• Sonuç bulunamadı

Libya, Afrika Kıta’sının kuzeyinde yer alır. Kuzeyinde Akdeniz, doğusunda Mısır ve Sudan, güney ve güneydoğusunda Nijerya ve Çad, batısında Cezayir ve kuzeybatısında Tunus ile çevrili bir ülkedir. Bir dönem Abbasiler ve Fatımiler hâkimiyetinde kalmış olan Libya, 1510 tarihinde İspanyol kuvvetlerinin eline geçmiş ve 1530 tarihinde Malta Şövalyelerine bırakılmıştır. Daha sonra Trablus’ta, 1551 yılına kadar İtalyan hâkimiyeti yaşanmıştır. Daha sonra da Türk Amirali Sinan Paşa tarafından Trablus fethedilmiştir. 1911 yılında Libya, İtalya tarafından işgal edildiğinde, Osmanlı komutanlarının gizli bir şekilde bölgeye gitmesiyle örgütlediği Senusi Aşireti’nin direnişiyle karşılaşmış ve çok zorlanmışlardır.435

Osmanlı Devleti’nun Afrika kıtasında en uzun süre elinde tutmuş olduğu ülke olan Libya, 18 Ekim 1912 tarihinde İsviçre’nin Uşi şehrinde imzalanmış olan antlaşmayla İtalya’ya bırakılmıştır. Yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı himayesinde bulunmuş olan Libya, Osmanlı’nın diğer Afrika ülkeleri olan Çad, Nijer ve Nijerya gibi ülkelere ulaşmada coğrafi olarak büyük önem arz etmiştir.

Osmanlı’nın Libya için yapmış olduğu fedakârlıkları unutmayan Libya Meliki İdris El Senusi, Libya müdafaasında büyük kahramanlıklar göstermiş olan Senusi Aşiretine

433 Milliyet, “Lübnan’ın Oynadığı Mühim Rol”, 4 Nisan 1955, s. 1.

434 Ali Naci Karacan, “Günden Güne Kuvvetlenen Anlaşma”, Milliyet, 8 Nisan 1955, s.1. 435

129

mensup bir liderdir. El Senusi, yönetime geçtiğinde devlet kademelerinde birçok Türk bürokratları görevlendirmişti. Kral İdris’in kurduğu ilk kabinede Türkiye’den çeşitli devlet kademelerinde görev yapmış bürokrat ve askeri rütbeli kimseler yer almıştır. Bunlardan Hakkâri Valisi iken emekli olan Sadullah Koloğlu’nu İçişleri, Sağlık, Milli Eğitim Bakanlıkları ile birlikte Başbakanlığa getirilmiştir. Piyade Yarbay Ümran Yetişalı’yı da Ordu Kumandanı yapmıştır. 1953 yılında, aralarında General Hıfzı Betin’in de bulunduğu daha önce Trablusgarp’ta savaşmış olan subaylar ile Libya asıllı Türk Ordusu’nda görev yapan bir subay heyetini ülkesine götürmüştür. 22 yıl Türk Dışişlerinde matbuat ve hukuk müşavirliği yapmış olan Abdullah Busayri’yi ise önce Dışişleri Bakanı, ardından bir nevi Kral naipliği görevini de yürüten Trablusgarp Valiliğine tayin etmiştir. Daha sonra Divan Reisliğine getirilmiş olan Abdullah Busayri 1960’da Londra Büyükelçisi olarak tayin edilmiştir. Bu görevliler içerisinde özellikle Sadullah Koloğlu bağımsızlık sonrasında Libya’nın yeniden inşasında ve modern bir devlet olarak dünya devletleri arasında yer almasında büyük gayret göstermiştir.436

Uzun yıllar sürmüş olan siyasi mücadelelerden sonra Birleşmiş Milletler Aralık 1949 tarihinde Libya’nın bağımsızlığını kabul etmiştir. 24 Aralık 1951 tarihinde İdris El Senusi Libya’nın ilk Kralı olduğunu ve Birleşik Libya Krallığı’nın kurulduğunu ilan etmiştir. Yeni Libya 1.700.000 km2

yüzölçümü ve 1.5 milyonluk nüfusu ile Türkiye’yi örnek alan bir yapılanma sergilemiştir.437

1963 yılında, Libya Anayasası Libya’nın federal sistemi yerine tek bir idare şeklini ve Libya Krallığı tabirini kabul etmiştir.438

Vakit Gazetesi’nde ki makalesinde Asım Us, iki ülke arasındaki dostluğun tarihi süzgeçten geçirerek anlatmıştır. Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki bir vilayeti olan Libya, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Birleşmiş Milletler kararı ile kurulmuştur. Yazar, iki ülke arasında uzun deniz mesafesi olmasına rağmen anavatana samimi duygularla bağlı olduğunu belirtmiştir. 1911 yılında İtalyanların saldırılarına uğramış olduklarında, Mustafa Kemal, Enver ve Fethi Bey komutanlıklarında bölgede halkın İtalyanlara karşı önemli başarılar elde ettiklerini vurgulamıştır. Şeyh Senusi hazretlerinin önderliğinde Libya’nın

436 Ahmet KAVAS, Türkiye - Libya İlişkileri, TASAM Stratejik Öngörü, Yayın 2011, s. 50. 437 Milliyet, “Genç Libya Milletlerarası Mevkii Alıyor”, 8 Ağustos 1956, s. 3.

