• Sonuç bulunamadı

Maiandrıos (Büyük Menderes) jeopolitiği ve jeostratejisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Maiandrıos (Büyük Menderes) jeopolitiği ve jeostratejisi"

Copied!
165
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİMDALI

MAIANDRIOS (BÜYÜK MENDERES) JEOPOLİTİĞİ VE JEOSTRATEJİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd.Doç.Dr. Mustafa YILMAZ

HAZIRLAYAN

Mehmet Nuri TOKGÖZ 094202011005

(2)

i

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... iii ÖZET ... iv ABSTRAC ... v KISALTMALAR ... vi KAYNAKÇA ... vii 1 GİRİŞ ... 1

1.1 Çalışma Konusunun Önemi ... 1

1.2 Uygulanan Metod ve Kapsam ... 1

2 MAİNDROS’UN TARİHSEL GELİŞİMİ ... 3

2.1 Maiandros Adının Kaynağı ... 3

2.2 Maiandros ve Çevresi Tarihi ... 5

2.2.1 Bölgenin Tarihçesi... 5

2.2.2 Jeolojik Yapı ... 9

2.3. Maiandros Çevresi Coğrafi Özellikleri ... 10

2.3.1 Akarsular ve Göller ... 10

2.3.2 İklim ... 13

2.3.3 Bitki Örtüsü ... 14

2.3.4 Ovalar ... 14

2.3.5 Dağlar ... 15

2.4 Menderesi Besleyen Önemli Kaynaklar ... 17

2.4.1 Lykos (Çürüksu) Nehri ve Vadisi ... 17

2.4.2 Çine (Marsyas) Çayı ... 22

2.4.3 Hititler Döneminde Batı Anadolu ... 23

2.4.3.1 Seha Nehri Ülkesi ... 26

3 ANTİK DÖNEMDE MAIANDROS’UN JEOPOLİTİK VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ ... 33

3.1 Eskiçağ’da Batı Anadolu Bölgesi ve Büyük Menderes Vadisi ... 33

3.2. Maiandros Çevresindeki Kentler ... 50

3.2.1 Myus ... 51

3.2.2 Alinda ... 55

3.2.3 Alabanda ... 57

3.2.4 Kelenai Apameia ... 58

(3)

ii

3.2.6 Mastaura ... 63

3.2.7 Laodikeia ad Lycum ... 65

3.2.8 Tralleis ... 70

3.2.9 Nysa ... 74

3.2.10 Magnesia ad Meandrum (Menderes Magnesia’sı) ... 81

3.2.11 Miletos ... 83

3.2.12 Priene ... 96

3.3 Maiandros ve Çevresinin Ticari ve Ekonomik Önemi ... 99

3.4 Maiandros ve Çevresinin Askeri-Stratejik ve Siyasi Önemi ... 104

4 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ... 109

LEVHALARIN LİSTESİ ... 114

(4)

iii

ÖNSÖZ

Maiandros vadisi günümüzde olduğu gibi antik dönemde de önemli bir tarım alanıdır. Harpasos vadisinin Maiandros ile iç ve güney Karia’yı birbirine bağlayan stratejik konumu ve boğaz niteliğinde olması bölgeyi antik dönemde önemli bir stratejik bölge haline getirmiştir. Tarım alanlarının hâkimiyeti ve stratejik konumu nedeniyle bölge antik dönem içinde büyük çoğunlukla karışıklık içinde olmuştur. İ.Ö. V. yüzyılda çoğalan askeri mücadeleler, vergi toplama savaşı ve tarımsal üretime hâkim olabilmek için bölge de mücadeleler görülür.

Böylesine önemli ve büyük ve bir ırmağın bulunduğu coğrafyadaki konumu itibariyle, birçok antik bölge sınırlarından geçmektedir. Kaynaklarını aldığı Phyrgia bölgesinden sonra Lydia, Karia ve İonia bölgelerinden geçmektedir. İonia’dan denize dökülene kadar çevresinde birçok antik yerleşim yeri yer almaktadır.

Bu konu kapsamında literatür çalışması yaparak Menderes Havzasının etrafı ile ilişkilerini ve etkilerini ele almaya çalıştık. Bu anlamda bana bu konuyu çalışma fırsatı sunan danışman hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Mustafa YILMAZ’a, bölüm başkanımız Sayın Prof. Dr. Hasan BAHAR’a, Prof. Dr. Özdemir KOÇAK’a ve her zaman desteğini gördüğüm aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Mehmet Nuri TOKGÖZ KONYA 2011

(5)

iv

ÖZET

Maindros (Menderes) vadisi antik dönemde olduğu gibi günümüzde de önemli bir tarım alanıdır. Harpasos vadisinin Maiandros ile iç ve güney Karia’yı birbirine bağlayan stratejik konumu ve boğaz niteliğinde olması bölgeyi antik dönemde önemli bir yer haline getirmiştir. Menderes Lidya, Phrygia, İonia ve Karia bölgelerinin kesiştiği noktada olması bakımında da birçok antik kent ile siyasi ve ticari ilişkilerin sağlanmasına olanak sağlamıştır. Bu denli önemli coğrafya da bulunması ve birçok verimli araziye sahip olması, limanlara yakınlığı, bölgenin hâkimiyeti ve stratejik konumu nedeniyle bölge antik dönem içinde büyük çoğunlukla karışıklık içinde olmuştur. İ.Ö. V. yüzyılda çoğalan askeri mücadeleler, vergi toplama savaşları, tarımsal üretime ve ticareti faaliyetlere hâkim olabilmek için mücadeleler görülmektedir.

Bu anlamda genel itibariyle bölgenin önemi tarihi süreç içerisinde ele alınıp değerlendirilmiştir. Birçok egemenliğin hakimiyet ettiği coğrafya sadece tarihsel anlamda değil bulunduğu jeopolitik durumu ile de ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Büyük Menderes Nehri, Jeopolitik ve Jeostratejik Önemi,

(6)

v

ABSTRAC

Maiandrios valley is an important agricultural area today and in ancient times. The strategic position of Harpasos valley is valuable because it connects the iner and southern Karia. It is a style of a strait so it makes Harposos important in ancient times. Maiandrios is at the intersection of Libya, Phrygia, Ionia and Karia regions and it ensure that political relation with many ancient city. It’s in a very important gography and it has got many fertile land, it’s close ports. Because of domination of the region and strategic position Maiandrios was in a disorder in ancient times. There were many military struggle in BC 5th century, there were tax collection battles. There were many fight so that they could control the agricultural production and commerical activity.

As the general, people examined the importance of the region in historical process. And we can understand that in these geography many sovereignty lived. People approached these geography not only about its historical sense and also about its geopolitical position.

Keywords: Maiandrios River, The Importance of Geopolitics and Geostrategic, The

(7)

vi

KISALTMALAR

Kaynakça ve Kısaltmalarda “Archäeologischer Anzeiger” de verilen kısaltmalar esas alınmıştır.

AA: Archäologischer Anzeiger

AJA: American Journal of Archaeology

AnSt: Anatolian Studies

AST: Araştırma Sonuçları Toplantısı

IstMitt: Istanbuler Mitteilungen

JHS: The Journal of Hellenic Studies

KST: Kazı Sonuçları Toplantısı

TAD: Türk Arkeoloji Dergisi

TTK: Türk Tarih Kongresi

(8)

vii

KAYNAKÇA

Akdeniz 2002 Akdeniz, E., “Neolitik ve Kalkolitik Çağlarda Büyük Menderes

Havzasındaki Kültürel Yapılanma ve Orta Kalkolitik Çağ Problemi”, OLBA V, Mersin, 2002, 59-75.

Aksu 1987 Aksu, A. E., “Quaternary Growth Patterns of Büyük Menderes and

Küçük Menderes Deltas, Western Turkey.”, Sedimentary Geology 52: 227-250.

Aktüre 2003 Aktüre, S., Anadolu’da Demir Çağı Kentleri, İstanbul, 2003.

Akurgal 1993 Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları, İstanbul, 1993.

Alparslan 2002 Alparslan, M., “Artukka: Assuwa Ülkesi ve Lokalizasyonu”, Anadolu

Araştırmaları, Jahrbuch Für Kleinasiatische Forschung, Band XVI, İstanbul, 2002, 23-34.

Anabolu 1967 Anabolu, M.U., “Alinda Karpuzlu”, TAD XIV, Ankara 1967, 87-102.

Anabolu 1988 Anabolu, M. U., Batı Anadolu’da Bulunan Demeter ve Khitonien

Tanrılar Tapınakları, Araştırma Sonuçları Toplantısı VI, Ankara, 121-140.

Arrianos Arrianos, İskender’in Anabasisi, (Çev. Hayrullah Öz), Maarif

Matbaası, İstanbul, 1965.

Arslan 2007 Arslan, M., Roma’nın Büyük Düşmanı Mithradates VI Eupator,

İstanbul, 2007.

Atalay 1987 Atalay, İ.,Türkiye Jeomorfolojisine Giriş, Ege Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi Yayınları, İzmir, 1987.

Ay 2010a Ay, Ş., “Ahhiyava-Hitit İlişkileri ve Ahhiyavalıların Batı

Anadolu’daki Faaliyetleri”, ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Ordu, 2010.

(9)

viii Studies, International Journal of History, 2010.

Banar 1998 Banar, H., “The Kingdom of Ahhiyawa”, AnSt, Vol: 48-49, Ankara,

1998-1999, s. 47-67.

Başar 2008 Başar, H., Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkının

Rekreasyon Amacıyla Kullanımının Ekonomik Değerinin

Saptanması: Bir Seyahat Maliyeti Yöntemi Uygulaması, Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara, 2008.

Başgelen 1996 Başgelen, N., “Çine Çayı (Marsyas) Gökbel Vadisi/İncekemer

Köprüsü”, ArkSanat, Sayı: 75, İstanbul, 1996, 16. Bayburtluoğlu 1981 Bayburtluoğlu, C., Antik Kentler, Ankara, 1981.

Baysal 2000 Baysal, H., “Lycos Vadisindeki Antik Kentler”, Lycos Vadisi Türk

Arkeoloji Araştırmaları, Edit: F. D’Andria ve F. Silvestrelli, Ankara, 2000.

Bejor 2000 Bejor, G., Per una Ricerca di Laodikeia Laodicea Elle Listica,

Laodicea di Phrygia, Georgio Pretschneidider Editore, Roma, 15-23.

Bean – Cook 1957 Bean, G.- Cook, J.M.,“The Carian Coast III”, BSA LII, 1957, 58-146.

