• Sonuç bulunamadı

İstanbul Türk ve Sanat Eserleri Müzesindeki Selçuklu Taş Eserleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul Türk ve Sanat Eserleri Müzesindeki Selçuklu Taş Eserleri"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL TÜRK v e İSLAM

ESERLERİ MÜZESİNDEKİ

SELÇUKLU TAS ESERLERİ

-H - s

iri bS

D

Arslan heykeli, XIII. yüzyıl Selçuklu devri. Konya, Alâaddin Köşküne alt. Statue of a lion, Seljuk period, 13th cent. (Alâaddin Pavilion, Konya)

Cavit AVCI

Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Md. Yrd.

K

onumuzu içeren eserler Müzenin revaklarında teşhir edilen Ars- lan heykeli, muharip rölyefi, hüc­ re kemerleri, grifon, sfenks, ki- tâbe ve mezar taşlarıdır. Selçuk sanatı­ nın tasvir, süsleme ve yazılarının değişik biçim ve formlardaki örneklerini meyda­ na getiren bu eserler birer tarihi belge niteliğinde olup her biri ayrı birer değer taşırlar.

Bu eserlerden İlki müzenin girişinde he­ men sağda kendi kaidesi üzerinde otur­ muş vaziyette duran arslan heykelidir (Resim 1). Selçuklu'larda arslan heykel­ lerine genellikle saray, kervansaray, kale surları gibi sivil mimaride rastlanır. Ars­ lan hemen her devirde olduğu gibi Sel­ çuklu'larda da daima kuvvet ve kudret sembolü olmuştur. Konya Alâaddin köş­ küne ait ve 1.65 m. yüksekliğinde olan bu arslan heykeli küfeki taşındandir. Baş gövdeye nlsbetle biraz büyüktür. Ağız iri ve açık, gözler badem biçiminde, burun oldukça iri ve kaş hattı ile birleşmiş vazi­ yettedir. Yanaklar şişman, yelesi başın arkasına ve çene altlarına doğru bukleler halinde İşlenmiştir. Kaba bir işçiliği ol­ masına rağmen ön ve arka ayak parmak­ ları belirgin bir şekilde görülür. Arka ayakları üzerine oturmuş olup hareketsiz­ dir. Diğer bir örnek de görülen stilize edil­ miş, ayakları kırık, arka tarafı noksan 0.41x0.57 m. ölçüsündeki arslan heykel­ dir. Gövde kısmı başa nisbetle daha iri, baş yukarı kalkık, ağız oldukça büyük ve açıktır. Gözler adeta tepede ve daireler şeklinde belirlenmiştir. Kaş ve burun he­ men hemen yok denecek derecede belir­ sizdir. Yelesi arka ve boyun altında karı­ şık çizgiler halinde işlenmiştir. Vücudu­ nun arkasından ve alt kısmından 4 cm. kadar eninde başlayan kabartma bir ko­ lon sırt kısmında biraz daha genişleyerek nihayetlenir. Kırık olan ön ayakları vücu­ da oranla çok küçüktür. Müzeye Konya’­ dan getirilm iş olan bu arslan heykeli kü­ feki taşından olup XIII. yüzyıla tarihlendi- rilm lştir.

Selçuklu’lar mimari unsurlara bağlı tez­ yinat arasında insan figürüne geniş yer vermişlerdir. Figürler genellikle belli bir tipi tekrarladığı gibi, astrolojik mahiyet­

teki neslelerle de sembolize edilmişlerdir. Selçuklu'lar bir taraftan kendi geleneksel figürlerini muhafaza ederlerken, Selçuklu taş ustası diğer taraftan Eski Anadolu me­ deniyetlerinin heykel ve kabartma anane­ sinden ilham alarak bunu kendine özgü şekil anlayışı içinde işlemeye muvaffak olmuştur. (Resim 2) de görülen mermer kadın başı (Sfenks) heykeli böyle bir an­ layışın ürünüdür. 0.50 x 0.56 m. ölçülerin­ de olan ve XIII. yüzyıla tarihlenen, işlen­ memiş masif bir vücuttan hemen ileriye ve yukarıya doğru uzanan bu Selçuklu kadın başı, usta bir işçiliğin eseridir. Göz­ ler badem şeklinde kabartma olarak iş­ lenmiş, göz bebeği de birer çukurluk ola­ rak belirlenmiştir. Burun ağız hizasına doğru kabartma olarak meydana çıkar, du­ daklar hafif kabarık ve birbirinden bir çiz­ gi ile ayrılır. Çene oval biçimde ve bir gamze ile nihayetlenir. Yanaklar şakak

