• Sonuç bulunamadı

ifade etmişlerdir. c) Öğrencilerin %23’ü en az birkaç kez, %35’i bir ya da iki kez sanal zorbalığa maruz kaldığını; %42’si bu tür olayları hiç yaşamadığını belirtmiştir. d) Öğrencilerin cinsiyet ve sınıf düzeylerine göre sanal zorba veya sanal kurban olmalarında anlamlı bir fark bulunmamıştır. e) Elektronik iletişim araçlarını sanal zorbalık yapmak için en az bir kez kullanan öğrenciler, grubun %26’sını oluşturmaktadır. f) Sanal kurbanların %57’si, bu tür olaylarla karşılaştıklarında öfke, %36’sı üzüntü ve acı duyduklarını belirtmişlerdir.

Hinduja ve Patchin (2005) 1500 internet kullanıcısı genç üzerinde, sanal zorbalık deneyimlerini belirlemeye yönelik bir araştırma yapmışlardır.

Elde edilen bulgulara göre: a) Katılımcıların %34.4’ü sanal zorbalığa uğramıştır. b) %12.6’sı tehdit edildiklerini, neredeyse %5’i güvenliklerinden endişe ettiklerini belirtmişlerdir. c) Sanal zorbalık olaylarının en fazla sohbet (chat) odalarında görüldüğü tespit edilmiştir (%55.6). Bu oranı bilgisayar mesajları (%48.9), e-posta (%28), cep telefonu metin mesajları (%9.2) takip etmektedir. d) Sanal kurbanların %34’ünün hüsrana uğradığı, %30.6’sının kızgınlık, %21.8’inin üzüntü duyduğu belirtilmiştir. e) Sanal kurbanların

%40’ından fazlası, sanal zorbalığa maruz kaldığından kimseye söz etmemektedir. Sadece %14.3’ü ailelerine, öğretmenlerine veya diğer yetişkinlere bu olayları anlatmaktadır.

Li (2006), sanal zorbalıkta cinsiyet faktörünü ele alan çalışmasında, Kanada’da lise 7, 8 ve 9. sınıflarda öğrenim gören 264 öğrenciden veri toplamıştır. Veri toplama aracı, demografik bilgiler ve sanal zorbalık deneyimleri ile ilgili sorular içermektedir. Araştırma bulgularına göre: a) Öğrencilerin yaklaşık %34’ü geleneksel zorbalık, yaklaşık %17’si sanal zorbalık yaptığını belirtmişlerdir. b) %53.6 oranındaki öğrenciler, sanal zorbalığa maruz kalan birilerini bildiklerini ifade etmişlerdir. c) Geleneksel ve sanal zorbalık yapma konusunda erkeklerle kızlar arasında anlamlı fark bulunmuştur. Erkeklerin %22’sinden fazlası, kızların ise yaklaşık %16’sı sanal zorba olarak belirlenmiştir. d) Erkeklerin %25’inin ve kızların

%25.6’sının sanal kurban olarak belirlenmesine rağmen, erkeklerle kızlar

arasında geleneksel veya sanal kurban olma konusunda anlamlı fark bulunmamıştır. e) Sanal kurbanların yaklaşık %62’si 1-3 kez arası, %37.8’i üç defadan fazla sanal zorbalığa maruz kaldığını belirtmiştir. Kızlarla erkekler arasında sanal zorbalığa maruz kalma sıklığı ile ilgili anlamlı bir fark bulunmamıştır. f) Öğrencilerin sadece %64.1’i, okuldaki yetişkinlerin, bilgilendirildiklerinde, sanal zorbalığı önlemeye çalışacaklarına inanmaktadır.

g) Kız öğrenciler, sanal kurban olduklarında, yetişkinlere söz etmeye erkeklerden daha meyilliyken, h) sanal zorbalığa uğrayan birini bilen öğrencilerin sadece %30.1’i bundan yetişkinlere söz etmekte ve bu konuda erkekler ile kızlar arasında anlamlı fark bulunmamaktadır.

