• Sonuç bulunamadı

Bu başlık altında aile ilgili genel çerçevede ailenin tanımı, işlevleri ve türleri ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

38 2.6.1. Ailenin Tanımı

“Aile nedir?” sorusu ilk bakışta tuhaf bir soru gibi görülebilir. Evrensel düzeyde bu temel sosyal grubun görüntüsü değişiklik gösterdiği için bu soruya rasyonel bir cevap vermeye çalışmak genellikle zordur. Hatta yeni aile modelleri aile kavramına yeni tanımlar arayışı içindedirler (Corbett, 2004: 1). Genel bir ifadeyle aile, üyeler arasındaki ilişkiler ve etkileşim yönünden sosyal bir grup, sosyal ve ekonomik yönüyle bir birlik; sosyal yaşamın temel göstergelerinden biri olarak bir örgüt; üyelerinin ihtiyaçlarının karşılanması ve yürütülmesi için sistemli kuralları bulunan sosyal bir kurum olarak tanımlanabilir (Karadağ, 2015: 1) .

Sosyolojik açıdan yapılan farklı tanımların ortak özelliklerinden hareketle aile; “evlenme, kan ya da evlat edinme bağlarıyla birbirine bağlanmış, aynı evde yaşayan, aynı geliri paylaşan, birbirleri ile devamlı ilişki ve etkileşim altında olan, karı-koca, ana-baba, kız-oğul, kız kardeş, erkek kardeş gibi sosyal ilişkileri olan insanların oluşturduğu en küçük sosyal kurum” şeklinde tanımlanabilir (Selman, 2017: 29).

Aileyi oluşturan kan ve akrabalık bağlarının yanı sıra, cinsel ilişkilerin düzenlenmiş olmasına ve aile bireyleri arasındaki sıcak ve samimi ilişkilere vurgu yapan bir tanıma göre;“aile insan türünü üretmek, bireyleri topluma hazırlamak, üyelerine sıcak, samimi ve güven duygularına dayalı birincil ilişkilerin yer aldığı bir ortam sağlamak ve ekonomik etkinlikleri yerine getirmek gibi fonksiyonlar üstlenen bir sosyal gruptur”(Aluş,2016: 24).Yapısal-işlevselci görüşe göre ise aile, toplumsal düzenin temel güvencesi ve toplumsal dengenin temel unsuru olarak kabul edilir (Günay ve Bener, 2011: 158).

Görüldüğü üzere aile ile ilgili çeşitli tanımlar yapılmaktadır. Bir genelleme yapıldığında “aile topumun en küçük birimi olan bir topluluktur” denilebilir.

2.6.2. Ailenin İşlevleri

İnsan nesli, insanlık tarihi boyunca bütün toplumlar tarafından vazgeçilmez olarak kabul edilen ve ortak değer olarak benimsenen aile kurumu içinde sürdürüle gelmiştir. Aile, kolaylıkla kavranabilen küçük bir toplum olarak, büyüyen çocuk için çevre ve topluma doğru uzanan bir köprü görevini yapar ve bu nedenle de, özellikle önemli bir sosyal deneme alanıdır (Gür, 2011: 35). Yaşam tecrübesinde aile, insanın birbirini var ettiği ilk toplumsal birlik olarak, “şefkatin, saygının, nezaketin” öğrenildiği, hücrelere kaydedildiği yerdir. Aile, her şeyin aslına uygun olduğu,

39

hakikatin yaşandığı bir kurum olarak, saygı, sevgi, incelik tohumlarını ekerken yüreklere, insanı hayata hazırlamakta, sorunlara karşı güçlendirmektedir (Başar, 2016: 14).

Diğer yandan ailenin işlevleri anne babadan en küçük çocuğa kadar, bütün aile üyelerinin icra ettikleri görev ve rollerle ortaya çıkan bir durumdur. (Selman, 2017: 31)’ın da değindiği gibi, ailenin kurulmasıyla birlikte bütün işlevler elbette ki yerine getirilmez, çünkü bu işlevlerin yerine getirilmesi için zaman içinde uygun koşulların ortaya çıkması gerekmektedir (Selman, 2017: 31). Toplumsal gelişmeye paralel olarak ailede ve aile bireylerinin rollerinde bir takım değişimler yaşanmıştır. Örneğin son dönemlerde aile içinde babanın fonksiyonlarında görülen önemli değişmelere rağmen annenin fonksiyonları kısmen değişmiş, aile içinde otoritenin paylaşılması, iş bölümü ve karar verme gibi konularda ve aile dışında ekonomik, siyasi ve sosyal alanlarda biraz daha güçlenmiştir (Kabaklı, 2003: 3). Bu değişimle birlikte aile yeni ve önemli bir görev üstlenmiştir. Aile artık bu yeni formunda bireyin ekonomik hayatın acımasız koşullarından kaçıp sığınabileceği bir “sıcak yuva masalına” dönüşmüştür (Özdoğan, 2014: 62).

Yaşanan değişimler nedeniyle sosyal bilimciler ailenin işlevleriyle alakalı farklı başlıklar belirlemişlerdir. Ailenin dört temel işlevi olduğunu ifade eden George Murdock’e göre bu işlevler, cinsellik, ekonomi, üreme ve eğitim/sosyalleşmedir. Davis de, üreme, bakım (çocuk / yaşlı), toplumda yer edinme ve sosyalleşme şeklinde dört işlev belirlemiştir. Ogburn ve Nimkoff ise, şefkat, ekonomi, eğlence, koruma, din ve eğitim olmak üzere ailenin altı işlevi olduğunu ifade etmiştir. Daha başka sosyal bilimciler yukarıda sayılanların yanına koruma, sosyal statü sağlama, boş zaman değerlendirme, sevgi ve duygusal destek, yaşlı bakımı, işbirliği / işbölümü gibi işlevleri de eklemişlerdir (Selman, 2017: 32).

