• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRKİYE-YUGOSLAVYA İLİŞKİLERİ

2.3.1. Yugoslavya Devlet Başkanı Josip Broz Tito’nun Türkiye Ziyareti ve Bunun

Mareşal Tito’nun Türkiye’ye gelmesinden bir gün önce 10 Nisan 1954 tarihinde Türkiye ile Yugoslavya arasında “Türkiye-Yugoslavya Ticaret Protokolü” imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre 1954-1955 yılları arasında iki ülkenin 80 milyon dolarlık bir antlaşma yapması ön görülmüştür. İmzalanmış olan bu protokolün sadece ekonomik değil, Balkan Paktı çerçevesinde siyasi ilişkilere de olumlu katkı sağlayacağı belirtilmiştir.223

Milliyet Gazetesi’nde n, Mareşal Tito’nun Türkiye ziyaretinin geliş saatinin gizli tutulduğunu, protokol çerçevesinde belirlenmiş olan saatten daha erken geldiğini öğrenmekteyiz. Gece

220

Kamuran Gürün, Dış İlişkiler ve Türk Politikası (1939’dan Günümüze Kadar), AÜSBF Yay., Ankara 1983, s.220.

221 Kominform, 5 Ekim 1947 yılında Sovyet Rusya’nın başını çekmiş olduğu, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya, Çekoslovakya, Fransa ve İtalya Kominist parti liderlerinin, Polonya’da bir araya gelmesiyle oluşmuş bir harekettir. Amacı, Truman Doktrini ve Marshall Yardımları ile Avrupa ve Asya’daki bazı ülkeleri kendine çekmek isteyen Amerika’ya karşı bir tepkisel oluşumdur. Bkz, Armaoğlu, a.g.e., s. 437.

222 Armaoğlu, a.g.e., s. 450-451. 223

65

deniz yoluyla İstanbul’a gelmiş olan Tito daha sonra Ankara’ya hareket etmiştir.224

Mareşal Tito beraberinde Hariciye Vekili Koça Popoviç, Protokol Umum Müdürü Smodlaka ve yaverleri ile Türkiye’ye gelmiştir. Resmi törenle karşılandıktan sonra Mareşal Tito, kendi istirahatine ayrılmış olan Hariciye Köşküne gitmiştir. Ertesi gün Anıtkabri ziyaret etmiş ve onuruna büyük bir askeri tören tertip edilmiştir. Onuruna verilmiş olan yemekte Tito, Türkiye ile Yugoslavya’nın yakınlaşmasının hiç kimse için tehlike arz etmediğini, güdülen amacın sulhun temini olduğu açıklamasını yapmıştır. Ayrıca Tito, “Hiç kimsenin müdahalesi olmadan özgür bir şekilde gelişmek istiyoruz” diyerek Sovyetlere ve Amerika’ya karşı dengeli hareket ettiğini göstermiştir.225

Tito, Celal Bayar’a Yugoslavya’nın en yüksek nişanı olan “Büyük Yıldız Nişanı” takdim etmiştir. Bayar, bu nişanı iki ülke arasındaki dostluğun önemli bir göstergesi olarak yorumlamıştır.226

Celal Bayar 13 Nisanda yapmış olduğu konuşmada, bu dönemde dünyanın tehlikelerle dolu olduğunu bu durumun barışçı devletlere birçok ağır mesuliyetleri yüklediğini belirtmiştir. İşte böyle bir zamanda Yugoslavya’nın tuttuğu akıllıca yol ve göstermiş olduğu kuvvetli azim, beklenilen zaferi adına tarihin takdirle kaydedeceği bir hâdise olmuştur. Bayar, Yugoslavya’nın, bağımsız olma adına gün geçtikçe, daha açık ve anlaşılır bir siyaset sergilemiş olmalarını takdirle karşılamıştır. Türk milletinin ne kadar mert ve istiklâl aşkına bağlı olduğunu dile getirmiş olan Bayar, bağımsızlığa vermiş olduğumuz önemi gösterme adına komşumuz Yunanistan’la imzaladığımız Ankara Antlaşmasını örnek göstermiştir. Bayar bu tür antlaşmaların bağımsız yaşamak isteyen devletlerin varlığını koruma adına elzem olduğunu söylemiştir. Bayar, Dost Yugoslavya ile münasebetlerimizin, her sahada uyumlu bir şekilde ilerlemesi bizim için bir bahtiyarlık vesilesi olmaktadır diyerek bu resmi ziyaretin, karşılıklı münasebetlerimizin inkişafı bakımından, çok önemli olduğunu belirtmiştir.227

14 Nisanda Harp okulumuzu ziyaret etmiş olan Tito, Türk Ordusunun övgüye layık olduğunu belirtmiştir. Aynı gün öğleden sonra Ankara hipodromunda onuruna askeri geçit töreni tertip edilmiştir. Tito gösteriden sonra verilmiş olan yemekte Celal Bayar ve Adnan

224 Milliyet, “Mareşal Tito Dün Gece Şehrimize Geldi”, 12 Nisan 1954, s. 1-7. 225 Vakit, “Ankara’da Mareşal Tito ile Yapılan görüşmeler”, 14 Nisan 1954, s. 8. 226 Akşam, “Mareşal Tito”, 15 Nisan 1954, s. 2.

