• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de hesaplamalı tasarım kültürü: 1950-1980

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de hesaplamalı tasarım kültürü: 1950-1980"

Copied!
158
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TÜRKİYE’DE HESAPLAMALI TASARIM KÜLTÜRÜ:

1950-1980

BURCU BEŞLİOĞLU

DOKTORA TEZİ

MİMARLIK ANABİLİM DALI

BİLGİSAYAR ORTAMINDA TASARIM PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ELEKTRONİK VE HABERLEŞME MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

HABERLEŞME PROGRAMI

DANIŞMAN

DOÇ. DR. ŞEBNEM YALINAY ÇİNİCİ

İSTANBUL, 2011DANIŞMAN

DOÇ. DR. SALİM YÜCE

(2)

T.C.

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TÜRKİYE’DE HESAPLAMALI TASARIM KÜLTÜRÜ: 1950-1980

Burcu BEŞLİOĞLU tarafından hazırlanan tez çalışması 13.05.2013 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı’nda DOKTORA TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Şebnem YALINAY ÇİNİCİ İstanbul Bilgi Üniversitesi

Jüri Üyeleri

Doç. Dr. Şebnem YALINAY ÇİNİCİ

İstanbul Bilgi Üniversitesi _____________________

Doç. Dr. Birgül ÇOLAKOĞLU

Yıldız Teknik Üniversitesi _____________________

Prof. Dr. Arzu ERDEM

İstanbul Teknik Üniversitesi _____________________

Prof. Dr. Bülent TANJU

Mardin Artuklu Üniversitesi _____________________

Yrd. Doç. Dr. Togan TONG

(3)

ÖNSÖZ

Bu tezin gerçekleşme sürecinde, yüksek lisans tezimden itibaren beraber çalıştığımız, anlayışı ve öngörüleri ile çalışmalarımı yönlendirmeme yardımcı olan, içtenlikle ve sabırla katkı sağlayan danışmanım Doç. Dr. Şebnem Yalınay Çinici’ye değerli katkılarından ötürü en içten dileklerimle teşekkür ederim. Tez çalışmam süresince değerli eleştirileri ve yorumları ile katkı sağlayan jüri üyelerim Doç. Dr. Birgül Çolakoğlu ve Prof. Dr. Arzu Erdem’e, Prof. Dr. Bülent Tanju, Yrd. Doç. Dr. Togan Tong ve tezin son ve kritik aşamasında destek ve katkı sağlayan Doç. Dr. Mine Özkar’a teşekkürlerimi ifade etmek isterim.

Tezin araştırma sürecinde yaptığım sözlü görüşmelerin konuyu derinleştirmem açısından önemi büyük oldu. Prof. Dr. Ahmet Eyüce, Prof. Dr. Arzu Erdem, Doç. Dr. Birgül Çolakoğlu, Prof. Dr. Fikret Keskinel, Prof. Dr. Gülen Çağdaş, Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, Prof. Dr. Mustafa Pultar, Prof. Dr. Necati İnceoğlu, Prof. Dr. Nigan Bayazit, Nilüfer Kozikoğlu, Prof. Dr. Mehmet Asatekin, Doç. Dr. Meral Erdoğan, Doç. Dr. Mine Özkar, Prof. Dr. Sinan Mert Şener, Yrd. Doç. Dr. Togan Tong, Doç. Dr. Yüksel Demir’e, İlhan Koman Vakfı’na, İTÜ Mimarlık Fakültesi Arşivi’ndeki yardımlarından ötürü Kubilay Önel’e teşekkür ederim.

Doktora çalışması süresince araştırma görevlisi olarak bulunduğum Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde desteğini esirgemeyen dekanımız Prof. Dr. Ahmet Eyüce’ye, manevi desteğini hep hissettiren hocam Mehmet Fazıl İnanlı’ya, sohbetleriyle moral ve destek veren Prof. Dr. Gül Asatekin, Doç. Dr. Bengü Uluengin ve Prof. Dr. Sema Soygeniş’e ayrıca çok teşekkür ederim. Tez ile ilgili çalışmalarımda özveriyle katkı sağlayan arkadaşlarım Yrd. Doç. Dr. Nilay Ünsal Gülmez ve Sinem Kültür’e, her aşamada bana destek olan tüm araştırma görevlisi arkadaşlarıma en içten dileklerimle teşekkür ederim.

Son olarak, bu süreçte desteklerini esirgemeyen ailelerimize, kardeşim Berkay Küçükbaşlar’a, meslektaşım Bahar Beşlioğlu’na ve her zaman sevgiyle ve özveriyle yanımda olan eşim Yiğit Beşlioğlu’na kendimi çok şanslı hissederek teşekkür ediyorum. Bu tezi, üzerimde sayısız emeği geçen ve benim için manevi değeri çok büyük olan, yakın zamanda kaybettiğim anneannem Safure Cerik’e ve varlığı ile bana her zaman güç veren tarifsiz mutluluk kaynağım kızım Yonca Beşlioğlu’na ithaf ederim.

Mayıs, 2013 Burcu BEŞLİOĞLU

(4)

iv

İÇİNDEKİLER

Sayfa

KISALTMA LİSTESİ ... vi

ŞEKİL LİSTESİ ... vii

ÖZET ... vii ABSTRACT ... ix BÖLÜM 1 GİRİŞ ... 1 1.1 Literatür Özeti ... 9 1.2 Tezin Amacı ... 12 1.3 Orijinal Katkı ... 13 BÖLÜM 2 HESAPLAMALI TASARIM: KURAMI İNŞA ETMEK ... 15

2.1 İlhan Koman’ın Geliştirilebilir Biçim Serileri: Ucu Açık Bir Süreç Olarak Tasarım Araştırması ... 18

2.2 Sedad Hakkı Eldem’in Türk Evi Plan Tipleri: Üretken Sistemlerde Soyutlama ... 33

BÖLÜM 3 AKADEMİK ARKA PLAN: TASARIMIN GEREKÇELENDİRİLMESİ EĞİLİMLERİ ... 42

3.1 İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 60’lardan 80’lere: Tasarımın Gerekçelendirilmesi Düşüncesi ... 52

3.1.1 Altan Öke ve Fikret Keskinel’in Yaklaşımları……..………..54

3.1.2 Farklı Yönlerde Çeşitlenen Birikim...………...…...……....75

3.2 Kolektif bir Ruh: ODTÜ’de Mimarlık Bilimleri Hareketi ... …………87 BÖLÜM 4

(5)

v

ELEŞTİRİYİ YENİDEN KURMAK: MİMARLIK VE BİLİMSELLİK İLİŞKİSİNDE SEZGİ VE

YARATICILIK ÜZERİNE TARTIŞMALAR ... 108 BÖLÜM 5

SONUÇ ... 127 KAYNAKLAR ... 137 ÖZGEÇMİŞ ... 147

(6)

vi

KISALTMA LİSTESİ

BSED Building Sciences and Environmental Design

ÇEMBİL Çevre ve Mimarlık Bilimleri Derneği

DRS Design Research Society

ESH Elektronik Sayısal Hesaplayıcı

JFA Journal of Faculty of Architecture (METU)

İTÜ İstanbul Teknik Üniversitesi

KTÜ Karadeniz Teknik Üniversitesi

LUBFS Land Use and Built From Studies Reserch Center

MIT Massachusetts Institute of Technology

ODTÜ Orta Doğu Teknik Üniversitesi

OSA Association of Contemporary Architects

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği YAPÇAT Yapı Bilimleri ve Çevre Tasarımı

YÖK Yükseköğretim Kurulu

(7)

vii

ŞEKİL LİSTESİ

Sayfa

Şekil 2. 1 Spheric Theme, Naum Gabo ... 19 Şekil 2. 2 π + π + π + π +… Dizisinden Dokuz Varyasyon, İlhan Koman ...22

Şekil 2.3 İlhan Koman ve arkadaşlarının kaleme aldığı Türk Groupe Espace’ın

manifestosu ...30 Şekil 2.4 Tarık Carım, Avustralyalı bir mimar ile 1952 yılında Maxeville’de Jean

Prouvé’nin ofisinde ... 31 Şekil 2.5 Karemetal mobilyaları, 1950’ler...32 Şekil 2.6 Réplique A Brankusi (Brankusi’ye Yanıt), İlhan Koman, 1975, İsveç...33 Şekil2.7 Türk Evi’nin Planimetrik Organizasyonunun Matrisi: Dış Sofalı Plan Tipi

Matrisi, İç Sofalı Plan Tipi Matrisi, Merkezi Sofalı Plan tipi Matrisi...37 Şekil2.8 Kural tabanlı biçim gramerleri tarafından üretilmiş dış sofalı plan tipinin

ağaç diyagramından bir bölüm, Gülen Çağdaş...40 Şekil 3.1 Mimarlık 1968/4 Sayısı Kapağı: “Bir elektronik sayısal hesaplayıcının

(8)

viii

ÖZET

TÜRKİYE’DE HESAPLAMALI TASARIM KÜLTÜRÜ: 1950-1980

Burcu BEŞLİOĞLU

Mimarlık Anabilim Dalı Doktora Tezi

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Şebnem YALINAY ÇİNİCİ

Hesaplamalı tasarım, düşünsel kökenleri geriye götürülebilmekle birlikte, 1960’lardan itibaren mimarlık ve bilimsellik ilişkisini kuran söylemlerle görünür olan bir araştırma kültürü içinde beslenerek gelişmiş bir tasarım yaklaşımıdır. Temelinde tasarımın gerekçelendirilmesi olan hesaplamalı tasarım, yakın geçmişinde sayısal teknoloji ile özdeş olarak anlaşılmasından ötürü, devamı olduğu araştırma kültüründen bağımsız olarak tasarım araştırmaları içinde ayrık bir pozisyonda ele alınmıştır.