2.6.3. Aile Türleri

Ailenin sınıflanmasına ilişkin birçok yaklaşım bulunmaktadır. Evrimci sosyolojik bakış açısı; yani ailelerin tarih içinde bir evrim çizgisi izleyerek günümüze geldiklerine ilişkin yaklaşım önemli ölçüde çürütülmüştür. Bu nedenle aile türlerinin tarih içinde ve toplumlarda farklı biçimleriyle var oldukları söylenebilir. Ancak modernleşme olgusu aileye yeni türler katmakta ve aileyi de değişimlere

40

uğratmaktadır. Bu etki, modernleşme öncesinde var olan aile türlerinin bütünüyle yok olduğu anlamına gelmemektedir. Ya da modernleşme ile özdeşleşen çekirdek aileye modern öncesi dönemde rastlanmayacağı anlamına gelmemektedir (Canatan ve Yıldırım, 2011: 71).

Günümüzde aile toplumu geleneksel aile ve çekirdek aile şeklinde sınıflandırılmaktadır. Geleneksel aile, kaynaklarda geniş aile ya da kırsal aile olarak da karşımıza çıkmaktadır. Geniş aile, sanayi öncesi ve günümüz toplumlarında tarımla uğraşan toplumlarda görülen bir aile yapısıdır. Geniş aile ebeveynler, çocuklar ve diğer akrabaların bir arada yaşamasıyla oluşur. Aralarında kan bağı ile bağlılık vardır ve evli çiftler birbirlerinin akrabalarına karşı sorumluluk içindedirler. Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan aileye çekirdek aile denir. Çekirdek ailelerde çocuk sayısında azalma, ebeveynlerin çalışma hayatında yer almaları, kadının aile ile ilgili kararlarda etkinliğinin artması ve aile ve akrabalık bağlarının eskiye nazaran daha azalmış olduğu aile tipidir (Karadağ, 2015: 3).

Birey için ailenin anlamı ve değerinin yanı sıra yapısı da değişime uğramıştır. Modern toplum inşasında artık aile yalıtılmış çekirdek aile formundan da uzaklaşma eğilimi göstererek yeni yapıları da beraberinde getirmiştir (Özdoğan, 2014: 62). Günümüzde ailenin yalıtılmış çekirdek aile formundan da uzaklaşması ve kadın ve erkeğin rollerindeki niteliksel farklılaşmalar ve değişimler boşanma oranları, evlilik olmadan doğan çocuklar, tek ebeveynle yaşayan çocuklar; tek ebeveyne dayalı aile, üvey aile, babasız aile ve gay aile gibi yeni aile kavramlarını gündeme getirmiştir (Özdoğan, 2014: 63).

Modern toplumda artık gelenek haline gelerek kabul edilen geniş ve çekirdek aile tipleri, yeni aile türleri ve aileye alternatif olarak ortaya çıkan yaşam biçimleriyle yarışmak zorundadır. Nasıl geleneksel geniş ailenin çözülmesi modern çekirdek aileyi ortaya çıkarmışsa bu ailenin çözülmesi de yeni aile türlerine yol açmaktadır. Ancak bu yeni aile türleriyle birlikte ailenin bilinen tanımları da kökten değişmektedir. Boşanmanın yükselişiyle beraber Batı ülkelerinde tek ebeveynli aile tarzı ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda evliliğin getirdiği sorumluluklardan uzaklaşma tek ebeveynli aileyi meydana getiren başka önemli bir olgudur. Yeni aile türlerinden başlıcaları; tek ebeveynli aile, babasız aile, üvey aileler ve birlikte yaşamadır (Canatan ve Yıldırım, 2011: 78).

41

Modernleşme sürecinde ailenin işlevlerinin kurumlara devredilmesi ailenin ağırlıklı olarak bir tüketim ünitesi olarak yeniden tanımlanmasını gündeme taşımıştır. Yerine getirdiği fonksiyonların önemi nedeniyle toplumsal yapının merkezi unsurları arasında değerlendirilen aile, bu nedenle geçmişte eşine çok az rastlanılır risklerle karşı karşıyadır (Şentürk, 2008: 8). Öte yandan evlilik hayatındaki değişimin sadece aile yapısındaki değişime indirgemek de doğru değildir. Bütünüyle evlilik süreçlerinde ve eşlerin rollerinde köklü değişiklikler yaşanmaktadır. Günümüzde bu konu daha çok kadın ve erkeğin rollerindeki niteliksel farklılaşmalar ve değişimler ekseninde gündeme gelmektedir (H.Yılmaz, 2016: 17).

Bu nedenle her dönemde “uzun ömürlü ailenin” sırları merak konusu olmuş ve uzun ömürlü ailelerin sahip oldukları temel özellikler bazı araştırmacılar ve uygulamacılar tarafından incelenmiştir. Bu incelemeler neticesinde başlıca üç faktör ön plana çıkmıştır. Uzun ömürlü ailelerin sahip oldukları temel özelliklerden birincisi bu ailelerin üç, dört hatta beş nesli içermesidir. Uzun ömürlü ailelerin sahip oldukları ikinci temel özellik uzun bir aile hikayesinin varlığıdır. Uzun ömürlü ailelerin sahip oldukları bir diğeri temel özellik ise nesiller arası ilişkinin varlığı ve sürekliliğidir (Brubaker, 1990: 17) .