227

66

Menderesi Belgrat’a davet etmiştir.228 Ankara’daki ziyaretlerini bitirdikten sonra Mareşal Tito, beraberindekilerle Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile İstanbul’a gitmişlerdir.229

Akşam Gazetesi’nde iki ülkenin geçmişi ile alakalı bir yazı kaleme alınmıştır. Yugoslavların, uzun müddet Osmanlı hâkimiyeti altında kaldıklarını, eski dönemlerde sömürgecilerin, kendilerine tabi milletleri maddeten sömürdükleri gibi manen de sömürdüklerini, fakat uzun yıllar Türk hâkimiyetinde kalmış olan Yugoslavların maddi ve manevi güçlerini korumuş oldukları belirtilmiştir. Hatta pek çok Yugoslav vatandaşının Osmanlı Devletinin en yüksek makamlarına kadar çıkabilmiş hatta sadrazamlığa kadar yükselmişlerdir. Osmanlı’nın Slavlar ile bazı sorunlar yaşasa da dostça geçindiği belirtilmiştir. Bunun ispatı olarak da Timur’un Osmanlı’ya saldırması olayında, Sırpların Yıldırım Bayezıt’a yardımcı olmaları gösterilmiştir.230

Vakit Gazetesi’nde Asım Us, Mareşal Tito’yu, sadece Cumhurbaşkanı olarak değil, aynı zamanda İkinci Dünya Harbinin meydana çıkardığı tarihi bir şahsiyet olarak da görmüştür. Alman ordularının Yugoslav topraklarına saldırmasıyla, Mareşal Tito’nun sınırlı sayıdaki askerleri ile kurmuş olduğu “mukavemet teşkilatı”, Almanlar ile ciddi şekilde savaşmıştır. Tito, Batı’dan almış olduğu yardımlarla ordusunu güçlendirmiş ve sonunda memleketini düşmanlardan kurtarmıştır. Alman tehlikesinden kurtulduktan sonra Yugoslavya, Sovyet Rusya’nın Mandası’ndaymış gibi görünmüştür. O kadar ki Kominform teşkilâtı faaliyet merkezi olarak Belgrad’ı seçmiştir. Fakat Mareşal Tito kısa zamanda Stalin’in komünizmi, siyasi ve İktisadi bir rejim projesi altında bu istila aracı olarak görmüş ve Yugoslavya’nın bağımsızlığını kurtarmak için Moskova’ya karşı cephe almıştır. Kominformu Belgrad’dan çıkarmıştır. Asım Us’a göre Tito’nun bu şekilde Moskova istilacılığına karşı isyan bayrağı çekmesi dünyasının en mühim bir hadisesi olarak görülmüştür. Batı’da hayret uyandırmış olan bu hadise, Yugoslavya’nın Batı bloğuna geçişinin bir göstergesi olarak görülmüştür. Bu olaydan sonra Türkiye ile Yugoslavya arasında dostluk temasları başlamıştır. Türkiye ile Yugoslavya arasında hiçbir menfaat ilişkisi olmadığını vurgulayan Us, Atatürk’ün zamanında temelleri atılmış olan bu

228 “Mareşal Tito Bu Gece Şehrimize Geliyor”, Milliyet, 15 Nisan 1954, s.7. 229 “Mareşal Tito”, Akşam, 12 Nisan 1954, s.2.

230

67

dostluğun Balkan Antantı’nın oluşmasına vesile olduğu dile getirilmiştir. Bu dostluk etrafına Yunanistan ve Romanya da toplanmıştır.231

Yeni Ulus Gazetesi’ne göre Mareşal Tito’nun Yugoslavya’nın kurucusu olduğu gibi, Stalin Rusya’sına karşı meydan okumuş bir devlet adamı olarak da Türklerin hususi sevgisini kazanmış olduğunu belirtmiştir. Mareşal Tito, 1892 yılında fakir bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve her komünistin övündüğü işçi sınıfına katılmıştır. 1920 yılında Yugoslav Komünist Partisi’ne girmiş olan Tito, bir müddet sonra işçi sendikalarından birinin Genel Sekreterliğine geçmiş ve 1928 yılında tevkif edilerek hapse atılmıştır. 1934 yılında hapisten çıkmış olan Tito, Viyana’ya oradan da Moskova’ya gitmiştir. Moskova’da gördükleri kendisini Rus Komünist Partisi’nden uzaklaştırmış ve 1936 yılında Yugoslavya’ya dönerek siyasete atılmıştır. Gazete, Tito’nun, NATO’ya girmekten çekindiğini ama üçlü Balkan Paktı’nın kurucularından biri olması sebebiyle Balkanların birliğini sağlamlaştırdığını vurgulamıştır. Balkan Antantının Türk, Yunan ve Yugoslav dış politikalarının temel taşını teşkil etmiş olduğu da belirtilmiştir. 232

