• Sonuç bulunamadı

Kur'an mealinde yer alan aile içi iletişim kapsamındaki kavramların içerik analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kur'an mealinde yer alan aile içi iletişim kapsamındaki kavramların içerik analizi"

Copied!
96
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM BİLİM DALI

KUR’AN MEALİNDE YER ALAN AİLE İÇİ İLETİŞİM

KAPSAMINDAKİ KAVRAMLARIN İÇERİK ANALİZİ

Semra SEVİNÇ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Doç. Dr. Makbule Evrim GÜLSÜNLER

(2)
(3)
(4)
(5)

III T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Semra SEVİNÇ

Numarası 154221002002

Ana Bilim / Bilim

Dalı Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Halkla İlişkiler ve Tanıtım Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Makbule Evrim GÜLSÜNLER Tezin Adı Kur’an Mealinde Yer Alan “Aile İçi İletişim

Kapsamındaki Kavramların” İçerik Analizi

ÖZET

“Kur’an-ı Kerim’de Yer Alan Aile İçi İletişim Kapsamındaki Kavramların İçerik Analizi” başlıklı bu çalışmada Kur’an Kerim’de yer alan “aile içi iletişime” ilişkin mesajlar içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırmada içerik analizine tabi tutulacak veri setine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayını olan Kur’an Meali’nden ulaşılmıştır. Veriler, “Temel Konu Başlıkları” adını taşıyan ana başlık altında sekiz alt başlıkta ele alınmıştır. Bunlar; Aile ile, Anne ile, Baba ile, Çocuklar ile, Kardeşler ile, Eşler ile, Erkekler ile ve Kadınlar ile İlgili Mesajların Frekans Dağılımıdır.

Çalışma kapsamındaki kavramlar arasında sure bazında sayısal olarak en çok zikredilen kavram “çocuk” kavramı olup 51 surede ele alınmaktadır. Sure bazında sayısal olarak en az zikredilen kavram ise “kadın” kavramıdır. “Kadın” kavramı 27 surede ele alınmaktadır. Ayet bazında sayısal olarak en çok zikredilen kavram “kadınlar” kavramı olup 115 ayette ele alınmaktadır. Ayet bazında sayısal olarak en az zikredilen kavram ise “anne” kavramıdır. “Anne” kavramı 56 ayette geçmektedir. Ayetlerde tekrar sayısı itibariyle de birinci sırayı 148 tekrarla “kadın” kavramı alırken; bu açıdan son sırayı 68 tekrar ile “anne” kavramı almaktadır.

(6)

IV T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Semra SEVİNÇ

Numarası 154221002002

Ana Bilim / Bilim

Dalı Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Halkla İlişkiler ve Tanıtım Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Makbule Evrim GÜLSÜNLER

Tezin İngilizce Adı The Content Analysis of Intra-family Communication Concepts in Quran

SUMMARY

Within the frame of “The Content Analysis of Intra-family Communication Concepts in Quran” study, messages related to intra-family communication are analyzed in terms of their content. The required data set for the aforementioned analysis is obtained from The Quran Interpretation, which is a publication of The Presidency of Religious Affairs. Data is analyzed in eight sub topics as Family, Mother, Father, Children, Siblings, Spouses, Males, Females under a Main Topic.

In terms of suras, “children” concept is the most frequently mentioned one in 51suras among the concepts of the study. The least frequent concept is “females” which is mentioned in 27suras. In terms of verses, “females” concept is the most frequently mentioned one in 115 verses and the least frequent is again “mother” concept in 56 verses. According to the repetition frequency in verses, most frequent concept is “females” concept with 148 repetitions and least frequent concept is “mother” with 68 repetitions.

Keywords: Family, Communication, Effective Communication, Intrafamily Communication, Quran Interpretation

(7)

V İÇİNDEKİLER

TABLOLAR LİSTESİ ... VIII

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM İLETİŞİM VE ETKİLİ İLETİŞİM 1.1. İletişimin Tanımı, Unsurları, Tarihçesi, Amacı ve Önemi ... 3

1.1.1. İletişimin Tanımı ... 3

1.1.2. İletişimin Unsurları ... 4

1.1.3. İletişimin Tarihçesi ... 7

1.1.4. İletişimin Amacı ve Önemi ... 8

1.2. İletişim Çeşitleri ... 9

1.2.1. Toplumsal İlişkiler Sistemi Olarak İletişim Çeşitleri ... 10

1.2.2. Grup İlişkilerinde Yapısına Göre İletişim Çeşitleri ... 13

1.2.3. Kullanılan Kanal ve Araçlara Göre İletişim Çeşitleri ... 13

1.2.4. Kullanılan Kodlara Göre İletişim Çeşitleri ... 14

1.2.5. Diğer İletişim Çeşitleri ... 15

1.3. İletişim Araçları ... 16

1.3.1. Bilişsel İletişim Araçları ... 16

1.3.2. Görsel-İşitsel İletişim Araçları ... 16

1.3.3. Telekomünikasyon İletişim Araçları ... 16

1.3.4. Kali-Grafik İletişim Araçları ... 17

1.3.5. Organizasyon İletişim Araçları ... 17

1.3.6. Sanatsal İletişim Araçları ... 17

1.4. Etkili İletişimin Tanımı, Önemi ve Unsurları ... 17

1.4.1. Etkili İletşimin Tanımı ve Önemi ... 187

1.4.2. Etkili İletişimin Unsurları ... 18

İKİNCİ BÖLÜM DİN İLETİŞİM VE AİLE İÇİ İLETİŞİM 2.1. Dinin Tanımı ve Amacı ... 20

(8)

VI

2.1.1. Dinin Tanımı ... 20

2.1.2. Dinin Amacı ... 25

2.2. Dini Kaynakların Sınıflandırılması ... 26

2.2.1. Kur’an ... 26

2.2.2. Sünnet ... 27

2.3. Din ve İletişim ... 28

2.4. Allah İle İnsan İletişiminde Kullanılan İletişim Yöntemleri ... 29

2.4.1. Allah’ın İnsanla Olan İletişiminde Kullanılan Göstergeler (Ayetler) ... 29

2.4.2. Kur’an’da Diyalog, Usul ve Üslup Çeşitleri ... 30

2.4.3. Kur’an’da Diyalogun Temelleri ... 35

2.5. Allah ile Peygamber İletişiminde Kullanılan Yöntemler ... 36

2.6. Ailenin Tanımı, İşlevleri ve Türleri ... 37

2.6.1. Ailenin Tanımı: ... 38

2.6.2. Ailenin İşlevleri ... 38

2.6.3. Aile Türleri ... 39

2.7. Aile İçi İletişimin Tanımı ... 41

2.8. Aile İçi Etkili İletişim... 43

2.9. İslam’da Aile ... 44

2.10. İslam’da Aile İçi İletişim ... 45

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KUR’ANDAKİ AİLE İÇİ İLETİŞİME İLİŞKİN MESAJLARIN İÇERİK ANALİZİ 3.1.Araştırmanın Problemi ... 47

3.2. Araştırmanın Amacı, Önemi ve Soruları ... 47

3.3. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 48

3.4. Veri Toplama ve Analiz Yöntemi ... 49

3.5. Veri Seti ... 49

3.6. Verilerin Analizi ... 50

(9)

VII

3.6.2. Aile ile İlgili Mesajların Niceliksel Dağılımı: ... 52

3.6.4. Çocuklara Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 60

3.6.5. Kardeşlere Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 62

3.6.6. Eşlere Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 63

3.6.7. Kadınlara ve Erkeklere Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 68

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ... 72

(10)

VIII

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 3.1: Aileye, Anneye, Babaya, Çocuklara, Kardeşlere, Eşlere, Erkeklere ve

Kadınlara Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 51

Tablo 3.2: Aileye Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 52

Tablo 3.3: İmran, Lut, Musa, Yakup ve İbrahim Ailelerine Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 53

Tablo 3.4: Anne ve Babaya Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 58

Tablo 3.5: Çocuklara Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 60

Tablo 3.6: Çocuklara Yönelik Mesajların Detaylandırılmış Niceliksel Dağılımı ... 60

Tablo 3.7: Kardeşlere Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 62

Tablo 3.8: Eşlere Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı ... 63

Tablo 3.9: Eşlere Yönelik Mesajların Detaylandırılmış Niceliksel Dağılımı ... 64

(11)

1 GİRİŞ

“Kur’an Meali’nde Yer Alan Aile İçi İletişim Kapsamındaki Kavramların İçerik Analizi” başlıklı bu çalışma “günümüzde ailenin sürdürülebilirliğinde aile içi iletişimin oynadığı rolden” hareketle tasarlanmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2016 yılında 594 bin 493 çift evlenirken; aynı yıl içerisinde 126 bin 164 çift boşanmıştır. Yani boşanan çiftlerin evlenen çiftlere oranı %21’dir. Diğer bir ifadeyle 2016 yılı itibariyle kurulan beş aileden biri yıkılmaktadır. Boşanan çiftlerin evlenen çiftlere oranının geçmiş yıllara nazaran gösterdiği artış da dikkat çekicidir. Nitekim boşanan çiftlerin evlenen çiftlere oranı 2001 yılında % 18.69 iken, 2009 yılında % 19.29’a yükselmiştir. 2016 yılında da bu artış devam ederek oran %21’e yükselmiştir.

Bunun yanı sıra yıllarca süren arkadaşlık döneminin sonrasında gençlerin anlaşarak gerçekleştirdikleri evliliklerinin daha ilk yılını doldurmadan ayrıldıkları görülmektedir. Özellikle anne-baba olduktan sonra gerçekleşen boşanmalar bu ailelerde dünyaya gelen çocukların da hayatını etkilemektedir. Diğer yandan çok uzun yıllar evlilik kurumunu devam ettirdikten sonra hatta torun sahibi olduktan sonra yaşanan ayrılmalar da manidardır. Her ne şekilde ve her ne sebeple olursa olsun boşanmalar bireylere olduğu kadar toplumun sosyal dokusuna da zarar verebilmektedir. Çünkü aile toplumun en önemli ve en temel sosyal kurumudur.