kemikleri altında çukurlaşır, kulaklar bi­ rer çukurluk olarak belirlenmiştir. Saçlar iki yanda örgülü olarak boyun altına doğ­ ru iner. Uzunca olan boynunun tam orta yerinde, ince bir boyun bağı kabartma olarak işlenmiş ve bir çengelle tutturul­ muş gibidir. Baş kısmı bir tülbentle ör­ tülü, alnının biraz üstünden arkaya doğru uzanarak arkada gayet zarif bir düğüm meydana getirir. Saç örgülerinin gerisin­ de boynun sağ ve solunda uçları delikli (muhtemelen delikli pullar) ve her biri üçer dallı, üçer tane saçak, kabartma ola­ rak işlenmiştir.

Bütün Orta Asya'da görülen ve genellikle Türk hakimiyetlerinde bariz biçimde orta­ ya çıkan hayvan figürleri, bazı hallerde bir hayvanın vücudu başka bir hayvanın başıyla birleştirilmek suretiyle semboli­ ze edildiği görülür. Anadolu

(2)

Selçuklu'la-rında mimariye bağlı olarak yapılmış böy­ le bir örnek (Resim 3), müzeye Konya’­ dan getirilm iştir. 1.00 x0.86 cm. ölçülerin­ de ve 0.08 m. eninde bir taş levhadaki kanatlı arslan vücuduna, kurt başı, profil­ den işlenmiştir. Baş gerçek bir kurt başı­ dır. Ağız açık, dil dışarıya sarkmış, dişleri* bariz bir biçimde belirtilm iştir. Ayaklar arslan ayağıdır, sağ ayağın omuz hizasın­ dan çıkan ve Selçuklu'lara özgü bir süs­ leme elemanı olan ve Rûmî denilen şekil­ de stilize edilmiş bir kanat, kulak hizası­ na kadar devam eder. Arslanın kuyruğu ve ön ayakları havaya kalkık vaziyettedir. XIII. yüzyıl Selçuk eseri olan bu rölyef, grifonu hareket halinde göstermektedir. Yine arslan vücutlu, kanatlı olarak stilize edilmiş hayvanları Çin ve Orta Asya gele­ neğine bağlı kalınarak ve birtakım deği­ şikliklerle Anadolu Selçuklu’larında da devam ettiğini'görüyoruz.

XI. yüzyılda tamamen müslüman olan Sel­ çuklular vazgeçilmez göçebe ruhu ve bir­ çok şaman geleneklerini devam ettirdik­ leri gibi, hakim oldukları yörenin gelenek­ sel kültür ve inançlarına da uyum göste­ rerek değişik biçim ve manada plastik eserler vermişlerdir (Resim 4). Karşılık­ lı ve yüksek kabartma olarak işlenmiş ka­ natlı hayvan XIII. yüzyıl geleneksel Sel­ çuk taş işçiliğinden daha çok bölgesel ni­ telikler arz etmektedir. Buradaki kanatlı hayvanın belli bir sembolik gayeyle işlen­ diği ve ilham kaynağının Avrasya göçebe kültürü sentezi olan hayvan stilinin Ana­ dolu Selçuklu’larında halen yaşayan göçe­ be ruhuna hitabettiğini, bunun islâmi te­ sirle değişik biçimde ortaya çıktığını gös­ termektedir.

Mermer Kadın başı, XIII. yüzyıl Selçuklu devri. Marble head of a woman, Seljuk period, 13th cent.

Selçuk heykel ve figürlü kabartmaları, ge­ nellikle, sarayla ilgili konuları ihtiva eder. Selçuk insan figürlerinde belli bir tip dik­ kati çeker. Bu özellik; Dolgun yanaklar, iri badem göz, ufak ağız, uzun saçlar. Karşılıklı iki savaşçı rölyefi (Resim 5) aynı tipi canlandırır. Savaşçıların baş ve bacakları profilden, gövde cepheden işlen­ m iştir 0.91x0.89x0.09 m. ölçülerinde taşa işlenen muhariplerin başlarında miğfer, ellerinde kılıç, soldaki savaşçının elinde bir de kalkan vardır. İkisi de zırhlı ve tu­ nik elbiselidir. Sağdaki savaşçının arka­ sında rûmi yapraklar meydana getiren bir ağaç dalı işlenmiştir. XIII. yüzyıla tarihile­ nen bu rölyef müzeye Konya’dan gelmiş­ tir.

