• Sonuç bulunamadı

Y. Arslan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Y. Arslan"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

Sürrealist sanatı, alıştığımız sanat ölçülerinden hareket ederek anlamağa kalkışmamalı. Çünkü bu sanat, bu ölçülerin tümüne karşıdır. Gayesi bizi burjuva dünyasının kalıpları dışına çıkarm ak

;

istediği hoşa gitmek değil, tepki uyandırmak. A k ıl ve tabiata aykırı ne varsa, onu programlaştırıp bir korkuluk gibi öne sürmesi, bu işte başarı göstermesi için yetiyor. Vakar ve ciddiyeti ile, alışkanlıkları, idealleri ve kutsal saydığı herşeyle eğlenili- yormuş gibi geldiği için, karşısındakini canevinden vuruyor

;

bu etkinin karşılığı da yerine göre alınganlık, kırgınlık, öfke yahut şaşırma, yadırgama, ürküntü, hatta tiksinti oluyor.

Yüksel Arslan’ın da eserleri karşısında belki bu tepkileri gösterenler bulunabilir. Yüksel Arslan’ın dünyası iradenin işe karışmadığı, başı boş kalan şuuraltı kuvvetlerinin insan kişiliğini devirip onu otomatizme sürüklediği yerde başlıyor. Resimleri her türlü kontrolü iten böyle bir dünyadan haber veriyor. Şuuraltına itilmiş olan ne varsa ortaya çıkmış', loş bir yeraltı- dünyasının renksiz, insanla hayvan karışımı acaip ya ra tık­ ları, birbirine dolanan kopmuş organları ve kenetlenen ahtapot kolları ile her tarafı sarmış, haklarını arıyorlar. Her şekil, kılı kırk yaran bir incelikle işlenmiş, büyüteç altında görül- müşcesine bize yaklaşıyor, kâbus gibi üzerimize çöküyor.

Resimlerin çözümünü çok defa edebî bir eserin metninde, yah u t konuşma dilinin bir deyi­ minde buluyoruz. Koçun güttüğü sürü, yahut üşüşen sinek motifleri Zarathustra’nın sembol dilinden alınmış

(

Önsözler ve III. bahis

«

Çarşısının sinekleri

»). «

N ietzsche'nin portresi», kayalar, böcekler ve bir insan başından sürrealist bir montajla meydana getirilmiş bir A vrupa haritası Marquis de Sade’in bir cümlesine dayanıyor. B u resimleri, kavramların tasviri, yahut metinlerin illüstrasyonu saymamalı. Kelime ile anlatılan fik rin resim diline çevrilmesi, şuuraltı mekanizmasının bir ürünü. Yüksel Arslan için kelime ve fikirler bu mekanizmayı sadece işletmeye yarıyorlar. O da M a x Ernst gibi sanatçının «pasif» olması gerektiğine inanıyor. Sanatın ve sanatçının yaratıcılık gücü onun için de bir masaldan

tbaret, «yaratma mitinin hazin bir kalıntısı

Sürrealistlerin sanat dünyasında uyandırdığı tepkiler birbirine benzemiyor. Onları sanatta anarşizmin öncüleri olarak sayanlar var. Böyle düşünenlerin yanında sürrealizm akımını bir çeşit yükatm a, bugün hâlâ devam eden «kişilik kültüne» bağlı konvansy onlar dan kur­ tulma olarak görenler de var. Yüksel A rslan'ın eserlerini yargılamayı bu sergiyi gezenlere bırakıyoruz. A m a inanıyoruz k i hoşlanmayanlar bile, bu eserlerin etkisi altında kalacaklar, onların gerçek bir sanatçının elinden çıkmış olduğundan şüphe etmiyeceklerdir.

Eserlerin anlaşılmasını belki kolaylaştırır diye son bir söz daha

:

Yüksel A rslan'ın kendine ya kın duyduğu yazarlar arasında S tim er, Nietzsche, Marquis de Sade, A . Ja rry ve Rimbaud gibi burjuva dünyasının huzurunu kaçıran, uzlaşma tanımıyan davranışları y ü ­ zünden tek kalanlar geliyor. Psikoanalise karşı büyük bir ilgi duyuyor, y a ln ız bu gün salgın halinde herkesin yüreğine işleyen kompleks korkusunu yersiz buluyor. Kompleksler

(3)

hayvanda değil, insan varlığında ürüyorlar; onlarla hesaplaşma tek insanın işi olmalı, psiko- analizi bir «îman» haline getirmemeli. Sanat alanında manieristleri rönesans ustalarından çok seviyor. B u sonuncular arasında y a ln ız Leonardo’y u — gene zamanının dışında kalan biri

ayırıyor. Leonardo’nun eserlerinden anatomi ve teknik buluşları ile ilgili olan desenleri onu çok etkiliyor. Sürrealist ressamlar arasında en çok sevdikleri: H. Bosch, Arcimboldo ve M a x Ernst.

