• Sonuç bulunamadı

Başlık: BİR KEOİoE RASTLANAN TÜBERKÜLOZ OLGUSUYazar(lar):AKAY, ÖmerCilt: 32 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Vetfak_0000000978 Yayın Tarihi: 1985 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: BİR KEOİoE RASTLANAN TÜBERKÜLOZ OLGUSUYazar(lar):AKAY, ÖmerCilt: 32 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Vetfak_0000000978 Yayın Tarihi: 1985 PDF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİR KEOİoE RASTLANAN TÜBERKÜLOZ OLGUSU 139

olan etkenin tij; ta)'ıni )'apılmıştır.

1\1akroskopik olarak akciğerlerde bo<.-bqa<.

renkte nodüllerc rastlanmıştır.

Akciğederiıı

sol diaframatik

lobl/ııda

kavern-ler şekillcnmişti.

.f~ynca, ince barsak serosalan, karaci,~er, biibrek ve bl';..1'nin

sağ hemiiferinde de lcvmdar

giirülmüştür.

Tüberküller)'a

tek]a

da

konglo-mere şekliııde olup, nekrozis, epiteliod hücreler ıe lenrositlerden oluşmakta)'dı.

Tüberkülferin çeDresinde bir ba,~ doku bUlllll7J)'ordl/.[,aııglzans tipi dev

hücre-leri görülmemiştir.

Kediliili

orgaızlarından

hazır/aııaıı

inokıılıım,

Lou,'eIIsteilı-]elısen besi

)'eriııe ekilmiş ve izole edi/en etkeniıı ideııtifikas)!onu biJıokimyasal (ııiasiıı ve

nitrat)

ve biyolojik (hayvali dene)'i) )lö'ııtemlerle )'apılmıştır.

Etkeıı tavşali ve

tavuğa iv

1

mgr;'

i

ml, koba)'a ise a)lnı miktar ip )'olla verilmiştir,

İnokıılas-yondan

4

hafta sonra taışalıZll, 24 gün sonra koba)'ın Mmeleriııe karşııı,

ta-vukta

70

gün içinde ölüm gö'<.!enememiştir. Otopsisi yapılaıı

tavşanııı

kara-ciğer, dalak, pankreas, bö'brekler, akciğer ve barsaklarıııda 2--3 mm çapındaki

tüberküllere mstlanılmışllr.

Koba;'da ise,

1-3

mm çapındaki le,:;)'oıılam

ka-raciğer ve dalakta

rastlanmış,

diğer organlarda bozukIıik belidmememi,ytir.

Tavuğuıı orgaıılarıııda ise herhangi bir makı-oskojJik değişim

sa/Jtaııamamış-tır.

Denemelerdeli alınaıı sonuçlara göre etkenin

Mycobacterium bovis

olduğu

orlrl)'a konulmuştur.

Giriş

Tüberküloz, çeşitli lıayvan türlerinde (memeli, kanatlı, soğuk kanlı) rastlanan bula~ıcı ve kronik bir lıastalıktır. İnfCksiyon karni-vor'lardan keelilerele de görülmekte ve bu konuyla ilgili olarak uzun yıllardan beri çeşitli ülkelerde çalışmalar (4,6, 14-17) yapılmaktadır.

Litertür kayıtlarına göre, kedi tüberkülozu büyük bir oranda sığır tipi (4, 8- 10, L:J, 18), bunun yanı sıra insan (5, 20), kanatlı (3,5-7) ve atipik mikobakteriler (7, 13, 17) tarafindan meydana getirilmektedir. Gerçekten hem doğal ve hem de dcncysel yapılan çalışmalar (4, 10, 14, 15, 17, 18,20) sonucu kedilerin çoğunlukla Si-ğır tipine duyarlı oldukları belirlenmiştir. Rohinson (I 4), kedi kara-ciğerinin mikroskopik bakısıııda aside-dirençli etkı~nlcr gördüğünü ve Dorset'in yumurta besi yerinde mikroorganizmanın saf kültür halinde ürediğini, tavşan ve kobayda yaptığı deneysel inkksiyona dayanarak, izole edilen etkenin

i\1ycobaderium bovis

olduğunu bildir-miştir. Goret

(4),

kedilerden izole ettiği

G

mikobakteri etkeninin Si-ğır tipi olduğıınu rapor ctmi~tir. Hummd (7), 1962-1 %'1 yıllarında