Bean 1980 Bean, G.,Turkey Beyond the Meander, London, 1980.

Bean 1987 Bean, G., Karia, Çev: B. Akgüç, İstanbul, 1987.

Bean 2000 Bean, G.,Eski Çağ’da Menderes’in Ötesi, (Çev: Pınar Kuloğlu),

İstanbul, 2000.

Bean 2001 Bean, G., Eskiçağda Ege Bölgesi, (Çev: İnci Delemen), İstanbul,

2001.

Bingöl 1991 Bingöl, O., “Magnesia ad Meandrum 1989”, 12 KST/II, Ankara,

1991, 105-114.

Bingöl 2005 Bingöl, O., Magnesia ad Maeandrum (Menderes Magnesiası),

(10)

ix

Cengil 2009 Cengil, B., İklim Değişiminin Büyük Menderes Havzasında Zeytin

Yetiştirme Alanları Üzerine Etkisi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir, 2009.

Ceylan 2000 Ceylan, A., “Tripolis Antik Kenti ve Buldan Nekropolü Kazı

Çalışmaları”, Lykos Vadisi Türk Arkeoloji Araştırmaları, 83-88.

Cicero Cicero, “De Natura Deorum”, Tanrıların Doğası (Çeviren: Telatar F.

– Özaktürk F. G.), Dost Kitabevi, İstanbul, 2007.

Chrysostom 1951 Chrysostom, D., Discourses, (Çev: J. W. Cohoon), Harvard Universty

Press, 1951.

Cline 1991a Cline, Eric, H., “Hittite Objects in the Bronze Age Aegean”, AnSt 41,

1991, s.133-143.

Cline 1991b Cline, Eric, H., “A Possible Hittite Embargo Against the Myceneans”,

Historia 60, 1991, s.1-9.

D’Andria 2006 D’Andria, F., Hierapolis (Pamukkale) Dün ve Bugün, Uluslar arası

Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, 2. Cilt, Denizli, 32-37.

Demir 2005 Demir, M., Antik Dönem Atina Toplumunda Kayralı Köleler”,

OLBA, XI, 2005.

Demirtaş 2006 Demirtaş, M. B., Magnesia Artemis Tapınağı’nın Teknik ve İşçilik

Özellikleri,Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2006.

Dinç 1998 Dinç, R., “Tralleis Kazısı 1996”, 19. KST/II, Ankara, 1998, 205-236.

Dinç – Özkan – Takaoğlu 1999

Dinç, R. – Özkan, H. – Takaoğlu, T., “Tralleis Kazı Çalışmaları 1997-1998”, ArkSanat 95, İstanbul, 1999, 2-14.

Dinç 2003 Dinç, R., Tralleis, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2003.

Dinç – Dede 2004 Dinç, R. – Dede, E., “Tralleis 2002 Yılı Kazı ve Restorasyon

(11)

x

Dinç – Şahan 2006 Dinç. R. – Şahan, M., “Tralleis Kazılarında Bulunan Kabartmaları

Mermer Duvar Panoları”, Hayat Erkanal’a Armağan, Kültürlerin Yansıması, İstanbul, 2006, 249-256.

DMİ Türkiye İklim Sınıflandırması, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Ankara, 2008.

Doruk 1987 Doruk, S., “Antik Alinda Kentinde Pazar Yapısı”, Belleten Sayı: 201,

1987, Ankara, 1987, 1117-1137.

Drews 1976 Drews, R., “Karadeniz’de En Eski Grek Yerleşmeleri”, (Çev: Doç.

Dr. Ömer Çapar), JHS XCVI, 18-31.

Dugel 2001 Dugel, M., Büyük Menderes Nehri’nin Su Kalitesinin Biyolojik ve

Fiziko-Kimyasal Yöntemlerle Belirlenmesi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2001.

Duman - Konakçı 2006

Duman, B. – Konakçı, E., “Kolossai: Höyük, Kalıntı ve Buluntuları”, (Colossae: The Mound, Remains and Findings), Arkeoloji Dergisi 8-2, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 79-104.

Erhat 1997 Erhat, A., Mitoloji Sözlüğü, İstanbul, 1997.

Garstang-Gurney 1959

Garstang, J. – Gurney, O. R., “The Geography of the Hittite Empire”, British Institute of Archaeology, London, 1959.

Greaves 2003 Greaves, A. M., Miletos Bir Tarih, (Çev: Hüseyin Çınar Öztürk),

İstanbul, 2003.

Goetze 1967 Goetze, A., “Annalen des Mursilis”, MvAEG 38, Darmstad, 1967.

Göçer 1971 Göçer, S., Afyon İli Tarihi, Cilt:1, İzmir, 1971.

Gurney 1952 Gurney, O. R., The Hittites, London, 1952.

Harmankaya vd.

1997

Harmankaya, S. – Tanındı, O. - Özbaşaran, M., TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri–2: Neolitik, Ege Yayınları, İstanbul, 1997.

(12)

xi Sealing and Karabel”, AS 48/1998, 1-31.

Head 1977 Head, B., Historia Nummorum: A Manual of Greek Numismatics,

London, 1977.

Heredot Heredot, Heredot Tarihi, (Çev: Müntekim Ökmen), İstanbul, 1991.

Hesiodos Hesiodos, Theogonia, (Çev: Selahattin Eyüboğlu – Azra Erhat),

Ankara, 1977.

Hooker 1976 Hooker, J. T., Mycenean Greece, London, 1976.

Homeros Homeros, Odysseia, (Çev: Azra Erhat – A. Kadir), İstanbul, 2002.

Hornblower 1982 Hornblower, S., Mausolos, Oxford, 1982.

Hoşafcı 2007 Hoşafcı, Ö. D., “Lykos Vadisinde Dionysos Kültü”, Pamukkale

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Denizli, 2007.

Human1904 Human, C., Magnesia am Meander, Berlin, 1904.

Huxley 1960 Huxley, G. L., Achaeans and Hittites, Oxford, 1960.

İdil 1999 İdil, V., Nysa ve Akharaka, Yaşar Eğitim Kültür Vakfı, İstanbul,

1999.

İdil – Kadıoğlı 2007 İdil, V. - Kadıoğlı, M., “2005 Yılı Nysa Kazı ve Restorasyon Çalışmaları”, 28 KST/I, Ankara, 2007, 647-670.

Karauğuz 2002 Karauğuz, G., “Boğazköy ve Ugarit Çivi Yazılı Belgelerine Göre

Hitit Devletinin Siyasi Antlaşma Metinleri”, Konya, 2002.

Kerenyi 1976 Kerenyi, C., Dionysos, Archetypal Image Indestructible Life,

Princeton, 1976.

Konuk 2003 Konuk, K., Karun’dan Karia’ya, Muharrem Kayhan Koleksiyonundan

Erken Anadolu Sikkeleri / From Kroisos to Karia, Early Anatolian Coins from the Muharrem Kayhan Collection, İstanbul, 2003.

(13)

xii

Magie 1950 Magie, D., Roman Rule in Asia Minor, Vol.I-II, Princeton University

Press, Princeton, 1950.

Magie 2002 Magie, D., Anadolu’da Romalılar 2, (Çev: N. Basgelen - Ö. Çapar),

İstanbul, 2002.

Magie 2003 Magie, D., Anadolu’da Romalılar 3, Batı Anadolu Kent Devletleri,

(Çev. N. Başgelen – Ö. Çapar), İstanbul, 2003.

Malay 1983 Malay, H., “Batı Anadolu’nun Antik Çağ’daki Ekonomik Durumu”,

AD II, 1983, 50- 61.

Mansel 1999 Mansel, A.M., Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1999.

Mellart 1974 Mellart, J., “Western Anatolia, Beycesultan and the Hittites”,

Mansel’e Armağan I, TTK, Ankara, 1974, 493-526.

Mellaart 1981 Mellaart, J., “Anatolia and the Indo-Europeans”, JEOL 9–1,2/1981, s.

135-143.

Mellink 1983 Mellink, M. J., “Archeaological Comments on Ahhiyava-Achaians in

Western Anatolia”, AJA 87-2/1983, 138-141.

Memiş 1994 Memiş, E., “Hitit Devletlerinin Batı Anadolu Politikası”, S.Ü. Sosyal

Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:3, Konya, 1994, s.367-375.

Memiş 2005 Memiş, E., Troya ve Troyalılar (Troyalılar Türk Müdür?), Çizgi

Kitabevi, Konya, 2005.

Memiş 2006 Memiş, E., Eskiçağ Medeniyetleri Tarihi, (Ekin Kitabevi), Bursa,

2006.

Memiş 2007 Memiş, E., Eskiçağ Türkiye Tarihi, (Çizgi Kitabevi), Konya, 2007.

Morgan 1996 Morgan, J. R., Review of Phlegon of Tralles Book of

Marvels,Translated With an Introduction and Commentary by William Hansen, University of Exeter Press, 1996.

Otten 1987 Otten, H., “Die Bronzetafel”, 9.KST/1, Ankara, 1987, 271-276.

Özgan 1982 Özgan, R., Yunan ve Roma Devri Tralleis Heykeltıraşlığı, (S.Ü.

Yayınlanmamış Doktora Tezi), Konya, 1982.

(14)

xiii Karia Bölgesi’nde Bir Kent”, Hayat Erkanal’a Armağan, Kültürlerin Yansıması, İstanbul, 2006, 606-611.

Özsait 1982 Özsait, M., “Anadolu’da Roma Egemenliği”, Anadolu Uygarlıkları

Ansiklopedisi III, İstanbul, 1982.

Pausanias Pausanias, Description of Greece I-V, (İngilizceye Çeviren: Jones W.

H. S.– Ormerod H. A.), The Loeb Classical Library, London, 1988.

Plinius Plinius the Elder: Natural History: III-VII, (İngilizceye Çeviren:

Rackham H.), Harvard University, Cambridge, 1989.

Ramsay 1895 Ramsay, W. M., The Cities And Bishoprics of Phrygia I, Oxford,

1895.

Ramsay 1960 Ramsay, W. M., Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası, (Çev: Mihri Pektaş),

İstanbul, 1960.

Ramsay 2003 Ramsay, W. M., The Cities and Bishoprics of Phrygia, Vol. I, Elibron

Classics Series, USA, 2003.

Reinhard 1999 Reinhard, S. W., Handwerksbetriebe und öffendliche Bauten im

archaischen Miletos, İstanbul, 1999.

Ridgevay 1896 Ridgeway, W., “Bassareus”, CR Vol. 10/1, 1896, s. 21-22.

