• Sonuç bulunamadı

Konya ilinin termal turizm potansiyeli

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya ilinin termal turizm potansiyeli"

Copied!
120
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ORTA ÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

COĞRAFYA ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

KONYA İLİNİN TERMAL TURİZM POTANSİYELİ

Hayrettin UYGUN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Adnan Doğan BULDUR

(2)

ÖNSÖZ

“Konya İli’nin Termal Turizm Potansiyeli” adındaki bu çalışma bir yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Konya ilinin jeotermal kaynaklarını ve kullanım özelliklerini, Konya’daki mevcut termal turizmin durumunu ve potansiyelini, Konya turizminde termal turizmin geleceğini ve mevcut sorunların çözümü için yapılması gerekenleri ortaya koymak bu çalışmanın başlıca amacını oluşturmaktadır.

Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; jeotermal enerjinin oluşumu, dünyada ve ülkemizdeki durumu, termal turizm kavramı, termal turizmin dünyadaki ve ülkemizdeki durumu yer almaktadır. İkinci bölümde Konya’nın genel coğrafi özellikleri (konumu, jeolojisi, yüzey şekilleri, iklimi, nüfusu, ulaşımı), Konya’nın turizm özellikleri (mevcut turizm türleri ve turistik alanları ziyaret eden turist sayıları) üzerinde durulmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümünde Konya’daki termal sahalar ile bunların kullanım özellikleri araştırılmıştır. Kaynaklardan termal tesise sahip olanlar daha ayrıntılı yer almaktadır. Araştırmamızın son bölümü; Konya’daki termal turizm tesisleri ile ilgili bir anket çalışmasından oluşur. Bu bölümde termal tesis işletmecileri ile termal tesislerden faydalanan ziyaretçilere yönelik ayrı ayrı düzenlenen anketler ve bu anketlerin sonuçları değerlendirilmektedir. Ayrıca Konya’daki termal turizmin mevcut sorunlarına yönelik çözüm önerileri mevcuttur.

Çalışmada MTA bölge müdürlüğü, Selçuk Üni. Jeoloji Mühendisliği Bölümü ve Konya İl Turizm Müdürlüğü’nden alınan veriler ile termal kaynaklar ve kaplıca merkezlerinden elde edilen bilgiler coğrafi bakış açısıyla değerlendirilip yorumlanmaya çalışılmıştır.

Bu çalışmanın hazırlanmasında bana yol gösteren, hocalarımdan Prof. Dr. Akif AKKUŞ, Yrd. Doç. Dr. Nuri İNAN, Yrd. Doç. Dr. Adnan PINAR, Yrd. Doç.Dr. Recep BOZYİĞİT, Yrd. Doç. Dr. Ayhan AKIŞ ile üzerimde çok emeği bulunan sayın danışmanım Yrd. Doç. Dr. Adnan Doğan BULDUR’a teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca termal kaynaklara yaptığım gezilerde ve tezin yazım aşamasında yardımlarını esirgemeyen kardeşim Orman Mühendisi Mustafa UYGUN’a ve manevi desteklerini esirgemeyen kıymetli anneme ve babama şükranlarımı iletirim.

(3)

ÖZET

Günümüzde turizm sektöründeki gelişmeler insanların alternatif turizme yöneldiklerini göstermektedir. Alternatif turizm türlerinden biri de doğa ve sağlığı birleştiren termal turizmdir. Termal kaynaklar bakımından oldukça zengin olan ülkemiz de dünyadaki gelişmelere paralel olarak yeni proje ve yatırımlar ile termal turizmini geliştirmektedir.

Tarihi bir geçmişi olan Konya, İç Anadolu’nun orta kesiminde yer alır. Uygun coğrafi özellikleri (konumu, iklimi, ulaşım vb.) ve zengin turistik varlıkları ile turizme çok elverişlidir. İnanç Turizmi ile ön plana çıkan Konya’da ziyaretçi sayısı oldukça fazla iken geceleme sayısı çok düşüktür. İnanç turizmi ile alternatif türleri birleştirerek geceleme süresini uzatmak Konya turizmi için çok önemli bir gerekliliktir. Bunun için de tedavi süresi uzun olan ve uzun süre konaklama gerektiren termal turizm en güzel alternatiftir.

Konya İli, jeotermal kaynaklar açısından zengin bir bölgedir. Bu kaynaklar ilin batısında yoğunlaşmıştır. Kaynaklardan Ilgın, Köşk ve İsmil’de kaplıcalar ve termal oteller işletilmekte olup termal turizme hizmet vermektedirler. Diğer kaynaklar ise termal turizm kapsamında herhangi bir şekilde değerlendirilmemekte olup bazılarından ilkel şekillerde banyo amaçlı faydalanılmaktadır. Bunun yanında kaynakların bir kısmı MTA tarafından yeni keşfedilmiş olup henüz yatırıma açılmış değillerdir. Bunların yatırıma açılması ve diğer kaynakların değerlendirilmesi gerekmektedir. Yapılacak yatırımlar ve etkili bir tanıtımla gelişecek termal turizm Konya’nın turizm gelirlerini istenen düzeye çekmek için iyi bir fırsattır.

Araştırma sahasında işletilen tesisler tarihi geçmişleri olan tesislerdir. Özellikle kaplıca sezonunda yer bulmanın imkânsız olduğu bu kaplıca ve termal tesislerde kış sezonunda doluluk oranları çok düşmektedir. Yabancı turistin tesadüfen uğradığı bu tesislere çoğunlukla yakın illerden şifa aramak için gelen üçüncü yaş gurubu insanlarla hafta sonlarını değerlendirmek ve dinlenmek amacıyla gelen günübirlik ziyaretçiler gelmektedir. Gelen ziyaretçiler genelde tesislerden ve hizmetlerden memnun oldukların belirtmişlerdir. Bunun yanında bazı tesislerde birtakım eksikliklerin bulunduğunu ve bunların da giderilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.

(4)

ABSTRACT

The developments in the tourism sector in our day have shown that people head for alternative tourism. One type of alternative tourism is ‘thermal tourism’ which combines nature with health. Paralel to the developments in the world, our country, which is quite rich in terms of thermal springs, is also developing its thermal tourism potential with new projects and investments.

Having a historical past, Konya is located in the middle of the central Anatolia. It is so suitable for tourism with its convenient geographical properties (location, climate, transportation etc.) and its rich touristic properties. In Konya, which is known primarilly for ‘faith tourism’, the number of those staying overnight is too low compared to the vast number of total visitors. To extend the period of staying overnight by combining ‘faith tourism’ with alternative types is a vital requirement. In this respect, ‘thermal tourism’ whose treatment period is long and which requires long time accomodation is the most beautiful alternative.

The city of Konya is rich in terms of geothermal springs. Most of them are in the west of the city. Of these springs, the ones in the towns of Ilgın, Köşk and İsmil are operated by some thermal hotels that render service to ‘thermal tourism’. The other springs aren’t used for any purpose within the scope of thermal tourism and some are only primitively used for the purpose of hot bath. Besides that, some of these springs have been just recently discovered by MTA, but they haven’t been opened to investment yet. It is necessary that they should be opened to investment and the other springs be utilized beneficiently. ‘Thermal tourism’ that can be developed through an effective advertisement and investment policy is a good opportunity to bring the incomes of tourism in Konya to the desired level.

The facilities on the research area are the facilities which have historical past. The occupancy rates get very low in winter season in theese facilities where during the spring season it is almost impossible to make bookings. These hotels where foreign tourists drop by only by coincedance are mostly visited by the third-age-group of people from near cities who want to heal and by daily excursion tourists who want to spend their weekends and have a rest. The visitors say that they are generally satisfied with the facilities and services. Yet, they expess that there are some deficiencies in some facilities and that they must me fixed.

(5)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo- 1.1: Jeotermal Akışkanın Sıcaklığına Göre Kullanma Yerleri

(Lindal Diyagramı)……….4

Tablo- 2.1: Konya Kenti Yıllık Sıcaklık ve Yağış Ortalamalarının Aylara Dağılışı (1929-2005)………..25

Tablo- 2.2: Konya İlindeki En Önemli Turizm Değerleri ve Cazibe Unsurları…….28

Tablo- 2.3: Müzeleri Ziyaret Eden Turist Sayısı (2007) ………39

Tablo- 2.4: Turistik İşletme Belgeli Tesislerde Konaklayan Turist Sayısı (2007)…..39

Tablo- 2.5: Konya Müzelerinin Son Beş Yıllık Ziyaretçi Tablosu……….40

Tablo- 2.6: Seyahat Acentelerinin Sınıflarına Göre Sayısı 2008………40

Tablo- 3.1: Konya’daki Jeotermal Alanlar……….42

Tablo- 3.2: Konya İlinde Yer Alan Jeotermal Kaynakların Kimyasal Analizleri…..43

Tablo- 3.3: Ilgın Jeotermal Alanındaki Kaynaklar……….46

Tablo- 3.4: Köşkköy Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………..55

Tablo- 3.5: Demirkent (İsmil) Jeotermal Alanında Açılan Sondajlar……….62

Tablo- 3.6: Çavuşçugöl Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………..68

Tablo- 3.7: Cihanbeyli Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………...69

Tablo- 3.8: Kükürtlü (Akhüyük) Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………71

Tablo- 3.9: Seydişehir Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………...………….72

Tablo- 3.10: Seydişehir Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………..75

Tablo- 3.11: Yeşildağ-Çamur Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………77

Tablo- 3.12: Hüyük-Çavuşköy Jeotermal Alanındaki Kaynaklar………...78

Tablo- 3.13: Tuzlukçu Jeotermal Kaynağının Değerleri………80

Tablo- 4.1: İşletmeler Hakkındaki Genel Bilgiler……….……….82

Tablo- 4.2: Tesislerin Hizmet Verdiği Dönemler……….………..83

Tablo- 4.3: İşletmelere Gelen Müşterilerdeki Yerli-Yabancı Oranı………...83

Tablo- 4.4: Gelen Müşterilerin Yaş Gruplarına Göre Dağılımı………..84

Tablo- 4.5: Tesislerin Mevsimlik Doluluk Oranları……….………..84

Tablo- 4.6: Gelen Müşterilerin Tesislerde Ortalama Kalış Süreleri………...85

Tablo- 4.7: İşletmelerde Çalışan Personel Sayılarının Dağılımı………..…………...85

(6)

