• Sonuç bulunamadı

3.2. Maiandros Çevresindeki Kentler

3.2.12 Priene

Tüm Ionia kentleri içinde en güzel yerleşim planına sahip olan Priene Maindros’un ağız kısmının üstünde, Mykale dağının güney tarafında bir dizi teraslar üzerinde kurulmuştur. Gerisinde sırtını verdiği dağın tepesinde bir akropolis yer alıyordu. Aslında bugün konumu bilinmeyen başka bir yerde kurulmuş olan kent M.Ö. IV. yüzyılın ortalarında şimdiki yerinde

yeniden inşa edilmiştir331. Ortada pazar yeri ile onun yakınında Athena Tapınağı olduğu

halde, dikdörtgen plana göre kurulmuştur. Tüm düzenlemeler Hellenistik kent planlamacılığının eşsiz bir örneğini vermektedir. Priene’nin toprakları Mykale’nin orta bölümü ile yaklaşık 5 km güneybatıda, Büyük İskender’in kente armağanı olan Naulokhon Limanını kapsıyordu. Maindros ağzının mil ile dolması Priene’yi yavaş yavaş denizden kesip kopardığından halkın çoğu buraya yerleşmiştir. Kent topraklarının Magnesia ad Meandrum yönünde daha içeride yer alan bir başka bölümü M.Ö. 3. yy. başlarında olasılıkla yerli halktan serf Pediesis tarafından ekilip biçilmişti. Bu topraklar daha sonra yağmacı Galatlardan bir

grup tarafından acımasızca talan edilmiş görünmektedir332

.

330 Minns ve başkalarının önceden tahmin ettikleri; Rostovtzeff, Jranians and Greek in Southh Russia (Oxford, 1922), s. 61-63, görüşünü sadece yenidencanlandırmaktadır. Bununla beraber, Rostovtzeff Sinope ve Trapezus'un ilk yerleşimini X. yüzyıla vermiş ve Miletos'lulara ait olduklarına inanmıştır. J. M. Cook bazı tarihçilerin "Sinope ve Trapezus'un kolonize edilmelerinin çok eski olduğunainandıklarını ve bu karanlık çağ girişimini açıklamak için ekonomik amaçlarıvardır.

331 Texier 2002, 196 332 Magie 2003, 50

97 Ionia'nın siyasal ve dinsel merkezi olan Panionionun Priene toprakları içinde bulun- masından ötürü bu kent, İon dünyasının en erken yerleşmelerinden biridir. Bununla birlikte kentin başlangıçta nerede kurulduğu henüz kesinlikle bilinmemektedir. Bu ilk kent olasılıkla bir yarımada üzerinde yer alıyordu ve iki limanı vardı. Prieneliler M.Ö. 495 yılında Lade Savaşına on iki gemi ile katılmıştır. Dünyanın yedi ünlü düşünüründen biri olan Bias'ın M.Ö. 6. yüzyılın başında Priene'de yaşamış olduğu söylenmektedir. Bu ilk yerleşmeden elimize geçen tek sanat eseri, ön yüzünde Athena başı görülen ve M.Ö. 500 tarihlerinde basılmış olan elektron bir sikkedir.

Yeni Priene kenti bugünkü yerinde, Atina'nın gösterdiği ilgi ve yardımlarla M.Ö. 350'de kurulmuştur. O zaman denize bugünkünden çok daha yakın bulunan Priene'nin bir de

Naulochos adında limanı vardı333. Priene, siyasal yaşamda hiçbir zaman önemli bir rol

oynamamıştır; her şeyden önce Atina'nın etkisi ve yönetimi altında kalmıştır; daha sonra Bergama Krallığının ve sonunda da Roma'nın egemenliği altına girmiştir. Roma yönetimi M.Ö. 2. yüzyıl ortalarında başlar. Bütün bu olaylara karşın burada ortaya çıkarılan 4. yüzyıl ve Hellenistik Dönem yapıtları, Hellen Sanatının değer ve önem bakımından en başta gelen örnekleri arasında sayılmaktadır. Menderes Nehri'nin getirdiği kil birikimleri, Priene'yi gittikçe denizden uzaklaştırmış ve Roma Çağı'nın sonlarına doğru kent önemini yitirmiştir. (Lev XXVIIIa) Ancak yine de, Bizans Çağı'nda önemli bir piskoposluk merkezi olabilmiştir. Priene'de arkeolojik kazılar ilk kez 1895'te Carl Humann tarafından yapılmış ve sonradan Th. Wiegand yönetiminde 1898'e değin sürdürülmüştür. Kazılardan önce British Society of Dilettanti'nin yürüttüğü araştırmaların sonuçları yayımlanmıştır.

