• Sonuç bulunamadı

Altan Öke ve Fikret Keskinel’in Yaklaşımları

3.1 İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 60’lardan 80’lere: Tasarımın

3.1.1 Altan Öke ve Fikret Keskinel’in Yaklaşımları

Altan Öke, 1954 yılında Mühendis Mimar ünvanıyla mezun olduktan sonra 1956 yılından itibaren İTÜ’de asistan olarak çalışmalarına başlamıştır. 1961-62 yıllarında New York Columbia Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bulunmuş olan Öke, Kemali Söylemezoğlu danışmanlığında “Binaların İktisadi Problemlerinin Çözümünde Eylemler Araştırmasının Kullanılma İmkânları”[94] başlıklı 1961 yılında tamamladığı tezinde, tasarım sürecini analitik bir bakış açısı ile ele almakta, problem alanı olarak belirlediği konuyu bir matris şeklinde geliştirdiği model ile çözümleme önerisi sunan bir yaklaşımı örneklemektedir. Öke tezinde, “binaların etkinlik dereceleri ile gerekli çeşitli iktisadî unsurlar arasındaki karşılıklı bağıntıları temsil eden matematik bir model” kurmuş ve modele göre bir "Bina Yapılmasında İktisadi Unsurların Kullanılış Stratejisi" matrisi tanımlamıştır.[94]

Altan Öke, doktora tezinden itibaren yöneldiği yaklaşımı 1966’ta kabul edilen doçentlik tezinde devam ettirmiş, “Konut Yapımında İktisadi Unsurların Kullanılışı” başlıklı çalışmasında iktisadi planlamada konut problemini ele almıştır.[95] 1964 yılında, bu çalışmanın bir parçası olarak yürüttüğü matematik modelin işlenmesi sırasında İTÜ Elektronik Hesap Merkezi imkânlarından yararlanarak taşıyıcı sistem problemleri dışında Türkiye’deki bina ile ilgili ilk hesaplayıcı uygulamasını gerçekleştirmiştir.[93] İTÜ’de Elektronik Hesap Merkezi Sait Kuran’ın rektörlüğü döneminde, Kuran öncülüğünde başlatılan bir çalışmanın ürünü olarak gerçekleşmiş, 1961-63 yılları arasında Stanford Üniversitesi’nde bulunan Fikret Keskinel’in oradaki Computation Center’da topladığı teknik bilgilerin de yardımıyla, içinde Keskinel’in de bulunduğu beş

55

kurucu üye tarafından hayata geçirilmiştir.[96],[97] İlk kurulduğu 1964 yılından itibaren Mimarlık Fakültesi’nde Altan Öke ile başlayarak mimarlıkta tasarım araştırmaları için kullanılmıştır. Altan Öke, 1966 yılında tamamladığı çalışmada, mevcut bina maliyeti kontrolü yöntemlerinin eksikliklerinin tespit edilmesinin ardından önerilen modelin gerektirdiği hesabın hatasız ve hızlı yapılması gereği doğrultusunda elektronik bilgi işleme sistemlerine ihtiyaç duymuş ve İTÜ Elektronik Hesap Merkezi’ndeki IBM 1620 bilgi işleme sistemi yardımı ile tanımlanan matrislerin hesaplanması ve analizi bitmiş konut tiplerine ait matrislerle talep tahminleri yapmak üzere geliştirilen iki program sunmuştur.[93] Tezin sonucu olarak yapılan çalışmada, ortaya çıkan programların örnek uygulaması seçilen 10 tip konut projesi üzerinde denenmiştir.[93]

Lisanstaki metot derslerinin yanı sıra, Altan Öke konunun Türkiye’deki meslektaşlar tarafından tanınmasını önemsemektedir. Yayın kurulunda olduğu Mimarlık dergisinin 1968 yılı Nisan sayısında, Türkiye’de ilk kez tasarım metotları ve bunların bilgisayardaki uygulamalarına odaklanan bir yayın gerçekleşmiştir. Mimarlık dergisi 1968/4 sayısı “elektronik hesaplayıcıların mimarlıkta kullanımına” ve “mimarlıkta tasarım metotları”na odaklanmış bir dizi metini bir arada yayınlamıştır.1 Dönemin Türkiye’de üretilmiş ilk kapsamlı yayını olarak konuya yönelik genel eğilimleri açığa çıkarması bakımından içeriğinin çözümlenmesi hem uluslararası yaklaşımlarla nasıl ilişki kurulduğunu göstermesi açısından hem de karşılaşmadaki motivasyonu anlamak bakımından önemli görülmektedir.

