• Sonuç bulunamadı

Roma ve Bizans Devri'nde Karadeniz Ereğlisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Roma ve Bizans Devri'nde Karadeniz Ereğlisi"

Copied!
150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ROMA VE BİZANS DEVRİ’NDE KARADENİZ

EREĞLİSİ

ÖZLEM YAMAN

TEZ DANIŞMANI

YARD. DOÇ. DR. ÖZKAN ERTUĞRUL

(2)
(3)
(4)

Konu: Roma ve Bizans Devri’nde Karadeniz Ereğlisi Hazırlayan: Özlem YAMAN

ÖZET

Tarihsel kökleri M.Ö. 2500’lü yıllara kadar uzanan Karadeniz Ereğli, günümüze kadar geçen zaman içinde birçok Anadolu uygarlığını barındırarak bir uygarlıklar mozaiği oluşturmuştur.

2000 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazıların sonucunda, Karadeniz Ereğli’nin, M.Ö. 2500’lü yıllara dayanan bir yerleşim bölgesi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu tarih Anadolu tarihi içinde İlk Tunç Çağı ve Hititler Öncesi Dönem’e rastlamaktadır. M.Ö. 2000–800 yılları arasında bölgeye Doğu ve Batı’dan göçler olduğu bilinmektedir. Bu dönemde, Thrak soyundan olan Mariandynler, Ereğli’ye yerleşmiş, kente Mariandynler ülkesi anlamına gelen “Mariandynia” adını vermişlerdir. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında ise, Megaralı ve Boitialı Dor göçmenler Mariandynler’i de egemenlikleri altına alarak burayı Yunan kolonisi haline getirmişlerdir. Bu dönemde, Yunan mitolojisinin efsanevi kahramanı Herakles, kentin kurucusu olarak kabul görmüş ve kent onun adına izafeten “Herakleia

Pontike” olarak anılmıştır. Herakleia Pontike, Roma İmparatorluğu’nun

hâkimiyetine girene kadar her türlü tehdide karşı bağımsızlığını korumuştur. Ancak M.Ö. 70 yılında gerçekleşen Roma işgali sonucunda bağımsızlığı ile birlikte politik gücünü de kaybetmiştir. Kent, 1. yüzyılda Hıristiyanlık dininin etkisiyle, Hıristiyanlığın önemli gizli merkezlerinden biri haline gelmiştir. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonucu Bizans hâkimiyetine giren bu topraklar, II. Theodosios’un hâkimiyeti sırasında Hıristiyanlığın kesin bir zafer kazanmasıyla metropolis olmuştur. Ereğli, Anadolu’daki Bizans hâkimiyetinin son bulmasının ardından 1393 dolaylarında Türk hâkimiyetine girmiştir.

Kent, M.Ö. 2500’lü yıllara dayanan tarihiyle, üzerinde barındırdığı uygarlıklara ait birçok eseri hala saklamaktadır. Fakat kent bazı dönemlerde işgallere, yağmalara maruz kalmış ve eserlerinin bir kısmını kaybetmiştir.

(5)

Araştırmada Karadeniz Ereğli’nin Roma ve Bizans Devri’ndeki durumu, bu döneme ait eserlerle birlikte ele alınarak incelenmiştir.

Kent, M.Ö. 70 yılında gerçekleşen Roma işgali sırasında baştan aşağı yakılıp yıkılmıştır. Roma hâkimiyetine giren kent, adeta yeniden inşa edilerek, Roma stilinde yeni bir mimari üsluba kavuşturulmuştur. Mevcut surlar güçlendirilmiş, tersaneler kurulmuş, kentin su ihtiyacına yönelik su kemerleri ve sarnıçlar yaptırılmıştır.

Bizans Devri’ne gelindiğinde ise kentte yeniden bir imar faaliyetine gidilmiştir. Surlar tekrar onarılmış; kale, fener ve su ihtiyacına yönelik sarnıçlar inşa edilmiştir. Ayrıca kent, bu dönemde inşa edilen kiliselerle birlikte Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir.

(6)

Title:Karadeniz Ereğli in Roman and Byzantine Periods by Özlem YAMAN

ABSTRACT

Karadeniz Ereğli, historical roots of which extends back to 2500 BC, has created a mosaic of civilizations by hosting many Anatolian civilizations in the course of time from past to present.

As a result of archaeological excavations that carried out in 2000, it emerged that Karadeniz Ereğli is a residential area that dates back to 2500 BC. This date in the history of Anatolia coincides with Early Bronze Age and The Period before the Hittites. It is known that there were immigrations from East and West to the region between 2000 and 800 BC. In this period, Mariandynians, who were descended from Thrak, settled in Ereğli and gave to the city the name “Mariandynia” which means the land of Mariandynians. In the middle of the 6th century BC, Dorian immigrants from Megara and Boitia domineered Mariandynians and populated this area as a Greek colony. In this period, Heracles, the legendary hero of Greek mythology, gained recognition as the founder of the city and city was called in honor of him “Heracleia Pontike”. Heracleia Pontike maintained its independence against all kinds of threats until it came under the rule of Roman Empire. However city lost its independence along with its politic power as a result of the Roman occupation that occurred in 70 BC. In first century, city became one of the most important hidden centers with the influence of religion of Christianity. These lands, which came under the rule of Byzantine as a result of division of Roman Empire in 395, became metropolis with certain victory of Christianity during the reign of II. Theodosios. After Byzantine domination in Anatolia, Ereğli came under the rule of Turks in 1393.

The city, with its history that dates back to 2500 BC, still keeps many works belonging to civilizations which already existed on this land. However the city lost some of the works as a result of occupations and depredations in some periods.

(7)

In this research, the condition of Karadeniz Ereğli in Roman and Byzantine Periods was examined and discussed with the works that belong to these periods.

City was thoroughly devastated during the Roman occupation that occurred in 70 BC. The city which came under the rule of Roman Empire was almost rebuilt and had a new Roman architecture style. City walls were strengthened, shipyards were established and aqueducts and cisterns were constructed for the city’s water requirement.

During the Byzantine Period, re-development actions were made in the city. The city walls were repaired again and castle, lighthouse and the cisterns were built for water requirement of the city. Additionally, with the churches which were built in this period, city became an important centre of Christianity.

(8)

ÖNSÖZ

Karadeniz kıyısında, küçük bir liman kenti olan “Karadeniz Ereğli”, coğrafi konumu sebebiyle eski çağlardan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Coğrafi şartlarının elverişliliği, tabi güzelliği ve zenginliği sebebiyle tarihin her çağında önem kazanmıştır. Sırasıyla; Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı hâkimiyetine giren bu topraklar, üzerinde barındırmış olduğu uygarlıklara ait değerleri hala taşımaktadır.

Karadeniz Ereğli’deki Roma ve Bizans Devri’ni konu alan çalışmam sırasında beni böyle bir çalışmaya teşvik eden, bilgilerinden ve deneyimlerinden yararlandığım değerli hocam Yard. Doç. Dr. Özkan ERTUĞRUL’a, rahmetli hocam Uzm. Ahmet SİPAHİOĞLU’na, fotoğraf çekimleri sırasında ve çeviri sürecinde bana yardımcı olan kardeşim Öznur YAMAN’a, Karadeniz Ereğli Müzesi çalışanlarına, yardımlarını esirgemeyen kent halkına ve eğitimim süresince beni maddi manevi destekleyen fedakâr anne ve babama sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

(9)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... I ABSTRACT ... III ÖNSÖZ ... V HARİTA LİSTESİ ... VIII PLAN LİSTESİ ... IX ÇİZİM LİSTESİ ... X FOTOĞRAF LİSTESİ ... XI KISALTMALAR LİSTESİ... XIV

I. GİRİŞ ... 1

II. KARADENİZ EREĞLİ’NİN TARİHİ VE COĞRAFYASI ... 3

A.SEYAHATNAMEVEARAŞTIRMALAR ... 3

B.COĞRAFYASI ... 10

C.TARİHÇESİ ... 14

1. Kentin Adı ve İlk Kuruluşu: ... 15

2. M.Ö. 2500–1200 Tunç Çağı ve Hititler Dönemi’nde Karadeniz Ereğli: ... 25

3. Hellenistik Devir’de Karadeniz Ereğli: ... 27

4. Roma Devri’nde Karadeniz Ereğli: ... 35

5. Bizans Devri’nde Karadeniz Ereğli: ... 38

6. Osmanlı Devri’nden Günümüze Karadeniz Ereğli: ... 42

III. ROMA VE BİZANS DEVRİ’NDE KARADENİZ EREĞLİSİ ... 45

A.ROMADEVRİ’NEAİTESERLER ... 45

1. Herakles Sarayı: ... 46

2. Surlar: ... 48

3. Su Tesisleri: ... 50

B.BİZANSDEVRİ’NEAİTESERLER ... 53

1. Surlar: ... 54

2. Mağara Kilisesi: ... 57

3. Kale: ... 59

4. Çeştepe Feneri: ... 62

5. Ayasofya Kilisesi (Orta Cami): ... 64

6. Çelikel Cami (Bizans Döşeme Mozaiği): ... 68

7. Bizans Sarnıcı Kalıntısı: ... 70

IV. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ... 71

BİBLİYOGRAFYA ... 75

HARİTALAR ... 79

(10)

ÇİZİMLER ... 89 FOTOĞRAFLAR ... 98

(11)

HARİTA LİSTESİ

Harita – 1 Günümüzde Zonguldak ve Çevresi

(12)

PLAN LİSTESİ

Plan – 1 Karadeniz Ereğli’nin Genel Planı Plan – 2 Akheron Vadisi ve Mağaralar Plan – 3 Hellenistik Surlar

Plan – 4 Roma ve Bizans Surları Plan – 5 Bizans Kalesi

(13)

ÇİZİM LİSTESİ

Çizim – 1 Ereğli (J. P. de Tournefort) Çizim – 2 Ereğli (William Francis Ainsworth) Çizim – 3 Yassıkaya, Kase Formları

Çizim – 4 Yassıkaya, Gaga Ağızlı Testi Formları Çizim – 5 Herakles Sarayı

Çizim – 6 Keşkek Köyü Yakınlarındaki Su Yolu Çizim – 7 Balı Köyü Yakınlarındaki Su Kemeri Çizim – 8 Çelikel Cami (Bizans Döşeme Mozaiği)

(14)

FOTOĞRAF LİSTESİ

Fotoğraf – 1 Günümüzde Karadeniz Ereğli Fotoğraf – 2 Herakles Sarayı Genel Görünüm Fotoğraf – 3 Herakles Sarayı Ana Giriş Fotoğraf – 4 Herakles Sarayı İkinci Giriş

Fotoğraf – 5 Roma Devri Özelliği Gösteren Sahil Surları Fotoğraf – 6 Roma Devri Özelliği Gösteren Sahil Surları Fotoğraf – 7 Grek-Roma Devri Kuyu Bileziği