Bazı güncel yaklaşımların desteklediği gibi, bu tez hesaplamalı tasarım kültürünü geçmişiyle birlikte ele alan kuramsal inşaların, konunun tasarım kuramı ile yeniden bütünleşmesinde ve mimarlıkta hesaplamalı bir bakış açısının gelecekteki potansiyellerinin anlaşılmasında kritik olduğunu öne sürmektedir. Bu tez, en genel ifadesiyle, hesaplamalı tasarımın inşa edilmekte olan kuramına Türkiye’deki mimarlık ortamından katkı sağlarken, hem Türkiye’de başını akademik alanın çektiği ilginin açığa çıkartılmasını hem de açığa çıkan bilginin diyalektik bir bakış açısı ile yorumlanmasıyla hesaplamanın anlamının genişletilmesini amaçlamaktadır.

Tez kapsamında Türkiye’de hesaplamalı tasarım kültürünü oluşturan birikimde açığa çıkartılan bilgi üç eksen etrafında tartışılmaktadır. Bu eksenlerden ilki, tasarımda hesaplamalı bakış açısının sayısal teknolojiden bağımsız olarak ortaya çıkmış çalışmalarda güncel tartışmalar ile ilişki içinde tartışılmasının hesaplamaya özgü bir kuramın inşasını mümkün kılacağı düşüncesine dayanmaktadır. Bu yaklaşım doğrultusunda, İlhan Koman’ın geliştirilebilir biçim serileri çalışmaları ve Sedad Hakkı Eldem’in Türk Evi Plan tipleri üzerine geliştirdiği matrisi, hesaplamalı bir bakış açısıyla

(9)

ix

ele alınmış birer tasarım yaklaşımı olarak incelenmiş ve güncel tartışmalarla ilişki içinde yorumlanmıştır. Hesaplamalı tasarım kültürünü oluşturan birikimin temellendiği, mimarlık akademyasında 60’lardan itibaren yer bulmaya başlayan eğilimlerin açığa çıkartıldığı ikinci eksen, Türkiye’deki mimarlık okullarında belirgin olarak iki farklı karakterde akademik ilginin yerleştiğini tespit etmektedir. İlki, ağırlıklı olarak İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde tasarım metotlarına ağırlık veren ve Altan Öke ile Fikret Keskinel’in çalışmaları ile yerleşmeye başlayan bir akademik ilgi iken, diğeri 70’lerin ikinci yarısında ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde mimarlığın bilimselleşmesi söylemiyle akademisyenlerin kolektif çalışmaları ile kurumsallaşma yönünde çeşitli ürünler veren bir hareket olarak belirmektedir. Son olarak, tezin ele aldığı üçüncü eksen, özellikle 60’lar ve 70’ler boyunca akademik ortamda üretilen söylemin hesaplama için halen kritik bir eleştiri ekseni olarak devam eden sezgi, bilimsellik ve yaratıcılık anlayışlarının tartışılmasını ve bu düşüncelerin güncel hesaplama kavrayışı ile ilişki içinde yeniden yorumlanmasını içermektedir.

Anahtar Kelimeler: Hesaplamalı tasarım, tasarım kuramı, tasarımda gerekçelendirme, Türkiye’de mimarlık eğitimi

(10)

x

ABSTRACT

COMPUTATIONAL DESIGN CULTURE IN TURKEY: 1950-1980

Burcu BEŞLİOĞLU

Department of Architecture PhD. Thesis

Adviser: Assoc. Prof. Dr. Şebnem YALINAY ÇİNİCİ

Computational design which has various intellectual foundations that can be traced back to earlier, is a design approach fostered within a research culture that had appeared since 1960s discourses focusing on the relations in-between architecture and scientific approaches. Based on design reasoning, being dealt with as identical to digital technologies, computational design has been mostly discussed as a discrete field in design by losing its references to the research culture it had been shaped through.

Supported by some contemporary approaches, this thesis proposes that the theoretical constructions that position computational design in relation with its former background is critical for re-integrating the field into the design theory and for foreseeing its future potentials in architectural design. In a general sense, this thesis contributes to the theory of computational design specifically from the Turkish architectural domain. Therefore, the aim of this thesis is two-fold: to reveal the interest that is led by the academic field in Turkey and to expand the meaning of computation by interpreting the uncovered knowledge in a dialectical point of view. This thesis discusses the experiences that are offered as a part of the computational design culture in Turkey in three main frameworks. Titled as theory construction, first of them is based on the suggestion that early studies that are not involved in digital technologies can be discussed in relation to contemporary issues on computation; so that this approach opens a way for the construction of a unique theory of computation. In this context, the developable form series by İlhan Koman and the generative matrice of Turkish House Plan Types by Sedad Hakkı Eldem are evaluated as

(11)

xi

examples of computational design approaches and are re-interpereted in terms of the debated topics in computational design thinking. The second domain focusing on the academic background reveals the tendencies that were raised in architecture schools in Turkey in the period between 1960’s and 1980’s, and observes two different characters in the emergence of an academic interest. While the academic interest at İTÜ Faculty of Architecture -starting from the studies of Altan Öke on design methodology and Fikret Keskinel on programming- in early 1960s focuses considerably on systematic design methods in advance, a discourse focusing on the “scientification of architecture” appears at METU Faculty of Architecture in the second half of 1970’s shaped by a collective movement between scholars, having outcomes in an institutional level. Finally, the third field of discussion highlights a critical up-to-now viewpoint that questions computation in terms of a two polar distinction between intuitional and scientific approaches. In this context, this thesis analyses the discourse produced specifically during 60’s and 70’s by scholars in Turkey and uncovers how topics of intuition, scientific approach and creativity in design are conceptualized.

Keywords: computational design, design theory, reasoning in design, architectural education in Turkey

YILDIZ TECHNICAL UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES

(12)

1

BÖLÜM 1

GİRİŞ

“Bu türdeki [rutinizasyon] bir bilimselleştirme çabasının örneğini bilgisayarla tasarım yapılması denemelerinde görüyoruz. Bilgisayara, tasarımda daha önce çözümlenmiş elemanlar, bilimsel araştırmalarla elde edilmiş elemanlar arası ilişkiler, ya da uyulması gerekli sınır şartları ve bu şartları sağlayan çözümler arasında en iyisini seçmeye olanak sağlayacak başarı ölçütü verilir. Bilgisayar kendisine verilen tasarım problemini verilen bir algoritmaya göre çözer. Burada tasarım sorununun tam olarak rutinleştirilip rutinleştirilmediği sorulabilir. Bunun çözümü önceden verilen elemanlarla, ilişkilerle kurallarla belirlenmiştir. Başarı bu kuralların konulmasından geçmektedir. Öyle ise bu halde mimari tasarım rutinleştirilmekten çok nitelik değiştirmiştir denilebilir. Geleneksel olarak mimarlık tasarımcısı nihai ürünü betimleyen bir tasarım yaparken, şimdi elemanları ve elemanların ilişkilerinin tasarımını yapmaktadır. Böyle bir analiz sonucunda, ulaşılan sonucun tasarımı rutinleştirmekten çok tasarımın biçim değiştirmesi olduğu savunulabilir.”İlhan Tekeli, 1976 [1]

“Mimarlığa aktarılan bilgi ön tanımlı kurallarla, sabit biçimlerle ya da izleklerle olmadıkça, tasarım daha daha çok araştırma gerektirmektedir. Artık bir tasarım sürecine girerken araştırma yapmamız yetmiyor: tasarımın kendisini araştırmamız gerekiyor. … Hesaplama sadece mimarlığı sabit tiplerden ve kataloglardan özgürleştirdiğini kanıtlamadı, ayrıca tasarımı tekil nesnenin üretiminden daha geniş bir kapsama, olası nesneler dizisinin organizasyonuna doğru taşıdı. Hesaplama ile, şeyin kendisi kadar, bir şeyin organizasyonu da tasarlanmalı. … Hesaplama her nesneyi bir sistemde var eder ve her sistemi türler ya da aileler değil, bir değişkenler kümesi olarak anlar ve böylece, araştırma bu kümelerin sınırlarını bulma ve denemeye eşitlenir.” Lars Spuybroek, 2009 [2]

Farklı dönemlerin ve coğrafyaların ürünü olan bu sözlerin ortak noktası hesaplamanın mimarlık için kritik olan potansiyelini benzer ifadelerle tespit etmiş olmalarıdır. Her iki durumda da hesaplama, tekil sonuç ürünün tasarlanmasından, olanaklı sonuç ürün dizisini üretecek bir sistemin organizasyonuna dönüşen bir süreci anlatmaktadır. Üstelik, Tekeli, metninde 1976 yılında öngörüyle işaret ettiği tasarımın ilişkisel bir

(13)

2

organizasyona dönüşmesinin, tasarımın rutinizasyonundan1

çok tasarımın biçim değiştirmesi olacağını duyurmaktadır. Aynı dönüşümü anlatan Spuybroek’un metni konuyu bir adım daha ileri taşıyarak, hesaplama ile gerçekleşen tasarımın yeni biçiminde, karşılaşılan her biricik tasarım süreci için kurulacak organizasyonun bir tasarım araştırması olacağını ortaya koymaktadır.

Birbiriyle örtüşen bu iki yaklaşım dışında Lars Spuybroek ile İlhan Tekeli’nin görüşlerinin bir aradalığı bu yaklaşımların oluştuğu iki bağlam arasında kurulabilecek potansiyellere işaret etmektedir.2 “Erken kompütasyonel çağ”[3] (1965-1975) olarak tanımlanabilen bir dönemin ürünü olarak 1976’da yazılan ilk metinin üzerinden geçen yıllarda, hesaplamalı tasarımın ifadesi çoğunlukla teknoloji ile ilişkisinde yararcı bir araçsallık yolu ile aranmıştır.3 Teknoloji odaklı, “yeni” vurgusunu işleyen bir bakış açısı hesaplamayı salt araçsallaştırmakta, konunun eleştirel potansiyellerini gölgelemektedir.