Gillespie (2006) çalışmasında, sanal zorbalığın ne olduğu ile ilgili açıklamalara yer vermiş ve sanal zorbalık olaylarının sanal kurbanlar üzerinde derin travma ve psikolojik zararlara yol açtığını belirtmiştir. Sanal zorbalık olaylarının önüne geçilebilmesi için olası yasal çözümlemelerin değerlendirilmesi bu araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Araştırmada üzerinde önemle durulan nokta ceza hukuku olsa da, bu problemin medeni hukuk yoluyla çözülüp çözülemeyeceği sorusuna da cevap aranmaktadır.

Li (2007), gençlerin sanal zorbalık deneyimlerini ve boyutlarını belirlemek üzere kentlerde yaşayan 177 tane 7. Sınıf öğrencisinden veri toplamıştır. Çalışmada, öğrencilerin demografik bilgileri ve sanal zorbalık deneyimlerini sorgulayan, iki bölümden oluşan bir veri toplama aracı kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre: a) Öğrencilerin %54’ünün geleneksel zorbalığa maruz kaldığı, %24.9’unun sanal kurban olduğu gözlenmiştir. b) Geleneksel zorbalar grubun %31.1’ini oluştururken, %14.5 oranındaki öğrenciler elektronik iletişim araçlarını kullanarak zorbalık yaptıklarını belirtmişlerdir. c) Öğrencilerin %52.4’ü sanal zorbalığa maruz kalan birini bildiklerini ifade etmişlerdir. d) Sanal kurbanların %31.8’i kendi okul arkadaşları tarafından, %11.4’ü okul dışındaki kişiler tarafından, %15.9’u birçok yerden sanal zorbalığa uğratıldıklarını belirtirken, %40.9’u sanal zorbalığa kimler tarafından maruz bırakıldıklarını bilmemektedir. e) Sanal kurbanların yaklaşık %40’ı dört defadan fazla sanal zorbalığa uğradığını

belirtirken, sanal zorbaların yaklaşık %55’i dört defadan fazla sanal zorbalık davranışında bulunduğunu ifade etmiştir. f) Kız öğrenciler (%60) erkek öğrencilerden (%52) daha fazla sanal kurban olmuştur. Sanal zorbalık yapanların çoğu erkek olmasına rağmen kızlarla erkekler arasındaki farkın küçük olduğu gözlenmiştir. g) Sanal kurbanların çoğu (%88.6) bilgisayarı haftada en az bir kez kullanırken, sanal zorbaların tamamı (%100) ayda dört defadan fazla bilgisayar kullanmaktadır.

Kowalski ve Limber (2007), Amerika’da, ortaokula devam eden 6, 7 ve 8. sınıf öğrencileri üzerinde çalışma yapmışlardır. 1915 kız, 1852 erkek öğrenciden veri toplanmıştır. Çalışmada kullanılan anket, Olweus’un Zorba/Kurban ölçeğinden ve bu çalışma için geliştirilen 23 sorudan oluşmaktadır. Araştırmanın amacı, öğrencilerin son iki aydaki sanal zorba, sanal kurban ve sanal zorba/kurban olma durumlarını incelemektir.

Araştırmadan elde edilen bulgular şöyledir: a) Öğrencilerin %11.1’i kendilerini sanal kurban, %4.1’i sanal zorba ve %6.8’i sanal zorba/kurban olarak tanımlarken, %78 oranındaki öğrenciler sanal zorbalığa dâhil olmayan grubu oluşturmuştur. b) Cinsiyetler arasında anlamlı fark bulunmuştur. Buna göre;

kız öğrenciler (%15) erkek öğrencilere göre (%7) daha çok sanal kurban; kız öğrenciler (%10) erkek öğrencilere göre (%4) daha çok sanal zorba/kurban;

erkek öğrenciler (%5) kız öğrencilere göre (%4) daha çok sanal zorba olmuştur. c) Sınıf düzeyine göre anlamlı fark bulunmuştur. Buna göre; 6.

sınıfa devam eden öğrencilerin sanal zorba, sanal kurban ve sanal zorba/kurban olma durumları, 7 ve 8. sınıfa devam eden öğrencilere göre daha az (7 ve 8. sınıfların yaklaşık yarısı kadar) bulunmuştur. d) Sanal kurbanlar en fazla, sırasıyla anlık mesajlaşma, sohbet odaları, e-posta mesajları ve web sayfaları gibi yollarla taciz edildiklerini belirtirken; sanal zorbalar benzer şekilde en fazla anlık mesajlaşma, sohbet odaları, e-posta mesajlarını kullanarak sanal zorbalık yaptıklarını ifade etmişlerdir.