1 Mimarlık dergisi 1968/4 sayısında sırasıyla şu metinler bir arada yayınlanmaktadır:

*Bina Tasarlama Metotlarının Değişimi, Altan Öke *Mimarlıkta Tasarlama Metotları, Geoffrey H. Broadbent *Bina Tasarlaması Sırasında Karar Verme İşlemi, Nigan Bayazıt

*Binaların Kullanılış Amaçlarına Uygunluğunun Değerlendirilmesi, Atilla Yücel *Elektronik Sayısal Hesaplayıcıların Bina Tasarlamasında Kullanılışı, Altan Öke *Matematiğe Dayanan Bazı Metotlar, Nigan Bayazıt

56

Şekil 3.1 Mimarlık 1968/4 Sayısının Kapağı: “Bir elektronik sayısal hesaplayıcının çekirdek hafıza üniteleri” [93]

Altan Öke “Elektronik Sayısal Hesaplayıcıların Bina Tasarlamasında Kullanılışı” başlıklı yazısında, sırasıyla şu başlıklarla kendi ifadesi ile “memleketimizde hesaplayıcı kullanılmasının gelişmesi ve yayılması için ... bina tasarlamasında çalışan meslektaşlarımıza hesaplayıcı ve kullanılışı hakkında özet halinde bilgiler sunmak, böylece kullanma isteğini geliştirmek” amacındadır: “Hesaplayıcıların Tipleri ve Özellikleri”, “ESH’lardan Nasıl Faydalanılır?”, “ESH’ların kapasite ve hızla gelişmeleri”, “Programlamanın gelişmesi”, “ESH’lardan nasıl faydalanılır?”, “Bina Tasarlamasında ESH Kullanılışı”.[93]

Öke, bina tasarlamasının hesaplayıcıların kullanılışında geri kalmış bir alan olması tespitini yaparak bunun çeşitli sebeplerini tartışmıştır. İlk öne sürülen sebep tasarlama eyleminin karmaşık bir eylemler sistemi olması, bununla ilişkili olarak bina tasarlamasının hesaplama kullanmaya imkân verecek kadar çözümlenmiş, sistemleşmiş olmaması; ayrıca, “sistematik tasarlama” kavramının bile oldukça yakın bir geçmişte ortaya çıkıp, ilgili sistemlerin yeteri kadar geliştirilememiş olması olarak tanımlanmaktadır.[93]

Öke’nin söz konusu olan erken tarihli yazısında bilgisayarın bir tasarım aracı olarak kullanılmasında sistematik tasarım metotlarının geliştirilmesi karmaşık bir eylemler sistemi olan tasarım sürecinin çözümlenmesi ve sistemleşmesi için mimarlıkta aşılması gereken bir adım olarak ortaya konulmuştur. Mimari tasarımda hesaplayıcıların

57

kullanılışında Öke’nin tespit ettiği ikinci problem kendi ifadesi ile “bina tasarlamasında nesnel ve öznel etkenlerin çok karmaşık bağıntılarla işe katılması; nicel kavramlardan çok nitel kavramlara dayanılması” olarak ortaya konulmuştur.[93] Sistematik tasarım metotlarının kullanılmasının tasarım sürecinde tasarımcının kararlarında öznel ve kalitatif bir veri olarak yer bulabilecek sezgi ve yaratıcılık kavramlarının işlenmesini dışında bırakılması eleştirileri ile ilişkili olarak Öke’nin tavrının bunları dışlayıcı değil içeren bir sürecin hesaplayıcılarla zor ancak mümkün olabileceği doğrultusundadır. Öke şöyle eklemektedir: “Öznel etkenlerin ve nitel kavramların hesaplayıcılarla işlenmesi çok zordur, fakat imkânsız değildir.”[93] Hesaplayıcıların mimari tasarımda kullanılışında problem olarak ortaya konan mimari biçimin üretilmesi konusu yazının geçerli olduğu tarih düşünüldüğünde anlaşılır olan bir diğer sorunsal alan olarak tanımlanmaktadır.