Hesaplama, tasarımın sabit izlekler ve bilgilerle üretildiği 60’lardan itibaren yerleşen ve sistematik tasarım metotları ile görünür olan paradigmadan “genel geçer örüntüler

1 İlhan Tekeli, tasarımın bilimselleşmesi ortak paydasında yapılan çalışmalardan bir grubun ele alışını

“rutinleştirme” süreci ile açıklamaktadır. Tekeli’nin kullandığı “rutinizasyon” kavramı tasarımın öğretilebilir bir süreç olması temel ilkesinden hareketle, ortalama yetenekli kişilere tasarımın nasıl yapılacağının kaideleri verildiği zaman bu kişilerin hepsinin aynı ve en iyi olan sonucu bulmasını sağlamasının beklendiği yaklaşımları kapsamaktadır. Tekeli rutinizasyon yaklaşımının uygulanabileceği en belirgin örnek olarak bilgisayarla tasarım yapılması sürecini göstermektedir.

2

İlhan Tekeli, metni yazdığı 70’lerin ikinci yarısında ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde içinde bulunduğu ortamdaki “mimarlığın bilimselleşmesi” yönündeki eğilimleri yakından izleyen ve bilimsellik, mimarlık, tasarım konularının tartışmaya açık ilişkilerini kuramsallaştırmıştır. Lars Spuybroek, 2000’li yılların başından itibaren mimarlıkta hesaplamalı tasarım ve üretim konusunda öncü çalışmaları olan Fresh H20 Expo, Maison Folie gibi projeleriyle tanınmış, çeşitli üniversitelerde dersleri olan mimar, sanatçı ve

akademisyendir.

3

Bu genel eğilimdeki en belirgin kırılma MIT bünyesinde 1990’lı yılların ortasında kurulan Design and Computation Group’un benimsediği “bilgisayar uygulamaları üzerine yoğunlaşmak yerine hesaplama ve

kompütasyon kuramına vurgu yapmayı tercih eden” yaklaşımın oluşturduğu kültürdür. Onur Yüce Gün

şöyle anlatmaktadır: “1990’lı yılların ortalarında Mimarlık Bölümü bünyesinde Tasarım ve Kompütasyon Grubu’nun (Design and Computation Group) kurulması dünya çapında mimarlık eğitimini ve eğitim kurumlarını etkileyen bir kültürün oluşmasını sağlamıştır. Grubun kuruluşu sırasında William J. Mitchell’ın vizyoner motivasyonu, zamanın önde gelen tasarım ve kompütasyon akademisyenlerini bir araya getirmiştir. MIT Tasarım ve Kompütasyon Grubu’nun program direktörü ve Biçim Gramerleri Kuramı’nın (Shape Grammers Theory) kurucusu olan George Stiny, programın hedeflerini belirlerken, bilgisayar uygulamaları üzerine yoğunlaşmak yerine hesaplama kuramına vurgu yapmayı tercih etmiştir.” [4]

(14)

3

kurmak” düşüncesinde ayrılmaktadır. Hesaplamalı bakış açısı, her tasarımcının her tasarım araştırmasına özgü olarak kendi kişisel deneyiminin, başka bir deyişle sezgilerinin sürece katıldığı öznel ve tekil bir gerekçelendirme sistemi kurduğu bu yönüyle yaratıcılığı içeren, tasarımda üretken bir gerekçelendirme yaklaşımıdır.

Güncel hesaplama kavrayışı ile “erken kompütasyon dönemi” arasında “tasarımın gerekçelendirilmesi” ekseninde kurulacak bağlantılar, konunun tarihsel ve kültürel kökenini ortaya çıkartacak, böylece hesaplamanın mimarlık için potansiyelleri başka düzlemlerde derinlemesine tartışmaya açılabilecektir. Bu iki alıntıdan yola çıkarak bir çözümleme ile başlamak tezin en belirgin olan amacı için bir çıkış noktası sağlamaktadır: hesaplamalı tasarımın kuram içinde edinmeye başladığı çerçeveye1, özel bir noktadan, Türkiye’deki mimarlık alanından katkı sağlamak.

İçeriklerinde benzer tanımların dikkat çekici olduğu metinlerin ilkinde, Tekeli “nihai ürünü betimleyen bir tasarım yerine elemanları ve elemanların ilişkilerinin tasarımını yapılması” ifadesini kullanırken, Spuybroek, “tasarımın tekil nesnenin üretiminden daha geniş bir kapsama, olası nesneler dizisinin organizasyonuna doğru taşınması” ve “şeyin kendisi kadar, bir şeyin organizasyonun da tasarlanması” ifadelerini kullanmaktadır.[2] Her iki tanım da bilgisayarın tasarım araştırmalarında kullanılması ile çarpıcı olarak tasarım sürecinin karşılaştığı temel bir dönüşüme vurgu yapmaktadır. Böyle bir dönüşüm, mimarlık tarihi boyunca tekil bir son ürünün biçimlendirilmesi üzerine odaklanan yaklaşımın yerine olası sonuç ürünleri içinde barındıran üretken bir sistemin organizasyonunu koymaktadır. Benzer bakış açısını, Uğur Tanyeli’nin konuya yaklaşımında bulmak mümkündür: “Artık aynı matematiksel terimle ifade edilen farklı şekillerin dünyasındayız. (…) Sonuç-biçim tek bir matematiksel terimin tanımladığı sonsuz sayıdaki olasılık içinde varlık kazanan herhangi biri sadece.”[5]

Yakın tarihte hesaplamalı tasarım düşüncesinin kuramsal altyapısını oluşturan yaklaşımları örnekleyen metinleri bir araya topladıkları “Hesaplamalı Tasarım Düşüncesi” (Computational Design Thinking) kitabında Sean Ahlquist ve Achim Menges, tasarımla ilişkili olarak hesaplamayı, “bilgiyi ve belirli bir çevreyi kuran elemanlar arasındaki etkileşimin işlenmesi” olarak tanımlamaktadırlar.[7] Bilgisayar

1

(15)

4

destekli tasarım süreçlerinin ayrıldığı nokta ise bu süreçlerin spesifik olandan başlayıp son ürün ile sonlanırken, hesaplamalı süreçlerin elemanların özellikleri ve üretken kurallarla başlayıp biçimi dinamik bir sistem olarak türeten bilgi ile sonuçlanmalarıdır.[7]

Tanyeli’nin tasarım düşüncesi yerine sürecin egemen olmasına yaptığı vurgu Ahlquist ve Menges tarafından benzer biçimde ele alınarak şöyle ifade edilmektedir: “Hesaplama biçimin ya da sonucun açık ve belirgin tanımı ile işlemez, bu süreçte tasarımcı biçimi geliştiren kuralların yaratıcısıdır.”[7] Burada ifade edilen anlayış da, Spuybroek’un yaklaşımı ile örtüşerek tasarımı süreci üretecek kriterlerin araştırılmasına eşitlemektedir.

Bu düşünceler paralel olarak, mimarlık için hesaplama ve tasarım ilişkisinde geriye dönük bir bakışta kritik bir figür olarak beliren Leslie Martin1, 1967’de RIBA Journal’da yayınlanan “Mimarın Mimarlığa Yaklaşımı” isimli makalesinde biçim ve içeriğin kavramsal bakışının genişletilmesinin önemi konusunda, “niyetler ve süreçler”‘ in önemini vurgulayan düşünceleri şöyle ifade edilmiştir: “Ben biçimler ve imajlar üzerinden konuşmayı önermiyorum. Biçim, bir sürecin son ürünüdür. Bana mimar için çok daha önemli gözüken şu konuyu tartışmak istiyorum: biçimlerin var olmasına sebep olan ve önemini ve anlamını veren bazı niyetler ve süreçler.”[8]

Leslie Martin’in sözlerinde de açıkça ortaya konulan son ürünün biçimi yerine biçimi oluşturacak sürece yapılan vurgu, Tanyeli’nin bugün mimarlıkta yaşanmakta olan önemli değişimlerden birisi olarak tanımladığı dönüşümün 1960’lar için önemli bir kırılma olarak belirdiğini göstermektedir. 1960’lar mimarlık için vurgunun mimarlık tarihi boyunca ilk kez tasarım sürecine yapıldığı, “tasarımın bilimselleşmesi” ekseninin önem kazandığı, “tasarım metotları hareketi”ni üreten yıllar olarak önemli bir dönüm noktasıdır.

1960’larda bir söylem olarak belirginleşen ve temelinde tasarımın

gerekçelendirilmesini içeren yaklaşımlar, “tasarım metotları hareketi” olarak anılan

1

1930’larda İngiltere’de sanatçıları ve mimarları bilimsel bir düşünce etrafında toplayan entelektüel ortamın merkezindeki Leslie Martin, 1960’larda Cambridge Üniversitesi Mimarlık Okulu’nda hesaplamanın mimarlıkta bilgisayar uygulamalarını da içeren ilk denemelerinin yapıldığı bir ortamda LUBFS-Land Use and Building Studies araştırma merkezinde etkili olarak hesaplama ve mimarlık ilişkisinde kuramsal katkılarını sürdürmüştür.

(16)

5

çalışmaların ortak noktası olmuştur. Tasarım metotları hareketi içindeki çalışmalarda gerekçelendirme, tasarım aktivitesini belirli metotları izleyen tasarım araştırmaları olarak ilerletmek düşüncesinde ortaya çıkmıştır. Sezgi ve enformel bilgiyi içeren geleneksel tasarım uygulamalarının temellendiği “yumuşak” stratejiler küçümsenmiş, aksine tasarım metotları hareketinin öncüleri ve Herbert Simon’ın Yapayın Bilimleri (The Sciences of the Artificial) kitabında ifade edilen tasarımın “katı” analitik tasarım

bilimi çok çekici bulunmuştur.[9] Tasarım ile bilimin ilişkisinde tasarımın

gerekçelendirilmesi, tasarım metotları hareketinin odaklandığı metodolojik çalışmaların dışında, tasarım bilgisinin niceliksel olarak çözümlenmesini içeren, içeriğin somut bilgisini bulmaya yönelik bir alanda da popüler olmuştur. Çevresel verilerin ve tasarıma dahil olabilecek psikoloji, sosyoloji, istatistik gibi sosyal bilimlerin de niceliksel analiz yolu ile araştırılmasını ve bu yol ile mimarlık için tanımlanabilir, ilerletilebilir ve eleştirilebilir bir bilgi birikimi oluşturmasına dönük yaklaşımlar da tasarım gerekçelendirilmesini, metodoloji yaklaşımları dışında, içeriğe dair olarak barındırmaktadır.