Ruzicka 1985 Ruzicka, S., “Cyrus and Tissaphernes, 407–401 BC”, Classical

Journal, No:3, 1985.

Sevin 2001 Sevin, V., Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, TTK Yayını, Ankara,

2001.

Sevin 2003 Sevin, V., Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, İstanbul, 2003.

Strabon Strabon, Geograpika: Antik Anadolu Coğrafyası, (Çev: Adnan

Pekman), İstanbul, 2000.

Şimşek 1999 Şimşek, C., “Antik Dönemde Çürüksu (Lycos) Vadisinde Kültürel ve

(15)

xiv

Şimşek 2004 Şimşek, C., “2003 Yılı Laodikeia Antik Kenti Kazısı”, 26. Araştırma

Sonuçları Toplantısı 1, Ankara, 2004.

Şimşek 2006 Şimşek, C., “Laodikeia Ana Küme Girlandlı Lahitleri”, Arkeoloji ve

Sanat, Sayı:85, İstanbul.

Şimşek 2007 Şimşek, C., Laodikeia (Laodikeia ad Lycum), İstanbul, 2007.

Tekin 1997 Tekin, O., Antik Nümismatik ve Anadolu (Arkaik ve Klasik Çağlar),

İstanbul, 1997.

Texier 2002 Texier, C., Küçük Asya, Coğrafyası Tarihi ve Arkeolojisi, Cilt II,

(Çev: Ali Suat), İstanbul, 2002.

Thukydides Thukydides I /13

Traversari 1994 Traversari, G., “1993’te Frigya Kenti Laodicea’da Yapılan

Araştırma”, XII. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Ankara, 1994.

Tulay 2001 Tulay, A. S., Genel Nümizmatik Sözlüğü, Arkeoloji ve Sanat

Yayınları, İstanbul, 2001.

Uğur 2003 Uğur, A., “Aydın Şehrinin Kuruluşu ve Gelişme Evreleri”, Ankara

Üniversitesi DTCF Coğrafi Bilimler Dergisi, Ankara, 2003, 41-62.

Umar 1993 Umar, B., Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993.

Umar 2001 Umar, B., Lydia Bir Tarihsel Coğrafya Araştırması ve Gezi Rehberi,

İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2001.

Ünal 2003 Ünal, A., “Hititler Devrinde Anadolu”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları,

İstanbul, 2003.

Üreten 2005 Üreten, H., “Bir Grup Sikkenin Isıgında Mastaura Kenti Tanrı ve

Kültleri”, Çankaya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi/ Journal of Arts and Sciences, Sayı: 4, Aralık 2005.

Vapur 2009 Vapur, Ö., Menderes Magnesiası Hypokaustlu Yapı Yerel Üretim

(16)

xv Tezi, Ankara, 2009.

Vitruvius Vitruvius, Mimarlık Üzerine On Kitap, (Çev. Adnan Pekman),

İstanbul, 2005.

Yakar 1976 Yakar, J., “Hittite Involvement in Western Anatolia”, AS-26, 1976,

117-128.

Yaylalı 1976 Yaylalı, A., Der Friges des Artemisions von Magnesia am Meander,

Tübbingen-Almanya, 1976.

Yaylalı 2008 Yaylalı, A., “2006 Yılı Tralleis Antik Kenti Kazı ve Restorasyon

Çalışmaları”, 29. KST/I, Ankara, 2008, 555-578.

Yiğit 2003 Yiğit, T., “İlk Tunç Çağı’nın Son Evresinde Anadolu’nun Siyasi

Görünümü”, TAD 21-33, Ankara, 2003, 167-182.

Wilson 1896 Wison, C. W., Profesor Ramsay’s Work On Phrygia – Rewiew, The

Geographical Journal, 7-2, 190-193.

Xenophon Xenophon, Anabasis, (Çev: Tanju Gökçöl), Sosyal Yayınları, İstanbul,

(17)

1

1 GİRİŞ

1.1 Çalışma Konusunun Önemi

Akarsular uygarlık tarihinde insan yaşamında büyük öneme sahiptir. Günümüze kadar gelmiş uygarlıklar su ile bağlantılı olarak gelişme göstermişlerdir. Maiandros (Büyük Menderes) çevresi, birçok bakımından değişik özellikler sergileyen ve uluslararası öneme sahip sulak bir alandır. Bu bölge, barındırdığı biyoçeşitlilikten ötürü hem Türkiye’de hem de uluslararası düzeyde koruma altına alınmıştır.

Maiandros tarihiyle, mitolojisiyle, ekonomik ve stratejik durumları itibariyle büyük önem taşıyor. Maiandros nehri, günümüzde Denizli, Uşak ve Aydın İlini geçerek, Söke ilçesinden sonra denizle kucaklaşana kadar, kıvrım kıvrım akararak, bir gelin gibi salınarak birden fazla il sınırlarından geçmektedir.

Maiandros, ilkçağ yazınında en çok adı geçen ırmaklardan biridir. Maiandros’un adı ilkçağdan bu yana özel ad olmaktan çıkmış, kıvrıntılı akışı dolayısıyla ırmağın adı ırmak, yol kıvrıntısı ya da mimaride yılankavi motifler, dilde dolambaçlı konuşmalar için kullanılagelmiştir. Maiandros ırmağının miller taşıyarak, eski zamanlarda denize açılan limanları olan birçok şehri toprak altında boğduğu bilinmektedir. Bugün bile göz göre göre izlenebilen bu süreç ilkçağdan beri Ege şehirlerinin başlıca sorunu sayılmaktaydı.

1.2 Uygulanan Metod ve Kapsam

Maiandros vadisi günümüzde olduğu gibi antik dönemde de önemli bir tarım alanı olması, Harpasos vadisinin Maiandros ile iç ve güney Karia’yı birbirine bağlayan stratejik konumu ve boğaz niteliğinde olması bölgeyi antik dönemde önemli bir yer haline getirir. Tarım alanlarının hâkimiyeti ve stratejik konumu nedeniyle bölge antik dönem içinde büyük çoğunlukla karışıklık içinde olmuştur. İ.Ö. V. yüzyılda çoğalan askeri mücadeleler, vergi toplama savaşı ve tarımsal üretime hâkim olabilmek için mücadeleler görülür.

(18)

2 Böylesine büyük bir ırmağın bulunduğu coğrafyadaki konumu itibariyle, birçok antik bölge sınırlarından geçmektedir. Kaynaklarını aldığı Phyrgia bölgesinden sonra Lydia, Karia ve İonia bölgelerinden geçmektedir. İonia’dan denize dökülene kadar çevresinde birçok antik yerleşim yeri yer almaktadır. Maiandros çevresindeki devletlerin, kentlerin ve insan topluluklarının sosyal, ekonomik, stratejik ve coğrafi yapılarını etkilemiştir. Bu etkileşimin hangi yönde olduğu sorusuna yanıt aramak için yapılan bu çalışmada Antik Dönemde Maiandros ve çevresinin stratejik ve jeopolitik önemi araştırılmıştır.

(19)

3

2 MAİNDROS’UN TARİHSEL GELİŞİMİ 2.1 Maiandros Adının Kaynağı

Aynı coğrafi özelliklere sahip olan Batı Anadolu’daki iki menderes nehrinden Lydia sınırlarında ve küçük olanı antik dönemde “Kaystros” ismini taşır. Büyük olanının ismi ise

birçok antik kaynakta sıkça söz edilen “Maiandros”tur1. Büyük Menderes nehri adının coğrafi

tanımına da uygun olarak akışını, döküleceği Ege Denizine ulaşıncaya kadar hiçbir kesinti yapmadan yatağını, dönüşlerini sık sık ve sürekli değiştirerek, kıvrımlarını durmadan zenginleştirerek gerçekleştirmektedir. (Lev.Ia)

Eski bir Knossos atasözü der ki: Meander motifleri tıpkı bir labirent gibidir. (Lev.Ib) Genellikle labirent tanımı özellikle M.Ö.7.-6.yy.’lar için söylenmiştir. Bu durum Herodot tarafından Mısır labirentleriyle kıyaslanmıştır2

. Buradan hareketle Meander genel anlamda “Kıvrım” manasına gelir. Aslı eski Yunanca da “Maiandros” olarak geçer. Yapılan

araştırmalarda ele geçen bir Magnesia ad Maendrum Sikkesi’nin3arka yüzündeki motiflerde

Maiandros ismini ve özelliğini kanıtlar niteliktedir.

Hesiodos’a göre, toprak ana Gaia, Khaos’tan çıkar çıkmaz kendi kendine Uranos ile Pontos’u, yani Gök ile Deniz’i yaratır. Sonra da Uranos ile Okeanos’u meydana getirir. Okeanos, Gaia’nın on iki Titan dölünün ilkidir. Titanlar arasında ayrı bir rol oynar, Titan kuşakları arasındaki savaşa karışmaz, dünyanın ucuna çekilerek, oraya yerleşir. Hellen erken ilkçağının dünya görüşüne göre, yeryüzü yuvarlak ve yassı bir diske benzemektedir. Okeanos da, bu diski çepeçevre sarmaktadır. Okeanos, bir deniz gibi değil, evrensel bir ırmak ve ırmakların babası olarak tasarlanır. Derin anaforlu, burgaçlı diye nitelenmesi akan bir su

1 Tulay 2001, 135

2 Erhat 1997, 198 3 Bingöl 2005, 5

(20)

4

olduğundandır4. Hesiodos’un ifadesinde; “Tethys Okeanos’a ırmaklar doğurdu, suları burgaç,

burgaç ırmaklar. Nil, Alpheinos, Eridanos, derin burgaçlı Styrmon, Maiandros, Istros, güzel

akışlı Phasis, Rhesos, Akhelaos...”5. Bu ifade de görüldüğü gibi Maiandros derin burgaçlı yani

kıvrımlı yapısı sayesinde bu isimle anılmaktadır. Strabon Maiandros’la ilgili “…akıntısı o kadar kıvrımlıdır ki bu derece kıvrımlı olan her şeye Maiandros’lamak adı verilir”…

ifadesiyle bunu kanıtlamaktadır6

.