Wolak ve diğerleri (2007), sanal zorbalığın ne olduğu ve kapsamı konusuna ışık tutmak, tacize uğrayan gençlerin ve sanal zorbaların karakteristikleri ile yaşanan sanal zorbalık olaylarını belirlemek amacıyla bir

çalışma yapmışlardır. Yaşları 10-17 arasında olan 1500 internet kullanıcısı gençten, telefon anketi ile veri toplanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre: a)

%9 oranında öğrenci geçen bir yılda, sanal zorbalığa uğramıştır. Bunların

%43’ü bilinen akranlar tarafından, %57’si çevrimiçi ortamda tanıştıkları ama şahsen bilmedikleri kişiler tarafından taciz edilmişlerdir. b) Sanal zorbalık olayları, zorbanın bilinen akran veya sadece çevrimiçi ortamda görüşülen kişi olmasına bağlı olarak değişmektedir. Örneğin başkalarının görmesi için mesaj yollama ya da yaymayı içeren olayların %59’u bilinen akranlar tarafından, %18’i şahsen bilinmeyen, sadece çevrimiçi ortamda görüşülen kişiler tarafından yapılmaktadır. c) İnternet kullanım oranı yüksek öğrencilerin bilinen akranlar tarafından taciz edilmesinin daha az üzüntüye yol açtığı belirlenmiştir.

Mason’un (2008) yaptığı çalışma sanal zorbalığa genel bir bakış niteliğindedir. Zorbalık ile sanal zorbalık arasındaki farklılıkların mevcut literatür çerçevesinde ele alındığı çalışmada, sanal zorbalık davranışlarının psikolojik açıklamalarından; sanal zorbalığın psikolojik etkilerinden ve çözüm yollarından da söz edilmiştir.

Bhat (2008), sanal zorbaların kullandıkları araçların neler olduğunu ve sanal zorbalığın kurbanlar üzerindeki etkilerini belirlemek amacı ile çalışma yapmıştır. Okul danışmanları, rehberlik görevlileri ve okul personelinin kullandığı, öğrenci ve velilerin de benimseyecekleri müdahale stratejileri de bu araştırmada ele alınan bir konudur.

Juvonen ve Gross (2008), internet kullanıcısı gençler arasındaki çevrimiçi ve okul içi zorbalığın benzerliklerini ortaya koymayı amaçlamışlardır. Ek olarak sanal zorbalıkla ilgili yaygın varsayımlar test edilmiştir. Web tabanlı anket uygulanarak, 12-17 yaş aralığındaki 1454 gençten veri toplanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre: a) En yaygın olarak kullanılan iletişim araçları %49 ile e-posta, %58 ile anlık mesajlaşma (IM) olarak bulunmuştur. Öğrencilerin yarısından fazlası ara sıra, profil siteleri, bloglar, cep telefonu metin mesajarı, sohbet odaları ve mesaj

panolarını kullanmaktadırlar. b) Son bir yıl içinde en az bir kez sanal zorbalık deneyimi yaşadığını belirtenler, grubun %72’sini oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra %85 öğrenci okul içinde zorbalık deneyimi yaşadığını ifade etmiştir. c) En sık yaşanan çevrimiçi ve okul içi zorbalık olayları, isim takma ve hakaret olarak belirlenmiştir. Bununla beraber, anlık mesajlaşmanın da sanal zorbalık olaylarında sık görüldüğü tespit edilmiştir. d) Sanal zorbalıkta kullanılan en yaygın iletişim araçları %19 ile IM, %16 ile mesaj panoları olarak belirtilmiştir.

e) Öğrencilerin %73’ü kimler tarafından sanal zorbalığa maruz bırakıldıklarından “oldukça emin” veya “tamamen emin” olduklarını belirtmişlerdir. f) Hem sanal zorbalığın hem de okul içi zorbalığın, artan sosyal kaygı ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. g) Öğrencilerin %90’ı sanal zorbalık olaylarından kimseye söz etmediklerini belirtmişlerdir.

