they use them in industry and make profit. Both establishments and individuals make use of these products and technological developments at a maximum level. Economies prosper and achieve superiority by implementing inventions in the industry. Inventors gain advantages and enjoy legal rights because of their inventions. Companies or individuals, in order to make profit out of these intellectual products, submit patent applications at Turkish Patent Institute, and put them under legal protection against third parties. With patents, it is aimed to reward and encourage mental creativity of the inventor, and at the end, improve society by disclosing the invention to the public. Patent is a document indicating legal protection under the legislation for a limited time, given to the inventor for his/her mental creativity and invention. The applicant not only protects his/her invention from unauthorized use, but also prevents others from inventing the same invention. In order for the inventor to be granted a patent in the framework of intellectual property rights, there has been introduced some extensive requirements and restrictions at national and international levels. In this thesis work, it is targeted to introduce the invention activity which is the first step in acquisition of patents, and the patent applications which follow such activities. The number of total patent applications and the percentage graphics will be put on the table. Available data taken from Turkish Patent Institute, the patent applications between 2000 and 2013, will be examined in detail and interpreted using tables and

(9)

vii

graphics. In the first part of the thesis, the status of the problem and the aim and importance of the study is explained. Related studies are covered and shown in detail. In the second part; the development process of intellectual and industrial properties, the difference between these both, and the concept of invention are studied in detail. In the third part; patents and their types, patent right, regional and international agreements are explained, and proceeded to the fourth part. And in the fourth part of the thesis, companies applied for patents between 2000 and 2013 are studied in detail in sectorial basis. The number of patent applications by firms each year is shown in detail using graphics and tables. The fourth part of the thesis will be completed by making interpretations using the graphics and tables. The thesis will be completed by performing regression analysis using number of patent applications versus Gross National Product(GNP) data in between 2000-2014 years in Turkey. It will be tried to prove the hypothesis which suggests the number of patent applications increases as the countries get more developed.

Science Code :

Key Words : Invention, Patent, Patent Application Number, Patent Data Page Number : 54

(10)

viii

İÇİNDEKİLER

ÖZ ... iv ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... viii TABLOLAR LİSTESİ ... xi

GRAFİKLER LİSTESİ ... xii

BÖLÜM I

GİRİŞ ... 1

Problem Durumu ... 2 Araştırmanın Amacı ... 3 Araştırmanın Önemi ... 3 Varsayımlar ... 3 Sınırlılıklar ... 4 Tanımlar ... 4 İlgili Araştırmalar ...4

BÖLÜM II

YÖNTEM ... 9

Araştırmanın Modeli ... 9 Evren ve Örneklem ... 9 Ölçme Araçları ... 9 Ölçüm Güvenirliği ...10 Ölçüm Geçerliği ...10 Verilerin Toplanması ...10

Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ...10

BÖLÜM III

BULUŞ KAVRAMI VE SINAİ MÜLKİYET ...11

Buluş Kavramı ...11

(11)

ix Ürün Buluşu ...12 Usul Buluşu ...13 Kombine Buluş ...13 Aktarıcı Buluş ...14 Fonksiyon Buluşu ...14

Buluşun Patent Hakkı ile Korunması ...14

Buluş Oldukları Halde Patent Hakkı ile Korunamayacak Buluşlar ...15

Fikri Mülkiyet Hakları ...16

Sınai Mülkiyet Hakları ...17

Fikri Mülkiyet ve Sınai Mülkiyet Hakları Arasındaki Farklılıklar ...19

BÖLÜM IV

PATENT KAVRAMI ... 21

Patent Kavramı ...21

Patent Türleri ...21

İstemlerin Türlerine Göre ...22

İnceleme Şekline Göre ...22

Asıl Patentle Olan İlgisine Göre ...22

Açık Olup Olmamasına Göre ...23

Tescilin Yapıldığı Sisteme Göre ...23

Patent Hakkı ...24

Patent Verilmesi Şartları ...28

Yenilik ...28

Buluş Basamağı ...29

Sanayiye Uygulanabilir Olma ...30

Türk Patent Sistemi ve Türk Patent Enstitüsü ...30

Ülkemizde Patent Alımlarına Verilen Devlet Teşvikleri ...33

TÜBİTAK Teşvikleri...33

Uluslararası ve Bölgesel Antlaşmalar ...33

Avrupa Patenti Antlaşması ...33

Bölgesel Nitelikli Düzenlemeler ...36

Avrupa Patent Organizasyonu...36

Avrupa Patent Sisteminin Sağladığı Faydalar ...37

(12)

x

Strasbourg Antlaşması ...37

Patent İşbirliği Antlaşması (PCT) ...37

BÖLÜM V

VERİLERİN ANALİZİ

...40

Sektörler İtibariyle Nace Kodları ...40

Türkiye’de Sektörler İtibariyle Patent Verilerinin Yüzdesel Dağılımı ...43

Türkiye’de Patent Başvuruları İle GSMH Değerlendirilmesi ...46

Regresyon Analizi...46

SONUÇ ... 49

KAYNAKLAR ... 52

(13)

xi

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Yüksek Teknoloji Grubunda Yer Alan Sektörler ...41

Tablo 2. Orta-Yüksek Teknoloji Grubunda Yer Alan Sektörler ...42

Tablo 3. Orta-Düşük Teknoloji Grubunda Yer Alan Sektörler ...42

Tablo 4. Düşük Teknoloji Grubunda Yer Alan Sektörler ...42

Tablo 5. Patent Alanında Başvuru Yapmış Firmaların 62’ li Nace Kodlarına Göre Dağılımı ...43

Tablo 6. Patent Alanında Başvuru Yapmış Firmaların 31’li Nace Kodlarına Göre Dağılımı ...45

(14)

xii

GRAFİKLER LİSTESİ

Grafik 1. 2000-2013 Yılları Arasında Türk Patent Enstitüsüne İmalat Alanında Patent Başvurusunda Bulunmuş Firmaların 62’li Nace Kodlarına Göre Dağılımı ...44 Grafik 2. 2000-2013 Yılları Arasında Türk Patent Enstitüsüne İmalat Alanında Patent

Başvurusunda Bulunmuş Firmaların 31’li Nace Kodlarına Göre Dağılımı ...46 Grafik 3. 2000-2014 Yılları Arasında Patent Başvuru Sayıları ile $GSMH’nın

(15)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Patent kavramı için çok sayıda tanım yapılmış olmakla birlikte, en genel anlamda buluş nedir şeklinde bir soru ile karşılaşılabilmektedir. Buluş, genel olarak ve hali hazırda bilinmeyen, maddi bir forma sokulabilen ve maddi bir formda kullanılabilen, topluma fayda sağlayan ve insanlar tarafından keşfedilen ürünler ve yöntemlerdir. Patent ise resmi bir kurum tarafından veya birçok ülke adına hareket eden uluslararası bir ofis tarafından başvuruya dayanılarak verilen, bir buluşu tanımlayan ve patentli buluşun ancak patent sahibinin bilgisi ve rızası ile üretilmesine, kullanılmasına, satılmasına izin veren ve hak yaratan belgedir. Patent belirli teknik özellikler taşıyan buluşlara verilir. Patentin ekonomik ve sosyal gelişmeye katkıda bulunmak, teknoloji transferi sağlayarak yabancı yatırımları artırmak, sanayi politikalarının belirlenmesinde etkili olmak, ülkelerin ekonomik ve siyasi gelişmelerini artırmak gibi işlevleri de vardır. Patent sahibi belirli süre için buluşunu ekonomik olarak değerlendirip menfaat sağlarken, geliştirdiği teknik ekonominin güçlü bir sanayiye sahip olmasına ve son aşamada toplumsal refahın artmasına katkıda bulunmaktadır (Dericioğlu, 2000). Sanayi alanında gelişmiş ülkelerde verilen patent sayılarının yüksekliği bu düşüncenin doğruluğunu kanıtlamaktadır.

Gelişmekte olan ülkeler için WIPO Model Kanunu’nda buluş ‘‘teknoloji ihtira (patent) alanında belirli bir sorunun çözümüne imkân veren bir mucidin fikri’’ olarak tanımlanmaktadır.