Fotoğraf – 8 Grek-Roma Devri Kuyu Bileziği Detay Fotoğraf – 9 Grek-Roma Devri Kuyu Bileziği Detay Fotoğraf – 10 Roma Devri Yılanlı Kuyu Bileziği

Fotoğraf – 11 Roma Devri Yılanlı Kuyu Bileziği İç Görünüm Fotoğraf – 12 Yılanlı Kuyu Bileziği Detay

Fotoğraf – 13 Kaneri Kapı Fotoğraf – 14 Kaneri Kapı Fotoğraf – 15 Kaneri Kapı Detay Fotoğraf – 16 Bizans Sur Duvarı Fotoğraf – 17 Bizans Sur Duvarı Fotoğraf – 18 Bizans Sur Duvarı

Fotoğraf – 19 Yalı Caddesi Bizans Sur Duvarı Fotoğraf – 20 Yalı Caddesi Bizans Sur Duvarı

(15)

Fotoğraf – 21 Yalı Caddesi Bizans Sur Duvarı Fotoğraf – 22 At Kapısı

Fotoğraf – 23 Kız Kapısı Fotoğraf – 24 Mağara Kilisesi

Fotoğraf – 25 Mağara Kilisesi Lahit Nişi Fotoğraf – 26 Mağara Kilisesi Apsis

Fotoğraf – 27 Mağara Kilisesi Giriş Yan Duvarları Fotoğraf – 28 Mağara Kilisesi Döşeme Mozaiği Fotoğraf – 29 Mağara Kilisesi Döşeme Mozaiği Detay Fotoğraf – 30 Karadeniz Ereğli Bizans Kalesi

Fotoğraf – 31 Bizans Kalesi Su Sarnıcı Fotoğraf – 32 Bizans Kalesi Oturma Kulesi

Fotoğraf – 33 Bizans Kalesi İç Avluya Bakan Duvarlar Fotoğraf – 34 Bizans Kalesi Oturma Odaları Duvarı Fotoğraf – 35 Bizans Kalesi Duvarı

Fotoğraf – 36 Bizans Kalesi Avlu Duvarı Fotoğraf – 37 Çeştepe Feneri

Fotoğraf – 38 Çeştepe Feneri Giriş

Fotoğraf – 39 Çeştepe Feneri Giriş Kemeri Fotoğraf – 40 Çeştepe Feneri Alt Duvar Örgüsü Fotoğraf – 41 Çeştepe Feneri Üst Duvar Örgüsü

(16)

Fotoğraf – 42 Ayasofya Kilisesi (Orta Cami) Fotoğraf – 43 Ayasofya Kilisesi Giriş Cephesi Fotoğraf – 44 Ayasofya Kilisesi Apsis Cephesi Fotoğraf – 45 Ayasofya Kilisesi Orta Nef Sütunları Fotoğraf – 46 Ayasofya Kilisesi İon Tipi Sütun Başlığı Fotoğraf – 47 Ayasofya Kilisesi Mihrap Nişi

Fotoğraf – 48 Ayasofya Kilisesi Mihrap Nişi Yan Duvar Bezemesi Fotoğraf – 49 Ayasofya Kilisesi Mihrap Nişi Yan Duvar Bezemesi Fotoğraf – 50 Ayasofya Kilisesi Minare

Fotoğraf – 51 Ayasofya Kilisesi İç Duvar Payesi

Fotoğraf – 52 Ayasofya Kilisesi Dış Duvar Örgü Sistemi Fotoğraf – 53 Ayasofya Kilisesi Kuzeydeki Yan Kapı Fotoğraf – 54 Ayasofya Kilisesi Kuzeydeki Yan Kapı Detay Fotoğraf – 55 Ayasofya Kilisesi Kuzeydeki Yan Kapı Detay Fotoğraf – 56 Ayasofya Kilisesi Kuzeydeki Yan Kapı Detay Fotoğraf – 57 Ayasofya Kilisesi Apsis Üçüz Pencereleri Fotoğraf – 58 Ayasofya Kilisesi Apsis Üçüz Pencereleri Detay

(17)

KISALTMALAR LİSTESİ

a.g.e. : Adı Geçen Eser a.g.m.: Adı Geçen Makale C. : Cilt

Çev: Çeviren

En. No: Envanter Numarası Gös. yer. : Gösterilen Yer km. : Kilometre m. : Metre mm. : Milimetre M. Ö. : Milattan Önce M. S. : Milattan Sonra s. : Sayfa S: Sayı T. C. : Türkiye Cumhuriyeti v. b. : Ve Benzeri

(18)

I. GİRİŞ

Doğduğum şehir olan Karadeniz Ereğli, lisans eğitimim süresince benim için önemli bir inceleme alanı teşkil etmiştir. “Karadeniz Ereğlisi’nde Orta Cami” başlıklı bitirme tezimle, kentle ilgili ilk çalışmamı gerçekleştirdim. Yüksek lisans eğitimim süresince yine Ereğli ile ilgili bazı araştırmalarda bulundum ve tez danışmanım olan Yard. Doç. Dr. Özkan Ertuğrul’un da yönlendirmesiyle Karadeniz Ereğli’de Roma ve Bizans Devirlerini kapsayan bir konu hakkında çalışma yapmaya karar verdim. Araştırmanın konusunu da “Roma ve Bizans Devri’nde Karadeniz

Ereğlisi” olarak belirledim.

Karadeniz Ereğli, Anadolu’nun diğer bölgelerinin aksine tarihçi ve arkeologların yoğun ilgisini çekmemiştir. Bölge ile ilgili yapılan araştırmalar da oldukça sınırlıdır. Ayrıca bugüne kadar Karadeniz Ereğli’nin Roma ve Bizans Devirlerini kapsayan ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır.

Araştırmanın ilk aşamasında, bölgeyi daha önce incelemiş araştırmacıların, konuyla ilgili görüşlerini içeren bir kaynak taraması yapılmıştır. Elde edilen bilgiler ve yeni incelemelerle birlikte sistemli bir çalışma hedeflenmiştir. Araştırmanın amacı; kentin Roma ve Bizans Devri’ndeki durumuna ışık tutarak, bu dönemlere ait eserlerin sanat tarihi açısından önemini vurgulamaktır.

Araştırmanın ilk bölümünde, Karadeniz Ereğli’nin tarihi ve coğrafyası anlatılmıştır. İlk kısımda Karadeniz Ereğli ile ilgili seyahatname ve araştırmalara yer verilmiştir. Kentin coğrafyasının anlatıldığı ikinci kısımda, kentin coğrafi konumu, iklim özellikleri, jeolojik özellikleri, bitki örtüsü ve ulaşım konularına değinilmiştir. Kentin tarihçesinin anlatıldığı üçüncü kısımda ise, kentin ilk kuruluşundan günümüze kadar olan, kentin ilk kuruluşu, İlk Tunç Çağı ve Hititler Dönemi, Hellenistik Devir, Roma Devri, Bizans Devri ve Osmanlı Devri’nden günümüze kadar olan süreç ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır.

Araştırmanın katalog bölümünde ise asıl konu ile ilgili bilgi ve tespitler yer almaktadır. Bu bölümde kentin Roma Devri’ne ve Bizans Devri’ne ait eserleri, iki ayrı kısımda ele alınıp incelenmiştir. Bunlardan Roma Devri’ne ait olan eserler;

(19)

Herakles Sarayı, Surlar ve Su Tesisleri olmak üzere üç alt başlıkta incelenmiştir. Bizans Devri’ne ait olan eserler ise; Surlar, Mağara Kilisesi, Kale, Çeştepe Feneri, Ayasofya Kilisesi (Orta Cami), Çelikel Cami (Bizans Döşeme Mozaiği) ve Bizans Sarnıcı Kalıntısı olarak yedi alt başlıkta toplanmıştır.

Son olarak, söz konusu devirlere ait olan bu eserler, tez metninin sonuna eklenen plan, çizim ve fotoğraflarla desteklenmiştir.

(20)

II. KARADENİZ EREĞLİ’NİN TARİHİ VE COĞRAFYASI

A. SEYAHATNAME VE ARAŞTIRMALAR

Karadeniz kıyıları, Anadolu’nun doğusu ve güneyi gibi seyyahlar tarafından fazla ilgi görmemiştir. Ancak az da olsa buraya uğrayıp sınırlı gözlem ve bilgilere yer veren seyyahlara rastlamak mümkündür.

Ereğli hakkında kapsamlı bilgi veren ilk rapor Timur ile görüşmek üzere İspanya kralının elçisi olarak görevlendirilen, Semerkant’a yolculuğu esnasında Ereğli’ye uğrayıp konaklayan Ruy Gonzales de Clavijo’dur.1Clavijo 23 Mart 1414 Pazar günü Ereğli’ye uğramış ve şu bilgileri kaydetmiştir: “Ertesi gün Pazar idi. O

akşam üzeri Pantoratoya (Ereğli) namındaki Türk memleketine ulaştık. Bu bölge, Bayezid’in en büyük oğlu Süleyman Çelebi’ye aitti. Geceyi burada geçirdik. Pazartesi günü, rüzgâr muhalefeti nedeniyle hareket edemedik. Ereğli birkaç tepenin eteklerinde yeralan, sahile yakın bir şehirdir. Tepelerin en yükseği üzerinde bir kale vardır. Şehir pek kalabalık sayılmaz. Nüfusun çoğu Rum olmakla beraber, Türkler de az değildir. Eskiden burası İstanbul’a bağlıydı. Bize anlatıldığına göre, yaklaşık otuz sene önce İmparator Manuel burasını Süleyman Çelebi’nin babası Sultan Bayezid’e, birkaç bin doka karşılığında satmış. Şehrin fevkalade mükemmel bir limanı bulunduğundan, çok meşhur ve zengindir. Burasını, Pantoratoya namında bir imparator kurduğundan, şehir bu adla anılıyor.”

1635’lerdeki seyahatinde Kâtip Çelebi2, Cihannüma’sında Herakleia’dan

birkaç cümleyle söz etmiştir. “Benderkili (Ereğli) Karadeniz sahilinde ve Bolu’nun

kuzeyinde 20 köyü olan bir kaledir. Kalesinin önünde limanı vardır. Etrafı çoğunlukla dağlık olup, düzlükleri azdır. Suyu Çile Dağı’ndan gelir. Bu öyle bir nehirdir ki ancak kayıkla geçilir. Kuzeyinde bulunan Hacı Baba mezarı ziyaret yeridir. En önemli metaı kaliteli bezidir. Gelir sağladıkları mahsulü kereste ve meyvedir.”

1 Ruy Gonzales de Clavijo, Anadolu Orta Asya ve Timur, (Çev. Ö. R. Doğrul), İstanbul 1993, s. 64–

65.