İnsanın birbirini var ettiği ilk toplumsal birlik olarak, “şefkatin, saygının, nezaketin” öğrenildiği, hücrelere kaydedildiği yer olarak ailenin devamlılığında rol oynayan faktörlerden birisi ve belki de en önemlisi etkili iletişimdir. İnsanlar arasındaki etkileşimi sağlayan bir araç olarak iletişimin tarihçesi Kur’an’a göre Allah ile kulları arasındaki karşılıklı ilişki ve iletişimin başladığı ve insanın varlık sahnesine çıkarıldığı gündür. Hatta Kur’an’a göre Allah ile kulları arasındaki iletişim, insanın yaratılışından önce başlar.

Kutsal kitaplarda iletişimin unsurlarına ilişkin ayetlerin varlığı “Allah ile kulları arasındaki iletişimdeki” duyarlılığı göstermektedir. Örneğin Kur’an’da, hakikatleri ilan ederken hitabete dikkat edilmesi gerektiğine dair ayetler bulunmakla birlikte, kulun günlük yaşantısında farklı makamlarla kurduğu diyaloglarda da güzel,

(12)

2

uygun, doğru sözlü olmaya önem vermesi gerektiğine dikkat çekilmektedir. Allah “Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler”1 buyurmaktadır. Benzer şekilde Allah’ın elçileri olan Peygamberlerin söz ve davranışlarında da aynı hassasiyet dikkat çekmektedir.

Bu bilgilerden hareketle çalışmanın amacı; aile, anne, baba, çocuklar, kardeşler ve eşler gibi “aile unsurlarına” yönelik mesajları sistematik ve niceliksel olarak tanımlamaktır. Diğer bir ifadeyle “aile içi iletişime” ilişkin mesajların içerik analizine tabi tutulması çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Çalışmanın temel amacına bağlı olarak ulaşılmak istenilen alt amaçları da mevcuttur. Bu bağlamda çalışmanın başlıca alt amaçları da şunlardır:

 Kur’an’da yer alan “aile içi iletişim” konulu mesajların “Usul ve Üslup Çeşitleri” açısından irdelenmesi

 Kur’an’da yer alan “aile içi iletişim” konulu mesajların “İletişim Yöntemleri” açısından irdelenmesi

Giriş ile başlayan çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm “İletişim ve Etkili İletişim” başlığını taşımaktadır ve dört kısımda irdelenmektedir. Bu kısımlar; “İletişimin Tanımı, Unsurları, Amacı ve Önemi; İletişim Çeşitleri; Etkili İletişimin Tanımı, Önemi ve Unsurları ile İletişim Araçları” başlıklarını taşımaktadırlar. “Din ve İletişim” başlıklı ikinci bölüm ise on kısımdan oluşmaktadır. Bu kısımlar; “Dinin Tanımı ve Amacı; Dini Kaynakların Sınıflandırılması; Din ve İletişim; Allah ile İnsan İletişiminde Kullanılan İletişim Yöntemleri; Allah ile Peygamber İletişiminde Kullanılan Yöntemler; Ailenin Tanımı, İşlevleri ve Türleri; Aile İçi İletişimin Tanımı; Aile İçi Etkili İletişim; İslam’da Aile ve İslam’da Aile İçi İletişim” başlıklarını taşımaktadırlar.

Çalışmanın üçüncü ve son bölümü ise, “Kur’an’daki Aile İçi İletişime İlişkin Mesajların İçerik Analizi” başlığını taşımaktadır. Bu bölüm de; “Araştırmanın Problemi, Araştırmanın Amacı ve Önemi, Araştırmanın Sınırlılıkları, Veri Toplama ve Analiz Yöntemi, Veri Seti ve Verilerin Analizi” başlıklı altı kısımdan oluşmaktadır. Çalışma “sonuç ve değerlendirme” ile tamamlanmaktadır.

(13)

3

BİRİNCİ BÖLÜM

İLETİŞİM VE ETKİLİ İLETİŞİM

1.1. İletişimin Kavramsal Çerçevesi

Bu başlık kendi içinde dört alt başlığa ayrılarak irdelenmiştir. Birinci alt başlıkta iletişimin tanımı, ikinci alt başlıkta iletişimin unsurları, üçüncü alt başlıkta iletişimin tarihçesi incelenirken, dördüncü alt başlıkta iletişimin amacı ve önemi ele alınmıştır.

1.1.1. İletişimin Tanımı

Latince’deki communis sözcüğünden türetilmiş communication kavramının karşılığı olarak kullanılan iletişim Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’nde; “Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon” şeklinde açıklanmaktadır. İletişim kavramının farklı boyutlarına vurgu yapılan çok çeşitli tanımları bulunmaktadır. Örneğin süreç boyutuna odaklı bir tanıma göre iletişim; “tarafların bilgi/sembol üreterek birbirlerine iletme, bu iletileri anlama ve yorumlama sürecidir. Bu süreçte iki sistem arasında duygu, düşünce ve bilgi alışverişi gerçekleşir. Alışveriş sözünden anlaşılacağı gibi, iki taraf da bu süreçte aktif olmalıdır (Baltaş vd., 2007: 22). İletişim ile ilgili bazı tanımlarda da ortaklık, birliktelik, iştirak ve toplumsallaşmaya vurgu yapılmaktadır. Bu anlamdaki bir tanıma göre iletişim; bir ortaklığı, toplumsallaşmış olmayı, birlikteliği, iştirak haline gelmiş olmayı kapsamaktadır (İnceoğlu, 2000: 132).

Etkileşimin olduğu her yerde iletişim ve iletişimin olduğu her yerde etkileşim vardır. Bu iki olgu birbirinin vazgeçilmez parçalarıdır (Bayraktaroğlu, 2003: 247). Çünkü Habermas’ın İletişimsel Eylem Modeli açısından iletişim “bir insan eylemidir” (Yeniçıktı, 2014: 264). Bu özelliği itibariyle iletişim, “algılar, istekler, duygular, değerler, tutumlar ve ihtiyaçlar gibi davranışsal özelliklerin insan eylemleri yoluyla diğerlerine iletilmesi olarak görülmektedir (Can, 2002: 271).

İletişim teorisyenlerinden olan ve Bell telefon şirketinde mühendis olarak çalışan Claude Shannon iletişimi bir model olarak ortaya koymaktadır. Bu modelde Shannon mühendislerin elektrik ile ilgili parçaların bir yerden bir yere en hızlı ve etkili bir şekilde iletilmesi konusunda karar verebilmelerine yardımcı olmak

(14)

4

istemiştir. Diğer modeller bu akışın sosyo-psikolojik versiyonudur. Şekil 1’de gösterildiği gibidir (Clampitt, 2005: 7).

Şekil 1:Shannon’un İletişim Modeli

1.1.2. İletişimin Unsurları

İletişim ile ilgili tanımlara dikkat edildiğinde yaşamın kendisi gibi iletişimin de bir süreç olduğu görülmektedir. Bunun anlamı, iletişim dinamiktir ve kesintisiz biçimde sürekli değişir (Tatar, 2007: 46). İletişimde geçen süreçleri açıklamak için genel olarak beş temel unsur vurgulanmaktadır. Bunlar:

Kaynak (Gönderici):

İletişim sürecinin belli bir epizotunda etki eden, kaynaklanan, bilgi veren tarafı olan kaynağın sahip olduğu bazı nitelikler; mesaja yükleyebileceği anlamlar ve alıcı üzerindeki etkinliği açısından önemlidir. İletişim akışının sağlıklı işbirliği ve sürecinin sağlıklı gelişimi, kaynağın bazı temel özelliklere sahip olmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda güvenirlik, sosyo-demografik özellikler, görünüş, iletişim kompetanlığı ve kodlama yeteneği ile empati becerisi gibi niteliklerden söz edilmektedir (Gürüz ve Gürel, 2006: 36).

Akyüz ve Akyüz tarafından yapılmış olan bir araştırmada elde edilen bulgulara göre kaynak olarak yöneticilerin çalışanlar ile arasındaki iletişim süreci içerisinde

(15)

5

kibar, dürüst, saygılı, demokrat, katılımcı ve işbirlikçi davranış göstermeleri, çalışanın negatif düşüncelerini olumsuz ve sinik davranışlarını azaltmada büyük bir etkiye sahiptir (Akyüz ve Akyüz, 2015: 246).

Kaynak; mesajların bilgi, beceri, duygu, tutum, niyet düşünce, eylem ve güdü olarak oluşturduğu ve alıcıya gönderilmek üzere seçildiği bölümdür. Kaynak iletiyi gönderen birimdir. Kaynak kendisinde oluşan bilgi, fikir ve duygulara göre mesaj olarak iletilecek düşünceleri geliştirir ve bunları sembollere dönüştürerek belirli kanaldan iletiyi alıcıya gönderir. Bir bakıma kaynak; merkezdeki iletiyi, sözlü ya da sözsüz işaretler haline dönüştürüp kanala bırakan öğedir (Yalçınkaya, 2007: 6). Kaynak, mesajı ileten kişi veya mesajın çıkış noktası olarak tanımlanabilir. İyi bir iletişim için kaynağın taşıması gereken bazı özellikler vardır; bu özellikler kısaca şu şekilde sıralanabilir (Tutar, 2003: 46):

- Kaynak bilgili olmalıdır.

- Kaynak kodlama özelliğine sahip olmalıdır. - Kaynak düzlem ve rolüne uygun davranmalıdır. - Kaynak tanınmalıdır.