1960’larda mimarlıkta bilimsel bir yönelimin etkili olduğu hareketler içinde tasarım araştırmalarına odaklanan ve tasarım metotlarının geliştirilip tartışıldığı bir eğilim ortaya çıkmaktadır. Bilgisayarın tasarım araştırmalarında bir sayısal hesaplayıcı olarak mimarlar tarafından kullanılmaya başlanması da bu dönemde mimarlığın gündemine girmektedir.[10] Tasarım, ilk kez mimarlık düşüncesinin odağında bir araştırma alanı olarak belirmiş, bu odaklanma sonucunda bilimsel araştırmalarla elde edilen bulguların birer tasarım girdisi olarak, yine ilk kez belirgin olarak akılcı bir yaklaşımla sistematik olarak çözümlenen tasarım sürecine dâhil olmalarını deneyen çalışmalar gerçekleşmiştir. Bu süreçte bilgisayarlar insan zihninden daha etkin ve hızlı hesap kapasiteleri ile tasarım araştırmalarına dâhil olmuşlardır.

Tekeli’nin bölümün başlangıcında alıntı yapılan “Tasarım Sürecini Bilimselleşme Çabaları” başlıklı yazısı genel bir çerçevede 1960’larda odaklanılan mimarlıkta bilimsel düşünce ve tasarım araştırmalarının ilişkisini ve bu kapsamda özel bir vurguyla tasarım sürecinin bir bakıma yeniden kavramsallaştırılmasını içermektedir.[1] Tekeli, metinde daha önce güzel sanatlara ağır basan mimarlık eğitiminde bilimsel yöntemlerin ağırlığının arttığı tespitini yapmakta; mimarlığın bilim ile ilişkisinde mimarın değişen

(17)

6

rolünü esas alarak, bu noktadan bir bakış açısı ile tasarım yöntemleri, tasarım araştırmaları gibi belirgin hareketlerin bu süreçte hangi etkilerin sonucu ile ortaya çıktığını tarihsel bir bakış ile yorumlamaktadır. [1]

Tekeli bilimsel gelişmeyi üretim güçlerindeki değişimin bir parçası olarak yorumlamakta, üretim güçlerindeki gelişmenin de mimarlık mesleğine toplumda düşen rolün değişmesinde etkili olduğunu vurgulamaktadır.[1] Tekeli’nin üretim güçleri ile mimarlık mesleği arasında işaret ettiği bağlantı, bilimsel yöntemlerin iki Dünya Savaşı arasında mimar, sanatçı ve bilim adamlarının “kolektif bir ruh” etrafında toplanmaları ile başlayarak,[6] özellikle 60’ların başından itibaren mimarlık alanı ile bütünleşme sürecinde kritik bir nokta olarak vurgulanabilir. Farklı uzmanlık alanlarının doğduğu yapım sürecinde, yapının tüm süreçleri ile tek sorumlusu ve yürütücüsü olan ve tasarım sürecinde tek yaratıcı özne olan mimarın rolü kaçınılmaz olarak değişmektedir. Tekeli tarafından yapım sürecinin sanayileşmesi ve uzmanlık alanlarının türemesi, diğer yandan kullanıcı ile mimarın arasındaki ilişkinin kurumsallaşması bu rolün değişmesindeki en önemli iki faktör olarak gösterilmektedir.[1] Mimar, bir bütün olarak yapım sürecinin tek sorumlusu iken, artık farklı uzmanlık alanları ile beraber bu sürece katılmakta, yeni süreçte belirginleşen en temel rolü ise “tasarım” olarak belirmektedir. [1] Tekeli’nin sözleri ile bu dönüşüm şöyle ifade edilmektedir: “Farklılaşma ve yeni ihtisasların belirmesi mimarın tasarım rolünü ortadan kaldırmıyor. Belki de mimarlığı sadece bu role indirgiyor. Ayıklanma süreci ile onun temel işlevi belirginleşiyor, ortaya çıkıyor.”[1]

Tekeli’den aktarılan alıntı başlangıç noktası ile varılan noktanın farklılaştığı bir düşünce silsilesi sunmaktadır. Bu durum, hesaplamanın sistematik tasarım metotları ile ilişkisinde en baştan beri sorgulanan bir durumu ifade ettiği için önemlidir. Tekeli, bu metin parçasında bilgisayarda tasarım araştırmalarının bir rutinizasyon örneği olduğu kabulünden hareket etmiş, bu süreci içerdiği adımları tanımlayarak çözümlemiştir. Ancak bu çözümleme sonunda “tasarım sorununun tam olarak rutinleştirilip rutinleştirilmediği”ni sorarak başlangıçtaki kabulünü sorgulamaya açmıştır.[1] Kritik nokta, ilk bakışta kuralları ve sınırları tasarımcı tarafından konulmuş tasarım sürecine bilgisayarın pasif bir rolde sadece uygulayıcı bir düzeyde katıldığı düşünülürken, bu sürecin etkisi altında olan diğer tarafa bakıldığında görülecektir: tasarımcının tasarım

(18)

7

sürecindeki rolünün uğradığı değişim. Tekeli’nin metni bilgisayarın sayısal diline benzer soyutlanmış ifadelerin birbiriyle ilişkisinin tanımlandığı üretken sistemler kurarak düşünmenin ya da Spuybroek’un tanımıyla hesaplamanın tasarım sürecine dâhil olmasının, bu süreci basitçe rutinleştirmekten daha fazlası anlamına geldiğini işaret etmektedir.

Tasarımı rutinleştirdiği sorgulanan yaklaşımı ile sistematik tasarım yöntemleri, bilgisayarı da tasarım sürecine dâhil eden araştırmalarda, temellendikleri rasyonel tutumun bir uzantısı olarak, soyutlanmış tasarım girdilerini, didaktik, sınırlayıcı, tek yönlü işleyen kapalı bir sistem olarak önermektedirler. Sezgiselciliği ve akılcılığı birbirine karşıt iki tutum olarak konumlandıran anlayışın bir ürünü olarak, ilk ortaya çıkışlarından itibaren kendi öncüleri tarafından dahi mimarlıkta sezgisel yaklaşımın bir ürünü sayılan ve bu niteliği ile tanımlanamaz, örtük bir alan olarak bırakılan yaratıcılığı karşılamayan, içermeyen bir tasarım süreci önerdikleri için eleştirilere maruz kalmışlardır. Oysa hesaplamayı içeren tasarım araştırmaları yaratıcı öğeleri de barındırmakta, tasarım süreci gerekçelendirme ekseni olan kapalı bir sistem yerine çoğul gerekçelendirme eksenlerinin üretken sistemleri kurabildiği bir süreci olanaklı kılmaktadır.

Yapılan çözümlemelerden açığa çıkan tartışmalar tezin üç katmanlı sorunsalını ortaya koymaktadır. Tezin ele aldığı ilk sorunsal hesaplamalı tasarımın sayısal teknoloji ile özdeş olarak ele alınması ile ilgili olarak “yeni” vurgusuyla tartışılması eğilimini ve bu eğilimin bir sonucu olarak hesaplamalı tasarımın araçsallığının ön plana çıkartılarak mimarlık kuramından ayrıştırılan pozisyonunu sorgulamak üzerine kurgulanmıştır. Hesaplamalı tasarımın teknolojiye bağlı doğasına odaklanılarak değerlendirilmesi, içinden çıktığı tasarım kuramından ayrışmasına sebep olarak tek yönlü bir tartışma ile sınırlamaktadır. Mimarlık kuramı içinde hesaplamalı perspektifin nadir örnekler dışında yer bulmaması bu ayrıştırmanın gözle görünen bir kanıtı olarak sunulabilir.[6]

İkinci bölüm “Hesaplamalı Tasarım: Kuramı İnşa Etmek” başlığı altında hesaplamanın mimarlık kuramı içindeki ayrıştırılmış pozisyonunu Türkiye bağlamı ile ilişki içinde sorgulamakta, sayısal teknoloji ile kurulan özdeşlikten sıyrıldığında hesaplamanın mimarlık için potansiyellerinin açığa çıkabileceği vurgusunu yapmaktadır. Kuramsal bir bakış açısının inşasının, hesaplamalı tasarımın güncel tartışmalarının sayısal teknolojiyi

(19)

8

kullanmayan ancak yaklaşımlarıyla farklı alanlarda benzer bir tasarım yaklaşımı ile ele alınmış çalışmalar üzerinden mümkün olacağı ileri sürülmektedir. Bu bağlamda, daha önce farklı biçimlerde yorumlanmış İlhan Koman’ın geliştirilebilir biçim serilerindeki yaklaşımı ve Sedad Hakkı Eldem’in üretken bir matris ile ele aldığı Türk Evi Plan tipleri çalışmaları, hesaplamanın güncel tartışmaları ile ilişkilenecek biçimde tartışılmaktadır. Yeniden yorumlanan iki çalışmadan ilki var olmayan bir biçimin malzeme ile deneyiminin de belirleyici olduğu bir biçim üretme sürecini, ikincisi materyalin soyutlanarak belirlenen değişkenlerin yeni bir biçim üretebileceği bir üretken sistemi önererek hesaplamanın iki farklı yüzünü içermektedir.

