• Sonuç bulunamadı

2.7. Psikolojik Dayanıklılığın Gelişim Süreciyle İlgili Yapılmış Çalışmalar 25

2.7.1. Yurt Dışında Psikolojik Dayanıklılık Araştırmaları 25

Psikolojik dayanıklılık araştırmalarında üç farklı dönem bulunmaktadır. Birinci dönem araştırmalarında (1955-2000), risk faktörlerinin ve zor yaşam koşullarının üstesinden gelen kişilerin ayırt edici özellikleri, ikinci dönem araştırmalarında (1988-1997), psikolojik dayanıklılık özelliğinin nasıl kazanıldığı, koruyucu faktörlerin ve risk faktörlerinin belirlenmesinin, koruyucu faktörlerin güçlendirilmesinin ve zenginleştirilmesinin önemi üzerinde durulmuştur. Üçüncü dönem araştırmalarında (1992-1998), risk faktörleriyle nasıl etkili baş edilebileceği, zorlayıcı yaşam şartlarına karşı psikolojik dayanıklılığın bütünleşmeyi sağlayıcı bir kaynak oluşunun

26

belirlenmesi ve psikolojik dayanıklılığın motivasyon ile ilişkisi üzerine çalışıldığı görülmüştür (Richardson, 2002).

Psikolojik dayanıklılıkla ilgili alan yazın incelendiğinde, boylamsal araştırmaların çok geçmiş zamanlarda çalışıldığı, ancak yakın zamanlarda çok fazla çalışılmadığı fark edilmiştir. Ulaşılan en eski boylamsal çalışma Oakland Büyüme Araştırması (Oakland Growth Study) kapsamında, 1930’larda ABD’yi sarsan Büyük Buhran döneminde ergenliğe adım atmış kız ve erkek çocukların psikolojik dayanıklılık ve fiziksel özellikleri ile anne-babaların davranışları arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmadır. Büyük Buhran döneminde pek çok ailede önemli değişiklikler olmuş, işsiz kalan babaların yerine anneler ve erkek çocuklar çalışma hayatına atılmış ve kız çocuklar evde kalarak annenin ev işlerindeki rolünü üstlenmek gibi sorumluluklar almışlardır. Araştırmada bütün gününü ev işleriyle geçiren kız çocuklarının, işsiz kalan babalarının olumsuz davranışlarına daha fazla maruz kaldıkları ve özellikle fiziksel açıdan çevresi tarafından çekici bulunmayan kızların daha incinir oldukları görülmüştür. Erkekler ise ev dışındaki ortamlarda çalıştıkları için babanın olumsuz davranışlarına daha az maruz kalmış ve erkeklerin kızlara göre daha az incinir oldukları belirlenmiştir. Psikolojik olarak dayanıklı ergenler incelendiğinde, anne-babalarından aldıkları duygusal desteğin ve fiziksel açıdan daha çekici olmalarının onlar için birer koruyucu faktör olduğu görülmüştür (Elder vd., 1985).

Werner (1993)’in, Kauai Boylamsal Araştırması psikolojik dayanıklılık ile ilgili çocukluktan ergenliğe kadar olan süreci ele alan en önemli araştırmalardan biridir. Bu çalışmada 1955 yılında Hawaii’de çeşitli etnik gruplardan gelen 698 çocuk üzerinde risk faktörleri ile koruyucu faktörlerin etkileri incelenmiştir. Katılımcılar doğum öncesinde, doğum sırasında ve 1, 2, 10, 18 ve 32 yaşlarında izlenmişlerdir. Yoksulluk, doğum sonrası stres, anne- babanın boşanması ya da psikopatolojik özellikler taşımaları bakımından bu çocukların % 30’unun yüksek risk altında olduğu düşünülmüştür. Risk altında olduğu düşünülen çocukların bir bölümünde ilerleyen yaşlarında öğrenme ve davranış problemleri görülmesine rağmen bir bölümünün de yeterli, kendine güvenen ve yardımsever yetişkinler oldukları görülmüştür. Kauai araştırmasındaki dayanıklı çocuklar anneleri tarafından bebeklik ve erken