Mesaj (İleti):

Düşünce, duyu ya da bilginin kaynak tarafından kodlanmış biçimi olarak tanımlanan mesaj, bir duygu veya düşünceyi aktarmayı isteyen kaynağın ürettiği sözel, görsel ve işitsel simgelerden oluşan somut bir üründür. Mesaj, göndericinin alıcıya gönderdiği veri iletileridir. Mesajlar; bir kültürde paylaşılan bir anlama sahip biçimsel olarak kodlanmış, simgesel veya temsili olaylar olup bunlar anlam yaratmak amacıyla üretilirler (Mutlu, 2005: 79). Mesajın özelliğine göre iletişim çeşitlenir.

Söz konusu olan çeşitliliğe göre mesajın; anlaşılır, açık olması; doğru zamanda iletilmesi, iletilirken uygun kanalın izlenmesi önemlidir (Tengilimoğlu ve Tutar, 2003:208). Mesajın anlaşılması, dikkat çekmesi için de görsel ve sözel unsurlara dikkat edilmelidir. Örneğin resim gibi görsel öğeler daha kolay algılanıp dikkat çekebilir ve hatırda kalabilir. Ogilvy ve Mather’in yaptığı bir çalışmaya göre, bir mesajda sözcükler %5, ton %25, sözel olmayan unsurlar % 65 etki yaratabilmektedir (Odabaşı ve Oyman, 2013: 17).

(16)

6  Kanal:

Kanallar, göndericinin düzenlediği mesajları alıcıya ulaştıran nesnel araçlardır. Diğer bir ifadeyle, mesajı iletmede kullanılan yöntem ve ortamdır. İnsanların toplum halinde yaşadıkları organizasyonlarda nelerin nasıl yapıldığı ve yapılacağına dair mesajın dolaşması gerekir. Bir organizasyonda görevleri yürütecek kişiler arasında iletişim olmadan eşgüdüm ve örgütün ortak amaçlarına yönelik etkileşim olmaz (Gürgen, 1997: 33). Bu nedenle organizasyonların yönetiminden sorumlu olanlar ancak, yeterli bir iletişim ağı kurabildiğinde ve bunu etkili bir şekilde çalıştırabildiğinde; neler yapıldığı anlaşılabilir ve bu bilgilere dayanarak sağlam ve geçerli kararlar verebilir.

Hedef (Alıcı):

Alıcı veya hedef kavramı ile gönderilen mesajı algılayan ve bunun anlamını bildiğini göstermek suretiyle iletişimsel eylemin genel amacı olan anlamların ortak paylaşılmasını gerçekleştirmeye çalışan kimse ifade edilmektedir. Alıcı; insan, örgüt veya toplum olabilir (Uygur, 2005: 167). İletişimi başlatanlar, genellikle mesajı göndermenin iletişim için yeterli olduğunu düşünürler ama alıcıların mesajı anlayıp anlamadığını düşünmezler. Fakat gönderilen mesaj, kaynağın anladığı gibi alıcı tarafından da aynı şekilde anlaşılmadıkça iletişimin gerçekleşmesi söz konusu değildir. Kaynak ve alıcının ortak noktaları ne kadar fazla olursa iletişim o derece sürekli ve etkili olur. Ortak noktaların başında, kullanılan dil gelmektedir. Kullanılan dil ortak ise, iletişim için en büyük engel ortadan kalkmış demektir (Bedur, 2007: 11).

 Geri Besleme (Bildirim):

Alıcının, almış olduğu mesaj ile ilgili tepkisini, olumlu veya olumsuz, ilk göndericiye yansıtması olayına iletişimin geri beslemesi denilmektedir. Mesela, “karşıdakinin tepkisini görünceye veya işitinceye kadar, ne dediğimi asla bilemem.” şeklindeki bir ifadede, böyle bir geri besleme unsurunun önemi anlatılmaktadır. Başka bir deyiş ile karşıdaki alıcıdan belirli bir tepki veya geri besleme gelinceye kadar gerçekleştirilen iletişimin gerçek boyutları tam olarak bilinemez. (Eroğlu, 2000: 215). Bu nedenle bireylerin kişisel gelişimlerinin sağlanabilmesi için çift yönlü iletişimin arttırılması sağlanmalıdır (Koçak ve Çankır, 2015: 357).

(17)

7

Yüz yüze iletişim sürecinde geri bildirim soru sorma, cevap verme, mesajın tekrarını isteme ya da beden dili aracılığıyla verilebilmektedir. Kitle iletişim sürecinde ise geri bildirim tepkisi, yüz yüze iletişim sürecine göre çok daha zayıf olup hemen alınamadığı gibi, hiç alınamaması da söz konusu olabilmektedir. Ancak gerek teknolojik ilerlemeler gerekse de örgütlü toplum olmanın getirdiği avantajlar, iletişim sürecinin bu önemli öğesini hayata geçirebilmektedir. Kitle iletişim sürecinde tepki ve beğeniler deneme yayınları; izleyici araştırmaları; satış oranları; bireysel başvurular; şikayet ya da teşekkür mektupları ile telefon, faks ve e-mesajlar ile iletilerek geri bildirim sağlanabilmektedir. Bununla birlikte kitle iletişim sürecinde geri bildirim doğrudan üst yöneticilerden, meslektaşlardan, arkadaş ve diğer kişisel ilişkilerden kaynaklanan tepkiler şekline de bürünebilir (Gürüz ve Gürel, 2006: 340).

Geribildirim, göndericiye kendi mesajının alınıp alınmadığını ve doğru bir şekilde yorumlanıp yorumlanmadığını öğrenme olasılığı sağlar. Geribildirim olumlu veya olumsuz olabilir. Olumlu geribildirim, göndericinin amaçlamış olduğu etkiye ulaştığını bildirir. Olumsuz geribildirim ise, göndericinin alıcı üzerinde istenilen etkiyi ve buna bağlı olarak davranışı yaratmadığını gösterir (Budak ve Budak, 1995: 60). Liderlerin astları biraz daha serbest bırakarak, ufak tefek hatalarında onları hemen cezalandırma yerine hatalarını gidermeye yönelik pozitif geri bildirimde bulunmalarının örgüt yararına olacağı ifade edilebilir (Kahya ve Şahin, 2015: 213).

1.1.3. İletişimin Tarihçesi

19 yüzyılın başlarından itibaren “iletişim” kavramı esas itibariyle “insanların ve eşyanın hareketi” olarak dikkatleri çekmeye başlamıştır. Doğal olarak bugün de aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu anlamda karayolları ve demiryolları tıpkı yazma ve konuşmada olduğu gibi iletişimin birer formlarıdır. Ve hala endüstriyel görüntüleri iletişim için metafor olarak kullanıyoruz. Bilgi taşınır, saklanır, kullanılır ve tekrar gönderilir. İletişim bir kanal aracılığıyla bilginin hareketi veya kısaca bilginin akışı olarak tanımlanır. 20. yüzyılda elektronik teknolojilerinin bu aktarma metaforuna uygulanması sonucunda telefon hatları ve televizyon kanalları ortaya çıkmıştır. Elektronik bilgi parçalar halinde gelmiş, dosyalar halinde stoklanmıştır. Bu bilgi taşıma metaforu için “indirme” veya “yükleme” kelimeleri kullanılarak; e-posta literatüre girmiştir (Barker, 2016: 1).

(18)

8

Gezegenimizde yaşamış tüm insan topluluklarıyla ve uygarlıklarıyla ilgili bilgileri gün ışığına çıkaran bilimsel araştırma ve çalışmalar, iletişimin tarihsel sürecinin insanların var olmasıyla başladığını ortaya koymaktadır. İlk insanların içinde yaşadığı doğa ile bütünleşip yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, her doğasal etki ve iletiye içgüdüsel tepki gösterdikleri, doğa ile kendiliğinden oluşan bir iletişim kurdukları kabul edilmektedir (Gönenç, 2007: 92).

Batı’daki araştırmaların gösterdiği gibi, iletişim biliminin oluşmasında, değişik sosyal bilimcilerin toplum, insan, toplumsal değişim, modernleşme, oy verme ve satın alma davranışları, göç sorunları, kitle iletişim araçlarının etkileri gibi konulardaki çalışmaları öncü roller üstlenmiştir. Bu bilim insanları, iletişim biliminin oluşmasından önce, kendi konularını ilgilendirdikleri kadarıyla iletişim üzerinde düşünmüşler, bazıları sadece düşünmekle kalmamış, yanı sıra ampirik araştırmalar da yapmışlardır. İletişim, bu düşünme ve araştırma sürecinin sonunda bilimselleşmeye başlamıştır (Öztürk, 2008: 3).

19. yüzyılın başlarından itibaren “iletişim” kavramı esas itibariyle “insanların ve eşyanın hareketi” olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Doğal olarak bugün de aynı anlamda kullanılmaktadır. Kara yolları ve demiryolları iletişimin birer formlarıdır. Ve hala endüstriyel görüntüleri iletişim için metafor olarak kullanıyoruz. Nitekim yazma ve konuşma anlamında halen bugün iletişim için metafor kavramı geçerlidir.Bilgi taşınır, saklanır, kullanılır ve tekrar gönderilir. İletişim bir kanal aracılığıyla bilginin hareketi veya kısaca bilginin akışı olarak tanımlanır. 20.yüzyılda elektronik teknolojilerinin bu aktarma metaforuna uygulanması sonucunda telefon hatları ve televizyon kanalları ortaya çıktı. Elektronik bilgi parçalar halinde geldi, dosyalar halinde stoklandı. Bu bilgi taşıma metaforu için “indirme” veya “yükleme” kelimeleri kullanıldı; e-posta literatüre girdi (Barker,2016: 1).