Menderes nehri, Aulocrène adında bir dağın üzerinde aynı adla anılan bir gölden

çıkar7; Bu nehir, Klenai şehrinden Apameia yöresini sular, Eumenia, Bargylia'dan ve

Plinius’un zamanında Miletos'ten on stade (stad mesafede denize dökülürdü. Plutarchos nehirlere ait kitabında, Menderes'in eskiden dolaşıp önceki yere gelen anlamında Anabaenon diye adlandırıldığını söyler ve der ki: Bütün nehirlerin, içinde yalnız bu su kaynağından aktığı yerlere döner gelir " Yazarın verdiği ayrıntıya göre, Cercaphus ve Anaxibie'nin oğlu Méandre Pessinus (Pessinunte) şehriyle savaştığı sırada, zafer haberini aldığını kendisine ilk tebrik

edecek adamı kurban edeceğini, ana tanrıçaya söz vermiştir8. Yanına ilk gelenler oğlu

Archelaus ile kız kardeşi ve annesi olmuştur. Kan bağına rağmen yine sözünü yerine getirmek istediyse de arkasından heyecandan şaşırmış ve acıdan kıvranarak kendini Anabaenon'a atmıştır. Bundan dolayı nehre, Méandre adı verildi. Timolaus, bu olayı Frigya (Phrygie) İşleri unvanlı eserinin onuncu kitabında, bu şekilde anlatır: Agatocle Le Samien de Pessinus Cumhuriyeti adlı eserinde, bundan söz eder. Fakat Apameialı Demostrate'nin dediğine bakılırsa, Pessinus ile olan savaşta yeniden general atanan Méandre, umduğunun aksine yenildiğinden, Ana Tanrıçaya ait adakları askerlere paylaştırdı. Tanrı da bunun aklını

4

Homeros, 155 5 Hesiodos, 335–345 6 Strabon, XIII, 83

7 Plinius, Natural Histaria, V, 29 8 Texier 2002, 50

(21)

5 kaybetmesine izin verdi ve delilik krizi geldiği bir anda, karısıyla oğlunu öldürdü. Daha sonra aklı başına gelince, kendini nehre attı ve nehir de Méandre adını aldı.

Romalılar zamanında Miletos şehri artık Menderes (Méandre) nehri ağzında değildi ve deniz kenarında kurulmuş olan Priène adındaki diğer bir meşhur şehir, Plinius'un yazdığı sıralarda, ondan kırk stade uzaktaydı. Miletos körfezi, aşama aşama kapanıyordu ve sonunda

Bafa (Oufa-Bafi), adında acı sulu bir göle dönüştü. Boyu, yaklaşık iki fersahtır9.

2.2 Maiandros ve Çevresi Tarihi 2.2.1 Bölgenin Tarihçesi

Maiandros ve çevresinin Neolitik dönemde önemli yerleşmelere sahne olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte batıda Maiondros’un orta kısımlarına yakın bölgedeki Mastaura (Nazilli-Bozyurt)’nın güneyindeki günümüzdeki Hamidiye Köyü’nün yaklaşık 500m doğusunda, ana yoldan köye giren yolun güneyindeki Hamidiye Höyüktür(Lev.IIa). Maiandros’un taşım alanından biraz güneydedir. D.H. French’in 1960 yılı yüzey araştırmasında saptanmış olan yerleşmenin Neolitik Çağ dışında Son Kalkolitik Çağ, İlk Tunç, Orta Tunç Çağ’ına tarihlenebilecek bulgular da elde edildiği bilinmektedir. Neolitik Çağ’a tarihlenen yalın açkılı maldan çanak çömlekler kırmızı, nadir olarak gri veya siyah astarlı, açkılı, saman katkılı hamurlu, el yapımıdır. Yalın Açkılı mal bulunan diğer batı

Anadolu yerleşmeleri gibi Son Neolitik Çağ’a tarihlenmektedir10

.

25000 km2’lik bir alanı dolaşarak Ege denizine ulaşan 600 km. uzunluğundaki Büyük Menderes Irmağı Ege Bölgesi’nin en uzun akarsuyudur. Dinar-Sandıklı arasındaki yüksek araziden doğan ırmak, daha sonra birkaç kol tarafından beslenerek önce güneye, ardından batıya yönelir ve aynı adla anılan çöküntü ovasını oluşturur. Dandalas Çayı (Morsynos), Akçay (Harpasos) ve Çine Çayı (Marsyas) ovanın güneyinden Büyük Menderes’le birleşir.

9 Texier 2002, 50.

(22)

6 Irmak, Germencik-Söke arasında güneybatıya yönelerek Bafa Gölü’nün batısından denize dökülür11

.

Büyük Menderes Havza’sında toplam 129 merkezde prehistorik dönemlere ait yerleşim kalıntılarına rastlanmıştır. Bölgenin prehistorik dönemlerdeki kültürel yapısını anlamamızı sağlayacak çok sayıda merkez olmasına rağmen, bunların coğrafi ve tarihsel

dağılımında bir düzensizlik söz konusudur12

.

Eldeki veriler, havzadaki ilk kültürel yapılanmanın Neolitik Çağ’a belki de daha

öncesine uzanabileceğini düşündürmektedir13. Bu erken kültürler arasındaki dikkat çekici

kalıntılar Bafa Gölü çevresindeki kaya sığınakları resimleridir. Bu resimler kesin olmamakla birlikte M.Ö VIII. binyıla tarihlenmektedir. Havzada en erken kültürel kalıntıların Bafa Gölü resimleriyle Neolitik Çağ’a belki de daha öncesine tarihlenmesine karşın, eldeki bilgiler gerçek anlamda ilk yerleşim Geç Neolitik Çağ’da başlamıştır. Havzada Neolitik Çağ’ın erken evresine tarihlenebilecek herhangi bir merkez bulunamamış, Geç Neolitik Çağ’a ait on merkez tespit edilmiştir.

Bölgede kazısı yapılan tek Geç Neolitik Çağ yerleşimi Aphrodisias’dır. M.Ö 6. binyılın başlarına tarihlenen bu yerleşim havzada kazısıyla saptanan en erken merkez olma özelliğine sahiptir. Aphrodisias kazıları bölgenin Geç Neolitik Çağı hakkında yeterince bilgi vermemektedir. Büyük Menderes Havzasında gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında, tüm Batı Anadolu’da görülen taşçık katkılı, siyah özlü ve genelde kırmızı astarlı seramik parçaları, havzadaki yerleşimlerde de ele geçmiştir.

Geç Neolitik Çağ’ın ardından gelen Kalkolitik Çağ geleneksel kronolojide Erken ve Geç olmak üzere iki evreye ayrılmıştır. Fakat son yıllarda yapılan kazı ve yüzey araştırmaları

11 Akdeniz 2002, 59 12 Akdeniz 2002, 63

(23)

7 neticelerinde, bu iki evre arasında Orta Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan bir ara evrenin varlığını zorunlu kılmıştır. Bu evre başlıca çanak çömlek özellikleriyle belgelenmektedir. Bölgenin Geç Kalkolitik Çağ çömleği, Erken Kalkolitik Çağ çanak çömleğinden tamamen farklıdır. Boyalı çanak çömleğin yerini tek renkli çanak çömlek almıştır.

Büyük Menderes Havzası’nda Geç Neolitik Çağ’daki buluntu merkezi sayısı, Erken ve Orta Kalkolitik Çağ’da azalır. Yerleşimlerin çoğu Geç Neolitik Çağda olduğu gibi Aşağı Büyük Menderes’te yer almaktadır. Aşağı Büyük Menderes’teki Mersinlidere ve Altınkum’da bulunan obsidyen aletler Erken Kalkolitik Çağ’da havzanın bu kesimindeki yerleşimlerin,

gelişmiş kültürel birikime sahip olduklarını göstermektedir14

.

Geç Kalkolitik Dönem’de tüm Batı Anadolu’da olduğu gibi bölgede de yerleşim sayısı artar. Bu artışın yanı sıra gelişmiş mimariye sahip yapılardan meydana gelen ve neredeyse köy özelliğini aşmış yerleşimler kurulmuştur. Kazı sonuçları ve yüzey araştırmaları havzadaki Geç Kalkolitik Çağ insanının göçebe kültüründen büyük ölçüde sıyrılarak ekonomik açıdan kendi kendine yeter duruma geldiğini ortaya koymuştur. Çoğalan nüfusun besin ihtiyacını karşılamak amacıyla, sulu tarım yoğun bir şekilde yapılmaya başlanmıştır. Tarım faaliyetlerinin artmasına karşın, avcı-toplayıcılığın tamamen terk edildiği söylenemez. Tarım ve toplayıcılık yoluyla elde edilen tahıl, yabani meyve-sebze dışında koyun, keçi, alageyik eti, bu dönem insanının temel besin kaynakları arasında yer almıştır. Az miktarda olmakla birlikte deniz ve tatlı su kabukluları da tüketilmiştir15

.

Bu dönemde toplumda sınıflaşma ve iş bölümü de başlamıştır. Çiftçi, taş ustası, iplik eğirici, dokumacı, çömlekçi, metal ustası gibi iş kolları oluşmuştur. Geç Kalkolitik Çağ, Büyük Menderes Havzası toplumlarının dini inanışlarıyla ilgili fazla bilgi yoktur. Bu döneme

14 Uğur 2003, 45

(24)

8 tarihlenebilecek herhangi bir kutsal alan saptanamamıştır. Dini inançlar hakkında bilgi

verebilecek mezarlar ve idoller de oldukça az sayıdadır16.

Maiandros’a yakın önemli bir Kalkolitik Çağ yerleşmesi Beycesultan yer almaktadır(Lev.IIb). Maiandros’un günümüzde kurumuş olan bir kolunun hemen yanında çift konili bir tepedir. İlk olarak J. Mellaart tarafından saptanan; daha sonra 1954–59 yılları arasında S. Lloyd ve J. Mellaart yönetiminde kazılan höyük; Ege Bölgesi arkeolojisine

özellikle Tunç çağları açısından önemli bilgiler kazandırmıştır17

.

Maiandros ve çevresinden daha sonraki dönemlerde özellikle M.Ö. 2000 civarlarında Arzava bölgesi olarak söz edilmekteydi. Bölgenin M.Ö. 1600’lerde ise Hitit Krallığı

hâkimiyetinde olduğu bilinmektedir18

. Demir çağında ise bölgenin Lydia hakimiyetinde olduğu bilinmekle birlikte önemli yerleşme yerlerinin varlığından söz etmek mümkündür. Bununla birlikte İÖ. 900 yıllarına doğru göçe başlayan Dorlar Anadolu’nun, Karlar’ın oturduğu güney kıyılarına yerleşmeye başlayınca zaman zaman yerli halktan büyük bir direnişle karşılaştılar. Buna karşı zamanla, Dor Heksapolis’i yani Dor Altıkenti adı verilen bir Birlik oluşturarak kendilerini güçlendirmeye çalıştılar. Rodos adasından Lindos, Ialysos ve Kamiros ile Kos (İstanköy), Anadolu’dan da Halikarnassos ve Knidos kentlerinin katıldığı bu

Birliğin dini yönü ağır basmaktaydı19

. Daha sonra 12 kenti içerisine alan İonia bölgesi Maiandros’un denize döküldüğü kısımlarda varlığını göstermiştir.