(21)

Kâtip Çelebi’den beş yıl sonra 1640 Ağustos’unda Evliya Çelebi3 Batum ve Trabzon’a doğru seyahatinde Ereğli’ye uğramıştır. Seyahatname’sinde Ereğli’den şu cümlelerle bahsetmektedir. “…Buradan Karadeniz Ereğlisi’ne vardık. Buradaki

Çoban Kulesi yalçın kaya üzerinde güzel bir kaledir. Ama Dizdarı ve neferleri yoktur. Kale yakınında yapanın beyaz taştan bir resmi vardır ki sanki canlıdır.”

Ereğli 1 Mayıs 1071 yılında Fransız botanikçi Joseph de Tournefort4

tarafından ziyaret edilmiş, 18. yüzyıl başlarında Ereğli’nin durumu hakkında kapsamlı bilgiler verilmiştir: “Penderakhi, eski Herakleia kentinin yıkıntıları üstünde

kurulmuş küçük bir kenttir; yıkıntılara, özellikle de surlarda kullanmış ve hala deniz kıyısında durmakta olan iri dörtgen taşlara bakılacak olursa, Herakleia Doğu’nun en güzel kentlerinden biri olmalıydı. Yer yer kare biçimli kulelerle tahkim edilmiş kent surunun Bizans imparatorları döneminden kaldığı izlenimi uyanmaktadır. Kentin her yanında sütunlarla, baştabanlarla ve korunması konusunda hiçbir özen gösterilmemiş yazıtlarla karşılaşılmaktadır. Bu kent denize egemen yüksek bir yamaçta kurulmuştur ve bütün yöreye hükmetmek amacıyla yapıldığı kanısı uyanmaktadır. Kara yanında, iri mermer parçalarıyla yapılmış çok yalın eski bir kapı bulunmaktadır. Daha ilerilerde, Antikçağ’a ait başka kalıntıların da bulunduğu söylendi ama gecenin yaklaşması ve bu viranenin yakınına kadınların çadırlarının kurulmuş olması oraları görme olanağı vermedi. Asla beklemediğimiz bir şanssızlık sonucu hiç rehber bulamadık: Rumlar Paskalyalarını kutluyor ve o gün çok içmek ve çok dans etmek özgürlüğünü elde etmek için kadıya verdikleri paranın karşılığını almak istiyorlardı. Bu nedenle, Doğu yönünde kentin yukarı kesiminde, görünüşe göre Lycus’un durgun sularının kokuştuğu bataklığa kadar uzanan yöreyi rastgele dolaştık. Penderakhi’de tarihini araştıracak kadar uzan kalamadık, orada sadece geceledik.” Ayrıca Tournefort Ereğli limanında demirlenmiş gemisinden bir de resim

yapmıştır (Çizim–1).

3 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler I, İstanbul 1971, s. 158.

4 Joseph de Tournefort, Tournefort Seyahatnamesi, (Çev. T. Tunçdoğan) C. 2. , İstanbul 2005, s.

(22)

Napolyon’un Mısır Seferi’ne katılan Fransız Orientalist Pierre Amédée Jaubert 1806 yılındaki seyahati esnasında Ereğli’de bir gün konaklamış ve yazdığı raporda Karadeniz kıyısında yapılan seyahatlerin zorluklarından bahsetmiştir.5

Jaubert’den sonra 1816 yılında iki Fransız arkeolog, George Perrot ve Edmond Guillaume6, Ereğli’de üç gün konaklamış ve surlardan, harabelerden ve bir su kemerinden söz etmişlerdir. 1818’de Colonel Rottiers, kendi etki alanlarını tanımak amacıyla bölgeye yapmış olduğu ziyareti esnasında Ereğli’ye gelmiş, kentin

durumu hakkında bilgiler vermiştir.7 1838 yılında Fransız bilim adamı E. Boré,

“Akadémie des Inscriptions et des Belles Lettres” adına bilimsel misyoner olarak gitmiş olduğu Armenia’dan Fransa’ya dönerken Ereğli’de üç gün konaklamış, raporunda da Herakles mağaralarının ilk tasvirini yapmış ve kentin güneyinde bir tapınak bulunması gerektiğini ileri sürmüştür.8 İngiliz doktor ve jeolog olan William Francis Ainsworth, 1838 yılında Fırat gezisinden dönüşü sırasında Ereğli’ye uğrayıp dört gün süre ile konaklamış ve Ereğli’yi gösteren bir resim yapmıştır (Çizim–2). Carl Ritter, Coğrafya’sının Kleinasien (Küçük Asya) bölümünde 1846 yılına ait raporunda Ereğli hakkında kısa bilgiler vermiştir. 9

1850 yılında Taitbout de Marigny10, Karadeniz ve Azak Denizi’ni anlatan deniz kılavuzunda Ereğli kıyıları ile ilgili gözlemlerine yer vermiştir.

Richard Leonhard11, 1899 yılındaki seyahati sırasında Ereğli’ye uğramış,

Paphlagonia adlı kitabında Ereğli ile ilgili bilgi ve gözlemlerine yer vermiştir.

Bölgede arkeolojik çalışmalara başlanmadan önce, seyahatnamelerin etkisiyle bazı tarihi kaynak araştırmaları yapıldığını görmekteyiz. 1833 yılında H.L.

5 Tayfun Akkaya, Herakleia Pontike (Karadeniz Ereğlisi)’nin Tarihi Gelişimi ve Eski Eserleri,

İstanbul 1994, s. 28.

6 George Perrot-Edmond Guillaume, Exploration Archéologique de la Galatie et la Bithynie, 1868,

s.15.

7 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 28. 8 Gös. yer.

9 Gös. yer.

10 Taitbout de Marigny, Pilote de la mer Noire et de la mer d’Azov, İstanbul 1850, s. 166–167. 11 Richard Leonhard, Paphlagonia, Berlin 1915, s. 34–36.

(23)

Polsberw, 1870 yılında ise Albert Stiene tarafından yapılan iki doktora tezinin Ereğli hakkındaki araştırmaların çıkış noktası olduğu düşünülmektedir.12

1882 yılındaki yayınıyla H. Schneiderwirth13, Ereğli hakkındaki tarihi kayıtları en ayrıntılı biçimde ele alan kişi olarak kabul görmektedir. 1910 yılında, H. Apel tarafından Ereğli tarihine ilişkin bir doktora çalışması yapılmıştır. Fakat yapılan bu çalışma M.Ö. 4. yüzyılla sınırlı kalmıştır. Daha sonra 1927 yılında B. Lenk çalışmasında kentin sosyal tarihine yer vermiş, 1950 yılında ise D. Magie çalışmasında genel bir bakış ortaya koymuştur.14

Bitinya bölgesindeki ilk sistemli çalışmalar Friedrich Karl Dörner tarafından başlatılmıştır. İlk araştırmalarını kitabeler teşkil etmiştir. 1939 yılından itibaren Bitinya Yazıtları ve Eserleri üzerinde çalışmaya başlamış, 1941 yılında yayınlanan “Küçük Asya Yazıtları koleksiyonu” için Bitinya cildinin tetkikini üstlenmiştir. 1948’de Psusias and Hypium (Konuralp Üskübü) ve Bithynion-Klaudiopolis (Bolu) merkez olmak üzere hayli önemli olan bu bölge sistemli bir şekilde taranmıştır.15

Ereğli hakkındaki ilk mahalli monografya denilebilecek çalışma, 1960’lı yıllarda Ereğlili eğitimci Tahsin Aygün16 tarafından gerçekleştirilmiştir. Aygün çalışmasında, Ereğli’nin coğrafi durumunu, ilk kuruluşundan itibaren geçirdiği tarihsel süreci ve eski eserlerini ele almıştır. Ayrıca yazar bu çalışmada, antik kente ait kalıntıların ve bazı yapıların fotoğraflarına yer vermiştir.

1961–1962 yıllarında Dörner ve Wolfram Hoepfner17, “Avusturya Bilimler Akademisi” ve “Alman Araştırma Kurumu”nun katkılarıyla yeni incelemelerde bulunmuşlardır. Bunların sonuçları ise “Tatuli Asia Minoris” (Küçük Asya Yazıtları)’e ek cilt olarak “Küçük Asya Kuzey Kıyısından Araştırmalar” dizisinin yayınlanmasına vesile olmuştur. İlk ciltte Bitinya’daki yeni kitabelere ve buluntulara yer verilmiştir. Daha kapsamlı olan ikinci ciltte ise Ereğli’de yürütülen araştırma ve

12 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 32.

13 H. Schneiderwirth, Heraclea am Pontus, Heiligenstadt 1882. 14 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 32.

15 Gös. yer.

16 Tahsin Aygün, Karadeniz Ereğlisi Tarihi, Ankara 1960.

17 Friedrich Karl Dörner-Wolfram Hoepfner, Vorläufiger Bericht über eine reise in Bithynien, Berlin

(24)

inceleme sonuçlarına yer verilmiştir.18 Bu yapıtta, Ereğli’nin kısa bir tarihçesi ile birlikte antik kentin düzeni ve değişimi, bir yapı tarihi biçimde incelenmiş; şehir surlarına, kaleye, tek tek bazı yapılara, mimari plastik parçalara, Erken Bizans Devri’ne ait basilikaya ve Türk Devri’ndeki değişimlere yer verilmiştir.

Mübeccel Kıray19 tarafından 1964 yılında yayınlanan Ereğli ile ilgili kitapta, Ereğli’nin coğrafi konumu ile çok kısa bir tarihçeye yer verilmiştir. Kitapta daha çok ilçenin sosyal değişim problemleri ve süreçleri üzerinde durulmuştur.

W. Wroth20 tarafından 1889’da yaptığı çalışmasında Herakleia’da basılan sikkelere yer vermiştir. Daha sonra sikkelere dair çalışma P. Franke tarafından 1966’da, Kapossy tarafından da 1971 yılında gerçekleştirilmiştir.21 S. Burstein 1976’da yayınlanan kitabında Ereğli hakkında genel bir bakış sunulmuştur.22

David Asheri’nin23 Herakleia Pontike’nin eski tarihini antik aktarımlara ilişkin kaynak eleştirisi olarak elen alan araştırmasıyla birlikte, Wolfram Hoepfner’in “Topografik Araştırmalar” başlıklı geniş bir çalışmayı kapsayan yayın 1972 yılında gerçekleştirilmiştir.

1974 yılında Frolov tarafından, Herakleia’nın M.Ö. 4. yüzyıldaki tiranlık devrine dair bir çalışma yapılmıştır. 1979 yılında ise, S. Y. Saprykin tarafından Herakleia’nın Geç Hellenistik Devir’de kolonisi olan Khersonesos ile ilişkisine dair bir makale yayınlanmıştır. Herakleia’nın amphoraları ile ilgili bir başka makale de 1984’de I. B. Brashinsky tarafından yazılmıştır.24

1986 yılında yine S. Y. Saprykin tarafından Herakleia ve kolonisi Khersonesos arasındaki ilişkiye değinilen bir çalışma yapılmıştır. 1993’de M. Price

18 Wolfram Hoepfner, Herakleia Pontike-Ereğli Bir Yapı Tarihi incelemesi, Viyana 1966. 19 Mübeccel Kıray, Ereğli Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası, 3. baskı, İstanbul, 2000. 20 Warwick Wroth, A Catologue of Greek Coins, Pontus, Paphlagonia, Bithynia, and the Kingtom

of Bosporus, London 1889.