M. Ş. İpşiroğlu

(4)

A r t s la n 1966 A r t u r e 104

Es liegt der surrealistischen K unst wenig daran angenehm zu wirken, sie will mit allen M itteln provozieren. Sie fü h rt gegen die normierte Welt der bürgerlichen Gesellschaft Sinn- und Naturwidrigkeit im Schild und das vertragen die allerwenigsten. Gleich ist man verärgert und verletzt, man fü h lt sich gekränkt in seiner Würde, angegriffen in den heiligsten Gütern der

«

Ichbezogenheit», in Grundsätzen und Idealen, an die man glaubt oder glauben will.

Eine ähnliche Schockwirkung wird man vielleicht auch vor den Werken Yüksel Arslans empfinden. Das Reich in dem er sich bewegt, ist das der Willenlosigkeit, wo das haltende Bewusstsein von entfesselten Lebensmächten überrumpelt wird und der Automatismus beginnt. A us diesem unkontrollierten Bereich des Unterbewusstseins tauchen seine Bilder auf, von karger Buntheit zwischen hellem Gelb und dunklem Braun, zuweilen fa st mono­ chrom, Bilder einer untergründigen Welt, in denen das Verdrängte und Absurde, ins Phantastische verwandelt, mit verstümmelten Gliedern und ausgestreckten Fangarmen a u f treten und um ihr Recht schreien. Schreckenerregenden Traumvisionen stehen wir gegenüber, die eng zusammengedrängt und mit einer wissenschaftlichen Präzision ausgeführt {die dazu erforderliche Kleinarbeit zwingt den Künstler, an einem B ild monatelang zu arbeiten), uns dicht a u f den Leib rücken und eine durchdringende Stille ausstrahlen, vor der es kein Entrinnen mehr gibt, sondern nur ein Ausgeliefertsein.

Das Schlüsselwort zu diesen Bildern liegt öfters in einem Text eines literarischen Werkes oder in einer Redewendung der Alltagssprache. Das M otiv der Herde, geführt von einem Widder, oder das des Fliegenschwarms, oft wiederholt in seinen Bildern, sind aus der Lektüre Zarathustra's entstanden {Vorreden und III. K apitel

«

Von den Fliegen des M a rk te s

»).

Das Porträt Nietzsche's, eine surrealistische Montage einer aus Insekten, Felsen und einem Menschenkopf gebildeten Landkarte Europas geht zurück a u f einen Ausspruch von Marquis de Sade. Die graphischen Arbeiten Yüksel Arslans sind jedoch nicht Begriffsbilder, nicht Illustrationen z u literarischen Texten. Die Übertragung des ins W ort gefassten Gedankens ins B ild vollzieht sich in seinen Werken in den unkontrol­ lierten Schichten des Unterbewusstseins. Die poetische Inspiration ist fü r ihn lediglich ein Reizmittel, mit dessen Hilfe

«

der Mechanismus des Unbewussten

»

in Gang gebracht wird. Wie M a x Ernst, besteht auch Yüksel Arslan m it allem Nachdruck a u f der rein passiven Rolle des Künstlers. Auch fü r ihn ist das Schöpfertum des Künstlers ein Märchen, ein trauriges

«

Reststück des Schöpfungsmythos

».

(5)

Die Reaktionen, die die Surrealisten in der Kunstwelt auslösen, sind recht verschieden. Für einige K ritiker bedeutet der Surrealismus in der K unst der Anarchismus. Andere empfinden dagegen die von dieser K unst ausgehende Provokation als eine Entlastung und Befreiung von den Konventionen eines

«

Personenkultes

»,

die noch heute ihre unumschränkte Herrschaft ausüben. Wie der Besucher dieser Ausstellung über die Werke Yüksel Arslans urteilt, mag ihm überlassen sein. Dass wir aber vor Werken eines authentischen Künstlers stehen, dürfte, wie ich hoffe, von niemandem bestritten werden.