Bölgenin daha sonra Pers Krallığı hakimiyetinde kaldığını söylemek mümkündür20

. M.Ö.334’te Büyük İskender’in eline geçen ve Rodos yönetimine bırakılan bölge, İskender’in

16 Akdeniz 2002, 67 17 Sevin 2003, 103 18 Sevin 2003, 167 19 Sevin 2001, 106–107 20 Strabon, XIV, 246

(25)

9 ölümünden sonra generalleri arasında çekişme konusu oldu. Önce Antigonos’un, M.Ö. 301 yılından sonra Lysimakhos’un, M.Ö.281 yılı sonrasında da Seleukos’un eline geçti. Bu arada kıyıdaki Kaunos, Halikarnassos ve Myndos gibi kimi kentler Ptolemaioslar tarafından zapt edildi. Bir süre Makedonia kralı V. Philippos’un (M.Ö.221–179) tehdidi altında kaldı. M.Ö.190 yılında Roma ve bağlaşıkları Rodos ile Bergama ve III. Andokhos arasında Magnesia (Manisa) yöresinde yapılan ve Antiokhos’un yenilgisiyle sonuçlanan savaştan sonra imzalanan Apameia barış antlaşmasının hükümleri gereğince, Maiandros’un güneyindeki tüm

bölge Rodos’a, kuzeyindeki dar şerit ise Bergama’ya bırakılmıştır21

. (Lev.IIc)

Maiandros ve çevresinin idari taksimatta Batıda kıyı bölümlerde İonia, biraz iç kesimlerde Karia, doğuya doğru Lydia ve Phrygia bölgeleri sınırları içerisinde kaldığı söylenebilir.

2.2.2 Jeolojik Yapı

Batı Anadolu’da Menderes masifi dahilinde kabaca doğu-batı yönünde uzanan ve içlerinde nehirlerin geçtiği, 60-120 km kadar uzunlukta, bir kaç bin metre genişlikte ve deniz seviyesinden 200 m kadar yükselen, tabanı alüvyonlarla örtülü olan dar ve derin oluklar bulunmaktadır(Lev.IIIa). Menderes masifi Neojen’de bir peneplen halinde uzanmaktaydı, ayrıca kuzey ve güney kanatların alçalması ve merkezi bölgenin yükselmesi ile masif kubbeleşmiştir. Bu aşamada masifin orta bölümü aşınarak yeni bir aşınım alanı gelişirken masifin kenarlarında kalın neojen klastikleri birikmiştir22. Neojen sonlarında masif faylarla parçalanmış, muhtelif bloklar halinde yükselmiş ve masifin yükselen kesiminde aşınan enkaz

masifin kenarlarında kaba unsurlu malzemeler halinde çökelmiştir (tmolos depoları)23

. Pleistosende masif faylarla parçalanmış, Bozdağ ve Aydın Dağları’na karşılık gelen

21 Sevin 2001, 108

22 Aksu 1987, 227-250 23 Atalay 1987, 61

(26)

10 meyilleşmiş yüksek bloklar ile Küçük Menderes Ovası’na karşılık gelen çökmüş bir fay bloğu olmuştur. Bu arada masifin kenarlarında oluşan Gediz ve Büyük Menderes ovalarının bulunduğu alanlar da faylaşma ile çökmüşler ve temelin faylarla parçalanması ile temelin üstünde örtü halinde bulunan tmolos depoları çeşitli seviyelere yükselmiştir. Bu son hareketler akarsu ağı üzerinde önemli etkilerde bulunmuştur. Günümüzdeki ana drenaj, graben alanlarına yerleşen Büyük ve Küçük Menderes gibi konsekantlar (vadiler) ile bunların

kolları olan yüksek alanlardan gelen akarsulardır24

. (Lev. IIIb)

Pliyosen’den yakın bir geçmişe kadar devam eden özellikle düşey faylaşmalar sonucunda Gediz ve Büyük Menderes grabenlerinin bulunduğu alanlar 1000 m’den daha fazla çökmüşler, yine faylaşmalara bağlı olarak Menderes masifi doğu-batı ve diğer yönlerde önemli sayılacak parçalanmaya uğramıştır. Aşınım yüzeyleri ve Plio-kuvaterner depoları

değişik yönlere doğru eğimleşmiş ve çarpılmışlardır25

. Gediz, Büyük ve Küçük Menderes grabenlerinin batı kesimleri, deniz tarafından işgal edilerek adeta birer koy veya körfez haline

gelmişlerdir. Nehirlerin taşıdığı alüvyonlarla günümüzdeki durum ortaya çıkmıştır26

.

2.3. Maiandros Çevresi Coğrafi Özellikleri 2.3.1 Akarsular ve Göller

Maiandros antik çağda Phrigia’dan başlayıp Lydia-Karia sınır çizgisinden İonia’ya ulaşır. İonia’da denize dökülen ve bölgedeki en uzun ve en büyük akarsu yatağı Maiandros (584 km)tur(Lev.Ia). Kıvrımlı bir yatak oluşturan nehir büyük tuzcul stepler ve çamur alanlarından oluşan büyük bir delta şeklinde Ege Denizi’ne dökülür. Anadolu’nun en büyük deltası olan Büyük Menderes Deltası, 9.800 hektarlık yüzölçümüyle önemli bir sulak alandır.

24 Dugel 2001, 7

25 Aksu 1987, 229 26 Atalay 1987, 76

(27)

11

Büyük Menderes, toplam 24.976 km2’lik drenaj alanına sahiptir ve yıllık debisi 3 km3’tür; bu

da günümüz Türkiye’sinin su potansiyelinin % 1.6’sına tekabül eder27

.

Maiandros’un güneye akan nehir kollarından en önemlileri doğudan batıya doğru Plinius’un (N.H.V 108) Orsinus dediği Morsynos (Vandalos), Harpagos (Akçay) ve Marsyas

(Çine) Çayı’dır28. Bunların yanında kuzeyde Messogis Dağı’ndan kaynaklan Mastaura

(Bozyurt) yakınındaki Khrysaoras (Sekendere) ile Tralles yakınındaki Eudonos (Tabakhane

Deresi) ve küçük kolu Thebaites gibi bir takım dereleri de bulunmaktadır29

.

Bölgenin kuzeyinden güneyine doğru akan Marsyas çayından Herodotos, “İdrias ülkesinden (Yatağan civarı) geçerek Maiandros’a karışan Marsyas Nehri” diyerek bahsetmektedir30.

Asya’nın büyük ticaret merkezlerinden olan Apameia (Dinar) Marsyas Nehri’nin

kaynağı yakınında kurulmuştur31

. Nehir bu kentin ortasından akmakta, aşağıya doğru kentin civarında dolaştıktan sonra, şiddetli ve aceleci bir akımla Maiandros’a karışmaktadır. Marsyas başındaki vadiyi Latmos ile İmbros arasında kesmekte ve Maiandros Vadisi’nden daha önce yayılmaktadır.Bunun yanında Strabon Apameia yakınlarındaki Kelainai’nin yukarısında bir göl bulunduğunu, hem Marsyas’ın hem de Maiandros’un kaynaklarının bu gölden

beslendiğini belirtmektedir32

.

Latmos körfezinin ağzı kumlarla dolduğu için, göle dönüşmüştür; (Lev. IXa) Türkler ve Rumların Oufa Bafi Kapoumoula adını verdikleri göl budur. Uzunluğu altı ve genişliği iki

27 Cengil 2009, 23–24 28 Başgelen 1996, 16 29 Sevin 2001, 111 30 Heredot, 119 31 Mansel 1999, 294 32 Strabon, XIII, 83

(28)

12 coğrafya milidir, bir taraftan Latmos Dağı ve diğer taraftan Grius Dağının bir kanadıyla sınırlı olup kuzeyden güneye doğru uzanır. Balığı çok boldur; köyün sakinleri sandallarla avını yaparlar. Araçları, altı düz ve tahtaları topluca çivilenmiş, kötü yapılmış kayıklardır.

Bafa Gölünün batı kıyısı sığ ve bataklık, karşısı olan kıyı ise, aksine suyun içine inen granit kayalıklarla çevrilidir. (Lev.IVa)Bu kayalann hemen hepsinin tepeleri, Bizanslılar tarafından tahkim edilmiş çok sayıda adayı oluşturur. Gölün orta kısmındaki en büyük adanın üzerinde, ufak bir kiliseyle bir manastır harabesi ve eski bazı taşlar vardır. Karada ve daima aynı kıyıda, donanmaya ait liman havuzunu oluşturduğu anlaşılan, tuğladan yapılmış sıra kemerler görülür. Bütün bu askerî tahkimat, Bafa (Çamiçi) gölünün denizle bağlantısı olduğu zamana aittir. Bu bağlantı, bugün geçilmez kıyı bataklıkları halindeki zor zaptedilen sulara dönüşmüştür. Buradan geçenler, ağaç dallarından kulübelerde oturan Serçin adındaki tek köyü ayıran çok çamurlu ve tehlikeli bataklıkları dolaşmak zorunda kalırlar. Bununla beraber burası, bir ağanın ikamet ettiği yerdir. Bu noktadan Miletos'e, altı kilometrelik bir mesafe

vardır. Bu mesafe, Pyrrha ile Miletos arasını, otuz stade (stadyum) uzaklıkta gösterir33

.

Menderes nehri, burada birçok adacık oluştururak yavaşça denize doğru akar34.

Ovanın ilerisinden yükselmiş bazı engebeler, hiç şüphesiz eski körfezin girişindeki adaları gösterir. Bunlar içinde, Thuykdides'in söz ettiği Tychiusa adası bulunmaktadır. Bu adaya, aynı tarihçi tarafından Glauce ve Bizanslı Etienne tarafından Glaucia adı verilmiştir. Dromiscus ve Perne adaları da bu türdendir; bunların birincisi, Etienne ve Thucydide'in Drymusa dedikleridir. Bu yörenin bilinmeyen şehirlerinden Bizanslı Etienne'nin Miletos şehri yakınında diye kaydettiği Thebae'yi belirtmek gerekir.

33 Texier 2002, 225

(29)

13 Deniz savaşıyla ünlü Lade adasıyla sonunda Trogilis, Pison ve Argennum adaları bulunan ve Samsun Dağından (Mycale) uzanan Trogilium burnu, Menderes'in kuzeyinde bulunuyordu35.