Genel olarak işletmeler, imalat işletmeleri ve hizmet işletmeleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Her tür ticari işletmenin amacı gerekli girdilerin maliyetinden daha değerli mal ve hizmetler üreterek değer yaratmaktır. Ama zamanla kar marjlarını korumak bir yana, kar elde etmek bile zorlaşır. İnovasyon olmaksızın, maliyetler fırlar, rakipleriniz sizi yakalar, müşteri ihtiyaçları karşılanamaz, müşteriler başkalarına kaçar, şirketler duraklama yaşar, can çekişir ve ölürler. İnovasyon kaliteden ödün vermeksizin, kâr sağlayan kazançları artıran ya da şirketin maliyetlerini azaltan bir fikrin başarılı bir şekilde uygulanmasıdır. İnovasyon, henüz karşılanmamış bir piyasa ihtiyacına cevap veren ve kullanılacak gerekli

(16)

2

kaynakların maliyetinden daha fazla değer yaratan yeni bir kaynak bileşimi olarak tanımlanır. İnovasyon işletmelerin ve para kazanmasını sağlayan fikirlerin insafsızcasına, sürekli, yaratıcı ve durmaksızın uygulanmasının bir ürünüdür (Ateş, 2007).

Tüm bu sebepler, bütün işletmelerde patent sistemi ve inovasyon kavramının varlığını gerekli kılmaktadır. Bu sebepledir ki işletmeler patent (yenilik, inovasyon) ile ilgili çalışmalar hem sektör hem de bu konu ile ilgilenen araştırmacılar için oldukça önemlidir. Sınai mülkiyet koruması kavramı, en genel ifade ile endüstri alanındaki fikir ürünlerinin korunmasına ilişkin düzenlemelerin tümünü kapsamaktadır ve her türlü zekâ ve fikri emek sonucu ortaya çıkan ürünler üzerinden kişilere verilen haklar olarak tanımlanabilmektedir (Yüksel,2001). Uluslararası düzeyde sınai mülkiyet kavramını içeren ilk düzenleme, 20 Mart 1883 tarihli Sınai Mülkiyetin Korunmasına ilişkin Paris Sözleşmesi’dir. Paris Sözleşmesi’nin 1. maddesi, sınai mülkiyetin kapsamını belirlemesi açısından önem taşımaktadır. Buna göre, sınai mülkiyet koruması, patentleri, faydalı modelleri, endüstriyel desen ve modelleri, fabrika, ticaret ve hizmet markalarını, ticaret unvanlarını, coğrafi işaretleri ve haksız rekabetin engellenmesini kapsamaktadır. Bunun yanı sıra Sözleşme’de, sınai mülkiyet kavramının sadece kelimenin gerçek anlamında endüstri ve ticareti değil, tarım ve yer kaynaklarının kullanımı ile elde edilen şarap, tahıl, tütün, mineral, meyve, çiçek gibi ürünleri de kapsayacak şekilde en geniş anlamda ele alınacağı öngörülmektedir (Devlet Planlama Teşkilatı [DPT], 2005).

Problem Durumu

Ar-Ge harcamalarına kaynak ayırıp, yenilik isteyen, teknolojik buluş yapan firmalar buluşlarına patent alarak hak sahibi olacaklar ve bu haklarını kazanca dönüştürmek isteyeceklerdir. Yapılan literatür çalışmaları ışığında ve Türk Patent Enstitüsünden ve Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınan hazır veriler doğrultusunda patent sistemini oluşturmuş işletmelerin patent başvurusu yaptıklarında sektörlerine göre dağılımları ve bu başvurulardaki yüzdelik dilimleri tablolar ve grafikler yardımıyla gösterilecektir. Bu sayede firmalar yeniliklerini, buluşlarını maddi olmayan duran varlık hakları olan patentlerini gelire dönüştürebilmiş mi, ülkeler geliştikçe patent başvuru sayıları artmış mı, GSMH arttıkça patent başvuruları artıyor mu grafiksel olarak görebileceklerdir.

(17)

3

Araştırmanın Amacı

Araştırmamızın temel amacı patent başvurularının NACE Kodlarına göre sektörel dağılımına bakmak, ülkemizdeki uygulamalar ile GSMH arttıkça patent başvuru sayısı ile regresyon analizi yapılarak çıkan sonuç doğrultusunda yorumlanacaktır. Böylece patent alımlarının sektörler bazında mevcut durumları ortaya konabilecektir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile patent başvuru sayısı arasında doğrusal bir ilişki olduğu geçmişte yapılan çalışmalardan bilinmekte ve farz edilmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada:

1. GSMH arttıkça patent başvuru sayısı artar hipotezi kanıtlanmaya çalışılacaktır.

Araştırmanın Önemi

İşletmeler tarafından Araştırma-Geliştirme faaliyetlerine gittikçe daha fazla kaynak ayrılması patent başvuru sayılarının da artmasına neden olmaktadır. Bu durum gerek işletmelerin gerekse ülke ekonomisinin gelişmesinin önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Ülkemizdeki durumun patent başvurularının ve GSMH’nın ilişkisi regresyon analizi sonucunda ortaya konması, bu alanda çalışma yapacak araştırmacılara yardımcı olacaktır.

Varsayımlar

Araştırmayla ilgili varsayımlar şunlardır:

· Kullanılacak verilerin konuya ilişkin tüm detayları kapsadığı ve kesin veriler olduğu varsayılacaktır.

· Araştırmacı tarafından yapılacak yorumlamalar tamamen hazır datasal veriler ile uygulanan regresyon analizine dayanılarak yapılacaktır.

Sınırlılıklar

Bu çalışmada, bütün işletmelerin 2000-2013 yılları arasındaki patent başvuru sayıları sektörel bazda incelenecek, grafikler ve tablolarla tamamlanacaktır. 2000-2014 yılları

(18)

4

arasındaki patent başvuru sayısı ve GSMH ilişkisi TPE ve TUİK’ten alınan hazır datasal verilere dayanılarak regresyon analizi yapılacaktır.

Tanımlar

Buluş: Bir işin yeni bir şekilde yapılmasını sağlayan veya bir soruna yeni bir teknik çözüm

sağlayan, bir ürün veya süreçtir. Buluş teknoloji alanındaki belirli bir sorunun çözümüdür. Buluş kavramı patent hukukunun temelini oluşturur. Buluşlar; buluş yapma faaliyetini özendirmek, sanayiye uygulanması ile teknik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesini sağlamak için patent veya faydalı model belgesi verilerek korunur.

Faydalı Model: Türkiye’de ve dünyada yeni olan, sanayiye uygulanabilen buluşların

sahiplerine koruma sağlayan bir sistemdir.

Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları: Buluşların ve yeniliklerin, yeni tasarımların ve özgün

çalışmaların ilk uygulayıcıları adına ticaret alanında üretilen ve satılan malların üzerindeki üreticisinin veya satıcısının ayırt edilmesini sağlayacak işaretlerin sahipleri adına, kaydedilmesini ve böylece bu kişilerin ürünü üretme ve satma hakkına belirli bir süre sahip olmalarını sağlayan gayri maddi bir haktır. Kısaca insan beyninin düşüncesinin ürünü olan gayri maddi mallar üzerindeki mutlak hakimiyeti ifade eder. Sınaî Mülkiyet hakları Patentler, faydalı modeller, ticari markalar, hizmet markaları, endüstriyel tasarımlar, coğrafi işaretler, entegre devrelerin topografyaları kavramlarını kapsar.

Patent: Bir buluş üzerinde inhisarî (sadece patent sahibine ait) haktır. İlgili buluş

bakımından sahibine, genellikle yirmi yıl olmak üzere, sınırlı bir süre için koruma sağlar. Bu sürenin sonunda kamuya mal olur.

Yenilik: Tekniğin bilinen durumuna dahil olmayan buluş yenidir. Bir fikrin buluş

olabilmesi için tekniğin bilinen durumunu aşması gerekir.

İlgili Araştırmalar

Patent verileri geçmişte pek çok araştırmada kullanılmıştır. Bunlar gelecekte yapılacak olan araştırmalara ve analiz çalışmalarına ışık tutmuştur. Geçmişte yapılan bazı araştırmalara Saatçıoğlu (2013) ‘‘Ar-ge Harcamaları ve Patent Başvuruları İle Firmanın Ticari Başarısı Arasındaki İlişki’’ adlı çalışmasında patent başvuruları ile yapılan çeşitli araştırmalara değinmiştir.

(19)

5

Patentin bir çıktı olarak Amerikan ekonomisindeki toplam verimlilik artışının bir açıklaması olabileceğini düşünen ve patent verileriyle ilgili ilk çalışmaları gerçekleştirmiş olan Schmookler, “toplam faktör verimliliği” kavramını ortaya koymuş ve bunların patent istatistikleriyle ilişkisini incelemiştir. Ancak çalışması, toplam faktör verimliliğiyle patent sayıları arasında zayıf bir bağlantı olduğunu göstermiştir (Schmookler, 1952).

Toplam faktör verimliliğiyle ilgili çalışmalarından kuvvetli bir sonuç elde edemeyen Schmookler, patent verilerinin yaratıcı aktivitenin bir çıktısı değil, girdisi olduğu çalışmalar üzerinde yoğunlaşmış ve yaratıcı aktiviteleri, yeni bir ürün ya da sürecin tüm esas özelliklerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar olarak tanımlamıştır (Griliches, 1998, s. 297).

