• Sonuç bulunamadı

Son 30 yılın olayı:Muhsin Batur'un anıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Son 30 yılın olayı:Muhsin Batur'un anıları"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O

NİKİ Mart Muhtırası verilmiş, siviller ve as­ kerler, “ Ne olacak?" diye beklemeye başlamışlar­ dır. Muhtıra, tam b ir müdaha­ le de sayılmıyor, sert ve sesin tavırlı bir uyarı; “ Siyasal bün­ ye içinden, reformcu, kuvvet­ li b ir hükümet çıkarın, yoksa idareyi biz devralırız” gibi, da­ ha, ilk günden tartışmaya açık bırakılmış, bu yüzden çabuk dejenere olmaya istidatlı; da­ ha çok, tansiyonu düşürmeyi ve zaman kazanmayı hedef al­ mış, bir muhatabı olmayan, tehdit niteliğinde görülüyor.

Orgeneral Batur, “ Başlat­ tığımız hareketin nereye vara­ cağını biz de bilmiyorduk. Hatta, gücümüzü doğru bir yönde kullanabileceğimizden bile kuşkuluyduk" diyor.

Daha ilk günden, askerler arasında tartışmalar geçiyor. Olaylar giderek hızlanacak, b ir polis romanı heyecanı ile izlenir hale gelecektir.

O

yılın olayı/

N M art 1971 günü, Ge­ n e lku rm a yd a ki Yük­ sek Askeri Şûra Salo- n u ’nda, G e n işle tilm iş Kom u­ ta Konseyi toptandı. Bu to p ­ lantıya, Kom uta K on seyi’ni te ş k il eden G e n e lku rm a y Başkanı ve biz kuvvet kom u­ tanlarından başka, Kara Kuv­ v e tle rin d e n 19, Deniz Kuvvet­ le rin d e n 4 ve Hava K uvvetle­ ri’nden 5 general ve amiral ka­ tıldılar.

Org. Tağmaç, yaptığı açış konuşm asında, “ Bugüne ge­ lişin sebepleri ve politika üze­ rinde durulm adan” , “ ortam nedir? ve ne yapılm alıdır?” sorulanna, cevap iste d iğ in i b e lirtti.

Burada, yeri gelm işken, çok önem li gördüğüm b ir ko­ nuya değinm ek istiyo ru m . Kom uta K onseyi veya G eniş­ le tilm iş Kom uta Konseyi gibi ku ru lu şlar ve te rim le r İçin, s i­ yasilerim iz ve basın m ensup­ larımız, zaman zaman “ Nedir, bu yasal olm ayan to p la n tı­ lar?” gibi gö rüşler ortaya a t­ mışlardır. Gerçekten de, yasal b ir emri yerine getirm iyorduk, id dia sahipleri, teo ride doğru olabilirlerdi. Ama, Türkiye'nin en büyük kuruluşu olan Silah­ lı Kuvvetler’in başındakiler, o kuru lu ş m ensuplarının d ü ­ şüncelerini ve genel eğ ilim le­ rini b ilm e se le r ve onlardan kop uk olsalar mı daha İyidir, yoksa, bu düşünce ve e ğ ilim ­ leri bilerek, kendi yön le rini çizm ekte faydalansalar ve d i­ le g e tirile n genel görüşlerde ha tala r varsa, onları düzelte­ cek ve yönlendirecek girişim ­ lerde bulunsalar mı daha iyi olur? B ir d is ip lin m esleği olan askerlikte, bu ge reksin­ me duyulurken, siyasi partile­ rim izde bu ihtiyacın duyulm a­ dığını ve sonuçta, partileri yö­ ne tenlerle M eclis grupları arasında ne büyük ko p u klu k­ lar doğduğunu, sonradan, 6 yıllık senatörlüğüm esnasın­ da, hayret ve ib re tle görm ü- şümdür. Ve içim den şöyle de­ m işim d ir: “ M eğer biz asker­ ler, ne kadar dem okratm ışız!” GENERALLER İÇLERİNİ DÜKTÜLER

O toplantıya katılan gene­ rallerim izden 7'si, daha son­ raki yıllarda kuvvet kom u ta n­ lığı yaptılar, 2’si Genelkurmay Başkanı oldu, 2’sl siyasi par­ ti liderliği, 1’i bakanlık ,1'i Baş­ bakanlık ve VI C um hurbaş­ kanlığı görevlerine geldiler. Bu nedenle, notlarım oldu ğu halde, herkesin ne de d iğ in i de ğil, konuşulanların özetini vereceğim . M üdahaleye ge­ rek görm eyen bir sayın orge­ neralim iz hariç, katılanların büyük çoğ un luğ u, müdahale ed ilm e si ge re ktiğ in i s ö yle d i­ ler, bazı generaller de, “ ikaz,

Muhtıra,

13.00 haberlerinde

TRT’den okunduktan sonra, Milli

Savunma Bakanlığı Müsteşarı Org.

Zeki Ilter, Genelkurmaya gelerek

zemin yokluyor

Milli Savunma Bakanı Ahmet

Topaloğlu,

“Hükümetin hemen mi,

Meclis’te güvenoyuna giderek mi,

istifa etmesini” öğrenmek istemiş.

Korkutanlar, “Hemen istifa etsinler”

deyince, hükümet aynı gün ayrılıyor

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü

de, ilk başta Muhtıraya cephe

alıyor. Ancak, M IT Müsteşarı onu

ziyaret edip, görüşünce, fikrini

değiştiriyor

h ü k ü m e tin d e ğ iş tir ilm e s i, Anayasa ve seçim kanunları­ nın değiştirilm esi, reform iann yapılm ası” gibi konularda, fi­ k irle r söyleyerek, m üdahale­ nin kaçınılmazlığını belirttiler. Ben, ikaz konusundaki görüş­ leri bir tü rlü anlam ıyordum . Nasıl yapılacaktı ikaz? Bugü­ ne kadar cereyan eden olay­ lar, uzun süreli b ir ikaz sayıl­ maz mıydı?

11 M art günü, M em duh Paşa’ nın çağrısı üzerine, sa­ at 17.00’de 3 kom utan Genel- kurm ay’a gitti. M em duh Paşa, çok s in irli idi. "S o n 3 gündür, b ir İh tila l havası ve hazırlığı içinde yaşıyoruz, neler o lu ­ yor?” dedi. Faruk Paşa ve ben, cevap verdik:

“ Evet, birtakım hazırlıklar oldu ğun u biz de gö rdü k ve em ir vererek du rdu rduk” de­ dik, Ben, ayrıca şu ilaveyi yaptım :

“ İçinde yaşadığımız duru­ mun kanşıklığı, polltfkacılann hatası o ldu ğu kadar, bizim ata letim izden de doğm akta­ dır. Şim diye kadar, bizden bir şeyler yapm am ız beklendi. H albuki, ne b ir gayem iz, ne de b ir planım ız va r!”

Hemen, planlam aya baş­ lamanın elzem oldu ğu kararı­ na vardık. B ir süre, Başba- kan’ ın görevden çekilm esinin te m in şekli ve M e clis'e gön­ de rile ce k m ektubun içe riğ i üzerinde ta rtışıld ı. G enelkur­ may Harekât Başkanı Korg. Kemal Taran’ a, bir müsvedde hazırlaması görevi verildi. Da­ ğıldık.

GECE ZİYARETİ

Gece, saat 21.30'da, Fa­ ruk Paşa, yanında Garnizon Komutanı Korg. Zeki Erbay o l­ duğu halde, eve geldi. Anka­ ra'daki kara birliklerin de , ta n ­ siyonun çok yüksek o ld u ğ u ­ nu sö yle d ile r ve “ Başbakan’ ı

SON T O P L A N T I

1 Şubat 1971 tarihinde çekilen bu fotoğraf, Oemiret'ln 12 Mart dönemi­ ne girilirken katıldığı son Yüksek Askeri Şûra toplantısını gösteriyor. (Sol­ dan sağa) Org. Emin Alpkaya, Org. Hamza Gürgüç, Org. Eşref Akıncı,

Ora. Celâl Eyiceoğlu, Org. Memduh Tağmaç, Başbakan Demirel, Milli Sa­ vunma Bakanı Ahmet Topaloğlu, Org. 0. Faruk Gürler, Org. Semih Sancar, Org. Muhsin Batur, Org. Faik Türün, Org. Nihat Tolunay.

Genişletilmiş Komuta Konseyi'ne katılan generaller

(10 Mart 1971’deki rütbe ve kıdem sırasına göre) Kara Kuvvetlerinden

Org. ZEKİ İLTER Org. SEMİH SANCAR Org. EŞREF AKINCI Org. FAİK TÜRÜN Org. KEMALETTİN EKEN Org. HAMZA GÜRGÜÇ Korg. HAMZA GÜNALP

Korg. KEMAL TARHAN Korg. H. DOĞAN

OZGOÇMEN Korg. N. KEMAL ERSUN Korg. FEHMİ BAŞER Korg. HAYATİ SAVAŞÇI Korg. MUZAFFER HEPER Korg. TURGUT SUNALP Korg. ZEKİ ERBAY

Korg. A Lİ FETHİ ESENER Korg. ATIF ERÇIKAN Korg. HAYRİ YALÇINER Korg. KENAN EVREN Deniz Kuvvetlerinden Oramiral KEMAL KAYAÇAN Koramiral HİLM İ FIRAT Koramiral BÜLENT ULUSU

Koramiral NECMETTİN SÖNMEZ Hava Kuvvetlerinden Korg. NAHİT ÖZGÜR Korg. REMZİ YELMAN Korg. AHMET DURAL Korg. MEHMET EZİLER Korg. İRFAN ÖZAYDINLI

eve çağırarak, istifa ettire lim ” dediler. Karşı çıktım . “ Bana göre, Başbakan, bü tün lid e r­ le r ve parlam ento aynıdır, b ir tarafı karşıya almak gereksiz” dedim .

Deniz Kuvvetleri Kom uta­ nı O ram iral E yice oğ lu’ nu da eve çağırdık. M em duh Paşa’ yı aradık, C u m hu rb aşka nına g ittiğ in i öğrendik, dönüşünü bekledik. Dönünce, Faruk Pa­ şa, onu da alıp evim e ge tirdi. M em duh Paşa'nın, içine kapanık b ir k iş iliğ e sahip o l­ duğunu söylem iştim . O gece, aramızda çeşitli ih tim aller tar­ tışılırken, Cum hurbaşkanı ile ne konuştuklarını bize açıkla­ m aktan kaçındı. Her zaman böyle hareket ederdi. Yaptığı tem aslardan bizleri haberdar etm ez, haberim iz o lsa da, açıklam a yapmaz, ama bizim d ü şün cele rim izi her zaman öğrenm ek isterd i. O geceki tartışm alarda, sık sık fik ir de­ ğ iş tird iğ in i gördük. Fakat so­ nunda, hazırlanacak olan b il­ d iriy i ertesi gün im zalayaca­ ğını söyledi.

