• Sonuç bulunamadı

Eğitimde yeni teknolojilerin kullanılması, öğrencilerin sosyal etkileşimini arttırmakta ve işbirlikçi öğrenme deneyimlerini çoğaltmaktadır.

Sınıftaki bilgisayarlar tüm konuların öğrenilmesinde olumlu etkiler sağlamaktadır (Li, 2007). Her ne kadar sınıfta bilgisayar kullanımının öğrenme üzerinde olumlu etkileri olsa ve cep telefonları öğrenci etkileşimini arttırsa da bu teknolojilerin okul ve toplum için yeni sorunlar getirmesi kaçınılmazdır (Yu, 2002; Akt. Beran ve Li, 2005).

Son zamanlarda teknoloji alanındaki gelişmeler ve teknolojinin gençler tarafından daha yaygın kullanılmaya başlanması, okullarda öğrencilerin göstermiş olduğu zorbalık davranışlarını teknolojiyi kullanarak gerçekleştirmelerine olanak sağlamıştır (Ayas ve Horzum, 2010). Özellikle

sosyal ilişkilerini dijital teknolojik araçları kullanarak sürdürmeye çalışan ergenler, yeni bir zorbalık türü olan, sanal zorbalıkla (cyber-bullying) karşı karşıya kalmaktadırlar (Aydoğan ve diğerleri, 2009). Yukarıda sıralanan zorbalık türlerine ek olarak teknolojik araçların kötüye kullanılması ile ortaya çıkan sanal zorbalık da son zamanlarda yaygın bir zorbalık türü olarak ele alınmaktadır (Totan, 2008). Artık yerli ve yabancı literatürde sanal zorbalık (siber zorbalık, elektronik zorbalık veya çevrimiçi zorbalık) sıklıkla yerini almaya başlamıştır (Beran ve Li, 2005; Campbell, 2005; Li, 2006; Li, 2007;

Kowalski ve Limber, 2007; Belsey, 2006; Topçu ve Baker, 2007; Erdur-Baker ve Kavşut, 2007; Smith ve diğerleri, 2008; Topçu, 2008; Hinduja ve Patchin, 2009; Vandebosch ve Van Cleemput, 2009; Varjas ve diğerleri, 2009; Wang ve diğerleri, 2009; Dilmaç, 2009; Rivers ve Noret, 2010;

Tokunga, 2010; Ayas ve Horzum, 2010; Yalın ve diğerleri, 2010).

Mevcut literatür incelendiğinde, sanal zorbalıkla ilgili değişmez bir tanımlamanın olmadığını, araştırmacıların sanal zorbalığı farklı şekillerde tanımladığını görmekteyiz.

Ybarra ve Mitchell (2004) sanal zorbalığı, başka bir kişiye karşı çevrimiçi olarak yapılan, açık ve kasıtlı saldırganlık hareketi olarak ifade etmiştir.

Beran ve Li’ye (2005) göre sanal zorbalık, özellikle cep telefonları, çağrı cihazları, e-posta, anlık ileti gibi çeşitli teknoloji formlarının, birey ya da grup tarafından kasıtlı olarak başkalarını taciz etmek için kullanılmasıdır.

Belsey’e (2006) göre sanal zorbalık, bir birey ya da bir grubun, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak, başkalarına zarar vermek amacıyla yaptığı kasti, tekrarlayan ve düşmanca davranışları kapsamaktadır.

Patchin ve Hinduja (2006) sanal zorbalık için, “Elektronik araçlar aracılığıyla kasıtlı ve tekrarlayan şekilde zarar verme” demişlerdir.

Slonje ve Smith (2007), cep telefonları ve internet gibi modern teknolojik araçlar yoluyla ortaya çıkan saldırıları sanal zorbalık olarak ifade etmişlerdir.

Willard (2007) sanal zorbalığın, internet veya başka dijital iletişim araçlarını kullanarak zararlı veya incitici metin ya da görüntüleri göndermek olduğunu belirtmiştir.

Kowalski ve Limber (2007), bir sohbet (chat) odasında veya bir web sayfasında, e-posta, anlık ileti, dijital mesaj yoluyla veya cep telefonuna resimler gönderme şeklinde gerçekleştirilen zorbalığa sanal zorbalık demişlerdir.

Erdur-Baker ve Kavşut (2007) sanal zorbalık ile ilgili görüşlerini, “Sanal zorbalık fiziksel ortamda gerçekleştirilen zorbalık türlerine benzemektedir.

Temel fark internet veya cep telefonu gibi sanal iletişimin gerçekleşebildiği bilgi ve iletişim teknolojilerinin aracı olarak kullanılmasıdır.” şeklinde belirtmiştir.

Juvonen ve Gross (2008), çalışmalarında sanal zorbalığı, “İnternet veya diğer dijital iletişim araçlarının, başkalarına hakaret etmek ya da başkalarını tehdit etmek amacıyla kullanılması” şeklinde tanımlamışlardır.

Li (2007), e-posta, cep telefonu, elektronik ajanda (Personal Digital Assistant- PDA), anlık mesajlaşma (IM) veya internet ağı (www) gibi elektronik iletişim araçları aracılığı ile yapılan zorbalıkları sanal zorbalık olarak tanımlamıştır.