Mimari biçimin tasarım sürecinde hesaplayıcılar aracılığı ile araştırılmasındaki zorluklar Öke’nin tespit ettiği üçüncü problem alanı olarak tanımlanmıştır. Tasarım problemlerin çoğunun biçim ile ilgili oluşu ve biçimsel modellerle ifade edilmesi alışkanlığı sebebi ile bağlantılı olarak Öke “biçimle ilgili problemlerin, hesaplayıcıların kullanılabildiği matematik ve simgesel mantıkla ifade edilmesi mümkün ise de, bu çok zor ve alışılmadık bir yoldur.” diyerek şöyle eklemektedir: “Yakın zamanlara kadar, tasarlayıcılarla hesaplayıcılar arasında biçimsel bilgilerin alışverişini sağlayacak yardımcı araçlar yoktur.”[93]

Öke hesaplayıcıların kullanımında mimari sorunlara biçimsel çözümler üretilmesinde tasarımcı ile hesaplayıcı arasında biçimsel bilgilerin aktarılmasının henüz mümkün olmadığını söylemekle beraber konuya yaklaşımı böyle bir alanın hesaplayıcının kullanılmasında yer bulacağı ön görüsünü içermektedir. 1960’ların ikinci yarısında, hesaplamalı modelleri temsil eden bir ortamı yaratmak ve/veya mimari sorunlara biçim çözümleri yaratmak Christopher Alexander ve Leslie Martin’in çalışmalarında gündeme getirilmiş ve kavramsallaştırılmaya başlamış bir uğraştır.[6] Öke’nin söz konusu edilen yazısında hesaplayıcıların kullanılışı ile ilgili konuları tanımlarken ve geçerli koşulları tartışırken değindiği konular Alexander ve Martin’in aynı dönemde vurguladığı bazı noktalarla örtüşmektedir.

58

Öke’nin mimarlıkta hesaplayıcıların kullanılmasına neden ihtiyaç duyulduğunu kavramsallaştırdığı yazısı Alexander 1965 yılında Boston Mimarlık Merkezi’ndeki “Hesaplayıcılar ve Tasarım Arasında Çok Sorulan Bir Soru” başlıklı konuşması ışığında konuya yaklaşımı sebebiyle güncel konulara değinmekte olduğu ve dönemi için önemli bir kavramsallaştırma çabası olduğu ortaya çıkmaktadır. Alexander şöyle demektedir:

“Hesaplayıcıyı mimarlığa nasıl uygulayabiliriz diye soran bir kişi tehlikeli, naif ve akılsızdır. Akılsızdır, çünkü ancak akılsız bir insan ona ihtiyaç duyması için bir sebep olmadan kullanmak ister. Naiftir, çünkü binlerce kâtibin bize gösterdiği gibi bir bilgisayarın biz ilk önce kendi biçim ve işlev kavrayışımızı genişletmedikten sonra yapabilecekleri çok azdır. Ve tehlikelidir, çünkü onun meşguliyeti bizi kavramsal anlayışa erişmekten ve sorunları oldukları gibi kavramaktan alıkoyar.”[6]

Altan Öke içinde bulunduğu dönem için henüz mimari biçimin üretilmesinde bilginin tasarımcıdan hesaplayıcıya aktarılmasının ve işlenmesinin yetersiz olan araçlar sebebiyle ilerleme kaydedilmemiş bir alan olduğunu belirtmiştir. Bu tespitle ilişkili olarak hesaplayıcıların tasarımda kullanılabileceği alanların nesnel ve ölçülebilir kavramlarla ifade edilebilen ve matematik yardımıyla sonuca ulaşan problem alanlarından oluşan şu alanlarda kullanıldığını söylemektedir: yapım eylemlerinin planlanması, keşif, maliyet kontrolü, taşıyıcı sistemler ve çeşitli tesisatla ilgili hesaplar.