1.1.4. İletişimin Amacı ve Önemi

Bireylerin yeterince bilgi sahibi olmadıkları şeyleri değerlendirirken çoğu zaman ya önyargı ile hareket etmeleri ya da çevrelerinden edindikleri yetersiz bilgilerle o şeye karşı yanlış ya da olumsuz tutumlar geliştirmeleri (Doğan, 2002: 72) iletişime duyulan ihtiyacı sürekli hale getirmektedir. Çünkü bilinmeyene karşı duyulan şüphe ve korku bireyin tutum ve performansını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre iletişime önem veren

(19)

9

kurumlarda çalışanların kendilerini kurum içinde topluluğun bir parçası olarak veya gerçek güven duygusu ve kişisel yakınlık hissetme eğilimleri artmaktadır (Ünal ve Turgut, 2015:90). Dolayısıyla iletişimin temel amacı; bireylerin varlığını sürdürebilmek, bilgiye ulaşmak, bilgi paylaşımı, etkilemek, kişisel gelişim ihtiyacını karşılamak şeklinde özetlenebilir.

Günümüzde ne kadar nitelikli mal ya da hizmet üretilirse üretilsin hedef kitle ile iletişim kuramayan ürün ya da hizmetler alıcıyla buluşamamakta ve önemini yitirmektedir (Altunbaş, 2011: 19). Çünkü günümüz dünyası rekabet eden bir dünya ve bu dünyada önemli olan, bireylerin ya da kurumların kendilerini ifade edebilme yetileridir. İletişimde bulunduğumuz her ortamda kendimizi doğru ifade etmeye çalışırken, tutarlılığı, dengeyi ve sürekliliği sağlamak gerekmektedir (Solmaz, 2011: 11). Günümüzde iletişim araçlarının gelişmesi modernizmin toplumdaki yansıması olarak ele alınmaktadır. “ne üretirsem onu satarım” düsturunun geçerliliğini yitirmesiyle başlayan bu yeni dönemde iletişim olgusunu dikkate almak kaçınılmaz hale gelmiştir (D. Uslu ve İşbilen, 2015: 46).

İnsanların birbirleriyle karşılık beklemeden dostça ilişkiler kurması ve özenli bir şekilde iletişim içerisinde olmaları örgütsel sosyalleşmeyi de sağlamaktadır. Yapılan araştırmalarda elde edile bulgular kadınların iletişime açık kişiliklerinin örgütsel sosyalleşme üzerinde etkili olduğunu göstermektedir (Erbaşı vd., 2015:179). Çalışanların iletişimi nasıl algıladığı bir yandan iş tatmininin önemli bir belirleyicisi olurken (T. Uslu vd., 2015: 226), diğer yandan deneyimli kişinin rehber, öğretmen, rol modeli ve destekleyici olduğu psiko-sosyal işlev karşılıklı olumlu iletişim yoluyla tarafların kendine güvenlerini artırmada önemli rol oynamaktadır (Vatansever ve Çalışkan, 2015: 240) .Chan ve Lai tarafından Çin’li çalışanlar arasında yapılan bir çalışmada ulaşılan bulgular istenilen davranışları cesaretlendirmek amacıyla iletişimin geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir (Chan ve Lai, 2017: 214). İletişimin yaygınlığı değişim üzerinde de etkilidir (Král ve Králová, 2016: 169).

1.2. İletişim Çeşitleri

İletişim çeşitleri farklı kriterlere göre farklı başlık ve alt başlıklar şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bu çalışmada daha kapsamlı olduğu düşünülen bir sınıflandırmaya yer verilmesi düşünülmektedir. Bir toplumsal ilişkiler sistemi olarak

(20)

10

iletişimi ana başlık ve alt başlıklar olarak aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz (https://www.sosyaldeyince.com, 2017; MEB, 2011: 36-48; Eriş, vd., 2012: 20-138; Fidan, 2012: 55):

 Toplumsal İlişkiler Sistemi Olarak İletişim Çeşitleri: - Kişi İçi İletişim

- Kişilerarası İletişim - Grup İletişimi - Örgütsel İletişim

 Grup İlişkilerinde Yapısına Göre İletişim Çeşitleri: -Yatay İletişim

-Dikey İletişim - Çapraz İletişim

 Kullanılan Kanal ve Araçlara Göre İletişim Çeşitleri: - Görsel İletişim

- İşitsel İletişim - Bilişsel İletişim - Kitle İletişimi

 Kullanılan Kodlara Göre İletişim Çeşitleri: - Sözlü İletişim

- Sözsüz İletişim - Yazılı İletişim

 Diğer İletişim Çeşitleri

1.2.1. Toplumsal İlişkiler Sistemi Olarak İletişim Çeşitleri

Toplumsal ilişkiler sistemi olarak; kişi içi iletişim, kişilerarası iletişim, grup iletişimi ve örgütsel iletişim gibi dört tür iletişim söz konusudur. Bunları kısaca açıklayacak olursak:

 Kişi İçi İletişim: Kişi içi iletişim, bireyin düşünerek, kişisel ihtiyaçları ile ilgili farkındalık oluşturarak, rüya, hayal gibi olgularla iç dünyasından mesaj almasını ifade etmektedir. Doğal olarak, iç dünyasına yönelik mesajlar iletmesi de kişi içi iletişimin bir parçasıdır. Bütün bireyler kendini daha iyi, daha huzurlu ve mutlu hissetmek isterler ve bu nedenle de akıllarına güvenerek yola devam etmeye

(21)

11

çalışırlar. Ancak kişilik yapısı her insanda farklılık gösterdiğinden, etkili bir kişi içi iletişim için temel kişiliğin gelişmesi önemli olmaktadır (Fidan, 2014: 11).

 Kişilerarası İletişim: Kişilerarası iletişim, bireyin doğumundan ölümüne kadar çevresindekilerle kurduğu iletişimdir. İnsan davranışlarını ele alan disiplinlerden özellikle sosyal psikolojinin konusunu oluşturan kişilerarası iletişim bir çok farklı kuram tarafından açıklanmaya çalışılmıştır. İnsanın doğumundan anne, baba, kardeş ve diğer aile büyükleri; okul, arkadaş ve iş çevresiyle ve toplumdaki diğer insanlarla kurduğu kişilerarası iletişimin yanı sıra bilgi çağında iletişim kurduğu bireylerin sayısı, özellikleri, amacı gibi değişkenlerin çeşitliliğiyle kişilerarası iletişim disiplinler arası bir alan haline gelmiştir. Bu gelişmeler ışığında kişilerarası iletişim, kaynağını ve hedefini kişilerin oluşturduğu iletişim olarak tanımlanmaktadır (Ekşi,2006: 80).

 Grup İletişimi: Grup İletişimi, kişilerarası iletişimin bittiği yerde başlayan iletişimdir. Grup içi ve gruplar arası iletişim bu yüzden kişilerarası iletişime oldukça benzer. Ancak burada iletişim, “bir grup olarak hareket etme özelliği kazanmış kişiler” arasında gerçekleşmektedir. Grubun ortak özellikleri artık grup iletişimini büyük ölçüde belirlemektedir. Grup iletişimi de kişilerarası iletişimde olduğu gibi, aynı mekanı paylaşma ve yüz yüze gerçekleşme özelliklerini taşır. Gruplar iletişimlerini yüz yüze kurabilecekleri gibi, iletişim teknolojileri aracılığıyla da kurabilirler (Milli Eğitim Bakanlığı, 2012: 28).

Üyeler arası ilişkilerin yakın olduğu birincil gruplarda grup üyelerinin istediği zaman ve grup amaçları gerektirdiği ölçüde iletişim gerçekleşebilir. Ayrıca, bu tür gruplarda her grup üyesi kaynak ve alıcı olma özelliğine sahiptir. Duygusal doyum önemli bir yer tutar. Bu gruplarda herkes birbirini tanır. Üyeler arasında statü farkı azdır. Yardımlaşma, dostluk ve sevgi bağları insanları birbirine bağlar. İnsanlar, bu gruplar içinde sıcak ve dostça bir ortam içinde yaşarlar. Birbirlerini güvenirler. Bu grupların üyeleri, birbirlerine resmi kurallarla bağlı değildirler. Denetim daha çok gelenek, görenek, töre ve adetlere dayanır. Ayıplama, kınama ve dışlama gibi yaptırımlar yaygındır. Her üye, rolünün ve sorumluluğunun bilincindedir ve bunu zorlama ya da bir çıkar karşılığında yapmaz. Grubun gereksinimlerinin giderilmesi için çalışır. İnsanlar arasında "biz" duygusu güçlüdür. Grubun çıkarı, bireysel

(22)

12

çıkarlardan önde gelir. Aile, oyun grupları, arkadaşlık, akran grupları, komşuluk ilişkileri birincil gruplara örnek oluştururlar (Milli Eğitim Bakanlığı, 2012: 31).

Üyeler arası ilişkilerin resmi olduğu birincil gruplarda iletişim belirli kalıp ve kurallara göre yapılır. Bu gruplarda insanlar arasındaki karşılıklı yükümlülük ve hakları; yasa, tüzük ve yönetmelikler belirler. Bireyler açısından önemli olan üstlenilen bazı görevleri yerine getirmektir. İlişkiler, duygulara değil akla dayalı çıkar ilişkileridir. Bir kaç kişi ilk kez bir araya gelip etkileşime girdiklerinde, tutarlı bireysel ayrılıklar belirmeye başlar. Bazı kişiler diğerlerine göre daha fazla konuşur; kimileri grup kararları üzerinde daha etkili olur; bazıları genellikle daha faaldir; bazıları da diğer grup üyeleri üzerinde daha çok saygı uyandırır. Grubun üyeleri arasında, çeşitli boyutlar açısından eşitsizlikler yaratacak biçimde farklılıklar yer alır. Bu farklılıklar, grup yapısının biçimlenmesine temel oluşturur. Farklılaşmalar gelişirken, çeşitli kısımlar arasında ilişkiler kurulur ve böylece grupta bir ilişkiler örüntüsü oluşur Bu gruplarda ilişkiler yüz yüze olmaktan çok resmi yazışmalarla sağlanır. Üyeler arasında statü farkları kesin çizgilerle belirginleşmiştir. Rekabet duygusu ön plana çıkar. Birlik beraberlik yerine benlik duygusu etkin olur. Yani kişiler, grubun amacından çok kendilerinin çıkarlarını gözetirler (Milli Eğitim Bakanlığı, 2012: 35).