12 MART SABAHI

12 M a rt s a b a h ı sa a t 09.30’da, dördümüz G enelkur­ m a y d a toplandık. Korg. Ke­ m al Taran, hazırladığı m etni okudu. Aram ızda müzakere ettik. M etni çok uzun bulduk, içeriği de, tam olarak bizim İs­ te k le rim iz i karşılam ıyordu. Ben, yeni b ir müsvedde yazar­ ken, Faruk Paşa ve Am iral Eyiceoğlu yanım a gelerek, yardım cı oldular. Sonunda, m etin ortaya çıktı. D aktilo ed ild i. İmzaya hazır hale ge ti­ rildi. Fakat, M em duh Paşa y i­ ne derin b ir düşünceye daldı, uzun süre imzalamak istem e­ di, gözleri yaşardı. Haklıydı da... Sonunun nereye varaca­ ğı be lli olm ayan, ön em li b ir

M U H T IR A Y A CEPHE

12 Mart Muhtırasına, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü de Hk başta cephe almıştı. Ancak, MİT M üstap n onu ziyaret edip gürüşiin-ce, fikrini değiştiriyor. İnöni! ($3ğda),Orgeneral Satur’ la kol kola...

Milli Savunma Bakanı, Müsteşarı Org. Zeki ilter (üstte) aracılığıyla “ Hükümet hemen mi istifa etsin, Meclis’ te güvenoyuna gittik­ ten sonra mı?” öğrenmek ister. Komutanların cevabı: "H em en!” adım atılacaktı.

Saat 12.05’de, hepim iz m etnin altına İmzalarımızı at­ tık. Tuğgeneral Musa ö ğ ü n başkanlığında b ir heyetle, okunm ak üzere TRT’ye gön­ derdik. Böylece, 12 Mart Muh­ tırası, 13.00 haberlerinin ba­ şında, Türkiye'ye ve dünyaya duyuruldu.

Ö ğleden sonra 15.30’da, te kra r G e n e lku rm a yd a to p ­ landık ve ge lişm e le ri takibe başladık. M illi Savunma Ba­ kanı A hm et Topaloğlu'nun Müsteşarı olan Org. Zeki Üter, odaya gelerek, zemin yokladı. T opaloğlu, bizden öğrenm ek istem iş, “ Hemen İs tifa mı edelim , yoksa önce M eclis’te güvenoyuna g id e lim , sonra mı is tifa ed elim ?”

“ Hem en is tifa e ts in le r” dedik. Saat 17.20’de hüküm e­

tin İs tifa haberi ge ld i. Akşam da, C u m hurbaşkanının dave­ ti üzerine K öşk’e g ittik . "GELİŞMELER NE YÖNDE OLACAK?” KUŞKUSU

M uhtıra verilm iş, hü kü­ m et is tifa e ttirilm iş ti. Yeni b ir dönem in açılm asına ç a lışıl­ m ıştı ama, bundan sonraki g i­ diş ve son uç ne olacaktı? G erçekten M uh tıra’nın is te k ­ leri elde e d ile b ile ce k m iydi? O to rite buhranı ve anarşi yok e d ilip , A ta tü rkçü çizg ide re­ form larla, düzenin iyileşm esi sağlanabilecek m iydi? Yoksa, yasa d e ğ işiklikle ri ve o to rite r bir yöntem le, sadece anarşi­ nin ko n tro le alınıp d u rd u ru l­ m a s ıy la mı y ö tin ile c e k tl? Kuşkusuz, bunu zaman gö s­ terecekti. Fakat, itira f ederim, İşlerin benim ve Faruk Paşa’

nın isted iğ i İstikam ette ge liş­ m eyeceği kuşkusunu, M uhtı- ra’dan önce de, hemen sonra da, taşıyordum . N edenini de, sö yle ye b ilirim . C um hurbaş­ kanı ve G enelkurm ay Başka­ nı y e rle fin d e yd ile r ve her za­ man iyi anlaşıyorlardı. Sunay, statüko cu ve gücün hangi ta­ rafta olduğunu kollayan b ir

kİ-Î

llik yapısındaydı. Tağmaç, nayasa ve özg ürlükle rin b i­ ze uym adığı İnancını, d e ğ iş­ mez b ir şekilde b e n im se m iş­ ti. Siyasi p a rtile r ve M eclisler, ken dilerine özgü d ü şü n ce le ­ riyle, varlıklarını sürd ürü yor­ lardı.

Bizim mücadele gücüm üz neydi ve kendi gö rü şle rim iz do ğru ltusun da başarı ih tim a ­ lim iz var m ıydı? Sahip o ld u ­ ğum uz gücü, ne ölçüde kulla­ n a b ile ce ktik? Bunları b ile m i­ yordum ve herkes gibi ben

de, bu nları, olayların g id iş i iç in d e öğrenecektim .

Muhtıra, değişik kesim ler­ de o lu m lu olum suz ç e ş itli te p k ile r yarattı. İs tifa eden B aşbakan’dan sonra, CHP G enel Başkanı İnönü de, m uhtıranın karşısında cephe aldı. MİT Başkanı General Fu­ at Doğu’ nun kendisi ile g ö ­ rüşm esinden sonra, İnönü, f i­ k ir değiştirdi. Sol kesim, ü m it­ li, fakat ih tiy a tlı b ir yaklaşım içindeydi. İle ricile rin b ir b ö lü­ m ü İse, M uh tıra’yı yetersiz b u lm u ştu . S ilahlı K uvve tler’ de, genel olarak b ir m em nu­ niyet ve bekleyiş havası vardı.

15 M art günü, M em duh Paşa’nın daveti üzerine, 4 ko­ m utan G enelkurm ay'da to p ­ landık. Paşa, bizlere hazırlan­ m ış b ir yazı vererek, o ku d u k­ tan sonra im zalam am ızı is te ­ di.

2. Bölüm

• Memduh Tağmaç,uzun süre 12 Mart Muhtırası'm imzalamak istemiyor

“Muhtıra’yı ben yazdım”

12 Mart

Muhtırası

| Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekono­ mik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş Hygarhk seviyesine ulaşmak ümidini, ka­ muoyunda yitirmiş ve Anayasa’nın öngördüğü refonnlan tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyetinin ge­ leceği, ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.

Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetlerimin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliği giderecek çarelerin, paıtilerüstü bir anlayışla, meclislerimizce değerlendirilerek, mevcut anarşik durumu giderecek ve Ana- yasa’nın öngördüğü reformları, Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inan­ dırıcı bir hükümetin, demokratik kurallar içinde teşkili za­ ruri görülmektedir.

Bu husus, süratle tahakkuk ettirilmediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri, kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kotlamak görevini ye­ rine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize, «s, ==” -' J r y f - -'T r tc ı c M e m d u h TAĞMAÇ J f : . J O r R e n e r '’ 1 F a ir cık GUÎU, G n k a r . B g k . T o M i l l î O r g ö p . e r A ! G ü T . K n r . L y e s i K . K . K . v o ■firai. j f p \ i. K /ä .

G

ü t

.‘K u r . Ü y e s i

O r a m iı

l in.K

/A . ve

M i l l î

■ ¿V'., M i l l î

Gü’T . K a r . ü y o o i

r\ î \ *

fcbi A İn BATUH

O r g e n e r a l Ht. K . K . t* « i l i l G n v . K a r . İ * y * « İ

Yazıda, özetle: “ Kom uta K o n s e y in in 15 M art 1971 ve daha ö n ce ki tarih le rd e ya p tı­ ğı top lan tıla rda , ç e ş itli g izil İstih b a ra t kaynaklarından e l­ de ed ile n b ilg ile rin de ğ e rle n ­ d irilm e si sonunda, bazı gene­ ral ve subaylann, 211 Sayılı iç- hizm et Kanunu’nun m en e t­ m esine rağm en, hiyera rşik mekanizmanın dışına çıktıkla­ rı, Silahlı Kuvvetler’ in d is ip lin kuralları İle asla bağdaşam a­ yacak siya si eylem lerde b u ­ lu nd ukla rı gerekçesi ile , re’ sen em ekliye sevkedildikleri” yazılıyordu.

Ekli listede, şu isim le r bu­ lunuyordu:

Tüm g. Şükrü Köseoğlu, Tüm g. Ç elil Gürkan, Tuğg. A li Akar, Kur.Alb.Bahattin Taner, Kur. A lb. Nedim Arat, P.Alb. Öm er Şanlı, P.Alb. Kadri Tan- döğan, Tnk.Alb. C avlt Bayar, Tnk. A lb. K adir O k,Top. P ilot A lb. H idayet İlgaz, M u.Alb. M uam m er Nam nıl.

Ertesi gün tekrar toplandı­ ğım ızda, M em duh Paşa, ken­ di Genel Sekreteri Tuğg. Tuğ- c u ’yu e m e kli ed ece ğin i sö y­ le di ve bana dönerek:

(4’ü kurmay, 1’i sınıf suba­ yı olan 5 hava subayının ad­ larını verip) “ Bunları derhal e m e kli e tm en i is tiy o ru m ” de­ di. “ N iç in ? ” diye sordum . “ B u n la r ih t i la l d o s y a s ı hazırlam ışlar” cevabını verdi. “ Ben, bu hazırlıkları b iliy o r­ dum, Faruk Paşa da biliyordu, sizin de Korg. Erçıkan vasıta­ sıyla bilm eniz gerekir” dedim. Faruk Paşa, “ Ben b ilm iy o ­ ru m !” dedi. “ Am an Faruk Pa­ şa, nasıl b ilm e zsin iz? ” diye tepki gösterdim . Yine, “ B ilm i­ yorum , haberim y o k” cevabını verdi.

Bu kez, M em duh Paşa’ ya hita p e ttim :

“ Ben, bu albayları e m e kli edem em . Hem ço k ye te n e kli subaylardır, hem de siz b u n ­ ların rü tb e le rin e bakm ayın,

hava kurm ay kıde m leri İle er­ ken yaşta albay olm uşla rdır, henüz e m e klilik hakları y o k ­ tu r” dedim . K on u,bu albayla­ rın Ankara dışına atanmalarıy­ la kapandı.

S onradan ö ğ re n d iğ im e göre, olayın ortaya çıkışı şöy­ le olm uş:

M u h tıra ’ da b ir 3 ’ ü n cü madde var. Eğer, “ İstenilenler süra tle yerine ge tirilm e zse, S ilah lı K uvvetler’ in idareyi doğrudan üzerine alacağı” m addesi. Tabii, bu m addenin iş le tilm e s i ih tim a li de var, fa­ kat G enelkurm ay’da, buna ait h iç b ir hazırlık yok. K uvvetler­ den te m s ilc i iste ye lim , ko­ m isyo n la r kurulsun, hazırlık­ lar yapılsın emri verilm iş. Ko­ m isyonların başına, Korg. A tıf Erçıkan ve Anayasa Kom isyo­ nu başına da, Tüm g. Rüştü N a lp o ğ lu g e tirilm iş . Hava K uvvetleri’nden toplantıya gi­ decek albayların kıdem lisine, “ Düşüncelerinizi söyleyin, fa­ kat ortaya dosya çıkarm ayın” ta lim a tın ı verm iştim .