Tablo- 4.8: Tesislerin Tanıtımında Seyahat Acentesi İle Çalışma Durumu……...…86

Tablo- 4.9: Ziyaretçilerin Cinsiyetlere Göre Dağılımı…………..………..87

Tablo- 4.10: Ziyaretçilerin Yaş Gruplarına Göre Dağılımı………87

Tablo- 4.11: Ziyaretçilerin Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı……….……88

Tablo- 4.12: Ziyaretçilerin Meslek Gruplarına Göre Dağılımı……….………..88

Tablo- 4.13: Ziyaretçilerin Bu Tatil İçin Yaptıkları Toplam Harcama Miktarlarının Oranları……...……….89

Tablo- 4.14: Ziyaretçilerin Kaplıcalardaki Fiyat Uygulamalarına Bakışları…….….89

Tablo- 4.15: Ziyaretçilerin Konya’ya Geliş Amaçlarına Göre Dağılım Oranları…...90

Tablo- 4.16: Turistlerin Kaplıcalara Gelme Amaçlarına Göre Dağılımı……...…….90

Tablo- 4.17: Kaplıcanın Hastalığın Tedavisindeki Etkisi Hakkında Bilgi Sahibi Olunan Kaynakların Dağılımı……..………91

Tablo- 4.18: Müşterilerin Kaplıca Tedavisinden Faydalanma Oranları……….92

Tablo- 4.19: Ziyaretçilerin Tesise Tekrar Gelme İstekleri ve Tesisi Tavsiye Etme Oranları………...……….92

ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 2.1: Konya İli Lokasyon Haritası ………...18

Şekil 2.2: Konya İli Jeoloji Haritası………....20

Şekil 3.1: Konya Jeotermal Kaynaklar Haritası………..41

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ Foto 3.1: Ilgın Kaplıcası Yakınlarından Geçen Afyon –Konya Karayolu……….….45

Foto 3.2: Ilgın Jeotermal Kaynaklarından Doğudaki Kaynağın Görüntüsü…………45

Foto 3.3: Kaplıcanın Batısındaki Hamam Tepe ve Kaplıca Misafirhanesi….……....47

Foto 3.4: Ilgın Kaplıca Alanının Hamam Tepe’den Görünüşü……….……..48

Foto 3.5: Ilgın Belediye Kaplıcalarındaki Aqua Park Yüzme Havuzu………….…..49

Foto 3.6: İpek Palas Termal Oteli………...50

(7)

Foto 3.8: İpek Termal Oteldeki Özel Aile Havuzu……….…51

Foto 3.9: Saray İpek Termal Otelin Çay Bahçesi………...….…52

Foto 3.10: İpek Termal Otelde Restaurant Bölümü………52

Foto 3.11: İpek Termal Otel İçerisindeki Jimnastik Salonu…...……….…53

Foto 3.12: Öztürkler Termal Otel………53

Foto 3.13: Öztürkler Termal Otelin Süit Odası………...…54

Foto 3.14: Köşkköy Jeotermal Alanındaki Köşk Kaplıcaları’ndan Bir Görünüm...56

Foto 3.15: Köşk Termal Tesislerinin Girişi………57

Foto 3.16: Köşk Kaplıcaları İçerisindeki Dubleks Apart Daireler………..58

Foto 3.17: Köşk Kaplıcaları İçerisinde Geçmişte Mevlana Celaleddin Rumi’nin de Kullandığı Tarihi Hamam………58

Foto 3.18: Köşk Kaplıcalarında Yatırımları Devam Eden İnşaat Halindeki Spor Salonu………...………...59

Foto 3.19: İsmil Jeotermal Alanındaki Sıcak Su Kaynağı………..…61

Foto 3.20: İsmil Belediye Kaplıcalarının Görünüşü………...…………63

Foto 3.21: İsmil Belediye Kaplıcaları’nda Erkekler İçin Kapalı Havuz……….64

Foto 3.22: İsmil - Sayha Kaplıca Evleri………...64

Foto 3.23: Tadilat Çalışmaları Devam Eden Kaplıca Evlerinin Görünüşü……….…65

Foto 3.24: Sayha Kaplıcaları’nda Oda İçi Termal Havuz………….………..…66

Foto 3.25: Sayha Kaplıca Alanındaki Park………..………...…66

Foto 3.26: Ilgın Çavuşcugöl Jeotermal Alanındaki Birbirine Yakın Dört Kaynak.…67 Foto 3.27: Çavuşçugöl Kaynaklarından Halı Yıkamakta Olan Bölge Halkı………..68

Foto 3.28: Cihanbeyli’de Şahsa Ait Özel Arazi İçerisinde Sıcak Su Kaynağı……...69

Foto 3.29: Ereğli –Akhüyük Köyündeki Jeotermal Kaynak………..………….70

Foto 3.30: Ereğli-Akhüyük Köyüne Şifa İçin Gelenlerin Girdiği Küçük Havuzlar...71

Foto 3.31: Seydişehir Ilıcasındaki Kaynaklardan Bir Görüntü………..…….…72

Foto 3.32: Geçmişte Gazino Olarak da Kullanılan Seydişehir Ilıcasının Yanmış Görüntüsü………...………..……73

Foto 3.33: Seydişehir Kavakköy’de MTA Sondajı İle Açılan Jeotermal Kaynak…..74

Foto 3.34: Kavakköy Kaynaklarından Banyo Şeklinde Yararlanan Vatandaşlar…...75

(8)

Foto 3.35: Yeşildağ Çamur Alanı………...76 Foto 3.36: Terk Edilmiş Durumdaki Yeşildağ Kaplıcası ve Oteli………….……….77 Foto 3.37: Çavuşköy Jeotermal Alanındaki Kaynaklardan Biri……….78 Foto 3.38: Çavuşköy’deki Selçuklular Döneminden Kalan Hamam Kalıntısı……...79 Foto 3.39: Tuzlukçu İlçesi Pazaryeri Mevkiindeki Jeotermal Kaynak……….……..79 Foto 3.40: Tuzlukçu’da Yatırımcıları Bekleyen Jeotermal Kaynak………..…...…..80

(9)

İÇİNDEKİLER Sayfa No Önsöz………..………..….…….I Özet………...…….……….…....……..II Abstrack……….………….…………..………..….………III Tablolar Listesi………...….……….………..…...…..………IV Şekiller Listesi……….………...…...…………...……...…….…...…..V Fotoğraflar Listesi……….………...………...…....V Giriş………..………..………...………1

BİRİNCİ BÖLÜM: JEOTERMAL ENERJİ VE TERMAL TURİZM...…3

1.1. Jeotermal Enerji………...…...…….…………...………...……..…3

1.1.1. Jeotermal Enerjinin Oluşumu ve Kullanım Alanları…....…...…...…….3

1.1.2. Dünya’daki Jeotermal Sahalar…………..……...………...……4

1.1.3. Jeotermal Enerjinin Türkiye’deki Durumu…...5

1.2. Termal Turizm………..……….………...…………..….…6

1.2.1. Termal Turizm Kavramı…………...………...……6

1.2.2. Termal Turizm Terimleri……….…..………...7

1.2.3. Termal Turizmin Dünya’daki Durumu………..………...12

1.2.4. Termal Turizmin Türkiye’deki Durumu………..…….…….…...13

1.2.4.1. Türkiye’deki Termal Turizmin Genel Özellikleri…...….…….…..14

1.2.4.2. Türkiye’de Termal Turizmdeki Gelişmeler…………...………….15

İKİNCİ BÖLÜM: KONYA’NIN COĞRAFİ VE TURİSTİK ÖZELLİKLERİ..17

2.1. Konya’nın Genel Coğrafi Özellikleri………...………..………17

2.1.1. Konumu………...……….…………..………...17 2.1.2. Jeolojisi………...………..19 2.1.3. Yüzey Şekilleri………..……21 2.1.4. İklim Özellikleri………..…..24 2.1.5. Nüfus Özellikleri………...…...26 2.1.6. Ulaşım Özellikleri………...26

(10)

2.2.1. Konya’ da Turizm Çeşitleri ve Turistik Varlıklar…...………..28

2.2.1.1. İnanç-Tarih-Kültür Turizmi………..…...………....30

2.2.1.2. Av Turizmi ve Balıkçılık…..……….32

2.2.1.3. Doğa Turizmi………....………..………...36

2.2.1.4. Sağlık (kaplıca) Turizmi………..….…………...38

2.2.2. Konya’da Turistik Alanları Ziyaret Eden Turist Sayıları ……...…..38

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: KONYA’DAKİ TERMAL SAHALAR VE KULLANIM ÖZELLİKLERİ……….…41

3.1. Ilgın Jeotermal Alanı………...…………...……...…….45

3.1.1. Ilgın Belediye Kaplıcaları………..…………...…………...48

3.1.2. Grand İpek Palas Termal Otel………...…...………...…………..50

3.1.3. Öztürkler Termal Otel………...………...………..…………...53

3.2. Köşkköy Jeotermal Alanı………...……...………….….……..55

3.2.1. Köşk Kaplıca Tesisleri…………...……….…...57

3.3. Demirkent (İsmil) Jeotermal Alanı………...……….…..59

3.3.1. İsmil Belediye Kaplıcaları…………...………..………..62

3.3.2. Sayha İsmil Kaplıca ve Tatil Köyü…………...……….…………..…64

3.4. Ilgın Çavuşcugöl Jeotermal Alanı.…………...…...……….……67

3.5. Cihanbeyli (Ilıcapınar – Eskimüshilsu) Jeotermal Alanı………...……....69

3.6. Ereğli- Akhüyük –Kükürtlü Jeotermal Alanı……...………..….….70

3.7. Seydişehir Jeotermal Alanı……...………...……72

3.8. Seydişehir Kavakköy Jeotermal Alanı…...………...…………...73

3.9. Beyşehir – Yeşildağ Jeotermal Alanı………...……….………...75

3.10. Hüyük – Çavuşköy Jeotermal Alanı………..………...77

3.11.Tuzlukçu Jeotermal Alanı…...……….………...79

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: KONYA’DAKİ TERMAL TURİZM TESİSLERİ İLE İLGİLİ BİR ANKET ÇALIŞMASI……….…………81

4.1. Anket Çalışmasının Amacı.………...………..……..………..81

4.2. Anket Çalışmasının Kapsamı..………..…..…….………81

(11)

4.4. Anket Çalışması Sonuçlarının Değerlendirilmesi ……….………...82

Sonuç ve Öneriler………..………..….……….…….….94

Kaynaklar...100

(12)

GİRİŞ:

Birçok medeniyete sahne olan Konya’nın tarihi M.Ö. 7000 li yıllara kadar dayanmaktadır. Konya adı ile ilgili farklı rivayetler vardır. Bunlardan birinde Konya adının ‘kutsal tasvir’ anlamına gelen ‘ikon’ sözcüğünden geldiği iddia edilir. Roma döneminde ‘Clodiconium’, ‘Colonia Selie’, ‘Augusta İconium’ şeklinde söylenen şehrin ismi Bizans kaynaklarında ‘Tokonion’ olarak geçmektedir. Arapların ‘Kuniya’ dedikleri kent Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Konya adını almış ve bu isim günümüze kadar gelmiştir (Zoroğlu, 1984).