Patent istatistiklerinin hangi şekillerde ekonomik göstergeler olarak kullanılabileceğini ortaya koymaya çalışan Griliches, Ar-Ge harcamaları, hisse senedi piyasa değeri, katma değer, patentlerin yıllık ücretlerinin düzenli olarak ödenerek yenilenme oranı, dışsallık, iş döngüsü gibi kriterlerle patent sayıları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Ar-Ge yatırımları ile patent başvuruları arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteren bu çalışma; hisse senedi değeri ve yenilenme oranı gibi diğer kriterlerde ciddi düzeyde dağınıklık olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışma, yapılan detaylı analizler sayesinde patent verisiyle ilgili birçok yeni çalışmaya öncü olmuştur.

Griliches’in Pakes’le beraber yaptığı bir başka çalışmada, 121 büyük Amerikan şirketi incelenmiş ve bu şirketlerin, Ar-Ge harcamaları ve patent başvuruları arasında yatay kesitte çok kuvvetli; ancak zaman serisi boyutunda daha zayıf bir ilişki ortaya koyduğu görülmüştür (Pakes ve Griliches,1984). Patentin yatırım kararları, Ar-Ge harcamaları ve pazar payı gibi şirket politikalarına nasıl bir etkisi olduğunu araştıran bir başka bilim adamı Ben-Zion’dur. Ben-Zion’un çalışması, şirketin piyasa değerinin Ar-Ge politikalarından etkilendiğini; ancak kendi patentlerinden ziyade, sahibi dikkate alınmaksızın ait olduğu sektördeki patent yoğunluğunun şirketin değeri üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu göstermektedir (Ben-Zion, 1984).

Kim, Lee ve Marschke firmanın büyüklüğüyle Ar-Ge üretkenliğinin ilişkisini ortaya koydukları çalışmalarında, Ar-Ge girdisinin ölçütü olarak Ar-Ge harcaması yerine, firmalarda çalışan buluş sahibi sayısını, çıktı ölçütü olarak ise patent sayısını kullanmıştır. Bu çalışmada ilaç ve yarı iletken endüstrileri incelenmiş, yarı iletken endüstrisinde firma büyüklüğüyle buluş sahibi başına düşen patent başvurusu sayısının doğru orantılı olduğu, ancak ilaç endüstrisinde herhangi bir bağlantı olmadığı gözlemlenmiştir (Kim, Lee ve Marschke, 2004).

Bir başka çalışmada Bound ve arkadaşları, firma büyüklüğüyle Ar-Ge harcamaları ve patent başvuruları arasındaki ilişkiyi negatif binom modelini kullanarak incelemişlerdir. Bu çalışma sonucunda, çok küçük ve çok büyük firmaların Ar-Ge yoğunluğunun ortalamanın üstünde olduğu, bunun dışında firma büyüklüğüyle patent başvurusu yapma eğiliminin ters orantılı olduğu ortaya çıkmıştır (Bound, Cummins, Griliches, Hall ve Jaffe, 1984).

İnovatif aktivitelerin ihracata etkisinin incelendiği çalışmada Lachenmaier ve Woessmann, Alman üretim endüstrisindeki firmaların mikro verileriyle çalışmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, inovasyon

(20)

6

yapan firmanın ihracat hacminin olumlu yönde değiştiği ve bu değişimin teknoloji yoğun sektörlerde daha kuvvetli olduğu görülmüştür (Lachenmaier ve Woessmann, 2006).

Patent başvurularının sektörel ihracat ve katma değer gibi ekonomik göstergelere etkisinin incelendiği bir başka çalışmada Schmoch ve arkadaşları, başvuru sayısı yüksek olan bazı Avrupa ülkeleri, ABD ve Japonya’yı incelemiş ve sektörel patent oranları ile ihracat ve katma değer oranlarının oldukça ilişkili olduğunu ortaya koymuştur (Schmoch, Laville, Patel ve Frietsch, 2003).

Patent başvurusu sayısı artmaya başladıkça araştırmacıların ilgisini çekmeye başlayan bir başka konu, patentin kalitesi olmuştur. Bu konu, patent portföylerinin yönetiminde de büyük önem taşımaktadır. Zeebroeck, patentlerin kalitesi ile ilgili çalışmasında, alıntılanma sayılarını, yenilemeleri ve itirazları temel göstergeler olarak kabul etmiş ve geniş uluslararası veri kümesinde uygulanabilecek ortak yöntemler geliştirmeye çalışmıştır (Van Zeebroeck, 2011).

Patentin kalitesini belirleyen önemli bir gösterge olan alıntılanma sayısı, patent verisine erişim kolaylaştıkça, teknolojik çıktının kolay erişilir bir göstergesi olarak araştırmacıların dikkatini çekmeye başlamıştır. Hall ve arkadaşlarının 4800 Amerikan imalat şirketinin piyasa değerlerini inceledikleri çalışmada, çok alıntılanmış patentlere sahip olan şirketlerin, diğer patent sahibi şirketlerden daha başarılı oldukları gözlemlenmiştir (Hall, Jaffe ve Trajtenberg, 2000).

Patent başvurularında yapılan alıntıların, şirket performansına etkisi ile ilgili bir başka çalışma, Nakata ve arkadaşlarına aittir. Japon piyasasında işlem gören şirketlerin incelendiği çalışmada, Ar-Ge harcamalarının patent başvurularına etkisini incelemek amacıyla, patent alıntılarına dayanan bir analiz yapılmış ve rakipleri tarafından çok alıntılanan patentlere sahip olan firmaların, piyasa değerlerinin düştüğü gözlemlenmiştir (Nakata, Ward ve Zhang, 2011).

Patent verileriyle ilgili çalışmalar yaparken karşılaşılan en önemli engel, patent başvurularından ekonomik analizlere erişebilmek için patent sınıflandırmasının tek başına yeterli olmamasıdır. Bu sınıflandırmanın, sektör veya şirket bazındaki verilerle eşleştirilebilmesi için, buluşların patent sınıflarına karşılık gelen endüstriyel aktivitelerin tespit edilmesi gereklidir. Bu noktada ortaya iki farklı kavram çıkmaktadır. Bu kavramlar, başvuru konusu ürünün ya da üretimin gerçekleştiği endüstri (Industry of Manufacture – IOM) ve üretilen üründen veya prosesten yararlanarak verimliliğinin artması beklenen endüstridir (Sector of Use – SOU) (Saatçıoğlu, 2013).

Literatürde yukarıda açıklanan kriterleri farklı açılardan ele alan çalışmalar bulunmaktadır. Bunlardan biri Schmookler’ın demiryolu, kâğıt, petrol arıtımı gibi belirli sektörlerdeki patentlerin dikkatlice incelediği ve bu patentlerin gerçekten ilişkilendirildikleri sektörlerde kullanılıp kullanılmadığını sorguladığı çalışmasıdır (Griliches,1998, s.293). Ancak bu çalışma, başvuruların teker teker incelenmesi prensibine dayanmaktadır ve başvuru

(21)

7

sayısının sürekli olarak arttığı günümüzde, tüm sektörleri kapsayacak şekilde genişletilmesi oldukça zordur.

Avustralya’nın ekonomik büyümesi ile inovasyonun ilişkisinin incelediği çalışmasında Crosby, belirli bir dönemde gerçekleşen inovasyon çalışmalarının, tescil edilmiş patentlerden ziyade patent başvurularıyla ilişkili olduğunu tespit ederek başvuru sayısını esas almıştır (Crosby, 2000). Bu tezdeki analizde Crosby’nin tespitleri doğrultusunda tescil edilmiş patentlere bakılmaksızın, patent başvuru sayıları esas alınmıştır.

(22)
(23)

9

BÖLÜM II

YÖNTEM

Araştırmanın Modeli

Bu araştırma, patent verilerine ilişkin patent başvuruları bakımından mevcut durumu ifade etmeye yönelik, istatistiksel verilerin ortaya konulmasıyla ilgili bir analiz çalışmasıdır. GSMH arttıkça patent başvuruları artar hipotezi doğrultusunda regresyon analizi yapılacaktır. Tamamen mevcut durumu ortaya koymaya yönelik bir analiz çalışmasıdır. Değişkenlerin birbirleri ile ilişkileri incelenecektir. R kare açıklayıcılık katsayısına bakılarak analiz sonucuna göre yorumlama yapılacaktır.