438

130

çok nemli işler başardığı dile getirilmiştir. Yazar Libya’nın, Mısır gibi ihtiraslı politikaların peşinde olmadığını, herhangi bir devletin emrinde olmadan hareket ettiğini belirtmiştir.439

3.5.1. Libya Devlet Başkanı İdris El-Senusi’nin Türkiye Ziyareti ve Bunun Basına Yansımaları

Libya Meliki İdris El Senusi, maiyetindekilerle birlikte 6 Ağustos’ta 1956 yılında İstanbul’a gelmiştir. Senusi onuruna Dolmabahçe Sarayında yemek verilmiş ve akşam resmikabuller yapılmıştır. 7 Ağustos’ta ise Metris çiftliğinde askeri tatbikat yapılmıştır. İdris El Senusi’nin bu ziyareti ile Libya’nın Bağdat Paktı’na girmeyeceğini ama Libya adına Batıya yaklaşma adına önemli bir dostluğun pekişeceği belirtilmiştir.440

Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 7 Ağustosta Libya Kralı Senusi onuruna yaptığı konuşmada, asırlarca iki memleket arasında pürüzsüz devam eden ilişkilerden bahsetmiş, iki memleket arasında geçmişte en ufak sorunlar dahi yaşanmadığını dile getirmiştir. Şuanda yönetimde yer alan Senusi Hanedanı’nın Türk milletinin yüreğinde sevgiyle anıldığını belirtmiştir. Libya Meliki ise yapmış olduğu konuşmada her iki ülkenin dostluğunun ananelere bağlı olmalarından kaynaklandığını ve tüm dünyaya örnek teşkil ettiğini söylemiştir. Melik ayrıca, Libya’nın bağımsızlığını kazanmasında bundan tam 35 yıl önce Atatürk’ün önderliğinde kazanılmış Türk zaferinin bir etkisi olduğunu da eklemiştir. Atatürk’ün daha önce de Libya’da göstermiş olduğu başarılara da vurgu yapılmıştır.441

8 Ağustosta Libya Meliki onuruna “Kardeşlik Tatbikatı” yapılmıştır.442

Ulus Gazetesindeki köşesinde Hüseyin Cahit Yalçın, Libya olan ilişkilerimizi tarihi açıdan ele aldıktan sonra, Ortadoğu’daki diğer Arap Liderlerin Sünusilerin barışçıl fikirlerini örnek almış olsalardı, bölgede kardeşliğin ve ittifakın devam etmiş olacağını dile getirmiştir.443

439

Asım Us, “Aziz Misafirimiz”, Vakit, 8 Ağustos 1956, s. 1.

440 Milliyet, “Libya Meliki Dün Şehrimize Geldi”, 7 Ağustos 1956, s.1. 441 Akşam, “İdris El Sünusi Şerefine Verilen Yemek”,8 Ağustos 1956, s.2. 442 Akşam, “Libya Meliki Şerefine Tatbikat”, 9 Ağustos 1956, s.2.

131

Ulus Gazetesindeki köşesinde Ahmet Şükrü Esmer, Libya’nın tarihte Osmanlı için önemine değinmiş olduktan sonra, Trablus Harbi’nin, Osmanlı Devleti’nun dünya sahnesinden tasfiyesine varan bir hâdiseler silsilesinin başlangıcını olduğunu belirtmiştir. Yazara göre harp devam ederken, Balkan muharebeleri başlamış olması, hemen arkasından da Birinci Dünya Harbi gelmesi bunun delilidir. O nedenle yazara göre Birinci Dünya Harbinin hakiki başlangıcı Trablusgarp Harbi olmuştur. Türkiye kurulduktan sonra da Libya bir müddet İtalyanların esiri olarak kalmıştır. Bu esaret yıllarında da Libyalılar Senusilerin öncülüğünde işgalcilere karşı meydan okumuşlardır. Senusiler, yalnız Trablus’ta değil, bütün İslam dünyasında pek ziyade sayılmış ve sevilmiştir. Trablus’un bağımsızlığı için çetin mücadelede bir an kaçmamıştır. İkinci Dünya Harbi çıktığı zaman da Senusiler, müttefiklerin yanında yer almıştır. Yazara göre Libya bir takım Arap devletleri gibi, Kahire’nin etkisinde kalmamış, fakat başka cepheye de katılmamıştır. Libya’nın Arapları ikiye bölen meselelerden uzakta kalmış olduğunu Türkiye ile dostluklarının devamına önem verdiklerini belirtmiştir. Libyalıların, her hangi bir aşağılık duygusunun tesiri altında bulunmadıklarından dolayı Batıya karşı cephe almayı düşünmediklerini, hatta dünkü istilâcı İtalya’yı bile affetmeye mütemayil olduklarını da belirtmiştir.444

İdris El Senusi ile Türkiye’ye gelen Başbakan Mustafa Ben Halim, Libya’nın Bağdat Paktı’na girmeye ihtiyacı olmadığını belirtmiştir. Halim, Batılıların Aswan Barajı konusunda maddi yardımı yapmamakla hata ettiklerini ve bu işte Nasır’dan önce itham edilecek başkalarının da olduğunu belirmiştir. Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi Mısır’ın iç meselesi olduğunu, gemilerin rahatça geçilebileceği konusunda teminat verilmiş olduğunu, endişe edilecek bir konu olmadığını vurgulamıştır. Başbakan Mustafa Ben Halim, Libya’nın sadece Arap Devletleri’nin oluşturacağı bir pakta girebileceğini söyleyerek Bağdat Paktı’na katılmayacaklarını belirtmiştir.445