Zum Verständnis der Werke des Künstlers noch ein letztes Wort über seine geistigen Beziehungen

:

Zu den Autoren, zu denen sich Yüksel Arslan von frü h a u f hingezogen fü h lt, gehören Stirner, Nietzsche, Marquis de Sade, A . Ja rry und Rimbaud, also die Unruhestifter der bürgerlichen Gesellschaft, die Einsamen und Aussenseiter, die durch ihr kompromissloses Verhalten an der Wirklichkeit scheitern mussten. A n der Tiefenpsychologie ist er interes­ siert. Jedoch die Phobie der Komplexe bleibt ihm unverständlich. Die Komplexe ge­ hören nun einmal zum Wesen des Menschen, und nicht des Tieres. Was wir aus ihnen machen, ist Sache des Einzelnen. Die Psychoanalyse als « verabsolutierte Heilslehre

»

ist ihm zuwider. A u f der Ebene der K unst sprechen ihm die Manieristen stärker an als die Renaissancemeister. Ausgenommen unter den letzteren ist der grosse Leonardo, wiederum ein Aussenseiter und Exzentriker seiner Zeit, aus dessen künstlerischem Nachlass ihn vor allem seine Zeichnungen z u Anatomiestudien, technischen Erfindungen, Maschinen, Geräten und dergleichen fesseln. Seine Lieblingsmaler unter den Surrealisten sind H . Bosch, Arcimboldo und M a x Ernst.

(6)

Y. ARSLAN

Tek se rg ile r

1955-G a le ri M a ya - İstanbul (ilişki, d avran ış, s ık ın tıla ra övgü)

1959 - Türk-Alman Kültür M erkezi G a le risi - İstanbul

1962-G a le rie Raymond C ordier, Paris (Homunculus, cucus, palus -

Planus, phallus, m icrococcus)

1965-G a le rie Passepartout, Kopenhag (Artures)

1965-G a le rie Sydow, Frankfurt (22 Artures)

1967 - G a le rie 3. Desbrière, Paris (30 A rtu re s)

1967 - T ü rk -A lm a n Kültür M erkezi G a le risi (1954-1967)

Tek se rg ile ri d ışın da, G a le rie C h a rp e n tie r'd e derlenen

(Le surré alism e) dah il, b ir çok karm a serg ile re katılm şıtır.

Y. ARSLAN

1 9 5 5 -G a le ri M a ya - Istanbul

1959 - Türkisch-Deutsches Kulturzentrum (G a le rie ) - istanbul

1962 -G a le rie Raymond C ordier, Paris (Homunculus - cucus - palus -

Planus - p h a llu s - micrococcus)

1965 -G a le rie Passepartout, K openhagen (Artures)

1965 - G a le rie Sydow, Frankfurt (22 Artures)

1967 - G a le rie 3. Desbrière, Paris (30 A rtu re s)

1967 - Türkisch-Deutsches Kulturzentrum (G a le rie ) (1954-1967)

Ausserden Teilnahm e an zahlreichen G em einschaftsausstellungen

w ie z.B. «Der Surrealismus» in d e r G a le rie C h a rp e n tie r, Paris.

(7)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Binlerce belki ve gerek Binlerce olsun ve olmasın Binlerce yapılmamış iş Binlerce keşke ve eğer Binlerce taşınmamış yük Binlerce ola ki ve meğer Binlerce söylenmemiş

Ninem beni çok sevdi6. -Balım, kaymağım,

Kamçı havada şakladı (şak dedi). > çok kerelik, tekrar tekrar çıkarılan sesler: dars-dars deer “tekrar tekrar ses çıkarmak”: Ok deerge sayt-sıyt-daa

diğer kısımda ithal edilen parçalar monte edilmektedir. Kullanılacak makineler ve fabrikasyo- nun şekline göre en uygun kolon akslarının 13.00 m X 13.00 m olacağı işletme

E n üstteki kat üzerine 1-2 milimetre kalınlıkta bir üst sürüm yapılır... Bir örtü

Bu binalar yolculara mahsus tayyare istasyonu ile memurlara mahsus ikametgâhlar ve saireyi, keza tayyare ka- rargâhı kumandanlığına mahsus bir binayı, tayyareciler ile

Çalışma, bir önsöz, Kıbrıs basını ve Ankebût hakkında kısa bilgiler veren giriş bölümü, 1920-1923 yılları arasında Ankebût gazetesinde yer alan şiirlerin

- Temsilciler Meclisi: Partiler, barolar, basın, eski Muharipler Birliği, esnaf kuruluşları, gençlik, işçi sendikaları, sanayi ve ticaret odaları, öğretmen kuruluşları,