Anadolu Selçukluların figürlü, yassı ka­ bartmalarını hücre kemeri üzerinde görü­ len figürlerde bulmak mümkündür. Bu eser 0.55 x0.96x0.07 m. ölçülerinde ve kireç taşındandır. Hücre kemerinin alt köşeleri kırıktır. Müzeye Diyarbakır’ dan gelmiştir. A lt kısımda iki taçlı niş, onun aralarında nesih yazıyla bir kitabe yer alır. Üstte dikdörtgen bordürler içinde simet­ rik olarak figürler yerleştirilm iştir. Bu f i­ gürler sırayla kuş, bağdaş kurmuş insan, tavus, kanatlı arslandır. Bu simetri (s tili­ ze hayat ağaç) dala benzer bir kabartma ile ayrılır. Kuşlar profilden verilmiş, tepe­ lerinde bir çiçek rozeti görülür. Bağdaş kuran insan figürleri cephedendir ve tek elleri göğüs üzerinde olup, küreye benzer birşey tutarlar. Havaya kalkık olan diğer kollarının tepesinde büyük bir rozet var­ dır. Profilden ve yürür vaziyette işlenen tavusların kuyruklarının bir volutla

niha-Grifon, XIII. yüzyıl Selçuklu devri. Gryphon, Seljuk period, 13th. çent.

(3)

Yüksek kabartma olarak işlenmiş kanatlı grlfonlar, X III. yüzyıl Selçuklu devri. Winged gryphons in high relief, Seljuk period, 13th cent.

yetlenmesi Selçuk figürlerinin kuyruk ve kanat s tili için tipiktir. Gövde üzerindeki rozet, yine Selçuk figür sanatının karak­ teristik özelliğidir. Karşılılıklı yürür du­ rumda, başları cepheden, gövdesi profil­ den işlenmiş olan arslanların sağ ayağı göğüse doğru çekiktir. Kuyruk bacak ara­ sından geçerek sırt üzerinde yarım pal- metle son bulur. Ön bacağın kalça kısmın­ dan çıkan ucu volutlu kanatlar Selçuk ars lan ve sfenksleri için tipik özellikleridir. Nişlerin dış kısımlarında yine simetrik olarak, profilden yerleştirilm iş birer kuş görülür. Sağdakinin alt kısmı kırıktır, kıv­ rık gagalı ve sivri pençeli oluşları kartal tasviri vermektedir. Bu kartalların tepele­ rinde oldukça büyük birer çiçek rozeti gö­ rülür. örgülü bordürler içinde nesih yazı­ lı iki satırlık kitabesi tam olarak okuna- mamaktadır. Kitabede tarih de yoktur. Bu kitâbenln altında cepheden verilmiş karşı­ lıklı iki insan figürü yer alır. Bağdaş kur­ muş, bir ellerinde mızrak tutmakta, diğer elleri kucak üzerindedir. Kaftan giymiş olan bu figürleri birbirinden halkalı bir kabartma ayırır.

Bütün bu figürler Hayat Ağacına refaket edici unsurlardır, Şaman İnançlarına göre dünyanın ekseni olan hayat ağacı arslan, ejder ve masal hayvanları tarafından bek­ lenirdi. Yine Orta Asya İnançlarına göre gök İle yeri bağlayan hayat ağacıdır. Ve kainat bu ağaç, yer, gök ve gezegenlerle temsil edilirdi. Burada görülen kartal yine Şaman inançlarına göre öbür dünyaya ge­ çişte yardımcı faktördür. Tavus kuşu f i­ gürleri de büyük ihtimalle cennetin bir sembolü olarak kullanılmıştır, Eski Türk toplumlarında ay, güneş ve gezegenler her zaman büyük rol oynamışlardır. XIII. yüzyılın başlarına tarlhlenen bu eeerln ar­ ka yüzünde bir daire içinde kabartma hay­ van, ağaç m otifleri ile bir ibriğin ters ola­ rak işlenmesi bu taşın ikinci defa kullanıl­ dığını göstermektedir. Yine bu esere ben­