2.3.2 İklim

Maiandros boyunca doğudaki dağlık kesim ile batıdaki kıyı şeridi arasında farklı iklim özelliklerine rastlanır. Sözgelimi kıyı şeridi ve buna yakın yerlerde Akdeniz İklimi egemendir. Aynı özellik iç kesimin batı ve kuzeyindeki alçak kesimlerinde de görülmekle birlikte, doğuya

doğru denizden uzak ve yüksek alanlarda karasal etkiler ortaya çıkmaktadır36

.

Nitekim Maiandros ve çevresinde Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü söylemek mümkündür. Bu iklim tipinin en belirgin özelliği yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olmasıdır. Kıyı bölgelerde kar ve don olayı nadiren görülür. Yaz kuraklığı, geç ilkbahar ile sonbaharın ortalarına kadar uzanır. Kıyı kesimden içeriye doğru gidildikçe yağış miktarı azalır37

.

Günümüzde ortalama aylık sıcaklıklar yılın 4-6 ayında 20oC’den yüksektir. En sıcak

ayın (Temmuz/Ağustos) ortalaması 26–27oC’dir. Deniz etkisinin kuvvetli olması nedeniyle

kış aylarında sıcaklık genellikle fazla düşmez38. Kışın en soğuk ayda ortalama sıcaklık 7-10o

C arasındadır. Bu tip iklim Akdeniz kuşağı ülkeleri dışında yeryüzünde çok sınırlı olup ancak birkaç bölgede bulunur. Havzanın uzun yıllar yağış ortalaması 541.0 mm, minimum sıcaklık

ortalaması -6.0o

C, maksimum sıcaklık ortalaması 39.2oC’dir. Bölgede kurak geçen

35 Texier 2002, 225

36 Sevin 2001, 110 37 DMİ 2008, 2 38 Cengil 2009, 25

(30)

14 dönemlerin yanısıra bazı yıllar yağış rejiminde düzensizlik sorunu ile de sıkça karşılaşılmaktadır39

.

2.3.3 Bitki Örtüsü

Günümüzde Maiandros ve çevresinde tarla bitkileri, özellikle de endüstri bitkileri yetiştiriciliği tarımsal üretimde en önemli yeri almakta, bunun yanı sıra sebze ve meyve yetiştiriciliği ile hayvancılık da yapılmaktadır. Yukarı havzada yetiştirilen bitki türlerinin başında şeker pancarı, hububat ve yem bitkileri gelmektedir. Kıyıya yakın bölümünde zeytin

ağaçlarının fazlalığı dikkat çekmektedir40

.

Bölge, zeytin yetiştiriciliği ve incirciliğe daha çok elverişlidir. Zeytincilik, tümüyle Akdeniz ikliminin etkisi altındaki Maiandros vadisi ile kıyı kesimde etkindi. Nitekim

Karia’da üretilen zeytinyağının ünü, M.Ö 4. yüzyılda Atina’ya kadar uzanmıştır41

.

Doğal bitki örtüsünün ana çizgileri iklim koşullarına bağlıdır. Bu yüzden bölgede Akdeniz İkliminin hüküm sürdüğü yerlerde bu iklime uymuş bitki örtüsü yaygındır. İç kesimlere gittikçe, denizden uzaklaşılması ve yüksekliğin artması nedeniyle yavaş yavaş step görünüşü belirmeye başlar. Günümüzde bölgenin yaklaşık olarak % 60’ı ormanlarla kaplıdır. Bugün yer yer büyük bir yıkıma uğramış bulunan bu orman örtüsünün eskiden çok daha geniş

alanlar kapladığı anlaşılmaktadır42

.

2.3.4 Ovalar

Ovaları ele aldığımızda, bölgenin en büyük ve tek sayılabilecek ovası Maiandros Nehri’nin oluşturduğu Maiandros ovasıdır.(Lev.IVb) Strabon bu ovayı şu sözlerle tanımlamaktadır: “Magnesia’dan (Manisa) sonra yol Tralles’e ulaşır. Messogis Dağı solda ve

39 Cengil 2009, 24 40 Cengil 2009, 28-29 41 Mansel 1999, 302 42 Sevin 2001, 110

(31)

15 yolun sağında Lydialılar, Karialılar, İonialılar, Miletoslular, Mysialılar ve Magnesia’nın Aioller’i tarafından işgal edilen Maiandros Nehri’nin ovası bulunur. Aynı tür topografya Nysa

ve Antiokheia’ya (Çiftlik) kadar devam eder”43

. Tabanı kalın bir alüvyon tabakasıyla kaplı

olan ovanın genişliği doğudan batıya doğru artmaktadır44

. (Lev.Va)

2.3.5 Dağlar

Kuzeyde doğu-batı yönlerinde uzanıp Lydia bölgesiyle sınırı çizen ve aşağıda sözü edilecek olan Messogis (Aydın) dağlarından (1819 m.) başka, kuzeydoğu uçta Phrygia ile sınır oluşturan Salbakos (Babadağ) dağı (2 308 m.) yer almaktadır. Batı uçta da Büyük Menderes ovası, Milas ovası ve Çine çayı vadisi arasında yer alan Latmos (Beşparmak) dağı

(1367 m.), batı uçta Mykale (Samsun) Dağıdır45 bulunmaktadır.

Mycale dağı deniz tarafından tepesi kesik, düzgün bir koni gibi görünmektedir. Kolları kuzey yönünden inerek, Kuşadası (Scala Nova) iskelesini ve Sisam (Samos) boğazını saran

dağların eteklerini oluşturur46. Strabon Mycale Dağını şu şekilde tanımlar47; “Menderes

(Meandre) nehrinin ağzından sonra gelen kıyıda Priene şehriyle Mycale dağı vardır. Ormanları ve av kuşları bol olan bu dağ Sisam adası tarafına yönelerek Trogilium burnunun diğer tarafında yaklaşık yedi stade (1308 metre) genişliğinde bir boğaz oluşturur. Bu ölçü çok azdır. Fakat tanımın geriye kalan kısmı Samsun dağına uygun düşer. Coğrafyacılardan Theopompe’e göre Messogis dağı Dinar (Celaenae)’dan Mycale’ye kadar uzanır. (Lev.Vb) Öyle ki bu dağın Celaenae ve Apamae’ye komşu olan kısmı Frigyalılar, diğer kısmı Misya ve Lidyalılar ve geriye kalan kısmında da Karyalılar ve İyonialıar oturmaktadır. Dağın kuzey yüzü güney yamacından daha çok dik ve engebelidir. Bu dağ Manisa (Magnesia) ya akan 43 Strabon, XIII, 84 44 Sevin 2001, 110 45 Strabon, XIII, 85 46 Texier 2002, 56 47 Strabon, XIV, 656

(32)

16 Latheaus ve Trallies’e akan Eudon gibi zamanında ünlü olan küçük ırmakları meydana getiren derin vadilerle sınırlanmıştır.

Messois dağının batısından bir kol kuzeye doğru ayrılarak Prion ve Thorax gibi ikinci derecedeki dağları içeren Pactyas silsilesini meydana getirir. Bu Pactyas dağı İzmir (Smyrna) dan Efes’e gitmek için aşılması gereken silsiledir. Metropolis harabeleri bu dağın kuzey

yamacı üzerindedir48

.

Bugünkü adıyla Kestane Dağı olarak Messogis Dağları, Dinar’ın (Celaenae) bulunduğu Frigya platosundan başlayarak denize doğru devam ettikten sonra Mycale Dağ sınırlarını oluşturarak son bulur. Kestane Dağının güney yamaçları yeşil ve zengin bir bitki örtüsüne sahip bir görünüm sergiler. Tepeleri yuvarlaktır ve Menderes Nehri’ne çok sayıda suların vadileri bu tepelerden başlar. Kestane Dağı silsilesinin büyük bölümü yuvarlak çakıllarla ve eski dönemlerde Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlardan oluşmuştur. Eşsiz bir bolluk ve verimli arazilere sahip bu yerler eski çağlarda çok sayıda yerleşime sahipti. Messogis nehri doğu tarafında oldukça zayıf bir yükselme gösterir. Çünkü Menderes vadisi, Frigya platosuna kadar hissedilemeyecek ölçüde yükselir. (Lev.VIa)

Prion Dağı silsilesi Pactyas Dağının paralel olarak gider ve bugün dolmuş olan eski Efes körfezinin güney kıyısını oluşturur Bu dağın ufukta derin girintilerle seçilen çıplak ve kayalık tepeleri. Yunanlılara testere şeklini hatırlatmıştır. Pausanias ise, arazisinin ürün verir olmasından dolayı Yunanca “semiz” ve "verimli" anlamında olan “pion” adını verir. Fakat bu dağı her gören Strabon'un deyimini ve adlandırmasını daha uygun bulmuştur. Çünkü tepeleri parçalanmış bir yarık gibi göze görünür. Şunu ekleyelim ki Plinius’da Efes şehrinin

bulunduğu dağa Pion adını veriyor49

.

48 Texier 2002, 58-59

(33)

17 Tamamen yerleşilmiş olan çok sayıda vadiden oluşan Prion Dağının güney yamacı, Menderes Manisa’sı (Magnésie du Meandre) şehrinin bulduğu Lethaeus nehri vadisine hakim Thorax Dağı, güney tarafından tepesi yuvarlak bir koni şekli ortaya koyar. Yan tarafları, Manisa ve Ephesos şehirlerinin kuruluşunda kullanılmış olan güzel mermer ocaklarını içerir.

Pactyas ve Thorax dağlarının yerleri Strabon tarafından şöyle belirlenmiştir50. Efes’ten

çıkıldığı zaman ilk rastlanan yer Menderes üzerindeki Manisa’dır. Bu nehrin yanında kurulduğu için bu ad verilmiştir. Fakat Ephesosluların Pactyas dağından gelen Lethaeus’a daha yakındır. Manisa şehri, gramerci Diaphytas’ın çarmıha gerildiği Thorax dağının eteğindeki ovada bulunur. Dağın kuzey yamacı o kadar dik bir görüntü ortaya koymaz. Küçük Menderes (Caystre) nehrinin geçtiği büyük vadiye doğru hızlıca iner.

Bu yamaçlar üzerinde bulunan şehirlerden en önemlisi, bugün ki ismi Aydın olan ve dağı kuzeyden güneye kesen derin bir vadinin girişinde yer alan Tralleis şehridir. Bundan

sonra ise İncir Pazarı denilen çok verimli bir saha gelir51

.