21 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 33. 22 Gös. yer.

23 David Asheri, Über die Frühgeschicht von Herakleia Pontike, Vien 1972. 24 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 34.

(25)

tarafından yapılan ve British Museum’daki Herakleia’ya ait sikkeleri içeren bir çalışma yapılmıştır.25

1994 yılında gazeteci-yazar Sina Çıladır26 tarafından Ereğli tarihini geniş bir biçimde ele alan bir çalışma yapılmıştır.

1994 yılında Tayfun Akkaya27 tarafından yayınlanan “Herakleia Pontike

(Karadeniz Ereğlisi)’nin Gelişimi ve Eski Eserleri adlı monografya çalışmasında; Ereğli’nin ilk kuruluşundan itibaren tüm tarihi gelişimi, her devre ait anıtlar, muhtelif mimari plastik parça ve kalıntılar, müzedeki eserler dâhil olmak üzere bir bütün olarak ele alınmıştır.

2000 yılında Turan Efe28 başkanlığında Karadeniz Ereğli'ye 24 kilometre uzaklıkta olan Zoroğlu Köyü'ndeki Yassıkaya'da yapılan müze kurtarma kazısında Karadeniz Ereğli tarihini önemli ölçüde etkileyen bazı buluntular ortaya çıkarılmıştır. Kazıdan elde edilen veri ve bilgiler, 2002 yılında Turan Efe ve Ahmet Mercan tarafından “Yassıkaya: Karadeniz Ereğli (Heraclea Pontika) Yakınlarında Bir İlk Tunç Çağı Yerleşmesi” adlı makale ile yayınlanmıştır.

Son yıllarda Zonguldak bölgesinde araştırmalar yapan Güngör Karauğuz, araştırmalarının sonucunu üç ayrı kitapta toplamış ve yayınlamıştır. “Zonguldak Bölgesi Arkeoloji ve Eskiçağ Tarihi ve Coğrafya Araştırmaları” adlı kitabında Zonguldak’ın iç kesimlerinde keşfedilen merkezler ve buradaki arkeolojik malzemeler değerlendirilmiş, bölgenin Eskiçağ kronolojisi ortaya çıkarılmıştır.29 “Eskiçağda Zonguldak Bölgesi ve Çevresi” adlı kitapta, bölge kültürlerinin iç kesimlerdeki yayılımı ile oluşmuş eskiçağ tarihi üzerinde durulmuştur.30 “Devrek ve Çevresi Tarihi” kitapta ise bölge insanını; tarih, yerel tarih, eskiçağ tarihi, arkeoloji, turizm ve müzecilik alanlarında bilinçlendirmek amaçlanmıştır. Ayrıca kitapta;

25 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 34.

26 Sina Çıladır, Karadeniz Ereğlisi’nin Tarihi, Zonguldak 1994. 27 Tayfun Akkaya, a.g.e.

28 Turan Efe-Ahmet Mercan, “Yassıkaya: Karadeniz Ereğli (Heraclea Pontika) Yakınlarında Bir

İlk Tunç Çağı Yerleşmesi” , T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı 23. Kazı Sonuçları Toplantısı, C. 1, 28

Mayıs -1Haziran, Ankara 2002.

29 Ayhan Akış-Güngör Karauğuz-Halil İbrahim Kurt, Zonguldak Bölgesi Arkeoloji ve Eskiçağ

Tarihi ve Coğrafya Araştırmaları, Konya 2010.

(26)

Zonguldak, Ereğli, Çaycuma, Safranbolu ve Bartın bölgeleri ile ilgili bilgi ve tespitler yer almaktadır.31

Yapılan bu bilimsel çalışmaların yanı sıra, bazı muhtelif yayınların mahalli kuruluşlar tarafından gerçekleştirildiğini görmekteyiz. Bunlardan “Karadeniz Ereğli Ticaret ve Sanayi Odası Rehberi”, ekonomik konulara ve kısa tanıtımlara yer veren bir çalışmadır. Çalışmada coğrafi ve tarihi yapıdan da kısaca bahsedilmektedir.32

Bir diğer çalışma ise, Ergün Tekin, Mehmet Öztürk ve Sina Çıladır tarafından hazırlanan “Karadeniz Ereğli’98” adlı çalışmadır. Çalışmada Ereğli’nin coğrafi konumuna, geçirdiği tarihsel sürece, sosyo-ekonomik konularına kültürel ve sosyal yaşamına etraflıca yer verilmiştir.33

31 Güngör Karauğuz, Devrek ve Çevresi Tarihi, Konya 2011. 32 Karadeniz Ereğli Ticaret ve Sanayi Odası Rehberi, İstanbul 1986.

(27)

B. COĞRAFYASI

Karadeniz Ereğli, bağlı bulunduğu Zonguldak ilinin batı ucunda 41˚ 51 ' kuzey enlemi ile 31˚ 25' doğu boylamında yer almaktadır.34 Karadeniz, ilçenin kuzey ve kuzeybatısındadır. İlçenin doğusunda Zonguldak ve Devrek ilçesi, güneyinde Düzce ilinin Akçakoca ve Yığılca ile Zonguldak ilinin Alaplı ilçesi bulunmaktadır (Harita–1).

Karadeniz Ereğli, 782 km²’lik yüzölçümü ile Zonguldak’ın en büyük ilçesidir (Fotoğraf –1). Batı Karadeniz’in sahile dik yamaçlarla inen doğal yapısı, Ereğli’ye de hâkimdir. Yükseklikleri 200–250 m. arasında değişen tepeler, ilçenin genel görüntüsü içinde öne çıkmaktadır. Arazi, genel olarak dağlık ve engebelidir. Yer yer derin vadilerle kesilen arazi, Zonguldak’a doğru yükselmeye başlar. İl sınırları içindeki yükselti 2000 m.yi geçmez. İlçede büyük ova ve yayla yoktur.35

Karadeniz Ereğli’de yerleşim için en uygun ve en yüksek tepe, körfezin tam içine rastlayan, 150–160 m. yüksekliğe ulaşan Kaletepe’dir. Buradan arazi, denize doğru adeta bir amphitiyatro biçiminde açılır, ancak diğer taraftan ise dik olarak iner. Bu doğal yapı, ilçenin ilk yerleşimi için elverişli bir özellik oluşturmuştur.

Körfezin çevresindeki arazi; dar, kısmen sulak vadiler tarafından bölünen hafifçe yüksek ve denize dik meyille inen tepelerden oluşur. Düzlük alanlar ise çok sınırlıdır. Kaletepe olarak adlandırılan (üzerinde bir Bizans Kalesi’nin harabeleri izlenen) merkezi tepe kuzeyde yer alırken; kuzeybatıda Keştepe ve Maltepe, kuzeydoğuda Örencik Tepesi ve Hacıhasan Tepesi, doğuda Göztepe bulunmaktadır. Bu tepelerin arasında Kan Deresi, Kemer Deresi, Tabakhane (Pençeş) Deresi ve Kabasakal Deresi akmaktadır.36

Karadeniz Ereğli ilçesine bağlı 91 köy, 31 mahalle ve 5 belde bulunmaktadır. İlçe genelinin toplam nüfusu 174750 civarındadır.

34 Ergün Tekin-Mehmet Öztürk-Sina Çıladır, a.g.e., Ankara 1998, s. 18. 35 Gös. yer.

(28)

Karadeniz Ereğli, Karadeniz Bölgesinin genel iklim koşullarını göstermektedir. Yazları çok sıcak geçmez. İklimi ılımandır. Isı 35°C’yi geçmez. Kış aylarında ise ısı 10°C’nin altına inmez. Gündüz ve gece sıcaklık farkı yaklaşık 5°C, yaz ile kış arasındaki sıcaklık farkı yaklaşık 15°C Yıllık ortalama nem oranı %75 dolaylarındadır.37

Kent bol yağış alan bir bölgededir. Yılın ortalama 157 günü yağış almaktadır ve yıllık yağış miktarı ortalama 1.163 mm.yi bulmaktadır.38

Bölgenin ortalama yıllık sıcaklığı 13,7°C civarındadır. Yılda 22 gün don olayı gözlenmektedir. Don olayının gözlendiği aylar, ocak ve şubattır. Dolayısıyla yılın en soğuk ayları bu aylardır.

Kentin kuzeyinin yüksek bir sırtla çevrili olması Yıldız ve Poyraz rüzgârlarından korunmasını sağlar. Kentte ocak, şubat ve mart aylarında kuzey rüzgârları etkilidir. Nisan ve mayıs aylarında hafif esen keşişleme, yaz aylarında Yıldız ve Poyraz, ekim ve kasım aylarında Karayel ve Lodos etkisi vardır.

Kâtip Çelebi’nin39 Cihannüma’sında liman kenti anlamına gelen “Bender

Ereğli” olarak adı geçen ve yemyeşil ormanlık görüntüsü ile “Şirin Ereğli” olarak da adlandırılan kent, sahile dik yamaçlarla inen tepeleriyle ilgi çekici bir görünüme sahiptir.40 Kent topraklarının % 56’sı karışık ormanlarla kaplıdır. 1000m. ye kadar

olan yerlerde ağırlıklı olarak meşe, kestane, gürgen ve ıhlamur ağaçları vardır. 100m. den yükseklerde ise kayın, köknar, çam gibi ağaçlar çoğunluktadır. Orman altı örtüsü zengindir. Bunlar ormangülü, funda, çobanpüskülü, ayı üzümü, kocayemiş, kiraz, böğürtlen ve çeşitli çayır otlarıdır.41

İlçenin sembolü ve karakteristik bitkisi olan “Osmanlı Çileği” sadece bu bölgede yetişmektedir. Dayanıksız olmasına rağmen kendisine özgü tadı, rengi ve

37 Ergün Tekin-Mehmet Öztürk-Sina Çıladır, a.g.e., s. 22. 38 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 8.

39 Kâtip Çelebi, a.g.e., s. 736. 40 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 9.

(29)

aroması ile ünlenen bu çilek türü, teşvik yarışmaları ile ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.42

60 km.lik Ereğli–İnebolu kıyı şeridinin temeli, paleozoik yaşlı devoniyen ve karbonifer oluşumlara dayanmaktadır. Bu temelin üzeri kretase yaşlı konglomeralarla kaplıdır. Bu oluşumun bazı kısımları aşınmış olduğu için, yaşlı devoniyen ve karbonifer oluşumlar ortaya çıkmıştır. Kıyı boyunca kretase yaşlı kalkerler 500 m. den fazla derinliğiyle geniş alanlara yayılmış, karstit oluşumlara yol açmıştır.