Smith ve diğerleri (2008), sanal zorbalığı tanımlarken, “Elektronik iletişim araçlarını kullanarak, bir kişi veya grup tarafından kendini kolayca koruyamayan bir kurbana karşı, zaman içinde veya ard arda gerçekleştirilen kasıtlı ve saldırgan hareketler” ifadesini kullanmışlardır.

Wang ve diğerlerinin (2009) tanımlamasında sanal zorbalık, kişisel bilgisayarlar (örneğin e-posta, anlık mesajlaşma ile) ve cep telefonları (örneğin metin mesajları ile) aracılığıyla ortaya çıkan bir saldırganlık biçimidir.

Rivers ve Noret (2009) sanal zorbalık için, “Cep telefonları, e-posta, ve internet (sosyal ağ siteleri, web sayfaları ve bloglar) gibi iletişim araçları ve medya aracılığıyla ortaya çıkan zorbalık türü” demişlerdir.

Tokunga’ya (2010) göre sanal zorbalık, kişi veya gruplar tarafından, elektronik veya dijital medya aracılığıyla, başkalarına zarar veya rahatsızlık vermek amacıyla yapılan, sürekli, düşmanca veya saldırgan mesaj iletimi şeklindeki davranışlardır.

Araştırmacılar tarafından yapılan sanal zorbalık tanımları incelendiğinde, bazı ortak noktalar göze çarpmaktadır. Buna göre sanal zorbalığın;

1. Bir zorba tarafından gerçekleştirildiği,

2. Belirsiz bir elektronik araç aracılığıyla yapıldığı,

3. Kasıtlı, tekrarlayan, saldırgan ve karşıdakini rahatsız edici veya zarar verici davranışları içerdiği

söylenebilir.

İnternet üzerinden dedikodu yapmak, bir başkası ile alay etmek, gurur kırıcı söz söylemek, bilerek virüslü e-posta göndermek, bir başkasının resmini izni olmadan elektronik ortamda yayınlamak sanal zorbalığa örnek olarak verilebilir (Aydoğan ve diğerleri 2009). Sanal zorbalık farklı biçimlerde yapılabilir. Belsey’in (2006) ifade ettiği gibi sanal zorbalık, cep telefonu ile SMS ve MMS göndererek, anlık ileti (IM), blog, kişisel web siteleri veya çevrimiçi oy kullanma siteleri kullanarak meydana gelebilir. Teich ve arkadaşları (1999), başka kişiliğe bürünme, dolandırıcılık, spam, kınama mektubu (hate mail) ve diğer suç faaliyetleri gibi birçok çevirimiçi zorbalık çeşidi tanımlamışlardır (Akt: Beran ve Li, 2005). Beran ve Li’nin (2005)

araştırmasına katılan öğrenciler çevrelerinden duydukları sanal zorbalık davranışlarını şöyle belirtmişlerdir: “okul müdürüne e-posta yoluyla hakaret etme, çıplak fotoğraf çekip onu e-posta ile başkalarına yollama, ölüm tehditleri alma.”

Belsey (2006) sanal zorbalıkla ile ilgili görüşlerini “Sanal zorbalık, zorbalık olaylarının alçakça bir biçimidir. Sanal zorbalar kolaylıkla farklı bir kimliğin arkasına gizlenebilir ve internet bunu kolaylıkla sağlayabilir. Sanal zorbalar eylemlerini doğrulamak zorunda değillerdir ki bu zorbaları belirlemek çok güçtür. Bu nedenle eylemlerinden ötürü cezalandırılmaktan korkmazlar.”

şeklinde belirtmiştir. Cep telefonu ile veya internet aracılığı ile kurulan iletişim, kimliğin gizlenebilmesi avantajı nedeniyle, kolay kurban seçimine olanak sağlamakta, küfür, hakaret, tehdit içeren kırıcı mesajların hızla yayılmasını kolaylaştırmaktadır (Strom ve Strom, 2004). Deryakulu ve Büyüköztürk (2010), kimliği gizleyebilme özelliğinin sanal zorbalığı tetiklediğini belirtmişlerdir.

Olweus (2005) bir öğrencinin, bir veya birden çok öğrenci tarafından sürekli olarak olumsuz eylemlere maruz kalıyor olması durumunda kurban (victim), olumsuz eylemi yapan öğrenci olması durumunda ise de zorba (bully) olduğunu belirtmektedir (Akt. Totan, 2008). Campbell (2005), “Sanal zorbalık, biri zorba diğeri kurban olmak üzere en az iki kişi ile ortaya çıkar.

Bununla birlikte dolaylı yoldan pek çok insan bu olaylara dâhil olabilir.

Zorbalık olayına seyirci olan kişiler bir sonraki kurban olmaktan çekindikleri için genelde olaya müdahale etmezler.” demiştir. Başlarda araştırmalarda zorba ve kurban olarak iki kategoriye ayrılan zorbalık, günümüzde zorba, kurban, zorba/kurban ve zorbalığa seyirci kalan/katılmayan olarak dört kategoriye ayrılabilir (Solberg ve Olweus, 2003; Akt. Totan, 2008).