A nayasa K om isyon u to p ­ lanıp, çalışm aya başlam ış. Saatler geçmiş, 1 ’inci madde­ nin yazılmazı hariç, h içb ir iler­ lem e kaydedilm em iş. Bizim havacıların sabrı taşm ış. Ana­ yasa taslağı dosyasını çıkarıp ortaya koym uşlar. Herkes, pek m em nun kalm ış. T aslak­ ta, ne kadar “ de vrim ” sözcü­ ğü varsa “ İnkıla p” olarak d e ­ ğ iş tirm iş le r, bütün d e ğ iş ik lik de bundan ibaret olm uş. Son­ radan, yaG eneralN alpoğlu ya da General Erçıkan, M em duh Paşa’ya gidip , “ havacıların top lan tıya sol g ö rü şlü b ir Anayasa taslağı ile g e ld ikle ri­ n i” sö yle m işle r, olay bundan patlak verm iş.

--- YARIN:---ERİM İN BAŞBAKAN OLDUĞUNU, KOMUTANLAR

CENAZE TÖRENİNDE ÖĞRENDİ

(2)

17 MAYIS 1985

MİLLİYET • 11

UHTIRA ve rild ik te n sonraki günlerde, ko­ mutanlar biraz kendi­ lerini devre dışı görmeye baş­ larlar. Bu durum hem onları, hem de alt kademeyi rahatsız etm ektedir. Ordu için d e ki (varlığı bilinen) g izli örgüt, “ Devrim Kuvvetleri Komutan­ lığ ı" adına, Genelkurmay Baş­ kanı ve kuvvet komutanlarına gönderilen b ild iri (tam metni­ ni Orgeneral Batur, anılarının bugünkü bölümünde veriyor) ortalığı iyice karıştırır.

İlk günlerin şoku dağıldık­ tan sonra, meydanın yine si­ vil p o litik a c ıla r tarafından doldurulması, Cumhurbaşka­ nı ve Genelkurmay Başkanı' nın, bu çevrelerle yaptıkları temaslardan, komutanları pek haberdar etmemeleri, üst ka­ demede soğuk rüzgârlar estir­ mektedir.

Batur’un anılarının bu bö­ lümü, 12 Mart’m hedefine var­ madığı ve varamayacağı kuş­ kularının büyümeye başladı­ ğı günleri anlatıyor.

H

' I ARP A kadem isinden çok sevdiğim sınıf ar--- kadaşım Tümgeneral

İzzet Atalay, beklenmedik bir kalp krizi sonucu hayata göz­ lerini yummuştu. Cenaze tö­ reni için 17 Mart günü Mal­ tepe C am iine gitm iştik. Biz, dört komutan yan yana durur­ ken, yanımıza N ihat Erim gel­ di ve bizlere yavaşça, Başba­ kanlığa atandığını söyledi. Zannediyorum, M em duh Pa­ şa hariç, biz durumu orada kendisinden öğreniyorduk. Erim’in Başbakanlık’a atan­ ması, resmen 19 M art'ta ger­ çekleşti.

Ben, Sayın Erim’ 11967 yı­ lında, Cum hurbaşkanı ile A m erika’ya yaptığım ız on günlük resmi ziyaret esnasın­ da tanımıştım. Cumhurbaşka­ n ın a refakat eden heyette, o parlamenter, ben ise, askeri müşavir olarak bulunuyorduk. Fiziği, kültürü, hafıza gücü ve ciddi konuşmaları İle bende olum lu bir izlenim bırakmıştı. Tabii, yöneticilikteki yetene­ ğini bilmiyordum. Onu da, şimdi görecektik. Genel ola­ rak, bu atamayı (bir sürpriz ol­ masına rağmen) olum lu kar­ şıladım.

Göreve başladıktan sonra, diğer komutanlar gibi ben de kendisini ziyaret ederek, ba­ şarı d ile k le rim i bildirdim . Başbakanlıksan çıkarken, ga­ zeteciler etrafımı çevirdiler. Aramızda şu konuşmalar geç­ ti:

— “ Y an nkl güven oylam a­ sı iç in b ir şey s ö yle ye b ilir m i­ s in iz? ”

— “ Ben m i? Söyleyemem. P o litik a o lu r.”

— “ M u h tıra ’dan son raki ge lişm e le r, M uhtıra m etnine uygun m u sizce ?”

— U ygundur.”

— “ Hüküm et, bu programı fle başarıya u la ş a b ilir m i?”

— “ İnşallah ulaşır. İste m i­ y o r m usu nu z yoksa?” NİHAT ER İM ’İN GAFI...

Başbakan Erim , 2 Nisan 1971’de M illet M eclisi ve Se- nato’da, hükümet programını okudu. Türk kamuoyunun kar­ şısına bir “ reform h ü kü m e ti”

olarak çıktığını söyledi ve ön planda hızla gerçekleştirm e­ yi planladıkları reformları say­ dı. Bunlar, toprak reformu, m illi eğitim reformu, mali re­ formlar, hukuk ve adalet re­ formu, idari reform ile enerji ve tabii kaynaklar alanındaki reformlardı. Böylece Erim, te­ oride, 12 Mart Muhtırası’nın, Silahlı K uvvetlerin ve bizim şim diye kadar dile getirdiği­ miz düşünce ve isteklerin tü­ münü kapsayan bir programla

Son 30

yılın olayı

• 12 M a rt M uhtıraşı'm ve re n K o m utanlar, kim in başbakan olacağını bilm iyordu

4 ‘Erim’in başbakanlığım

cenaze töreninde öğrendik

I'

2 —

I ■ I

R |

»

m ■ r;

TM

j

Komutanların, Nihat Erim’den tek

isteği oluyor: “Kabine’de, Türkiye'yi

12 Mart’a getiren hükümetten kimse

bulunmasın!”

Başbakan Erim’in Meclis’te, “Sık

sık Sayın Demir ek i ziyaret

edeceğjm. O bana gelmezse, ben

gideceğim” sözlerini, Muhsin Batur,

“siyasi gaf *

olarak nitelendiriyor

" B A Ş B A K A N O L D U M "

12 Mart Muhtıraşı’ m veren komutanlar, başbakanlığa kimin getirileceğini bilmiyordu. Komu­ tanlar, Ankara Maltepe Camii’ ndeki bir cenaze töreninde yanla­ rına gelen Nihat Erim’ in, “ Başbakan oldum’ ’ demesiyle, bundan bilgi sahibi oluyorlar. 17 Mart 1971’ de, söz konusu cenaze töre­

ninde çekilen yukarıdaki fotoğrafta (soldan sağa). Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ce­ lâl Eyiceoğlu, 2 gün sonra başbakanlığı resmen açıklanacak olan Nihat Erim ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur görülüyor...

işe başlıyordu. Bakanlar Ku-

rulu’na, A tilla Karaosm anoğ- lu, Osman Olcay, Prof. Türkân A kyol, S elah attin B abüroğlu, Özer O erbil, A tila Sav, Ham­ dı Ö m eroğlu, Ayhan Ç ilin g ir- oğlu, Şinasi Orel gibi partisiz, işleri yürütecek yetenekte üyeler almıştı. Bizim, kendi­ sinden sadece basit bir iste­ ğim iz olm uştu. Kabinede, Türkiye’yi 12 Mart’a getiren hükümetten kimse bulunma­ sın istemiştik. Erim, tamamiy- le serbest çalışıyordu ve umutlu bir başlangıç yapmış­ tı. Ancak, hükümet programı M eclis’te tartışılırken, kendi­ sinden beklenmeyen ve o gü­ nün ortamında siyasi gaf sayılabilecek bir davranışta bulundu. Meclis’e hitaben de­ di ki:

— “ Bu program ı sîzlerle, pa rti lid e rle riy le b irlik te ge r­ çekleştireceğiz. Sık sık, Sayın

Demirel’i ziyaret edeceğim . O gelm ezse, ben g ide ceğim . O bana b ir defa ge lirse , ben onun ayağına yirm i defa gide­ c e ğ im .”

Halbuki, şöyle diyebilirdi: —“ Ben, M uh tıra’da b e lir­ tile n hususları g e rç e k le ş tir­ m ek üzere görev aldım . Bu görevin icaplarını yerine g e ti­ rirken, sizlerin yardım ve des­ teğinize m uhtaç olacağım. Bu de steği vermezseniz, ben gö­ reve devam İm kânı bulam am ve bu durum da Silahlı Kuvvet­ ler, M uhtıra’ nın üçüncü m ad­ d e s in i iş le tm e y e m e c b u r kalır. Böyle b ir hale sebebiyet verirsek, ta rih önünde h e p i­ m iz so ru m lu oluru z.”

Demedi. N ihat Erim H ükü­ m eti, parlamentodan 321 gü­ venoyu alarak göreve başladı. Peki, bu program uygulana­ bildi mi? Büyük ölçüde, hayır! Neden böyle olduğunun çe­ ş itli sebepleri var. Meclis ay­ nı Meclis, partiler aynı parti ve (hepsinden önemlisi) kafa­ lar aynı kafalardı. Bütün bun­ lara ek olarak, İktidardan uzaklaştırıldığı için, Adalet

Partisi Genel Başkanı’nda ki­ şisel bir burukluk ve kırgfnıık vardı. Bütün bunlardan da önem li sayılabilecek olay, anarşinin yavaşlayıp duraca­ ğına, tam tersine tırmanması idi. Anayasa değişikliği, sert önlemler ve hürriyetlerin kı­ sıtlanmasını isteyenler, baş­ ta Orgeneral Tağm aç ve bazı siyasa! liderler olmak üzere, hak ve güç kazanmaya başlı­ yorlardı. Biz, 12 Mart’ta sıkı­ yönetim ilanına bile gerek görm emiştik. Fakat olaylar kötü yönde geliştikçe, önce 11 ilde sıkıyönetim ilanına gi­ dildi, sonra da Anayasa deği­ şikliğ i gündeme girdi.

TAĞMAÇ-İNÖNtİ GÖRÜŞMESİ

5 Temmuz günü Orgene­ ral Tağm aç, CHP Genel Baş­ kanı İs m e t İn ö n ü ile b ir görüşme yaptı. Ertesi gün de

Faruk Paşa ile beni çağırarak, neler konuştuklarını anlattı.

ism e t İnönü, kendisine özetle şunları söylemiş:

— “ T u tu c u olan A dalet P artisi iktid a rı, T ürkiye’yi b u ­ gü nkü durum a g e tirm iş tir. M illi Güvenlik Kurulu’nda, hü­ kü m e tin d e ste kle n m e si yo­ lu nd aki b ild iriy e kom utanla- nn n için imza a ttıklan nı ve kı­ sa b ir süre sonra, ne sebeple M uhtıra verm ek lüzum unu

du yd u kla rın ı anlayam adım . Anayasa d e ğ iş ik lik le ri içinde yer alm ası istenen, ü n ive rsi­ te idari ö ze rkliğ in in kaldırıl­ masına karşıyım. Bu yapılırsa, ün ive rsite m edreseye döner. M addeye, k ıs ıtla y ıc ı kayıt koym ak suretiyle mesele hal­ le d ile b ilir.”