Ereğli-Zonguldak kömür havzası kırılmaları kretase ve alt krease dönemlerinde başlamıştır. Bu kırılmalar havzanın güney sınırını belirleyen güney fayını oluşturmuştur. Kömür damarları, yaşlı oluşumların aşındığı bazı yerlerde yüzeye çıkar ama genellikle 2. ve 3. zaman yaşlı tortul tabakaları ile örtülüdür. Ereğli’nin Köseağzı mevkiinden başlayan kömür havzası, 150–200 km. kadar doğuya ilerleyip, Küre’nin Söğütözü mevkiine ulaşır.43

Kent merkezinde en alt katmanda, ilk volkanizma özelliği gösteren ince tabakalar şeklindeki farklı renklerde marnlar, ara tabakalı ince tüf ve aglomera tabakaları, silisli taşlar ve marnlı kalker oluşumları görülür. Bunların üst tabakasında ise volkanik breşler bulunur. Kentin Kayabaşı ve Yüksekdağ gibi gibi yüksek tepeleri genellikle andezit, bazalt ve aglomeralardan meydana gelmiştir. Ereğli Limanı’nın güneyinde ve kuzeyinde ise “Liman Tüfleri” olarak adlandırılan marn, tüf ve aglomera tabakalarıyla karşılaşılır. Kaletepe’ de temel yapı ise andezit, bazalt, horstein ve manganez cevheri elemanlı konglomera oluşumlara dayanır. Bunun üstündeki tabakada, çeşitli renklerde şisti marnlar, tüf tabakaları ve yeşil, beyaz kalkerler yer alır. Bunların hepsi ”Kale Tabakaları” olarak adlandırılmaktır. Sarıkorkmaz civarında ise, “Sarıkorkmaz Serisi” denilen gri-tüf ve konglomera tabakaları alternatif bir biçimde bulunmaktadır.44

Karadeniz Ereğli’nin çevre ulaşımı ağırlıklı olarak karayolu ile yapılmaktadır. Ereğli’nin en önemli özelliklerinden biri de Zonguldak’ın batıya ve

42 Ergün Tekin-Mehmet Öztürk-Sina Çıladır, a.g.e., s. 37. 43 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 8-9.

(30)

batıda kalan büyük ticaret ve yerleşim merkezlerine açılan penceresi niteliğini taşımasıdır. Bu, gerek kentin coğrafi durumu, gerekse de düzgün karayollarına sahip olması ile ilgilidir.45 Kent E–5 karayoluna 76 km. uzunluğunda düzgün bir karayolu ile bağlıdır. İstanbul’a 280 km., Ankara’ya 300 km. ve Zonguldak’a 60km. uzaklıktadır.

Kenti büyük ticaret ve yerleşim merkezlerine bağlayan bir demiryolu hattı bulunmamaktadır. Sadece Türkiye Taş Kömürü Kurumu Armutçuk (Kandilli) kömür üretim bölgesini Ereğli’ye bağlayan 16 km.lik bir demir yolu vardır.

Havayolu ulaşımına gelince, Ereğli Demir Çelik Fabrikasının kuruluşu sırasında büyük merkezlerle ulaşımı sağlamak için ufak çapta uçakların inmesine müsait olan bir pist yapılmıştır. Bu ulaşım yolu sadece fabrikanın kendi gereksinmeleri ve de kentte acil durumlar için kullanılmaktaydı. Bölgede sivil taşımacılık 1999 yılında Zonguldak iline bağlı Saltukova’da inşa edilen havaalanı ile başlamıştır.

Ereğli’de yolcu taşımacılığına yönelik deniz araçları, fabrikanın kurulmasıyla birlikte yenilenen karayollarının tercih edilmesinden dolayı seferden kaldırılmıştır. Denizyolu şu anda sadece yük taşımacılığında ve askeri amaçlar için kullanılmaktadır.

(31)

C. TARİHÇESİ

Karadeniz Ereğli’nin tarihi ile ilgili yayınlarda, antikçağ tarihçi ve coğrafyacıların efsanelerle karışmış anlatımların etkisi görülür. Araştırmacı ve tarihçilerin, efsanelerle ve Helen yayılma ideolojileriyle karışmış değerlendirmeleri, kentle ilgili araştırmalarda yanılgıya düşülmesine sebep olmuştur.46

Ayrıca tarihçilerin sadece Karadeniz Ereğli kent merkezinden elde edilen veriler ışığında hareket etmesi de Karadeniz Ereğli tarihi hakkında net sonuçlara ulaşılmasına engel olmuştur. Karadeniz Ereğli’nin kuruluş tarihi birçok tarihçi tarafından antik kaynakların etkisiyle M.Ö. 550 yılı olarak kabul edilmektedir. Ancak 2000 yılında Prof. Dr. Turan Efe başkanlığında Karadeniz Ereğli’ye 24 km. uzaklıktaki Zoroğlu Köyü’ndeki Yassıkaya’da gerçekleştirilen müze kurtarma kazılarında ortaya çıkarılmış eserlerle yeni bir kronoloji elde edilmiştir.

(32)

1. Kentin Adı ve İlk Kuruluşu:

Zonguldak kıyılarına ilk yerleşmelerin M.Ö. 2500–800 yıllarına rastladığı tahmin edilmektedir. Bu bölgeden söz eden en eski kaynak Homeros’un47 “İlyada” sıdır. İlyada’da Paphlagonialı’ların (Paflagonya’lıların), Parthenios (Bartın Çayı) çevresinde kentler kurdukları belirtilmektedir:

“Erkek yürekli Pylaimenes komuta eder Payhlagonialılara, gelmişler yaban katırlarıyla ünlü Enetlerin yurdundan, Kytoros’ta, Sesamos’ta otururlar, Parthenios ırmağı çevresinde kurmuşlardır ünlü saraylarını, kentleri Kromna, Aigialos, yüksek Erythinoi’dur.”

Paphlagonialı’ların kökeni hakkında bir görüş birliğine varılamamıştır. Fakat Truva Savaşı’nda bu bölgeye gelip, Kapadokya dilini konuştukları bilinmektedir.48 Paphlagonialı’lar Amasra ve Bartın yöresine yerleşerek, burada

Sesamos (Amasra), Kromna (Kurucaşile), Kytoros v.b. kentler kurmuşlardır.49

Paphlagonia sahası, doğuda Halys (Kızılırmak), batıda Parthenius, güneyde

Frigya ve Galatia sahalarıyla sınırlıdır.50 Bu bilgilerden hareketle bugünkü

Zonguldak topraklarının Paphlagonia olarak anılmasının nedeni bu olsa gerektir. Aynı devrede Teion (Filyos) ve Alaplı çaylarından İzmit-Sakarya yöresine kadar uzanan topraklara da Bithynia (Bitinya) deniliyordu.51

M.Ö. 2000–800 yılları arasında Zonguldak bölgesine Doğu ve Batı’dan göçler olmuş, sadece kıyı kesimlerde değil, Devrek, Safranbolu, Eflâni ve Ulus gibi iç kesimlere de ilk yerleşmeler baş göstermiştir. Elde edilen bilgilere göre bölgeye ilk yerleşen kavimler arasında Amazonlar, Kaşkalar, Kukonlar ile Mariandynler bulunmaktadır.

47 Homeros, İlyada, (Çev. A. Erhat-A. Kadir), İstanbul 1984, s. 120.

48 Charles Texier, Küçük Asya (Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi), (Çev. A. Suat), C. 1, Ankara 2002,

s. 208.

49 Sina Çıladır, a.g.e., Zonguldak 1994, s. 1. 50 Charles Texier, a.g.e., s. 208.

(33)

Tahsin Aygün’e52 göre, Mariandynler, Bithynia’da Sakarya ve Kukon ülkesi arasında yaşıyorlardı. M.Ö. 2400–2000 yıllarında Troya yolu ile Sakarya yöresine devam eden sürekli göçler sebebiyle, Troyalılarla ortak bir kavim oldukları ileri sürülen Mariandynler, Thrak soyundandır. Mariandynler Ereğli’ye yerleşmişler ve buraya Mariandyn ülkesi anlamına gelen “Mariandynia” adını vermişlerdir. Bu bilgilerin ışığında Ereğli’nin bilinen en eski adının “Mariandynia” olduğunu söyleyebiliriz. 53

Mariandynia, Zonguldak yöresindeki diğer yerleşim merkezlerine kıyasla, hızla gelişmiş ve Batı Karadeniz’in en işlek limanı haline gelmiştir. Tarihçiler bunu Ereğli’nin coğrafi özelliklerine bağlamaktadırlar. Doğal limanlar bakımından yoksul olan Batı Karadeniz kıyılarında, Ereğli, Alaca ve Bababurnu’nun oluşturduğu doğal dalgakıranlarla, yıldız ve poyraz rüzgârlarına kapalı eşsiz bir barınak durumundaydı.

Bithynialılar, Mariandynler ile yaptıkları ticaretlerini geliştirmek, hatta bu sahile hâkim olmak istemişlerdir. Bu amaçla Bithynia, Galatia ve Paphlagonia ile iyi ilişkiler kurmuş, Mariandynia’ya karşı savaşlara girmişlerdir. Yaşanan bu savaşların sonucunda Mariandynia zayıflamış ve çöküntüye uğramıştır.54

Tahsin Aygün,55 Mariandynler’in yaşayış ve kültür bakımından Frigler’e

benzediğini ileri sürmüş ve şöyle bir dipnot düşmüştür:

“Ereğli-Devrek şosesinin 17. kilometresindeki Keçhisar Köprüsü’ne 500 metre mesafede bulunan Keşişhisar hakkında civar köylüler; ‘bu hisarda altından yapılmış bir sabanla bir boyunduruk saklı olduğunu’ naklederler. Bu efsane Maryandinler’le Trako-Frikler arasında eski bir münasebetin bulunduğunu göstermesi bakımından mühimdir.”

Tahsin Aygün’ün56 Frigler’e atıfta bulunmasının nedeni, rivayetlere göre Mariandynler’in ticarete verdikleri önem ve Frigler’den esinlenerek tarımla da

52 Tahsin Aygün, a.g.e., s. 12. 53 Gös. yer.

54 Tahsin Aygün, a.g.e., s. 12. 55 Gös. yer.

(34)

uğraşmış olmalarıdır. Üzüm bağlarını bu bölgede ilk onların yetiştirdiklerini, meyveciliğe ve dokumacılığa önem verdikleri ileri sürülmektedir.