[93]

Öke, biçimle ilgili bilgi alış-veriş araçlarının -o dönem için yeni olan- katot tübü ve ışıklı kalem yardımıyla hesaplayıcıların tasarımda kullanılmaları için önemli bir alan olduğunu belirtmekte, “eğitim safhasından itibaren resim masası, T cetveli, gönye, hesap cetveli gibi yardımcı araçlar yanında, hatta bunların yerine elektronik hesaplayıcılarla haşır neşir olmuş bir tasarlayıcılar kuşağının ortaya çıkması” nı gerekli görmektedir.[93]

Bilgisayarın mimarlıkta kullanımına ilişkin olumlu bir motivasyonu paylaşırken, bunun yanı sıra, süreci mimarın yaratıcı gücünün ortaya konulabileceği bir alan olarak sorgulayarak yaklaşmayı öngören bir tutum, Öke’nin söz konusu ifadesinden birkaç yıl önce Boston’daki Computers for Architectural Design konferansında Walter Gropius tarafından şöyle dile getirilmiştir:

“Fikir akışına duyulan gereksinime karşı tabiatımızda var olan eylemsizlik ve isteksizlikten kaynaklanan, sıklıkla düşülen bir yanılgıyla, öne sürülen potansiyeller için kapıya erken ulaştığımız her zaman hatalı görünürüz.

59

Bilgisayar sistemlerinin sunduğu bu yeni muazzam alanda ‘evde olmamak’, kaygı duymak istiyorum. Öte yandan, bu cihazları çalışma süresini kısaltan, potansiyel araçlar olarak görebildiğimizde, yaratıcı gücümüzü ortaya koymamızda bize yardımcı olacaklarına inanıyorum. (…) Her mimar ve tasarımcının ihtiyaç duyduğu anda bu aracı pratik bir şekilde nasıl kullanabileceği konusunu henüz öngöremiyorum. Bilgisayar tarafından yanıtlanabilecek soruların dahice formüle edilebilmesi oldukça önemli. Sonrasında yeni bir bilgisayarın diliyle çözülecek problemlerin kolaylıkla anlaşılabilmesi için mimarlık alanından yeni bir uzmanlık dalında eğitim mi vermek gerekecek?”[98]

Altan Öke’nin metot yaklaşımı incelendiğinde konu metotların tasarımda kullanılmasında güdülen amaçlara geldiğinde, temel nosyonun genel geçer bir sistem oluşturmak olduğu, metotların bu noktada tasarımda rutinizasyon ve optimizasyon için bir araç haline geldiği gözlemlenebilir. Öke metot problemine verdiği önemin başlıca sebebi olarak metotlu çalışmanın işlerin verimini arttırmasını göstermektedir.[93] Mimarlık için metotların kullanımında öne çıkardığı hız, verimlilik, optimizasyon gibi niteliklerin sebebinin içinde bulunduğu dönemin koşulları ile de ilişkili olduğu ve Öke’nin mimarlığa atfettiği sosyal rolün bu yaklaşımda etkili olduğu şu sözlerde açığa çıkmaktadır:

“Bina tasarlamasının, bilinçli adımlardan meydana gelen, sistemli bir işlemler zinciri içinde yapılması; tasarlamada göz önünde tutulması gereken etkenlerin ihmal edilmelerinin önlenmesi; tasarlama kararları verilirken belirli kriterlerin ve modellerin kullanılması; modellerin ve çözümlerin sistematik olarak denenmesi ve üzerinde kontroller kurulması, memleketimiz gibi iktisadi gelişmesini hızlandırmak isteyen bir ülkenin yapı sektörü için büyük fayda sağlar.” [93]