Tezin ikinci sorunsalı, üçüncü bölümde “Akademik Arka Plan: 60’lardan 80’lere Tasarımın Gerekçelendirilmesi Eğilimleri” başlığı ile ifade edilmiştir. Konu bu bölümde akademik alan odağında ele alınarak, uluslararası düzeyde ortaya çıkan eğilimlerin Türkiye’deki akademik alanda nasıl ve hangi özgün şartlar çevresinde yer bulmaya başladığı tartışılmaktadır. İki konu başlığı “İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 60’lardan 80’lere: Tasarımın Gerekçelendirilmesi Düşüncesi” ve “Kolektif bir Ruh: ODTÜ’de Mimarlık Bilimleri Hareketi” eğilimlerin yoğun olarak gerçekleştiği iki farklı karakterdeki oluşumu anlatmaktadır. Tasarım Metotları Hareketi’nin etkileri daha baskın olarak İTÜ Mimarlık Fakültesi’ndeki akademisyenler etrafında şekillenmektedir. 1930’larda Leslie Martin ve bir grup sanatçı ve mimar etrafında oluşan bilimsel yaklaşımlarla yeşeren “kolektif ruh” Martin’in 60’larda Cambridge Üniversitesi Mimarlık bölümünde Land Use and Building Form Studies (LUBFS) ile başka bir düzleme taşınmıştır. “Kolektif bir ruh”’un akademik alandaki bir başka benzer oluşumu ise yaklaşımında LUBFS’un ilkeleri ile paralellikler kurulan ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde Mustafa Pultar ve Mete Turan çevresinde oluşan Mimarlık Bilimleri Bölümü önerileri çevresinde gelişen bir hareket olarak ortaya çıkmaktadır.

Tezin üçüncü sorunsalı tezin konuyla ilgili akademik birikimin arka planını analiz eden araştırmada açığa çıkartılan kuramsal tartışmalara dayanmaktadır. Bu tartışmalar, hesaplamalı tasarımın yaygın olarak gerilimli bir tartışma içinde olduğu bilimsellik ve sezgisellik ekseninde yer bulan söylemi mercek altına almaktadır. “Tasarımın bilimselleşmesi” özünde tasarım sürecindeki gerekçelendirmeye dayanmakta, tasarımcıda gerçekleşen örtük kararların saydamlaşması, açıklanabilir ve tanımlanabilir

(20)

9

olması ilkesine temellenmektedir. Geleneksel olarak yaratıcı özne olarak kabul gören mimarın gerekçelendirmeye karşı tepkisi, gerekçelendirme ile ilgili metodolojik yaklaşımları kendine ait tanımlanamaz sezgisel alana yapılan bir müdahale olarak algılamasından doğmaktadır. Dördüncü bölümde yer bulan “Eleştiriyi Yeniden Kurmak: Sezgi ve Bilimsellik Üzerine Tartışmalar” başlığı, bilimsellik ve sezgi ekseninde yürütülen tartışmaları içermekte, aynı tartışmaların bir devamı olarak, hesaplamanın yaratıcılık ile ilişkisini yeniden düşünmeye yönelik bir tutum izlemektedir.

1.1 Literatür Özeti

İkinci bölümün araştırma sürecinde incelenen literatürde konuya tezin yaklaşımına paralellikler göstermesi bakımından önemli olan dört temel kaynaktan bahsedilebilir. William J. Mitchell’ın 1977 yılında yayınlanan Bilgisayar Destekli Mimari Tasarım kitabı, konuya kapsamlı bir tanıtım yapan, geçmişteki düşünsel köklerle ilişki kuran ilk kapsamlı çalışma olarak gösterilebilir.[10] MIT Design and Computation Group’ta doktora tezini Mitchell’ın danışmanlığında yapan Rocha’nın tezi kuram ve hesaplama eğilimli çağdaş uygulama arasında tespit ettiği kopukluğun yeniden kurulması amacını taşımakta, geçmişe dönük geniş arşiv çalışmasıyla hesaplamanın düşünsel kökenlerini ortaya çıkartan kapsamlı bir araştırma sunmaktadır. Rocha, tezin düşünsel kökenlere ilişkin yaptığı araştırmanın amacını “mimarlıkla hesaplamanın ilişkisinde bir dizi kökeni ortaya koymanın yeni tarihsel kavrayışlar doğurabileceği” şeklinde açıklamaktadır.[6] Antoine Picon 2010 yılına yayınlana “Mimarlıkta Sayısal Kültür” isimli kitabında “Büyük bir teknolojik değişimle karşılaşıldığında genel tutum; sanki olan şey geçmişte köksüzmüş gibi şimdiye odaklanmaktır”[11] diyerek hesaplamalı tasarımın teknolojideki değişime bağlı olarak anlaşılması sonucunda tarihsel kökenlerinden kopuk olarak tartışılmasını eleştirmektedir. Picon’un yaklaşımı tarihsel bir bakış açısını içermekte, sayısal teknolojinin oynadığı önemli rolün dar bir teknolojik determinizmle kısıtlanmadan anlaşılabileceğini ileri sürmektedir. Teknoloji ile doğrudan bağlantılı olarak anlaşılma eğilimdeki dönüşümlerin uzun ve karmaşık bir ön süreci olduğunu ve dönemsel olarak 90’ların ikinci yarısından daha geride bilgisayarın ve mimarlığa sibernetiğin ilk uygulamalarını da içeren denemelerden de önce, sürecin bilgi toplumunun yüzyıl dönümündeki yükselişinden başlatılabileceğini önermektedir. [11]

(21)

10

Picon, yaklaşımını James Beniger, Alfred Chandler ve James Costada gibi tarihçilerin ortak olarak paylaştığı şu söylemle desteklemektedir: “bilgisayarın icadını olanaklı kılan bilgi toplumudur, tam tersi değil.”[11] Achim Menges ve Sean Ahlquist’in editörlüğünü yaptığı 2012 yılında yayınlanan Hesaplamalı Tasarım Düşüncesi kitabı, hesaplama için köşe taşı niteliğindeki metinleri ilk kez bir araya getirerek düzenlenmiş bir hesaplamalı tasarım kuramı antolojisi olarak tezde birçok kere referans verilmiş farklı temel yaklaşımları içermektedir.[7]

Üçüncü bölümde Türkiye’de akademik alanda yapılan literatür çalışmasında tez kapsamında yapılan sözlü görüşmeler dışında, ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ndeki bilimselleşme hareketlerini ele alan Tonguç Akış’ın “Türkiye’de 1956–1982 Yılları Arasında Bilim Odaklı Bir Mimarlığı Öğretme/Kurma/Çerçeveleme” başlıklı doktora çalışması[12] ve Yeşim Uysal’ın “Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Mimarlık Eğitimi: 1956-1980” başlıklı yüksek lisans tezi[13] içerdikleri sözlü görüşmelerle tanımladıkları zaman aralığı içindeki dönemin genel karakterine damgasını vuran bilimselleşme eğilimlerini ve bunların örgütlü hareketlere dönüşme süreçlerine derinlikli bir anlayışla ışık tutmuşlardır. Akış’ın tezi ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 1970’lerde ivmelenen hareketin içerdiği konuları kuramsal bir düzeyde ele almakta, dönem içinde odaklanılan tartışma noktalarını açığa çıkartarak kapsamlı bir değerlendirme sunmaktadır.[12] “1956’dan 2006’ya ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nin 50 Yılı Anılar Bir Sözlü Tarih Çalışması” adlı ODTÜ’nün kuruluşundan itibaren farklı dönem aralıklarında fakültenin mezunları ve öğretim üyeleriyle yapılan sözlü tarih toplantılarının derlenmesi ile oluşan kitap, akademik alanda geriye dönük araştırmalar için dönemi birçok farklı bakış açısından okumayı mümkün kılan ve daha önce yazılı bir metne dönüşmeyen olayları, tartışmaları, anekdotları literatüre aktaran içeriği ile önemli bir başvuru metni olarak kullanılmıştır.[14] Mustafa Pultar’ın ODTÜ’deki dekanlık dönemi içinde bilimsel bir araştırma kültürünün yerleşmesi için önemli bir adım olarak yayına başlatılan ODTÜ Fakülte Dergisi’nin özellikle dönem içinde yer verdiği yayınlar ve yine Pultar ve Mete Turan tarafından kurulan ÇEMBİL: Çevre ve Mimarlık Bilimleri Derneği tarafından, düzenlenen üç konferansın1 ardından yapılan derlemeler, bütün hareketi, üretilen

1 14-17 Haziran 1976’da Trabzon - KTÜ’de “Mimarlıkta İkinci Kademe Eğitimi ve Mimarlık Bilimleri”,

(22)

6-11

araştırmayı ve özellikle de “Mimarlık Bilimleri Bölümü” öneri ve kuruluş çalışmaları üzerine sürecini, ilkeleriyle birlikte belgelemesi bakımından ilk elden anlatan önemli yayınlar olarak tez kapsamında incelenmişlerdir. 2010’da Mustafa Pultar’a yetmişinci yaş armağanı olarak organize edilen “Yapılar Fora” konferansı ve bunu takip eden katılımcıların yazılarından oluşturulan derleme ise yer verdiği metinlerde hem konferansın katılımcılarının güncel araştırmalarına hem de Mustafa Pultar’ın çevresinde gelişen harekete ilişkin geçmişe dönük deneyimleri, anıları aktarmaktadır.[15]

TMMOB Mimarlar Odası bünyesinde düzenlenen Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın bir parçası olarak “Gelişen Tasarım Süreç ve Teknolojileri” Çalışma Grubu’nun ilki 2007’de ODTÜ’de düzenlenen “Mimarlık ve Eğitimi/Süreklilik ve Değişim” oturumları güncel durumdaki çalışmaları ortaya dökmesi ve öne çıkan tartışma alanlarını sunması bakımından hem akademisyenlerin arasında bir ağ kurulmasını sağlamış, hem de bu tartışmaları belgelendirerek gelecek çalışmalar için bir arka plan oluşturmuştur.[16] Bu kapsamdaki toplantıların yayınları güncel durumun anlaşılmasında ilk elden deneyimleri ve yorumları içermesi bakımından önemli bir kaynak olarak belirmektedir.