(2)

440 ö. AK AY - R. HAZIROGU; - O. KUTSAL

kedilere ait 36 organ örneğinden 3 mikobakteri ayırdığını, bunlar-dan birisini

l\1)'co.bovis,

2'sinin ise

A~)'(o.avillm

olduğunu ve bu etken-ler yanısıra atipik mikobakterilerin kedilcrd(~ tüberküloz benz(~ri kzyonlar yapabileceğini açıklamıştır. Oudar \T ark. (12), deri tü-berkülozlu 80 kediden 8 tanesinden

M)'co.bovis

izole ettiklerini, Si-monot (IS), lokalize deri tüberkülozlu 200 kedi ve köpekten 60 tane-sinde aside dirençli etken tanımlandığlIl1 v(~ izole edilen 16 suşun kültürel, biyokimyasal ve patojenik özeııiklerine dayanarak,

Myco.

!Jovis

olduğunu bildirmişlerdir.

Doğal infcksiyonlarda olduğu gibi, kedilcrin tüberküloz etken-lerine karşı duyarlılıklarının tanımlanması amacıyla deneysel çalış-malarda (1,2,3,5, ll) yapılmıştır. Gri/fİtlı (5), avian tüberküloz etkeninin kedilere patogenite3ini saptamak amacıyla yaptığı ça-lışmada, iv in/ckte ettiği 3 kedinin infeksiyondan 16 gün, ip infekte edilen aynı sayıdaki kedinin ise injeksiyondaıı sonra 62-69 ncu gün-ler arasında öldükıCrini bildirmiştir. KLI\\.abara

(ı i),

kedilere insaıı tipi tüberküloz etkenlerini oral verme, injeksiyon \lT tüberkülozlu

şahıslarla 2-3 sene aynı evde barındıı'arak yaptığı deneysel çalışma-da, hayvanların hiç birinde tüberküloz lezyonu saptayamadığını, buna karşın sığır tip tüberküloz basili ile infekte ettiği kedilerin Iıep-sinde progresif tüberküloz meydana gddiğini rapor etmiştir. Fran-cis (3)'e göre, Chausse, tüberkülozlu sığır organlarını oralolarak 15 kediye vererek yaptığı çalışmada, inokulasyondan sonra 76 ve 186 ncı günlerde -1- kedide yaptığı otopside, hayvanların mesenterial lenf düğümü ve akciğerlerinde lezyon belirlendiğini, aynı araştırıcı insan tipi ile infekte tüberkülozlu materyaııerin i i kediye vererek yaptığı dİğer bir çalışmada ise, 78 günlük bir sürede hayvanlarda tüberküloz !ezyonu oluşmadığını ve bu bulgulara dayanarak, kedİle-rİn sığıf tipİpe insan tipine oranla daha duyarlı olduğunu açıklamış-tlf. Chausse (I,

2),

benzerİ bir çalışmayı insan ve sığır tİpi tüberkü-loz etkenlerini kedİlere inhalasyon şeklinde vererek yapmıştır. Araş-tırıcı, sığır tipi ile İnfekte edileıı iO kediden 8'inde tüberküloz lez-yonu meydana geldiğini ve ilk lezyonların akciğerlerde gözlendiği-ni, insan tipi ile infekte edilen kedilerde ise herhangi bir tüberküloz lezyonu saptanamadığını bildirmiştir.

Bu çalışmanın amacı, bir kedide rastlanan tüberküloz olgusunu makroskopik, mikroskopik ve bakteriyolojik yönelen incelemek ve izole edilen etkenin biyokimyasal ve biyolojik yollarla tip tayinini yapmaktır.