Bu sözler, Altan Öke’nin “Elektronik Sayısal Hesaplayıcıların Bina Tasarlamasında Kullanılışı” başlıklı, 1968 yılında Mimarlar Odası’nın yayınladığı Mimarlık dergisinde yer alan makalesinden alınmıştır. Öke, mimari tasarımda sistematik yaklaşımların genel amacının sadece akademik bir ilginin sınırları içinde kalmaksızın uygulama alanında da bir işlevinin olabileceğini, ülkenin ekonomik koşulları ile ilişki içinde sistematik tasarım metotlarının olumlu bir işlevi olacağına vurgu yapmaktadır. Dönemin kalkınmacı ekonomik politikaları ile örtüşen toplumsal bir vizyonu içeren bakış açısında, sistematik tasarım metotlarının yapı sektörü için ilerletici bir yaklaşım getirebileceği öngörülmektedir. Tasarım metotlarının uygulama alanındaki gerekliliğine yapılan

60

vurgu, mimarlıktaki akademik araştırmaların konusu olan bir alanın toplumsal amaçlara hizmet edebileceğini anlatmaktadır.

Öke’nin yaklaşımıyla, sistematik tasarım metotlarının mimarlık uygulamalarında kullanımının dönemin ulusal kalkınma politikalarının bir gereği olarak artan kentleşme ve yapı sektöründeki gelişmeler için bir gereklilik olduğu vurgusu öne çıkmaktadır. Türkiye’deki mimarlık ortamı için sistematik tasarım metotları ve bu metotlarla ilişkili olarak bilgisayarın tasarım sürecinde kullanılması aynı vurguyla akademik alanda sınırlı bir araştırma alanı olarak değil, toplumsal bir düzeyde yarar gözeten bir yaklaşımla şekillenmektedir. Öke, tasarım metotları konusunu ele alırken, konuyu “bahis konusu metotların genellikle “ilerlemiş” sayılan ülkelerde geliştirilmiş, “ince” (sofistice) metotlar olduğuna göre, değişik şartlar içinde bulunan memleketimizde uygulamaları mümkün ve faydalı olur mu?” sorusu yoluyla tartışmaya açmaktadır.[93] Öke bu sorunun devamı niteliğinde bu konuların akademik çevreler içinde kalıp kalmayacağı ya da meslek çalışmalarının değerli yardımcıları olup olmayacakları konularını tartışmaktadır.[93] Öke’nin bu sorulara yaklaşımı konunun akademik bir ilgiden daha çok ülkenin yapı sektörünün olumlu gelişimi için sistematik tasarım yöntemlerinin uygulama alanında aktif olarak kullanılmasının yararlı olacağı görüşünü desteklemektedir.[93]

Öke’nin daha genel anlamda mimarlığın toplumsal ölçekteki sosyal rolü için tasarım araştırmalarına atfettiği önem, akademisyenliği süresince benimsediği bir tavır olarak belirmektedir. 1982’de Kemali Söylemezoğlu için düzenlenen anı kitabında yer alan makalesinde “gelecek tahminleri” ile mimari tasarlama arasında bir ilişkiyi geliştirmekteki amacı dünya ve Türkiye ölçeklerinde ortaya çıkacağı tahmin edilebilen önemli problemlerin çözülmesinde mimarlığın ne gibi katkılarının olabileceğini araştırmak olduğunu belirtmektedir.[98]

Altan Öke’nin doktora tezinin danışmanı olan Kemali Söylemezoğlu da aynı tutumu 1982’de 1. Ulusal Tasarım (Dizayn) Kongresi’nde farklı bir biçimde dile getirmektedir: “…günümüzde tasarlama olgusunun birçok alanda yer aldığı görülmekte ve özellikle henüz gereği kadar endüstrileşememiş yurdumuzda, ekonomik bakımdan dışa bağımlılık faktörü sonucu “yabancı teknolojilerin” ithali zorunluluğunu doğurmuştur. Bu bağımlılığın bir an önce ortadan kaldırılması yollarının aranması ivedilikle gereklidir.

