• Sonuç bulunamadı

5. TARTIġMA

5.3. Bulgular

5.3.1. Sefalometrik Ölçümler

5.3.1.6. YumuĢak Doku Ölçümleri

ÇalıĢmamızda sefalometrik radyografiler ile alt ve üst dudak E düzlemi mesafelerine ve nasolabial açıya bakılarak yumuĢak doku değerlendirmelerinde bulunulmuĢtur. Yüz yumuĢak doku değiĢimleri ayrıntılı Ģekilde 3dMD kayıtlarında değerlendirildiği için daha baĢka değerlendirmelerde bulunulmamıĢtır.

Literatürde yapılan çalıĢmalarda yüz maskesi tedavisi sonrasında maksillanın ve maksiller anterior diĢlerin anteroposterior yönde hareket etmesi sonucu dudak konumunda değiĢimler olabileceği gösterilmiĢtir (11, 116). Yapılan çalıĢmalarda maksillanın ileri hareketinin yumuĢak doku a noktasını, maksiller kesici protrüzyonunun da üst dudağı (labiale superius) etkilediği gösterilmiĢtir (158, 159).

Kasai (13) yaptığı çalıĢmada sert doku değiĢimleri ile yumuĢak doku adaptasyonu arasında sıkı fakat kompleks bir iliĢki olduğunu göstermiĢtir. Alcan ve ark. (166) iskeletsel sınıf III maloklüzyonlu 17 hasta üzerinde yaptıkları çalıĢmanın sonuçlarında maksillanın hareketi yumuĢak doku tarafından %50-%79 oranında izlenirken, mandibulanın hareketi %71-%81 oranında izlenmekte olduğunu bildirmiĢlerdir.

Ngan ve ark. (156) yaĢları 6 ile 11 arasında değiĢen 20 iskeletsel sınıf III maloklüzyonlu hastanın sefalometrik radyografileri değerlendirerek yaptıkları çalıĢmada maksillada ve mandibulada sagittal yönde iskeletsel değiĢimler ile yumuĢak doku değiĢimleri arasında anlamlı düzeyde bir korelasyon olduğunu göstermiĢlerdir.

Nartallo-Turley ve Turley (116) yaptıkları çalıĢmada HÜÇG+YM tedavisi öncesi ve sonrası sefalometrik radyografileri incelemiĢler ve çalıĢmanın sonucunda

yumuĢak doku anteroposterior olarak değerlendirildiğinde pronasale 3,43 mm, subnasale 3.08 mm ve üst dudak 3.67 mm öne hareket etmiĢtir.

Kılıçoğlu ve Kırlıç (11) iskeletsel sınıf III maloklüzyona sahip 26 hastaya Delaire tipi yüz maskesi uygulamıĢlar ve tedavi sonuçlarını sefalometrik radyografiler ile değerlendirmiĢlerdir. ÇalıĢmanın sonuçlarına göre Stainer‘in S doğrusuna göre üst dudak 2,03 mm öne gelmiĢ alt dudak 0,40 mm geri gitmiĢtir.

ÇalıĢmanın sonucunda tedavi etkisinin üst dudak bölgesinde daha belirgin olduğunu bildirmiĢlerdir.

Kapust ve ark. (49) iskeletsel sınıf III maloklüzyona sahip 95 hasta üzerinde yaptıkları çalıĢmada hastaları 4-7, 7-10 ve 10-14 yaĢları arasında olmak üzere 3 grupta değerlendirmiĢler. ÇalıĢmanın sonuçlarına göre yüz maskesi uygulaması pronasale noktasını 2,56 mm, labrale superious noktasını 3,25 mm öne taĢımıĢ;

labiale inferius noktasını 0,68 mm, yumuĢak doku pog noktasını 2,28 mm geriye götürmüĢtür.

ÇalıĢmamızda üst ve alt dudaklar ile Rickets‘in E düzlemi arası mesafeler değerlendirilmiĢtir.