Yapılan kazılardan Konya’nın cilalı taş ve bakır dönemlerini yaşadığı anlaşılmaktadır. Tarihte birçok devlet ve beyliğe merkez olan Konya Hititler, Lidyalılar, Persler ve Romalıların hâkimiyetinde bulunmuştur. Konya, VII. yüzyılın başlarında Sasaniler, ortalarında da Emeviler tarafından işgal edilmiş olup, 10’uncu yüzyıla kadar Bizans eyaleti olarak varlığını sürdürmüştür.

1071 yılında, Malazgirt savaşından sonra Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış ve Büyük Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından da Konya fethedilmiştir.1074 yılında kurulan ve başkenti İznik olan Anadolu Selçuklu Devleti I. Haçlı Seferi sonunda İznik’i kaybedince, Başkent Konya’ya taşınmıştır. Günden güne gelişen ve pek çok mimari eserle süslenen kent, kısa zamanda Anadolu’nun en gelişmiş şehirlerinden biri haline gelmiştir (Konyalı, 1997).

Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışından sonra kurulan Karamanoğulları birkaç kez Konya’yı ele geçirmeye çalışmıştır. 1327’de Karamanoğulları’nın eline geçen Konya’yı, Fatih Sultan Mehmet 1465 yılında alarak Osmanlı Devleti’ne bağlamış ve 1471 yılında da eyalet yapmıştır.

Mondros Mütarekesi’nden sonra Konya İtalyanlar tarafından işgal edilmiştir. 3 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal Paşa Konya’ya gelerek Delibaş İsyanı’nı (3 Ekim 1920) bastırmış, Konya Milli Mücadele’ye katılarak Türk Kurtuluş Savaşı’nda üzerine düşen görevi yapmıştır. Ayrıca, Batı Cephesi Karargâhı Akşehir’de kurulmuştur. Konya, 20 Mart 1920 tarihinde İtalyan işgalinden tamamen kurtarılmıştır (Aka, 2007).

Konya Tarih Öncesi, Tarih Çağları ve Türk-İslam kenti olarak her biri eşsiz sanat ve kültür eserlerine sahiptir. Hz. Mevlana Türbesi ve Meram Bağları’yla özdeşleştirilen Konya, doğal güzellikleri ile de Türkiye’nin görülmeye değer yerlerinden birisidir.

(13)

Ülkemiz; hızla gelişmekte olan ve birçok ülkenin daha fazla pay sahibi olmak için yarıştığı turizm sektöründe çok elverişli kaynaklara sahiptir. Türkiye, ekonomik kalkınmasını tamamlayabilmek için gelişen sektörleri takip etmekte bu amaçla da ileriye yönelik hedefler belirlemektedir. Bu hedefler doğrultusunda zengin tarihi, kültürel ve doğal güzelliğini en verimli şekilde kullanarak turizm gelirlerini artırmak, alternatif turizm gelişmelerini takip ederek yeni gelişen alanlara yönelik yatırımlar yapmak çabasındadır (Maç, 2006).

Günümüzde insanların tatil ihtiyacı; sanayileşme ve kentleşmenin getirdiği sorunlar nedeniyle zaruri bir hal almıştır. Her geçen gün artan kent yoğunluğu, stres, trafik problemleri, labirentleri andıran ve beton yığınlarına dönüşerek insanı boğan şehirler sebebiyle yorgun düşen insanlar tatillere daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu tatillerini de doğaya duyduğu özlemle birleştirmek istemektedir.

Son yıllarda, turizm kalıplarında önemli bir değişim gözlenmektedir. Zamanla belirginleşen yeni tip turistler; deniz-güneş-kum üçgeninin hâkim olduğu alışılmış turizm merkezlerinden uzak, bozulmamış ve temiz bir çevrede doğayla iç içe, abartılı olmayan tesislerde iyi bir oda ile hizmet içeren, aktif bir tatil beklentisi içerisindedir (Özkan Yürik 2003).

Alternatif tatil biçimlerinden biri olan termal turizm, insanların temiz bir doğa içerisinde, şifalı suların dinlendirici ve tedavi edici özelliklerinin yanında termal tesislerin sunduğu her türlü sosyal aktiviteyle birlikte birer cazibe merkezi haline gelmiştir. Turizmi daha geniş mevsimlere yayan termal turizm son yıllarda hızla gelişmekte ve ön plana çıkmaktadır.

Türkiye’de turist ziyareti bakımından ilk sıralarda olan Konya’da turizmin çoğunlukla günübirlik veya kısa süreli olması sebebiyle turizm gelirlerinden yeterince faydalanılamamaktadır. Konya turizminde gelen turistlerin konaklama yapmaları için çözümler aranmaktadır.

Dünya da hızla gelişen termal turizmde geceleme sürelerinin ortalaması diğer turizm çeşitlerine göre çok yüksektir. Bu yönüyle termal turizm, Konya için çok önemli bir alternatif turizm çeşidi durumundadır. Konya tarihi, kültürel ve doğal birçok turizm varlığına sahiptir. Termal turizm sayesinde de hem bu turistik değerlerini gezdirme ve tanıtma hem de ziyaretçilerine belli bir süre konaklama yaptırma imkânlarına kavuşabilecektir.

(14)

-BİRİNCİ BÖLÜM:

JEOTERMAL ENERJİ VE TERMAL TURİZM

Bu bölümde, jeotermal enerji ile termal turizm kavramları üzerinde durulacaktır. Termal turizme kaynaklık eden jeotermal enerjinin oluşumu, kullanım alanları ile dünyadaki ve ülkemizdeki genel durumu incelenmiştir. Ayrıca, termal turizm ve buna bağlı kavramlarla, termal turizmin dünyadaki ve ülkemizdeki genel görünümü hakkındaki bilgiler de araştırmamızın bu bölümünde yer almaktadır.

1.1. Jeotermal Enerji

Termal turizmin varlığının en önemli şartı jeotermal enerjidir. Yeraltından çıkan sıcak suların temel hammadde olarak kullanıldığı termal turizm, sıcak su kaynaklarından uzaklarda gerçekleşemez. Dünya üzerindeki belli başlı levha kenarları, fay hatları gibi magmanın yüzeye yaklaştığı alanlarda var olan jeotermal enerji, dünya üzerinde ve ülkemizde dengeli bir dağılım göstermez.

1.1.1. Jeotermal Enerjinin Oluşumu ve Kullanım Alanları

Jeotermal enerji, yer yuvarlağının derinliklerindeki sıcaklık ile ısınarak oluşan enerjidir. Yeryuvarlağının iç kısmına doğru yerin sıcaklığı artar. 1 ºC lik sıcaklık artışı için yerkabuğu içerisinde inilmesi gereken derinliğin metre cinsinden değerine ‘jeotermi derecesi’ (jeotermik gradyan) denir (Ketin, 1997).

Yerkabuğunda oluşan sıcaklığın başlıca iki kaynağı vardır. Birincisi, yerkabuğu içerisine girmiş bulunan ve yeryüzüne doğru yükselen magma ile birlikte taşınıp yayılan sıcaklıktır. İkincisi ise yer sıcaklığı ya da jeotermi denilen ve kabuk içerisinde derinlere doğru inildikçe artan yerin kendi sıcaklığıdır. Bu sıcaklığın değeri 1100-1200 ºC yi bulur. Yerin merkezine kadar bu sıcaklığın 5000 ºC ye ulaştığı tahmin edilmektedir.

Jeotermal enerjinin kaynağı, jeotermi ve magmadan gelen sıcaklıktır. Magmatik faaliyet sona erdiği zaman, magma soğumaya başlar ve bu durum binlerce yıl sürer. Soğuma esnasında bazı gazlarla birlikte doğal buhar da oluşur. Gaz ve buhar yerkabuğundaki kırık hatları veya volkanik bölgelerdeki çatlaklardan sıcak kaynak suları, gayzer ve doğal buhar şeklinde yüzeye ulaşır. Ilıca, kaplıca ve gayzer suları kendiliğinden yüzeye çıkarken, doğal buhar sondajla yüzeye çıkartılır.

Jeotermal kaynakların kökeninde büyük ölçüde yüzeyden yeraltına sızan sular ile az miktarda juvenil sular (magmatik sular) vardır. Magmatik sular, volkanizma

(15)

hareketleri sırasında magmadan ayrışan gazların yoğuşması sonucu oluşurlar. Yüzeyden sızan sular (meteorik sular), yer kabuğunun derinliklerine inerek ısınırlar ve tekrar sıcak olarak yeryüzüne çıkarlar (Hoşgören, 1979).

Jeotermal kaynaklar sıvının içerdiği ısıya göre veya sıvının su ve buhar yoğunluğuna göre sınıflandırılmaktadır. Jeotermal kaynakların hangi alanlarda kullanılacağının tespitinde suların sıcaklık değerleri çok önemlidir (Tablo 1.1).

Tablo- 1.1: Jeotermal Akışkanın Sıcaklığına Göre Kullanma Yerleri (Lindal Diyagramı)

°C Jeotermal Akışkanın Kullanım Alanları

180 Yüksek konsantrasyon solüsyonunun buharlaşması, amonyum absorpsiyonu ile soğutma 170 Hidrojen sülfit yolu ile ağırsu eldesi, diyatomitlerin kurutulması

160 Kereste kurutulması, balık vb. yiyeceklerin kurutulması 150 Bayer’s yöntemiyle alüminyum eldesi

140 Çiftlik ürünlerinin çabuk kurutulması ( konservecilikte ) 130 Şeker endüstrisi, tuz eldesi

120 Temiz su eldesi, tuzluluk oranının artırılması 110 Çimento kurutulması

100 Organik maddeleri kurutma, ( yosun, et, sebze vb. ) yün yıkama ve kurutma 90 Balık kurutma

80 Ev ve sera ısıtma 70 Soğutma

60 Kümes ve ahır ısıtma

50 Mantar yetiştirme, balneolojik banyolar 40 Toprak ısıtma

30 Yüzme havuzları, fermantasyon, damıtma, sağlık tesisleri 20 Balık çiftlikleri,

Kaynak:(www.jeotermaldernegi.org.tr)

Jeotermal kaynaklar çok eski tarihlerden bugüne en yaygın şekilde yer ısıtmaları, tarımsal uygulamalar ve balneolojik uygulamalarda kullanılmaktadır.