Evren ve Örneklem

Bu çalışma patent başvurusu yapan firmalar üzerinde gerçekleştirilecektir. Bu çalışmadaki evren Türkiye’de ticari faaliyette bulunan şirketler olup, örneklem ise patent başvurusu yapan şirketler ve gerçek kişilerdir.

Araştırmada tamamen hazır, datasal verilere dayanılarak hipotez kanıtlanmaya çalışılacaktır.

Ölçme Araçları

Ölçümde kullanılan veriler Türk Patent Enstitüsünden ve TUİK’ten elde edilecek hazır datasal verilerdir. 2000 senesinden itibaren patent başvurusu yapan şirketlerin sektörel olarak dağılımları ayrıntılı olarak tablolarla gösterilecektir. Yorumlanan sonuçlar deneysel desen değildir, neden sonuç ilişkisi değildir, yalnızca mevcut durumu ortaya koymak için hazır datasal verilerle yapılan regresyon analizinin sonucuna göre yapılan yorumlamadır. Hazır verilerden çıkan sonuca göre grafikleri oluşturan araştırmacı tarafından tamamen verilere göre yapılan regresyon analizine dayanılarak yorumlanacaktır.

(24)

10

Ölçüm Güvenirliği

2000 yılından itibaren tamamen firmaların başvuru sayılarına göre NACE sınıflandırması yapılarak sektörlere göre grafik çalışması yapılan tezde veriler kayıtlı, hazır datasal verilerdir. Veriler güvenilir, tamamen firma ve gerçek kişi başvuruları esas alınarak oluşturulmuş verilerdir.

Ölçüm Geçerliği

Tezde TPE ve TUİK’ten alınan veriler doğrultusunda regresyon analizi yapılacaktır. Türk Patent Enstitüsü’nden alınan hazır datasal veriler grafikler ve tablolar yardımıyla açıklanacaktır.

Verilerin Toplanması

Patent sistemini oluşturmuş işletmelerin patent başvuru sayılarının çokluğu, patentin kavranmasında ve uygulanmasındaki bilinç düzeylerinin patent başvuru sayılarına bakılarak patent sisteminin unsurlarını uygulamaları bakımından mevcut durumlarını ortaya koymak amacıyla yapılan bu çalışmada, verilerden elde edilecek bilgilerin toplanmasında TUİK ve TPE’den alınan hazır datasal veriler dayanak olacaktır.

Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması

Verilerin yıllar itibariyle toplanmasından sonra regresyon analizi yapılarak işletmelerin patent başvuru sayıları ile ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arasında bir ilişki var mıdır? Ülkeler geliştikçe GSMH arttıkça patent başvuru sayıları artmaktadır hipotezi araştırmanın amacı doğrultusunda yorumlanacaktır.

(25)

11

BÖLÜM III

BULUŞ KAVRAMI VE SINAÎ MÜLKİYET Buluş Kavramı

Teknolojik gelişmeler halen hızlı bir şekilde ilerlemektedir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi işletmelerin ve şahısların fikri yaratıcılığının hukuken korunması ardından da işletmelerin gelirlerinin artarak ekonomik varlıklarının çoğalması ve devletlerin kalkınmasını sağlamaktadır. Fikri yaratıcılıkla uluslar arası alanda hak sahibi olunmaktadır. Bu nedenledir ki toplumlar arasındaki ilişkiler güçlenerek, işbirliği artmaktadır. Yabancı kanunlar ve 551 sayılı KHK buluş kavramının tanımını yapmamışlardır. Hangi şartlarda bir buluşa patent verilebileceği ayrıntılı olarak açıklanmış olsa da, korumanın konusunu oluşturan buluş kavramı tanımlanmamıştır. Kanunda buluşun tanımının yapılmama sebebi ise teknolojinin hızla ilerlemekte ve yakın zamanda bize ne getireceğinin kestirilememesidir. Oysa kanunda tanım yapılmış olsaydı buluş belli bir kalıba girer ve bazıları sistem dışı kalabilirdi. Münih Antlaşması olarak da bilinen Avrupa Patenti Antlaşmasında patente bağlanabilirlik konusu düzenlenmiştir. Gelişmekte olan ülkeler için WIPO Model Kanunu’nda buluş teknoloji ihtira(patent) alanında belli bir sorunun çözümüne imkân veren bir mucidin fikri (Yavuzcan, 1988) olarak tanımlanmaktadır. En genel anlamda buluş, insan zekâsının ürünü olan, özel, teknik bir problemin çözümünü sağlayan (Benko, 1988), teknik bir kural getiren (Dericioğlu, 1993, s. 50), yenilik unsuru taşıyan fikirdir. Bu fikir olan buluş bu kadar genel tanımlanmaz, bazı kriterlere uyması gerekir. Buluş yepyeni hiç var olmayan bir icat olabileceği gibi var olan bir buluşun teknik durumunun aşılması da olabilir (TPE). Türk Dil Kurumu buluşu ilk defa yeni bir şeyin yaratılması, bilinen bilgilerden yararlanılarak daha önce bilinmeyen bir bulguya ulaşma veya yöntem geliştirme olarak tanımlamıştır. Ancak patentin konusu doktrininde buluş, teknik bir sorunun çözümünü sağlayan fikri bir çalışmanın ürünü olarak tanımlanmıştır (Şehirali, 1998, s. 7).

(26)

12

Buluş Türleri

Buluş türleri konusunda, değişik hukuk sistemlerinde farklı ayrımlar yapılmıştır. Türk Hukukunda ilk olarak İhtira Beratı Kanunu md.2’de; şey (mahsul), yeni vasıta ihtirası, bilinen vasıtaların yeni bir şekilde kullanılması olarak ayrılmıştır. PatKHK’de açıkça sayılmamış olsa da, değişik maddelerdeki ifadelerden iki tür buluş kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bunlar ürün ve usul buluşudur. Örneğin, PatKHK md. 101’de, patentler arasında bağımlılık halinde zorunlu lisansı düzenlerken usul ve ürün patenti sahiplerinin zorunlu lisans başvurusunda bulunabileceği düzenlenmiştir. PatKHK md. 73’de, patent konusu ürün ve patent konusu usulden söz edilmiştir. PatKHK md. 84’de usul patentleri ile ilgilidir.

Amerikan Hukukunda beş buluş türü kabul edilmektedir; üretim yöntemi, mamul ürün, makine, terkip veya bunlardan herhangi birinin yeni bir kullanımı. Bunların içerikleri incelendiğinde Avrupa Hukuk sistemlerinde kabul edilen iki buluş türünden, ürün ve usul buluşundan türetildikleri anlaşılmaktadır (Oruçoğlu, 2007, s. 26).

Çağdaş Patent Hukukunda ve PatKHK’de buluş türleri ürün ve usul buluşu olarak belirlenmiştir. Ancak doktrinde, bu ana sınıflandırma haricinde; kombine buluş, fonksiyon buluşu, aktarıcı buluşun da buluş türleri arasında sayıldığı görülmektedir. Konunun detaylı incelenmesi açısından, bunlara da değinmek gereği duyulmuştur.

Ürün Buluşu

Buluş yani teknik alana dahil çözüm, bir ürün halinde somutlaşmalıdır. Ürün buluşu, el işçiliği veya makine ile üretilebilen, sanayiye uygulanabilir bir çözüm olmalıdır (Foster ve Shook, s. 30). Çözüm; makine, araba, ilaç gibi somut bir ürün haline gelmelidir (Oruçoğlu, 2007, s. 26). Buluşun somut bir ürünle topluma sunulmasıdır. Buluş yapılır fakat bu fikri bir üründür. Bu fikri ürünün somutlaşarak sanayiye uygulanabilen bir teknolojik ürünse ürün buluşundan söz edilebilir. Aksi takdirde buluş fikri ürün olarak kalacaktır.

Usul Buluşu

Usul buluşu, bir ürün veya bazen yan ürünler üzerinde oluşturulan ve ürün niteliği taşımayan sonuçlar meydana getiren, teknik ve sıralı olguların düzenini ve bu düzendeki

(27)

13

maddeleri belirleyip içeren çözümdür. Örneğin; atomun parçalanması, soğuk füzyon usul buluşudur (Tekinalp, s. 538)

Usul buluşu, çözüm üretmek için izlenen yolu ifade eder. Çözüm yeni bir yolla ya da bilinen bir yolun yeni bir kullanımı ile bulunabilir.