27

çocukluk dönemlerinde aktif, sevecen, sevimli, ilgilenmesi kolay olarak tanımlanmıştır. İlkokul öğretmenleri de bu çocukların üst düzeyde iletişim ve problem çözme becerilerine sahip olan, yeteneklerini etkili bir şekilde kullanan, özel ilgi alanları ya da hobileri olan, duygusal olarak hassas çocuklar olduklarını ifade etmişlerdir. Ergenlik dönemine ulaştıklarında içsel kontrol odağına ve olumlu benlik algısına sahip olmanın onlar için birer koruyucu faktör olduğu belirtilmektedir. Ailelerindeki anlaşmazlık, yoksulluk ya da psikopatolojik özelliklere rağmen psikolojik olarak dayanıklı çocukların gereksinimlerini karşılayan, duygusal açıdan dengeli ve yeterli en az bir yetişkinle yakın bağlara sahip oldukları görülmüştür. Psikolojik olarak dayanıklı erkek çocuklar ile kız çocukları ailelerindeki çocuk yetiştirme tarzları karşılaştırıldığında, psikolojik olarak dayanıklı erkek çocukların kuralların olduğu, ailedeki yetişkin bir erkeğin çocuğa model olduğu ve kendini duygusal açıdan ifade etmenin az da olsa teşvik edildiği ailelere sahip olduğu; kız çocuklarının ise güvenilir yetişkin bir kadın tarafından risk almanın ve bağımsızlığının desteklendiği, annenin kalıcı bir işte çalıştığı ailelerden geldikleri görülmektedir. Ayrıca psikolojik olarak dayanıklı çocuklarda, dini inançlar zorlukları aşmalarına yardım etmektedir. Kauai araştırması yüksek risk altında olup da sağlam özellikler sergileyen çocukların onları destekleyen ve olumlu modeller sağlayan en az bir öğretmenleri olduğunu, toplumdaki farklı kişilerden yardım almayı bildiklerini ve hayatlarındaki önemli geçiş dönemlerini kolaylaştıran sosyal desteklerden yararlandıklarını göstermektedir. Kauai araştırmasında, dayanıklı bireyler, kişisel özellikleri nedeniyle içinde bulundukları çevreyi seçme ya da yeniden yapılandırma eğilimindedirler. Bu çocuklar erken yetişkinlik dönemlerine ulaştıklarında stresli ev ortamlarını terk edip daha uygun çevreler (okul, iş, vb.) aramaya çalışmışlardır (Werner, 1995).

Başka bir araştırma ise 50 yıl gibi daha geniş bir zaman aralığında gerçekleştirilmiştir. 1947 yılında İsveç’te başlamış olan Lundby boylamsal araştırmasında 590’ı çocuk olmak üzere 2550 kişi ruh sağlığı açısından ele alınmıştır. Araştırmanın başladığı tarihte 8 yaşında olan 590 çocuktan üç ya da daha fazla risk faktörüyle ( anne- babanın psikopatolojik özellikler sergilemesi, alkolizm, istismar, vb.) karşı karşıya olan 148 çocuk 50 yıl sonra yeniden incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda risk altındaki bu çocukların 3/4’ünün

28

yetişkin olduklarında bu risklere rağmen psikopatolojik özellikler göstermediği görülmüştür. Bu sonuca bağlı olarak her bireyin yaşamış olduğu koşullara yönelik farklı koruyucu faktörler geliştirebildikleri anlaşılmıştır (Cederblad, 1996).

Psikolojik dayanıklılıkla ilgili kesitsel araştırmaların uygulanması, boylamsal araştırmalara göre daha kolay ve daha çeşitlidir. Dikkat çeken ilk araştırmalardan biri Mullins (1987)’in çalışmasıdır. Engelli çocuğu olan anne- babaların karşılaştıkları zorlukları ve bu zorluklar karşısında gösterdikleri tepkileri belirlemek amacıyla engelli çocuğu olan anne-babalar tarafından yazılan kitapları inceleyen Mullins (1987), bu anne-babaların çocuklarındaki engel durumunu kabullenen, engelin türü ve düzeyi ne olursa olsun yaşamlarının daha da zenginleştiğini ve anlam kazandığını ifade eden psikolojik olarak dayanıklı anne-babalar olduklarını açıklamıştır.

Howard ve Johnson (2000), “okul psikolojik dayanıklılıkta bir fark yaratır mı?” konulu araştırmalarında öğretmenleri tarafından “riskli” olarak tanımlanmış 35 kız ve 36 erkek öğrenciyi yüksek psikolojik dayanıklılık davranışları gösteren ve düşük psikolojik dayanıklılık davranışları gösteren öğrenci olarak ayırmışlardır. Yüz yüze yapılan görüşmelerde öğrencilere gelecek planları, hayatlarındaki önemli kişi ve olaylar, yardımcıları, tavsiyeleri gibi sorular sorulmuştur. Görüşmeler sonunda elde edilen bilgiler, okulun pek çok koruyucu faktörün kazandırılmasında etkili olduğu yönündedir. Uyumsuz ve dezavantajlı ailelerden gelen öğrenciler eğer okula başarılı bir şekilde devam edip, dikkatli ve yardımsever öğretmenlerden destek alırlarsa psikolojik dayanıklılıklarını yükseltmeleri olası olduğu ifade edilmiştir.