Bazı araştırmacılar tarafından Frig etkisinin sadece Mariandynler üzerinde değil, Zonguldak’ın iç kesimlerinde yerleşen kavimlerde de hissedildiği söylenmektedir. Eflâni, Ulus, Safranbolu, Devrek, Çaycuma, v.b. kesimlerde yaşayan kavimler Paphlagonia egemenliği altındaydı. Bunlar, kıyı kesimlerde yerleşenlerin aksine hayvancılık, savaş araç-gereci yapımında gelişmişlerdir. M.Ö. 1200 yıllarında patlak veren destansı Troya Savaşları sırasında bu yöredeki kavimler, cesaret ve kahramanlıkları ile ünlenmişlerdir.57

Kentin ilk kuruluş tarihi olarak neredeyse tüm kaynaklarda Megaralı ve Boitialı Dor göçmenlerinin bölgeye geliş tarihi olan M.Ö. 550 yılı gösterilmektedir. Eski kentin Dor egemenliğine girdiği, Dor lehçesinin Hellenistik-Roma Dönemi’nde etkisini sürdürdüğü ve Dor mirasının yüzyıllarca yaşatıldığı bilinmektedir.58

Antik kaynaklarda “Herakleia Pontike” olarak geçen Ereğli’nin antik adının kökeni, Yunan mitolojisinin efsanevi kahramanı “Herakles” (Hercules)’e dayanmaktadır. İlçenin günümüzdeki adı da, Herakleia’nın zamanla halk arasında “Ereğli” biçimine dönüşmesinden ortaya çıkmıştır. Bugün Türkiye’de Herakleia adında 13 şehir adı tespit edilmiştir. 59

Mitolojiye göre Herakles, Zeus ile Alkmene’nin oğludur. Yunanlıların Kolkida’ya yaptıkları Argonot Seferleri’ne katılan bir kahramandır. M.Ö. 1300 yılında Kolkit’e gözdağı vermek amacıyla, Yason’un yönetimindeki 50 kişilik bir savaşçı grubu Yunanistan’ın Golos limanından yola çıkar. Aylarca süren serüvenli bir yolculuktan sonra, Kolkit Kralı’nın kızı Midya’nın da yardımıyla amaçlarına ulaşırlar. Seferin bir başka nedeni de maden aramak, Batı Karadeniz kıyılarını tanımak ve buraları ticarete açarak koloniler kurmaktır. Herakles, bu seferlere katılmış, cehennemin kapısını bekleyen üç başlı köpek Kerberos’u yakalamak için de Mariandynia’ya uğramıştır. Efsaneye göre Herakles, Ereğli’nin Ayazma (İnönü)

57 Sina Çıladır, a.g.e., s. 3. 58 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 11.

(35)

kesimindeki mağaraya inmiş, Athena ve Hermes’in yardımıyla Kerberos’u yakalamıştır.60

Herakles, Grek boylarının ve özellikle Dorlar’ın kahramanlık, görüş ve anlayışlarını benliğinde toplayıp, bir ulusal kahraman niteliğini kazanmış ve insanın doğaya karşı mücadele ve dayanma gücünün bir simgesi olarak görülmüştür.61

Rodoslu Apollonyus62 tarafından Argonot Seferi nakledilirken: “M.Ö.

1200’lerde bu bölgenin yerli halkı olan Mariandynler’in, Bitinya baskısından Herakles’in yardımıyla kurtuldukları, kentlerine bu kahramanın adını nişane-i şükran ifadesi olarak verdikleri” ifade edilmiştir. Ayrıca Herakles’in Argonot Seferlerine katılan bir kahraman olarak cehennem köpeği Kerberos’u yakalamak üzere Mariandynia (Mariandynler Ülkesi)’ya geldiği de efsanede yer almaktadır.”63

Strabon64 ise, Mariandynler Ülkesinde bulunan Herakleia’nın Miletoslular tarafından kurulduğunun söylendiğini belirterek, bunların etnik kökeninin Thrak olması gerektiğini ileri sürer ve kenti kuranların burada daha önce yerleşmiş bulunan yerli halkı (Mariandynleri) Heilotes (Heilotes=Toprağı işlemekle yükümlü köle) olmaya zorladıklarını, hatta bunları kendi ülke sınırları içinde sattıklarını ifade eder.

Strabon’un65 Miletler’in Herakleia’nın kurucuları olduğu yolundaki iddiası, Herakleia’da şimdiye kadar Ion yerleşimine dair hiçbir iz bulunmamasından dolayı reddedilebilmektedir.66

Tayfun Akkaya’ya67 göre, Dor yerleşimlerinin, mevcut Miletli kıyı

yerleşimlerine sonraki bir katılma olduğu düşüncesinin, tarihsel açıdan haklı ya da yanlı değerlendirmelere yol açabilecek bir özelliği vardır. Strabon’un68 hemen hemen

60 Bedrettin Cömert, Mitoloji ve İkonografi, Ankara 2006, s. 101–108; Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü,

İstanbul 2004, s. 137–140.

61 Azra Erhat, a.g.e., s. 137.

62 Tahsin Aygün, a.g.e., s. 14; Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 11. 63 Gös. yer.

64 Strabon, a.g.e., s. 16. 65 Gös. yer.

66 Tayfun Akkaya, a.g.e., s.11. 67 Gös. yer.

(36)

kesin olarak Theopompos’dan naklettiği anlaşılan durumun temelinde de belki böyle bir politik olgu yatmaktadır.

Strabon69, Miletler’i sadece Geç Herakleia’ın en eski yerleşenleri değil, yerli halk olan Mariandynler’i “Helot” yapan kişiler olarak göstermiştir. “Helotluk” Miletlilerle Mariandynler arasında bir anlaşma olarak gösterilmiştir. Anlaşmanın temel şartı, Miletliler’i güçlendirmekte ve hatta onlara Mariandynler’i kendi sınırı içinde satabilme hakkını vermektedir.

Tayfun Akkaya’ya70 göre bu özel durum, Herakleia’da Ion yerleşimine dair hiçbir kanıtın bulunmamasının ışığında Strabon’un görüşünün sağlam bir temele dayanmadığı ve yazarın politik arenada Miletliler’i ön plana çıkarmayı hedefleyen Theopompos’a dayanma hatasına düştüğü açıkça anlaşılmaktadır. Yine Strabon’u yanılgıya iten ikinci bir faktör de küçük bir Prenslik durumundaki Herakleia’nın bölgedeki hinterlandıdır. Herakleia Prensliği’nin sınırları M.Ö. 4 ve 3. yüzyıllarda en geniş haline ulaşmıştır. Herakleia Pontike’nin “Büyük Yayılma” dönemindeki köy ve kentlerinin listesini veren D. Asheri71 tarafından kırk bir yerleşim yeri sayılmaktadır. Bunlar arasında Amastris’in kuruluşuna değin Herakleia Pontike’ye bağlı olan Sesamos, Kromna, ve Kytoros gibi büyük bir ihtimalle M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren başlayan İon kolonizasyonuyla kurulmuş eski Milet yerleşimleri de yer almaktadır. En önemli Milet yerleşimi olan Teion (Filyos) da Billaios yakınında yer almaktaydı. Billaios kıyısı ve Paphlagonia’nın diğer doğu bölümleri Dorlar’ın Herakleia’ya gelmesinden yaklaşık bir yüzyıl önce, büyük bir ihtimalle Miletliler ile Mariandynler arasında bir ilişki noktası niteliğindeydi. M.Ö. 550’lerdeki Dor kolonizasyonu ile de Billaios, Herakleia bölgesinin batıdaki Dor ve doğudaki İon bölümleri arasında sınır olma niteliği kazanmıştı.

Batıda ise Herakleia’ya bağlı iki yönetim birimiyle karşılaşmaktayız: Apollonia-Thynia (Kefken Adası) ve Ksenephon’un sözünü ettiği Kalpe. Herakleia’nın iki kolonisi: Kallatis (Bugünkü Romen liman kenti Mangalia) ve Khersonesos Taurike (Kırım Yarımadası)’dır.

69 Strabon, a.g.e., s. 16. 70 Tayfun Akkaya, a.g.e., s.11. 71 David Asheri, a.g.e., s. 32-34.

(37)

Herakleia Pontike’nin Dor koloni şehri olarak kurulmasıyla bölgede mevcut Mariandyn köyleri ve sözü edilen bazı eski Milet yerleşimleri de zamanla bu prensliğin hâkimiyeti altına girmiştir. Tayfun Akkaya’ya72 göre, Hinterlandının bu karmaşık yapısından dolayı tarihi gerçekleri objektif kaynaklara dayandıramayan bir antik yazarın kolayca yanılabileceği açıkça anlaşılmaktadır.

Aynı şekilde Herakleia’nın ilk kuruluşu hakkındaki tarihi gerçek kayıtları da efsanevi bilgilerden ayırt etme zorunluluğu vardır. Çünkü Herakleia’nın M.Ö. 1200’lere kadar dayanan Mariandyn geçmişiyle ve kahraman kurucusu Herakles’le özdeşleştirilmesi tamamen ideolojik bir amaca dayandırılmış bulundurulmaktadır. Dolayısıyla Herakleia Pontike’nin ilk kurulduğu tarih M.Ö. 1200 olarak gösterilemez. Tarihi gerçeklerin ışığında kentin M.Ö. 550’lerde Dor kolonistleri tarafından kurulmuş olduğu açıkça görülmektedir. 73

İlkçağ’ın büyük destansal öykülerinden olan Argonotlar Seferi’nde Mariandynler’in ülkesinden söz edilmektedir. Bu konu önce Dor şairi Pindaros tarafından işlendikten sonra tamamlanmış haliyle M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış ünlü Mythos yazarı Apollinaos tarafından da anlatılır. Daha sonra Apollodoros tarafından da işlenmiştir.

“Sefere çıkan Argo Gemisi, Karadeniz’in Kolkhis ülkesinde Altın Post’u aramaya giden kahramanlar için Usta Argos (Hızlı anlamında) tarafından yapılmış elli beş kürekli bir gemidir. Bu sefere katılan Argonautlar (Argo Gemicileri) Troya efsanesi kahramanlarından önceki kuşaktandır. Bunların en ünlüleri arasında Iason (Lat. Jason), Argos (gemi ustası), Tiphys (dümenci), Orpheus (ozan), Idmon, Amphiarasos ve Mopsos adlı biliciler, Boreas’ın oğulları Kalais’le Zetes, Kastor’la Polydeukes, Peleus’la Telamon, Meleagros ve Herakles yer almaktadır. Altın Post ise, bir zamanlar Athamas’ın çocukları Phriksos’la Helle’yi sırtına alıp, Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkhis ülkesine kaçıran kanatlı koçun pöstekisidir. Kız kardeşi Helle Boğazları geçerken denize düşünce, Phriksos tek başına Kolkhis’e

72 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 12 73 Gös. yer.

(38)

varır ve kendisini iyi karşılayan Aietes’e Zeus’a kurban ettiği koçun altından olan postunu verir. Aietes de bu eşsiz postu tanrı Ares’e adanmış bir korulukta saklar.