1.1.2. Dünya’daki Jeotermal Sahalar

Dünya’daki jeotermal sistemler, levhaların çarpışması sonucu aktif kıta kenarlarında, okyanus ortası sırtlarda, aktif kıta yarıklarında (riftlerde) ve volkanik adalar üzerinde bulunurlar. Yeryüzündeki jeotermal alanların dağılışı, belli jeolojik özellikler gösteren kuşaklar şeklindedir. Bu alanlarda diğer bölgelere göre daha fazla

(16)

-ısı akışı bulunmaktadır. Jeolojik özellikleri nedeniyle (genç tektonizma ve volkanizma) birçok jeotermal kuşak bulunmaktadır (Doğanay, 1998).

And Volkanik Kuşağı; Güney Amerikanın batı sahillerinde bulunan bu kuşak, Venezüella, Kolombiya, Ekvator, Peru, Bolivya, Şili ve Arjantin’i kapsamaktadır. Çok sayıda aktif volkanizmanın varlığı nedeniyle, yüksek sıcaklıklı jeotermal sistemlerin bulunduğu bu kuşaktaki jeotermal alanlar henüz çok fazla değerlendirilmemiştir.

Alp-Himalaya Kuşağı; Hindistan Plakası ile Avrasya Plakası’nın çarpışması sonucu oluşan bu jeotermal kuşak, dünyanın en büyük jeotermal kuşakları arasındadır. 150 km genişliğinde ve 3000 km uzunluğunda olan kuşak, İtalya, Yugoslavya, Yunanistan, Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan, Tibet, Yunnan (Çin), Myanmar (Burma) ve Tayland’ı kapsamaktadır.

Doğu Afrika Rift Sistemi; Aktif olan bu sistem Zambiya, Malavi, Tanzanya, Uganda, Kenya, Etiyopya, Djibuti gibi ülkeleri içine alır. Aktif volkanizma Kenya, Etiyopya ve Tanzanya’dadır.

Karayib Adaları; Aktif volkanizmanın hâkim olduğu kuşakta, önemli potansiyel görülmektedir.

Orta Amerika Volkanik Kuşağı; Guatemala, El Salvador, Nikaragua, Kosta Rica ve Panama’yı içine alan bu kuşakta, çok sayıda jeotermal sistem bulunmaktadır.

Bunların dışında; Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Doğu Çin, Filipinler, Endonezya, Yeni Zelanda, İzlanda, Meksika, Kuzey ve Doğu Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu gibi ülkeler farklı tektonik oluşumlar nedeniyle verimli jeotermal sahalara sahiptir.

1.1.3. Jeotermal Enerjinin Türkiye’deki Durumu

Türkiye, Alp-Himalaya orojenik kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Buna bağlı olarak orojenik, magmatik ve volkanik aktivitelerin çok olması sonucu jeotermal açıdan büyük bir potansiyele sahiptir. Ülkemizde aktif faylara ve volkanizmaya bağlı olarak başta Ege Bölgesi olmak üzere, Kuzeybatı, Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 600’ün üzerinde (bazı kaynaklarda 1000) jeotermal kaynak bulunmaktadır. Bunlardan 170 tanesinin sıcaklığı 40°C nin üzerindedir. Yine bu kaynaklardan 11 tanesi yüksek sıcaklı saha olup elektrik üretimine uygundur.

(17)

Türkiye’de ki jeotermal sahalar büyük oranda orta ve düşük sıcaklıktadır ve bunların %95 i jeotermal merkezi ısıtmaya uygundur. Türkiye’de jeotermal enerji ile şehirlerde 945 bin konut ısıtmak mümkündür. Sera ve kaplıca ısıtma, soğutma, endüstriyel kullanım, mineral elde etme, balık üretimi v.b. için kullanılan enerji de eklenirse toplam 5 milyon konutu ısıtabilecek potansiyel vardır. Bazı kaynakların yerleşim alanlarına uzak olması, bazı yerleşim alanlarının çok küçük olması gibi sebeplerle ancak bu potansiyelin 1/5 i ısı amaçlı değerlendirilebilecek durumdadır. Jeotermal sahalara yakın bölgelerde ise sera ısıtması, kaplıca, endüstriyel kullanım, balık çiftlikleri v.b amaçlarla kullanım mümkündür. Potansiyelimizin tam olarak değerlendirilebilmesi için tüm bu uygulamaların uygun sahalarda gerçekleştirilmesi gerekmektedir (www.eie.gov.tr/turkce/jeoloji/jeotermal.html).

Türkiye; jeotermal potansiyeli bakımından Avrupa’nın birinci, Dünya’nın yedinci ülkesi konumundadır. Potansiyel oluşturan alanlar Batı Anadolu’da yoğunlaşmıştır.

1.2. Termal Turizm

Araştırmamızın bu bölümünde termal turizm kavramı ele alınmaktadır. Termal turizmde kullanılan terimler ile termal turizmin dünyadaki ve ülkemizdeki genel durumu hakkında genel bilgiler de bu bölümdedir. Konya’daki termal turizm potansiyelini daha iyi algılayıp değerlendirebilme açısından termal turizm ve genel özelliklerini açıklama gereği duyulmuştur.

1.2.1. Termal Turizm Kavramı

Termal turizm, jeotermal kaynaklarla var olan ve bu kaynaklar var olduğu sürece devam edebilecek bir turizm türüdür. Termal turizm; termomineral su banyosu, içme, inhalasyon, çamur banyosu gibi çeşitli türdeki yöntemlerin yanında iklim kürü, fizik tedavi, iyileştirme, egzersiz, psikoterapi, diyet gibi destek tedavilerinin birleştirilmesi ile yapılan kür (tedavi) uygulamaları yanı sıra termal suların eğlence ve rekreasyon amaçlı kullanımı ile meydana gelen turizm türüdür.

Termal turizm uygulamalarının yapıldığı tesislere Termal Kür Merkezi veya Kaplıca Tedavi Merkezi denilmektedir.

(18)

1.2.2. Termal Turizm Terimleri

Bu bölümde termal turizmde sıkça geçen içme, çermik- ılıca, kaynarca-kaplıca, şifalı sular, kaptaj, spa, kaplıca tedavisi, kür vb. termal terimler açıklanmaktadır.

İçme

İçme, içerisinde şifalı mineraller bulunan ve genellikle de fazla sıcak olmayan sulara denir. Litresinde 1 gr.dan fazla maden olan ve sıcaklığı da 20 0C den fazla olan sulara ise ‘maden suyu’ denilmektedir. İçmece tabiri ile de bu suların bulundukları kaynak ve suyun kendisi beraber ifade edilir. Kaynaklardan çıkarılan bu sulardan içilerek şifa aranmaktır (Özdemir, 2001).

Çermik-Ilıca

Çermik; yeraltından doğal olarak çıkan şifalı, sıcak sulardır. Çermiklerde çıkan su sıcaklığının 27 0C den fazla olması ya da suyun sıcaklığının, bulunduğu bölgenin yıllık sıcaklık ortalamasının üzerinde olması gerekmektedir. Bu sulardan genellikle banyo yapmak suretiyle faydalanılır. ‘Ilıca’ ise üzeri açık çermik demektir. Yıkanılan sular genellikle bir su birikintisinden veya gölcükten ibarettir. Hemen suyun olduğu alanda oluşturulan havuzların tabanları ağaç ya da taşlarla döşenmekte çevreleri de basit duvarlarla örülmektedirler (Çontu, 2006).

Kaynarca-Kaplıca

Kaynarca, çermik ya da ılıca karşılığı olarak kullanılmakla birlikte orta sıcaklıktaki ılıcadan daha sıcak (30 0C ve üzeri) sular için kullanılan tabirdir. Kaynarcanın üzeri bina ve tesis yapılarak kapalı hale getirilirse ‘Kaplıca’ adını almaktadır. Kaplıcaların çoğu bugün modern araç gereçlerle donatılmış, konforlu birer tedavi merkezi halinde faaliyet göstermektedirler.

Şifalı Sular

Şifalı sular, yeraltından doğal yollardan yeryüzüne çıkan ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan kaynak sularıdır. Yeraltından çıkan ve kaynağın çıkış noktasında sıcaklığı 20 0C ve üzerinde olan sulara ‘Termal Sular’ denilmektedir. Bu su aynı zamanda litresinde en az 1 gr. çözünmüş mineral taşıyorsa fizyolojik ve tedavi edici özelliği kanıtlanmış bu sulara ‘Mineralli Sular’ tanımı yapılmaktadır. Hem doğal sıcaklıkları 20 0C nin üzerinde olan hem de litresinde en az 1 gr. çözünmüş mineral içeren sular ise ‘Termomineral Sular’ ismini almaktadır (www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx).

(19)

Termal suların sınıflandırılmasında, bu suların en önemli özellikleri olan sıcaklıkları ve mineral durumları göz önünde bulundurulmaktadır.

Termal sular sıcaklık derecelerine göre 5 e ayrılmaktadırlar. Bunlar; Soğuk (<20

0C ), Serin ( 20-25 0C), Ilık (25-36 0C), Sıcak (36-40 0C), Çok sıcak (>40 0C )

sulardır.

Termal suların minerallerine ve içerisindeki birtakım elementler ile tuzlara göre ayrılması bu suların kullanımı açısından çok önemlidir. Çünkü bu sulardaki şifa özelliği içerdikleri minerallerle ilgilidir. Özellikle bu minerallerin hangi hastalıklara iyi geldiğinin tespit edilmiş olması şifa arayan insanlara ve termal suları tavsiye eden doktorlara büyük kolaylık sağlamaktadır. Minerallerine göre termal sular başlıca şu şekilde sınıflandırılmaktadır.

Tatlı Maden Suları: Sıcaklık derecesi 20 0C nin altında olan ve 1 gr.dan az

maden bulunan sulardır. Genellikle içme suyu yerine kullanılır. İdrar söktürücü tesiri vardır.