(3)

BiR KEDidE RASTLANAN TÜBERKÜLOZ OLGUSU 11.1

Materyal ve Metot

Patol~jik materyal: Deneme materyalini oluşturan bir adet iO

yaşındaki dişi kedi A,

Ü.

Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı-na getirilmiş, hayvanın otopsisi yapılarak makroskopik değişimler gözlenmiş, histapatolojik ve bakteriyolojik yoklamalar için gerekli organ materyalleri alınmıştır.

Besi )'erleri: Organlardan etken izolasyonu, hayvan deneyi,

biyokimyasal testler ve mikroorganizmayı ürdmek amacıyla, gl i-serinli ve gliserinsiz Lmvenstein-J ensen besi yerinden yararlanılmıştır.

Deneme haYılanları: izole edilen etkenin tip tayini için, birer

adet tavşan, kobay ve tavuktan yararlanılmıştır.

Jc.'tken i.colaS)'o1ZlI: Organlardan tekniğine uygun olarak

hazır-lanan inokulum, 5'er adet gliserinli ve gliserinsiz besi yerlerine ekil-miş ve ortamlar uygun koşullarda i ay süre ile inku be edilmişlerdir.

/dentUtkasyon (alışmaları: İzole edilen etkeni n morfolojik ve

kül-türel karakterleri belirlendikten sonra, tip tayini amacıyla biyokim-yasal testler ve hayvan den(~yi yapılmıştır. Bunlarda:

a- Biyokim)'asal testler: Bu ama(;la nitrat ve niasin testleri uygu-lanmıştır (19).

b- Ha)'van del1t')'i: Katı besi yeri üzerinde etkenlerden hazırla-nan inokulum, birer adet tavşan ve tavui'i;a iv i mgr / i ml ve bir kobaya da aynı miktar ip verilmiş ve hayvanlar ayrı ayrı karesierde klinik gözlem altına alınmış, ölenlerin otopsikri yapılarak, makros-kopik (Ic~işimler belirlenmiş ve bakteriyolojik yoklamalar için gerek-li organ materyali alınmıştır.

f1istojJatolojik )'oklama: Lezyonlu organlardan alınan

örnekler-den histopatolojik yoklama için preparatlar hazırlanmış ve bulgu-ları değerlendirilmiştir.

Bulgular

.11akroskopik Bulgular

Patoloji Anabilim Dalı'na tüberküloz şüplıesiyle getirilen LO yaşlı, dişi, yerli kedinin yapılan otopsisinde: ince barsaklann sero-zasında birkaç adet nodüler, karaciğerin üst ve kesit yüzü ile böb-reklerin korteksinde milier, boz-beyaz renkte odaklar ile karşılaşıl-mıştır.

(4)

Ö. AKAY - R. HAZIROGLU - O. KljTSAL

Göğüs boşluğunda

ise akciğerieri

örten pleuranın

mat bir

görü-nüm aldığı,

kalınlaştığı

ve yer yer visseral ve parietal

yaprakların

adhezyonlar

yaptığı dikkati çekmiştir. Akciğerlerin

üst ve kesit

yüz-lerinde de 0.5-2,5 cm. çapında

boz-beyaz renkli odaklar ilc özellikle

sol diyaframatik

lopta

yer yer kavemIcI'İn

oluştuğu

gözlenmiştir.

lVfediastinal lenf yumruları

şişkin, kesit yüzleri nemli ve beyazımtrak

görünüşteydi.

:\leningeal

damarları

dolgu n olan beyİnin sağ hemİsferinin kesit

yüzeyinde

subs.alba'da

yerleşmiş 2-3 mm çapında

benzer bir odağa

rastlanmıştır.

Bi.yokim)'asal test sonuçları:

İzolc

edilen

etken,

nıasın

ve nitrat

testlerinde

negatif sonuç vermiştir.