zer bir pencere alınlığı 0.50x0.45x0.07 m. ölçülerinde olup kireç taşındandır (Re­ sim 6). Arabeskler arasında kanatlı ars- lanlar ve tam ortada sırt sırta yerleştiril­ miş iki kartal tasviri görülür. Üst kısım­ da bir çerçeve içinde kûfi kitabesi vardır. Sivri kemerlerin arasındaki kartalların başları arkaya dönüktür. Karşılıklı ve si­ metrik olarak işlenmiş olan kanatlı

ars-İki muharip rölyefi, XIII. yüzyıl Selçuklu devri.

tanlarla kartallar profildendir. Kartallar arslanların iki mislidir. Taşın diğer taraf­ ları 13. asırda mimari tezyinatta görülen nebati örneklerle bezenmiştir.

Anadolu Selçuklu yapılarındaki tezyinat sanatkârın şahsi tasavvur ve dünya görüşü nü şekillendirir. Genellikle portallerin dış yüzeyini süsleyen geometrik tezyinat,

(4)

suzluğu canlandıran yıldız geçme ve sis­ temleri bilinçli veya bilinçsiz olarak asır­ lardan asırlara geçerek değişik bölgeler­ de karşımıza çıkmaktadır. (Resim 7) de görülen etrafı nesih yazılı, yıldız geçme ve geometrik tezyinatlı mihrap parçası bu geleneğin XV. asra kadar devam ettiğini göstermesi bakımından önemlidir. Sinop Alâaddin camiinin mihrap parçası olan bu taş mermerdendir.

X. Yüzyıldan itibaren kütle halinde İslâ- miyeti kabul etmeye başlayan Selçuklu'- lar figürlü tezyinatın yanı sıra, Arap ya­ zısıyla da kendilerine özgü çok güzel ör­ nekler vermişlerdir. Önceleri Arkaik ka- rekter taşıyan yazı, kitabelere kûfi harf­ lerle yazılmıştır. Bu kitabelerde umumi­ yetle Kur’andan ayetler yazılıdır. (Resim 8) de görülen kitabenin, üçgen kemerli ve geometrik süslerle sınırlanmış bordürü içine kûfi yazılar yerleştirilm iştir. Alınlık­ ların altında, düz ve Kur’an ayetleri bulu­ nan kûfi hat vardır. 0.86x0.56 m. ölçüle­ rindeki bu kitabe koyu renkli sert taştan­ dır. Kitâbede görülen oyulmuş noktalar Selçuk tarzı süslemenin tipik örneğidir. Buna benzer diğer bir kitâbe daha görü­ lür, 0.98x 0.56 m. ölçülerindedir. Yu­ karı kısmı üçgen şeklinde, ortası kûfi yazılı olup sert taştan ve koyu renkli bir kitabedir. X I-X II. yüzyıla ait olan bu ki­ tabelerin hemen hepsinde kur’an ayetleri yazılıdır. 0.68 x0.42 m. ölçülerinde kırmı­ zı taştan diğer bir kitabenin (Resim 9) ön yüzünde bir daire içinde 5 satır, arka kısmında 1 satır kûfi yazı oyma suretiyle yazılmıştır. Koyu renk kalker taşından 0.90x0.53 m. ölçülerinde Kur’andan 3 sa­ tır kûfi yazılı kitabe Diyarbakır üslubun- dandır. Harflerin geometrik şekillerde o­

Pencere alınlığı, X III. yüzyıl başı, Selçuklu devri.

luşu kitabeye tezyin edilmiş özelliğini vermektedir. Yine birbirine yakın 2 satır kûfi kitabe aynı tezyinat havasını vermek­ tedir. 0.50 x 0.90 m. ölçülerindeki bu ki­ tabe kalkerdendir. Yine koyu renk kalker taşından 0.90 x 0.53 m. ölçülerindeki 3 sa­ tırlık kûfi kitabeye Kur’anın II. suresinin 256. ayeti işlenmiştir. Selçuklu’lar devri Diyarbakır üslubunda olan bu kitabenin harfleri geometrik süsleme tarzındadır. Kitabenin üst bordürünü daire şeklinde halkalar meydana getirir. Kitabenin 1. sa­ tırı 2. satırından kalın bir çizgi ile ayrılır.