Tezin dördüncü bölümünde yürütülen tartışmalara kuramsal bir zemin oluşturması açısından sıkça başvurulan Mine Özkar’ın doktora tezi, yaratıcılığın karşılığı olarak önerdiği “gerekçelendirmedeki farklılıklar” kavramını üreterek oluşturduğu yaklaşımın katkısı açısından önemli bir pozisyon önermektedir.[17] Mine Özkar’ın Temel Tasarım eğitimi üzerinden vurguladığı “tasarımın gerekçelendirilmesi” ifadesi, bu tez için hesaplamalı tasarımın içinden geldiği akademik bilgi birikimi ile ilişki kurulmasında önemli bir eksen olarak öne çıkartılan bir ifade olmuş, böylece sistematik tasarım metotları ile hesaplamalı tasarım arasındaki yaklaşımlarda dönüşen durum “gerekçelendirilme” kavrayışı ile ilişkili olarak kurulmuştur.

Tasarımda sezgisellik ve yaratıcılık konularını, kendilerinin de içlerinde bulunduğu 60’lar ve 70’lerden itibaren kuramsallaştıran Bilgi Denel’in ve Erdem Aksoy’un çalışmaları bu bölümde sıkça referans verilen kaynaklardandır. Bilgi Denel’in Temel 8 Şubat 1978’de İzmir - Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde “Mimarlıkta Eğitim ve Uygulama Sorunları” başlıkları ile üç konferans düzenlenmiştir.

(23)

12

Tasarım ve Yaratıcılık[18] kitabı ve Erdem Aksoy’un Mimarlıkta Tasarım, İletim, Denetim (1975)[19] ve Mimarlıkta Tasarım Bilgisi (1987)[20] kitapları konuyu kuramsal düzeyde özgün bir bakış açısı ile açmaları bakımından sıkça başvurulan kaynaklardan olmuştur. Türel Saranlı’nın Temel Tasarım, Temel Eğitim kitabında temel tasarım yaklaşımını “kişilik eğitimi” ile ilişkide kuramsallaştıran ve tasarımda yaratıcılığın açığa çıkartılmasına dayanan tasarım eğitimi yaklaşımı ayrıca konuyu derinleştirmek için önemli bir bakış açısı sunmaktadır.[21]

1.2 Tezin Amacı

Bu tez, en genel ifadesiyle, mimarlıkta hesaplamalı tasarım yaklaşımı anlayışına Türkiye’de henüz açığa çıkartılmamış bir bilgi alanında yaptığı incelemelerle özgün yorumlar getirmeyi amaçlamaktadır. Tez, Türkiye’de 60’lardan itibaren çeşitli kanallardan beslenen ve eş zamanlı olarak kurulmaya başlayan eğilimlerin güncel durumu anlamak ve geleceğe dönük eğitim ve araştırma potansiyellerinin tartışılmasında özgün ve değerli bir birikimi içerdiğini ortaya koymaktadır. Diğer yandan, hesaplamanın öncülü olan deneyimlerle ilişki içinde anlaşılmasını amaçlayarak, hesaplamalı anlayışın tasarım metotları hareketinden ve bilimsel araştırma yolu ile tasarım bilgisini elde etmeye yönelik çalışmalardan hangi noktalarda ayrıştığını tartışmaktadır.

Hesaplamanın özünde “çoğul gerekçelendirme eksenleri üretmek” olarak kavranması ile akademik alanda 60’lardan itibaren yerleşmeye başlayan entelektüel birikim güncel tartışmalarla bağlantılı olarak ele alınabilmekte; böylece, konunun eğitimde nasıl yer bulabileceğine ilişkin geleceğe dönük önermelere bir zemin hazırlanabilmektedir. Tezin hesaplama kavrayışını gerekçelendirme üzerinden genişletmesi ile, konunun akademik alandaki ayrıştırılmış pozisyonunun ortadan kaldırılmasına yönelik amacı pekişmektedir.

(24)

13

1.3 Orijinal Katkı

Türkiye’deki akademik çalışmalarda da güncel durumda hesaplamanın kuramsal içerikleri yakın zamanda ilgi çekici bir noktaya ulaşmış1, ancak henüz geriye dönük bir araştırma ile konunun Türkiye’deki mimarlık ortamının içinde nasıl yer bulduğunu inceleyen bir çalışma yer bulmamıştır. Hem uluslararası düzeydeki çalışmaların hem de eşzamanlı olarak Türkiye’deki akademisyenler tarafından da ilgi duyulan hesaplamalı tasarım kuramına bu tezin orijinal katkısı, arkeolojik bir araştırma yöntemi ile ulaşılan figürlerin, eylemlerin ve tespit edilen eşiklerin haritalanması yolu ile oluşmaktadır. Tez konuyu ele aldığı üç sorunsal çerçevesinde, akademik alanda tarihsel bir arşiv çalışması ve sözlü görüşmeler yaparak, bazı noktalarda çalışmayı mimarlık disiplinin dışına da taşıyarak, daha önce hiç bu gözle bakılmamış sınırları muğlak bir alanda hesaplamalı tasarımın düşünsel ilkeleri ile ilişkilenen oluşumları açığa çıkartmaktadır. Açığa çıkartılan ilişkiler ağından üretilebilecek tartışmaları üç sorunsal alana odaklanacak şekilde çerçevelemekte ve böylece bu araştırmadan açığa çıkan bilgiyi yorumlamanın olası yollarını üretmektedir.

Araştırma yöntemleri içinde kabul görmüş tanımıyla bu tez, niteliksel bir araştırmayı konstrüktif bir bakış açısıyla yürütmüştür. Egon G. Guba ve Yvonna S. Lincoln, niteliksel araştırmada dört paradigma yaklaşımı ortaya koymaktadırlar: pozitivizm, post pozitivizm, eleştirel teori ve ilişkili ideolojik pozisyonlar ve konstrüktüvizm.[22] Guba ve Lincoln’un niteliksel araştırma içindeki paradigmaları epistemolojik, ontolojik ve metodolojik yönden ele alıp karşılaştırarak tanımladıkları çalışmalarında, paradigma araştırmacının temel inanç sistemi ya da dünya görüşü olarak sadece metot seçiminde değil, ontolojik ve epistemolojik temel yollarda da belirleyici bir temel nokta olarak ortaya çıkmaktadır.[22] Niteliksel araştırmada bir paradigma olarak konstrüktivizm, ontolojik açıdan göreceli gerçekliklerin çoğul, maddi olmayan zihinsel inşaları olarak

1 TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından yayınlanan ve editörlüğü Onur Yüce Gün tarafından

yapılan “Dosya 29: Hesaplamalı Tasarım”” başlıklı yayın içinde editörünün de doktora çalışamalarını yürüttüğü MIT bünyesindeki Tasarım ve Kompütasyon Grubu’ndan başta George Stiny olmak üzere içlerinde Şebnem Yalınay Çinici, Aslı Arpak ve Emre Erkal’ın da bulunduğu yazarların konuyu epistemolojik alanda açan ve tartışan yazıları yer almaktadır. [4]

(25)

14

kavranabilir. Epistemolojik açıdan ise, karşılıklı olarak gelişen ve öznel bir pozisyonu içermektedirler ki bu süreçte araştırıcı ve araştırma etkileşimli olarak birbirlerine bağlanmaktadır; böylece, araştırmaya bir kabul ya da hipotezle başlanmak yerine, bulgular araştırma derinleştikçe ortaya çıkmakta, araştırma bu süreçte yön değiştirebilmektedir.[22]

Bu tez Türkiye’de hesaplamalı tasarım kültürünü araştırırken, sözlü görüşme ve arşiv çalışması ile çok çeşitli konularda ön tanımları olan veriler elde etmiştir. Araştırmanın yönünü her karşılaşılan görüşme ya da yazılı metin, başka bir kaynağa ya da figüre ya da düşünce eksenine doğru yönlendirebilmiş, bu da sınırları önceden belli olmayan bir alanı öznel bir süreçte keşfetme olanağı tanımıştır. Hatta daha önce ilişki kurulmuş kaynakların araştırma süresince belli zaman aralıkları ile her yeniden ele alınışlarında başka bağlantı noktaları keşfedilerek yeni bir kurguya olasılık tanıması, araştırmayı hem kaygan zeminli bir yapıya hem tam da bu yönüyle üretken bir sürece dönüştürmüştür. Bir yöntem olarak konstrüktif yaklaşım bu anlamda tezin henüz bu gözle bakılarak ilişki kurulmamış bir bilgi alanında yaptığı araştırmanın doğası ile örtüşmektedir.

(26)

15

BÖLÜM 2

HESAPLAMALI TASARIM: KURAMIN İNŞASI

“...Bugünkü durumda, eylem kendisini kendi araştırma nesnesi olmaya zorluyor. Kuram kendi üzerinden dönüşerek kendini yeni bir biçimde yansıtan bir insan aktivitesidir. Bu kendini yansıtma durumunun kavranması eylemin kendisini de dönüştürecektir.”Terry Eagletan, 1991[23]

Hesaplamalı tasarım güncel mimarlık anlayışında, genel bir çerçeveyle, sayısal teknolojinin baskın olduğu bir söylem doğrultusunda sayısal teknolojinin sunum ve temsil üretme potansiyelini kullanan, algoritmaların oluşturulması ile biçim varyasyonları üreten ve başka bir koldan da biçimlerin bütünleşik tasarım sitemleri ile kesintisiz olarak fiziksel ortamda üretimini araştıran kanallarda yer bulmaktadır. Hesaplamalı tasarımın ele alınış biçimlerinde bahsedilen tüm yollarla ortaya çıkan deneyime odaklanılması, sayısal teknolojinin imkânlarının araştırılmasına dönük yararcı bir bakış açısını beslemektedir. Hesaplamanın mimari tasarım araştırmalarındaki kuramsal inşası, sonunda eylemin kendisini de dönüştürebilecek eleştirel bakış açılarının oluşabilmesi için kritik görünmektedir.