Basit Sıcak Sular: Sıcaklık derecesi 20 0C nin üstünde olan ve 1 gr.dan az

maden tuzu ile birlikte aynı zamanda nadir gazları da içeren sulardır. Banyo ve içme şeklinde kullanılır. Romatizmalı, gutlu, diyabetli hastalara iyi gelmektedir.

Ekşi Sular: Çıkışlarında baz halinde asit gabro yahut karbondioksitli olan

sulardır. 1 kg suda, 1 gr.dan az erimiş madde 1 gr.dan fazla CO2 bulunur. Bu nitelikte bir su, çok sıcak olur veya içerisinde gaz halinde asit karbonik fazlaca bulunursa fışkırma ve köpürmeler görülür ki bunlara ‘Köpüren Kaynaklar’ ismi de verilmektedir. Bu sularda içme ve banyo şeklinde kullanılabilmektedirler.

Kalevi Sular: Belli başlı maddeleri arasında karbondioksit, bikarbonat, sodyum

ve kalsiyum bulunan esas maden sularıdır. Bu sular daha çok gargara ve inhalasyon (buğulama) yaparak kullanılır. Nadiren banyo yapılır.

Topraksal Ekşi Sular: Basit ekşi sulara benzer. 1 kg dan fazla CO2, kalsiyum

(Ca) ve magnezyum (Mg) bulunur. İçme ve banyo şeklinde kullanılırlar. Mide üzerinde uyarıcı etkisi vardır. İdrar sökücü olup deri hastalığına da iyi gelmektedir.

Acı (Sülfatlı) Sular: Kimyasal bakımdan kükürtlü hidrojen, sülfat,

karbondioksit ve fazlaca silisyum bulunur. İçme olarak kullanılır. Mide, bağırsak, karaciğer, safrakesesi yolları ve metabolizma bozukluklarına iyi gelir.

(20)

-Karbondioksitli Sular: Litresinde 1 gram’ın üzerinde çözünmüş serbest

karbondioksit içeren sulardır.

Demirli Sular: 1 kg da 0,01 gr.dan fazla demir iyonu bulunan kaynak sularıdır.

İçme ve banyo şeklinde kullanılırlar. Kansız (Anemik) hastalar içme ile kalp hastaları banyo ile tedavi olurlar.

Kükürtlü Sular: Litresinde 1 miligram’ın üzerinde -2 değerli kükürt içeren

sulardır. Kokmuş yumurta kokusu verirler. Bu sularda yıkanma esnasında kükürt gazı neticesi ölüm tehlikesi olduğundan banyo yapmak doğru değildir.

Arsenikli Sular: 1 kg da 1 mg. arsenik bulunan sulardır. Volkanik sularda az

olmak suretiyle hemen tüm kaynaklarda bulunur. İçme suretiyle yararlanılır. Zayıf ve kansız kişilere iyi gelmektedir.

Lityumlu Sular: Volkanik sularda bulunur. Asit eritici olmasından dolayı

önemlidir.

İyotlu Sular: 1 mg/lt üzerinde iyot içeren sulardır. Organik iyot veya potasyum

iyodür olarak bulunur. İçme ve banyo şeklinde kullanılır. Damar sertliğine iyi gelir.

Silisli Sular: 1 kg da 0,5 gr.dan fazla asit silisik bulunan sulardır. Damar sertliği

olan yaşlılara iyi gelir.

Bayağı Tuzlu Sular: 1 kg.da 1 gr.dan fazla erimiş maden bulunan ve içerisinde

yemek tuzu (NaCl) ihtiva eden sulardır. Mide-Bağırsak hastalıklarının metabolizma bozukluklarının tedavisinde içme, çocuk ve kadın hastalıklarında banyo, solunum yolu hastalıklarında ise inhalasyon (buhar tedavisi) şeklinde kullanılabilir.

Radyoaktif Sular: İçinde, radyumun parçalanmasından doğan gaz halindeki

emanasyon bulunan sulardır. 1 kg da 29 gr. radyum bulunan sular olup banyo amaçlı kullanılabilirler.

Termal suların içerisindeki ısı enerjisi, mineraller, tuz, gaz ve radyoaktif özelliklerin insan sağlığına olumlu etki yaptığı, bunların birer şifa kaynağı olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu yüzden mineralli sıcak sular termal turizmin olmazsa olmaz elemanıdırlar. Termal sulardan insanların yararlanması fizyokimyasal özellikleri, şifa özellikleri, miktarları ve çıktığı yerin özellikleri ile sağlanır.

Termal sular başlıca iki şekilde kullanılmaktadırlar. Genellikle soğuk olanlardan içerek, sıcak olanlardan ise banyo şeklinde istifade edilmektedir. Bu kullanımların dışında buğulama, koklama, gargara, göz damlası, şeklinde kullanımlarda mevcuttur.

(21)

Kaptaj

Şifalı suların kullanımındaki en önemli özellik; bu suların yeryüzüne çıktıkları bölgede, başka sulara karışmadan, sıcaklıklarını kaybetmeden ve içerisindeki gazlar ile minerallerin özelliklerini yitirmeden kullanılması gereğidir. Bu nedenle bu suların çıktığı alanlarda, suyun özelliğini koruma amaçlı çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan tüm bu çalışmaların genel adına ‘kaptaj’ denilmektedir. Kaptaj çalışmalarında amaç suyu kaynaktan çıktığı gibi kullanabilmektir.

Spa

Latince ‘Salus Per Aquam’ kelimelerinin kısaltması olan SPA, ‘Sudan Gelen Sağlık’ anlamına gelmektedir. Romalılardan bugüne devam eden ve çok eski bir geçmişi olan SPA’ nın kapsamına her türlü su ve çamur uygulaması girmektedir. Her geçen gün kapsamı genişleyen SPA günümüzde; su ve çamur terapileri ile birlikte sıcak su havuzu, çeşitli masaj terapileri, aroma terapileri, güzellik ve bakım gibi sağlık kür hizmetleri veren tesislerin genel adı olmuştur.

Kaplıca Tedavisi

Toprak, yeraltı ve deniz kaynaklı mineralli sular, gazlar, peliodler (çamurlar) ve iklimsel unsurlar gibi doğal tedavi unsurlarının yöredeki iklim olanakları ve gerekli görülen diğer tedaviler ile birlikte kür tarzında uygulandığı bir tedavi sistemidir. Termal suların hangi hastalıkların tedavisinde kullanılacakları Kaplıcalar Yönetmeliğine göre Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmektedir. Suların fiziko-kimyasal özelliklerine göre belirlenen endikasyonlara göre sınıflandırma yapılmaktadır. Ancak uygun kaplıca suyunun seçiminde, yararlanma şekillerinde ve sürelerinde mutlaka doktor kontrolü belirleyici olmalıdır. Genel olarak kaplıca suları solunum sistemi hastalıkları, cilt hastalıkları, kas- iskelet sistemi hastalıkları, kalp-dolaşım sistemi hastalıkları, mide-bağırsak- metabolizma hastalıkları, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, kadın- doğum hastalıkları ile nörolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır (www.turizm.gov.tr).

Kaplıca sularının yararları yanında bazı durumlarda zararları da ortaya çıkmaktadır. Hastalıkların akut dönemlerinde, ateşli infeksiyöz hastalıklarda, dekompanse organ yetersizliklerinde, aktif tümör varlığında, herhangi bir iç organın infeksiyöz hastalıklarında, aktif ülser olgularında ve kanama ile seyreden hastalıklarda bir doktor tavsiyesi yoksa kesinlikle kaplıca tedavisi uygulanmamalıdır.

(22)

-Kür

Kür; tedavi amacıyla termal kaynaklardan, deniz suyundan ya da iklim olanaklarından belli kurallara uyarak yararlanmayı ifade eder. Tedavi etkeni; belli dozda, düzenli aralıklarla, belli sürelerle tekrarlanarak kullanılır. Termal kür merkezlerinde veya termal tesislerde tedavi ve terapi amacıyla kür uygulaması yapan kişiler ‘kürist’ olarak tanımlanmaktadır.

Kaplıcalardaki kür uygulamaları bir uyarı ve uyum tedavisi olduğu için belirli bir zaman aralığında ve doktor gözetiminde gerçekleştirilmektedir. Başlıca kür uygulama türleri şunlardır:

Kaplıca Banyosu: Banyolar soğuk (34 0C altı), ılık (34-35 0C ), sıcak (36-40 0C)

ve aşırı sıcak (40-42 0C ) olarak sınıflandırılmaktadır. Banyo süresi genellikle 20 dakikadır. Banyo alma sıklığı kaplıca doktoru tarafından ayarlanmaktadır. Bir kaplıca küründeki banyo sayısı 15-20 arasındadır.

Çamur (Peloid) Uygulamaları: Peloidler, banyolar şeklinde ya da daha çok

paketler şeklinde kullanılmaktadır. Çamur banyosu uygulamalarında mineralli bataklar, deniz ve delta balçıkları ve termomineral suyla karıştırılmış şifalı topraklar kullanılmaktadır. Uygulamalardan sonra ılık bir duş ile vücut çamurdan temizlenmektedir. Bu tedavi yöntemi doktor yönlendirmesi ve gözetiminde romatizmal hastalıklar, post- travmatik, postoperatif, ortopedik lezyonlar, jinekolojik rahatsızlıklar ve bazı sindirim ve ürogenital kronik hastalıklarında uygulanmaktadır.

Gaz Banyosu: Gaz banyosu, genellikle karbondioksitle yapılmaktadır.

Karbondioksitli sular ile yapılan banyo yöntemi olan karbondioksitli sıvı banyo uygulamalarında, suyun sıcaklığı 33-35 0C arasında tutulmakta olup banyo süresi 15-20 dakikadır. Bu tür tedavi yöntemi kardiyovasküler sistem hastalıklarında uygulanmaktadır.

İçme Kürleri: Balneoterapide termomineral sularla yapılan banyolardan sonra

en çok kullanılan yöntem, doğal mineralli suların belirli bir sürede, gün boyu bölünmüş dozlarda ve belirli miktarda içilmesi ile yapılan ‘İçme Kürleri’dir. Burada kullanılan mineralli su, kimyasal birleşimine bağlı olarak sindirim sistemi organ ve fonksiyonlarını doğrudan, böbrekler ve idrar yollarını ise dolaylı olarak etkilemektedir.