Geleneksel zorbalığa dâhil olma biçimleri olarak belirtilen zorba, kurban, zorba/kurban ve zorbalığa katılmayan gibi ifadeler sanal zorbalık olaylarında sanal zorba, sanal kurban, sanal zorba/kurban ve sanal zorbalığa katılmayan şeklinde kullanılmaktadır.

Çoğu zaman sanal zorbalar, kurbanlarını tanırlar; fakat kurbanlar zorbaları tanımayabilir (Belsey, 2006). Sanal zorbalar, kurbanları üzerinde güç kurmayı, onları kontrol altına almayı ve onlara tehlikeli bir şeyler olduğunu hissettirmeyi isterler (Belsey, 2006). Kurbanlar ise kendilerini güçsüz hissederlerse, korku duyarlarsa veya belki de bu olayı yardım olarak görürlerse, sanal süreçte kendilerini boyun eğen konumda bulurlar (Beran ve Li, 2005).

Sanal zorbalıkla ilgili yapılan bazı araştırmalarda, sanal zorbalık ile bilgisayar, internet, cep telefonu gibi bilgi ve iletişim teknolojilerini sık kullanmanın ilişkili olduğu belirtilmiştir (Campbell, 2005; Keith ve Martin, 2005; Gillespie, 2006; Li, 2007; Erdur-Baker ve Kavşut, 2007; Hummell, 2007; Topçu, 2008, Topçu ve diğerleri, 2008; Arıcak ve diğerleri, 2008;

Wang ve diğerleri, 2009; Burnukara, 2009; Vandebosch ve Van Cleemput, 2009; Erdur-Baker, 2010; Yalın ve diğerleri, 2010; Deryakulu ve Büyüköztürk, 2010). Campbell (2005) bu konudaki görüşlerini, “Gençlerin teknoloji kullanımı günden güne artmaktadır. Örneğin internet erişimi sağlayan cep telefonuna sahip gençlerin sayısı 2005’te 745 000’den 1 milyona artmıştır.

Bununla beraber sanal zorbalık olaylarının da arttığı tahmin edilmektedir.”

şeklinde belirtmiştir.

Bunun yanı sıra bazı araştırmacılar da çalışmalarında, sanal zorbalığın geleneksel zorbalıkla ilişkisini konu almıştır (Li, 2006; Li, 2007;

Mason, 2008; Topçu, 2008; Varjas ve diğerleri, 2009; Wang ve diğerleri, 2009; Vandebosch ve Van Cleemput, 2009; Burnukara, 2009; Erdur-Baker, 2010; Deryakulu ve Büyüköztürk, 2010).

Belsey’e (2006) göre, “Geleneksel zorbalıkta kurbanlar, genelde zorbalığa uğradıklarını başkalarına anlatmaktan çekinirler. Çünkü zorbalık olayının daha kötü bir hal almasından korkarlar. Sanal zorbalık olayına maruz kalan kurbanlar yine bu olayı yetişkinlere anlatmaktan korkarlar. Bunun nedeni, tepki görmekten, bilgisayar, internet veya cep telefonlarının kendilerinden alınmasından korkmalarıdır.” Hinduja ve Patchin’in (2005)

araştırmasına göre, sanal kurbanların %40’tan fazlası kimseye bu olaydan söz etmemiş, %14.3’ü ailelerine, öğretmenlerine ve diğer yetişkinlere maruz kaldığı sanal zorbalık olayını anlatmıştır. Sanal kurbanların, yaşadıkları sanal zorbalık olaylarını başkalarına anlatıp anlatmadıklarını ele alan araştırmalar ulusal ve uluslararası literatürde yerini almıştır (Strom ve Strom, 2004;

Hinduja ve Patchin, 2005; Li, 2006; Juvonen ve Gross, 2008; Slonje ve Smith, 2008; Arıcak ve diğerleri, 2008; Hoff ve Mitchell, 2009; Cassidy ve diğerleri, 2009; Burnukara, 2009; Deryakulu ve Büyüköztürk, 2010)

Sanal zorba kurbanını, fiziksel, sözel, duygusal, psikolojik yönden taciz edebilir (Belsey, 2006). Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, sanal zorbalık olayları, kurbanlar üzerinde öfke, üzüntü, acı gibi birçok olumsuz etki bırakmaktadır (Beran ve Li, 2005; Hinduja ve Patchin, 2005; Wolak, Mitchell ve Finkelhor, 2007; Mason, 2008; Topçu ve diğerleri, 2008; Hoff ve Mitchell, 2009; Vandebosch ve Van Cleemput, 2009; Dilmaç, 2009; Deryakulu ve Büyüköztürk, 2010; Erdur-Baker ve Tanrıkulu, 2010).

Literatürde sanal zorbalık ile baş etme yollarını konu edinen araştırmalara da rastlanmıştır (Strom ve Strom, 2004; Keith ve Martin, 2005;

Mason, 2008; Bhat, 2008; Hoff ve Mitchell, 2009).