İngiliz Basınında, Tito’nun Türkiye ziyareti ile alakalı bir haberde, Yugoslavya’nın Sovyet Rusya’ya karşı kazanmış olduğu başarının Türklerin bu devlete yakınlık göstermesine neden olduğu yorumu yapılmıştır. Yakınlık göstermesinin bir diğer nedeni olarak Yugoslavların savaş kudretine duyulan saygı olduğu yorumu da eklenmiştir.233

Mareşal Tito’nun refakatindeki Hariciye Vekili Koca Popoviç, Yugoslav büyükelçiliğinde bir basın konferansı tertip etmiştir. Burada vermiş olduğu beyanatta: “Yaklaşık bir yıl öncesinde Ankara’da üçlü paktı imzaladığımız zaman memleketlerimiz halkının hürriyet ve istiklâlini muhafaza uğrunda mücadele bakımından olduğu kadar, dünyanın bu bölgesinde sulhu takviye ve umumiyetle sulh bakımından da devamlı ve büyük ehemmiyeti haiz bir eser meydana getirdiğimizi, müdrik bulunuyorduk. Ankara Paktı’nın kat ettiği inkişaf ve geçen yıl elde edilen neticeler; görüş ve tahminlerimizin haklı olduğuna en iyi delildir… Memleketlerimizin, sulhu korumak için ellerinden gelen her şeyi yapmış olduklarını söylemekle mahviyet hudutlarını aşmış olmayacağımızı zannediyorum ve bu ba-

231 Asım Us, “Mareşal Tito”, Vakit, 13 Nisan 1954, s.1. 232 Yeni Ulus, “Mareşal Tito’nun Ziyareti”, 12 Nisan 1954, s. 3. 233

68

kımdan tamamen memnun ve mutmain olabiliriz kanaatindeyim. Üçlü paktla ve onun tahakkuku ile dünyanın bu bölgesinde bir sulh kalesi tesis edilmiştir. Bu kale yalnız tecavüz niyetlerine set çekmekle kalmamış fakat ayni zamanda, umumi menfaatlerle birlikte, milletlerimizin hususî menfaatlerini de garanti etmeye hazır ve muktedir olduğumuzu ispat etmek suretiyle dünya nazarındaki prestijimizi de yükseltmiştir.”234 Yorumunu yaparak iki ülkenin dostluğunun önemine vurgu yapmıştır.

Zafer Gazetesi’nde yayımlanmış olan bir makalede, Yugoslavlarla, yakın

tarihimizde Balkan Paktı içinde ilk defa ciddi olarak bir araya gelindiğini, lakin bu paktın hakikî bir askerî ittifak şeklinde işlemediği belirtilmiştir. Yunanistan taarruza uğrayınca, pakt mensupları olan Türkiye ve Yugoslavya’nın harekete geçmemiş olduğu tespiti yapılmıştır. Bu da Balkan Paktı’nın, sıkıntılarının olduğu noktasında yorum yapılmıştır. Gazete, Yugoslavya’nın, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Mihverin iki kıskacı arasında şiddetli bir tehdit altında kalmış olmasına ve iç politikadaki sıkıntılarına rağmen Türkiye’ye karşı dostluğunu büyük ve unutulmaz bir jestle ispat ettiğini belirtmiştir. Türkiye’nin en basit ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı bir zamanda büyük silahlar bir yana, Yugoslavların bize çok mühim miktarda tüfek, süngü ve cephane verdikleri bilgisi verilmiştir. Yugoslavya’nın büyük bir istiklâl savaşına giriştiklerini düşünürsek bize karşı gösterdikleri bu dostluğun onlar için ne kadar mühim bir fedakârlık olduğu da belirtilmiştir. Gazeteye göre Yugoslavya, Sovyet Rusya’nın güdümünde olan bir devlet olarak görülürken her türlü tehdide rağmen, müttefik olmanın ve dostluğun bir kölelik demek olmadığını ispatlamış bir millet olarak görülmüştür.235

Genel olarak Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito’nun 1954 tarihinde

Türkiye’ye yapmış olduğu ziyaretle, Balkan İttifakı’na önemli bir katkı sağlandığı tespit edilmiştir. Özellikle Yugoslavya’nın, Türkiye ve Yunanistan ile Batı ittifakın içinde yer almış olması NATO’nun stratejik amaçları açısından Doğu Adriyatik kıyıları, Sırbistan Dağları, Vardar ve Mora Vadisi’nin dost bir devletin kontrolünde olması demekti. Balkan İttifakının bir diğer önemli özelliği de, tarihte ilk defa sosyalist bir devletin, Rusya’nın stratejisinden uzaklaşıp kendi milli çıkarları için Batı ittifakı içerisinde yer almış olmasıdır.

234 Ayın Tarihi, 13 Nisan 1954. 235

69

Balkan İttifakı, 1955 yılında Yunanistan’ın BM düzeyinde Kıbrıs meselesini dile getirmesiyle zarar görmeye başlamıştır. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ada meselesi, Türkiye’nin dış politikada Balkanlar konusunda başarılı sonuçlar almasını engellemiştir.