Altın Post’u getirmek zorunda kalan Iason, bu sefer için Yunanistan’daki tüm yiğitleri toplar ve Phriksos’un oğlu ünlü usta Argos’a bir gemi yaptırarak ve tanrıça Athena’dan yardım görerek yola çıkar. İlk durak Lemnos adasıdır, sonra Semendirek adasına oradan Mysia kıyılarına (Mudanya limanı) varır. Bir zorunluluk sonucu Herakles’i burada bırakarak hareket eden gemi Kadıköy’e ve Boğaz’a varır. Boğaz’ı geçip, Karadeniz’e açılan geminin ilk durağı Mariandynler’in ülkesi olur. Burada Kral Lykos, onları iyi karşılar. Ancak bir talihsizlik sonucu burada bilici Idmon ve dümenci Tiphys ölür.

Bu yolculuğa başlanmadan önce bakılan falda da Idmon’un bu seferden sağ dönemeyeceği çıkmıştır. Şafak vakti Argonautlar, Kral Lykos’un hediyelerini gemiye götürürlerken, sazlıkların içindeki bir yaban domuzu ürkerek Idmon’u boynuzlamak suretiyle öldürür. Argonautlar hemen domuzu öldürürlerse de Idmon’u kurtarmak mümkün olmaz. Üç gün yası tutulan Idmon, burundaki tepenin yamacına gömülür ve mezarın üstü tümsek şeklinde belirginleştirilerek anı olarak da bir zeytin ağacı dikilir. Bu ölümden dolayı olan gecikme sırasında dümenci Tiphys de bilinmeyen ve belki de Akheron Nehri’nin bataklıklarından gelen bir hastalıkla ölür. Tiphys de burunda arkadaşına yakın bir yerde gömülür. Böylece “Altın Postu Arayış” on iki günlük acılı bir gecikmeye uğrar. Iason’un ve Argonautlar’ın morali çok bozuktur. Ancak Ancaeus dümenci olarak Tiphys’in yerine geçer ve arkadaşlarını karamsarlıktan kurtararak, yola devam etmelerini sağlar.”74

Herakles de Mariandynia’ya Kerberos’un peşinden gelmiştir. Bu Cehennem Köpeği’nin salyasının aktığı yerlerde zehirli Aconite (haşhaş) bitkisinin yetiştiği söylenir. Bu bitkiye Ereğli civarında rastlanmaktadır.75

Ayrıca Herakleia Pontike’nin efsanevi olarak Delphi Hatifi’nin (Boitia kökenli Idmon) kehanetine göre kurulduğu da efsanede yer almaktadır. Trogus’un 16. kitabında sözü edilen bu efsaneye göre: Delphi Hatifi, bir salgın hastalıktan acı

74 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 12-13. 75 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 13.

(39)

çeken ve Phokialılar’la savaş korkusuyla tehdit edilen Boitialılar’a eğer kötü yazgıdan kurtulmak istiyorlarsa Pontos kıyısında bir koloni kurmalarını ve bunu Herakles’e adamalarını buyurmuştur.” 76

Herakleia’nın kuruluşu hakkında bilgi veren kaynaklar ile kült ve efsanelerde bazı Boita kentlerinin adı geçmektedir. Bu durum, kentin kolonizasyonu sırasındaki etnik oluşuma ışık tutmaktadır. Bunlar arasında: Theban, Tangara, Thespiati, Potniai, Siphai ve Aphormion sayılabilir. Aynı şekilde, Krenides, Orchomenos, Thibais, Koralios, Orminion ve Poseidon gibi adlar da Boita varlığına işaret eder. Altı Boitia kitabesinde de Herakleia’dan söz edildiği saptanmıştır. Bu dolaylı kanıtlarla Herakleia’nın Dorlarca kolonizasyonu sırasında buraya gelen Boitialılar’ın aristokrat-jeneolojik bir yapısı olduğu anlaşılır. Bu adlar, aynı zamanda kültlerle ve mitolojik aktarımlarla da bağıntıya girer.77

Boitia kökenli yer adları, Herakles Efsanesi’nin Mariandynia’da yerelleştirilmesi, kente adını veren Herakles’in Argonautlar Efsanesi’ne girmesi ve bazı yazarların Herakleia’nın kuruluşunda Boitialılar’ın rolüne ağırlık vermeleri, kentin kuruluşuyla birlikte burada faaliyet göstermeye başlayan Herakleia’da yaşayan Boitia kökenli soyluların, bazı memurların, papazların, jeneologların, efsane yazarlarının ve tarihçilerin etkisinden kaynaklanmaktadır.

Herakleia’da çok sayıda soylu Boitialılar’ın yer almasına karşın, onlarla birlikte bölgeye yerleşen Megaralılar’ın sayıları daha çoktu. Politik yapıda da Megaralılar’ın ağırlığı daha fazla hissediliyordu. Bu durumda “Boitialı Soylu Sınıf” ile “Megaralı Halk Sınıfı” gibi bir ayrımdan söz edilemez. Çünkü Boitialılar ve Megaralılar aynı soy ailesine mensuptur. Zaten Herakleialı göçmenler arasında böyle bir ırk bilincinin olmadığı ifade edilmektedir. Herakleia’da Topraklar ve kurumlar, yerli halka (Mariandynler) oranla az sayıdaki Dor soylusu (600 civarında) tarafından yönetiliyordu. Yerli halk olan Mariandynler, bu yönetici sınıfın boyunduruğu altında bulunuyordu. Bunlar, Helot olarak toprak sahiplerinin hizmetinde çalışıyor ya da itibari olarak özgürce çiftçilikle uğraşıyor veya donanmada görev yapıyorlardı.

76 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 13. 77 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 13-14.

(40)

Kompleks bir sosyal kontekste sahip olan kentteki bu yapıyı, göçmen-yerli, grek-barbar, soylu-halk, efendi-köylü ve zengin-fakir grupları oluşturuyordu.

Tayfun Akkaya’ya78 göre, kurnaz bir yönetici olan Klearchos, kendini

Herakleia’da hükümdar olarak göstermekten çok hâkimiyetinin kaynağını Tanrı katına dayamayı amaçlamıştır. Mariandyn mitolojisini kendi siyasi emelleriyle bütünleştirmeye çalışmış, Dor kökenli mitoloji ile Mariandyn mitolojisini özdeşleştirmiştir. Böylece kentin kuruluşu M.Ö. 1200’lere çıkarılarak Mariandyn Kralı Titias (Oupios)’un Herakles’in yardımıyla hükümdar olduğu ve bu zaman süresince Mariandynler’in huzurlu bir yaşam sürdüğü ifade edilmiştir. Bu bilgilerin ışığında Herakleia’nın M.Ö. 1200’lerdeki kuruluş efsanesi ile ilgili aktarımlar büyük ihtimalle Klearchos tarafından başlatılmıştır. Akkaya’ya göre bu efsanevi kuruluşa dair anlatımları, Herakleia Pontike’nin gerçek kuruluş tarihi olan M.Ö. 550 tarihi ile karıştırmamak gereklidir.

“Ereğli” adına muhtelif kaynaklarda, “Heraklea Pontica”, “Héraclée du

Pont”, “Héraklée”, “L’Areclée”, “La Reclée”, “Irablia” şeklinde rastlanmaktadır.

Pontuslu’lar tarafından “Pontoratorya” adının da verildiği kabul edilebilir. Romalıların “Metropolist”, Arapların “Irakliye” , Rumların “Panderaki” dedikleri bu şehir, tarih boyunca Ereğli adıyla anılmakla beraber, “Eribolum” ve “İribolum” isimlerini de almıştır. Cihannüma’da79 “Bendereğli” (Bender-Ereğli) şeklindeki

kayıt, bazı yabancı kaynak ve haritalara “Punderekli” olarak geçmiştir.80 Ayrıca doğal güzelliklerinden ve bilhassa zümrüt ormanlarından dolayı kentten “Şirin

Ereğli” olarak da bahsedilmiştir.

“Herakles” adının çok defa “Pont” ile beraber kullanıldığı görülmektedir. “Pont” Karadeniz’in klasik devre ait adıdır. Küçük Asya’nın güney-doğu kısmına

verilmiştir. “Pont” un Romalı şekli “Pontus”, Grek şekli “Pontos” dur. “Pontika” veya “Pontiko” ayrı bir kelime olmayıp adı geçen bölgeye mensubiyet ifade eder.81

78 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 14. 79 Kâtip Çelebi, a.g.e., s. 736. 80 Tahsin Aygün, a.g.e., s. 15. 81 Tahsin Aygün, a.g.e., s. 13.

(41)

Dolayısıyla “Herakleia Pontike” denildiğinde Karadeniz kıyısındaki Herakleia kenti ifade edilmiş olmaktadır.

(42)

2. M.Ö. 2500–1200 Tunç Çağı ve Hititler Dönemi’nde Karadeniz

Ereğli:

Birçok tarihçi tarafından Herakleia Pontike'nin kuruluşunun M.Ö. 550 yılı olarak kabul edildiğini söylemiştik. 2000 yılında Prof. Dr. Turan Efe başkanlığında Karadeniz Ereğli'ye 24 kilometre uzaklıkta olan Zoroğlu Köyü'ndeki Yassıkaya'da yapılan müze kurtarma kazısında; Karadeniz Ereğli tarihi ile birlikte Türkiye tarihini de önemli ölçüde etkileyecek birçok tarihieser ortaya çıkarılmıştır.

Son gerçekleşen arkeolojik kazıyla birlikte M.Ö. 2500'lü yıllarda Karadeniz Ereğli'de bazı kabilelerin bulunduğu ortaya çıkmıştır. Bu tarih Anadolu tarihi içinde Tunç çağının ilk dönemine ve Hitit öncesi döneme rastlamaktadır. Bu tarihe göre Yunanlı göçmenlerin ise Anadolu'ya girmeye başlamasına daha 1500 yıl vardır.

Yassıkaya yerleşmesi, Karadeniz Ereğli'nin kuş uçuşuyla 20 km. kadar doğusunda, Ovaköy yakınlarında ve Aydınlar Irmağı'nın küçük bir kolu olan Gözeren Deresi'nin içinden aktığı vadinin güney sırtlarında yer alır. Güneydeki Zoroğlu, yerleşmeye en yakın köydür. Daha batıdaki Kızılcapınar Köyü ile arada Ereğli Demir-Çelik Fabrikası'na ait baraj gölü bulunmaktadır. Baraj sahası içinde kaldığından, Ovaköy gölün gerisindeki yamaçlara taşınmıştır. Gözeren Vadisi'nin her iki tarafı da kayalık olup, yamaçlar ve gerideki küçük düzlükler ormanla kaplıdır. Vadinin kuzey yamacında büyük bir alana yayılmış olan taşocağından, baraj gövdesinin inşası için taş temin edilmiştir. Vadinin güney yamacında ise adeta kayalık zeminden fışkırmış gibi yükselen irili ufaklı kaya kütleleri bulunmaktadır. Bunların bazıları ormanın içinde gizlenmiş olup çok yüksek olan üç tanesinin uç kısımları uzaktan görülebilmektedir. Yerleşme, çok daha kütlesel olan ve çok daha geniş bir alana yayılan ortadakinin üzerinde yer almaktadır.