(23)

Solunum Yolu ile Kür (İnhalasyon): Solunum yolu ile kürler, mineralli suyun

gerekli teknik gereçlerle endikasyonuna uygun çapta partiküllere bölünüp ortama salınarak solunum yolu ile alınmasıyla yapılmaktadır.

Balneoterapi: Kaplıca suları ile yapılan kür uygulamalarıdır.

Talassoterapi: Koruyucu ve tedavi edici ve/veya kür amaçlı olarak tıbbi

gözetim ve denetim altında, deniz suyu iklimi ve unsurlarının kür tarzında uygulandığı bir tedavi sistemidir.

Klimaterapi: Hava sıcaklığı, nem, rüzgâr şiddeti ve hızı, güneş ışınımı ve

benzeri iklimsel faktörlerin sistematik ve dozlanmış kür tarzında uygulanmasıdır.

Hidroterapi: Termomineral sular ile yapılan yıkama, duş ve dökme gibi

uygulamalardır. Ayrıca, her birey için özel olarak düzenlenen ve ideal olarak amaca uygun inşa edilmiş havuzlarda gerçekleştirilen, sinir-kas-iskelet sistemiyle ilgili fonksiyonları geliştirme-iyileştirme amaçlı bir havuz tedavi programı olarak da tanımlanmaktadır.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon

Kaplıca tedavisinde kullanılan elektroterapi, egzersiz tedavileri, masaj ve diğer yöntemlerdir.

Medikal Tedavi

Kaplıca tedavisi sırasında hastaya lokal veya sistemik olarak uygulanan ilaç tedavi yöntemidir.

Destek Uygulamalar

Sağlık eğitimi, diyet uygulamaları, günlük yaşam aktivitelerinin düzenlenmesi, davranış değişikliği eğitimleri ve psikolojik destek yöntemidir.

1.2.3. Termal Turizmin Dünya’daki Durumu

Termal turizmin insan sağlığı üzerindeki öneminin farkındaki bazı ülkeler termal turizme büyük yatırımlar yapmaktadırlar. Termal turizm sektörü başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, Uzakdoğu ve ABD’ de çok gelişmiştir. Örneğin Almanya ve Macaristan’a 10 milyon kişi Rusya’ya 8 milyon kişi Fransa’ya yaklaşık 1 milyon, İsviçre’ye 800 bin kişi gitmektedir. 126 milyon nüfuslu Japonya’nın Beppu şehrine sadece 13 milyon kişi termal turizm amaçlı olarak gitmektedir.

(24)

-Avrupa'’da birçok tedavi edici kaplıca merkezi mevcuttur. Almanya, Fransa, İsviçre, İtalya, Yunanistan, Rusya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler başta gelmektedir. Avrupa’da, özellikle sağlık turizmi kapsamında termal tesislere talep çok yüksektir. Almanya, İsviçre ve İtalya’daki termal tesisler, özellikle kuzey Avrupa ülkelerinden turist akınına uğramaktadır (Çontu, 2006).

Almanya 263 adet resmi belgeli termal merkezi ve 750.000 yatak kapasitesi ile Avrupa’da önemli bir termal turizm ülkesidir. Almanya’nın Stuttgart kentinde bulunan Das Leuze Kaplıca ve Rekreasyon Tesislerini yaz aylarında günde 8000 kişi ziyaret etmektedir. Bu rakam, yıllık ortalama 3000 kişi/gün olmaktadır. Ayrıca Almanya, hekim teşhisi ve raporu olması şartıyla, kaplıca tedavilerinin hem özel hem de kamu sağlık sigorta şirketleri tarafından tam veya kısmen karşılandığı ülkelerden biridir.

Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da son yıllarda çok gelişmiş tedavi edici kaplıca merkezleri kurulmuştur. İki ülkede 60 tedavi edici termal merkezi bulunmakta olup senede 500.000’e yakın hastaya tedavi hizmetleri verilmektedir. Hekim raporu olması kaydıyla, sigorta şirketleri tedavi masraflarını tam veya kısmen karşılamaktadır. Ayrıca, Fransa’da 104, İspanya’da 128, İtalya’da ise 360 civarında termal tesis bulunmaktadır. Rusya’da çok sayıda kür merkezi bulunmakta olduğu ve yılda 8 milyon turistin geldiği belirtilmektedir.

Önemli bir jeotermal kuşakta yer alan Japonya’da 1500 adet kaplıcada 100 milyon geceleme kapasiteli termal turizm yapılmaktadır. Beppu’da 1000 litre/saniye jeotermal su termal turizm amaçlı kullanılmaktadır.

Amerika’da yaklaşık 10.000 yıldır kullanılan, Kızılderili kültüründen gelen termalizm için 210 adet kaplıca vardır. Bu kaplıcalardan yılda 4,5 Milyon kişi yararlanmaktadır. YineAmerika Birleşik Devletleri’ndeki Arkansas eyaletinde 55 bin kişinin yararlanacağı termal tesisler yapılmış, Hawaii’de turizmi 12 aya yaymak için termal sulardan yararlanılarak yeni tesisler kurulmuş ve termal turizm ağırlıklı uygulamalara başlanmıştır.

1.2.4. Termal Turizmin Türkiye’deki Durumu

Türkiye jeotermal kaynak zenginliği ve potansiyeli açısından Dünyada ilk yedi ülke arasında yer almakta olup, Avrupa’da birinci sıradadır. Ülkemizin termal suları, hem debi ve sıcaklıkları hem de çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikleri ile Avrupa’daki

(25)

termal sulardan daha üstün nitelikler taşımaktadır. Termal sularımız doğal çıkışlı ve bol su verimli, eriyik maden değeri yüksek, kükürt, radon ve tuz bakımından zengindir. Ülkemiz sıcaklıkları 20 0C’nin üzerinde debileri ise 2–500 l/sn arasında değişebilen 1500’den fazla kaynağa sahip bulunmaktadır.

Bu kaynaklardan 200'ün üzerinde termal merkez oluşturulmuştur. Türkiye’nin Marmara ve Ege Bölgelerinde yoğunlaşan bu termal merkezlere İstanbul, İzmir, Pamukkale, Marmaris ve Fethiye gibi popüler destinasyonlardan kolaylıkla ulaşılabilir. Ülkemizin en önemli termal merkezlerinden bazıları Pamukkale, İzmir - Balçova termal kaynakları, Bursa, Çeşme, Yalova, Sivas-Kangal ve Kütahya-Yoncalı’da yer almaktadırlar. Bunların dışında, Sandıklı-Afyon, Gönen-Balıkesir, Kestabol-Çanakkale, Ilgın-Konya, Kızılcahamam-Ankara, Haruniye-Adana, Ayder-Rize, Lâdik-Samsun, Hasanapdal-Van ve Billoris-Siirt termal merkezleri tavsiye edilmektedirler.

1.2.4.1. Türkiye’deki Termal Turizmin Genel Özellikleri

Dünyada ve ülkemizde, şehir hayatının sorunlarından kurtulmak, tedavi olmak, stresten uzaklaşmak, bedeni ve aklı dinlendirmek, güzelleşmek vb. nedenlerle kaplıca kullanımı hızla artmaktadır. Türkiye, Marmara ve Ege Bölgelerinde yoğunlaşan termal merkezleriyle yerli ve yabancı turistlerin önemli bir tatil tercihidir. Türkiye’nin termal suları, hem debi ve sıcaklıkları, hem de çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikleri ile Avrupa’daki termal sulardan daha üstün nitelikler taşımaktadır. Ayrıca ülkemizdeki termal merkezlerde Türk hamamı, çamur banyosu, bitki banyosu, cilt bakımı, masaj ve havuza yönelik aktivitelerin bulunması bir başka çekici unsur olmaktadır. Türkiye’de, 240 adet kaplıcadan yılda 7 Milyon kişi çeşitli sebeplerle faydalanmaktadır. Türkiye termal turizminde müşterilerin çoğunluğu yerli turistlerden oluşmakta ve yabancıya yönelik yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır (Çontu, 2006).

Ülkemizdeki bazı termal turizm tesislerinden elde edilen gelir diğer turizm çeşitlerinden daha yüksektir. Bu yüksek gelir büyük oranda termal tesislerde kalış süresinin uzun olmasından ve termal turizme katılanların genelde tedavi amaçlı 3. yaş grubuna ait turistler olmasından ileri gelmektedir. Üçüncü yaş grubu turistler tedavi ve konaklama harcamalarını kendi sağlıkları için yaptıklarından bunların bıraktıkları döviz miktarları da ortalama 2000-2500 dolar arasında olmaktadır. Bu gelir diğer türlerden elde edilen gelirin yaklaşık iki katıdır (Çontu, 2006).

(26)

-Deniz kıyısında bulunan ülkemiz termal kaynaklarla diğer turistik kaynaklarını birleştirerek; tüm yıl turizm yapma imkânı, yüksek istihdam, bölgesel ve dengeli turizm gibi fırsatlara kavuşabilecektir.

Ülkemizde 46 ilde 190 civarında kaplıca tesisi bulunmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığından termal turizm yatırım belgesi almış 10 tesisin yatak sayısı 2.461, turizm işletme belgesi almış 30 tesisin yatak sayısı ise 8.562 dir. Yerel idare tarafından da yaklaşık 16.000 yatak kapasiteli 156 tesis belgelendirilmiştir.

Dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de Termal Turizm’in yanında son yıllarda SPA Turizmi kavramı ile aktiviteleri de hızla gelişmektedir. SPA turizmi, son yıllarda insanların şifalı suları sağlık ve güzellik amacıyla kullanıma yönelmesiyle çok ön plana çıkmıştır. Kaplıcalar, su terapileri, çamur ve yosun kürleri gibi yıllardır bilinen ve uygulanan yöntemler, SPA ile bilimsel bir çizgiye oturmuştur (Turizm Dünyası, 2003).

Jeotermal olarak önemli bir kuşakta yer alan ülkemiz, şifalı sular açısından dünya’da 7. sıradadır. Debi zenginliği açısından ön önemli 40 termal turizm kaynağında yapılan bir araştırmada ülkemizin termal turizmde 400.000 yatağı geçen bir potansiyelinin olduğu ortaya çıkmıştır. Ülkemiz bu potansiyeli modern SPA merkezleri ile hayata geçirebilirse %40 doluluk kapasitesindeki ortalama 10 gece konaklayacak 6 milyona yakın SPA müşterisine sahip olacak ve bu alandan yıllık 8 milyar doların üzerinde bir gelir elde edebilecektir.