HaYjan

deneyi sonuçları:

Denemede

kullanılan

tavşan,

inokulas-yondan

4. hafta sonra ölmüştür.

Yapılan

otopside;

karaciğer,

dalak,

pankreas,

böbrek,

akciğer ve barsaklarda

2-3 mm çapında

sarımsı-beyaz

renkte

tüberküloz

lezyonları

saptanmıştır.

Kobay

ise

injek-siyondan

24

gün sonra ölmüş ve hayvanın

dalak,

mesenterİal

lenf

düğümleri

ve böbreklerinde

herhangi

bir

bozukluk

görülmezken,

karaciğer

ve akciğerierinden

1-3 mm çapında

tuberküller

dikkati

çekmiştir.

İ

nICkte edilen tavuk ise 70 gün canlı kalmış, yapılan

otop-sisinde organlarında

herhangi

bir makroskopik

değişime

rastlanma-mıştır. Tavşan

ve kobayın

Iczyonlu organlarından

alınan

materyal-lerin tüberküloz

yönünden

gerekli bakteriyolojik

yoklamaları

yapıl-mıştır.

Alınan

sonuçlara

göre, kediden

izole edilen mikobakterİ

etke-ninin sığır tipi (Mycobacterium

hovis) olduğu

anlaşılmıştır.

Jı.1ikroskopik bl/lgulaf:

Akciğerlerde

tek veya konglomere

tuber-küllere

rastlanmıştır.

Bazıları

yalnızca

epitelioid

hücre

yığını

şek-linde iken, bazılarında

ortada

nekroz ve bunun çe\Tesinde bağ doku

şekillenmesi

belirgindi.

Bazı geniş konglomere

tüberküllerde

nekro-tik bölgelerin

kaybolup

yerlerinde

kavitderin

oluştuğu

dikkati

çek-miştir.

Akciğerleri

örten

pIcura

da yaygın

nekrotik

alanlara

ve

bun-ların altında

epitelioid

hücre ve lenfositlerden

oluşan dar bir

hücre-sel bölgeye

rastlanmıştır.

Böbrek

korteksi

ve beyin

parankiminde

de ortaları

nekrotik,

çevreleri epitelioid

hücreler

ve knfositlerle

çevrili alanlar

saptanmış-tır.

(5)

BiR KFOioE RASTI.ANAN TÜBERKÜLOZ OLGUSU ~ ı:1

i

nce barsak serozasında yerleşen tü berküller ise akciğerlerde sözü edilen konglomere tipe benzcmckteydi.

Mediastinal lenf yumruları ile karaciğerde gözlenenler tck tük odaklar halinde olup, lenfositlerin kuşattığı epitdioid hücre

toplu-i

IIklarından ol uşm uştu.

Ayrıca akciğerlerde alveollerin septum dokusunda hücresel bir artış, bronş ve bronşiol epitelleri ilc bezlerdf' hiperplazi; böbrek pelvisinde yaygın knfasit ve Iıafif epitdioid Iıücre infiltrasyonları; beyinde tüberküll(~re yakın alanlarda perivasküler mononüklear Iıüere infiltrasyoııu ilc spongiiiz manzara dikkati (:eken di~LT

bulgu-lardı. i

Ziehl-);cc!scn ik yapılan boyamada ince harsakta yoğun ol-mak üzere; böbrek, beyin, karaci,i!;cr, akciğerdeki sözü edilen tüber-küJlcrde çomak şeklinde aside-dirençli bakterilere rastlanmıştır.

Tartışma ve Sonuç

Diğer infdsiyiiz hastalıklarda olduğu gibi, C\'Cii hayvanlarda görülen tüberküloz günümüzde zaman zaman hir sorun olarak or-taya çıkmaktadır. Tüberkülozun zoonotik infCksiyonlar arasında önemli bir yeri "'trdır.