Window pediment, Seljuk period, early 13th cent.

Elimizdeki diğer bir örnek bir mezar kita­ besidir. (Resim 10) 0.91x0.60 m. ölçü­ lerinde olup mermerdendir. Kitabenin ke­ narı boydan boya kûfi yazılı bir kenar sü­ sü ile kabartma olarak sınırlanmıştır. Or­ tasında 8 satırlık kitabesi yer alır. Kita­ benin gerek dış gerekse iç bordürü oyma geometrik süslerle çevrilmiştir. Kitabe­ nin daha sonra başka bir amaçla kullanıl­ dığı ortasındaki deliklerden anlaşılmakta­ dır. XI. yüzyıl sonu ile XII. yüzyıl başları­ na tarihilendirilen bu kûfi yazılı kitabele­ rin hemen hepsi Diyarbakır'dan gelmiştir.

(5)

Kûfi yazılı kltâbe, X I- X II. yüzyıl Selçuklu devri. Kufic inscrlptlon, Seljuk perlod, 11 th -1 2th çent.

Selçuklu’lar mezar kitabelerinin yanı sıra figürlü mezar taşlarında da geleneklerini devam ettirm işlerdir. Bu taşlar üzerinde görülen insan ve hayvan figürleri ile ya­ zılan bu devrin özelliklerini açıkça göste­ ren birer tarihi belgelerdir. Bu tip mezar taşları Türklerin Anadolu’ya geldikten son­ ra da Orta Asya geleneksel Kültürünü ya­ şattıklarını göstermesi bakımından önem­ lidir. 0.80 x 0.60 x0.30 m. ölçülerindeki bu mezar taşı Selçuk figürlü mezar taşla­ rına tipik bir örnek teşkil eder. Taşın üze­ rinde görülen tasvirlerde bir süvari ok at­ makta ve arslana karşı koyan diğer bir savaşçıyı canlandırmaktadır. Buna benzer figürlü mezar taşlarına Afyon ve Akşehir müzelerinde rastlamak mümkündür. Mezar taşının diğer yüzünde atlı avcı sahnesi al­ çak kabartma olarak İşlenmiştir. Taşın üst ve baş taraflarında Arapça yazılar var­ dır. 2. mezar taşı koyun heykeli şeklinde­ dir. 1.10x0.75x0.40 m. ölçülerinde olan bu taşın baş kısmı tamamen kırıktır. Ta­ şın her iki yüzünde de figürler vardır. Han­ tal bir koç görünümünde olan bu mezar taşının üzerinde mızraklı iki süvariyi av­ lanırken görmekteyiz. Mezar taşlarındaki avcı figürleri büyük bir olasılıkla ölen kimsenin iyi bir avcı olduğunu belirtmek­ tedir. Bu mezar taşları Türkler’in figür sev­ gisini daima yaşattıklarına açık birer de­ lildir.

X I-X III. yüzyıla ait çeşitli Türk eserlerin­ deki figür, süsleme, yazı ve diğer değişik geometrik şekil ve formlardaki örnekler Orta Asya'dan İran’a oradan Anadolu'ya uzanan Türk sanatının köklü geleneğinin her asırda aynı kuvvetle yaşatıldığım ve bunun Türk taş ustasının elinde ne denli harikalar yaratabileceğine açık birer de­ lildir. Bu gelenek aynı kuvvetle XIV ve XV. asırlarda da, bazı değişikliklerle de olsa, devam etmiştir.

K A Y N A K L A R :

DİEZ, Ernst — ASLANAPA, Oktay Türk Sanatı, İstanbul 1955. ERDMANN, Kurt — «Die beiden

Türkischen Grabsteine im Türk ve İslâm Eserleri Müzesi»

Beitroge zur Konstgeschichte Asiens, İstanbul 1963 s. 121 -130.

ESİN, Emel — «Evren» (Selçuklu Sanatı Evren Tasvirinin Türk İkonografisinde Menşe’leri)

Selçuklu Araştırmalar Dergisi I, 1969 s. 161 -182.

KERAMETLİ, Can — Türk ve İslâm Eser­ leri Müzesinde Erken İslâm Devrine ait Kitâbeler.