Memduh Paşa da şu ceva­ bı vermiş:

— “ Ö zerklik ke lim e si kal­ dığı m üddetçe, çıkarılacak kanunların Anayasa Mahke- m e sl’nce ip ta l edile ceğ i a şi­ kârdır. Bu sebeple, özerkliğin kalkm asını ısrarla istiyo rum .”

M em duh Paşa’ nın anlat­ tıklarından, görüşmenin pek de olum lu bir hava içinde geçmediği anlaşılıyordu. 7 Temmuz günlü gazetelerde,

“ öze rkliğ in kalkmasını, Silah­ tı K uvvetler İs tiy o r” haberleri yer aldı ve böylece, ordu bu konuya angaje olmaya başla­ dı.

8 Temmuz’da İstanbul’da, Florya Köşkü’nde yapılacak toplantıdan önce, Orgeneral

Tağm aç, Faruk Paşa ve ben, Genelkurmay’da aramızda bir görüşme daha yaptık.

M em duh Paşa, dedi ki:

— “ S ilahlı K uvvetlerim iz, şim d iye kadar hep siyasi m ü­

dahale yaptı. Ancak bu defa, ekonom ik sistem ler üzerinde taraf tutm a gayretleri görüyo­ rum ve bunu anlam ıyorum , ü n ive rsite özerkliğine, me- m uriann sendika kurmalarına taraftar d e ğ ilim . Bence, şim ­ di yapılacak iş, Anayasa deği­ ş ik liğ i ile asayişin te m in i ve devlet çarkını yerli yerine o tu rtm a k ta n ib a re ttir. Re­ form , seçim kanunu g ib i ko­ nular, daha sonra ele alınacak iş le rd ir ve m eclislere ait m e­ selelerdir. Bu görüşlerim den vazg eçm e yeceğ im . Ş im d i, sizlerin ne düşündüğünüzü öğrenm ek istiyorum . G örüş­ m elerim izde ayrılık varsa ve yarın C u m hu rb aşka nının ya­ nında yapılacak toplantıda ekalliyette kalırsam, çekilm e­ yi dü şün üyo ru m .”

Ben, şöyle cevap verdim:

— “ S izinle teşh is ve te d ­ birlerd e beraber olduğum uz ve olm adığım ız noktalar var. Bunlan yarınki toplantıda izah edeceğim . M am afih, hazır ve yazılı g ö rü şle rim i size şim d i a çıkla ya b ilirim .”

Görüşlerimi hazırladığım metinden okudum. M em duh Paşa, memnun olmadı. Faruk Paşa’ya döndü. O da şunları söyledi:

— “ Sizden ayrı dü şü n m ü ­

yorum . Yalnız k e lim e le r üze­ rinde ısrar ederseniz, m ese­ leyi çözüm süz hale g e tirir ve ken dinizi de yıpratırsınız kİ, bunu doğru bu lm u yorum .” FLORYA KÖŞKÜ NDE

Florya’da yapılan 8 Tem­ muz toplantısına, Cumhur­ başkanı S unay başkanlık ediyordu. Başbakan Erim , M em duh Paşa, Adliye Baka­ nı İsm ail Arar, Faruk Paşa,

Amiral Eyiceoğlu ve ben ka­ tılıyorduk. Cumhurbaşkanı açış yaparken, İnö nü’ nün ka­ tı durumundan söz etti. M em ­ duh Paşa, bir gün önce bize yaptığı konuşmayı tekrarladı. Sıra bana geldiğinde, 12 Mart öncesi ve sonrası olayların geniş bir değerlendirmesini yaptım; “ T ürkiye’ nin sosyal yapısının, m em leket id a re si­ ne fırsat buldukça Terakkiper­ ver C um huriyet Fırkası, Ser­ best Fırka, Demokrat Parti ve A dalet Partisi dü şün üşü d ı­ şında b ir pa rtinin gelm esine im kân ve rm e d iğ in i” de belir­ terek, karşılaşılması muhte­ mel durumlar üzerindeki fi­ kirlerimi şöyle toparladım:

—" İk i yakın ih tim a l g ö rü ­ yorum . Anayasa ta d ille ri par­ lam entodan geçer veya red­ dedilir. Reddedilirse, ne yapa­ cağız? Çu hal tarzları uyg ula­ na bilir:

1) M uhtıra’mn ü çü n cü m addesinin İşle tilm e si, yani askerlerin idareye el koym a­ sı, (ki, ç e ş itli sebeplerle, ben

P A R T İS İZ B A K A N L A R

Erim Hükümeti’ nde yer alan partisiz bakanlardan bazıları: (Soldan sağa) Özer Derbil, Ayhan Çilingiroğlu, Prof. Türkân Akyol, İsmail Arar, Atttta

Karaosman-oğlu. 12 Mart Muhtıraşı’ m kaleme alan kişi olan eski Hava Kuv­ vetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur anılarında, bu üyeler­ den “ işleri yürütecek nitelikleri olan kişiler” diye söz

ediyor-bu çözüm yolun un karşısın­ dayım).

2) TB M M ’yi feshederek, bugünkü hüküm etin vazifeye devamını sağlamak. B ir K uru­ cu M eclis teşkil ederek, A na­ yasa d e ğ iş ik lik le rin i bu M ec­ lis ’te b ir daha tezekkür etm ek ve referandum a sunm ak. Ye­ ni seçim kanunu hazırlamak. Yeni Anayasa, m eclislerin ye­ ni şekli ve yeni seçim kanu­ nu ile en geç 1972 Mayıs’ında genel seçim lere g itm e k .”

Bu görüşlerimin dışında, biz komutanların genel pren­ sipler dışında teferruata gir­ mekten kaçınmamız gerekti­ ğini; böylece komuta katının ve Silahlı Kuvvetlerin yıpran­ maktan korunacağını sözleri­ me ilave ettim.

Benden sonra, Amiral Eyi­ ceo ğlu konuştu. Özet olarak, 12 Mart Muhtırası’nın yürür­ lükte olduğunu, bunun unu­ tulmaması gerektiğini; İnönü’ nün, her zaman olduğu gibi memleketi kendisinin idare ettiğini sandığını ve dediğinin yapılmasını beklediğini; hiç­ bir mani tanımadan, Anayasa d e ğ işiklikle rin in yapılması gerektiğini söyledi. Faruk Pa­ şa, benim konuşmam parale­ linde, fakat çok d ikka tle seçilmiş kelimelerle kendi ka­ naatini belirtti. Böylece de,

M em duh Paşa’ mn muhatabı olmaktan kurtuldu. Tağmaç

konuşmasında, doğrudan ba­ na cevap verdi:

— “ Kurucu M eclis, katly- yen faydalı olamaz. Bunu d ü ­ şünm em ek lazım dır. Parla­ m entoya verilecek şe kil de, sonra dü şün ülü r. Ş im di yapı­ lacak iş üniversite, TRT özerk­ likle rin in kaldırılm ası ve diğer Anayasa ta d ille rid ir” dedi.

Önceleri, Anayasa deği­ şikliğini hiç düşünmezken, sonradan “ Bu Anayasa bizim iç in lü kstü r” noktasına gelen Başbakan N ihat Erim , bu dü­ şünce değişikliğini uzun uzun Alman ve Italyan anayasala­ rından örnekler vererek izah etti ve sonunda, hangi ih ti­ mallerle karşılaşılabileceğini madde madde sıraladı:

• “ Anayasa ta d il te k lifi İçin yete rli imza bulunursa, konu h a lle d ilir.”

Devrim Örgütünden komutanlara

ÇOK GİZLİ T.C. T.S.K

DEVRİM KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI KARARGÂHI HRK. İSTİH: 1401-1-71 Dev. Hrk. 23 MART 1971 KONU: MUHTARASAL OLAYLAR VE SONRASI

SAYIN MUHSİN BATUR ORGENERAL Hv.K.K ANKARA Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, özellikle alt kademelerindeki devrimci güçleri bünyesinde toplamış ve örgütlenmiş olan “ DEVRİM KUV­ VETLERİ KOMUTANLIĞI” nca 12 Mart 1971 tarihli Muhtıra’ dan önceki ve sonraki olaylar dikkatle izlenmiş ve aşağıda belirtilen hususların, Genelkurmay Başkanlığı’ na ve kuvvet komutanlıklarına arz edilmesinde, memleketin menfaatleri açısından zorunluluk oldu­ ğu kanısına varılmıştır.

1. Komutanhğımızca, muhtarasal hükümetin devrimci uygulama­ lara girişebilmesine, mevcut sosyo-ekonomik ve politik koşulların el­ verişli olmadığı, bir gerçek olarak kabul edilmesine rağmen, Atatürkçü istikamette yürütüleceği belirtilen çabaların, bir süre izlenmesi uy­ gun görülmüştür.

2. Atatürkçü istikamette yürütülecek, hükümet uygulamaların­ dan sapmalar tespit edilmesi halinde, şimdiye kadar tahditli olarak desteklenmiş olan devrimci eylemin, yeraluna kaydırılarak Devrim Kuvvetleri Komutanlığı’nın yetki ve sorumluluğunda organize edilip yürütülmesi, karar altına alınmıştır.

3. 12. Mart 1971 tarihli Muhtıra’nın üçüncü maddesinin uygu­ lanması halinde, önceden tespit edildiği ve bilindiği üzere, yasama ve yürütme yetkilerine sahip “ Devrim Konseyi” nin, tüm devrimci kesimleri kapsayacak şekilde kurulması sağlanmalıdır.

4. Yukarıda belirtilen konularda sapmaların belirmesi halinde, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde meydana gelebilecek bölünme ve silahlı çatışmaların tüm sorumluluğu, Silahlı Kuvvetler Komuta Ka- demesi’ne ait olacaktır.

Arz olunur. T.S.K.

Dev.K.K.

• “ İnönü istem ezse, tad il iç in ye te rli oy sağlanam az.”

• “ İnönü, h ü kü m e tte ki CHP’II bakanlarını çe ke b ilir. Bu takdirde, Karaosmanoğlu

ve Ç ilingiroğlu da kabineden ç e k ilirle r.”

• “ N eticede, iki hal tarzı meydana ç ık ıy o r Ya bu tasa­ rıyı olduğu gibi M eclis Başka- nı’na vermek. Veya m utavas­ sıt b ir hal tarzı bulm ak.”