Hesaplama mimarlık literatüründe çoğunlukla sayısal teknolojilerin önerdikleri yeniliklere vurgu yapılarak tartışılmakta ve bu eğilimle ilişkili olarak yerleşik olan mimarlık anlayışından kökten bir kopuşu adlandıran bir “sayısal devrim” ilan edilmektedir. [10], [11], [24] Yaygın görüşte, hesaplamalı yaklaşım sayısal teknoloji ile iç içe geçmiş uygulamasından ötürü bilgisayar destekli tasarım ile özdeş olarak anlaşılmakta, içinde oluştuğu düşünsel arka plandan soyutlanarak güncel ve ileriye

(27)

16

dönük spekülatif tartışmalarla ele alınmaktadır. Theodora Vardouli bu durumun sebebini hesaplamalı tasarıma yönelik faydacı bir yaklaşımda bulmaktadır:

“Kompütasyon araçlarının yaygınlığı, daha hızlı ve daha verimli bilgisayar uygulamalarının geliştirilmesi konusundaki heves ve “kompütasyonel” etiketinin yarattığı heyecan, “kompütasyonel tasarım” terimine faydacı bir yaklaşımın temelini oluşturmuş ve bu yaklaşımın kavramsal önermeleri

hakkında derinlemesine düşünme fırsatı bırakmamıştır.”[3]

Yirminci yüzyılda hesaplamayla ilişkilenen kuramsal düzeyde çeşitlenen bir birikim olmasına rağmen mimarlık kuramının içinde hesaplama yeterli yer bulmamıştır.[6] Michael Hays kuramdaki baskın eğilimler olarak Marksist eleştirel kuram ile mimari modernizmin post-yapısalcı okumaları ikilisini göstermekte;[25] hesaplamayı içeren kuramsal birikim ise bu iki kanalda da yer bulamamaktadır. Rocha’ya göre bu durum kuram ve hesaplamanın uygulamasını içeren çalışmaların arasındaki ayrık ilişki için de açıklayıcıdır: “Kuram ve hesaplama eğilimli çağdaş uygulama arasındaki kopukluk, iki kuramsal kültürün arasındaki uyumsuzluk olarak görülebilir: ideolojik önermelere dayanan biri ve niceliksel çözümlemelere yönelmiş diğeri.”[6]

Hesaplamanın bilgisayarın salt araçsallaştırılmasına dayalı yaklaşımların kuramla ayrık ilişkisi hakkında kırılma yaratan bir istisna 1996’da MIT’de kurulan Tasarım ve Kompütasyon Grubu çevresinde üretilen bakış açısında gerçekleşmektedir. Grubun kurucusu George Stiny, “Bilgisayar diye bir şey olmasaydı, bir tane bile bilgisayarımız olmasaydı, kimse asla bir bilgisayar icat etmiş olmasaydı ve ancak benim görsel hesaplama kavramıma sahip olsaydık, MIT’deki kompütasyon grubumuz yine de var olurdu” sözleriyle çarpıcı olarak önceliğin hesaplamanın1 kuramsal yönüne ağırlık vermek olduğunu dile getirmektedir. [26] Stiny şöyle devam etmektedir:

“Bence programın taze, geçerli, etkin ve heyecan verici kalmasını sağlayan—insanların tasarımı öğrenmesi için bir yol sunan temel etmen, hesaplamayı, esasen tasarım hakkında alıştığımız şekilde konuşmanın iyi bir yolu olarak görmektir. Söylediğim gibi tasarım hesaplamadır. Esas vurgu bilgisayar araçları değil tasarım üzerindedir.” [26]

1 George Stiny, calculation terimini computation teriminden ayırmaktadır. Tezde “hesaplama” computation teriminin karşılığı olarak kullanılırken, Stiny’nin kullanımında calculation olarak ifade

(28)

17

Stiny’nin netlikle ortaya koyduğu yaklaşım hesaplamayı tasarıma eşitlemekte, böylece hesaplama tasarımla ilişkili olan etkili bir entelektüel akademik konu olarak yeniden tanımlanmaktadır. Stiny’nin görüşleri ve bu görüşlerle örtüşen kuramsal açılımlar, tezin konuya yaklaşımında kritik bir konu olan hesaplama kuramına yapılan vurgu açısından önem taşımaktadır.1 Hesaplama tasarımın gerekçelendirilmesi olarak anlaşıldığında, tasarımın içerdiği tüm konularla birlikte var olan ve sayısal teknolojiyi yeri geldiğinde kullanan, kullanılma biçimlerinde de eleştirel bir pozisyonu sağlayabilen bir tanıma ulaşmaktadır.

Ken Friedman “Tasarım araştırmasında kuram inşası: kriterler, yaklaşımlar ve yöntemler” başlıklı makalesinde tasarımı “çözümler aramak, yeni bir şey yaratmak ya da daha az arzu edilenleri daha çok arzu edilebilir durumlara dönüştürmek” olarak tanımlamış, bunu yapmak için tasarımcıların “işlerin nasıl ve niçin işlediğini” bilmeleri gerektiğini vurgulamıştır.[27] Friedman’a göre kuramın anlamı da işlerin nasıl ve niçin yürüdüğünü bilmek için gereken çözümlemeyi ve araştırmayı yürütmesidir.[27] Başka bir deyişle, tasarım için kuramsal bir yaklaşımın eylemi anlamak, eleştirmek ve böylece yönlendirebilmek için elindeki araç araştırmadır. Paralel bir önerme, 1930’lardan itibaren sanatçı ve mimarların bir araya geldikleri ve bilimsel düşünceyi bütünleştiren entelektüel ortamda öncü bir figür olmuş Leslie Martin’in 1959’da RIBA’nın Mimarlık Eğitimi üzerine Oxford Konferansı’nda şöyle ortaya çıkmıştır: “Araştırma kuramın ilerletildiği bir araçtır. Onsuz, öğretimin herhangi bir yönelimi ve düşüncenin çığır açan bir yanı olamaz.”[28] Friedman’ın da işaret ettiği gibi eleştirel düşünce ve sistematik araştırma kuramın temelini oluşturur ve böylece araştırma bize eylem alanından eleştirel düşünce ve sistematik soruşturma için cevaplar sağlar.[27]

Tezin bu bölümü, hesaplama kuramı için yürütülecek bir araştırma yaklaşımı önermekte ve bu yaklaşımı güncel tartışmalarla verimli ilişkiler kurma potansiyeli olan iki konu üzerinden ele alarak örneklemektedir: İlhan Koman’ın Geliştirilebilir Biçim Serileri ve Sedad Hakkı Eldem’in Türk Evi Plan Tipleri çalışmaları. Araştırma, her ikisi de

1

Ayrıca ileriye dönük olarak, bu grupta doktora çalışmalarını tamamlayan ya da halen yapmakta olan Birgül Çolakoğlu, Mine Özkar ve Onur Yüce Gün’ün katkılarının konuyu epistemolojik düzeyde ele alan eğilime artan bir ilginin oluşması açısından Türkiye’deki mimarlık araştırmalarında da bu tutumun yer bulmaya başladığı şeklinde yorumlanabilir.

(29)

18

önceden tanımlı bağlamlar içinde anılan eylemleri, eleştirel bir gözle yeniden ele alarak ve hesaplamanın güncel tartışmaları ile beklenmedik ilişkilerini açığa çıkartarak tartışmaktadır. Bu çalışmalardan ilki düşünceden fiziksel ortama, ikincisi mevcut fiziksel veriden düşünsel olana doğru yürüttükleri hesaplamalı yaklaşımlarla birbirini tamamlayan bir çerçeve sunmakta, böylece açılan tartışmalar da daha geniş bir perspektife yayılabilmektedir.

2.1 İlhan Koman’ın Geliştirilebilir Biçim Serileri: Ucu Açık Bir Süreç Olarak Tasarım Araştırması

“Sanat yapıtında görmeyi beklediğim içerik, son halkası yeni geleni karşılamak için hep açık olan bir zincirin parçası olmasıdır. Tıpkı bilimsel kavramlar gibi. Sonuçta, ‘aradaki halkanın’ sanatını yapabilmeyi isterdim.” [29]

İlhan Koman sanata yaklaşımında bilimsel kavramlarla kurduğu ilişkiyi yorumlarken, kendi çalışmasının da tıpkı bilimsel çalışmalar gibi ucu açık ve geliştirilebilir olduğunu dile getirmiştir. Sanatçının bilimsel yaklaşımlarla kurduğu ilişki özellikle 1970 sonrasındaki eserlerinde ele aldığı π , Çokyüzlüler, Sonsuzluk, Moebius gibi kavramların ışığında da açıkça okunabilmektedir. Koman’ın biçim çalışmalarından katlandığında minimum hacmin elde edilme özelliğinden ötürü uzay uygulamalarında kullanılabileceğini önerdiği Esnek Çokyüzlüler, patentini aldığı bir matematik buluş olarak kabul edilmiştir.[30] Ancak bilimle kurduğu ilişki sadece matematiksel birer karşılığı olan kavramları biçim çalışmaları için seçmesinde, ya da matematik karşılığı olan biçimleri keşfetmesi düzleminde önemli değildir; Koman’ın sanat yapıtı için benimsediği “geliştirilebilir bir zincirin halkası olma” fikri sanat ve sanatçıya geleneksel olarak yüklenen biriciklik ve özerklik anlamlarının dışında bir pozisyonu önerdiği için de anlamlıdır.