Şarkiyat Mecmuası VI. (1965) den ayrı basım, İstanbul 1966.

ÖGEL, Semra — Anadolu Selçukluları­ nın Taş Tezyinatı.

Türk Tarih Kurumu Yayınları Seri 6, Sayı 6, Ankara 1966.

ÖNEY, Gönül — «Artuklu Devrinden Bir Hayat Ağacı Kabartması Hakkında» Vakıflar Dergisi VII, İstanbul 1968 s. 117-119.

ÖNEY, Gönül — «Anadolu Selçuk Gele­ neğinde Kuşlu, Ç ift Başlı, Kartallı, Şahinli ve Arslanlı Mezar Taşları» Vakıflar Dergisi VIII. 1969, s. 283-301. ÖNEY, Gönül — «Anadolu Selçukluların­ da Heykel, Figürlü Kabartma ve Kay­ nakları Hakkında Notlar»

Selçuklu Araştırmalar Dergisi I. 1969 (1970), s. 187- 191.

Prof. Dr. ÖNEY, Gönül — «Selçuk Mima­ risinde Figürlü Kabartma ve Heykel» Sanat Dünyamız, Yapı ve Kredi Ban­ kası Yayınları İstanbul, Ocak 1976, Sayı 6. s. 2 - 8.

YETKİN, Şerare — «Yeni Bulunmuş Fi­ gürlü Mezar Taşları»

Selçuklu Araştırmaları Dergisi, I, 1969 (1970) s. 149 - 156.

(6)

SELJUK STONE W ORK

IN THE M USEUM

OF TURKISH A N D ISLAM IC

ANTIQUITIES

By Cavit AVCI, Assistant Director of the Museum

O

ur subject is comprised of the statue of a lion, the relief of a warrior, the niche arches, the gryphon, the sphinx and the inscription and tombstones which are on exhibition in the Museum porticoes. Each of these works, which constitute examples of the forms, decorations and script characteristic of Seljuk art, is a unique and priceless historical document. The firs t of them is the statue of a lion

(Ulus. 1) located at the right of the Museum entrance. Such statues are frequently encountered in Seljuk civilian architecture in palaces, caravanserais and city walls. As in other periods, the lion in in the Seljuk period was a symbol of strength and power. This particular statue from the Alaaddin pavilion in Konya is made of kiifeki, a kind of coarse sands­ tone. Another example is the stylized statue of a lion (Illus. 2) whose feet are broken and whose back side is missing. This lion, which was also brought from Konya, has been dated 13th century. Among decorative architectural elements the Seljuks assigned an important place to the human figure. These figures, which generally repeat a well - defined type, are symbolized by astrological objects. While preserving their traditional figures on the one hand, the Seljuks were also inspired by the ancient Anatolian tradition of statuary and relief, which they success­ fully incorporated into a unique concept of form all their own. The sphinx in Illus. 2b is an example of this.

The animal figures seen throughout Central Asia, especially in areas under Turkish domination, are often symbolic, with the head of one animal joined to the body of another. Such an example Is the profile relief of a winged lion with a wolf's head (Illus. 3) brought from Konya. The two winged lions in Illus. 4 and 5 show how the Anatolian Seljuks perpetu­ ated the Chinese and Central Asian traditions with a few modifications. Although the Seljuks were completely

(7)

their irrepressible nomadic spirit and a few shamanistic customs while simul­ taneously blending with the culture and beliefs of the ateas they ruled. The winged animal in lllus. 6, for example, is more illustrative of regional charac­ teristics than of traditional Seljuk stone workmanship. Created with a clearly symbollö purpose, it was thus inspired by the aftlmal style that was a synthesis of Eurasiah nomadic culture and conse­ quently appealed to the surviving nomadic ihstiiiets Of the Anatolian Seljuks. A t the same time, its particular form also exhibits Islamic influence.

Sfeljuk statuary and figurative reliefs are generally concerned with palace - related subject«. In the human figures a certain type stands o u t: full cheeks, large almond-shaped eyes, a tiny mouth and long hair. The two facing warriors in relief in lllus. 7, dated 13th century and brought to the museum from Konya, are an example of this type.