Jacobsen ve Brett (2005), öğretmenlerin psikolojik dayanıklılığını geliştirmedeki faktörleri incelediği araştırmalarında, Texas eyaletindeki dokuz lisedeki 609 öğretmene, 28 sorulu ve beşli likert ölçekle değerlendirilen bir anket uygulamışlardır. Araştırmada küçük liselerdeki öğretmenlerin büyük liselerdeki öğretmenlere göre, kadın öğretmenlerin erkek öğretmenlere göre, azınlık öğretmenlerinin diğer öğretmenlere göre, 5 yıldan fazla deneyimi olan öğretmenlerin 5 yıldan az deneyimi olanlara göre, dil, sanat, matematik, bilim ve sosyal alan öğretmenlerinin diğer alan öğretmenlerine göre psikolojik dayanıklılığın geliştirilmesinde daha etkin olduklarını düşündüklerini

29

göstermiştir. Araştırma sonucunda, psikolojik dayanıklılık araştırmalarının eğitimcilere, akademik başarı için program geliştirme imkânını sunduğu görülmüştür. Ayrıca risk ile baş edebilme ile psikolojik dayanıklılığın geliştirilmesinde öğretmenlerin etkisinin varlığı fark edilmiştir.

Cohan, Sills ve Stein (2006), üniversite öğrencilerinde psikolojik dayanıklılık, kişilik özellikleri, başa çıkma tarzları ve psikiyatrik belirtiler arasındaki ilişkileri incelemişlerdir. Psikolojik dayanıklılık, kişilik boyutlarından vicdanlılık ve dışa dönüklük ile olumlu yönde, nevrotizm ile olumsuz yönde ilişkili bulunmuştur. Başa çıkma tarzlarının psikolojik dayanıklılığı, kişilik boyutlarından daha önemli derecede yordadığı görülmektedir. Görev yönelimli başa çıkma psikolojik dayanıklılık ile olumlu yönde ilişkiliyken, duygu yönelimli başa çıkma olumsuz yönde ilişkili olarak bulunmuştur.

Simeon ve diğerleri (2007), sağlıklı genç yetişkinlerde psikolojik dayanıklılığın çeşitli risk faktörleriyle ilişkisi üzerine çalışmışlardır. Katılımcılara Savunma Stil Anketi, İlişki Anketi, Çocukluk Travma Ölçeği ve Üç Boyutlu Kişilik Envanteri uygulanmıştır. Çalışmada, travma, bağlanma, mizaç, stres ve bilişsel performansın psikolojik dayanıklılıkla ilişkisi araştırılmıştır. Araştırmaya yaş ortalaması 33,2 olan 25 kadın, 29 erkek katılmıştır. Araştırma sonucunda, psikolojik dayanıklılığın olumsuz çocukluk dönemi kişiler arası travma, stres hormonu ile olumsuz ilişkili olduğu bulunmuştur. Güvenli bağlanma ve bilişsel performansla psikolojik dayanıklılığın olumlu ilişkide olduğu bulunmuştur. Lineer regresyon analizinde, psikolojik dayanıklılığın güçlü belirleyicileri, çocukluk travmaları olmuştur. Bunu stres altında zararlardan kaçınma ve bilişsel performans izlemiştir. Psikiyatrik bozuklukların genç yetişkinlerde psikolojik dayanıklılık ile gelişimsel, biyolojik ve bilişsel rollerle geliştirilebileceği açıklanmıştır.

Ehlers (2008), kültürel duyarlılığın, sosyo-kültürel özelliklerin, baş edebilme becerisinin psikolojik dayanıklılıkla olan ilişkisi üzerinde çalışmıştır. Araştırmada, sıkıntı ve psikolojik dayanıklılığın farklı kültürel kökenli gençlerin gelişimini nasıl etkilediği açıklanmıştır. Ayrıca başa çıkma, çeşitli ırk /etnik kökenden gelen genç yetişkinler arasında kültürel faktörler açısından incelenmiştir. Psikolojik dayanıklılığın çocukluk stresleri, bütünsel başa çıkma,

30

uyumlu başa çıkma, uyumsuz başa çıkma ve sosyo kültürel destek açısından önemi üzerinde durulmuştur. 305 kadın üniversite öğrencisi üzerinde yapılan çalışmada, çocukluk streslerinin farklı etnik ve sosyal sınıf kökeninden gelen bireyler tarafından farklı şekilde yaşandığı görülmüştür. Özellikle kültürel arka plan ve deneyimlerin psikolojik dayanıklılığı etkilediği belirtilmiştir.