Cumhurbaşkanı ve Genel­ kurmay Başkanı, tasarının ol­ duğu gibi M eclis’e gönderil­ mesini istediler. Sunay, “ Oy­ lama yapacağım ” dedi. Ben itiraz ettim. “ Toplantıda konu­ şulanları, Sayın Başbakan bir defa daha İnönü'ye a n la tsın­ lar, alacağı sonuca göre hare­ ket e d e lim ” dedim. Teklifim kabul edildi.

MUCİP ATAKU’DAN MEKTUP

Ankara’ya döndüğüm za­ man, M illi Birlik Grubu üyesi

M ucip A ta k lı’dan 8 Temmuz tarihli, el yazısıyla yazılmış 11 sahifelik uzun bir mektup al­ dım. A taklı, bu mektubunda endişe ve önerilerini b ild iri­ yordu. Mektuptan bazı pasaj­ ları almakla yetineceğim:

“ 12 M art M uhtırası, b ir zo- run lu ğun iyi n iy e tli eseri o l­ makla beraber, amaca ulaş­ mada yetersiz kalm ıştır.”

“ Özellikle M uhtıra’yı takip eden zamanda, uygulam ada hakim olan tek yönlü görüş ve asıl suçlu te şh isin d e ki hata, um ut edilen huzur ortam ını yete rince g e rçe kle ştire m e ­ m iş tir.”

“ Büyük A ta tü rk’ün kurdu­ ğu C um hu riyetim izin, kom ü­ nizm e itilm e s i ne derece te h lik e li ise, te o kra tik ve fa­ şist düzenin ihya edilm esi de, o derece te h like li ve sakınca­ lıdır.”

“ Bizleri um utsuzluğa d ü ­

şüren husus, uygulam ada A dalet P artisi iktid arı döne­ m inde oldu ğu g ib i ve onların iddialanna hak verdirecek tek yönlü sindirm e hareketlerine ve gelecekte çok olum suz so­ nuçlar doğuracak Anayasa d e ğ iş ik lik le rin e g id ilm iş o l­ m asıdır.”

“ 30 Haziran 1971 günü, M illi Birlik Grubu olarak, Gen. Fahri Özdilek başkanlığında beş k iş ilik b ir heyet olarak Org. Tağmaç'ı ziyarete g ittik . Biz, kendisine bu ziyaretim iz­ de kuvvet kom utanları da bu­ lunsun diye rica e tm iş tik , ama herhalde istem edi. Sayın G enelkurm ay Başkanı’nı bü­ yük b ir sorum luluğun altında ezgin, yorgun ve çare bulm a­ da e n d işe li gördüm . Sam im i ve vatansever du ygu lar içe r­ sinde, heyecanlı, fakat bazı çevrelerin geniş etkisi altında kalarak, teşhis hataları içinde ve sabit kanaatlerle peşin hü­ küm lü oldu ğun u te şh is e t­ tim .”

“ Sayın Genelkurmay Baş- kanı’na göre, bugünkü duru­ ma g e liş in ve 12 M art Muh- tıraşı nın ve riliş in in baş so­ rum lusu TRT, üniversite ve basındır.”

“ Kendisine, asıl suçlunun her tü rlü im kâna sahip, fakat zih n iye ti Anayasa’ya ters dü­ şen A dalet Partisi iktid arı o l­ d u ğu nu ve baş s u çlu d a n hesap sorulm asının, gelecek için büyük te h like le r yarata­ cağını anlatm aya ç a lış tık .”

Ve A ta klı’ nın mektubu, böylece devam ediyordu. İçindeki görüşlere katılma­ mak da mümkün değildi.

---YARIN:---” 12 MART ANLAMINI KAYBETTİ,

(3)

if)

\SKERLERİN, sivil po­ litik a c ıla rı s e rt b ir ---kontrole alarak, yapıl­ masını istedikleri işler, yerin­ de sayıyor. Meclis içinden se­ çilen, ordu desteğindeki hü­ kümet, biraz da Nihat Erim’ in kişiliğinden doğan, çok yönlü davranışlarla kısa süre­ de siyasal partilerin kontrolü­ ne geçiyor ve askerlerde, “ es­ ki tas, eski hamam” izlenim i uyanıyor.

Askerlerde huzursuzluk artıyor, ekonomi giderek bo­ zuluyor ve reformlar suya dü­ şüyor. Böyle bir ortamda, 12 Mart'ı gerçekleştiren komu­ tanların, bir çeşit tasfiyesi ha­ reketi başlıyor. Komutanların em eklilikleri gelm ektedir ve özellikle, eski iktidar partisi, yeni komutanlar konusunda tercihlerini kullanma teşeb­ büsleri yapmaktadır. Bunu öğrenen Tağmaç, Gürler, Eyi- ceoğlu ve Batur, nasıl hareket etm eleri gerektiğini tespite çalışıyorlar.

Orgeneral Batur, anıları­ nın bu bölümünde, 12 M art’ tan sonraki komuta değişme­ si olayını anlatıyor.

26 Haziran günü (1972), bir araya geldiğimizde, hepimizin bildiği, fakat o güne kadar hiç değinm ediğimiz bir konuyu,

M em duh Paşa şöylece ortaya koydu:

— “ Y ürü rlü kte olan ve ta­ ra fım ızd a n im za la n m ış 12 M art M uhtırası var. Bu d ö ­ nem, henüz sona e rm e m iştir. H a lbuki, A ğ u sto s sonunda benim ve Deniz Kuvvetleri Ko- m utam ’nın hizm et sürelerim iz doluyor. Bu durum da, ne yap­ mamız lazım? Sîzler ne dü şü­ nüyorsunuz?”

Sezinlediğime göre, M em ­ duh Paşa ve A m iral, bu konu­ yu evvelce aralarında konuş­ muşlardı ve hizmette kalmak için bir formül arıyorlardı. Bence de, bu düşünceleri pek yanlış sayılmazdı, ama çözü­ mü hayli zordu.

Bana düşüncem soruldu­ ğunda, şunları söyledim:

— “ Bu konu, şahsen en az beni ilg ile n d iriy o r. Çünkü, daha b ir y ıllık sürem var. A n ­ cak, bazı hal tarzları üzerinde d u rab iliriz. Bunlardan ilk i, siz üç kom u ta nın ayrılm am ası iç in b ir fo rm ü l bu lu nm asıdır. İk in c is i ise, Silahlı Kuvvetler’ de ki b ü tü n albay ve g e n e ra l­ lerin hizm et sürelerinin uzatıl­ m asıdır. B irin c i hal tarzı, ka­ nım ca bü yük te p k ile r yaratır, hele yasa te k lifi M eclis’te red­ de uğrarsa, skan da l o lu r. Ü çü n ' ü ve norm al hal tarzı olarak, süre si do la n imza sa­ h ib in in ayrılm ası var ki; 12 M art M uhtırası’nın g e çe rliliğ i üzerinde b ir şüphe uyanırsa, 30 A ğ u s to s ’ ta te şe kkü l ede­ cek yeni kom uta katı, m u h tı­ rayı aynen b e n im s e d iğ in i açıklar, böylece konu kapa­ nır.”

O günkü konuşmada, Fa­ ruk Paşa da bana katılınca, görüşme bitti.

SİVİLLERİN HAZIRLIKLARI

Ancak, Temmuz sonlarına doğru, Faruk Paşa’ya ve bana, çok güvenilir bir kaynaktan, önemli bir haber ulaştı. Habe­ re göre, büyük bir siyasi par­ tim izin, komuta değişikliği üzerindeki plan ve görüşleri şöyle özetlenebiliyordu:

— “ Memduh Paşa, em ek­ lilik günü olan 1 Eylül’e kadar görevde kalacak. Süreleri 30 A ğ u sto s gü nü do lacak olan O rgeneral Gürler ve Amiral E y ic e o ğ lu , o to m a tlk m a n e m e k liy e s e v k e d ile c e k le r.

Muhsin Paşa, Askeri Şûra’ya alınacak. O rgeneral Semih Sancar Genelkurmay Başkan- lığ ı’na, O rgeneral Faik Türün

“Cumhurbaşkanı Sunayla, Florya

Köşkü’nde görüşerek,

durumu

anlattım. Faruk Gürlerin

Genelkurmay Başkanlığıma

atanması konusunda, Başbakan’a

benimle mesaj gönderdi”

Kara Kuvvetleri K o m u ta n lığ ı­

na g e tirile c e k le r.”

Haberin doğru olduğunu teyid eden bir olayı, Ağustos 1973 sonlarında, bizzat yaşa­ dım. Şûra’ya katılan orgene­ raller onuruna, Hariciye Köş- kü’nde bir akşam yemeği dü­ zenlenmişti. Yemekten sonra, salonun bir köşesinde Başba­ kan Naim Talû, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sancar,

bakanlardan N izam ettin Erk- m en ve ben, hasbihal ediyor­ duk. O esnada, Orgeneral Do­

ğan Ö zgöçm en Başbakan’a

“ Y e n i B ir in c i O rdu K om utanım ız” diye takdim edildi. Orgeneral Özgöçm en

yanımızdan ayrılınca, Niza­ m e ttin Erkmen, Sem ih Paşa’

ya, “ Faik Türün Paşa’nın d u ­ rum u ne oluyor?” diye sordu.

Sancar, “ Emekli oluyor” dedi.

Erkmen, “ Buna, Beyefendi çok üzülecek. S izinle altı ay evvel konuşurken, böyle de­ m em iştiniz, Faik Paşa Kara K u v v e tle ri K o m u ta n ı o la ­ c a k tı” deyince de, Sancar

Paşa, “ Böyle bir şey söylem e­ dim , böyle b ir hareket Eşref Akıncı Paşa yı azletm ek gib i o lu r” cevabını verdi. Ben de söze karıştım, “ Sayın Erk­ men, hem kışlaya, okula, ca­ m iye p o litik a g irm e sin d e rsi­ niz, hem de ordunun işlerin e karışırsınız” dedim.

Neyse... Biz, yine söz ko­

nusu olan olaya dönelim. A l­ dığımız haber doğru olmaya­ b ilir ama, her ihtimale karşı tedbirli olmamız da gerekliy­ di.

ANKARA SEMALARINDA JETLER...

Ağustos başında, birlikle­ rimizi denetlemek üzere, Fa­

ruk Paşa ile beraber uçakla İs­ tanbul’a gidiyorduk. Faruk Paşa’ya, “ G elin, duydukları­ m ızı C u m h u rb a ş k a m ’ na an la ta lım ” dedim. “ Bu konu, beni şahsen ilg ile n d iriyo r, sen g it an la t” dedi. Florya Köşkü’nde konuyu açınca Su- nay, “ Faruk Paşa da g e ls in ”

dedi. Trafik polisi vasıtasıyla

Paşa’ya bilgi verildi. Üçümüz bir araya gelince, konuyu ye­ niden açtım.