Smith ve arkadaşları (2008), farklı medyaların farklı özelliklere sahip olduğunu öne sürerek çalışmalarında, sanal zorbalıkta kullanılabilecek yedi farklı medyayı ele almışlardır. Bunlar; metin mesajları, resim/fotoğraf veya videolar, telefon görüşmeleri, e-posta, sohbet (chat) odaları, anlık mesajlaşma ve web siteleridir. Buna göre İngiltere’de 11-16 yaşları arasındaki öğrenciler üzerinde, sanal zorbalık durumlarını tespit etmeye yönelik bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışma 2 aşamada gerçekleştirilmiştir.

İlk aşamada, 92 öğrenciden veri toplanmıştır. İkinci aşamada, ilk aşamadan elde edilen bulguların genellenebilirliğini artırmak ve genel internet kullanımı ile sanal zorbalık arasındaki ilişkiyi incelemek üzere, 533 öğrenciden veri toplanmıştır. Buna göre ilk çalışmadan elde edilen bulgular: a) Cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir fark olmaksızın, öğrencilerin %6.6’sı sıkça (ayda 2-3 kez veya haftada bir/birkaç kez), %15.6’sı son birkaç ayda bir ya da iki kez sanal zorbalığa maruz kaldıklarını; %77.8 oranındaki öğrenciler hiçbir zaman sanal kurban olmadıklarını belirtmişlerdir. Çalışmanın ikinci aşamasından elde edilen bulgular: b) Sanal zorbalık yaşa bağlı olarak artış göstermektedir (7 yaşında %14, 11 yaşında %23). c) Sanal zorbalıkta en yaygın olarak kullanılan medyalar, %9.9 ile anlık mesajlaşma, %9.5 ile telefon görüşmeleri ve %6.6 ile metin mesajları olarak belirlenmiştir. d)

Öğrencilerin kendi raporlarından, sanal kurban olduğu tespit edilenlerin çevrimdışı ortamlarda da sanal kurban olabileceği; sanal zorba olanların çevrimdışı ortamlarda da sanal zorba olabileceği sonucuna varılmıştır.

Slonje ve Smith (2008) sanal zorbalığı ve boyutlarını belirlemek üzere İsveç’te, 12-20 yaşları arasındaki 360 genç üzerinde araştırma yapmışlardır.

12-15 yaş arasındaki öğrencilerin bulunduğu 4 ortaokul ve 15-20 yaş arasındakiler için 4 okuldan veri toplanmıştır. Smith ve diğerleri (2006) tarafından geliştirilen anket uyarlanarak kullanılmıştır. Sanal zorbalığın dört kategorisinin (metin mesajı, e-posta, telefon konuşması ve resim/video klip yoluyla yapılanlar), yaş ve sınıf düzeyi ile ilişkisi, hissedilen etkileri, başkalarına anlatılma durumu ve gençlerin böyle bir zorbalığın farkında olma durumları ele alınmıştır. Araştırma bulguları şöyledir: a) Son iki ay içinde, okulda herhangi bir zorbalık olayının içinde zorba konumunda bulunup bulunmadıkları sorulduğunda, öğrencilerin %10’u evet demiş; bunların

%6.4’ü yalnızca bir veya iki kez, %3.6’sı daha sık bulunduğunu belirtmiştir. b) Son iki ay içinde sanal zorbalık yapanların oranı %5.3 iken; %2.8’i bir veya iki kez, %2.5’i daha sık sanal zorba olmuştur. c) Sanal zorbalığın dört biçiminden herhangi birine maruz kalanlar grubun %11.7’sini oluşturmaktadır.

Bu sanal kurbanların %17.6’sını ortaokula gidenler (12-15 yaş arasındakiler) oluşturmaktadır. d) En sık yapılan ve maruz kalınan sanal zorbalık türü e-posta zorbalığı olarak belirlenmiştir. e) Cinsiyet faktörü düşük oranda anlamlı çıkmıştır. Sanal zorbalık yapma durumuna göre, erkekler metin mesajı yoluyla yapılan zorbalığı kızlara göre daha fazla gerçekleştirmektedir. Kızlar e-posta yoluyla yapılan zorbalığa erkeklerden daha fazla maruz kalmaktadır.

e) Yaş, sanal zorba veya sanal kurban olmada anlamlı değildir. f) Sanal kurbanların %36.2’si bir erkek tarafından zorbalığa maruz bırakıldığını belirtirken; %36.2’si, sanal zorbanın cinsiyetini bilmediğini; %12.1’i bir kız tarafından; %5.2’si birçok erkek, birçok kız veya hem erkekler hem de kızlar tarafından taciz edildiğini ifade etmiştir. g) Sanal kurbanların %50’si yaşadıkları zorbalık olayından kimseye söz etmediklerini belirtmişlerdir.