 Örgütsel İletişim: Etkileşimin olmadığı yerlerde örgütlerden ya da gruplardan söz edilememektedir. Çünkü etkileşim ve iletişim örgütlerin can damarı konumundadır. Örgütler de tıpkı canlılar gibi varlıklarını sürdürebilmek için iç ve dış çevre ile etkili bir iletişim kurmak zorundadır. Günümüzün belirsiz ve rekabetçi ortamında örgütler sadece örgüt içi işbirliği ve ortak görüş sağlama çabasında değildirler. Ayrıca çevreden aldıkları bilgilerle dış çevre şartlarına uyum sağlayabilme çabası içerisindedirler. İletişimin temel işlevinin de uyumlaştırma ve eş güdüm olduğu düşünülürse, gerek örgüt içi uyum, ortak görüş ve koordinasyon sağlama, gerekse örgüt dışı adaptasyon ve bilgi giriş-çıkışına yönelik faaliyetlerdeki başarı etkin bir örgütsel iletişimde saklıdır. Bu bağlamda örgütlerde iletişimin öneminin giderek arttığı söylenebilir. Örgütsel iletişimin bilgi sağlama işlevi her şeyden önce şu noktalarda daha da önem arz etmektedir (Karaçor ve Şahin, 2004:100).

(23)

13

 Yöneticilerin doğru ve zamanında karar almasını sağlama,

 Alt-üst arasındaki otorite ilişkisinden kaynaklanan emirlerin eksiksiz yerine getirilmesini sağlama,

 Örgüte yeni giren bir üyenin örgüte uyumunu sağlamadır. 1.2.2. Grup İlişkilerinde Yapısına Göre İletişim Çeşitleri

Grup ilişkilerinde yapısına göre; dikey, yatay ve çapraz iletişimden söz edilebilir. Bu gruptaki iletişim türleri daha çok “formel iletişim” olarak bilinmektedir. Yani dikey, yatay ve çapraz iletişim, bireyler arasındaki iletişimi zorunlu kılan yönetim tarafından etkinliği artırmak ve istenilen hedeflere ulaşmak amacıyla bilinçli olarak oluşturulan kanallardır (Demirtaş, 2010: 415).

 Dikey İletişim: Dikey iletişim yukarıdan aşağıya doğru hiyerarşik olarak emir ve talimatların; aşağıda yukarıya doğru da cevapların, ihtiyaçların ve önerilerin aktığı sistemdir.

 Yatay İletişim: Aynı hiyerarşik düzeyde bulunan kişi ve birimlerin kendi aralarındaki iletişimdir.

 Çapraz İletişim: Farklı birimlerde ve hiyerarşik düzeylerde bulunan kişi ve birimlerin birbirleriyle kurdukları iletişimdir.

1.2.3. Kullanılan Kanal ve Araçlara Göre İletişim Çeşitleri

Kullanılan kanal ve araçlara göre iletişim türleri; görsel, işitsel, bilişsel ve kitle iletişiminden oluşmaktadır.

 Görsel İletişim: Leonardo da Vinci büyük miktarlarda bilgiyi, veriyi kaydetmenin olanaksızlığının farkına vardığında, sözcükleri farklı görünüşler içeren çizimlere dönüştürmüştür. O zamandan bu yana görsel bilginin kullanımı giderek çoğalmıştır. Görsel okuryazarlığın dolayısıyla görsel dilin evrensel bir dil niteliği kazandığı da söylenmektedir ve artık bu dilin öğrenilmesi gerekmektedir. Televizyon, reklamcılık ve internetin etkisiyle, 21. yüzyılın birincil okuryazarlığı görsel olacağı düşünülmektedir (Alpan, 2008: 76).

 İşitsel İletişim: Kulağa direkt hitap eden, multimedya adlı teknolojiyi kullanarak iletişimi sağlayan araçlardır.

 Bilişsel İletişim: Bilgi teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte ortaya çıkan bir iletişim türüdür. Sanal ortamlarda bilgi teknolojilerini kullanarak gerçekleştirilen,

(24)

14

bireysel veya toplu iletişim araçlarıdır. Örneğin e-posta, chat, web kameraları gibi (Fidan, 2012: 59).

 Kitle İletişimi: Kitle iletişimi kavramındaki “kitle” sözcüğü mesajların birçok insana aynı anda yöneldiği gerçeği ifade etmektedir (Fidan, 2012: 59). Bireylerin günlük yaşamlarında sürekli maruz kaldıkları kitle iletişim araçlarının kararlarına, davranışlarına, konuşmalarına kısaca tüm yaşamlarına etkisi önemli bir hal almaktadır. Diğer yandan bireylerin çoğu zaman, kitle iletişim araçlarındaki haberlerin, reklamların, mesajların kılık-kıyafet, yaşam tarzı, siyasi görüş gibi tercihlerine olan etkisinin farkında olmadıkları, hatta medyada gördükleri şekliyle davrandıklarında, konuştuklarında ve yaşadıklarında kendilerini mutlu hissetlikleri ifade edilmektedir (Karaman ve Karataş, 2009: 800).

1.2.4. Kullanılan Kodlara Göre İletişim Çeşitleri

Kullanılan kodlara göre iletişim türleri; sözlü, sözsüz ve yazılı iletişiminden oluşmaktadır.

 Sözlü İletişim: Sözlü iletişim, konuşarak gerçekleştirdiğimiz iletişimdir. İki kişinin karşılıklı konuşmasında doğrudan ya da telefon görüşmelerinde olduğu gibi uzaktan ve dolaylı olabilir (Sillars, 1997’den aktaran Saraç 2016). Başka bir anlatımla sözlü iletişim, karşılıklı konuşmadan öykü ve masal anlatmaya, telefonla konuşmadan şarkı ve türkü söylemeye, şiir okumadan ders anlatmaya kadar farklı alanlarda işlevini sürdürebilir. Bireylerin eğitimleri sırasında her türlü öğrenmeyi gerçekleştirebilmeleri, büyük ölçüde sözlü iletişim becerilerini etkili kullanmalarına bağlıdır. Sözlü iletişim becerisi gelişmiş bir birey, soru soran, düşünen, düşündüren ve etkin olan öğrencidir. Duygu ve düşüncelerini doğru, anlaşılır ve etkili bir biçimde anlatamamak, bir bakıma düşünmemek, sonuç olarak sınıfın etkinliğine karışmamak, özetle; öğrenememek demektir. Konuşma becerileri açısından yetkin olan kişilerin öz güvenlerinin de yüksek olduğu söylenebilir. Özetle; insanın duygu, düşünce, izlenim ve tasarımlarını sözle bildirmesine sözlü iletişim diyebiliriz (Saraç, 2016).Sözlü iletişim “dil” ve dil ötesi” olmak üzere iki alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını, dille iletişim kabul edebiliriz. Dille iletişimde kişiler ürettiklerini, bilgilerini birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi kelimenin vurgulandığı, duraklamalar vb özelliklerdir. Dille iletişimde kişilerin “ne söyledikleri” dil ötesi

(25)

15

iletişimde ise “nasıl söyledikleri” önemlidir (Dökmen, 2003: 27). Karşımızdakinin sözlerinin kapsamı kadar-hatta daha da fazla- ses tonundaki canlılık da bizi ilgilendirir.

 Sözsüz İletişim: Özellikle günümüzde iletişimin sadece “dil” üzerinde gerçekleşen bir süreç olmadığı, gerisinde duran diğer faktörlerin de dikkate alınması gerektiği anlaşılmıştır. Diğer bir deyişle, herhangi bir sözlü iletişimde saklı olan anlam sadece kelimelerin içinde değil, bireylerin birbirleri ile olan ilişkileri ve iletişimin gerçekleştiği ortam ve koşullarında da aranmalıdır. Bunun yanı sıra, birçok kişinin sözlü iletişimi yazılı iletişime tercih ettiği düşünüldüğünde, beden dilini okuma, ses tonunu algılayabilme gibi sözsüz iletişim unsurlarını anlayabilmenin öneminin daha da arttığı söylenebilir (Erkuş ve Günlü, 2009: 10). Yüz ifadeleri ve göz ilişkisi, el/kol hareketleri (jestler), söyleyiş tarzı, sesin tonu, vurgulamalar ve susmalar, bedenin konumu, duruşu, giyim, bakımlı görünüm, yerine göre ve uygunluk alıcıyı etkileyebilen sözsüz iletişim türlerindendir (Konuk, 2010: 215).

 Yazılı İletişim: Bir metin veya belge üzerinden yapılan iletişimdir. Kaynak tarafından gönderilecek bilginin gerçek niteliğini ve içeriğini yitirmesi, sözün iletilebilmesi amacıyla yazılı iletişim araçları kullanılır. Yazılı iletişimde yazı ve yazı ile anlatılmak istenen mesajın ayrı bir önemi vardır. Yazının yanlış uyarlanması ile doğru uygulamaların ortaya çıkması söz konusu olabilir (Fidan, 2012: 60).