Cumhurbaşkanı:

— “ Birkaç gün önce de, Eyiceoğlu ge ld i. A ğ u s to s ’ta

Muhsin Paşa hariç üçümüzün hizmet süresi doluyor. ‘Bir de­ fa da, denizciden Genelkur­ may Başkanı olursa, ben gö­ reve devam ederim’dedi” di­ yerek, yeni bir haber daha ver­ di.

Ben:

— “ Herhalde, pasif-bir du­ rumda kalmamızı, bizden bek­ lem ezsiniz. Onun için , bu ko­ n u n u n ç ö z ü m ü n ü e lin iz e alınız” dedim.

Sunay, şu cevabı verdi:

— “ Sen, yarın Ankara’ya dön. Başbakan’a g it, benim selam larım ı söyle. H üküm et üyelerini, Faruk Paşa’nın Ge­ nelkurm ay Başkanlığı konu­ sunda fikren hazırlasın, son­ ra da kararname hazırlığına g iriş s in .”

Ertesi gün, A nkara’ya döndüm ve Başbakan’a duru­ mu anlattım, Cumhurbaşka- nı’nın isteğini söyledim. An­ layışla karşıladı, gereğini ya­ pacağını belirtti. O arada, be­ nim emrimle, Ankara semala­ rında jetler uçmaya başlamış­ tı. Bazıları, elaltından maksat­ larına ulaşma teşebbüsünde bulununca, böyle yollara sap­ maktan başka çare kalmıyor­ du.

MEMDUH PAŞA İKNA EDİLİYOR

Ağustos ortalarında, dört komutan bir araya geldik. Ay­ ni konu açıldı. Memduh Paşa, “ B en , s o n g ü n e ka d a r ayrılm ayacağım " dedi. Bunun anlamı, Faruk Paşa’ nın emek­ li olmasıydı. Ben, duyduğu­ muz haberi ve Cumhurbaşka­ nı nezdinde yaptığımız girişi­ mi anlattığım halde, Memduh Paşa, yine düşüncesinde ıs­ rar etti. Bu kez, şöyle konuş­ tum:

— “ Sayın O rgeneralim . Yeni b ir yasa çıkarıp görev süreniz uzatılmadıkça, görev­ de kalamazsınız. M eclisler ta­ tild e . B ir deklarasyonla, ‘Biz, 12 Mart dönemi bitmediği için, görevden ayrılmıyoruz’

da d iy e b ilirs in iz ama, bu ka­ rarınızı kim se içten likle onay­ lamaz. G elin, başkalarının oyununa d ü şm e ye lim !” Sivillerin, askerler üzerindeki politik hazırlıklarında, Orgeneral Semih Sancar’ın o aşamada Genel­

kurmay Başkanlığına getirilmesi planlanıyordu. Orgeneral Sancar (solda), Orgeneral Faruk Gür- ler’ den sonra Genelkurmay Başkam olduğunda, İsmet İnönü ile birlikte, görülüyor...

•Tağm aç, Gürler ve Eyiceoğlu'nun emekliliği

geliyordu. Ortaya çeşitli isimler atılmıştı

Komutanlar üzerine

siyasi oyunlar...

“Büyük bir partimizin planına göre,

Semih Sancar Genelkurmay

Başkanlığı’na, Faik Türün de Kara

Kuvvetleri Komutanlığı’ha

getirilecekti”

S A N C A R VE İN Ö N Ü

2. Bölüm

V E D A

Memduh Tağmaç, ilk başlarda Genelkurmay Başkanlığı görevin­ den ayrılmak düşüncesinde değildi. Ancak, onun 1 Eylül’e ka­ dar görevinde kalması halinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Faruk Gürler ile Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celâl Eyice­ oğlu, otomatikman emekliye ayrılmış olacaktı. Memduh Paşa, so­ nunda ikna ediliyor ve Faruk Gürler Paşa, Genelkurmay Baş­ kanlığıma atanıyordu. Orgeneral Memduh Tağmaç ve Orgeneral Faruk Gürler, görev devir tesliminde, öpüşerek vedalaşırken...

M em duh Paşa, uzun süre düşündü. Sonunda, “ O halde, ben b ir hafta izinle İsta nb ul’a gideyim , dö nü şte Faruk Pa­

ş a y a görevi te slim e d erim ”

dedi.

Toplantıdan, rahatlamış olarak ayrıldık.

Faruk Paşa ile politik ko­ nularda birçok defa ayrı dü­ şünce ve tutumlar içine girdi­ ğim iz halde, Genelkurmay Başkanı olması için, onu des­ teklem iştim . Çünkü, Faruk Paşa, askeri kültürü yanında, kuvvetli bir genel kültüre sa­ hip, yetenekli bir kurmay su­ baydı ve Silahlı Kuvvetler’de sevilirdi. Fazla terbiyeli, biraz

çekingen, biraz da çok yönlü angaje olurdu. Belki, 2 numa­ ralı olarak gerekli aksiyonu gösteremiyordu ama, 1 numa­ ra olursa, durum değişebilir diye düşünüyordum. Ayrıca, Silahlı Kuvvetler’in büyük kıs­ mının beklediği, G ürler - Ba­ tu r • Kayacan ekibi, belki de daha başarılı sonuçlar alabi­ lirdi. O tarihlerde, Faruk Pa-

şa’nın bizleri bırakıp Cum­ hurbaşkanlığıma doğru yola çıkacağını bilmiyordum. --- YARIN:---CUMHURBAŞKANI ASKER M İ OLSUN, SİVİL Mİ?

Portreler Galerisi

C EVD ET S U N A Y

Büyüğümüz, komutanımız ve Cumhurbaşkanı idi. Özel yaşan­ tısı çok sade, çok mütevazı idi. Bazı geceler, yaverler komutan ev­ lerine telefon ederler, “ Cumhur­ başkanı sîzleri çağırıyorlar, film seyredilecek” derlerdi. Üstümüz­ de ne varsa, mesela dik yakalı bir kazak, bir pantolondan ibaret ev kıyafetiyle, Köşk’e gidebilirdik. Kendisi de aynı kıyafetle ve aya­ ğında terlikleriyle salona gelir, oğ­

lu Dr. A. Sunay’m oynattığı filmi hep beraber seyrederdik. Meyve suyu ikramı yapılırdı. Eğer, Emel Saym’a ait bir film oynuyorsa, Atı­ fet Hanımefendi eşine takılır, “ Bu, Cevdet Paşa da az değil, hep böyle filmler seyrediyor” derdi. Aramızda, politikanın “ P” sini konuşmaz­ dık. Ama etraf, herhalde, “ Yine Cumhurbaşkanı ve komutanlar Köşk’ te toplantıda” diye yorumlar yaparlardı. Vefat etmeden bir hafta ön­ ce, eşimle birlikte kendisini hastanede ziyaret ettik. Hafızası mü­ kemmeldi. Bizi, uzun süre alıkoydu.Konuştukça neşelendi. Ayrılırken, ikimiz de elini öptük. Gözleri yaşardı. “ Sîzler benim evlatlarımsınız” dedi. Cenazesi, İstanbul’dan Ankara’ya gönderilirken, bir protokol hatasından, son görevimi yapamamanın hâlâ üzüntüsünü çekerim.

M E M D U H T A C M A

Hayatımda gördüğüm en dü­ rüst insanlardan biri idi. Ailesi­ ne çok bağlı, mahçup bir insan­ dı. Şaka yaparken veya bir hikâ­ ye anlatırken bile, kızarırdı.

Mart 1978 başlarında, bir gün ben evdeyken, telefon çaldı. Ko­ nuşan, Memduh Paşa’ydı:

“ Batur Paşa, Ankara Ordu- evi’ndeyim, işin yoksa, bu akşam beraber yemek yiyelim” dedi. "Memnuniyetle” dedim. Özel

dairesinde, saatlerce konuştuk. Eski anılarımızı tazeledik. Türkiye’ nin, o andaki durumunu değerlendirdik. Ben, artık politik hayata gir­ miş bulunduğumdan, rahat rahat konuşabiliyordum. Yemeğe oturdu­ ğumuz zaman, “ Sen içki içersin nasıl olsa, ben de sana uyayım" de­ di ve bardağına bir parmak içki koydu. İstanbul’da ameliyat olmaya karar vermişti, önlemeye çalıştımsa da başaramadım. Ameliyat, maa­ lesef başarısız sonuçlandı... Son görevimizi, Türk Bayrağı’ na sarılı na­ aşım, Etimesgut Meydanı’nda uğurlayarak yaptık. Şimdi, çok sevdiği ikiz oğullarını gördükçe (biraz boylar uzun, fakat babalarının tam mo­ delidirler ve ben hangisi Ahmet, hangisi Mehmet, hâlâ karıştırırım), Memduh Paşa karşımdaymış gibi, bir his duyarım.

Yıllar ge çtikçe , b ir dönem de b e ra b e r o lduğum uz

insanlar, yavaş yavaş bizd e n kopuyorlar. K e ndi k işi­

s e l yaşantım ızı, h a tıra la rla sü rd ü rü yo ru z. Memduh

Paşa ve Eyiceoğlu, Ağ usto s 1972'de e m e kli olup biz­

den ayrıldılar. C um hurbaşkanı Sunay ve Faruk Pa­

şa, M a rt 1973 'te g ö re v le rin e veda e ttile r. Ben A ğ u s ­

tos 1 9 7 3 ’te e m e k li oldum .

işte, umum Kalemimden birkaç çizgıyıe onlara aiı

portreler...

C ELAL EYİCEOĞLU

Eyiceoğlu ile özel ilişkilerimiz, son derece iyi idi. Yazlan, iki loj­ man arasındaki iğde ağacının al­ tında sofra kurduğumuzda, kah­ kahalarımız caddeden geçenler ta­ rafından duyulurdu. Ben, İstan­ bul’a yerleştikten sonra, tembel tembel evin balkonunda oturuken, o, spor kıyafetler içinde sert adım­ larla yürüyüşe çıkmış, bana aşa­ ğıdan el sallardı. Birden hastalan­ dığını ve Londra’ya, tedaviye gi-

tiğini duydum. Dönüşünü izledik ve geçmiş olsuna gittik. Kızı bize, “ Lütfen babamı konuşturmayın ve yanında fazla kalmaym” diye tem­ bih yaptı. Odasına girince, sarılıp öpüştük. Sesi kısık çıkıyordu ve mü­ temadiyen konuşuyordu. “ Dur yahu, biraz da ben konuşayım” de­ dimse de, durduramadım, yine hep o konuştu. Maalesef, onu da 26 Mart 1983’te kaybettik.

\

F A R U K CURLER

Onunla ayrı ve özel bir yakın­ lığımız vardı. Bu yakınlık, 1954-1956 yıllarında, beraber gö­ rev yaptığımız zamandan başla­ mıştı. Faruk Paşa’yı, Cumhur­ başkanı seçilmemek değil, sena­ törlüğünün uzatılmaması çok üz­ dü. ...