%35.7 oranındaki sanal kurbanlar bir arkadaşa, %8.9’u ebeveynlerine,

%5.4’ü başka birilerine bu olayları anlattığını ifade etmiştir. Sanal zorbalık olayını bir öğretmene anlatan kimse çıkmamıştır.

Hinduja ve Patchin’in (2009) rastgele seçtikleri 2000 ortaokul öğrencisi üzerinde uyguladıkları ankete göre: a) Katılımcıların %17.3’ü sanal zorbalığa maruz kaldığını, b) %17.6’sı başkalarına sanal zorbalık davranışında bulunduğunu belirtmiştir. c) %12 oranındaki katılımcılar ise hem sanal zorbalık yaptıklarını hem de sanal kurban olduklarını ifade etmişlerdir.

Varjas ve diğerleri (2009), öğrencilerin geleneksel zorbalık, sanal zorbalık ve okul güvenliğine yönelik algılarını ölçmek için, kentte yaşayan 427 ortaokul öğrencisine Zorbalık Davranışı Öğrenci Anketi uygulamışlardır. Elde edilen bulgulara göre: a) Sanal zorbalık ve geleneksel zorbalık, okulda daha az güvenli hissetme ile ilişkili değildir. b) Erkek öğrenciler daha fazla fiziksel ve sözel mağduriyet yaşadıklarını ve sözel zorbalık yaptıklarını belirtmişlerdir.

c) Erkekler, geleneksel zorbalığa daha az maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir.

d) Erkekler ve daha büyük sınıftaki öğrenciler okulda güvende hissettiklerini belirtmişlerdir. e) Daha büyük sınıflardaki öğrencilerin daha az fiziksel, sözel ve geleneksel zorbalığa maruz kaldıkları; daha az fiziksel ve sözel zorbalık yaptıkları görülmüştür. f) Sanal zorbalık ile ilgili bulgulara bakıldığında, cinsiyet ve sınıf düzeyi bakımından, sanal kurban ve sanal zorba olmada anlamlı fark bulunmamıştır.

Rivers ve Noret (2009), 2002-2006 yılları arasında, İngiltere’de 13 okulda, 7 ve 8. sınıf öğrencileri üzerinde araştırma yapmışlardır. Öğrencilerin aldıkları kötü içerikli veya tehdit mesajlarının ve e-postalarının, beş yıldaki değişimini karşılaştırmışlardır. Elde edilen sonuçlar şunları göstermektedir: a) Beş yıl içerisinde bir kez ya da daha fazla sayıda kötü içerikli veya tehdit mesajı ve e-postası alan, özellikle kız öğrencilerin sayısı anlamlı şekilde artış göstermiştir. Fakat bunların alınma sıklığı nispeten sabit kalmıştır. Sanal kurban olma durumlarında cinsiyet değişkenine göre anlamlı fark bulunmamıştır. b) Erkek öğrenciler için, direkt fiziksel zorbalık kurbanı olma durumları, kötü içerikli veya tehdit mesajı ve e-postası alma ile ilişkili

bulunmuştur. c) Erkek öğrencilerin daha çok düşmanca mesajlar aldıkları, kız öğrencilerle ise isim takma yoluyla alay edildiği belirlenmiştir.

Wang ve diğerlerinin (2009) Amerika’da yaptıkları çalışmada, gençlerin son iki ayda yaşadıkları fiziksel, sözel, ilişkisel ve sanal zorbalık deneyimlerini ele almışlardır. 6-10. sınıflarda öğrenim gören ve yaş ortalaması 14.3 olan 7182 öğrenciden veri toplamışlardır. Elde edilen bulgulara göre: a) Öğrencilerin zorba olma durumları; %13.3 ile fiziksel,

%37.4 ile sözel, %27.2 ile sosyal ve %8.3 ile sanal zorbalık şeklindedir. b) Sanal kurban olma durumlarına bakıldığında; %12.8’inin fiziksel, %36.5’inin sözel, %41’inin ilişkisel ve %9.8’inin sanal zorbalığa maruz kaldıkları görülmüştür. c) Sanal zorbalığa ilişkin bulgulara bakıldığında; %27.4 oranındaki öğrencilerin sadece sanal zorba, %40 oranındakilerin sadece sanal kurban ve %32.6 oranındakilerin hem sanal zorba hem sanal kurban oldukları görülmüştür. d) Cinsiyet faktörüne göre anlamlı fark bulunmuştur.