1.2.5. Diğer İletişim Çeşitleri

İnsanlar konuşarak, yazarak ya da sözsüz iletişime geçtikleri kadar susarak da aynı iletişimi devam ettirirler. Ancak bu susmanın yarattığı sessizliğin sınıflandırılması ve iletişim içine girdiği diğer faktörlerin incelenmesi gerekmektedir (Fidan, 2012: 78). Çünkü iletişimin yetersizliği ile sessizlik davranışı arasında bir ilişki bulunmaktadır (Köksal vd., 2015: 349). Sessizlik, kişinin içinde bulunan, kendi kendisiyle iletişim kurduğu bir durum, kişinin kendi içinde var olan farklı bilgi, duygu ve niyetleri barındıran bir iletişim biçimi olarak da değerlendirilmiştir. Örgütsel sessizlik, örgütsel iletişimin aksayan bir yönü olmakla birlikte, her iletişimsizlik durumu sessizliği temsil etmez. Kişinin söyleyecek bir şeyinin olmaması ya da konunun paylaşmaya değer olmaması durumunda ortaya çıkan iletişimsizlikte olduğu gibi (Sakal ve Aytekin, 2015: 78).

(26)

16 1.3. İletişim Araçları

İletişim araçları Özgür Şeremet’e göre altı alt başlıktan oluşmaktadır. Bunlar; bilişsel iletişim araçları, görsel-işitsel iletişim araçları, telekomünikasyon iletişim araçları, kali-grafik iletişim araçları, organizasyon iletişim araçları ve sanatsal iletişim araçları alt başlıklarıdır. Bu iletişim araçları alt başlıklar halinde aşağıdaki şekilde kısaca özetlenebilir:

1.3.1. Bilişsel İletişim Araçları

Sanal ortamda, bilgi teknolojilerini kullanılarak gerçekleştirilen, bireysel veya toplu iletişim araçlarıdır. Örneğin e-postalar, forumlar, sohbetler, sesli - görüntülü konferanslar, web kameralar, bloglar, vb.

 E-posta: Elektronik posta (e-posta), Internet üzerinde bilgisayarlar ve insanlar arasında bilgi alışverişini sağlayan ve en yaygın kullanılan internet uygulamasıdır.

 Forumlar: Forum(lar) kişilerin bilgilerini paylaştıkları, birbirleri ile çeşitli paylaşımlarda bulundukları online bir ortamdır. Bu ortamda paylaşılan bilgiler, belgeler insanların faydalanabileceği ve çevreye zarar vermeyen nitelikte olmalıdır. Forum belli bir siyasi görüş taşımadığı müddetçe siyasi görüş belirtmek doğru olmayabilir veyahut siyasi yorumlar yapıp kafa bulandırmak doğru olmayabilir. Bu yüzden bir forumu her çeşit insanın ziyaret edilebilineceğini düşünüp mesajlar ona göre atılmalıdır.

 Sohbet: Genel olarak internet üzerinden diğer insanlarla konuşmak olarak açıklanabilir. Sohbet edebilmek için internetten sohbet programlarına ihtiyacımız vardır.

 Sesli-Görüntülü Konferans: Ses kartı, mikrofon, web kamerası ile bazı programlarla internet üzerinden sesli ve görüntülü görüşme yapılmasıdır.

1.3.2. Görsel-İşitsel İletişim Araçları

Göz ve kulağa hitap eden, multimedya teknolojilerini kullanan, iletişim araçlarıdır. Örneğin televizyon, sinema, radyo, vb.

1.3.3. Telekomünikasyon İletişim Araçları

Göz ve kulağa hitap eden, elektrik, elektronik/elektromanyetik, optik teknolojileri kullanarak gerçekleştirilen iletişim araçlarıdır. Örneğin telefon, cep telefonu, fax, teleks, vb.

(27)

17 1.3.4. Kali-Grafik İletişim Araçları

Yazı ve çizi ile oluşturularak formatlandırılan ve basım – yayım araçları ile yapılan iletişimdir. Örneğin; Gazeteler, dergiler, afişler, el ilanları, tabelalar, mektuplar, notlar, kitaplar, vb.

1.3.5. Organizasyon İletişim Araçları

Ekipler aracılığıyla gerçekleştirilen, kişi veya topluma aktarılacak mesajları tanıtım – eğlence – eğitim – gezme – tüketme adına ileten etkinliklerin sağladığı iletişimin araçlarıdır. Örneğin: Fuarlar, defileler, konferans, vb.

1.3.6. Sanatsal İletişim Araçları

Her türlü sanat faaliyeti veya sanatçı ile sağlanacak iletişim araçlarıdır. Örneğin: Dans, resim, müzik, şarkı, sergi, konser, tiyatro, defile, heykel, seramik, animasyon, vb. (Şeremet, http://ozgurseremet.com/iletisim-teknolojileri-ve-isbirligi, 2017).

1.4. Etkili İletişimin Tanımı, Önemi ve Unsurları

İletişim içerisinde olmak iletişim yeterliliğine sahip olmak anlamına gelmez. Aynı dili konuştuğu halde birbirini anlamayan insanlar mevcuttur. İletişim davranışında etkili olmak iletişim yeteneğine ve yeterliliğine bağlı olmaktır. Dolayısı ile doğru iletişim sayesinde ilişkiyi geliştirme mümkündür (Yazgan, 2017: 32). Etkili iletişimin tanımı, önemi ve unsurları başlıklı bu kısımda etkili iletişimin tanımı ve önemi ile etkili iletişimin unsurları irdelenmiştir.

1.4.1. Etkili İletişimin Tanımı ve Önemi

Bir göndericiden alıcıya herhangi bir iletinin ulaşması ve alıcıdan da göndericiye yine herhangi bir kanal ile geri bildirimde bulunulması ile iletişim süreci tamamlanmaktadır. Ancak iletişimde amaç alıcıda bir davranış değişikliğine yol açmaktır. İletişim sürecinin bütün unsurlarıyla tamamlanması istenilen davranışsal değişikliğe yol açmadıkça çok da anlam taşımamaktadır. Diğer bir ifadeyle etkili iletişim gerçekleşmemiştir. Çünkü İletişimin amacını sağlaması etkili iletişimle mümkündür. Etkili iletişimle kastedilen kaynağın mesajı alıcının anlamlandırdığı şekilde anlaması ve alıcının mesaj istikametinde hareketinin sağlanmasıdır (Tanrıverdi vd., 2010: 105).

Öncelikle gönderici ve alıcının anlaşabilmesinde etkili iletişim becerisinin büyük rolü bulunmaktadır. Çünkü aynı koda sahip olmak, ortak dili konuşmak ve

(28)

18

iletiyi göndermek, iletiyi almak yanında; esas olarak, gönderilen iletinin nasıl gönderildiği, nasıl algılandığı, anlaşıldığı önem kazanmaktadır. Kısaca, bu süreçte gönderici ve alıcının düşünce ve duygu dünyası, kendini ifade edebilme ve karşısındakini bütün ön yargılardan sıyrılmış, objektif bir şekilde değerlendirme yetisi, yani anlatma ve anlayabilme yetisi öne çıkmaktadır (Uzuntaş, 2013: 15).

Etkili iletişim mesajı alan kişinin mesajın anlamını, veren kişinin iletmek istediği anlamda alması halinde gerçekleşen bir süreçtir. Bu nedenle etkili iletişim becerilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Etkili iletişim becerileri sözel olan ve olmayan mesajlara duyarlılık, etkili olarak dinleme ve etkili olarak tepki verme biçiminde özetlenebilmektedir. Etkili iletişim becerileri, her türlü insan ilişkisinde ve her türlü meslek alanında ilişkileri kolaylaştırıcı olabilmektedir. Özellikle insanlarla daha fazla bir arada olunması gereken meslek alanlarında çalışanların iletişim becerilerine daha fazla hakim olmaları gerekmektedir. İletişim becerilerinin doğuştan ve sezgi yoluyla gerçekleştiğini düşünenler olsa da pek çok çalışma iletişim tekniklerinin çoğu öğesinin öğrenilebilir ve öğretilebilir olduğunu göstermektedir. Ülkemizde yapılan bazı çalışmalarda insan ilişkileri becerileri eğitim modellerinin öğrencilerin kendilerini gerçekleştirme, kendini kabul ve kendine saygı düzeylerinde artış yarattığı bulgusuna ulaşılmıştır. Öğretmen adaylarıyla gerçekleştirilen bir çalışmada, verilen “İletişim Becerileri Eğitimi” nin adayların ego durumu puanları ve problem çözme becerisi algıları üzerinde olumlu etkisi olduğu bulunmuştur (Korkut, 2005: 143).

Etkili iletişim yeteneği örgütsel ve kişisel çatışma çözümünde son derece önemli kullanışlı olan bir araçtır. Fischer ve Koue “bu çatışmaların çözümünde iletişimin doğal bir araç olduğunu” ifade etmektedirler (Nordin vd., 2014: 1046). Çünkü büyük ve karmaşık bir yapıya sahip olan topluluklarda, etkili bir iletişim sağlanamaması, üyeler arasında rol belirsizliği ve rol çatışmasını ortaya çıkarmaktadır (Kanbur vd., 2015: 369).

1.4.2. Etkili İletişimin Unsurları

İletişim becerilerinin ne tür beceriler içerdiğine ilişkin görüşler farklılıklar gösterebilmektedir. Bunlardan birisinde iletişim becerilerinin sözel, sese dayalı, bedensel, dokunsal, hareket içeren mesajları ve bu mesajların çeşitli karışımlarını içerdiği ileri sürülmektedir (Korkut, 2005: 143).