61

İşte bu amaçla artık yerli teknolojilerin yaratılmasında, “geleceğe dönük bir problem çözme ve karar verme eylemi olan –tasarlama-çok önem kazanmış bulunmaktadır.”

[99]

Toplumcu bir bakışla mimarın dönemin kalkınmacı politikaları ile ilişkili olarak sistematik tasarım metotlarının ve “elektronik sayısal hesaplayıcı” ların kullanımının akademik alandaki kısıtlı bir teorik araştırma olarak değil, uygulama alanında kullanılmasındaki yararların vurgulanması Öke’nin konuya yaklaşımında da öne çıkan öğelerdir.

Terminoloji

Öke “Bina Tasarlama Metotlarının Değişimi” makalesinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde bina ve yerleşme özelliklerinin değişiminde ve çeşitlenmesinde biçimsel özelliklerin kolaylıkla takip edilebilirken, arkasındaki düşünce sisteminin izlenebilmesinde yabancı dil problemi kadar, hızla gelişen ve uzmanlaşan problem alanlarında türeyen yeni tanımların anlaşılamamasının önemli bir rolü olduğunu vurgulamaktadır.[93] Öke’nin henüz Türkçe’nin bu alanda terminoloji açısından çok geri olmasına değinmesi sayesinde bu yayının bir başka düzlemdeki önemi de ortaya çıkmaktadır: terminolojinin ilk kez Türkçe’ye çevrilmesi Öke tarafından üstünde çok durulan bir konu olmaktadır.

Öke’nin kullanımında bu şekilde yaygınlaşmamış; çünkü, henüz Türkçe karşılığı bilgisayar olarak önerilmemiş “computer” terimi, “elektronik sayısal hesaplayıcı” olarak yer bulmaktadır.1 Altan Öke “elektronik sayısal hesaplayıcıların bina tasarlamasında kullanılışı” isimli yazısında “computer” karşılığı olarak “hesaplayıcı” terimini önermekte ve bunun gerekçesini şöyle açıklamaktadır:

“Computer kelimesini karşılamak için dilimizde “elektronik beyin” deyimi kullanılmaktadır. Ancak, bu bilimsel olmayan bir karşılıktır. İnsan beyni ile çağrışım uyandırmaktadır. Ayrıca “computer” ler arasında elektronikle hiç

1

1971’de Aydın Köksal öncülüğünde kurulan Türkiye Bilişim Enstitüsü’nün ilk yayınlarında konunun diğer terminolojisinin çeviri önerileri bugün de kabul görmüş ve kullanılan “software”= “yazılım”, “hardware”= “donanım” vb. diğer tüm güncel karşılıkları ile birlikte “computer” = “bilgisayar” olarak Türkçe’leştirilmiştir. [100]

62

ilgisi olmayanlar da vardır. Bu bakımdan, “hesaplayıcı” deyimini kullanmak daha doğrudur.” 1 [93]

Computer ve computation terimlerinin Türkçe karşılıkları, terimlere yüklenen anlamların da değişmesi ile birlikte düşünüldüğünde anlam kazanacak bir muğlaklığı güncel durumda da korumaktadır. Computation’ın hesaplama olarak Türkçe’ye çevirisindeki muğlak durumu tartışan Şebnem Yalınay Çinici, anlamdaki belirsizliği, “konu üzerine süregelmekte olan düşünme ve üretme enerjisinin de kaynağı” olarak yorumlamaktadır.[101] Etimolojik araştırmaya dayanarak, computation, bilgisayar tek- nolojilerinin gelişmesiyle kullanıma girmiş yeni bir sözcük olmamakla birlikte, Antik Roma döneminden itibaren süregelen hem aritmetik sayma ve hesaplama hem de sayılarla olmayan bir hesaba katma, açıklığa kavuşturma anlamlarını aynı anda içinde barındırmaktadır. [101]