Buna göre erkekler (%9.7) kızlara göre (%9.2) daha fazla sanal zorba olurken; kızlar (%10.3) erkeklere göre (%7.1) daha fazla sanal kurban olmuştur. e) Sınıf düzeyine göre karşılaştırma yapıldığında 6, 7 ve 8. sınıf öğrencileri arasında zorbalığın hiçbir türünde anlamlı fark bulunmamıştır.

Bunun yanı sıra 6. sınıflar ile karşılaştırıldıklarında, 9 ve 10. sınıf öğrencilerinin daha az fiziksel (zorba, kurban veya zorba/kurban olarak), sözel (kurban veya zorba/kurban olarak), ilişkisel (kurban veya zorba/kurban olarak) ve sanal (zorba olarak) zorbalığa dahil oldukları bulunmuştur. f) Etnik köken ile sanal zorba ve sanal zorba/kurban olma arasında ilişki bulunmuştur. g) Yüksek ebeveyn desteğinin sanal zorbalığı negatif etkilediği bulunmuştur. h) Arkadaş sayısının sanal zorbalık ile ilişkisinin olmadığı belirlenmiştir.

Vandebosch ve Van Cleemput (2009), 10-18 yaş arasındaki 2052 ilköğretim öğrencisi üzerinde yaptıkları çalışmada, sanal zorbalığa dâhil olma biçimlerini zorba, kurban ve sanal zorbalık seyircisi olarak ele almışlardır.

Sanal zorbalıktan, internet ve cep telefonu aracılığıyla yapılan zorbalık olarak söz edilmiştir. Öğrencilerin sanal zorbalık deneyimleri doğrudan (sanal zorba,

sanal kurban veya seyirci olup olmadıklarını sorarak) ve dolaylı (herhangi bir incitici internet veya cep telefonu faaliyetinde aktif veya pasif olarak bulunup bulunmadıklarını ortaya çıkaracak ifadelerle) yoldan ölçülmüştür. Sanal zorbalığın doğrudan ve dolaylı ölçülmesinden farklı sonuçlar elde edilmiştir.

Çalışmada sanal zorbalık ile geleneksel zorbalık arasındaki ilişkiye de bakılmıştır. Araştırma bulguları şöyledir: a) Öğrencilere sanal zorbalık deneyimleri doğrudan sorulduğunda; %11.1’i kendisini sanal kurban, %18’i sanal zorba ve %27.9’u seyirci olarak tanımlamıştır. b) %63.8’i sanal zorbalığı ‘büyük problem’ olarak görmektedir. c) Son üç ayda yaşadıkları sanal zorbalık deneyimleri dolaylı olarak sorulduğunda, %61.9’u kendisini sanal kurban, %52.5’i sanal zorba ve %76.3’ü seyirci olarak tanımlamıştır. d) En yaygın olarak kullanılan sanal zorbalık biçimleri, internet veya cep telefonu aracılığıyla yapılan hakaret, tehdit, kandırma, dedikodu yayma ile birinin bilgisayarına girip şifrelerini değiştirme olarak belirlenmiştir. e) Sanal zorba olmanın sınıf düzeyi, sanal kurban, seyirci olma ve geleneksel zorbalık ile ilişkili olduğu ifade edilmiştir. Buna göre; sanal zorbaların yaşça daha küçük olduğu, daha sık kurban ve seyirci oldukları ve geleneksel zorbalık da yaptıkları belirlenmiştir. f) Sanal kurban olmanın, internet kullanım sıklığı, sanal zorba/seyirci olma, geleneksel zorbalık (negatif yönde) ve geleneksel kurban olma ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. Buna göre; interneti daha sık kullanan öğrencilerin daha çok sanal kurban oldukları, kendilerini daha az popüler hissettikleri, internet ile ilgili daha çok risk aldıkları, daha sık sanal zorba ve seyirci oldukları belirlenmiştir. g) Sanal kurbanların daha az geleneksel zorba ve daha çok geleneksel kurban oldukları tespit edilmiştir.