Priene, M.Ö. 350'de yeniden kuruluşundan hemen sonra, güzel ve sağlam bir kent duvarı ile çevrilmiştir334. Bugün dahi surların bazı kesimlerinde rustica duvar işçiliğinin

333 Greaves 2003, 26 334 Akurgal 1993, 428-430

98 güzelliği göze çarpmaktadır. Tamamen yerli mermerden yapılmış ve çok iyi bir biçimde onarılmış olarak korunmuşlardır. Duvar, Troia'da görüldüğü gibi, aynı tip testere dişli plana sahiptir. Üstünde kısa aralıklarla çok sayıda dirsekler yer almaktadır. Kenti ele geçirmek için yapılacak bir saldırıda Priene halkı, bu çıkıntıların arkasında siperlenerek, her türlü düşman gücüne karşı ok ve mızraklarla savunmalarını yapabilirlerdi. Kentin ana girişi kuzeydoğu kapısıdır. Buna ek olarak iki giriş daha vardır; biri ana yolun batı ucunda, diğeri agoranın

güney stoasından geçen sokağın doğu bitimindedir335

. (Lev XXIXa)

Priene Hippodamos sisteminde yapılmıştır336. Bu tür kent planında sokaklar

birbirlerini dik açı yaparak keserler. Hellen dünyası kentleri içinde söz konusu planın en eski ve en güzel örneği burada görülmektedir. Kentin atmosferi bugün de, iyi korunmuş ana caddeleri ve yapıların sıralandığı sokakları ile, antik çağda olduğu gibi eski görünümündedir. Kent güneye bakmaktadır; ana yollar doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, yan sokaklar ise bunları dik açılarla merdivenli biçimde kuzey-güney doğrultusunda kesmektedir. Tiyatro, Stadyum, Kutsal Stoa gibi en önemli sütunlu yapılar, Athena Tapınağı'nın güney stoası ve özel evlerden pek çoğunun oikoisları (oturma odaları) güneye bakmaktadır. Böylelikle oturma odaları ve toplantı yerleri kış boyunca güneş görmekte, yazın ise güneş yapıların üzerinden yüksektengeçtiği için daha az sıcak olmaktadır. Evlerin oluşturduğu bloklar (insula) 47,20 x 35,40 m. boyutundadır. Genellikle her bir blokta 4 ev bulunurken, resmi ve dinsel yapılar o şekilde planlanmışlardır ki, tam olarak bir, iki ya da üç bloğu kaplamaktadırlar. Yan sokaklar genellikle 3,50 m. ana yollar ise 4,44 m. genişliğindedir. Kutsal Stoa'nın önünden geçen ana cadde 7,36 m. enindedir. Antik Hellen yazarları bu tür kent planının Miletosli Hippodamos

335 Akurgal 1993, 356

99 tarafından bulunduğunu ve Miletos ile Piraeus'un da (Pire) M.Ö, 5. yüzyılın ikinci yarısında

bu plana uydurularak yapıldığını bildirmektedirler337

. (Lev XXVIIIa)

Priene'nin suyu bir aquadukt aracılığı ile dağdan geliyor ve kentin kuzeydoğusundaki bir noktada surdan içeriye giriyordu. Su buradaki üç havuzda durulmaya bırakıldıktan sonra toprak künklerle bütün kente dağıtılıyordu. Havuzların harçlı duvarları Bizans Çağı'ndan kalmadır. Bununla birlikte, çevreleyen duvarın güzel rustica taş işçiliği, bu havuzların Hellenistik Dönem'den beri var olduğunun bir kanıtıdır. Kentin pek çok yerinde su, çeşmelerden akmaktaydı. Bunlardan biri tiyatro skenesinin güneydoğu köşesindeydi; bir diğeri de aynı yol üzerinde batıdan ikinci bloğun güneydoğu köşesinde yani yan sokağa hemen dönülünce yer almaktaydı. Ana yol üzerinde, Kutsal Stoa'nın doğu ucunda da çeşme vardı. Bir başkası Athena Tapınağı'nın güney kenarında, bir yan sokağın doğu duvarında, köşede, basamaklı yolun ana yolla birleştiği yerde bulunmaktaydı. Bir diğer çeşme ise agoradaki güney stoanın önünden geçen yolun batı kesimine yapılmıştı; agoradan sonra gelen

ikinci sokağın doğu köşesindeki evin önünde dur maktaydı338

.

Benzer Belgeler