Hesaba katma anlamıyla computation, reckoning ve reasoning kelimelerinin karşılığı ile anlamdaştır. Yeniden tanımlanması söz konusu olduğunda, bu tez computation terimini, “gerekçelendirme” ile ilişkili olarak kavramsallaştırmayı önermektedir. Gerekçelendirme, içeriğinde, bir durumu oluşturan şeylerin açığa çıkartılması, birbiriyle ilişkilendirilmesi anlamını barındırmaktadır. “Tasarımın gerekçelendirilmesi”, süreç olarak tasarımı (son ürün anlamı ile değil süreç olarak tasarımı) oluşturan noktaların birbirleriyle ilişki içinde açıklığa kavuşturulmasını anlatarak, “hesaplamalı tasarım” teriminin çağrıştırdığı sayısal ve teknoloji odaklı kavrayışı bertaraf etmektedir. Reasoning Latince’de ration-ratio kökünden gelmekte ve anlamdaşı olarak computation’a yer verilmektedir.

Tasarım metotları hareketi genel çerçevesi içinde toplanmış tasarım araştırmaları tüm çeşitli yöntem ve değerlendirme çalışmalarındaki çeşitliliklerle birlikte, “tasarımın gerekçelendirilmesi” diye tanımlayabileceğimiz temel bir anlayış ortaya koymuşlardır. Bu anlayış içinde ortaya çıkan farklı tasarım metotları üzerine kuramsal çalışmalar, mimarlık problemlerinin çözümü aşamasında gerekçelendirmeyi çoğunlukla matematik modeller üzerinden kurmuş, böylece tasarım bilgisini sayısal ifadelere soyutlayarak

1

Öke’nin 1968’te Elektronik Sayısal Hesaplayıcı olarak önerdiği ve metin içinde ESH olarak kullanılan terim 1964 yılında yine Mimarlık Dergisinin 64/8 sayısında yayınlanan “Yapı Araştırmasının Gayeleri, Konuları, Metotları ve Örgütleşmesi” başlıklı yazısında Elektronik Bilgi İşleme Sistemi olarak kullanılmıştır. [93]

63

işleyen bir sistem kurmuşlardır. Bu yönleriyle, gerekçelendirmede tasarımcının kişisel katkısından kaynaklanan yaratıcılığın etkin olamadığı eleştirisini almışlardır.

Nigan Bayazit, Mine İnceoğlu, Mete Tapan ile birlikte hazırladıkları Mimarlıkta Tasarlama Metotlarına Giriş Ders Notları’nda Öke “mimarlıkta metot problemlerine bilinçle eğilmenin yeni ve diğer alanlara göre oldukça geç kalmış bir tutum” olduğuna değinerek şöyle demektedir:

“Bu durumun ortaya çıkışında, bazı çevrelerde hala ileri sürülen, mimari tasarlamanın yaratıcı bir iş (eylem) olduğu ve bu karakteri gereği bu alanda metotla, sistemle başarı kazanmağa imkân olmadığı iddiasının rolü vardır. Ancak, böyle bir iddia, hem metot hem de yaratıcılık konularında günümüzün anlayış ve bilgilerinden uzak bir tutumdur.” [102]

Öke için metot, mimari tasarım sürecinde yaratıcılığı dışlayan bir yaklaşım değildir; tasarımda metot yaratıcılık ile çelişmez. Bu anlayışın altında yatan düşünce, metoda getirdiği tanımda aranabilir. Öke’nin bakış açısında metodun, insanın eylemi tasarlamasında içkin olarak var olan, bilinçsiz olarak da tüm insan eylemlerinde var olan bir gerekçelendirme yolu olarak anlaşılması şu sözlerinde açığa çıkmaktadır:

“Bazı çevrelerde metotlardan bahsedilirken, şöyle bir düşünce öne sürülür: İnsanlar önceleri her türlü işlerini (ve bu arada tasarlama işini) metotsuz olarak yaparlardı. Sonra yavaş yavaş metotlu davranışlar doğmaya başladı ve gelişti. Bu düşünce, ancak, insanların metot kavramını bilinçli bir şekilde anlayarak ve kullanarak işlerini düzenlemeleri konusunda doğru olarak kabul edilebilir. Aslında, insanlar çeşitli işlerini, metot kavramını bilmeden

Benzer Belgeler