Hoff ve Mitchell (2009), sanal zorbalığın nedenleri ve yaygınlığı, öğrenciler üzerindeki psikolojik etkileri ve okul yöneticilerinin sanal zorbalığa tepkilerini ele aldıkları bir çalışma yapmışlardır. 2006-2007 öğretim yılında öğrenim gören 351 öğrenciden, yüz yüze görüşme, anket (0’dan 9’a kadar puanlanan) ve açık uçlu sorular ile veri toplamışlardır. Araştırma bulgularına göre: a) Sanal kurban olma durumlarında kız öğrencilerle erkek öğrenciler arasında büyük farklılık bulunmuştur. Kızların %72.1’i sanal zorbalığa maruz

kaldığını belirtirken, %27.9 oranında erkek, sanal kurban olduğunu ifade etmiştir. b) Öğrencilerin belirttiklerine göre, sanal zorbalık en çok, ayrılma (%41), kıskançlık (%20), hoşgörüsüzlük (%16) ve çeteleşme (%14) gibi ilişki sorunlarından ortaya çıkmaktadır. c) Katılımcılara, öğrencilerin neden sanal zorbalık davranışı sergiledikleri konusundaki görüşleri sorulduğunda, %52’si sanal zorbalıktaki kimliği gizleyebilme özelliğinin, zorbaya, yüz yüze söyleyebileceğinin ötesinde davranabilmesi için güç vererek, zorbalığın oluşmasına katkı sağladığını belirtmiştir. d) Sanal zorbalık davranışlarına maruz kalan öğrencilerin psikolojik yönden olumsuz etkilendikleri tespit edilmiştir. Öğrenciler en fazla öfke, çaresizlik, üzüntü ve korku yaşadıklarını belirtmişlerdir. e) Öğrencilerin %65.3’ü sanal zorbalığın, kendilerinin herhangi bir şey yapmasına gerek kalmadan, son bulacağına inanmakta iken; birçok öğrenci sanal zorbalık davranışlarının sonlanmayacağını ve gittikçe artacağını belirtmiş, bunun için ne yapmaları gerektiğini bilmediklerini ifade etmişlerdir. f) Öğrencilerin %35.9’u yaşadıkları sanal zorbalık olaylarını ailelerine anlatırken, sadece %16.7’si okul yöneticilerine bu durumlardan söz etmektedir. Okul yöneticilerine bu durumlardan söz ettiğini ifade eden grubun

%70’i, okul yöneticilerinin bu durumlar karşısında hiçbir şey yapmadığını ya da nadiren ilgilendiklerini belirtmiştir.

Cassidy ve diğerleri (2009), öğrencilerin sanal zorbalık deneyimlerini belirlemek üzere bir araştırma yapmışlardır. Kanada’da 3 ilköğretim, 2 ortaöğretim okulunda öğrenim gören 365 tane 6, 7, 8 ve 9. sınıf öğrencisinden veri toplamışlardır. Öğrencilere beş bölümden oluşan bir ölçek uygulanmıştır. Bölümler, demografik bilgiler, sanal kurbanlar, sanal zorbalık yapan arkadaşlar veya diğer öğrenciler, sanal zorbalığın çözümleri ve sanal zorbalık ile ilgili görüşler şeklindedir. Araştırmanın amacı, bilgisayar ve cep telefonu kullanım durumlarını belirlemek; sanal zorba ve sanal zorbaların bakış açılarına göre, sanal zorbalığın türü, kapsamı ve etkileri hakkında bilgi edinmek; çevrimiçi ortamlarda taciz, söylenti (eşcinsel, lezbiyen gibi), negatif dil kullanımı, cinsel söylemler gibi davranışları belirlemek; sanal zorba ve kurbanların bu konu ile ilgili çözüm önerilerini tespit etmek; sanal zorba ve