Metal karışımları, kimyasal terkipler, ilaçlar usul buluşu kapsamındadır. Avrupa Patenti Sözleşmesi’nde ve TRIPS Sözleşmesi’nde usule ilişkin patentlerde, bu usulden elde edilen ürünlerin de koruma kapsamında kabul edildiği, aksini ispat yükünün üçüncü kişide olduğu kabul edilmiştir. Bu konu, PatKHK md. 84/2’de de, “Patent konusunun yeni bir ürün veya maddelerin elde edilmesine ilişkin bir usul olması halinde, aynı özellikleri taşıyan her ürün ve maddenin patent verilmiş buluş konusu usule göre elde edilmiş olduğu kabul edilir. Aksini savunan kişi, bunu ispatla yükümlüdür” şeklinde düzenlenmiştir (Oruçoğlu, 2007, s. 27).

Kombine Buluş

Tekniğin bilinen durumuna dahil olan, patentli veya patentsiz iki ürün veya usulün değişiklik olmaksızın birleştirilmesi ile elde edilen ürün veya usul buluş sayılmaz. Bunlar basit birleşimlerdir. Örneğin; Amerikan Federal Mahkemesi, silgi ile kalemin birleştirilip silgili kalem olması bir buluş sayılmaz şeklinde karar vermiştir (Foster ve Shook, s. 31; Tekinalp, s. 494). Ancak birleşim sonucu yeni ve tekniğin bilinen durumuna dahil olmayan bir bileşim ortaya çıkar ve bu bileşim bütün halinde etki yaparak bir soruna çözüm getirirse o zaman kombine buluşun varlığı kabul edilir. Bir araya getirilen unsurlar ürün veya usul olabilir. Bunların daha önce bilinmeleri önemli değildir. Önemli olan bunların bütün halinde bir etki sağlamak üzere birbirlerini tamamlamalarıdır. Kombine buluşta, birleşen ürün veya usullerin bireysel etkileri kaybolmalıdır. Bu sağlanmadığı takdirde basit birleşim sayılacaklardır. Örneğin; iki ilacın etken maddesinin karıştırılıp elde edilen yeni ilaç, iki ilacın kullanıldığı hastalıklar dışındaki bir hastalığın tedavisinde etkili oluyorsa kombine buluş söz konusudur. Kombine buluşların bu türüne terkip buluşu denilmektedir. Diğer bir tür olan tenkis buluşunda ise teknik bir sorunun çözümü için mevcut unsurlardan birinin çıkartılması gerekir (Oruçoğlu, 2007, s. 27).

(28)

14

Aktarıcı Buluş

Tekniğin bilinen durumuna dahil bir teknik alanda kullanılan çözümün, başka bir teknik alana aktarılmasıdır. Doktrinde buluş olup olmadığı konusunda tartışmalar olmuştur. Kanaatimizce de kabul edilmesi gereken görüşe göre; konunun her uzmanı tarafından sürpriz sayılıyor ve teknik, ekonomik avantajlar sağlıyor, güçlükler aşılıyorsa aktarıcı buluş vardır. Örneğin, Alman Yüksek Mahkemesi taşıt araçlarındaki diferansiyel sistemin oyuncaklara taşınmasını buluş saymıştır (Tekinalp, 2004, s. 493).

Fonksiyon Buluşu

Patentli veya patentsiz bir ürün veya usulün başka bir işlevi bulunur ve bu şekilde ortaya beklenmeyen ve bilinmeyen bir sonuç çıkarsa fonksiyon buluşundan söz edilir. Aktarıcı buluşlardan farkı, tekniğin bilinen durumuna dahil olan buluşun, farklı bir amaç için, başka bir teknik problemi çözmek için kullanılmasıdır (Ayiter, s. 43; Tekinalp, s. 494; Yurtsever, s. 16). Örneğin; bir ısıtma tesisinin, kurutma işinde kullanılması imkanı buluştur. Benzer şekilde, aspirinin yeni bir işlevinin bulunması, domuzlara verildiği takdirde onların büyüme oranını artırdığının bulunması patente değer görülmüştür (Oruçoğlu, 2007, s. 28).

Buluşun Patent Hakkı ile Korunması

Patent sisteminin temelini buluşlar oluşturmaktadır. Türk hukukundaki yasal düzenlemeler 1879 İhtira Beratı Kanunu ile başlar. İhtira Beratı Kanunu’nda birinci bölüm birinci madde ‘‘Sanatlara ve sanayie dair her çeşit buluşlar ve keşifler ve düzeltmelerden yararlanma hakkı, buluş sahibine, keşifte bulunana veya düzeltmeyi yapana aittir ve bu yararlanma hakkı, aşağıda belirtilen süreler ile kayıtlı olmak üzere Devletçe belge verilmek suretiyle onaylanır.’’ şeklindedir. Buradan anlaşılmaktadır ki 1876’daki kanunda tıpkı şimdiki gibi buluş sahibi veya teknik soruna çözüm getiren (düzeltme yapan) kişi kanun tarafından buluşundan ötürü korunmakta ve bir belge verilerek yasal anlamda hakkı koruma altına alınmaktadır.

Buluş sahibi buluşunu gizli tutmak yerine Devletçe verilen yasal koruma hakkına sahip olmak için Türk Patent Enstitüsünce verilen patent belgesi ile koruma altına alır. Bir buluş yeni, buluş basamağı kriterlerine sahip ve sanayiye uygulanabilir ise buluş açıklanarak kamuya sunulur. Buluşların patent belgesi verilerek korunması ile ilgili 551 sayılı Patent

(29)

15

Hakkının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 27.06.1995 tarihinde yürürlüğe girmiş ve halen yürürlüktedir.

Patent ve Faydalı Model Sisteminin Yasal Altyapısı 5000 Sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 06.11.2003 tarihinde başlar. 551 Sayılı KHK, 27 Haziran 1995’te yürürlüğe girmiştir. Birinci kısım, birinci bölüm madde 1 ‘‘Bu Kanun Hükmünde Kararname’nin amacı, buluş yapma faaliyetlerini özendirmek, buluşların sanayiye uygulanması ile teknik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesini sağlamak için buluşlara patent ve faydalı model belgesi vererek korumaktır.’’ şeklinde KHK’nın amacı açıklanmıştır.

Buluş Oldukları Halde Patent Hakkı ile Korunamayacak Buluşlar

551 sayılı KHK’nın 6. Maddesi uyarınca, teşhis ve tedavi usulleri, bitki ve hayvan çeşitleri, kamu ahlakına aykırı buluşlar, buluş oldukları halde patentle korunamayacak buluşlar olarak kabul edilmektedir. Teşhis ve tedavi usullerine patent verilmemesi insani sebepledir. Doktorun hastası için zaman kaybetmemesi ve hastalığın daha kötüye gitmemesi için ivedilikle tedavi usulünü belirlemesi gerekir. Bu sebeple teşhis ve tedavi usulleri buluş olsalar bile patentle korunmazlar. Ancak teşhis ve tedavi usulünde kullanılan ilaçlar, kimyasal maddeler ve tıbbi cihazlar hakkında yapılacak buluşlar patentle korunurlar.

Bitki ve hayvan türleri veya önemli ölçüde biyolojik esaslara dayanan bitki veya hayvan yetiştirilmesi usulleri de buluş olsalar bile patentle korunmazlar.

Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı buluşlar da buluş olsalar dahi patentle korunmazlar. Oyun ve iş kuralları, keşifler ve bilimsel teoriler, bilgisayar programları, matematik metotları, sanat eserleri, estetik yaratımlar 551 sayılı KHK’da buluş olarak kabul edilmemektedir.

Bilgisayar programlarına ülkemizde patent verilmemektedir. Ancak bilgisayar programları patent alınacak bir ürünün çalışması için gerekliyse ürünle birlikte bilgisayar programı da patentle korunabilmektedir.

(30)

16

Fikri Mülkiyet Hakları

“Fikri Hak” kavramının tanımı ve hukuki mahiyeti üzerine geçmişte yoğun tartışmalar yapılmıştır. İlk dönemlerde, fikri hak konusu olabilecek hukuki varlık ve değerler üzerinde kişilere çeşitli yetkilerin verilip verilmeyeceği tartışma konusu edilirken, matbaanın icadından sonra fikri ürünler üzerinde de hak sahibi olunabileceği kabul edilmeye başlanmıştır (Hirş, 1948, s.16). Özellikle Fransız Devriminden sonra fikri ürünler üzerinde, onu meydana getiren kimselerin birtakım haklara sahip olduğu düşüncesi yaygınlaşmıştır. Fikri haklar 5846 sayılı FSEK’te düzenlenmiş olsa da kanun koyucu yasada fikri hak tanımı yapmamıştır.