(29)

19

İletişim becerilerinin unsurları ile ilgili olarak çok sayıda yerli ve yabancı araştırmacı tarafından yapılan birçok çalışma vardır. Öğretmenlerin sahip olmaları gereken iletişim becerileri konusunda yurt dışında yapılan bir çalışmada eğitimcilerden ve öğrencilerden bir sıralama yapması istendiğinde, eğitimcilerin genel olarak sınıf içi akademik süreçleri temel aldıkları görülürken; öğrencilerin günlük iletişim süreçlerinde ağırlık kazanan özellikleri öne çıkardıkları belirlenmiştir. Bununla birlikte, ülkemizde yapılan çalışmalarda öğretmenin iletişim becerileri ile ilgili olarak öğrenci ve öğretmen algılarının farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu konuyla ilgili olarak 80 öğretmen adayı ve 8 öğretim elemanından, sınıf-içi iletişimin anlamlı olması için öğretmenin taşıması gerekli nitelikleri önem sırasına göre yazmaları istenmiştir. Öğretim elemanları sınıf-içi iletişime dayalı olarak öğretmenlerin ‘alan bilgisine sahip olma, dili açık ve anlaşılır biçimde kullanma, demokratik olma, uygun cümleler kurma, iletişimi destekleyici fiziksel ortamlar oluşturma’ gibi özellikleri; öğretmen adayları ‘güler yüzlü olma, empati becerisine sahip olma, sevgi, beden dilini etkili kullanma, hoşgörülü davranma, iletişime istekli olma, mesleği sevme, öğrenciye saygı duyma, dili etkili kullanma’ gibi özellikleri ilk sıralarda belirtmişlerdir (Baykara, 2005: 17).

İletişim yeterliliğinin doğru işlemesi için de üç etkenin de mevcut olarak ilerlemesi gerekir. Bunlar sırası ile bilgi, beceri ve motivasyondur. Bilgi sayesinde en uygun davranış şekline odaklanma sağlanır. Beceri ise davranışı uygulama yeteneğini arttırmamızı sağlar. Son olarak motivasyon, iletişim için istekli olmamızı, hedefimize ulaşmak için belli bir çaba sarf ederek ilerlememizi sağlar. Bu nedenle iletişimde yeterli olabilmek hangi beceride kuvvetli olduğunu bilmekten geçer. Eğer kişi becerisini bilgisi ile birleştirirse, o beceriyi kullanmak için daha iyi motive olacaktır. Kimi zaman dengeyi kaybeden kişiler, Heider’in Denge Modelinde işlediği gibi gerilimin motiveye yol açtığını, motivasyon için karşısındaki şahsın duygu, düşünce ve inançlarına etki etmeye çalıştığından bahseder (Yazgan, 2017; 32).

(30)

20

İKİNCİ BÖLÜM

DİN İLETİŞİM VE AİLE İÇİ İLETİŞİM 2.1. Dinin Tanımı ve Amacı

Dinin amacını anlamaya ve din kavramının tanımını yapmaya yönelik çalışmalarda her disiplin kendi açısından ele almakta, dinin farklı bir boyutunu ön plana çıkarmaktadır. İslam geleneğinde din, birey ve Allah ilişkisi çerçevesinde ele alınmakla birlikte ilahi emirler ve yasaklar şeklinde algılanıp bu yönüyle yapılan tanımlamalar da mevcuttur. Temel olarak insan mutluluğunu amaçlayan ve genel olarak insanla yüce yaratıcısı arasındaki iletişim şeklinde tanımlanabilen dinin muhtelif tanımları “Dinin tanımı” alt başlığında incelenirken, diğer amaçları da “Dinin Amacı’’ alt başlığında incelenecektir.

2.1.1. Dinin Tanımı

Bir insan fenomeni olarak görülen din, hayatın kendisi kadar geniş ve çeşitlidir. Bu nedenle dini tanımlama teşebbüslerinde bugüne kadar herhangi bir azalma olmamıştır (Emmons ve Paloutzian, 2001: 105). Din konusuna değişik bilim alanlarında birbirinden farklı yaklaşılmakta ve birbirinden farklı anlam yüklenilmektedir. Dinin tanımlanmasındaki zorluğun iki önemli sebebi vardır. Birincisi, dinin çok yönlü, çok boyutlu bir gerçeklik olması ve basit hiçbir unsura indirgenmeye imkan vermemesidir. Din düşünmenin, hissetmenin, davranışın ve ilişki kurmanın bir yolu olarak düşünülürse, insan ve toplum hayatının her boyutunda yer alır. Bu nedenle, dinin bütün boyutlarıyla tek bir tanım altında ortaya konulması oldukça güç görünmektedir. İkinci sebep ise, bilim adamlarının ele alışlarında din, kendi kişisel anlayış ve eğilimleri doğrultusunda bir sınırlılık içerisinde görülmüş olmasıdır. Burada daha çok dinin belli bir boyutu ya da işlevinin merkeze alınması ve bütün bir dini gerçekliğin buna indirgenerek kavramlaştırılması söz konusudur (Selman, 2017: 18).

Toplumsal gerçekliğin temel yapılarından biri olan din onunla ilgimizin yoğunluğu nasıl olursa olsun günlük yaşantımızı çeşitli şekillerde etkilemekte ve bir yaşama biçimi olarak kişisel ve toplumsal davranışlarımızın oluşmasında önemli rol oynamaktadır. En etkili sosyal güçlerden biri olarak görülen ve insanoğlu yaşadığı

(31)

21

sürece etkili bir sosyal güç olmaya devam edecek olan din, her dönemde felsefecilerin, sosyologların ve psikologların ilgilendiği meselelerden biri olmuştur.

Din tanımlarını en temelde, iki kategoride ele almak mümkündür. Bu kategorileri şöyle sıralayabiliriz:

1) Etimolojik ve Semantik Açıdan Din Tanımları: Arapça’da din,“deyene” kökünden gelmektedir denildiğinde, etimolojik (kökenbilimsel) bir tahlil yapılmış olur. “Deyene’nin sözlük anlamı; usul, adet, hüküm, yargı, huy demektir” denildiğinde ise semantik (anlambilimsel) bir tahlil yapılmış olur.Arapça’da dinin, “deyene” ve “dane” kökünden türediği ve “usul, adet, tutulan yol, huy” anlamlarına geldiği ifade edilir. Arami‐İbrani dillerinde din, “mülk, idare etmek, hükmetmek,

ceza, yargı, mükafat” anlamlarına gelmektedir. Farsça’da dinin, Zend‐Avesta’daki“din ve mezhep edinmek, inanmak, adet edinmek” anlamındaki “daena” sözcüğünden türediği belirtilir (Eyüpoğlu ve Batuk, 2015: 97).

Din (Religious) Latince’de “Religio” kökeninden gelmektedir. ReligioLatince’de. “kuvvet ve kudret sahibi bir varlık karşısında duyulan hürmet şeklindeki bir batıl inanış” anlamına gelmektedir. Religion’un da, “religare” (bağlanmak) kökünden türediğini bildirir. Çünkü insanlar din sayesinde Tanrıya ve birbirlerine bağlanırlar. Köprü kalaslarını birbirine bağlamada saman çöpünden yapılan ipler kullanıldığından dine (religion), “saman çöpünden bağlar” (religiones stramentoerant) da denmektedir. Eski Yunanca’da din, “korku ile karışık sevgi ve

saygı” anlamına gelmekteydi (Eyüpoğlu ve Batuk, 2015: 98).

2) Özsel ve İşlevsel Açıdan Din Tanımları: Özsel tanımlar, dini adeta tıbbi materyalizme indirgeyen; dini, içgüdülere, cinsiyete, nevrozlara, karaciğerin bir fonksiyonuna bağlayan yaklaşımlara bir tür cevap olması açısından önemlidir. İşlevsel tanımlar açısından ise dinin, daha çok dünyaya bakan yönüne vurgu yapılır. Konuyla ilgili dikkat çekici bir örnek olarak kırmızı ışıkta durmanın dini yönü ile insani yönü arasındaki ilişki irdelenebilir. Kırmızı ışıkta durmak aslında tam bir beşeri husustur. Ancak ehliyeti alırken, ona sahip olmanın gerektirdiği tüm kurallara bağlı kalınacağına dair verilen zımni söz açısından bakılınca, “Rabbimiz Allah’tır deyip de sözünü tutanlar” (Fussilet 41/30) ayetine göre kırmızı ışıkta durmak doğrudan dinin bir ahlaki emri olmaktadır. Bu noktada salt beşeri bir husus salt dini bir hususa dönüşmektedir. İşte işlevsel tanımlar dinin ne işe yaradığına vurgu

(32)

22

yapmaya çalışarak onun dünyaya bakan yönünü olabildiğince net olarak ortaya koyma iddiası taşımış olmaktadırlar. Ayrıca bu tür bir yaklaşım dinin bilime konu olmasını sağlayan tek temel durumundadır. (Eyüpoğlu ve Batuk, 2015: 101).

Din, her zaman kendi nesnel gerçekliği ve bunun toplumsal uzantıları ya da toplumsal yapının oluşumunun temel elementlerinden biri olarak ele alınmamış, çeşitli eleştirilere konu olmuştur. Özellikle “Aydınlanma Çağından” bu yana rasyonel nitelikte çeşitli yorumların ağır saldırısına uğramıştır. Birçok filozof, psikolog, sosyolog ve antropolog dini kendi bilimsel kavramları ile değişik görüş açılarından açıklamaya çalışırken sık sık dini davranış ve bağlılıkları kendi öz dinsel muhtevasından uzaklaştırmışlardır (Perşembe, 1988: 90).

Özsel tanımlar dinin ne olduğunu, işlevsel tanımlar ise dinin ne yaptığını ifade etmektedir. Evrimci fikirlerin revaçta olduğu 18. ve 19. yüzyıllarda, özellikle toplumları inceleyen bilim adamları dinlerin ortaya çıkışını ve gelişimini izah etmek için özsel tanımlara başvurmuşlardır. Bu anlamda dini ruhlara tapınma, insanlar tarafından izah edilemeyen Mutlak’ı algılama çabası, insanın çevresini kontrol altına alma çabası neticesinde ortaya çıkmış olan büyü gibi kavramlarla izah etmeye çalışmışlardır (Selman, 2017: 19).