2.4 Maindros’u Besleyen Önemli Kaynaklar 2.4.1 Lykos (Çürüksu) Nehri ve Vadisi

Lykos Vadisi, konum olarak Batı Anadolu'da, İç Ege Bölgesi'nde yer alır. Bu ova, güneyde Babadağ (Salbakos), kuzeyde Çökelez Dağı, güneydoğuda Honaz (Kadmos) Dağı,

batıda ise Buldan Sazak Dağı ile çevrelenmiştir52. Bu bölgede antik yollar birleşmektedir ve

burası, nehir vadilerinden ve dağ yollarından geçerek birçok bölgeyi birbirine bağlar53

. Antik yolların geçiş noktasında yer almaları dolayısıyla vadi kentlerinde ticaret büyük ölçüde

50 Strabon, XIV, 616 51 Texier 2002, 58 52Şimşek 2007, 43 53 Ramsay1895, 85

(34)

18

gelişmiştir54. İç Anadolu düzlüklerini, Ege dünyasıyla birleştiren bir yolda olan bu alan antik

çağda, Perslerin ülkesini Akdeniz'e bağlayan, kral yolunun bir kolu üzerinde bulunmaktadır55

. Lykos (Çürüksu) Nehri, Honaz (Kadmos) Dağı eteklerinden doğarak Lykos (Çürüksu) Ovası'ndan geçip, Sarayköy yakınında Büyük Menderes'e katılmadan önce daha küçük kollar

olan Asopos (Gümüşçay- Goncalı Deresi) ve Kapros (Baklıçay)'la birleşir56

. Lykos Nehri

tanrısı, sikkelerde at üzerinde elinde çift yüzlü Phrygia baltasıyla tasvir edilmiştir57

.(Lev.VIb) Adını bu nehirden alan Lykos Vadisi, her köşesi yaklaşık 1000 m uzunluğundaki köşelere sahip, kare şekilli bir platodur58

. Ephesos, Pergamon, Tralleis, Miletos, Magnesia, Nysa, Sardes gibi Batı Anadolu antik kentlerini, güneydeki Kibyra, Themisonium, Sagalassos, Kremna, Side, Perge gibi kentlere ve İç Anadolu'daki Apameia gibi antik kentlere bağlayan bir anayol üzerindedir. Lykos Vadisi, Roma egemenliği altında Hierapolis, Kolossai, Attouda, Laodikeia ve Tripolis gibi önemli kentleri içine alan bir ana cadde konumundaydı. (Lev. VIIa)

Vadi, Hıristiyanlığın yayılımında önemli bir rol oynamıştır. Bölgenin Türk hâkimiyetine geçmesinden sonra, Bizanslılar ve Selçuklu Türkleri arasında sürekli var olan savaşlara da ev sahipliği yapmıştır. Göçmenlerin vadiye yayılmasıyla, nüfus eksilmeye ve arazi terk edilmeye başlamıştır59. Hierapolis ve Tripolis gibi yerleşimler, 13. yy başlarında bölge Türkleşinceye kadar varlıklarını devam ettirmiştir. Laodikeialılar, 7. yy'da Lâdik adı

verilen yeni bir kente taşınmışlar ve burada dokuma geleneklerini sürdürmüşlerdir60.

Kolossaililer de, Kadmos (Honaz) Dağı eteklerine kurdukları Khonai'ye

54Baysal 2000, 43

55Ramsay1895, 85 56Şimşek 2007, 43

57Bu sikkeler için bkz. Head1977: 240; lev XXX/8; Baysal 2000: 44. 58 Ramsay 1895, 35 59 Wilson1896, 191 60 Şimşek 2006, 39

(35)

19 yerleşmişlerdir61

.Vadide Hierapolis, Laodikeia, Kolossai ve Tripolis kentleri bulunmaktadır. Hierapolis, kuzey doğudaki Lykos Vadisi'nin sırtlarındaki dağların alt kısmında konumlanır ve ilerisindeki Tripolis ve Laodikeia'nın tersine yerli özellikler gösteren bir Phrygia kentidir62. Bu kent, Telephos'un eşi Hiera'nın kenti ya da Kutsal Kent anlamına gelen bu

isimle adlandırılmıştır. M.Ö. 188'de Apameia Barışı'ndan sonra kurulmuştur63. Antik

dönemdeki başka hiçbir yerleşim, böylesine dikkat çekici biçimde doğanın gücü olarak

tanımlanmamıştır64. Hierapolis'in kazıları, 1957 yılından beri İtalyan Arkeoloji Heyeti

tarafından gerçekleştirilmektedir. Hierapolis, alanı kontrol edecek yüksekliğe sahip olup,

traverten havuzları ile doğal bir savunma hattı oluşturuyordu65. Lykos Vadisi'ndeki tüm

suyolları, kente kireç taşı depolar. Strabon, bu su kaynaklarından çıkan suyun çabuk donduğundan ve taşlaştığından bahseder. Ona göre, insanlar bu suyu, çukurlara akıtarak tek

parça halinde taş çitler yapmaktadır66. Yine Strabon'a göre Hierapolis'te bir Plutonium vardır.

Bu Plutonium, dağın bir parçası olan yüksekçe bir tepenin eteğinde yer alır ve burada bir kişinin zorlukla geçebildiği orta büyüklükte, derinliği fazla olan bir delik vardır67. Burası, ilkçağda Ölüler Dünyası'na giriş yerlerinden biri, Latin yazarı Apuleius'un tanımıyla Ditis

spiracula (Cehennem tanrısı) Dis'in gediği yer olarak kabul edilmiştir68. Büyük Menderes'in

yakınlarındaki havzalarda, toprak altında birbirleriyle bağlantılı birçok yer altı boşluğu vardır. Bu jeolojik durum, eski çağlardan günümüze dek süregelen şiddetli depremlerin nedenidir. Eski çağlardaki bu tür yerlerin yer altı dünyasıyla bağlantı merkezleri olduğu

61 Şimşek 2007, 38 62 Ramsay 1895, 85 63 Baysal 2000, 46 64 Ramsay 1895, 85 65 D'Andria 2006, 32 66 Strabon XIII, 4, 14 67 Strabon XIII, 4, 15 68 D'Andria 2006, 143

(36)

20

düşünülürmüş69. Ramsay ise, Hristiyanların bu boşlukta şeytanın ikamet ettiğine inandıklarını

söyler70 .

Laodikeia, Byzantionlu Stephanus'a göre II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve karısı

Laodike onuruna Laodikeia olarak adlandırılmıştır71. Byzantionlu Stephanus'un kentin

kuruluşuyla ilgili anlattığı başka bir hikâye ise, I. Antiokhos ya da III. Antiokhos'un rüyasında annesi, kız kardeşi ve eşini görmesi yönündedir. Rüyada bu üç kadın, kraldan kendileri için Karia'da birer kent kurmasını istemiştir. Ve bunun üzerine I. Antiokhos, eşi için Nysa, annesi

için Antiokheia kentlerini, kız kardeşi Laodike için de Laodikeia kentini kurmuştur72

. Bu kent ve Anadolu'daki diğer Seleukos kolonileri, ülkedeki Seleukos Hanedanlığının hâkimiyetini

göstermektedir73

. Bu kent, antik yazarlarca Karia'ya ya da Phrygia'ya verilmektedir. Bir Seleukos Kolonisi olan kent, Roma İmparatorluğu egemenliğinde bir tekstil merkezi olması dolayısıyla finansal işlerin de merkezlerindendi ve Asya'nın en zengin kentlerinden biri

konumundaydı74. Strabon, Hellenistik Dönem'de Büyük İskender'in halefleri tarafından

birden çok Laodikeia kurulduğu için, Lykos Vadisi'ndeki kentin, Laodikeia ad Lycum olarak adlandırıldığından bahseder, ayrıca kentin dolaylarında bir koyun türü yetiştiğini ve bu koyun

yünleriyle Laodikeialıların büyük gelir sağladıklarını söyler75

.

Kolossai antik kenti, Phrygia'nın güney batısında, Denizli'nin 25 km kadar doğusunda, Büyük Menderes (Maiandros) nehrinin güneyinde yer alır. Batıda Babadağ (Salbakos), doğuda Çökelez, kuzeyde Buldan, güneybatı'da Honaz (Kadmos) dağlarıyla sınırlandırılmış

69 Antik yazarlar, Hierapolis dışında Nysa'da da böyle merkezler olduğuna değinmişlerdir (İdil 1999, 79) 70 Wilson 1896, 191

71

Bejor 2000, 15, Byzantionlu Stephanus, Laodikeia, Eustath, 915. 72

Bejor 2000, 15-16, Byzantionlu Stephanus, Antiokheia, Eustath, 918. 73 Ramsay 1895, 32 74 Wilson 1896, 191 75 Strabon, XIII, 8, 16

(37)

21

olup güneydoğu kısmı Acı Göl'e kadar açıktır76. Strabon'a göre Kolossai Laodikeia'ya

komşudur. Kolossaileliler de koyunlarının yünlerinden yararlanmaktadır ve kentin adını

koyunların rengi vermektedir77

. Xenophon, Kyros'un uzun yürüyüşünden bahsederken,

kalabalık, büyük ve zengin olan Kolossai'ye ulaştığını belirtir78

. Herodotos, Pers Kralı Kserkses'in M. Ö. 480'deki büyük seferinde ordularıyla Kolossai'de konakladığını

bildirmektedir79. Ramsay, Aşağı Menderes kentlerini sayarken, Kolossai kentini, Lykos

Vadisi'nin erken zamanlardaki büyük bir kenti olarak tanımlar. Kent, daha sonra önemini

yitirmiş ve Laodikeia'nın gerisinde kalmıştır80

. Strabon ve Plinius'un verdiği bilgilere bakıldığında, kentin M. Ö. 1. yy'da eski önemini kaybettiği ancak M. S. 2. yy'da tekrar büyüyerek bölgenin önemli kentlerinden biri haline geldiği görülür. Bu değişim, M.S. 60'da Kolossai, Laodikeia ve Hierapolis'i yıkan büyük depremden sonra Roma İmparatorluğu'nun

desteğiyle meydana gelen yeniden yapılanma faaliyetleriyle gerçekleşmiş olmalıdır81

. Kolossai'de şimdiye kadar kentin kültürel geçmişini çözümlemeye odaklanan herhangi bir

kazı ya da yüzey araştırması gerçekleşmemiştir82

.