Ülkemizde ‘‘fikri hukuk’’ kavramının, fikir ve sanat eserleri hukukunun yanı sıra patent ve tasarımlara ilişkin hukuk kurallarını da kapsamaktadır. Fikri hak, kişinin her türlü fikri ve zihni çaba ve emeği sonucunda ortaya çıkardığı ürünler üzerinde hukuken korunan ve hak sahibi dilediği takdirde bu korumadan yararlanma yetkisi veren menfaatlerdir (Ateş, 2003, s. 93). Bu tanım fikri hakkın en geniş anlamda tarifi niteliğindedir. Kişinin fikri emeği sonucu ortaya çıkan ürünler farklı farklıdır. Fikri hak ise bu ürünler üzerinde söz konusu olduğundan, her bir ürün farklı bir fikri hakkın konusu olabilmektedir.

Fikri hakkın konusu esas itibariyle insanın fikri faaliyetlerinin ürünü olan gayri maddi mallardır (Ayiter, 1981, s. 3). Fikri faaliyet sonucu ortaya çıkan ürünlere eser, buluş, faydalı model, endüstriyel tasarım gibi isimler verilmiştir. Fikri ürün olmaları bunların ortak özellikleridir. Ancak, bunlardan her biri için öngörülen düzenlemeler birbirinden farklıdır.

Tüm fikri ürünlerin ortak özellikleri insan düşüncesinin ürünü olmalarıdır. Bunun dışında, fikri ürünlerin maddi bir varlığa sahip olmama, yani soyut olma, somutlaştığı eşyadan bağımsız ve farklı olma gibi niteliği bulunmaktadır (Suluk, 2004,s.23-25). Fikri ürünler soyuttur, yani somut bir varlıkları yoktur.

Geniş anlamda fikri hakkın konusuna eserler, patentler, faydalı modeller, endüstriyel tasarımlar, yarı iletken topografyaları gibi ürünler dahildir.

(31)

17

Sınai Mülkiyet Hakları

Ülkemiz, sınai mülkiyet hakları alanında dünyada ilk düzenleme yapan ülkelerden birisidir. Ülkemizde sınai mülkiyet haklarına ilişkin ilk düzenlemeler, başlangıç olarak 13. ve 14. Yüzyıllara dayanan “ahilik müessesesi”dir. Ahilik sistemi batıdaki lonca sisteminden farklı olarak buluşa dayanmakta ve yenilikçilik teşvik edilmektedir. Ahilik sistemine göre esnaf birliği kurmak için, yeni bir ürün geliştirmek, buluş yapmak ya da teknolojide yenilik yapılması gerekmekteydi. Geliştirilen yenilik için sahibine patentlerde olduğu gibi bir tekel kullanım hakkı verilmekteydi. Yeni olan tekniği geliştiren ve uygulayan esnaf birliğinin başına “Pir” denirdi. “Pir’e” verilen fikri hak, sadece sınırlı bir bölgede geçerliydi ve yeni ustalar yetiştirmesi şartıyla verilirdi. Farklı bir bölgede yeni ürünü veya tekniği kullanmak ise serbestti.

Ülkemizde sınai mülkiyet alanında Avrupa’daki durum ile benzer hukuki düzenlemelerin geçmişi 1870’li yıllara kadar dayanmaktadır. 1879 tarihli “İhtira Beratı Kanunu” patent hakkı konularında ülkemizdeki yasal korumanın temelini oluşturmaktadır. Bu düzenleme ile Türkiye, sınai mülkiyet haklarında koruma sağlayan ülkeler arasında ilk sıralarda yerini almaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında da sınai mülkiyet haklarının korunmasına oldukça önem verilmiştir. Sınai mülkiyetin korunması için uluslararası bir birlik oluşturulması Hakkındaki Paris Sözleşmesi’ne Türkiye 1925 yılında katılım sağlamıştır.1976 yılında “Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) Kuruluş Anlaşması”na katılım, Türkiye’de sınai mülkiyet hakları koruması alanındaki önemli gelişmeler arasındadır.

24 Haziran 1994 tarihinde, 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı, idari ve mali özerkliğe sahip Türk Patent Enstitüsü’nün (TPE) kurulması, sınai mülkiyet hakları alanında bir dönüm noktası olmuştur. 544 Sayılı KHK’nın günümüz koşullarına uyumlu hale getirilmesi ve kanunlaştırılması amacıyla 19 Kasım 2003 tarihinde “5000 Sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu kanunda TPE’nin temel amaçları; Türkiye’nin teknolojik ilerlemesine katkıda bulunulmak, ülke içinde serbest rekabet ortamının oluşmasını ve araştırma-geliştirme faaliyetlerinin gelişmesini sağlamak üzere sınai mülkiyet haklarının tesisi ile korumanın sağlanması, sınai mülkiyet haklarına ilişkin yurt içi ve yurt dışında var olan bilgi ve dokümantasyonu kamunun istifadesine sunmak olarak belirlenmiştir. Türkiye’nin, “Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kuruluş Anlaşması” ve eki “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşmasından” (TRIPS) ve Avrupa Birliği

(32)

18

ile Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi amacıyla, TPE öncülüğünde patent, marka, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaretler alanlarında reform niteliğinde kanun hükmünde kararnameler oluşturulmuştur.

Ülke çapında güçlü bir sınai mülkiyet sistemi oluşturulması amacıyla ihtisas mahkemeleri kurulmuş, sistemin kullanıcılarına yönelik verilen eğitim ve düzenlenen tanıtım faaliyetleriyle kamunun bilinçlendirilmesine yönelik önemli çalışmalar yürütülmüştür. Üniversitelerde sınai mülkiyet dersleri verilmeye başlanmıştır.

Haklar iki kategoriden oluşmaktadır. Birinci kategori Fikri Haklardır. İkinci kategori ise Sınai Mülkiyet Haklarıdır. Birinci kategorideki haklar, 5856 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun birinci maddesinde “sahibinin hususiyetini taşıyan ve aşağıdaki hükümler uyarınca ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanat veya sinema eserleri sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleridir” şeklinde tanımlanmıştır. İkinci kategorideki sınai hakların konusu olan ürünler ise eser sahibinin kişisel özelliklerini yansıtmayan, değişen koşullar altında insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak, yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla gerçekleştirdikleri eserlerdir. Bu eserler teknik eser olarak da değerlendirilebilir. Teknik eser niteliği taşımamakla birlikte ticaret unvanı ve marka gibi ticari işletmeleri veya ürünleri ayırt etmekte kullanılan işaretler de sınai hak kavramına dahildir. Söz konusu işaretlerde geniş anlamda “fikri hak” kavramı altında yer alır (Seyyah, 2007, s. 71).

Sınai hak kavramı endüstri, teknoloji alanındaki buluşların korunmasına ilişkin düzenlemelerin tümünü kapsamaktadır. Her türlü zeka, buluş, fikri üretim sonucu ortaya çıkan ürünler üzerinden kişilere verilen tekel, kullanım hakkı olarak tanımlanabilmektedir. Tezin bundan sonraki kısmında fikri hak ve sınai hak korumasının farklılıkları incelenecek, tarihsel analizleri yapılacak ve incelenen patent koruması ele alınarak Türkiye’deki patent başvurularının ne düzeyde oldukları araştırılacaktır.

Fikri Mülkiyet ve Sınai Mülkiyet Hakları Arasındaki Farklılıklar

Fikri ürünler, insanların doğası gereği sahip olduğu düşünme yeteneği nedeniyle zekâ ve yaratıcılıklarını kullanarak oluşmaktadır. İnsan zekâsının bu ürünleri, kişinin toplum içinde ve diğer bireylerle olan ilişkilerinde belli bir yer edinebilmek veya kişinin doğayla mücadelesinde doğal kuvvetlerden en iyi şekilde yararlanarak doğaya hükmedebilme isteği sonucu elde edilen ürünlerdir (Velidedeoğlu, 1959, s. 236). Bu fikir ürünleri, sahipleri tarafından topluma açıklandıktan sonra başkaları tarafından haksızca taklit edilebilirler.

(33)

19

Böyle bir durumda emek ve para harcayıp yaratıcılığını kullanarak bir eser ortaya çıkaran kişinin ürününden başkaları karşılıksız olarak yararlanmış olacak ve eser sahibinin zarar görme tehlikesi ortaya çıkacaktır (Hirş, 1948, s. 2). Tabii ki toplumlarda toplum üyelerinin başkalarının fikir ürünlerinden faydalanmaları normaldir fakat bu faydalanmada eser sahibinin eser üzerindeki maddi ve manevi emeklerinin ödüllendirilmesi bundan sonraki geliştirmeler için teşvik edici bir unsurdur (Şehirali,1997, s. 7).

Fikri haklar iki kategoride değerlendirilmektedir (Tekinalp, 2002, s. 1): 1. Fikir ve Sanat Eserleri üzerindeki haklar

2. Sınai Haklar

Birinci kategorideki haklar, 5856 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun birinci maddesinde “sahibinin hususiyetini taşıyan ve aşağıdaki hükümler uyarınca ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanat veya sinema eserleri sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleridir” şeklinde tanımlanmıştır.