Anatolian Seljuk low figural reliefs can also be found on the niche arch shown in lllus. 8. This piece, the lower corners of which are broken, Is made of limestone and came from Diyarbakır. The voiuted tips of the tails of the peacocks, depicted strutting and in profile, are typical of Seljuk style, as is the rosette on the body. It is highly probable that such peacock figures were used as symbols of paradise. All of the figures In this relief are accompanying elements to the Tree of Life, which was the axis of the world according to shamanistic belief. In the Central Aslan system of beliefs, this tree was thought to join the sky and earth together and, along with the sky, earth and planets, represented the universe. The eagle in the relief was regarded in shamanistic belief as an agent assisting one’s passage to the other world, while the moon, sun and planets consistently played a major role In ancient Turkish societies. The circular relief on the back of this work, which has been dated 13th century, shows that the stone was used a second time. Another work similar to this is a window pediment made of limestone (lllus. 9).

The ornamental work on Anatolian Seljuk buildings embodies the personal mysticism and world view of the artist. The geometric decoration generally used on the external facades of portals, with its Interlocking star patterns representing infinity, was passed on from century to century and is found in various regions. The mfhrab fragment (lllus. 10) from the Alâaddln Mosque in Sinop is evidence that this tradition survived up to the 15th century.

The Seljuks, whose mass conversion to İslam began in the 10th century, also produced their own unique examples of Arabic w riting utilizing the Kufic script. These inscriptions, such as the one in lllus 11, were usually verses from the Koran. The hollowed out dots observable in this Inscription were characteristic of Seijuk decorative style, Similar Inscrip­ tions In lllus. 12 through 16 are carved in various types of stone but ail Incorporate

the geometric Kufic script. The tombstone inscription in lllus. 17 is yet another example of this type of work. All of these inscriptions, which have been dated end of 11th to beginning of 13th century, came from Diyarbakır,

In addition to tombstone inscriptions, the Seljuks also preserved their traditions in figural gravestones. Stones of this type, each of which constitutes a historical document depicting the characteristics of its period, are important in terms of showing how the Turks kept alive traditional Central Asian culture after coming to Anatolia. A typical example of such gravestones is found In lllus. 18. Similar figural gravestones can also be found in the museums of Afyon and

Akşehir. Another such stone (lllus. 19) is in the form of a sheep. The hunter figures on some of the stones probably indicate that the deceased was a hunter. Each of these gravestones is clear proof of the Turks’ enduring attachment to the figure as a decorative element.

These figures, decorations, inscriptions and other examples of geometric forms in various Turkish works from the 11th to 13th centuries are palpable illustrations of how the rooted traditions of the Turks, who came from Central Asia to Iran and then to Anatolia, survived over the centuries. With a few modifications, these traditions persisted with undiminished vitality into the 14th and 15th centuries.

12

Referanslar

Benzer Belgeler

Klasik sistemler için bu hareket integralleri (Newton denklemini çözmeden) yörüngelerin bulunmasında; kuantum sistemler için ise (Schrödinger denklemini çözmeden)

32-34. soruları verilen parçaya göre cevaplayınız... The increased use of synthetic fibres greatly reduced the demand for cotton fabrics, and cotton's share of the total U.S.

In this study, we determined the 8-OHdG levels of venous blood and urine, collected from 29 college students before and after single exhausting exercise (1-2 h; average

[Depakine Chrono ] - [帝拔癲持續藥效膜衣錠] 返回 藥品介紹 藥師 藥劑部藥師 發佈日期 2010/02 /11 <藥物效用> 癲癇治療藥物 <服藥指示>

OPERA deneyinde fotoğrafik emülsiyon filmleri analiz etmek için kullanılan otomatik mikroskop sistemi ve fotoğrafik emülsiyonda oluşan bir etkileşimin görüntüsü Gran

Küçük ahşap kutu meraklı bakışlar altında açılır, içinden çıkan kübik tatlı şey­ ler ihtiyatla tadılır.. İşte o ünlü sözün

ġahin (2006a) ―kadın giriĢimcilik ve Konya ilinde kadın giriĢimcilik profili üzerine bir uygulama‖ Bu çalıĢmada; doğası gereği pek çok alanda erkeklerden

Bu bölümde insan odaklı yönetim, yönetimin liderlik anlayışı, takım çalışması imkanı, çalışanların yönetime katılımı ve işletme içi eğitim