Bir gün, Gülhane Tıp Akade­ misine kan şekeri kontrolü yap­ tırmaya gitmiştim. Beni gören ge­ neral Dr. Saim Bostancıoğlu, “ F

alesef kanser” haberini verdi. Kendisine söylememişler. İsveç’e gön­ dermek için, bir formül aranıyormuş. Bana, “ Yardımcı olur musu­ nuz?” dedi. “ Elimden geleni yaparım” dedim. Faruk Paşa’nm oğlu Dr. Çetin Gürlerle de görüştükten sonra, beraberce ziyaretine gittik. Öpüştükten sonra, “ Faruk Paşa, size hastalık yakışmıyor, zaten has­ ta filan da değilmişsiniz” dedim. Gülerek, “ Bir şeyim olmadığını bi­ liyorum, kontrolden geçeyim, çıkacağım” dedi. Ben, o sıralar yeni senatör olmuştum. Öğleden sonra, Milli Savunma Bakanı Ferit Me- len’i ziyarete gittim, durumu anlattım. Üzüldü, Prof. Feyzioğlu ve Baş­ bakan Demirel’le görüşüp, bir formül bulacağını söyledi. Demirel, “ Derhal tabii, örtülü ödenekten gerekli yardımı yaparız” demiş. Fa­ kat, Faruk Paşa onuruna çok düşkündü. Böyle bir yardımı kabul et­ medi. Durumu da, pek parlak değildi. Elinde birkaç tahvil varmış, onları sattı ve İsveç’e gitti.

Dönüşünde, Orhan Kabibay’Ia beraber, evine gittik. Adeta erimiş, bir bacağı da incelmişti. Ama o, hastalığını küçümsüyor, neşesini mu­ hafaza ediyordu. Veda ederken, bunun son görüşmemiz olduğunu bil­ miyordum. İstanbul’da, Zincirlikuyu’da, yan yana mezar yeri satın almıştık. Ama, ailesi Cebeci Şehitliği’ni tercih etti.

(4)

ma-20 MAYIS 1985

EMOKRASİNİN ç ö ­ küntüye uğramasını, bir askeri müdahale ile önlemeye çalışan ve ken­ di otoritesini kullanmak iste­ yen S ilahlı Kuvvetler, 12 Mart’tan sonra, kontrolün ya­ vaş yavaş elden çıkış olayını yaşıyor. Bu durum, büyük bir hoşnutsuzluk ve tartışma or­ tamı yaratıyor.

1973 Martı'na doğru, yeni cum hurbaşkanının se çim i yaklaştıkça, askeri otoritenin yeniden tesisi fik ri ile geliş­ melerin akışına uymak fikri çatışıyor ve herkesin gözleri önünde, kendiliğinden oluş­ muş bir gerçek, bütün olayla­ ra hâkim oluyor.

O gerçek şudur: 1973 Mar- tı’nda, ülke yönetim i için ge­ rekli otorite dört parça haline gelm iştir: Silahlı Kuvvetler, Cumhurbaşkanı, Meclis ve sı­ kıyönetim: Her b iri üzerinde, ayrı ayrı denge hesapları ya­ pılıyor.

Orgeneral Batur’un anıla­ rının bugünkü bölümünde, 12 Mart sonrasının en önemli si­ yasal olaylarından b iri olan, cum hurbaşkanı s e çim in in hazırlık günleri anlatılıyor.

■ p n iK IY Ö N E T İM kam u­ l u tanlıklarının, bazı uy- ---Igulamaları üzerine, şi­ kâyetler çok artmaya başla­ mıştı. Şikâyetler, daha ziyade sorgulama esnasında uygula­ nan yöntemlerdendi. Yani, açıkçası, eziyet, işkence, zor­ la istenilen biçimde ifade alınması gibi olaylar üzerinde, inanılır ihbar ve bilgiler alı­ yorduk.

Konuyu, birkaç defa Ge­ nelkurmay Başkanı Org. Gür- ler’le konuştum. Bir defasın­ da da, şöyle bir te klifte bu­ lundum:

— “ İs ta n b u l’a herhangi b ir sebeple g ittiğ im iz d e siz, B irin c i Ordu K om utanı O rge­ neral Türün’ ü o to m o b ilin iz e alın. Biz de sizi ta kip edelim , doğruca sözü çok edilen Ziver- bey köşküne g id e lim . Orada neler yapılıyor, görelim . Eğer söylenenler yalan veya m üba­ lağalı ise, kam uoyuna b ir açıklam a yapanz. G erçek ise, ön le m alırız.”

Faruk Paşa, beni sükûnet­ le dinlediği halde, “ evet” veya

“ hayır” demedi ve herhangi bir girişim de de bulunmadı.

YAZILI BAŞVURU

Bunun üzerine, 27 Ekim 1972 tarihinde Genelkurmay Başkam’na bir yazı göndere­ rek, duyduklarımı ve konu üzerindeki görüşlerimi b il­ dirdim.

O yazıdan bazı bölümleri, şimdi açıklıyorum:

— “ Zatıalinize sözlü ola ­ rak arzettiğim sıkıyönetim uy­ gulam aları ile ilg ili hususları, daha geniş olarak, b ir defa da yazılı şekilde sunm ayı uygun buldum . Uygulamada, iki nok-

fa dikkatim i çekmektedir:

“ 1. Zanlılara karşı uygula­ nan m uam ele,

' 2. T ahkikatın yapılış tar­ zı ve elde edilm ek istenen so­ n u ç.”

(Yazımın bundan sonraki bölümünde, yapılan eziyet ve işkenceler hakkında bilgi ve örnekler verdim. Mesela, ön­ ce gözaltına alınan ve sonra tutuklanan bir emekli kurmay albay vardı. Hücresinde, bile­ ği ayağına çapraz zincirli ola­ rak tutuluyordu. Hazırlanan yazılı ifade de, kendisine zor­ la imzalatılmıştı. Suçu ne olursa olsun, bir ordunun üni­ formasını yıllarca taşımış, statüsü emekli subay olan bir kişiye, böyle bir muamele ya­ pılamaz diyordum.)

Aynı yazıdan bir başka bölüm:

MİLLİYET • 9

•Genişletilm iş Kom uta Konseyi'nde, generaller

Cumhurbaşkanı asker mi

olsun, sivil mi?

Y E N İ B A Ş K A N , K O M U T A N L A R L A

CHP Genel Başkanlığı’ na seçilen Bülent Ecevit, bir törende ko­ mutanlarla... CHP’ nin lider değiştirmesi, Silahlı Kuvvetler’ de, bu partinin koalisyon hükümetinden çekilmesi endişesi yaratmıştı. Fotoğrafta, (soldan sağa) Bülent Ecevit, Org. Faruk Gürler, Org. Semih Sancar, Mucip Ataklı ve Org. Muhsin Batur görülüyor.

— “ H alen g ö rü lm e k te olan (...) davası ile (...) kon u­ larıyla yapılan soruşturm alar­ da, te rtip le n e n sorularla siz, ben ve Amiral Kayacan’ın, bu konularla İliş k is i kurulm aya çalışılm akta; ç ift ifade ve ç ift dosya tanzim e d ilm e kte ve hakika tle ilg is i olm ayan do s­ yalar çoğ altıla rak, etrafa d u ­ yu ru lm a kta d ır.”

(Bu işleri kimlerin yaptığı­ nı, dosya suretlerini kimlere verdiklerini biliyordum ama, .jbıjaOp dahi f f i ^ lanffaşıJKta

yarar görmüyorum.)

Yazıya şöyle devam edi­ yordum:

— “ Ancak, b ir kuvvetin kom u ta nlığ ı üzerim de o ld u ­ ğuna göre; 27 M ayıs’tan bu yana, her yerde ve herkesin önünde d ü ş ü n d ü k le rim i söz­ lü ve yazılı olarak ve çoğ u za­ man da, hoşa gitm e yece k tarzda açıkça ifade etm ekten kaçınm ayan b ir insan olarak, çevrilm ek İstenen oyunların açıklığa kavuşturulm asını is ­ tem ek, en ta b ii hakkım dır.

“ K işi olarak bazı karakter­ ler, bir makama yalnız yükse l­ mek ve o makam da b u lu n ­ muş olm ak için, gelm ek ister­ ler. Ben ise, b ir m akam a g e l­ meyi dü şün ce ve id e a lle rim i reaiize etm ek için isterim . Ba­ zı çevrelerin yaym ak is te d ik ­

le ri g ib i ko m ü n ist veya aşırı so lcu olm adığım ı, ama bu­ günkü düzenle, T ü rkiye ’nin p ro b le m le rin in h a lle d ile m e ­ yeceği fikrin de olduğum u hiç gizlem em . Bu d ü şü n ce le rim i yazılı vesika haline g e tirm e k­ ten de çe kin m e m işim d ir.

“ Bazı yüksek rü tb e li arka­ daşlarım ız, 12 M art ö n c e s in ­ de gizli, kapaklı iş le r ç e v ird i­ ğim iz iddiasıyla, bunları te s ­ p it etm ekle bizi ifna etm ek dü şün cesin e kap ılab ilirler.

“ Bugün de, m aalesef yük­ sek kom uta kadam esi içinde, b ir fik ri beraberlik yoktu r. Bu da ğınıklık, dış çevrelerce b i­ linm ektedir. 1972 Ağustos ayı içinde, kom uta d e ğ işikliğ i es­ nasında yapılan teşebbüsler, oynanan oyu nlar m alum unuz olup, dış çevrelerde itibarım ız zedelenm iştir. Bu sebeple, te­ orik olarak Türkiye’nin en bü­ yük gücü olan Silahlı Kuvvet­ ler yüksek kadem elerini İşgal eden in sanların b irb irle rin e karşı açık ha reke tler içinde , A ta tü rkçü yolda, b irlik ve be­ raberlik ha lin de olm alarının zaruretine şid d e tle in anm ak­ tayım . M eselelerin açıkça o r­ taya konulm asında, g izli ka­ paklı b ir nokta kalmamasında da fayda görürüm .

“ Bu m eseleler halledilm e­ den, yapılacak 1973 seçim

le-Genişletilmiş

Komuta Konseyi

(TOPLANTIYA KATILAN 52 GENERAL VE AMİRAL) ” İhsan Över ” Sait Özçivril ” İbrahim Şenocak ” Mazhar Üzer ” Mahmut Ülker ” A rif Koçak ” Orhan Süerdem KARA KUVVETLERİ Org. Faik Türün ” Nihat Tulunay ” Kemalettin Eken ” Hamza Gürgüç ” Orhan Yiğit ” Doğan Özgöçmen

” N. Kemal Ersun DENİZ KUVVETLERİ Vehbi Elgin

Sadettin Canberk

Koramiral Hilmi Fırat ” Bülend Ulusu

Adnan Ersöz ’ Necmettin Sönmez

Babattin Alpkan

Mithat Ceylan HAVA KUVVETLERİ

İhsan Gürkan Org. Emin Alpkaya Fahir Atabek ” Nahit Özgür Şecaattin Kuloğullan ” Ahmet Dural Ihsan Göksel Korg. Mehmet Eziler Hamza Günaip ” İrfan Özaydınlı A tıf Erçıkan ’ ’ Ethem Ayan Fikret Elbizim ” Osman AIpsü Kenan Evren ” Niyazi Gül Vecihi Akın ” Samih Alaybayoğlu Hilmi Arman ” Hulusi Kaymaklı Abdurrahman Ercç ” Cemal Engin Fikret Göknar ” Kenan Göker rinden sonra, T ü rkiye ’nin d a ­

ha da zorlaşacak sorunları karşısında, geleceğe n ik b in ­ lik le bakmaya olanak gö rm e­ m e kte yim .”