Karnivorlardan köpeklcrd(~ tüberküloz çoğunlukla insan tipin-den (I 6) ileri gelmesine kaqın, kedilerde bu hastalık büyük bir oran-da sığır tipine (8, fJ) bağlı olarak şı'killcnmektedir. Snider ve ark. (I 7), tüberkülozlu sığırlarda aynı yerde barındırılan

.')2

kediele bu tipe ilgili infeksiyon s<ıptadıklarını V(~ infeksiyonun kedilerde subklinik bir seyir izlcdi,i!;ini, genci diagnostik testlerle hastalığın kolaylıkla tanımbn;:;.mayacağını ve hastalıklı hayvanların insan sa.ğlığı için problem teşkil edeceğini bildirmişlerdir. V crge (20), 147 tü berküloz-lu kedi ye ait organlardan III'inde (~:~ 97) J1j'co.bovis, geriye kalan 6'sındai' ıH)'CO.flOıııiııis izole ve identifiye ettiğini, Jennings (ıo), otopsisi yapılan i00 kediden 13'ünde tüberküloz saptadığını, organ-ları incelenen kedilerden 6'ından J\1yco.bovis suşu ayırdıklarını açık-lamışlardır. Stunzi (18), muayene ettiği i278 kediden 80 tanesinde tüberküloz belirlediğini ve bunlardan 29'unun sığır tipi bulunduğu-nu, Hix ve ark. (6), 4 yaşındaki Siyam kedisinde saptadıklm'ı tüber-küloz olgusundan /vf]co.avium izole ettiklerini bildirmişlerdir.

Yapılan çalışma~a kediden izole edilen etken J1j'cobaclerium

(6)

Ö. AKAY - R. HAZIROGLU - O. KUTSAL

Y urdumuzda, özellikle evlerde beslenen kedileriıı tüberküloz yönünden muayyen aralıklarla klinik muayenelerinin yapılması gerekmektedir. Gerçi hastalığı indirek yöntemlerle kısa sürede orta-ya koyacak geçerli bir serolojik ve aBerjik yöntem bulunmamakta-dır. Bu açıdan hayvanların klinik gözlem altında tutulmaları ve özel-likle klinisyenlerin hastalığı iyi tanımaları lazımdır. Kediler büyük bir oranda sığır tipine duyarlı oldukları için, kedi tüberkülozu üze-rinde önemle durulması gereken bir infeksiyon olmalıdır. Ayrıca, hastalığw kediler arasında yayılmasını önlemek amacıyla, sığır tü-berkülozunun kontrolünün çok sıkı bir denetim altında yapılması gereklidir.

Kaynaklar

1. Chausse, P. (1910). Experience> d'inhalaıion de maıiere Iııberculeuse boıine che;;,la chal. C.R. Sac. ilioL., fi9: 380--382.

2. Chausse, P. (1912). hıhalaıivn of /nalerial conlaining hııman Iııbercle bacilli(caı). C.R. Sac. ilioL.. 7'2: .~0-:)2.

3. Francis, J. (1958). "Tııberculosis III animal IlIld man." Ca~sell and Company Limited,

London.

4. Goret, P. (1965). Epidemiology of Iııbercıılosis in eals and dogs. [denıijiealion of ıhe type of

isolaled ıııbcrcle bacilli. ilull. Acad. Nal. Med., 149: 667-670.

5. Griffith, F. (I 911). [nvesligalion vf aıian ıııbercle bacilli oblained from birds and swine. Fi-nal report of Royal Commisian on Tuberculosis. Part II. H.M. Stationary Office, Lon-don.

6. Hix, J.W., Jones, T.C. and Karlson, A.G. (1961). Arian ıııberele baeillııs infec/ion in

the cat.,]. Amcr. Med. Asso., 138(2): 641-647.

7. Huınmel, P. (1966). Occurrence vf atypical ı'!}'cobacteria in dogs and cals. Zbl. Vet. l\-Ied. 13: 51-61.

8. İsaac, J., Whitehead, J., Adams, J.W., Barton, M.D. and Coloe, P. (1983). Aıı

oıııbreak vf M)'coba"'eril/m bovis il/fecıion in cals in an a/limal hoııse. Aust. Vct. J., 60(8):

243-245.