kurbanların, sanal zorbalıkla ilgili görüşleri almaktır. Araştırmadan elde edilen bulgular şöyledir: a) Öğrencilerin neredeyse tamamının (355 kişi) internete evlerinden bağlandıkları; geriye kalan 8 öğrencinin 7’sinin kız öğrenci olduğu belirlenmiştir. b) İnterneti kullanma sıklıkları incelendiğinde; %65’inin günde bir kez, %23’ünün haftada 3-4 kez, %7’sinin haftada 1-2 kez, %3’ünün ayda bir kez internete bağlandıkları ve %2 oranında öğrencinin internete hiç bağlanmadığı belirlenmiştir. c) Öğrencilerin yalnızca bir tanesi evinde bilgisayar olmadığını ifade etmiştir. %23’ünün evinde bir bilgisayar, %35’inin evinde iki bilgisayar ve yaklaşık %40’ının evinde üç ve daha fazla sayıda bilgisayar olduğu tespit edilmiştir. d) %58 oranında öğrenci kendi cep telefonuna sahip olduğunu belirtirken, cep telefonuna sahip olma durumunun yaşla birlikte arttığı belirlenmiştir. e) %85-98 arasında değişen orandaki öğrenciler, cep telefonu aracılığıyla, inanç veya engeli nedeniyle tacize uğrama, istenmeyen cinsel fotoğraflar alma, korkuya yol açan mesajlar alma gibi sanal zorbalık davranışlarına maruz kalmadıklarını belirtmişlerdir.

Öğrencilerin %35’i zaman zaman uygunsuz mesajlar aldıklarını ifade etmişlerdir. f) %34’lük orana sahip katılımcılar, boy ve kilo gibi fiziksel özellikleri ile ilgili taciz edildiklerini, %33’ü akademik, atletik veya sanat kabiliyetlerinden dolayı olumsuz isimlerle çağrıldıklarını, %24’ü eşcinsel veya lezbiyen olarak etiketlendiklerini ve %22’si kıyafetlerinden dolayı taciz edildiklerini bildirmişlerdir. g) 6-8. sınıfa devam eden (12-14 yaş arası) öğrencilerin yaklaşık %25’i, kendilerine ait özel bilgilerin başkaları tarafından internette yayınlandığını ifade etmişlerdir. h) 6-8. sınıfa devam edenlerin

%25’i, çevrimiçi ortamlarda başkalarına sanal zorbalık davranışlarında bulunduklarını söylemişlerdir. ı) Neden sanal zorbalık yaptıkları sorulduğunda cevaplar şöyle olmuştur: %14’ü karşıdaki kişiyi sevmediği için; %13’ü karşıdaki kişinin daha önce kendisini üzdüğü için; %10’u karşıdakinin daha önce yaptığı sanal zorbalığa karşılık vermek için; %9’u arkadaşları sanal zorbalık yaptığından beri bu kabul edilebilir bir davranış olmaya başladığı için ve %7’si eğlenceli olduğu için sanal zorbalık yaptığını belirtmiştir. i) Sanal kurbanların %47’si, sanal zorbalık olaylarından okul personeline, yaklaşık

%74’ü arkadaşlarına, yaklaşık %57’si ailesine söz ettiğini belirtmiştir. Sanal

zorbalık olaylarından kimseye söz etmeyen öğrencilerden bunun nedenleri ile ilgili de bilgi alınmıştır.

Tokunga (2010), sanal zorbalık ile ilgili yapılan araştırmaları gözden geçirdiği çalışmasında, literatürdeki araştırmaların sentezlerini yapmıştır.

Bunun için 2009 yılının Haziran ayına kadar, dört tane elektronik veritabanında araştırma yapılmıştır. Bu veritabanları, EbscoHost, Lexis Nexis, JSTOR, ve World-Cat’tir. Bu çalışmada, sanal zorbalığın araştırmacılar tarafından nasıl tanımlandığı, geleneksel zorbalıkla ilişkisi, sanal kurbanların yaşadıkları psikolojik sorunlar, yaş ve cinsiyet gibi demografik faktörlerin sanal zorbalığa etkileri gibi konular üzerinde durulmuştur.

BÖLÜM 3

YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın modeli, evren ve örneklem/ araştırma grubu, veri toplama araç ve teknikleri ile verilerin toplanması ve verilerin analizine ilişkin bilgilere yer verilmiştir.