Yassıkaya yerleşmesi, Karadeniz Ereğlili olan Arkeolog Cumhur Nalcı tarafından tesadüfen bulunmuştur. Nalcı'nın durumdan Turan Efe'yi haberdar etmesinden sonra Karadeniz Ereğli Müzesi ile temasa geçilmiştir. Yerleşme yeri önce müze yetkilileri ile birlikte ziyaret edilerek gerekli inceleme yapılmış ve

(43)

bilahare burada Karadeniz Ereğli Müzesi başkanlığında ve Turan Efe'nin bilimsel danışmanlığında, bir ay süreli bir katılımlı kazı yapılmasına karar verilmiştir.82

Yassıkaya bölgesindeki mağaralarda toprağın yüzeyinde ve 1 – 2 metrelik derinliklerde çömlek parçaları, gaga burunlu testiler, öğütme taşları, çakmaktaşı yapımı keskiler, terazi ağırlıkları gibi birçok kalıntı elde edilmiştir.

Gerçekleştirilen kazılar sırasında ele geçirilen çanak çömlek el yapımıdır. Yüzeyler astarsız veya kırmızı astarlıdır. Çok iyi fırınlanmış metalik karakterde çanak çömlek söz konusu değildir. Ele geçirilen parçaların büyük çoğunluğu basit profilli sığ veya derin kâselere aittir (Çizim–3). Boyunlu çömlekler yanında, gaga ağızlı testi parçaları da vardır (Çizim–4). Ele geçirilen bir örnek kesik gaga ağız parçasına aittir. Kapların ağız kenarları altında sık sık parmak baskılı plastik bantlar yer alır. Kapalı bir kaba ait gövde parçası üzerinde memecikler ve içleri taranmış kemer şeklinde yiv-bantlar vardır. Diğer bir gövde parçası üzerinde ise noktalama bezeme söz konusudur.

Yukarıda kabaca sözü edilen bu çanak çömlek, aşağı yukarı İlk Tunç Çağı ortalarına (M.Ö. 2700–2400) tarihlendirilmektedir.

Kazı yönetimi, bulunan eserler üzerinde yaptığı değerlendirme sonucunda; parçaların bugüne kadar Batı Anadolu'da bulunan bulgulara benzemediğini belirtmiştir. Turan Efe buluntular içerisindeki çanak çömleğin özgün bir yapısı olduğunu ve dolayısıyla buraya yerleşen kavmin Karadeniz Ereğli'ye göç yoluyla gelmiş olabileceğini belirtmiştir. M.Ö. 2000 yıl içlerine ulaşan bulguların Hitit metinlerinde adı geçen Kaşka kavmiyle ilgisi olabileceğini söylemektedir. Kaşka kavmiyle bağlantının ortaya çıkmasının hem Anadolu tarihi için hem de Karadeniz Ereğli tarihi için çok önemli olduğunu belirten Turan Efe83, Yassıkaya bölgesinde ve Karadeniz Ereğli'de uzun süreli bilimsel araştırmalar ile önemli bulgulara ulaşabileceklerini ifade etmiştir.

82 Turan Efe-Ahmet Mercan, a.g.m., s. 361. 83 Turan Efe-Ahmet Mercan, a.g.m., s. 361-367.

(44)

3. Hellenistik Devir’de Karadeniz Ereğli:

Bazı kaynaklara göre M.Ö. 800–600 yılları arasında İonya’dan Anadolu’nun kuzey kıyılarına göçler olmuştur. Yaklaşık olarak 200 yıl süren göçler ve çeşitli mücadelelerden sonra, farklı bölgelerin insanları kıyı kesimlerde kaynaşmışlardır. Bu göçler sırasında, Ereğli’ye Megaralı ve Boitialı Dor göçmenleri yerleşmiştir.84 Kent o dönemde bölgenin en önemli yerleşimlerinden biri haline gelmiştir. Bu dönemden itibaren Ereğli, Herakles’e izafeten “Herakleia Pontike” olarak anılmaya başlamıştır (Harita–2).

Birçok tarihçi tarafından da Herakleia Pontike'nin kuruluşu M.Ö. 550 yılı olarak belirtilmektedir. Bazı kaynaklarda kentin efsanevi kuruluşuna sebep olarak Herakles adına bir kent kurulması için Delf Hatifi’nin emri gösterilirken, bazılarında Kerberos’u Akheron Vadisi’ndeki mağaradan yeraltının derinliklerinden gün ışığına çıkaran Herakles’in kentin kurucusu olduğu belirtilmektedir.85

Herakleia’daki Akheron Mağarası kuruluş efsanesiyle bağlantılı olduğundan ayrı bir öneme sahiptir. Burayı ilk olarak tespit eden, Antik Çağın Yunanlı tarihçilerinden Ksenophon86 (M.Ö. 430–355) ’dur. Ksenophon aynı zamanda M.Ö. 5. yüzyıl sonundaki sağlam kent surlarından ve güçlü Herakleia donanmasından söz eder. Ksenophon, İran kralı ünlü Artakserkses’in kardeşi genç Kyros’un Ispartalı kuvvetler ve paralı askerler yardımıyla tahtı zorla ele geçirmek için düzenlediği sefere bir savaş muhabiri olarak katılmış, fakat daha sonra bir şekilde ordu komutanı olmuştur. Bu seferle ilgili olarak yazdığı Anabasis (Onbinlerin Dönüşü)’ te, seferin Batı Anadolu’dan, Sardes’den başlayıp, Güney Mezopotamya’daki Kunaksa’ya kadar vardığını ve buradaki Kral Artakserkses’e karşı verilen meydan savaşında Kyros’un öldüğünü ve yunanlıların zafer kazandığını dile getirmiştir. Yunan Ordusunun yani Onbinler’in, tek başına, Anadolu içinden geçip, kuzey doğuya yürüyerek yeniden Karadeniz kıyılarından ana yurtlarına dönerken geçirdikleri akıl almaz serüvenleri anlatmıştır. Bu sırada ordu Herakleia Pontike’ye de uğramıştır

84 Sina Çıladır, a.g.e., s. 5. 85 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 15.

(45)

(M.Ö. 401–400). Onbinlerin Herakleia (Ereğli) serüveni Anabasis’te87 şöyle anlatılmaktadır:

“…Bu son nehrin yanından geçtikten sonra Mariandynialıların bölgesinin yanında bulunan ve bir Megara kolonisi olan Helen kenti Herakleia’ya vardılar ve Akherousia burnunda demirlendiler. Herakles’in burada bekçi köpek Kerberos’un peşinden Hades’e indiği söylenir, günümüzde bu yolculuğun kanıtı olarak iki stadion’dan derin bir çukuru gösterilmektedir. Buradayken Herakleialılar dostluk armağanı olarak üç bin medimnos arpa unu, iki bin küp şarap, yirmi sığır ve yüz koyun yolladı.”

Fakat Onbinlerin yeni istekleri karşısında site halkı kaleye çekilerek savunmaya geçince İlkçağın bu ünlü bozgun ordusu karadan ve denizden devam etmek üzere Herakleia’dan ayrıldılar.88

Ünlü Yunan filozofu Platon’un öğrencilerinden olan Klearchos’un Herakleia’da aristokrat idare hüküm sürerken baş gösteren anayasa kavgaları ve politik karışıklıklar neticesinde hükümdarlığı ele geçirmesiyle Herakleia Pontike hakkında ayrıntılı bilgiler verilmeye başlanır.89

Onbinlerden yakayı sıyıran Herakleialılar yeniden fetih hevesine düşmüşlerdir. Bithynia üzerine sefer düzenlemek istediler. Ancak o sırada Herakleia’da bir ayaklanma baş gösterdi. Yoksul halk, gemi ve toprak sahiplerine başkaldırdı ve Herakleia’da karışıklık büyümeye başladı. Felsefe öğrenmek için gittiği Atina’dan çağırılan Klearchos, bu karışıklığı ortadan kaldırmak için, isyan eden yoksullarla işbirliği yaparak Herakleia’nın yönetimini ele geçirdi.90

Klearchos, zenginlerin nüfuz ve iktidarını koruyan yasaları iptal ederek, halkın haklarını koruyan yasalar çıkardı ve M.Ö. 364 yılında Tiranlığını ilan etti. Böylece Herakleia Pontike ekonomik ve siyasal bakımdan güçlenmiş, hızla gelişmeye başlamıştır. Devlet yönetimindeki bu önemli değişmelerin sonucunda,

87 Ksenophon, a.g.e., s. 453. 88 Tahsin Aygün, a.g.e., s. 18-19. 89 Tayfun Akkaya, a.g.e., s. 15.

90 Sina Çıladır, a.g.e., s. 10; Minas Bıjışkyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası, (Çev. H. D.

Referanslar

Benzer Belgeler

üslubu, soyutlama ve mistik anlatım gibi Sasani sanatı öğeleri Bizans sanatı içinde özümlenmiştir.... BİZANS

istanbul'un fethinden sonra bu yapı Se- lim I'in kızı Fatma Sultan'ın kocası İbrahim Paşa (13) tarafından 1560 da camie çevril- miştir.Yapı bundan sonra halk arasında

Sarnıcın üst örtüsünü, sütunlar üzerine oturan kemerlerin taşıdığı küçük kubbeler teşkil etmektedir.. İhata duvarları üzerinde-- ki sıvaların bir kısmı da

Bununla beraber kulenin ge- zinti yerinden sahile d o ğ ı u bakıldığı zaman deniz içinde sahile kadar uzanan bir taş döküntüsü izi ra- kit havalarda görülmektedir..

;在篩選的過程中,我們所得的突變株都是 fak 與其相鄰基因 spt5 的雙重突變株。 (2) 利用 fak 與 spt5 的雙重突變株死亡之表徵,佐以 EMS

11 Gülhane Parkı Sarnıcı, Hagios Georgios Manastırı Alt Yapısı, Manganlar Sa- rayı Alt Yapısı, Hagios Georgios Manastırı Avlusundaki Sarnıç, Eski Gülhane

Bu arada, bilhas­ sa Bizansm inhitat zamanların da bu eğlenceler bazan pek ha­ fif meşrepçe bir hal alır ve tür lü rezaletler olur, dedikodular çıkar,

İşletmecisi, Sayın Lütfü Oflaz derneğimizin faal üyesidir ve bizleri en iyi şekilde ağırlamaya hazırdır. Biz “ Kültür-Sanat, Etkinlikler ve Halkla