GÜRLER İN CEVABI

Aradan bir ay geçtikten

sonra, 27 Kasım 1972’de, Ge­ nelkurmay Başkanı Org. Gür­ lerim yazılı cevabını aldım. Bu cevap yazısından da, bazı bö­ lümleri aktarıyorum:

— “ Yazınızda be lirtilen ve soruşturm alarda işkence ya­ pıldığına dair ihbar

mektupla-52 general ve amiralin

katıldığı toplantıda, 757

Cumhurbaşkanı “asker”, 6’sı “sivil

olsun ” diyor. 19 komutan, “sivil

veya asker olabilir” derken, 4%

“Sunay’ın görev süresinin

uzatılmasını”, 3’ü de “Bu işe

karışılmamasını” savunuyor

“Toplantıda, Cumhurbaşkanı

seçimi ile ilgili soru sorulması,

bana, Faruk Paşa’ım T

Cumhurbaşkanı olmak arzusunun

ilk sinyali gibi geldi”

F A İK T Ü R Ü N

52 general ve amiralin katıldığı Genişletil­ miş Komuta Konseyi ne Kara Kuvvetleri adına katılanlardan biri de Orgeneral Faik Türün’ dü

rı, İstanbul S ıkıyönetim Ko- m u ta n lığ ı’na gö n d e rilm iş ve te tk ik sonucu bunların imza sahiplerine ait olmadığı tespit e d ilm iş tir.

“ Yine yazınızda b e lirttiğ i­ niz em ekli subay, adli m üşa­ v irliğ e c e lb e d ilm lş ve verdiği ifadede, böyle bir muameleye maruz kalm adığını b ild irm iş ­ tir.”

(Ekli ifade zaptında, be­ nim ismini verdiğim emekli Hv. Kur. Yb,

“ Ben, herhangi b ir d ö vü l­ me iddiasında bulunm adım .

(nasıl bulunabilirdi ki?) Yalnız­ ca, ifad en in iradem dışında alındığını söylem iştim ” diyor­ du.

“ S ıkıyönetim kom u ta nla­ rı, bu görevleri bakım ından G enefkurm ay’a bağlı olm a­ makla beraber, he psinin S i­ lahlı K uvvetler’de b ir makam sahibi olm ası ve bu g ib i hare­ ketle rin vukuu halinde, n e ti­ cede Silahlı Kuvvetlerie olum ­ suz etkide bulunacağı hakika­

ti karşısında, kendileri, im za­ sız da olsa, alınan ih ba r m ek­ tuplarından b ilg ili kılınm akta ve gerekli ön le yici ted birlerin alınm ası isten m ekted ir.

“ B ütün bu te d b ir ve te l­ kinlere rağmen, uygunsuz ha­ re ke tle rin olm ası da ih tim a l dışı sayılamaz. Ancak, sanık­ ların verdikleri ifadeler ve be­ yanlarda, ken dilerine tah m il ed ile n suça ve tevcih edilen soruya cevap verecekleri yer­ de, m eseleyi yalan yere yay­ mak, hayali du rum lar yarat­ mak tem ayülü de, gözden kaçm am aktadır. Bu, esasen, eskiden beri sanıkların teves­ sül e ttik le ri ve avukatlarının da, b ir şantaj vasıtası olarak kullana g e ld ik le ri b ir m e­ to ttu r.

“ Yazınızda b e lirtile n hu­ suslardan birçoğu, tarafım ­ dan b ilin m e kte d ir. Kumanda K onseyi ve Kom utanlar T op­ lantısı, bu amaçla yapılm ıştır. M eseleler, yerinde ve zama­ nında yapılacak m ü te a kip top lan tıla rda , m ünasip ş e k il­

tartışıyor...

Rahmetli olmuş iki cumhurbaşkanımız, İsmet İnönü ve Cevdet Sunay yan yana... İnönü, CHP Genel Başkanlığı sırasında, 12 Mart öncesindeki ortam karşısında, Cumhurbaşkanı Sunay’ ı, “ De- mirel Hükümeti’ nj korum akla" suçluyordu. 1972’ nin son ayları­ na gelindiğinde, İsmet İnönü Genel Başkanlık’tan ayrılacak ve yerini Ecevit’e bırakacaktı. Sunay’ ın görev süresi de doluyordu. de tekrar ele alınarak açıklığa

kavu şturulabilir. Kom uta he­ yeti olarak hepim iz, ne kadar b irlik ve beraberlik içinde olursak, geleceğe o kadar üm itle bakabileceğim izi, ben de ta kd ir etm ekte yim .”

Doğrusu bu cevap, benim için tatmin edici değildi. Şikâ­ yetlerin devam etmesi üzeri­ ne, Hava Kuvvetleri birlikleri­ ne bir emir yayınladım. Sıkı­ yönetime celbedilen bütün personelin, salıverildikten sonra karşılaştıkları muame­ le ve yaşam şartları hakkında, komutanlığa rapor vermeleri­ ni istedim. Sanıyorum fayda­ sı oldu.

İÇ POLİTİKADA SORUNLAR

Biz, böyle kendi aramızda çekişirken, iç politikada yeni olaylar meydana gelm işti, is­

m et İnönü, CHP Genel Baş­ kanlığından ayrılmış, yerine

Bülent Ecevit geçmişti. CHP, hükümetten çekilebilir ve ye­ ni sorunlar ortaya çıkabilirdi. Cumhurbaşkanıltğı seçimi de yaklaşıyordu, Sunay’ ın görev süresi bitmek üzereydi.

Bu ortam içirföe, Genel­ kurmay Başkanı Org. Gürler,

6 Kasım 1972 günü, orgene­ ral ve korgeneral rütbesinde­ ki general ve amirallerin katı­ lacağı, bir “ G en işle tilm iş Ko­ m uta K on seyi” düzenledi. Toplantıya, biz 4 komutan da­ hil, 52 general ve amiral katıldı.

Orgeneral Gürler, bir açış konuşması yaparak, durumu özetledi ve tespit edilen soru ve ihtim alleri ortaya koyarak, bunların kısaca cevaplanma­ sını istedi.

Gürler’in cevap istediği konular, şunlardı:

1. “ Her zaman b ir hükü m et buhranı beklenebilir.

a) “ H üküm etin kendi iç in ­ de, b ir anlaşm azlık çıkab ilir,

b) “ B ir partinin, hü küm e­ ti m üşkül durum a düşürm esi ile buhran do ğabilir,

c) “ M eclis ekseriyeti hükü­ m eti dü şüre bilir.

2. “ Önümüzde, reform lar ve yeni yasa tasarılar var. Mali reform , maden reform u, to p ­ rak reform u, eğ itim reform u, idari ve adli reform larla, Siya­ si Partiler ve Seçim Yasası g i­ bi... Bunların çıkarılm ası için ne yapılm alıdır?”

(Aradan 20 ay geçmiş, hâ­ lâ bu soru soruluyor)

3. “ Yakında, cum hurbaş­ kanı seçim i gündem e ge le­ cektir. Cum hurbaşkanının n i­ telikleri, asker veya sivil olm a­ sı hakkında, ne düşünüyorsu­ nuz?

4. “ Varsa, ilave edecek g ö rü şle rin iz nelerdir?”

12 Mart Muhtırasından sonra Silahlı Kuvvetler, bakan ve başbakan atanmasına bile karışmamış veya karıştırılma- mışlardı. Bu defa, Cumhur­ başkanı seçimine, kendimizi angaje etmek istiyorduk. Top­ lantıda, cumhurbaşkanı seçi­ mi ile ilg ili soru sorulması, bana Faruk Paşa’ nın cumhur­ başkanı olmak arzusunun ilk sinyali gibi geldi. Öyle zanne­ diliyordu ki, kaplanların tümü asker olduğuna göre, toplan- tıdakilerin tümü veya büyük çoğunluğu, “ Cum hurbaşkanı asker o lsu n ” diyecekler! So­ nuç, hiç de öyle çıkmadı. Not- larıma.bakıyorum, o konuda verilen oylar şöyle:

• C um hurbaşkanının asker olm asını isteyenler: : 15 • S ivil olm asını isteyenler: 6 • S ivil veya asker o la b ilir d i­

yenler: 19

• Sunay’ ın süresinin uzatıl­ masını isteyenler: 4 • Bu işe karışm ayalım diyen­

le r: 3

Faruk Paşa’ nın, sonuçtan memnun olduğunu sanmıyo­ rum. Fakat, Cumhurbaşkanlı­ ğı konusu, istesek de, isteme­ sek de gündemimize girmişti.

YA R IN :---ÇAĞLAYANGİL, DİZGİNLERİN

ELİMİZDE OLMADIĞINI SÖYLÜYOR

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir müddet sonra Eski Saray ismini alan bu saray şimdiki Üniversitenin yerin- de olup Süleymaniye camii sahasına kadar ulaşmakta idi.. Bir müddet son- ra (1458) Eyüp camii

Ticarî ve sanayî hamleyi yeni bina inşaatını sek- teye uğratmadan büyük mikyasta seyrüsefer mesele- sini temin etmek nasıl mübrem bir ihtiyaç ise, iftiha- ra değer eski

Benito eserinde, resim san'atmm kısa bir ta- rihini yaptıktan sonra, ;bu san'atı yükselten res- samların çalışma tarzları ile resim yapma zanaa- tının nasıl kayıp olduğunu,

dur deriğ olunmayıp mevlâna Ömer duagûyunuza ve kâtip Ali çelebi bendenize mesalihi mühimmat için otuz dokuz bin akçe teslim olunup sarf olunmuş idi min baad dahi ne mik-

Eeyevm Tarih sergisinde teşhir olunan bu Türk minyatürile süslü eserde İbrahimpaşa sarayı ve müştemilâtı ve onun önünde yapılan merasim ve geçit resimlerine ait

Hâmid Görel'in müzik levhası denilebilir ki sanatkârın şimdiye ka- dar yaptığı eserlerin hepsinden daha güzeldir.. Kompozisyon ve renk ahengi itibarile bir şahsiyeti

Orhanın karısı Nilüfer Hatunun yaptığı köprüden tutunuz da bugünkü mahallât arasında yaşıyan birçok âbidelerin (Hatun) ke- limesi ile nihayetlenen isimleri bu kuvvetli

[r]