9. Jargett, W.F.H. and Lauder, I.M. (1957). A sıııımzary of ıhe main diagllOslic poinls in

tl/bercıılvsis -,ıı Ihe dog al/d cal. Vet. Rec., 69: 932-933.

LO. Jennings, A.R. (1949). The dislrııbilion vf Iııbercızloııslesivns in the dog and cat wi/h reference

lv /Jaıhvgenesis. Vet. Rec., Gl: 380-385.

1i. Kuwabara, T. (I 938). SI/sapıibiliı)' of cals to ıııbercle bacilli. Kitasato Ardı. Exp. Med., 15: 319-329.

12. Oudar, J., Viallier, J. and Joubert, L. (1965). Endemic skin Iııberculosis caused by

(7)

BİR KEDİDE RASTLANAN TÜBERKÜLOZ OLGUSU 445

13. Parodi, A., Fontaine, M., Brion, A., Tissuer, H. and Goret, P. (1965).

Mycobac-terial irıieclion of Jomeslic camioores. PreseııI epidemiology of luberculosis in dog and ca/s. Rec.

Med. Vet., 141: 21-432.

14. Robinson, E.M. (1953). A few crıses of /uberculosis. J.S. Afr. Vet. Asso., 24: 97-99. 15. Simonot, R.C. (196.1). "Eııdemic occurrence of cu/mıeous /uberculosis in dogs ııııd cals."

The-sis Ecole l'\at. Vet. Lyon.

16. Snider, W.R. (1971). Tuberculosis m caııiııe and Ieliııe populaıions. Amer. Rev. Resp. Dis., 104: 877-887.

17. Snider, W.R., Cohen, D., Reif, J.S., Stein, S.C. and Prier, J.E. (1971).

Tubercu/o-sis iıı caııine m/d ]elme /ıopulaıions. Amer. Rev. Resp. Dis., 104: 866-876.

18. Stunzi, H. (19:i4). Pa/lı%gie der Kalzcıı/uberku/ose. Schweiz Arcıı. Tierlıeilk., 6: 23-28. 19. Tsukamura, M. (1975). "Idenlificalioıı of Myobacleria." Rescarch Iaboratory of the

national sanatOl'ium ehube Ches! HospitaI Obu, Aiclıi, ken . .Tapan.

20. Verge, M.J. (1958). Le role du barille luberclıle!L~de type !ıumaiıı daııs le Jweloppemeııl des

Referanslar

Benzer Belgeler

The mean testes surface area was higher at 50 µg/egg and 100µg/egg BPA treated groups compared to the control groups and at 250 µg/egg BPA administered group (p&lt;0.05).. In 50 and

galactocerebroside (GAL-C) and myelin basic protein (MBP) expressions: Serial tissue sections of experimental and control groups also were stained with the ABC-P method

Türkiye’de veteriner radyolojinin başlangıcı ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesindeki tarihsel gelişimi. The beginning of veterinary radiology in Turkey and the

sake, Lactobacillus curvatus ve Staphylococcus xylosus suş kombinasyonları kullanılarak yapılan sucuk üretiminde renk, tekstür ve.. duyusal özellikler üzerinde tüketici damak

The objective of this study was to investigate the status and changes in herd-level mastitis pathogens, mastitis incidence and bulk tank milk somatic cell count

reported that pulsed wave Doppler ultrasonography can be used to analyze blood flow to udder, sharing the finding that ultrasonographic parameters regarding blood flow

determined that all of the samples which were positive for BoHV-1 antibodies were also positive for CpHV-1 antibodies and serum antibody titers were higher than

On the other hand, although no conscious selection of LEP-Sau3AI polymorphism was made on the Holstein cows examined in this study, B allele frequency may be elevated as