İkinci kategorideki sınai hakların konusu olan ürünler ise eser sahibinin kişisel özelliklerini yansıtmayan, değişen koşullar altında insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak, yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla gerçekleştirdikleri eserlerdir. Bu eserler teknik eser olarak da değerlendirilebilir. Teknik eser niteliği taşımamakla birlikte ticaret ünvanı ve marka gibi ticari işletmeleri veya ürünleri ayırt etmekte kullanılan işaretler de sınai hak kavramına dahildir. Söz konusu işaretlerde geniş anlamda “fikri hak” kavramı altında yer alır (Şehirali, 1997, s. 3).

Sınai hak kavramı, en genel ifade ile endüstri alanındaki fikir ürünlerinin korunmasına ilişkin düzenlemelerin tümünü kapsamaktadır ve her türlü zekâ, fikri emek sonucu ortaya çıkan ürünler üzerinden kişilere verilen haklar olarak tanımlanabilmektedir (Devlet Planlama Teşkilatı [DPT]).

(34)
(35)

21

BÖLÜM IV

PATENT KAVRAMI

Patent Kavramı

Patent endüstri alanındaki bir buluşun sahibine resmi bir organ tarafından verilen ve bu buluşunun belirli bir süre kendisinin izni olmaksızın başkalarınca kullanılmasını engelleme yetkisi sağlayan (Dericioğlu, 1995, s. 50) belgedir. Bu patent belgesi hakkın sahibine belli bir süre için buluşunun başkalarınca taklidi, kullanılması, üretilmesi, satılması ve ithalini engeller. Kanunda belirtilen sürenin sonunda ise patenti alınan buluş kamu malı sayılır. Dünya Fikri Haklar Örgütünün tanımına göre ‘‘Patent bir devlet dairesince (veya birçok ülke adına hareket eden bölgesel bir ofis), talep üzerine verilen bir buluşu tanımlayan ve patentli buluşun sadece patent belgesi sahibinin yetkisiyle işlenebilmesine imkân sağlayan (imal, kullanma, satım, ithal) bir yasal durum yaratan dokümandır (WIPO).

Buluş yeni bir ürün olabileceği gibi kullanılan bir ürüne ait bir teknolojik gelişme, tekniğin bilinen durumunun aşılması da olabilir. Çamaşır makinesi kullanılan bir üründür fakat bu ürüne yeni bir kurutma sistemi eklenmesi buluştur. Buluş yeni bir ürünse, ortada bir ürünün patenti vardır ve koruma altına alınan, hangi usulle gerçekleştirilmiş olursa olsun patentte tarif edilen bu üründür. Eğer patent ürünün üretilmesi için geliştirilen bir usule verilmişse koruma kapsamında olan ürün değil söz konusu usuldür (Pearson, Miller, 1993, s. 27).

Patent Türleri

Patentler birçok açıdan sınıflandırılabilir. Bu başlık altında, patentlerin istemlerin türlerine göre, inceleme şekline göre, asıl patentle olan ilgisine göre, açık olup olmamasına göre ve tescilin yapıldığı sisteme göre patent türleri incelenecektir.

(36)

22

İstemlerin Türlerine Göre

İstemlerin türlerine göre, patentler iki büyük gruba ayrılmaktadır, ürün patenti ve usul patenti. Bu iki patent türünün kendi içlerinde alt grupları bulunmaktadır. Ürün patenti kendi içinde ikiye ayrılmaktadır, doğrudan ürün patenti ve usul ile tanımlanan ürün patenti. Usul patenti de kendi içinde iki alt gruba ayrılmaktadır, usul patenti ve kullanım patentidir. (Yusufoğlu, 2008, s. 52).

İnceleme Şekline Göre

İnceleme şekline göre patentler ikiye ayrılmaktadır. İncelemeli patentler ve incelemesiz patentler. İncelemesiz patent sistemi 551 sayılı KHK md. 60, 61’de, incelemeli patent sistemi, md. 62, 63’te düzenlenmiştir. Patentin inceleme şekline göre, patentin sağladığı koruma süresi de tayin edilir. 551 sayılı KHK md. 72’ye göre, incelemesiz patentin koruma süresi 7 yıldır; incelemeli patentin koruma süresi 20 yıldır (Yusufoğlu, 2008, s. 53).

Önemle belirtilmesi gereken husus, Patent ve Faydalı Model Kanun Taslağında, Avrupa’daki düzenlemelere uygun olarak incelemesiz patent sisteminin kaldırılmış olduğudur. Nitekim Kanun Taslağı Gerekçesinde de, incelemesiz patent sisteminin uygulamada sakınca doğurması ve kısa sürede elde edilen düşük maliyetli sistemin faydalı model ile sağlanması dolayısıyla, kaldırıldığı belirtilmiştir. Netice olarak, yeni sistem EPC’ye uygun bir şekilde düzenlenmiştir.

Asıl Patentle Olan İlgisine Göre

Patent bilindiği üzere, teknik karakter taşıyan, yeni olan, buluş basamağını haiz olan ve sanayiye uygulanabilen buluşlar için verilmektedir. Ancak bazı hallerde, patentin koruma süresi devam ederken, patent konusu buluşu mükemmelleştiren veya geliştiren ve asıl patentin konusu ile bütünlük içinde bulunan buluşların korunması için, ek patent talep edilebilir (551 sayılı KHK md. 121). Bu ek patentlerin koruma süresi asıl patentin koruma süresi ile sınırlıdır. Ek patentler için KHK md. 9’da öngörülen tekniğin bilinen durumunun aşılması şartı aranmaz (Yusufoğlu, 2008, s. 53).

(37)

23

Açık Olup Olmamasına Göre

Kural olarak patent alenidir. Başvuru tarihi veya rüçhan hakkı talep edilmişse rüçhan tarihinden itibaren on sekiz aylık sürenin dolması ile, başvuru, Yönetmelik hükümlerine göre yayınlanarak toplumun incelemesine açılır (551 sayılı KHK md. 55). Enstitü, başvuru konusu buluşun milli savunma açısından önem taşıdığı kanısına varırsa, patent başvurusunun ve patentin gizli kalmasına karar verebilir (551 sayılı KHK md. 125). Kuralına uyularak verilen patent, gizli tutulan bir Patent Sicili’ne kayıt edilir ve verilmesinden itibaren bir yıllık süre içinde gizli tutulur. Gizlilik süresinin, yıllık olarak uzatılması mümkündür. Bu durumda, patent sahibine bilgi verilir (551 sayılı KHK md. 126) (Yusufoğlu, 2008, s. 54).

Tescilin Yapıldığı Sisteme Göre

Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere göre, Türkiye’de üç tür patentin tescil edilmesine izin verilir: Türk Patenti, Avrupa Patenti, Uluslararası Patent.

Türk patenti, 551 sayılı KHK’ya göre yapılan ve işlem görülen başvurular sonucunda alınan patentlere denilmektedir. Avrupa patenti, EPC sistemine göre bir Avrupa patenti, verilişine ilişkin ilanın yayımı tarihinden itibaren, patentin verildiği üye ülkelerde patentin sahibine, o ülkede verilmiş olan bir ulusal patentin verdiği aynı hakları sağlar (EPC md. 64/1). Ayrıca, bir Avrupa Patentinin üye ülkede hükümsüzlüğü, üye ülkedeki hukuki düzenlemelere göre değerlendirilmeyip, EPC’deki düzenlemelere uygun olup olmadığına göre değerlendirilmektedir (EPC 138/1). Görüldüğü üzere, esasen bir patentin Avrupa patenti olmasının önemi, patent verilebilirlik şartlarını taşımasında bulunmaktadır. Eğer bir buluş, EPC’deki patent verilebilirlik şartlarını taşırsa, artık Türkiye’deki patent verilebilirlik şartlarını taşıyıp taşımadığı araştırılmamaktadır. Patentin hükümsüzlüğü talep edildiği takdirde de, yine EPC md. 52-57’de belirtilen patent verilebilirlik şartlarını taşıyıp taşımadığı hususu değerlendirilir. Ancak tecavüz hakkındaki işlemler, ulusal hukuk kurallarına göre işler.