SPA Turizmi’ndeki en büyük avantaj ortalama kalış süresinin diğer turizm türlerinden çok fazla olmasıdır. Kalış süreleri ülkeler arasında 6-18 gün arasında değişirken ülkemize gelen yabancı turistler ortalama 4.1 gün gecelemektedir. Yabancı turistler ülkemizde ortalama 700 ABD doları harcarken SPA Turizmi için gelenlerin harcaması bu rakamları ikiye katlamaktadır.

Türkiye’deki Termal ve Spa Turizmine yabancıların ilgisi gün geçtikçe artmaktadır. Çok geniş bir alan olan SPA’ dan beklentilerimizin gerçekleşebilmesi için dünya ile rekabet edebilecek yatırımlar ve tesisler kurularak bunların çok iyi şekilde tanıtım ve pazarlanmaları gerçekleştirilmeleri gerekmektedir (Yücel, 2003).

1.2.4.2. Türkiye’de Termal Turizmdeki Gelişmeler

Kültür ve Turizm Bakanlığı ülkemizdeki jeotermal kaynakların daha verimli kullanılabilmesi ve termal turizmin geliştirilmesi için yeni çalışmalar yapmaktadır. Geleneksel kaplıca kullanımı yerine kür parkı, kür merkezi ve konaklama

(27)

entegrasyonu sağlayan tesisleri bünyesinde bulunduran uluslararası standartlara sahip nitelikli tesislerin yapımı ve kullanımının artması gerekmektedir. Bu şekilde turist sayısı ve turizm gelirlerinin artırılması hedeflenmektedir. Bunun gerçekleşebilmesi için de bütün yıl hizmet verebilen ve sadece yıkanma amacıyla kullanılmayan gelişmiş tesisleri ülke geneline yaymak gerektiği düşünülmektedir.

Turizm Bakanlığı yeni geliştirdiği Termal Turizm Kentleri Projesi ile jeotermal kaynak potansiyelimizi dikkate alarak yeni bölgesel alanların tespitini, alt yapı imkânlarının araştırılmasını, mülkiyet durumunu belirlemeyi hedeflemektedir. Tüm bu veriler ile bölgedeki alternatif turizm imkânlarını ilişkilendirip termal amaçlı yeni açılımlar getirmeyi amaçlamaktadır. MTA ve Türkiye Kalkınma Bankası da bu çalışmalarda yer almaktadır.

Turizm Bakanlığı’nın termal turizmle ilgili kısa vade hedefi, yapılacak çalışmalar neticesinde 250 bin plan yatak kapasitesini oluşturmaktır. Orta vadede ise bu sayıyı bir milyon plan yatak kapasitesine çıkararak termal turizme yönelik 200 bin yatak kapasiteli tesisin işletmeye açılmasını hedeflemektedir. Uzun vadede ise Türkiye’nin Avrupa’da termal turizm konusunda birinci destinasyon ülke olması ve 15 milyon termal turistin ülkemize gelmesi hedeflenmektedir ( www.turizm.gov.tr).

(28)

-İKİNCİ BÖLÜM:

KONYA’NIN COĞRAFİ VE TURİSTİK ÖZELLİKLERİ

Turizm açısından oldukça elverişli şartlara sahip olan Konya’nın genel coğrafi özellikleri ile bu coğrafyada yer alan turizm varlıkları bu bölümde incelenmektedir. Turistik değerler bakımından zengin olan Konya İli’nde birçok turizm çeşidini görmek mümkündür. Tüm bu turizm çeşitleri alternatif turizm olan termal turizm ile birlikte değerlendirilmelidir.

2.1. Konya’nın Genel Coğrafi Özellikleri

Hızla gelişen ve büyüyen bir şehir olan Konya coğrafi özellikleri yönünden de turizm yatırımlarına oldukça elverişli şartlar taşımaktadır. Araştırmamızın bu bölümünde araştırma sahası olan Konya İli’nin coğrafi özellikleri yer almaktadır. Konya’nın genel coğrafi özellikleri; konumu, jeolojisi, yüzey şekilleri, iklimi, nüfusu ve ulaşımı göz önüne alınarak incelenmiştir.

2.1.1 Konumu

Konya; İç Anadolu Bölgesi’nin güney kesiminde yer alır. İlin güney ve güneybatı kesimleri ise Akdeniz Bölgesi’nin sınırları içerisindedir. Konya İli’nin geneli yüksek düzlüklerle kaplıdır. Türkiye’nin en büyük yüzölçümüne sahip olan ilin (göller hariç) kapladığı alan 38.257 km² dir. Ortalama yükseltisi ise 1.016 m dir. Coğrafi olarak Konya 36°41' - 39°16' kuzey enlemleri ile 31°14' - 34°26' doğu boylamları arasında yer alır.

İdari yönden Konya’yı çevreleyen şehirler ise; kuzeyinde Ankara, batısında Isparta, Afyonkarahisar, Eskişehir, güneyinde İçel, Karaman, Antalya, doğusunda Niğde ve Aksaray’dır (Şekil 2.1). Kuzeyindeki Kulu’nun Köşkler köyü, batısındaki Akşehir’in Değirmen köyü, güneyindeki Taşkent’in Beyreli köyü ile doğusundaki Halkapınar’ın Delimahmutlu köyü ilin sınır olarak en uç noktalarını oluşturmaktadır. Merkez (Meram, Karatay, Selçuklu), Akşehir, Ahırlı, Akören, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çumra, Çeltik, Doğanhisar, Derebucak, Ereğli, Ermenek, Emirgazi, Güneysınır, Hadim, Hüyük, Ilgın, Kadınhanı, Karapınar, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhüyük, Yunak olmak üzere 31 ilçesi bulunmaktadır. Nüfusu 1.959.082 olan Konya İli büyükşehir statüsündedir.

(29)

Şekil 2.1: Konya İli Lokasyon Haritası

(30)

2.1.2. Jeolojisi

Araştırma sahası olan Konya sınırları içerisinde Paleozoyik, Mesozoyik, Tersiyer ve Kuvaterner’e ait formasyonlar yer almaktadır (Şekil 2.2).

Konya İli’nin güney kesimleri Kambriyen-Tersiyer aralığında çökelmiş kaya birimlerini kapsamaktadır (Özgül, 1976). Bu kayaçlar, Doğanhisar, Beyşehir, Seydişehir, Akören, Ahırlı, Bozkır ve Hadim yörelerinde yüzeylenmektedir.

Genellikle Konya il sınırları içerisinde Mesozoyik’ten günümüze kadar ki zaman aralığında çökelmiş birimler daha çok yer almaktadır. Mesozoyik (ikinci zaman) yaşlı kayaçlar Ereğli, Bozkır, Seydişehir, Ahırlı, Akören, Altınekin, Kadınhanı, Beyşehir, Akşehir, Ilgın, Doğanhisar yörelerinde bulunmaktadır. Mesozoyik sonunda kapanan okyanusun sıkışması ile ortaya çıkan dağ oluşumu evresinde Toroslar’da kütleler meydana gelirken okyanus kabuğu parçaları olan ofiyolitler bu kütlelerin arasına sokularak oluşumlarını tamamlamışlardır. Ofiyolitler özellikle Konya-Meram, Ereğli güneyi, Bozkır güneyi, Karapınar ve Cihanbeyli civarında gözlenmektedir (www.konyamiz.com.tr).

Eosen-Oligosen döneminde Aladağ, Bozkır ve Bolkar dağlarını oluşturan yükseltiler sıkışmaya bağlı olarak daha da yükselmiş bunun neticesinde yöredeki deniz suyu, kuzey-kuzeydoğuya doğru kaçarak burada kapalı bir iç deniz ile yükseltiler arasındaki çukurluklarda gölleri oluşturmuştur. Güneydeki Anatolid-Torid kuşağından gelen bol miktardaki akarsular bu iç denizin sularının tatlılaşmasını sağlamıştır. Bu evrede başlayan volkanik etkinlik, Miyosen’den Kuvaterner sonlarına kadar sürmüştür. Miyosen’den itibaren devam eden volkanizmanın çukurlukları doldurarak oluşturduğu yükseltiler bir taraftan Miyosen sonu bölgenin genel yükselmesine neden olurken, bir taraftan da bu yükselmeye bağlı olarak oluşan doğal setler (Bozdağlar Sırtı) Pliyo-Kuvaterner göl havzasını, Tuz Gölü Havzası ve Hotamış Gölü (Konya Gölü) Havzası olmak üzere ikiye ayırmıştır (Ulu ve diğ. 1994). Bu dönemde göl halinde bulunan coğrafi üniteler kısa zamanda çevreden gelen akarsuların getirdiği sedimanlarla dolarak ova görünümü kazanmıştır. Söz konusu sedimanlar Mesozoik yaşlı temel kayaçları üzerinde yaklaşık 500 m kalınlığa erişmektedir. Sedimanlar altta Miyo-Pliyosen yaşlı karasal-gölsel, üstte ise Kuvaterner yaşlı karasal çökellerden ibarettir.

(31)
(32)

Depremsellik

Deprem riski açısından Konya İli’nin % 8’i I. derece, % 8’i II. derece, % 17’si III. derece, % 40’ı IV. derece ve %27’si ise V. dereceli zon içinde yer alır. Akşehir, Doğanhisar, Ilgın ve Tuzlukçu ilçeleri I. derece deprem bölgesinde; Hüyük, Yunak ilçeleri, II. derece deprem bölgesinde yer alırken, Konya il merkezi IV. derece deprem bölgesi sınırları içinde bulunmaktadır (Eren, 2000).

Miyosen’den itibaren neotektonik dönemin başlaması ile İç Anadolu Bölgesi, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu transform fayları boyunca batıya doğru kaymaya başlamıştır. Bu kayma, Ege Denizi içindeki bir engel tarafından karşılanmış ve bunun sonucu olarak Ege bölgesi bir taraftan yükselmeye, diğer taraftan da dengelenmeyi sağlamak üzere yer yer grabenleşmeye başlamıştır. Bu hareketlerin İç Anadolu’ya dolayısı ile Konya İli’ne yansıması, bir takım çöküntü ve doğrultu atımlı fayların gelişmesine neden olmuştur (Ulu ve diğ.1994). Bu fayların en önemlileri; Akşehir Fayı, Tuz Gölü Fayı, Beyşehir Fayı, İnsuyu Fayı, Ilgın Fayı, Altınekin Fayı, Abazdağı Fayı, Konya Fay Zonu, Divanlar Fayı, Göçü Fayı’dır (Eren, 2000).