Armstrong, Galligan ve Critchley (2011) tarafından yapılan çalışmada, olumsuz yaşam olayları ile psikolojik dayanıklılık arasındaki altı duygusal zekâ alanının göreceli önemi araştırılmıştır. Araştırmada yaşam olayları ve mevcut sıkıntılar karşısında katılımcılar zayıf, ortalama ve dayanıklı olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştır. Dayanıklılığı yüksek olan sınıfta, dört duygusal zekâ alanının ön plana çıktığı görülmüştür. Birden fazla olumsuz yaşam olayından sonra yaşanan duygusal öz farkındalık, duygusal ifade, duygusal öz denetim ile psikolojik dayanıklılık arasında anlamlı ilişki ortaya çıkmıştır.

Javanmard (2013), dini inançlar ile psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkiyi incelemiştir. 160 üniversite öğrencisiyle yapılan çalışmada dini inançlarını yerine getirme ile psikolojik dayanıklılık arasında yüksek düzeyde anlamlı pozitif bir ilişki bulunmuştur.

Ssenyonga (2013), mülteci kampında kalanların psikolojik dayanıklılık, travma sonrası gelişim ve travma sonrası stres bozukluğu arasındaki ilişkileri incelemiştir. Yaş ortalaması otuz beş olan 426 mülteci ile yapılan çalışmada, psikolojik dayanıklılık ile travma sonrası gelişimin koruyucu faktörler olduğu görülmüştür.

Rainey, Petrey, Reynolds ve Warren (2014), Amerikalı 110 yetişkin üzerinde yaptıkları çalışmada, depresif belirtilerle psikolojik dayanıklılığın istikrar durumu arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Psikolojik dayanıklılık boyutu Connor Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği kullanılarak ölçülmüştür. Süreç iki aşamalı gerçekleştirilmiş, psikolojik dayanıklılık düzeyi ve depresyon başlangıçta ve on ikinci ayın sonunda ölçülmüş, travma sonrası şiddet ve travma nedeni değişkenleri bir arada incelenmiştir. Analizler sonucunda dayanıklılığı düşük ve travma yaşayan bireylerin bir yıl içinde depresyona girmesinin daha olası olduğu, ayrıca travma anında dayanıklılığın

31

değerlendirilmesinin bir yıl sonra depresyon riskini belirlemede yardımcı olabileceği görülmüştür.

Johnson ve diğerleri (2014), gençler üzerinde, psikolojik dayanıklılık ile utanç, stresli yaşam olayları ve paranoya durumları arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Çalışma için 60 kişiden veri toplanmış ve bu kişilerin stres

olayları, paranoya, utangaçlık, depresyon ve kaygı durumları ölçülmüştür. Araştırma sonucunda, stresli yaşam olaylarından sonraki paranoya ile utanç arasında ilişki bulunmuştur. Stres ve paranoya durumunda utanç faktörünün, belirleyici rol üstlendiği görülmüştür. Utanç düzeyleri yüksek olan bireylerin stres ve paranoya durumları arasında anlamlı ilişki bulunurken, düşük utanç düzeyine sahip olan bireylerin stres ve paranoya durumları arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır. Araştırma sonunda araştırmacı, utanma direncinin psikolojik dayanıklılığın bir göstergesi olabileceğini ifade etmiştir.