Tripolis, Karia, Lydia ve Phrygia Bölgelerini ayıran sınır bölgesinde yer alan bir Lydia kenti olarak bilinir. Ramsay, Lykos Vadisi kentleri arasında saydığımız Tripolis'in, tüm listelerde Sardis'in altında yer alan bir Lydia kenti olduğundan bahseder83

. Tripolis, Lykos Vadisi'nin ve ovasının kuzeyinde, doğu-batı doğrultusunda akan Maiandros Nehri'nin oluşturduğu vadinin Lykos Ovası ile keşistiği bölgede, bugünkü, Denizli Buldan İlçesi'nin 8 km doğusunda bulunan Yenicekent Kasabasının hemen güney bitişiğinde Yenicekent ile 76 Duman – Konakçı 2006, 79 77 Strabon, XII, 8, 16 78 Xenophon, Anabasis, I, 2, 6 79 Herodot, VII, 30 80 Wilson 1896, 192 81 Duman – Konakçı 2006, 82 82

Duman – Konakçı 2006, 80; Hoşafçı 2007, 38 83

(38)

22

Maiandros Nehri arasında kalmaktadır84. Plinius, kentin eski adının 'Apollonia' olduğunu

söyler85 .

2.4.2 Çine (Marsyas) Çayı

Antik kaynaklarda iki borulu kavalın bulucusu sayılan Frigyalı Marsyas, kavalının büyüleyici yanık sesini o kadar üstün görmüş ki, Tanrı Apollon'un liri ile yarışmayı bile göze almış. Apollon ise yarışmak için yenenin yenilene istediğini yapabilmesi şartını ileri sürmüş. Yargıç önce Tmolos (Bozdağ) tanrısı, daha sonra efsanevi Frig Kralı Midas olmuş. Yargıçlar değişse de sonuç değişmemiş. Kral Midas da kavalın lirden üstün olduğu yolunda karar vermiş. Tanrı Apollon ise müzik aletlerini bir de ters tutup son kez yarışmayı önermiş. Ken-disi lirini ters tutup çalabilmesine karşın Marsyas kavalını öttürememiş. Böylece yarışmayı kazanan Apollon Marsyas'ı bir ağaca asarak diri diri derisini yüzmüş. Lirinin güzel sesini yeterince önemsemeyen Kral Midas'ın kulaklarını ise eşek kulaklarına çevirmiş. Derisi yüzülen Marsyas acı çekerek can vermiş. Daha sonra Marsyas'a yaptıklarına pişman olan Apollon, lirini yere atarak kırmış ve Marsyas'ı bir ırmak haline dönüştürmüş. Bugün Aydın'dan Muğla'ya doğru giderken Gökbel mevkiinde yol boyunca uzanan yarın içinde akan Çine Çayı, eski çağlarda Marsyas adını taşıyan ve bu efsanede Marsyas'ın dönüştüğüne inanılan ünlü ırmaktır86

. (Lev.VIIb)İçinde bu çayın aktığı vadi güzel bir doğa harikasıdır. Jeolojik yapısı, gür bir bitki zenginliğinin içinde kıvrılarak akan nehri geçmişle geleceği birbirine bağlayan tarihi anıtları ile milli park olması gereken bir yöredir.

84

Ceylan 2000, 83

85 Plinius, Natural History 5, 3 86 Başgelen 1996, 16

(39)

23

2.4.3 Hititler Döneminde Batı Anadolu

Hitit İmparatorluğu döneminde Miletos kenti Milawanda olarak karşımıza çıkmaktadır. Hititler bir kara devletidir, bu sebeple Ahhiyava ve Hitit Krallıkları’nın ilişkileri her ikisinin de egemenlik sahalarının birbirine yaklaştığı anda başlamaktadır. Bu birleşme noktası da şüphesiz Milawanda’dır. Fakat bu bölgeye Aka bölgesi demek de zordur, çünkü Akaların sahil bölgelerinde, Ras Samra (Ugarit)’da dâhil olmak üzere, ticaret yaptıkları bilinmektedir. Eğer Milawanda Aka bölgesi ise, tüm Akdeniz sahillerine aynı tanımlamayı yapmak gerekir. Hititler, Ege Bölgesinde sanat eserlerine en az sayıda rastlanan kavim olma

özelliğini de taşımaktadır87. Bunun yanı sıra, merkezi Anadolu topraklarında da Miken ürünü

sayısı oldukça azdır. Maşat’ta bulunan yedi parça ise Miken grubu malları temsil etmektedir.

Bu parçalardan biri de M.Ö.13. yüzyıla tarihlenmektedir88

. Linear B tabletlerinde de Hititler’e ait bir bilgi bulunmamaktadır. Miletos’ta bulunan Hititler’e ait bir parça ise Batı Anadolu’daki

Miken-Hitit etkileşimine dair bir iz vermektedir89. Bu bilgiden hareketle Karia ve Ionia’daki

Miken yayılımı M.Ö. 15 yüzyıla kadar uzanabileceği söylense de, bu ifadeden bir hakimiyet anlamı çıkarılmamalıdır. Bu durumu deniz aşırı bir krallığın Batı Anadolu bölgesindeki ticari etkinliği olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. II. Muršili Tapalazunawali ile Puranda da

yaptığı mücadeleden galip olarak çıkmıştır90. Kral, Arzawa Kralı’nın tıpkı babası gibi kaçması

üzerine yanına çok sayıda NAM.RA alarak onları Hattuša’ya sevk etmiştir. Burada amaç şüphesiz kendine bölgede sorun çıkartacak ve isyana kalkışacak bir unsurun kalmasını istememesidir. II. Muršilidönemine kadar, Hitit Devleti Batı Anadolu’da bir siyasi etkinlikten ziyade, bir göz korkutma politikası uygulamış, bölgeye yaptığı seferler ile ganimet

87 Cline 1991a, 140

88 Cline 1991b, 1-3 89 Cline 1991b, 7 90 Banar 1998, 57

(40)

24 toplamıştır91

. Bunun yanı sıra sözü geçen döneme ait Ahhiyava ile ilgili bilgi veren diger belgeler; hasta kral II. Muršili’ye yardım etmek için Hattuša’ya getirtilmiş Ahhiyava tanrısı ve Lazpa (Lesbos) tanrısının olduğu kehanet metni ve II. Muršili’nin annesi Ahhiyava’ya sürgün edildiğini anlatan bir metindir. II. Muršili’ye gönderilen Lesbos tanrısı daha sonraları Apollo

ile özdeşleştirilen Smintheus’tur92. Adı bilinmeyen, fakat II. Muršili ya da Muvattali olduğunu

düşündüğümüz, bir Hitit kralı tarafından yazılan Tawagalawa Mektubu ise Hitit-Ahhiyava ilişkileri hakkında bilgi veren en bilindik belge olması sebebi ile oldukça önemlidir. (Lev. XXIIIa)Metinde her iki kralın da ismine değinilmemiştir. Mektupta Ahhiyava kralına “biraderim” diye hitap edilmektedir. Mektuptan anlaşıldığı kadarı ile Tawagalawa, Ahhiyava kralının kardeşidir. Burada dikkat çeken nokta mektupta Hitit kralı’nın Ahhiyava kralı adına çalısan Piyamaradu isimli isyancının Milavanda’daki faaliyetleri için Ahhiyava kralını bilgilendirmesidir. Bunun üzerine Hitit kralı metinden anlaşıldığı üzere Ahhiyava kralının bir tabisi olan Milavanda şehrine gider, fakat buraya ulaştığında Piyamaradu’nun deniz yoluyla kaçtığını öğrenir93

.

“…Böylece ben Millawanda’ya gittim. Ancak şu niyetle gittim: ‘Kardeşime bağlı olanlar Piyamaradu’ya yapacağım sitemleri duyacaklar”. Fakat Piyamaradu tekneyle kaçmış. Awayana ve Atpa, ona karşı yaptığım uyarıları duydular. Şimdi o onların kayınpederi

olduğundan, onlar neden durumu gizliyorlar?...94”

Milavanda’yı sadece Piyamaradu değil, Tawagalawa’da terk etmiştir. Piyamaradu artık Ahhiyava’dadır ve Ahhiyava kralının koruması altındadır. Mektuptan anlaşıldığı üzere Ahhiyava kralının kardeşi olan Tawagalawa Hitit kralının vassalı olarak bir takım imtiyazlar

ve toprak istemektedir. Şunu hemenbelirtmeliyiz ki, Akalar ile Hititlerin

91Mellaart’a göre Deniz Kavimleri Göçü olarak adlandırılan olay, Hitit Devleti’nin yıkılmasını fırsat bilen Arzawa kavimlerinin Kuzey Suriye yönünde yaptıgı bir sefer hareketinden başka bir şey değildir. Bkz; James Mellaart, “Anatolia and the Indo-Europeans”, JEOL 9–1,2/1981, s. 143.

92 Hooker 1976, 125-130; Huxley 1960, 5-6 93

Banar 1998, 61 94 Gurney 1952, 49

Referanslar

Benzer Belgeler

“Türkçe Öğretiminde Dil ve Düşünme Becerilerini Geliştirmeyi Amaçlayan Bir Eğitim Durumu Örneği / A Sample Case Intended To Improve Language And Thinking Skills

Germencik Tarım Kredi Yönetim Kurulu Üyesi Erol Önder ile Turanlar köyünden bir grup çiftçi, Büyük Menderes Nehri’nde yaşanan kuraklığı göstermek için kurayan alanda

Ekodost Ba şkanı Bahattin Sürücü göçmen kuşlar için zengin besin kaynaklarına sahip Azap Gölü'nün, 'Yaban Hayatı Koruma Sahas ı' ilan edilmesi için iki ay önce çevre

Ersoy (eds.), Klazomenai, Teos and Abdera: Metropoleis and Colony, Thessaloniki, 2004, s. West, “Excavations in the Archaic Civic Buildings at Azoria in 2005-2006”, Hesperia Vol.

Bulgu Katmanları: Fiuviyal - deltalik özellikler taşı- yan çökel istif, açık sarı ve gri renkli, az pekişmiş, az sayıda büyük memeli kalıntıları kapsayan, çapraz kat-

To conclude, Turkey’s military efforts for peace in the Balkans have become a good argument for Turkey’s stabilising role in the region and her Balkan policy,

Çalışma hemşirelik bölümü birinci sınıf öğrencilerinin mesleki beceri laboratuarı ve eğitimine ilişkin geri bildirimleri alınarak tanımlayıcı

BeĢinci bölümde; Kocaeli için dönemin sosyo-kültürel ve ekonomik yapısının izlerini taĢıyan Tarihi Seka Fabrika Alanı‟nın önemi, dönüĢümünün