Bu yaklaşımı benimseyenlerden Lane dini: “İdeolojilerin ortaya çıkardığı psikolojik uyum fonksiyonlarının en önemlisi’’ olarak görmektedir ve bu fonksiyonu ideolojik bütünün bir alt kategorisi olarak ele almaktadır (Mardin, 1992: 2). Weber’in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı eserine göre din, dünya ile ilişki noktasında bir püriten ahlak üretme durumundadırlar. Değersel boyuttan ziyade tutum ve davranışa yansıyan bu oluşuma Weber, “İktisat Ahlakı” adını veriyor. İktisat ahlakı, bir güdüleme sistemi olarak dinin ekonomi üzerine, dolayısıyla da toplum üzerine yaptığı en önemli etkilerden birisidir. Bu etki, devletlerin tasarruf tedbiri, çalışma seferberliği gibi tedbirlerinin yapamadığını yapmaktadır. Kapitalizm gibi büyük bir oluşum da Protestanlık adlı din hareketinin “Tanrı için çok çalışma ama az zaman harcama” olarak özetlenebilecek iktisat ahlakı çerçevesinde meydana gelmiştir. Weber’e göre Batı’daki mevcut süreç içerisinde kapitalizmi doğuracak tek neden dindi (Ekinci, 2005: 1).

Yahudi kökenli bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen ve hem anne hem de baba tarafından dedeleri arasında hahamlar bulunan Karl Marx babasının,

(33)

23

mesleğini yürütmede dinsel kimliğinden dolayı birtakım engellerle karşılaşması üzerine Yahudilikten Lutherci Protestanlığa geçer. Bu değişim çevrelerinin kendilerinden horlamalarına neden olmuş ve bu durum kendisinde oldukça büyük izler bırakmıştır. Marx, Yahudi kökenli bir ailenin vaftiz edilen oğlu olsa da, çocukluk yıllarında herhangi bir din eğitimi almadan büyümüş ve yirmili yaşlarda “tavizsiz bir ateist” kimliğe sahip olmuştur. Hıristiyan teolojisini eleştiren Marx, kendini önce Hegel felsefesinin etkisine kaptırır ancak daha sonra Hegel idealizminden koparak sosyalizme yakınlaşır. 1844’de Engels’le tanışmasının etkisiyle felsefi düşünceyi dinsel inanç karşısında konumlandırır. Ona göre, felsefe, “tüm dünyayı kucaklayan ve tümüyle özgür olan kalbinde bir damla kan kalıncaya kadar” din olgusuyla ilgili gerçeği açıklamaya, dini ifşa etmeye devam edecektir. Marx’a göre; din insanın özgürleşmesini değil hakikati örterek kendine yabancılaşmasını sağlar (Özyurt, 2014: 210).

Aydınlanmanın dinamiklerinden beslenen batı düşüncesi, insanın tanrılaştırılması veya Tanrı’nın insanileştirilmesi arasında cereyan etmektedir. Dini geleneksel yapısından koparan bu tür yaklaşımların Marx’dan sonraki en önemli savunucularından birisi de Alman filozof Ludwig Andreas Feuerbach’dır. Feuerbach’ın yansıtma teorileri dinin nihai bir varlığa varıncaya kadar genişletilen ya da söz konusu varlık üzerine yansıtılan insani bir ihtiyaçtan geliştiğini iddia eder. Bu yüzden yansıtma hipotezlerinin bütün şekilleri insanın Tanrı suretinde yaratılmış olmasından daha çok Tanrı’nın insan suretinde yaratılmış olduğunu ileri sürer. Feuerbach’a göre din kavramının gerçek içeriği antropolojiktir ve insan doğasının dışa yansımasıdır. Feuerbach’ın ifadeleriyle: Din insanın benlik bilgisine dair en eski, dolaylı bir formudur. İnsan kendi varlığını nesnelleşme halinde yansıtır ve sonra tekrar yine kendisini, kendisinin bu şekilde bir özne haline getirilmiş, yansıtılmış imajına bir nesne yapar. Yani insanın özelliklerini ibadet edilen bir nesneye aktaran bir yansıtmayı içerir. Bu anlamda din insanın kendisini cisimleştirmesidir (Yıldırım, 2010: 66).

Freud’a göre din, insanın dışındaki doğa güçlerine ve kendi içindeki güçlere (içgüdülere) karşı çaresizliğinden kaynaklanmaktadır. İlk insanlar bu iç ve dış güçlere karşı kendilerini koruyacak akıl etkinliğinden uzak oldukları için bu güçlere karşı 'karşı güçler' oluşturmuşlardır. Ona göre din bir tehlikedir. Böyle olmasının

(34)

24

nedeni, tarih içerisinde birçok kurum oluşturmuş ve bu kurumlar aracılığı ile gelişmenin önündeki en büyük engeli oluşturmuştur. Eleştirici düşünceyi öldürerek zekanın körelmesine neden olmuştur (Apaydın, 2005: 167). Durkheim, toplumun tüm varlığının, düzen ve yapılarının dinde ifade edildiğini belirterek, dini, toplumun minyatürleştirilmiş modelini veren bir kurum olarak tanımlamıştır. Durkheim, dinin, kişisel değil, toplumsal bir süreç olduğunu iddia etmiştir (Mardin, 1983:5).

“İslam kelamcılarına göre din, kısaca insanları dünya ve ahirette saadete

ulaştıran kurallardır” denildiğinde sözlük anlamdan ıstılahi anlama geçilmiş

olmaktadır (Eyüpoğlu ve Batuk, 2015; 96). Kelamcılar genellikle klasik ve çağdaş din tanımlarını tercih etmişlerdir. Bu tanımların birisinde din, “akıl sahibi insanları, övgüye değer iradeleriyle bizzat hayırlı olan şeylere sevk eden ilahî bir kanun" olarak tanımlanmaktadır. İmam-ı Azam'a göre ise din, "iman, İslâm ve şeriatların hepsine birden verilen isimdir" Diğer bir tanıma göre de din, "akıl sahiplerini peygamberlerin bildirdikleri şeyleri kabule çağıran ilahî bir kanundur” (Özdemir, 2003: 38) Bu anlamda din kısaca, inanç ve ibadetler bütünü olarak görülebilir (Kıylıoğlu, 2014: 195).

Dini terminoloji açısından din kavramının anlamını, İslam bilginlerinin Kur’an-ı Kerim’deki ayetler ışığında yaptıkları şu tanımda görmek mümkündür: “Din, her konuda insanları, akıllarını, irade ve isteklerini kullanarak, hayır olan şeylere götüren, böylece dünya ve ahiret saadetine ulaşmalarını sağlayan, peygamberler aracılığıyla Allah’ın gönderdiği ilahi esasların bütünüdür.” Tümer, İslam bilginlerinin bu tanımını, “peygamberlerin vahiy ve ilhama dayanarak tebliğ ettikleri şeylerin bütünü” şeklinde özetler (Karacoşkun, 2004: 24).

Kur’an‐ı Kerim’de din (Kafirun(109)/1‐6; Zümer(39)/11; Yunus (10)/104; Al‐i

İmran (3)/19,73; Maide (5)/3; Bakara (2)/112) surelerinde “itaat, teslimiyet, ibadet, millet…” gibi anlamlara gelecek şekilde tanımlanmıştır (Eyüpoğlu, Batuk, 2015: 98).

Kartopu (2009: 17); “Akseki’nin, din tanımını bu tanımda bulunması gereken şu üç unsuru temel alarak aktardığını” ifade etmektedir:

1) İnsanın kendisini aşan güç veya güçlerin varlığını kabul etmesi, 2) Bu güç ya da güçlere bağlı olduğu duygusunu taşımak,

Şekil

Şekil 1:Shannon’un İletişim Modeli
Tablo 3.1: Aileye, Anneye, Babaya, Çocuklara, Kardeşlere, Eşlere, Erkeklere ve  Kadınlara Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı
Tablo 3.2: Aileye Yönelik Mesajların Niceliksel Dağılımı
Tablo 3.3: İmran, Lut, Musa, Yakup ve İbrahim Ailelerine Yönelik Mesajların Niceliksel  Dağılımı
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırmanın Temel hipotezi, ‘’ Evliliğin ilk yıllarında aile içi iletişim ve aile içi iletişim bozukluklarının aile üzerine etkisi vardır.’’ Buna

doğrultusunda yaşayan ve aynı zamanda mezhebi temsil eden bir topluluktur. Özellikle temsil boyutu mezhebin varlığı ve sürekliği için hayati önemi haizdir. Nitekim

EĞER BİR ÇOCUK ALAY EDİLEREK YAŞARSA SIKILGANLIĞI ÖĞRENİR. EĞER BİR ÇOCUK UTANÇ İÇİNDE YAŞARSA SUÇLULUK DUYMAYI

Arkadaşlık kurma amacıyla sosyal medya kullanımı ve Facebook kullanımı arttıkça aile içi yüz yüze iletişim sıklığı artmaktadır.. Çalışmanın

Araştırmaya katılan veliler ölçekte yer alan Ailem ile iletişim kurarken duygularımla hareket ederim sorusuna %45, 1 oranında “Evet” (n=55), %50,0 oranında

Ailenin Tanımı, Türleri ve İşlevleri, (Editörler), Kadir Canatan ve Ergün Yıldırım. Aile Sosyolojisi, İstanbul: Açılım Kitap, s.53-64. “Din İletişim İlişkisi ve Dini

Sözel olmayan iletişim bakım verenlere birçok konuda bilgi verirken karşılıklı olup, hem hasta hem de bakım vericiler için duyarlılık gerektirir.. Bu

Duyu organlarından organizmaya ulaşan uyaranların algılanması, anlamlandırılması, depolanması, hatırlanması ve yeniden değerlendirilmesi