Üniversite öğrencilerinde psikolojik dayanıklılık ilgili yapılan önemli araştırmalardan biri Wilks’in çalışmasıdır. Wilks (2008), sosyal hizmet alanında yükseköğrenim gören 314 öğrencinin akademik alanda yaşadıkları stres ile algıladıkları psikolojik dayanıklılık düzeyi arasındaki ilişkiyi ele almıştır. Araştırmada, sosyal desteğin bir aracı olarak ele alındığı, bir model geliştirilip modelin doğruluğu test edilmiştir. Katılımcılara demografik bilgiler, arkadaş desteği, aile desteği, akademik stres ve psikolojik dayanıklılığı ele alan ölçme araçları uygulanmıştır. Wilks (2008)’in geliştirdiği modele göre, risk durumunun psikolojik dayanıklılık üzerinde nasıl bir etkide bulunacağı, olumsuz etkileri azaltacak ya da ortadan kaldıracak bir aracının varlığına ya da derecesine bağlıdır. Bu durumda aile ve arkadaş desteği sayesinde akademik stresin olumsuz etkilerinin azalacağı ya da ortadan kalkacağı ve bu durumun da öğrencilerin psikolojik dayanıklılık algısını olumlu yönde etkileyeceği düşünülmüştür. Analizler sonucunda, araştırma grubunun orta düzeyde akademik strese ve sosyal desteğe, üst düzeyde psikolojik dayanıklılığa sahip olduğu bulunmuştur. Akademik stres-sosyal destek ve yine akademik stres- psikolojik dayanıklılık arasında negatif yönde bir ilişki belirlenmiştir. Sosyal desteğin, psikolojik dayanıklılığı olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Arkadaş desteğinin, akademik stres ve psikolojik dayanıklılık arasındaki negatif ilişkide önemli bir aracı olduğu ve akademik stres durumunda arkadaş

32

desteğinin psikolojik dayanıklılığı sağlamada bir koruyucu faktör olduğu ortaya çıkmıştır.

Fadardi, Azad ve Nemati (2010), yapmış oldukları araştırma İran’da yaş ortalaması 21,5 olan 120 üniversite öğrencisi üzerindedir. Araştırmada öğrencilerin motivasyon yapısı ve psikolojik dayanıklılıkları ile madde bağımlılığı arasındaki ilişki Personal Concerns Envanteri ve Connor Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği kullanılarak incelenmiştir. Araştırma sonucunda, ise motivasyon yapısı ve psikolojik dayanıklılık ile madde bağımlılığı arasında ters yönde bir ilişki olduğu saptanmıştır. Motivasyon yapısı sağlandıkça ve psikolojik dayanıklılık yükseldikçe madde kullanımı ve madde bağımlılığına geçişin azaldığını ifade etmişlerdir.

Haddadi ve Besharat (2010), çalışmalarında depresyon, kaygı, ruh sağlığı, psikolojik sıkıntılarla mücadele etmenin psikolojik dayanıklılıkla ilişkisi üzerine çalışmışlardır. Araştırma 97 erkek, 114 kadın üzerinde gerçekleştirilmiştir. Connor-Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (CD-RISC), Mental Health Envanteri (MHI), Beck Depresyon Envanteri (BDI), Beck Kaygı Envanteri (BAI), and General Health Questionnaire (GHQ) ölçekleri kullanılmıştır. Psikolojik dayanıklılığın psikolojik iyi oluş ile pozitif ilişkili, psikolojik sıkıntılarla negatif ilişkili olduğu bulunmuştur. Psikolojik sağlık, savunma, benlik saygısı, kişisel yetkinliğin psikolojik dayanıklılığı farklı düzeylerde olumlu etkilediği açıklanmıştır. Ayrıca tolerans, kontrol ve tinselliğin psikolojik dayanıklılığı olumsuz etkilediği belirtilmiştir.

Hasanirad ve Souri (2011), psikolojik dayanıklılık ile psikolojik iyi oluş ve iyimserlik arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Araştırma İran Üniversitesi’ne devam eden 213 erkek ve 191 kadın Tıp Fakültesi öğrencisi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Psikolojik İyi Oluş Ölçeği (RSPWB), Connor-Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (CD-RISC) ve Yaşam Yönelimi Testi (LOT) kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, psikolojik iyi oluş ve iyimserliğin psikolojik dayanıklılıkla ile küçük bir aracı rol üstlendiğini açıklamışlardır.

Yurt dışında yapılan psikolojik dayanıklılık çalışmaları, küçük örneklem grubu seçilerek oluşturulmuş ve psikolojik dayanıklılığın süreç içerisinde ele alındığı ve izleme faaliyetlerinin daha etkin olduğu çalışmalardır. Psikolojik

33

dayanıklılığın geliştirilmesi için program geliştirme çalışmaları, risk faktörü olabilecek durumların çeşitliliği artırılarak (yoksulluk, akıl hastalığı, alkol ve madde bağımlısı ebeveyne sahip olma..vb) ele alınmış ve değerlendirilmiştir (Ehlers, 2008; Fadardi, vd., 2010; Javanmard, 2013; Simeon vd., 2007).