Uluslararası patent, esasen Patent İşbirliği Anlaşması’nın kurduğu sisteme göre alınan patente işaret etmektedir. Her ne kadar uluslararası patent denilse de, bu patent esasen, ulusal bir patent olup, uluslararası niteliği yapılan tek başvuruda birden çok üye ülkenin belirlenmesi ve bu ülkelerde patentin korunmasının talep edilmesi ile doğmaktadır. Başvuru ulusal bir patent kurumuna veya bölgesel patent kurumuna yapılmaktadır. Şekli

(38)

24

inceleme tamamlandıktan sonra, Uluslararası Araştırma Kurumu, tekniğin bilinen durumunu ve önceki hakları araştırır. Başvuru daha sonra, Araştırma Raporu ile birlikte milli prosedürü işletecek olan “belli edilmiş kurumlara” havale edilir. PCT md. 27/5’te de belirtildiği üzere, uluslararası araştırma raporunun hazırlanması, patent verilebilirlik koşullarının bu rapora göre incelenmesi gerektiği anlamına gelmez. Bu rapor sadece ulusal kurumlara kolaylık sağlamak amacıyla hazırlanmış olup, bundan sonraki başvuru prosedürü tamamıyla ulusal prosedüre göre işler (Yusufoğlu, 2008, s. 54).

Patent Hakkı

Türk Hukukunda patent hakkının kazanılması; 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre patent hakkının kazanılması, Patent İşbirliği Anlaşmasının hükümlerine göre patent hakkının kazanılması ve Avrupa Patent Anlaşması hükümlerine göre patent hakkının kazanılması olmak üzere üç yolla mümkün olmaktadır.

551 Sayılı KHK, milli patent sistemini düzenleyen temel metindir. Bu KHK’ya göre patent hakkı kazanabilecek üç farklı kişi bulunmaktadır KHK’nın 2. maddesine göre;

“Bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan korumadan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ikametgahı olan veya sınai veya ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler veya Paris Anlaşması hükümleri dâhilinde başvuru hakkına sahip kişiler yararlanır.” “Bu maddenin birinci fıkrası hükmü kapsamı dışında kalmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere kanunen veya fiilen patent ve/veya faydalı model belgesi koruması tanıyan devletlerin uyruğundaki gerçek veya tüzel kişilerde, karşılıklılık ilkesi uyarınca Türkiye’de patent ve/veya faydalı model belgesi korumasından yararlanır.”

KHK’nın 49. maddesine göre, Paris Anlaşması’na dâhil ülkelerden birine mensup veya bu ülkelerden birine mensup olmamakla birlikte onlardan birinde ikametgâhı veya işler durumda bir ticari müessesesi bulunan gerçek veya tüzel kişiler, bu ülkelerin herhangi birinde bir patentin veya faydalı model belgesinin verilmesi için yetkili mercilere yaptıkları başvuru tarihinden itibaren, on iki ay süreyle patent veya faydalı model belgesi almak için Türkiye’de başvuru yapma konusunda, rüçhan hakkından yararlanır. Bu süre içinde kullanılmayan rüçhan hakları düşer. Rüçhan hakkına dayanılarak bahsi geçen on iki aylık süre içinde başvuru yapıldığı takdirde, rüçhan hakkına konu olan patent veya faydalı model belgesi için, rüçhan hakkının doğduğu tarihten itibaren üçüncü kişiler tarafından yapılacak başvurular ve bunlara verilecek patent veya faydalı model belgesi hükümsüzdür. Yine

(39)

25

rüçhan hakkından 2. maddenin ikinci fıkrasında yazılı karşılıklılık uygulamasından yararlanan ülke uyruğu gerçek veya tüzel kişiler yararlanma hakkına sahiptir. Ancak Paris Anlaşması’na taraf bir ülke uyruğu bir gerçek veya tüzel kişi de, Paris Anlaşması’na taraf olmayan bir ülkede, patent verilmesi için geçerli bir başvuru yapmış ise, bu madde hükmüne göre, söz konusu başvurunun rüçhan hakkından yararlanır (Tunç, 2008, s. 72). Başvuran kişiler patent hakkının kendilerine sağladığı her türlü mali ve manevi haklardan yararlanabildikleri gibi 551 Sayılı KHK’nın 4. maddesinde belirtilen “asgari haklar” dan da yararlanabileceklerdir. Bu madde hükmüne göre Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşma hükümlerinin bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinden daha elverişli olması halinde bu KHK’nın 2. maddesinde belirtilen kişiler, elverişli hükümlerin uygulanmasını talep etme hakkına sahiptir. Ancak bu haklardan Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları yararlanamaz, sadece yabancılar yararlanabilir. (Tunç, 2008, s. 73).

Bu kişilerden hangilerinin patent almak için başvurabilecekleri yine aynı KHK’nın 11. maddesinde belirlenmiştir. 1995 tarihli 551 Sayılı KHK bu konuda, 1879 tarihli İhtira Beratı Kanununu benimsediği “başvuru ilkesi”nden farklı olarak “buluş sahibi ilkesi”ni benimsemiştir. Buna göre, patent isteme hakkı, buluşu yapana veya onun haleflerine ait olup, başkalarına devri mümkündür. Buluş birden çok kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmişse, patent isteme hakkı, taraflar başka türlü kararlaştırmamışsa, bunlara müştereken ait olur. Aynı buluş birbirinden bağımsız birden çok kişi tarafından aynı zamanda gerçekleştirilmişse, patent isteme hakkı, daha önce başvuru yapana veya diğerine göre rüçhan hakkı olana aittir. Patent almak için ilk başvuran kişi, aksi sabit oluncaya kadar, patent isteme hakkının sahibidir.

Patentin verilmesi işlemleri sırasında, bir buluş için patent isteme hakkının gerçek sahibi olduğunu, daha önce bu konuda başvuru yapan kişi/kişilerin gerçek buluş sahibi olmadığını iddia eden kişi, başvuru sahibinin hak sahipliğine karşı, bu KHK’nın 129. maddesine göre, patent isteme hakkının belirlenmesi için dava açabilir. Patent isteme hakkının başvuru sahibine ait olmadığının Enstitü nezdinde iddia edilemeyeceği KHK’nın 12. maddesinde düzenlenmiştir. Açılan dava ve davada ileri sürülen talepler, dava sonunda verilen kesin hüküm veya açılan davayı herhangi bir şekilde sona erdiren bütün diğer haller Patent Sicili’ne kayıt edilir (Tunç, 2008, s. 74).

Şekil

Tablo 5. Patent Alanında Başvuru Yapmış Firmaların 62’ li Nace Kodlarına Göre Dağılımı  2000-2013 Yılları Arasında Türk Patent Enstitüsüne İmalat Alanında Patent Başvurusunda
Grafik 1. 2000-2013 Yılları Arasında Türk Patent Enstitüsüne İmalat Alanında Yerli Patent  Başvurusunda Bulunmuş Firmaların 62’li Nace Kodlarına Göre Dağılımı
Tablo 6. Patent Alanında Başvuru Yapmış Firmaların 31’li Nace Kodlarına Göre Dağılımı  2000-2013 Yılları Arasında Türk Patent Enstitüsüne İmalat Alanında Patent Başvurusunda
Grafik 2. 2000-2013 Yılları Arasında Türk Patent Enstitüsüne İmalat Alanında Yerli Patent  Başvurusunda Bulunmuş Firmaların 31’li Nace Kodlarına Göre Dağılımı

Referanslar

Benzer Belgeler

Teknik Üniversitede Mimarlık Fakültesinin ku- rulmasına ait, statü Talim Terbiye Hey'etin rj e, tam bir yıl elden ele dolaşmış bu hey'ette bu işlerde mü- tehassıs

İşçi sınıfına mensup kadınların, orta ve üst sınıf kadınlarının statü göstergele- rinden biri olan sürücü belgesine sahip olmaları veya araç kullanmaları, bu

Onu takip eden Sâbit, Seyyid Vehbî, Tarihçi Râşid, Arpaemînizâde Sâmî, Çelebîzâde Âsım, Antakyalı Münîf, Diyarbekirli Hâmî, Koca Ragıb Paşa, Haşmet, Sünbülzâde

The publication on “Prognostic significance of brain-derived neurotrophic factor (BDNF) levels in patients with heart failure and reduced left ventricular ejection fraction” is

Birinci uygulamamızda belirsizlik ortadan kalkmadığı için, tekrar L’Hospital Kuralını

Sultan Hamid devrinde her türlü idari, adlî, siyasî emniyet işleri Zabtiye Nazırı'nın vazi - fesi idi.. Jurnalcılar, yâni padişaha şahsi mektup ve raporla

~ u'nun, daha önce kurulan Müslüman-Türk devletlerinden (Karahanl~lar ve Gazneliler gibi) konumuz bak~m~ ndan en önemli fark~, çe~itli Türk boylar~n~~ Bat~ya göndermeleri

PG’de, İİAB sonucu benign ola- rak bildirilen 95 hastanın 91’inde histopatoloji so- nucu benign iken, 5’inde malign olarak raporlandı (Yanlış negatiflik oranı=%50)..