Erken dönem HÜÇG+YM ve YM gruplarında üst dudak-E düzlemi mesafeleri istatistiksel olarak anlamlı artıĢ göstermiĢtir. Üst dudak-E düzlemi mesafelerindeki artıĢ miktarları HÜÇG+YM grubunda 2,26±1,74 mm; YM grubunda 3,25±1,51 mm olarak belirlenmiĢtir. Kontrol grubunda ise istatistiksel olarak anlamlı bir değiĢim görülmemiĢtir. Erken dönem üst dudak-E düzlemi mesafelerindeki değiĢimler değerlendirildiğinde, tedavi grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıĢtır.

Geç dönem HÜÇG+YM ve YM gruplarında üst dudak-E düzlemi mesafeleri istatistiksel olarak anlamlı artıĢ göstermiĢtir. Üst dudak-E düzlemi mesafelerindeki artıĢ miktarları HÜÇG+YM grubunda 2,03±1,73 mm; YM grubunda 3,23±1,95 mm olarak belirlenmiĢtir. Kontrol grubunda ise istatistiksel olarak anlamlı bir değiĢim görülmemiĢtir. Geç dönem üst dudak-E düzlemi mesafelerindeki değiĢimler değerlendirildiğinde, tedavi grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıĢtır.

Her tedavi grubu kendi içinde erken ve geç dönemlerde değerlendirildiğinde, dönemler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıĢtır.

Tedavi gruplarında alt ve üst dudak E düzlemi mesafesi değerinin artması dudakların daha önde konumlanmasının ve daha belirgin olmasının göstergesidir.

Maksillanın öne hareketi, maksiller keserlerin protrüzyonu ve çene ucunun aĢağı ve geri rotasyona uğraması dudakların belirginleĢmesinde etkili faktörlerdir.

Macdonald ve ark. (183) iskeletsel sınıf III maloklüzyonlu bireyler üzerinde yaptıkları çalıĢmada yüz maskesi uygulanması ile nasolabial açıda azalma olduğunu, fakat bu azalmanın istatistiksel olarak anlamlı olmadığını bildirmiĢlerdir.

Kılıçoğlu ve Kırlıç (11) iskeletsel sınıf III maloklüzyona sahip 26 hastaya Delaire tipi yüz maskesi uygulamıĢlar ve tedavi sonuçlarını sefalometrik radyografiler ile değerlendirmiĢlerdir. ÇalıĢmanın sonuçlarına göre subnasale noktası H doğrusuna göre 0,44 mm ileri gitmiĢ, üst dudak Stainer‘in S doğrusuna göre 2,03 mm öne gelmiĢ ve bunların sonucu olarak nasolabial açı 4,16° azalmıĢtır.

Ngan ve ark. (156) yaptıkları çalıĢmada maksiller geniĢletme ile protraksiyon headgear tedavisini kombine etmiĢler, sert ve yumuĢak dokudaki değiĢimleri sefalometrik radyografiler ile değerlendirmiĢlerdir. Değerlendirmelerin neticesinde üst dudağın Frankfurt düzlemiyle yaptığı geniĢ açı artmıĢ, fakat bu artıĢ istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır.

Kapust ve ark. (49) yaptıkları çalıĢmada iskeletsel sınıf III maloklüzyona sahip 95 hastayı 4-7, 7-10 ve 10-14 yaĢları arasında olmak üzere 3 grupta değerlendirmiĢler ve maksiller geniĢletme ve maksiller protraksiyon tedavileri uygulamıĢlardır. Uyguladıkları tedavilerin sonuçlarını sefalometrik radyografiler ile değerlendirmiĢlerdir. Değerlendirmelerin sonuçlarına göre nasolabial açı 4-7 yaĢ aralığında 5,88° azalmıĢ, 7-10 aralığında 0,02° azalmıĢ ve 10-14 yaĢ aralığında 1,28°

artıĢ göstermiĢtir.

ÇalıĢmamızda sefalometrik radyografiler üzerinden değerlendirdiğimiz nasolabial açı erken dönem HÜÇG+YM grubunda istatistiksel olarak anlamlı miktarda azalma göstermiĢ ve bu miktar -4,24±7,3° olarak belirlenmiĢtir. Erken dönem YM ve kontrol gruplarında istatistiksel olarak anlamlı bir değiĢim görülmemiĢtir. Erken dönem nasolabial açıdaki değiĢimler değerlendirildiğinde, tedavi grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıĢtır.