Konya çöküntüsünü sınırlayan söz konusu faylar ile yakın çevresinde yer alan diğer faylar Kuvaterner yaşlı formasyonları kesmekte olup potansiyel açıdan aktif faylardır. Konya fay zonu jeolojik olarak yakın geçmişte 6-6.5 büyüklüğüne erişen depremler türettiği gibi, gelecekte de bu büyüklükte deprem oluşturabilecek özelliktedir (Bozyiğit ve diğ., 2005)

2.1.3. Yüzey Şekilleri

Konya İli doğal açıdan kuzeyinde Haymana Platosu, kuzeydoğuda Cihanbeyli Platosu ve Tuz Gölü’ne, batısında Beyşehir Gölü’ne ve Akşehir Gölü’ne, güneyinde Sultan Dağları’ndan başlayan Karaman İli’nin güneyine kadar devam eden, Toros yayının iç yamaçları önünde bir fay hattı boyunca oluşmuş volkanik dağlara, doğusunda ise Obruk Platosuna kadar uzanır.

Konya il sınırları içerisindeki alan, Türkiye’nin Ana Tektonik Üniteleri’nden Orta Anadolu Birliği’nin güney kesimi ile Toros Birliği’nin orta kesiminde kalmaktadır. Toros Birliği, farklı çökelme ortamlarını yansıtan Kratese-Paleosen aralığında (ikinci zaman sonu dördüncü zaman başlangıcı) gelişen sıkışma kuvvetleri ile üst üste bindirilmiş kütlelerden meydana gelmektedir. Konya il sınırlarında bunlardan Bozkır Geyikdağı ve Aladağ kütleleri gözlenmektedir.

(33)

Araştırma sahasındaki en yaşlı formasyonlar Paleozoik (birinci zaman) yaşlı kayaç birimleri olup, Bozkır, Hadim, Seydişehir, Akören, Ahırlı, Beyşehir, Doğanhisar, Kadınhanı yörelerinde ortaya çıkmaktadır. Genellikle Paleozoik yaşlı birimlerin bir devamı niteliğinde olan Mesozoik (ikinci zaman) yaşlı kayaçlar ise yaygın olarak Ereğli, Bozkır, Seydişehir, Ahırlı, Akören, Altınekin, Kadınhanı, Beyşehir, Akşehir, Ilgın, Doğanhisar yörelerinde yüzeylenmektedir. Mesozoik sonunda kapanan okyanusun sıkışması ile ortaya çıkan dağ oluşumu evresinde Toroslarda kütleler meydana gelirken okyanus kabuğu parçaları olan ofiyolitler bu kütlelerin arasında, özellikle Konya Meram, Ereğli güneyi, Bozkır güneyi, Karapınar ve Cihanbeyli civarında gözlenir konuma gelmiştir.

Tersiyer’de (üçüncü zaman) denizel ve gölsel sedimanların yanında yaygın volkanik faaliyetlerle daha yaşlı birimlerin üzeri örtülmüştür. Denizel sedimanlar Ereğli ve Çumra civarında gözlenir. Konya ve çevresi Miyosen-Pliyosen döneminde (10 milyon yıl) blok faylanmalarla çökmeye başlamış daha sonra bu ortamda bugün de kalıntılarını gördüğümüz (Akgöl ve Hotamış gölü) büyük bir göl oluşmuştur. Bu göl, karasal ve gölsel sedimanlar ile doldurularak bugünkü ovalardan Ereğli, Karapınar, Cihanbeyli, Kulu, Sarayönü, Kadınhanı, Konya merkez ve çevre ilçeler ile Çumra Ovaları oluşmuştur. Bu dönemde meydana gelen volkanik faaliyetler ile Karapınar, Çumra, Akören, Selçuklu kesiminde Takkeli dağ, Acıgöl, Meke Gölü gibi volkanik yapılar ve tüfler ortaya çıkmıştır. Aynı zaman aralığında Ilgın civarında meydana gelen bir fay ile bugün kaplıca olarak kullanılan sıcak su çıkışları meydana gelmiştir. Bütün bu birimler Kuvaterner yaşlı genç karasal sedimanlarla örtülmüştür. Özellikle Konya Ovası ve bunun devamı niteliğindeki Ereğli ve Cihanbeyli Ovaları’nda, çok kalın alüvyal depolar bulunmaktadır.

Konya ilinde en fazla alana sahip yeryüzü şekli ova ve platolardır. Ovaların tabanlarındaki çukur kısımlarda kapalı havzalar oluşmuştur. Yükseltiler az yer tutar ve genellikle ilin güneyinde toplanmıştır. Ovalar, platolarla birbirinden ayrılmıştır. Platolar akarsular tarafından fazla derin parçalanmamıştır. Açık havza kısımları da vardır (www.konya.gov.tr/konya/cografi.htm).

Dağlar: İlin kuzey kısmında yer alan yükseltiler genel olarak doğu-batı doğrultusunda uzanır. Bu yükseltilerin en önemlisi olan Bozdağlar üzerinde yer yer tepeler yükselir. Tepelerin en yükseği de Karadağ Tepe’dir (1919 m). Bu tepeler arasında geçitler yer alır.

(34)

-Konya ili güneyden Toros Dağları ve uzantıları ile çevrilidir. Toroslar alp orojenezi ile vucut bulmuş kalkerlerden ibaret kıvrım dağlardır. Meram yöresinde Mesozoik ve yer yer Paleozoik yaşlı metamorfik birimler ile ofiyolitik kayaçlar mevcuttur. Mesozik ve paleozoik yaşlı bu birimlerin üzeri açılı bir uyumsuzlukla gelen Neojen karbonatlarla örtülmüştür.

Ereğli çevresindeki Bolkar Dağları ilin en yüksek dağlarıdır (3240 m). Güneybatıda Geyik Dağı (2467 m) ile Haydar ve Karakuş dağları, batı kesiminde Konya ile Isparta’yı birbirinden ayıran, KB-GD istikametinde uzanan yaklaşık 100 km uzunluğundaki Sultandağları yer alır. Seydişehir’de Küpe Dağı, Suğla gölünün kuzeyinde Alacadağ, Erenler, Eğriburun ve Karaçal dağları ile Konya’nın hemen batısında yaz aylarında üzerinde kar bulunan Loras Dağı (2050 m.) ve kuzeye doğru Bozdağ yer almaktadır. Bu dağ silsileleri esas itibarıyla Palezoyik yaşlı rekristalize kireçtaşlarını kapsamaktadır.

İl sınırları içinde bu dağlardan başka volkanik dağlar da bulunmaktadır. Bunlar Karaman’ın kuzeyindeki Karadağ (2000 m), Karapınar’ın doğusundaki Karacadağ ile Konya Merkezi’nin batısında yüksekliği 1710 m olan Takkeli Dağ’dır.

Ovalar: Konya ili geniş düzlükler üzerinde yer almıştır. Bu düzlükler, genç formasyonlarla kaplıdır. Kenarlarından merkezi kesimlere doğru, bu genç örtünün kalınlığı artarak 500 m yi bulmaktadır. İlin 4/5'i düzlük, kalan kısmı ise dağlıktır. İl sınırları içerisinde, Türkiye’nin buğday ambarı olarak ün yapmış olan Konya Ovası ile Akşehir, Ereğli ve Çumra ovaları bulunmaktadır (Konya çevre raporu, 2005).

Platolar: Yöredeki Obruk ve Cihanbeyli Platoları ortalama 1000 m yükseltiye sahip geniş düzlüklerden oluşmaktadır. Cihanbeyli Platosu Tuz gölünün batısında, Obruk Platosu ise güneyindedir.

Obruk Platosu ismini üzerindeki kireç taşı tabakaları üzerinde gelişmiş karstik şekillerden olan obruklardan almıştır. Bunların en büyüğü Kızören obruğudur. Konya’nın kuzeydoğusunda yer alan bu obruk, kireç taşlarının çözülmesi ile oluşmuş yaklaşık 300 m çapında 145 m derinliğindedir. Obruk içerisine suların dolması ile aynı ismi alan bir de göl oluşmuştur. Göl tabanından fazla suları boşalttığından suları tatlıdır. Obruk platosu yörenin en çukur yeri olan Tuz Gölü ile Konya ve Ereğli ovalarını birbirinden ayıran bir eşik görünümündedir. İlin kuzeyini kaplayan Cihanbeyli Platosu genel olarak kireçtaşı tabakaları ile kaplıdır. Bu plato akarsular tarafından az parçalanmış dalgalı bir yüzeye sahiptir.

Şekil

Şekil 2.1: Konya İli Lokasyon Haritası
Tablo 3.2: Konya İlinde Yer Alan Jeotermal Kaynakların Kimyasal Analizleri  Kaynak: MTA Envanter Serisi No: 201
Foto 3.2: Ilgın Jeotermal Kaynaklarından Doğudaki Kaynağın Görüntüsü
Foto 3.3: Kaplıcanın Batısındaki Hamam Tepe ve Kaplıca Misafirhanesi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Günümüzde, turist rehberliği eğitimi almamış, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından belgelendirilmemiş, kokartı bulunmayan, rehberlik için yeterli donanıma

Kozaklı bölgesinde özellikle kullanılan termal suların arıtılıp yer altına reenjekte edilmesine, turistlerin bölgede daha fazla vakit geçirmelerine, bölgenin sağlık

Çermik Termal Turizm Master Planı’nın stratejileri doğrudan bölgesel kalkınma kavramına ve TRC2 Diyarbakır Şanlıurfa Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı’na atıfta

Sözlü anlatılara dayalı olması açısından bir ilk çalışma olarak değerlendirilebilecek bu çalışma ile atlı tahsildarların kişisel tarihleri veya kendi

Bir tesadüf, kü­ çük Fuadı Molla Bahaettin efen­ din»* küçük torunu Ahmet Reşitle taraşt:rıyor.. Hex' geçen gün, ah­ baplığı biraz daha

Binaenaleyh, ( — Ben müekkidim.) diyen veyahut bu sıfatı alenen takınmaksızın tenkide girişen adam edebiyattan anlamıyorsa, yahut, güzel bir seziş kudretine

So there is a necessity to use the crack detector automaton to find cracks and hindrance within the lines efficiently and effectively.Temperature fluctuations,

The organic waste divided into 2 categories which are fruit peel and food waste on center of organic management generating the bio fermented water to supply for garden