Sanatın bilimle ilişkilenmesi tarihsel olarak Konstrüktüvist hareketle beraber anılmaktadır. Naum Gabo, 1920’de kardeşi Antoine Pevsner ile beraber yayınladıkları ve Konstrüktivist sanatın anahtar metni olarak kabul edilen Realistic Manifesto’daki fikirlerin bir devamı olarak, 1950’lerde “Sanat ve Bilim” isimli makalesinde, sanatçının ve bilim adamının doğada gizli olan güçlerin algılanan bir imajını bulmak için aynı

(30)

19

yaratıcı dürtüden harekete geçtiklerini ve Konstrüktivist sanatın sanatta bilimsel dönemin ve ruhunun kabul edildiğinin ilan edildiği ilk hareket olduğunu dile getirmiştir.[31] Koman’ın sanat ve bilim arasında kurduğu ilişki, Gabo için “konstrüktüvist sanat”ta çağdaş bilimin ve teknolojideki buluşların sanatsal bir eşitliğini ifade etmektedir.[32] Gabo’nun çağdaş bilimsel kuramla ilgilenmesi mekân karakteri anlayışı ile açığa çıkmaktadır. 1937’deki Spheric Theme çalışmasını açıklamasında bu anlayış çok belirgindir:

“Bilimde grafik anlamda benim mekân anlayışımı tatmin eden bir cevap bulamadım. Bu sorunun tatmin edici bir cevabının benim çalışmamda olduğunu düşünüyorum. Mekânı açısal düzlemlerin bileşkesi olarak tanımlamak yerine, ben mekânı tek sürekli bir yüzey ile kapsıyorum. Mekanın inşasında açısallığı bertaraf ederek mekâna algılarımdaki karakteri veriyorum.” [32]

Şekil 2. 1 Spheric Theme, Naum Gabo [33]

Gabo’nun Spheric Theme de araştırdığı konular, ilgilendiği bilimsel söyleme de ışık tutmaktadır. Gabo’nun araştırması ile Einstein’ın 1915’teki rölativite kuramında fiziksel evrenin mutlak mekânda ve mutlak zamanda var olmadığı, birbirinden ayrı düşünülemeyeceği, fakat dinamik bir zaman-mekân sürekliliği içinde Non-Euclidien geometrilerdeki hacimsel kıvrım ilkelerini sağlayan bir sistem olduğu düşüncesi ile ilişki kurulmaktadır.[32]

Koman’ın yaklaşımı bu yönleriyle yüzyıl başında konstrüktüvizmle birlikte sanat ve bilimin etkileşiminin tartışıldığı yaklaşımla örtüşmektedir. Koman’ın çalışmasının sanat tarihçileri tarafından çoğunlukla Modern sanatların geniş çatısı altında değerlendirildiği bilinmektedir. Orhan Koçak, bazı yorumcuların Koman’ın malzeme üzerine yaptığı

(31)

20

biçim araştırmalarını “soyut güzellik kavramının ötesine geçmeyen çalışmalar” olarak değerlendirmesi karşısında şöyle demektedir: “Bu yapıtların soyutluğu olsa olsa doğadaki hiçbir şeye benzemiyor olmalarıyla ilgilidir. Ama bunun dışında fazlasıyla somutturlar: Benzeyiş ilkesini kaldırmışlardır, sadece kendileridir.”[34] İlhan Koman’ın yaklaşımı üzerinden sanat ve bilimin ilişkisinin yeniden düşünülmesi, çalışmalarının hesaplama ile ilişkisinin de açığa çıkartılmasıyla, mimarlık ve hesaplamanın ilişkisi üzerine düşünmek için önemli bir çıkış noktası sağlamaktadır.

İlhan Koman’ın bilimsel kavramların ağırlıklı olarak yön verdiği 1970 sonrasındaki çalışmalarında Hiperformlar, Esnek Çokyüzlüler ve Türevleri, 3B Möbius ve Türevleri, Sonsuzluk Serisi ve π + π + π + π + … gibi dizilerinde de genel bir bakış açısıyla bilimle ilişkileri zaman-mekan sürekliliğinin etkisiyle ilişki içinde hareket, dinamizm gibi kavramları içeren yorumlar olarak izlenebilmektedir.

1980-83 yılları arasında Stokholm’de değişik ölçekte ve malzemelerle çeşitlenen biçim araştırmalarından π Serisi, Gabo’nun Spheric Theme çalışmasının çok benzeri bir biçimi üretir. Ancak arada çok önemli bir yaklaşım farkı vardır: Spheric Theme Koman’ın Pi Serisi’ndeki biçim olasılıklarından sadece birisidir. Koman’ın geliştirilebilir dizilerinde biçim araştırması bitmiş tekil bir sonuç ürün üretmek üzere değil, farklı varyasyonların türetilebileceği bir sistem önermek üzere kurgulanmıştır.

İlhan Koman sanat çalışmasında biçimle ilişkili yaklaşımını şu sözlerle anlatmıştır: “Form sorunlarının her zaman yeni bir çözümü olduğunu söylemek istiyorum, benim üzerinde çalıştığım da formdur.”[35] Form dizilerindeki yaklaşımda ele aldığı sorunsal, biçimi içeren bir soru üzerine kurgulanmıştır. Bu sorunun çözüm süreci sonuç ürünün biçimsel karakterini betimlemek üzerine işlemez, biçimi üretecek sorunun çözümü sürecin tasarlanmasını gerektiren bir tasarım araştırmasıdır.

Koman, π + π + π + π + … dizisinde çıkış noktasını “temel fikir ne bana ait, ne de yeni bir fikir” diyerek Euler’in (1707-1783) 2π gibi, 720 derecelik yüzeyler olduğunu gösterdiği bir matematik teoremine bağlar ve şöyle açıklar: “Kendi kendime 1π’den daha fazla olan bir yüzeyin nasıl görüneceğini sordum; hatta daha da fazla π ile nasıl olacağını. Bu seri, işte bu sorunun cevabıdır.” [35] Koman, π + π + π + π + … dizisinde formu dairenin yüzeyini artırma prensibini kullanarak oluşturmaktadır:

(32)

21

“İki boyutlu bir dairenin içine bir daire dilimi eklenirse yüzey yükselecek ve üç boyutluya dönüşecektir. Dilimin açısı ne kadar artırılırsa kavis o kadar büyük olur. Dilimin derecesini 1π’ye kadar artırınca yüzey 2π’den oluşacaktır ve ayrı bir biçim meydana getirecektir. 3π, 4π, vs. yeni biçimler meydana getirecektir – bu biçimlerde sadece bir eksen değil tam ters simetri de bulunur. Çok sayıda π küreye benzeyen bir biçim ortaya çıkarır.” [35]

Koman’ın sözlerine dayanarak, Pi serisi’nin Koman için biçime dair bir başlangıç fikrinin matematiksel karşılığı ile ilişki içinde sorgulanması sonucunda matematik formüllerinin fiziksel ortamdaki modellerini üreterek, elle kâğıttan ya da plaka metalden yaparak denediği ve çıkabilecek sonuçları yorumladığı bir araştırma süreci olarak ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Koman Pi’deki biçim araştırmasının, kendisinin başlangıçta temel aldığı matematik teoremini bir adım ileriye taşıyacak bir sonuca götürdüğünü şöyle anlatmaktadır:

“Birazcık mantık ve geniş bir hayal gücüyle yeni bir tanıma vardığım söylenebilir: sonsuz sayıda π, küresel bir biçim oluşturur. Henüz bu biçime küre adını vermeye cesaret edemiyorum. Zaten hâlihazırda kürenin mükemmel bir tanımı olduğu için, yeni bir tanım aramak, bilim adamlarının gözünde, çok gereksiz. … Eğer bu varsayım doğru çıkarsa, bir gün kuramsal fizikle karşılıklı ilişkide olan olguların tanımlanmasında işe yarayabilir”[35]

Şekil

Şekil 2. 1   Spheric Theme, Naum Gabo [33]
Şekil 2. 2  π + π + π + π +… Dizisinden Dokuz Varyasyon, İlhan Koman [36]
Şekil 2.3 İlhan Koman ve arkadaşlarının kaleme aldığı Türk Groupe Espace’ın  manifestosu[56]
Şekil 2.4 Tarık Carım, Avustralyalı bir mimar ile 1952 yılında Maxeville’de Jean  Prouvé’nin ofisinde [57]
+4

Referanslar

Benzer Belgeler

“Toplum ve Çevresel Koşullar: Modern Kent Yaşamı” (s. 68-79) adlı bölümde, modern toplumların sosyolojik incelemelerinden söz ederken, aynı zamanda kentsel yaşama da

Yasadışı yollardan elde edilen gelirlerin yasal yollardan elde edilmiş gibi gösterilmesi amacıyla, söz konusu gelirlerin mali sisteme sokularak özellikle nakit şeklinden

Hizmetleri” ba!l kl makalesinde kad nlar n i!gücüne kat l m oran n n artmas ile toplumsal cinsiyet rollerinin belli bir düzeyde de olsa sars lmas na ba"l

Yıllar sonra yeniden basılan Karadut kitabında tüm Karadut şiirle rin i ve resimlerini

Hattâ öyle ki, Paris'te çalış­ malarını yakından izlemek mutlulu­ ğuna erişerek sık sık görüşmelerimiz­ den bildiğim kadanyle, evinden resim almak isteyen

Kırkçeşme sularının ve emsalinin kesilmesi, Terko- sun yeni sahibi olan Belediyeye para ka­ zandırmak emelinden ziyade, bu suların içilemiyecek bir halde ve

izi spesifik nükleazlar (ZFN, TALEN ve CRISPR) tıp, moleküler biyoloji ve bitki ıslahında son 3-4 yıldır yaygın olarak kullanılmaya başlanılan yeni nesil

Yüz özellikleri, örneğin saç veya sakalın varlığı ve şek- li, benler, yüzdeki geçmişte olan bir kazadan geri kalan izler prosopagnosia hastaları için önemli