Geç dönem tüm gruplarda nasolabial açı istatistiksel olarak anlamlı bir değiĢim göstermemiĢtir. Geç dönem nasolabial açıdaki değiĢimler

değerlendirildiğinde, tedavi grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıĢtır.

Her tedavi grubu kendi içinde erken ve geç dönemlerde değerlendirildiğinde, dönemler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıĢtır.

Üst dudağın öne hareket etmesi sonucu nasolabial açının azalmasını beklemek mantıklı olacaktır, fakat subnasale noktasının öne doğru yer değiĢtirmesi nasolabial açıda bu azalma eğilimini baskılamaktadır. ÇalıĢmamızda nasolabial açının istatistiksel olarak tüm gruplarda anlamlı bulunmasa da azalması Macdonald ve ark. (183) yaptığı çalıĢma sonuçları ile benzerlik göstermektedir.

5.3.2. 3dMD Ölçümleri

Maksiller ilerletme sonrasında yüz yumuĢak dokularındaki değiĢimlerin değerlendirilmesi sefalometrik radyografiler ile belli bir noktaya kadar anlamlı olabilmektedir. Unutulmamalıdır ki insan yüzü birçok kıvrımdan, girintiden ve çıkıntıdan oluĢmaktadır ve tedavi sonrasında her bölge, alan, nokta uzayın 3 boyutunda da değiĢim göstermektedir.

Tüm bu değiĢkenleri değerlendirebilmek ancak 3 boyutlu yüz görüntüleme sistemlerinin geliĢtirilmesiyle mümkün olabilmiĢtir (140). Literatürde sefalometrik radyografiler veya fotoğraflar kullanılarak yapılan birçok çalıĢma ancak yüz yumuĢak dokularını iki boyuttan değerlendirebilmiĢtir (11, 116, 167). 3 boyutlu yüz yumuĢak dokuları iki boyuta indirgeyerek bir resim gibi değerlendirilmesi derinlik algısının ortadan kaldırmıĢ ve değiĢimlerin eksik yorumlanmasına neden olmuĢtur.

Bu ise yüz yumuĢak dokularındaki etkilerin tam manasıyla anlaĢılamamasına yol açmıĢtır.

ÇalıĢmamızda kullandığımız 3dMDface görüntüleme sistemi ile yüz yumuĢak dokularındaki değiĢimleri uzayın 3 düzleminde de değerlendirebilme imkânı oluĢmuĢtur. Sistemin tekrarlanabilirliğinin yüksek olması, noktaların kolaylıkla belirlenebilmesi, diğer invaziv görüntüleme yöntemlerine göre radyasyon veya baĢka bir nedenden kaynaklanan yan etkilerinin olmaması (131), göze zarar vermeyen fotogrammetrik flaĢ tabanlı bir sisteme sahip olması sistemin avantajlarıdır

(142-144). 3dMDface görüntülemesistemi bu avantajlarından dolayı yüz morfolojisini ve anomalilerini inceleyen birçok çalıĢmada kullanılmıĢtır (145, 148, 149).

Weinberg ve ark. (146) 18 manken kafası üzerinde yaptıkları çalıĢmalarında iki farklı 3D fotogrammetri yöntemiyle (Genex and 3dMD) elde edilen 12 doğrusal antropometrik ölçümü analiz ederek görüntüleme yöntemlerinin güvenirliğini değerlendirmiĢler. ÇalıĢmanın sonuçlara göre 3D fotogrammetri sistemlerinden elde edilen kraniyofasiyal yüzey dataları istatistiksel olarak karĢılaĢtırılabilmektedir ve ölçümler güvenilirdir.

Wong ve ark. (150) 20 gönüllü birey üzerinde yaptıkları çalıĢmada 3dMDface görüntüleme sistemi ile ve direk olacak Ģekilde antropometrik doğrusal ölçümler yapılmıĢ ve 3D fotogrammetri ile ölçümlerin güvenirliliğini incelemiĢlerdir.

ÇalıĢmanın sonuçlarında noktaların belirlenmesinde ve ölçümlerinde geçerli ve güvenilir olduğunu bildirmiĢlerdir.